Çakralar ve anlamları

  • Share

26 Nisan 2017 Boğa burcunda Yeniay

  • Share

Saçlarımız & Sırlarımız

  • Share

Aşk, tutku, sadakat & paylaşım | insan ilişkiden ne bekler?

  • Share

11 Nisan 2017 Terazi burcunda Dolunay

  • Share

6 Nisan - 25 Ağustos Satürn retrosu | İnancı geri kazanmak

  • Share

Çakralar ve anlamları

Çakra ismini hepimizin bir yerlerden duymuşluğu var. 
Kimimiz ne olduklarını anlayamamış, safsata olarak adlandırmakta.. Kimimiz ise, çağlar boyu hayatta kalmayı başarmış, kadim bir bilgi olarak kabul etmekte çakraları.
_________________

Peki ya çakralar nedir? 

Kadim bilgilere göre her birimizin bedeninde 7 adet çakra bulunmakta. Her bir çakra, resimde de görülebileceği gibi, farklı bir rengi temsil etmekte ve farklı anlamlara sahip. 
Çakraları en basit şekliyle anlatmak gerekirse, onların birer enerji merkezi olduklarını söyleyebiliriz. 
Enerjileri, sahip olduğumuz 5 duyumuzla algılayamadığımız için onları göremiyoruz ama 5 duyusu dışında yeteneklere sahip olanlar (ki aslında herkes sahiptir) çakraların enerjilerini hissedebiliyorlar. 

Çakralar enerji merkezleridir demiştik. Yani buralarda enerjiler depolanır. İnsanoğlu o kadar ilginç yeteneklere sahip olan bir varlıktır ki, düşünceleri aracılığıyla etrafında enerjiler yaratır. Herşey ve tüm evren enerjilerden ibaret olduğu için, yoğunlaşan enerjiler kendilerini gerçek dünyada tezahür ederler. Yani etrafımızı bizler yaratırız ve bunu genellikle ne yazık ki bilinçsizce yaparız. 

Mesela cinsellikle ilgili sorun yaşayanların bilinçaltlarında suçluluk duygusu vardır. Cinselliğin kötü bir şey olduğuna inanırlar ve bunu yinede yaptıkları için kendilerini suçlu hissederler. Suçluluk duygusu, ister kadın ister erkek olsun 2. çakra enerjisini bloke eder. Ve bunun sonucunda enerji o kadar çok birikir ki artık kendisini cinsel organları ilgilendiren bir hastalık olarak belli etmeye başlar. İçte olan bir şey artık dışarıya çıkmıştır ve başımıza bela olarak, beni şifalandır diye yalvarır. Ve bu şifayı hap şeklinde dışarıdan istemez. Dıştan yapılan tedavi hastalığı sadece bastırır ama şifalandırmaz. Bu yüzden siz tam iyileşti derken, hastalık yeniden ortaya çıkar. Şifalanması gereken ilk önce ruh, zihin ve daha sonra bedendir. Şifa dıştan değil, sadece içten gerçekleşir. 
________________________________

Çakralar ve temsil ettikleri kök duygular nelerdir?

1. çakra, bir diğer adıyla kök çakrası, kuyruk sokumumuzda bulunur ve en temel anlamıyla hayatta kalma içgüdümüzü temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, korku enerjisidir. 

2. çakra cinsel organlarımızın bulunduğu yerdedir ve zevk alma duygumuzu temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, suçluluk duygusudur. 

3. çakra göbek deliğimizin bulunduğu yerdedir ve irade gücümüzü temsil eder. Solar pleksus çakramızı bloke eden enerji, utanç duygumuzdur. 

4. çakra kalbimizin bulunduğu hizada yer alır ve sevgi enerjimizi temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, keder ve acı duygularıdır. 

5. çakra boğaz bölgemizde bulunur ve  gerçekliği temsil eder. Onu bloke eden enerji, yalandır. 

6. çakra, iki kaşımızın arasında yer alır. Bir diğer adıyla 3. gözümüz olarak adlandırılır ve sezgilerimizi temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, gerçekleri görmemizi engelleyen illüzyonlarımızdır. 

7. çakra, başımızın üstünde yer alır ve saf, kozmik enerjiyi temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, dünya mallarına olan bağımızdır. 
_________________________________

Hayatımızın her alanında asıl önemli olan dengedir. Denge aşırıya kaçmamızı engeller. 
Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda kendinizi gözlemleyin. Hangi alanda zorlanmalar yaşadığınızı ve hangi çakranızda dengesizliğe yol açtığınızı bulmaya çalışın. 

☆☆☆

Teker teker çakraların enerjilerini dengeleyebilmek için yapılması gerekenleri başka bir yazımda paylaşmaya çalışacağım. 
Çakralar hakkında daha fazla bilgi edinmek için Erilin & dişinin mükemmel dansı yazımı okuyabilirsiniz.

26 Nisan 2017 Boğa burcunda Yeniay


Yeniay yeni başlangıçlar demektir.. 
Yeniay yeni tohumlar ekmek demektir..
Boğa burcu da pek bir sever toprak işleriyle uğraşmayı. 
Bu yüzden baharın gelmesiyle birlikte içinizde çiçekler açmış ve yeni adımlar atma, yeni başlangıçlar yapma hevesi içinde olabilirsiniz. 
Ama unutmayın ki gökkubbede bazı gezegenler hala retro harekette. Merkür, Satürn, Jüpiter ve Plüton sizi hala iç dünyanıza davet etmekte..
O halde yeni tohumları ekmeden önce girelim şöyle güzelce bir içimizdeki bahçemize ve toprağımızı yabani otlardan temizleyelim ilk önce. 

Bir tohumun güvenilir bir temele ihtiyacı vardır. Tıpkı yeni bir başlangıç yapmak isteyen insanın da sağlam bir temele sahip olması gerektiği gibi. 
Yabani otları görmezden gelir ve yeni tohumlarımızı inatla ekmeye çalışırsak, onlar yok olup gidecektir. Böylelikle hem hayalleriniz hemde zamanınız boşa gidecektir. 

Hepimiz biliriz yabani otları topraktan koparmak ve köklerini kurutmak pek bir zordur. Bu yüzden biz de zorlanacağız bu işlemi gerçekleştirirken. 
Bu yeniay ile birlikte hayatımızda kokuşmuş, artık çirkin duran ve bize hiçbir faydası olmayan insanlardan, mekanlardan, düşüncelerden, duygulardan ve umutlardan kurtulmanın zamanı. 
Bu yeniay keşkelerden kurtulmanın zamanı. 

Söz verelim kendimize! 
Korkmayalım bu adımı atmaktan. 
Yürümeyen ilişkiler, bizi mutsuz eden düşünceler, ah keşke zamanı geriye çevirip şunu şu şekilde yapsaydım diyerek şu anımızı mahvettiğiniz saçma sapan kuruntularımız.. artık tüm bu içimizi kemiren yaban otlarını yolma zamanı. 
Retro gezegenlerin ve Satürn ile Venüs arasındaki gergin açının enerjisiyle içimizde biriktirdiklerimizden kurtulma zamanı bu. Merkür ile Uranüs'ün kavuşumu ile yaban otların arkasında gizlenen, bilinmeyenleri ortaya çıkarma zamanı bu.
İçimizi acıtsa da, moralimizi bozsa da ve kimilerimiz pembe kuruntu hayallerinden, kurbanlık rollerinden vazgeçip, uyanmak zorunda kalsa da, bilelim ki bu başlangıç bize şifa olarak geri dönecek.
Çünkü bunu yaparak vicdanımızı hafifleteceğiz.

Siz siz olun, karmanızı temizlemek amaçlı yaptığınız bu işlemi yeni karmalar yaratarak mahvetmeyin. Yaban otları koparırken her birinden helallik dileyin. 
Hayatımızda var olan her güzel ve çirkin şeyin çok büyük bir görevi vardır. Kendi iç dünyamıza ayna tutar, ben sadece seni yansıtıyorum diye fısıldar. Yani bizi bize yaklaştırır aslında.
 Bu yüzden bahçenizi yabani otlar sardığında, onları koparmadan önce sevgiyle dönüp bakın içinize, hangi duygum yetişmesine sebep oldu bunların, diye..
_______________________

Boğa burcu bolluktur, berekettir. 
Bolluk ve bereket parada pulda değil, toprağın kendisindedir. Toprakta onda bunda değil, kendi içinizdedir. Toprak bir kere ekildi mi, elbet bereketini beraberinde getirir. 
Tüm güzelliklerin bu yeniay sizi bulması dileğimle..

Saçlarımız & Sırlarımız

Bir gün, adını hatırlayamadığım bir ilahiyatçı hocadan bir cümle duydum. 'İslam o kadar güzel bir dindir ki, mantığınıza yatmayan hiçbir şey bu dinde yoktur', demişti. 
Bu cümle çok hoşuma gitse de, mantığını tek başıma çözemediğim çok konu vardı islamda. 
Onlardan biri de şu ayetti: 
... Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar.
- Nûr 31 -

Kadınların güzel varlıklar olduğunu ve güzele bakmanın güzel olduğunu aklım ve mantığım kabul ediyor. Bir kadın olarak dahi, güzel bir kadını gördüğümde bakarken, bir erkeğin hoş bir kadını gördüğünde neler hissedebileceğini tahmin edebiliyorum. 
Hal böyle olunca kadının kendi güzelliğini ön plana çıkaracak davranış ve kılık kıyafetlerden uzak durması gerektiği gerçeğini aklım idrak edebiliyor. 
Ama gel gelelim saçın neden örtülmesi gerektiğinin mantığını bir türlü anlayamıyordum. 
_______________________________

Ata Nirun'un Adolf Hitler hakkında yazdığı bir kitabı var, "Adolf'un kavgası". 
Tarihe meraklı olduğum için ve Hitler'in gizemli dünyası hakkında daha yakından bilgi edinebilirim düşüncesiyle okumuştum bu kitabı. Çünkü Nazi almanyası hakkında bizlere okullarda öğretilmeyen tuhaf, hatta uçuk hikayeler vardı. 

Bu hikayelerden biri Vril kızlarıyla ilgiliydi. Vril kızları çok güzel ve modern görünümlü kadınlarmış ve en büyük özellikleri saçlarının topuklarına kadar uzun olmasıymış. Saçlarının bu kadar uzun olmasının sebebi, anten görevini üstlendikleri içinmiş. Çünkü onlar aracılığıyla geldikleri yer olan Aldebaran ile iletişime geçebiliyorlarmış. 
Bu hikaye size çok saçma gelebilir ama Hitler ve yakınında bulunan tüm üst rütbeli subaylar bu kızlara adeta tapmışlar. Onlarla gizli yerlerde gizli toplantılar düzenlemişler, hikayelerini ve mesajlarını dinlemişler, inanmışlar vs. Hatta ilk ufo almanlar tarafından 2. Dünya savaşında insan eliyle yapılmış.

Adamların çok ilginç, uçuk kaçık fikirleri vardı ve bu adamlar Alman devletinin başındaydı. 
Okuyup, 'hadi ordan şu saçmalığa bak' diye içimden geçirip kitabı bir yere fırlatmıştım. Ama tabii ki aklımdan çıkaramamıştım. İnandığım için değil, arkasındaki sırrı merak ettiğim için. 
_______________________________

Saçların güzel şey olduğunu biliyorum ve önemli olduklarını da düşünüyorum, yoksa Allah onları yaratmazdı. 
Yalnız diğer insanlardan saklayacak, yani kapanacak kadar önemli olduklarını bilmiyordum ama tuhaf bir şekilde son zamanlarda bilinmeyen bir kuvvet tarafından dışarıya çıkarken kendimi şapka takmak zorundaymış gibi hissediyordum. Sonra youtube'da tesadüfen bir video ile karşılaştım. 

Kızın biri yaklaşık bir yıldır saçlarını kestirmediği için uçlarını aldırmak için kuaför'e gitmiş. Daha saçının ilk teli kesilir kesilmez fenalaşmış, üzerine bir ağırlık çökmüş, hatta ruhu bedeninden çıkıyor gibi olmuş, panikle kuaföre bakmış, kuaförde keserken tuhaf bir enerjinin kızdan ona geçtiğini hissetmiş, kıza dönüp merak etme seni bu enerjiden kurtaracağız, kesmeme izin ver demiş ve saçları kesildikten sonra kız kendine gelmiş. Hem de kendisini tamamıyla yenilenmiş gibi hissetmiş. (Olay Amerika'da amerikalı bir kıza oluyor. Video ingilizce.)
Kızın bu olay çok tuhafına gidince nedenini araştırmaya başlamış ve Hindistan'daki bir arkadaşı ona saçların enerjileri depoladığını ve bu yüzden Hindistan'daki bazı rahiplerin saç veya sakallarını kesmediklerini söylemiş. 
Kız saçlarını kesmediği bu bir yıllık süreç içerisinde çok fazla olumsuz olay deneyimlemiş ve kuafördeki kesilen saçların, sembolik olarak bedeninden ayrılan olumsuz deneyimlerin enerjisi olduğunu anlamış. Yani saçların kesilmesiyle tüm olumsuz enerjilerden arınmış. 
Bu olay yinede tuhafına gittiği için bunu deneyimleyen başkaları da var mıdır acaba diye videoyu paylaşmak istemiş. 


Aranızda buna benzer bir olayı deneyimleyen olduysa bana iletişim formundan veya yorumlar kısmında hikayesini anlatabilir. Merak ediyorum..
___________________________________

Ve merak ettiğim için biraz araştırırken bakın neler buldum.

• Bir yogi'nin bakış açısıyla saçlarımız bizlere doğanın verilen en büyük armağanıymış. Çünkü kundalini, yani hayat enerjimizle bire bir bağlantılıymış. 
• Saçlar kesilmemeliymiş çünkü onlar aslında belirli bir uzunluğa kadar uzar ve sonra kendiliğinden dururmuş. 
• Saçların sıkça kesilmesi bedenimizin sağlığı için harcamakla yükümlü olduğu tüm enerjinin, saçları uzatmak için harcanmasıyla, boşa gidermiş. Kısacası şifa enerjisini kendi ellerimizle çöpe atarmışız.
• Çünkü saçlar kesilmediğinde ve uzayabilecekleri kadar uzatıldıklarında fosfor, kalsiyum ve D vitamini üretirlermiş. Ve bu da insanın hafızasını kuvvetlendirir ve fiziksel, ruhsal güç verirmiş.
• Eski kadim kültürler saçların bu gizemini bildikleri için saçlarını asla kesmezlermiş. Hatta sadece kölelerin saçları kesilirmiş. Çünkü itibarını kaybetmekle ilgiliymiş. (Çin'le ilgili tarihi filmlerde belki izlemişsinizdir. Askerlerin saçları kesildiğinde intihar ediyorlardı)
• Alın bölgemizin açık olması çok önemliymiş, çünkü güneş ışınları buradan beyin epifizine ulaşırmış. (6. çakraya, yani 3. göze) Beyin epifizi beyinsel aktivitelerle alakalı olduğundan, tiroid hormonundan cinsellik hormonuna kadar birçok fonksiyonla yakından bağlantılıymış.
• Cengizhan Çin imparatorluğuna saldırdığında, bu halkın çok bilge olduğunu ve kolayca yenemeyeceğini anladığı için çinli kadınların kahkül kestirmelerini istemiş. Kahkülün alın bölgesini kapatacağını bildiği için, boyun eğmesini bilmeyen bu toplumu daha kolay kontrol edebileceğini düşünmüş.
• Saçlarımız güneşten aldıkları enerjiyi, yani prana'yı (yaşam enerjisi) beynimizin frontal lobuna iletirmiş ve burada kozmik enerjiye dönüştürülürmüş.
• Saçların kesildikten sonra eski güçlerine kavuşmaları ve saç uçlarının anten görevini üstlenmeleri en az 3 yıl sürermiş.
• Hindistan'da Rişi'ler, tıpkı Osmanlıda da yapıldığı gibi saçlarını toplayıp sarık takarlarmış. Gün boyunca sarık takmanın ve akşam olduğunda onu çıkartmanın aura enerjilerine iyi geldiğini ve gönül gözünü açtığına inanırlarmış. Gönül gözünün (3. göz veya beyin epifizi) açık olması ise, kişiye ilham, zeka ve manevi zenginlik verirmiş.
• Saçların kesilmediği taktirde uçların kırılmasını engellemek için geceleri uçlarına badem yağı sürülmeliymiş ve gün boyunca dış enerjilerden korumak için örtünmeliymiş.
• Olumsuz enerjilerden arınmak için saçları doğal yöntemlerle yıkamak, güneş ışığında kurutmak ve tahta taraklarla taramak gerekliymiş. Ayrıca normal zamanlarda saçlar en az 72 saat aralıkla yıkanmalıymış.
• Kadim bilgilere göre saçın uzayabileceği kadar uzamasına izin verilmesi ve onu yukarıda toplayarak sarık takılması, prana enerjisinin beynimizden omurgamızın altına doğru akmasına ve böylelikle kundalini enerjisinin tetiklenip, ters yönde aşağıdan yukarıya doğru tırmanmasına sebep olurmuş. Yogi Bhajan: "Saça sahip olmak tesadüfen olan bir şey değildir. Bunun arkasında bilgelerin keşfedeceği, cahillerin ise gülececeği derin bir sır vardır," diyor.

Bu konuyla ilgili en ilginç olaylardan biri Vietnam savaşı sırasında gerçekleşmiş. Asker tıraşı olan askerler savaş sırasında bütün güç ve algılarını yitirmiş gibi aptalca hareketler sergilemeye başlamışlar. Olayın, saçları kesildikten sonra gerçekleştiği fark edilince deney amaçlı kimilerine tıraş uygulanırken, kimilerine uygulanmamış. Saçları uzun olanlar düşmanın onlara yaklaştığını uykularında dahi hissedip, uyanıp, kendilerini müdafa edebilmişler. Sanki 6. hisleri onları önceden uyarıyormuş gibi sezgileri aracılığıyla ne zaman ne yapmaları gerektiğini çok iyi biliyorlarmış. Sonra bu askerlerin de saçları kesilmiş ve tüm yeteneklerini, algılarını ve sezgilerini yitirdikleri anlaşılmış.
___________________________________

Tüm bu bilgiler ışığında yukarıdaki ayeti okuduğumda ve islamda erkeklerin neden sakal bırakmalarının sünnet olduğunu düşündüğümde, bazı şeyleri daha net anlayabiliyorum. En azından daha mantıklı geliyor.

Yukarıda madde halinde yazdıklarımın gerçek olup olmadığını anlayabilmenin en iyi yolu onları deneyimlemekten geçiyor.
En azından her şeyin mantıklı bir açıklaması var, yeterki insan arasın.
Siz de yazılanları saçmalık olarak damgalamadan önce kendinizi gözlemleyin. Etrafınızdaki enerjilerden nasıl ve ne şekilde etkilendiğinizi keşfetmeye çalışın.
Eğer tüm bu bilgiler doğruysa ve saç uçlarımız etrafımızdaki enerjileri algılayabiliyorsa, onlara çok iyi bakın..

Aşk, tutku, sadakat & paylaşım | insan ilişkiden ne bekler?

Su duygusallıktır, sevgidir. 
Ateş tutkudur, heycandır. Toprak sadakattir, güvendir. Hava ise arkadaşlıktır, paylaşımdır.
_________

Bir insanın mutlu ve huzur dolu bir birlikteliğinin olması için, tıpkı hayatımızın diğer alanlarında da olduğu gibi, ilişkilerimizde de dört element denge içerisinde olmalıdır.
 Lakin bu pek çok ilişkide yoktur. 

Bazı ilişkilerde ateş ağır basar. Tutku ve cinsel çekim inanılmazdır. Birbirlerinin yanında uslu bir şekilde dahi oturamazlar. Kontrollerinin dışında olan bir güç onları birbirlerine çeker. Bütün gün birbirlerini izlesinler, gözlerinin içlerinde kaybolsunlar, tüm gece boyunca sevişsinler isterler. Ama tüm bu tutkuya rağmen ilişkide genellikle güvensizlik hissedilir. Birbirlerine karşı kuvvetli duygular hissetmelerine rağmen ilişkinin sanki yarınları yokmuş gibidir. Aşk bir tohumdur ve onu ekecek toprak yoktur. Bu yüzden yoğun ateş enerjisi zaman geçtikçe sevgilileri tahrip etmeye başlar. Aşk artık besleyici değil, yok edici olmaya başlar.. Aşırı sahiplenme, kıskançlık ve birbirinin hayatını zindana çevirme genellikle bu aşamadan sonra başlar. 

Bazen güven ve sevgi vardır, yani toprak veya su ağırdır ama tutku diye bir şey yoktur. Bu tür çiftleri hepimiz biliriz. Senelerdir evlidirler. Dışarıya mutlu ve birbirini seven iki insan imajını çizerler. Özenirsin. Oysa bu sevimlilik sıra yatak odasına geldi mi yok olur. Çünkü bu iki insanın arasındaki aşk duygusu zamanla yerini ebeveyn sevgisine bırakmıştır. Artık birbirini tutku dolu seven iki insan yerine birbirine hizmet etmeyi aşk zannetmeye başlamış olan insanlara dönüşmüşlerdir. Kocasına yemeğini pişirir, pijamalarını ütüler, karısının sırtına üşümesin diye hırka verir, her akşam eve domates ve patates torbalarıyla gelir, yatağa girdiklerinde yanaklarına iyi geceler öpücüğü kondururlar ve sevişmeden mutlu mesut yaşar giderler. Ta ki adamın veya kadının gözü dışarıya kayana kadar. Böylelikle kendi yatak odasında elde edemediklerini başkasının yatak odasında elde etmeye çalışırlar. 
Tabii ki bu her ilişki için geçerli değildir ama kimileri için olabilir. 

 Peki ya çözüm nedir?

Ateş ile su birbirleriyle geçinemez. Çünkü tıpkı suyun ateşi söndürme potansiyeli olduğu gibi aşırı duygusallığın da tutkuyu yok etme gücü vardır. 
Eğer aşk ilişkilerinizde duygusallığın ön planda olmasına izin veriyorsanız, tutkunuzu kendi elleriniz aracılığıyla öldürüyorsunuz demektir. 
Çünkü aşırı duygusallık karşı tarafın özgürlüğünü kısıtlar. Ben sensiz yaşayamam, sen benim herşeyimsin, herşeyimi seninle yapmak istiyorum gibi cümleler karşı tarafı korkutur ve sizden uzaklaştırır. Çünkü kimse kendisine sümük gibi yapışan birisiyle bir ömür geçirmek istemez. Bir birliktelik içerisinde olmak, hayatı yapışık ikizler gibi deneyimlemek zorunda olmak anlamına gelmez. 
Özgürlüktür tutkuyu yaratan. Çünkü havadır ateşin ihtiyacı olan. 

Eğer ilişkinizde toprak ve su elementleri ağır basıyor ve ateşin eksikliğini hissediyorsanız, hava elementine ağırlık verin. 
İkinizin arasına biraz mesafe koyun. Her yere birlikte gitmektense, bazı yerlere tek gidin. Birbirinizi özleyeceğiniz alanlar yaratın. 
Kendinize bir hobi bulun ve ona ağırlık verin. Bir şeyi severek yapmak tutkunun canlanmasına sebep olur. Ve ister inanın ister inanmayın ama bir insanı sevdiği şeyi yaparken izlemek, izleyene haz ve neşe verir. Bu yüzden sanat bu kadar güzel bir şeydir. Dans eden birisini izlerken onunla aynı anı yaşarız. Onunla heycanlanır, üzülür, çoşar ve duruluruz. 
Kendinize bulduğunuz hobi ile uğraşırken sevdiğinizin sizi izlemesine izin verin. Aranızdaki ateşin tırmanışını izleyin. Sizi izlerken zevk duyacak ve kendisini ne kadar uzak tutmaya çalışsa da sizden uzak duramayacak, yanınıza gelip size sarılmak hatta belki size katılmak isteyecek. 

Hava elementi paylaşımdır. Hava burçları genellikle eğlenceli insanlar olurlar. Çünkü durdukları yerde durmak bilmezler. Hayatlarında hep bir yenilik, hep bir atraksiyon vardır. 
Bu yüzden siz de partnerinizi alın ve şimdiye kadar hiç yapmadığınız yeni şeyler yapmayı deneyin. Genelde hep sinemaya veya tiyatroya gidiyorsanız, bu sefer bir resim atölyesini ziyaret edin, balona, bisiklete, atlıkarıncaya binin, çocuk esirgeme kurumunu ziyaret edin vs. 
Bu hayatta yapılacak o kadar çok şey var ki.. Eğlenmek için maddiyatı sakın ha bahane etmeyin. Ormanda el ele tutuşmak, piknik yapmak, hatta sevişmek bedava. Hayatınıza renk katmak, ateş sönmeden, tutku ölmeden harekete geçmek sizin elinizde. 

☆☆☆

Eğer durumun tam tersi söz konusuysa, yani tutku çok ama güven yoksa bu sefer de toprağın ihiyacı olan suyu, yani duygusallığı katın işin içerisine. 
Hep eğlenmekten, dışarılarda gezinmekten ve sürekli sevişmektense, evde kalmayı deneyin. Birbirinizle sohbet edin, çocukluk anılarınızı anlatın. Müzik dinleyin, film izleyin, birlikte aile gezintilerine gidin, çocuklarla vakit geçirin vs. Sadece arkadaşça takılmaya çalışın. Birlikte yemek yapmak bunun için çok güzel bir çözümdür. Evi birlikte toplayabilir, sorumlulukları paylaşmak konusunda fikir birliğine varabilirsiniz. 
Birlikte gelecek hayalleri kurmaya çalışmakta iyi bir fikirdir. 
Çok fazla abartmadan ilişkinizin içerisine ebeveyn sevgisine benzer bir sevgi katmaya çalışabilirsiniz. Sevdiğiniz hiçbir zaman için anneniz veya babanız konumunda olmamalıdır. Ama biraz şefkat herkese iyi gelir. Uyuduğunda üstünü örtmek, dışarıya çıkarken atkısını boynuna sarmak, ona ihtiyacınızın olduğunu hissettirmek, kulağına sessizce sevgi sözcükleri fısıldamak vs. ateşin sakinleşmesine, suyun yönetimi ele geçirmesine ve toprağın beslenmesine sebep olacaktır. 
Bir ilişkide güven temelinin oluşması zaman ve sabır gerektirir. 
_____________________________

Denge her konuda anahtar kelime ve sihirli sözcüktür. 
Elementler özümüzdür. Onları göremesekte doğadaki dengesizlik sadece bizleri değil, ilişkilerimizi de etkiler. 
O halde o dengeyi sağlamak ve mutlu ilişkilere sahip olmak biraz da olsa bizim elimizde! 
Eksikliklerinizi fark edin ve düzeltmek için çaba sarfedin. 

11 Nisan 2017 Terazi burcunda Dolunay

Dolunay zamanları tamamlanış zamanlarıdır. Yeniay ile başlayan döngü artık kendisini sona doğru hazırlıyordur ve içimizdeki his bize bir şeylerin tamamlanmak üzere olduğunu hissettirir. Bir farkındalık hali deyimleriz.

Bu dolunay Terazi burcunda olduğu için ve Terazi burcu ilişkileri temsil ettiği için bu dolunay enerjisi ilişkilerimizi etkileyeceğe benziyor. Bunlar aşk ilişkileri olabileceği gibi, arkadaşlıkları, iş ortaklıklarını, hatta kendimizle olan ilişkiyi de kapsayabilir. 

Terazi burcundaki Ay, Jüpiter ile bir arada, ilişkileri uğruna herşeyi yapmaya hazır bir umutla geleceğe doğru bakıyor. Yeterki huzura ve dengeye kavuşabilsin, başka istediği bir şey yok. 

Oysa Koç burcundaki Güneş Uranüs ile kavuşmuş olmanın verdiği huzursuzlukla bencil ve ani kararlar vermemize veya ani olaylar deneyimlememize sebep olmakta. 
Dolunay yöneticisi olan retro Venüs, yüceldiği Balık burcunda ama şiron ile kavuşmakta. Kendini şifalandırmaktansa, kurbanlık rolünü oynamayı tercih ediyor. Neden ben, niçin hep benim başıma geliyor diye kendini hırpalıyor. 
Bir de Satürn'den gelen kare açıyla iyice kendini kapana kısılmış gibi hissediyor. 

Plüton ise hem Güneş'e hem de Ay'a yaptığı sert kare açısıyla, 'dön bak bakalım geçmişe, hangi karma'ndan dolayı yaşıyor olabilirsin tüm bunları' diye akıl vermeye çalışıyor. 

Aşırı bencillik ile aşırı vericilik arasında tuhaf yollarda yolculuk etmekteyken, Satürn Güneş'e yaptığı olumlu açıyla 'yoluna devam et ama farkındalıkla ve yaptığın hataları düzelterek' diye destek çıkıyor bizlere. 
__________________________________

Tüm bu gökyüzü olayları bizi bu sene ve en çokta bahar aylarında ilişkilerimiz üzerinden sınıyor. 
Nisan ayında devam etmekte olan Venüs ve Jüpiter retrolarına Merkür ve Satürn retroları da eşlik etmeye hazırlanırken, gökyüzü adeta ileriye dönük adım atmaktansa, içeriye dönük adım atmamızı bekliyor.  
O halde biz de kış uykumuzdan uyanıp bahara hazırlanırken, soğuk kışın etkileri ile birlikte olumsuz yükleri de atmaya çalışalım üzerimizden. 
Gerçek değerimizi ve öz sevgimizi bulmaya devam! 
Çünkü onlar olmadan hiçbir ilişkimizi rayına oturtamayız. 

6 Nisan - 25 Ağustos Satürn retrosu | İnancı geri kazanmak

Astrolojinin en sevilen büyük reisi retro dönemi için hazırlanmakta. 
Peki ya biz ne yapabiliriz bu durumda?

☆☆☆

Satürn'den nedense çok korkulur. Kötü olduğu zannedilir. Bizi yorduğu, sıkıntı içinde bıraktığı bilinir. 
Satürn korkudur, engeldir, gecikmedir. 
Ama Satürn aynı zamanda güçtür, sabırdır, sabitliktir, sağlam bir temele sahip olmaktır. Satürn zamanın kıymetini bilmektir. 
Satürn zannettiğimiz kadar kötü değil, hatta iyidir. 
O olmasaydı ödüller de olmazdı. 
O olmasaydı, insanoğlu yaptığı hataların farkına asla varamazdı..
•••

Satürn gerilemeye hazırlanırken sosyal medyada bir korku paniği estiğine şahitlik ediyorum ve bunu satürnyen biri olarak komik buluyorum. 
_____________________________________

Eğer aydınlığı arıyorsanız, karanlığın üzerine gitmekten korkmayın!
_____________________________________

Eğer sıkıntılar içerisinde yaşıyorsanız, dönüp karanlık içinize bir bakın. 
Tüm belalar ve aksaklıklar aracılığıyla evren bizimle konuşur. "Gittiğin yol senin yolun değil, geri dön, yoksa daha kötü şeyler başına gelecek", diye haykırır. 
Bela daima geleceğini önceden haber verir. Sen sağır ve kör olmayı seçersen, hayatının ortasında kocaman bir enkaz bırakır. Ardından çeker gider ve sen sana uzanacak olan yardım eli beklersin. Ve ne yazık ki bazen düşenin dostu olmayabilir. Tek başına kalkman gerekebilir. 
İçindeki bu gücü bulabilecek misin? 

☆☆☆

Yay burcu bilge bir burçtur. 
Dünyaya ve yaşadıklarına kuşbakışı bakmayı sever. Bu yüzden genellikle tarafsızdır ve daima kimsenin göremediği parçaların farkındadır. Diğerlerine nazaran daha pozitif bir bakış açısına sahiptir bu yüzden. Çünkü gerçekleri daha net bir şekilde görür. Ve hayatı boyunca gördüğü bir diğer şey de, doğruların herkesin kendine has olduğudur. 
Senin için yanlış olan bir başkası için doğrudur. Senin için doğru olan, bir başkası için yanlış. 
Bu yüzden kafasını hiç gereksiz tartışmalara takmaz. O kendi yolunu kendi çizer. Kendi kuralını kendi belirler. Ve kendi yaşam tarzını kendi seçer. Herkesi dinler ama inancını daima kendi oluşturur.

☆☆☆

İşte Satürn baba retro dönemi boyunca bizden bunları başarıyla tamamlamamızı bekleyecek. 
Gerçekten zannettiğin kadar güçlü bir temele sahip misin? diye sorgulayacak. 
Neyin üzerine inşa ediyorsun geleceğini böyle? diye farkına varmamızı bekleyecek. 
Gerçekten samimi misin inançlarında, hayallerinde, arzularında, hedeflerinde? diye soracak. 
Attığın adımlara dikkat et ve ayağını yorganına göre uzat diyerek kulağımızı dahi çekecek. 

Ve tüm bunları bizim kötülüğümüz için değil, iyiliğimiz için yapacak. 
Bu onun görevi ve o bu görevini tamamlamak üzere. Çünkü yakında yuvasına geri dönecek ve oğlak enerjisi üzerinden yepyeni bir döngüye başlayacak. Bu sefer bizi bambaşka imtihanlarla karşılaştıracak. 
___________________________________

Hayat bu işte!
Düşmekten ve düştüğünde tek başına ayağa kalkabilmekten ibaret. Hem de bıkmak usanmak nedir bilmeden..
Ve sevgili Satürn bize bunu öğretmek için yay burcunda bitirmemiz gereken son görevler için bize son şansları sunmakta. 
Korkmayın bu dönemden ve her zamanki gibi içinize dönüp sorgulayın kendinizi. 
Samimi olun, kandırmayın ruhunuzu ve kırın son zincirleri. 
Yay burcu özgürlüktür. Ve özgürlük vicdan huzurundan başka bir şey değildir. 
Özgürlüğü uzaklarda, uçan martılarda, dağların taşların arkasında aramayın. Çünkü özgürlük içinizde saklı. Ve onu bulabilmek de Satürn'ün derslerini iyi öğrenebilmekte saklı. 
O halde hep beraber öğreneceğimiz, özgürlüğümüzü ve huzurumuzu keşfedebileceğimiz bir retro dönemimiz olsun bu..