28 Haziran 2018 | Oğlak burcunda Satürnyen Dolunay

  • Share

27 Haziran - 28 Ağustos | Mars retrosu

  • Share

İlk günah, Lilith & Aşk

  • Share

13 Haziran 2018 | İkizler burcunda Yeniay

  • Share

Reiki inisiyasyonum

  • Share

28 Haziran 2018 | Oğlak burcunda Satürnyen Dolunay


28 Haziran perşembe günü sabaha karşı saat 7.52'de 6 derece Oğlak burcunda bir dolunay gerçekleşecek. 
Her dolunay bir tamama erişe sebep olur, bilinçaltımızdakiler ve sakladıklarımız su yüzeyine kavuşur. 
Bekler bizden karanlığı aydınlatmamızı. 
Eğer bunu başaramaz isek, dolunay geceleri kabuslarımız olur. 

Gökyüzü biraz gergin olacak bu dolunay. 
Güneş ile Satürn karşıtlığı, Ay ile Satürn'ün kavuşumu korku ve endişelerle boğuşacağımıza delalet ediyor. 
Karmanın gezegeni Satürn ayrıca retro konumda.
Bizi bu dolunay karmik hesaplaşmalar bekliyor gibi gözüküyor. 

Kendimizi gereğinden fazla yorgun, umutsuz, karamsar ve korkak hissedebiliriz bu dolunay ve akabindeki birkaç gün boyunca. 
Yönümüzü ve pusulamızı kaybedebiliriz. 
Ama her karanlık gece Güneşin neşeyle doğabilmesi için vardır. 
Eğer karamsar düşüncelere kapılırsanız bunu kendinize hatırlatın. 
Her gecenin elbet güzel bir gün doğumu vardır.
Zamanın yöneticisi olan Satürn bunu çok iyi bilir ve çok iyi öğretir insanoğlunu. 
Satürn sayesinde kıymet bilmeyi öğreniriz.
En çok da geçmişin kıymetini bilmeyi. 

Bu dolunay geçmişinize bir yolculuk yapın.
Kırgınlıklarınıza, acılarınıza ve yaralarınıza. 
Öfkelendiğiniz insanları göz önünüze getirin, kusun bu öfkeyi, yazın tüm ortaya çıkan duygularınızı bir kağıda. 
Sonra da bırakın gitsin, yakın yok olsun tüm karanlık hapis duygular. 
Her zaman söylerim affetmek en güzel intikamdır. 
Sırtını dönüp yoluna devam etmek erdemli insanların vasfıdır. 
Yüklenmeyin acıları boşu boşuna. 
Üstlenmeyin kurban rolünü çünkü hepimiz seçmiş olduğumuz kaderimizi yaşıyoruz. 

Yaptığınız hatalarınız yüzünden suçluluk duymanıza sebep olabilir bu gökyüzü konumları ama son pişmanlık kimseye fayda sağlamaz. 
Derslerden öğrenin. 
Başkalarını gözlemleyin onların yaptığı hataları kendi hatalarınız gibi görün, ders çıkarın ve aynı çukurlara düşerek zaman kaybetmeyin. 
Çünkü bu dünyadaki zaman çok değerli ve çok kısa. 
Göz açıp kapayıncaya kadar geçen bu ömürde kin tutmak, kalp kırmak, suçlamak niye? 
Her yaptığınız size geri dönecek. 
Bunun bilincini ekin bu dolunay ruhunuzun toprağına. 
Hazır Satürn ruhlarımıza yapa yalnız olma hissiyatını tattırırken, bu yalnızlığı tek başımıza ruhumuzla zaman geçirerek kullanalım ve bazı önemli hayat derslerimizin farkına varalım.
__________________________

Hazır Mars da gerilemeye başlamışken bize zarar veren karanlık yönlerimizi gözden geçirip şifalandırabilmemiz için bir fırsat aslında bu Satürnyen dolunay. 
Bu fırsatı değerlendirin. 

27 Haziran - 28 Ağustos | Mars retrosu


Kızıl gezegen Mars önümüzdeki aylarda retro konumunda olacak ve bize enerjimizi nereye, nasıl harcadığımıza dair bazı durumları sorgulattıracak. 
Sorgulattıracak ki içimizdeki alevi uyandırabilelim. 
Ateşle yine canlanıp, çoşabilelim. 

Retro dönemleri korkulacak dönemler değillerdir. 
Çünkü her retro bize geriye dönük yaptığımız hataları düzeltme imkanı sunar. 
Retro döneminde yeni bir işe başlanmamasının tavsiye edilmesi de bu nedenledir. 
Evren, yeni bir adım atmak için doğru zaman değil, eskiyi düzelt sen ilk önce, diye fısıldar. 
İleriye dönük değil, geriye dönük davranmamızı bekler bizden. 
Eğer inat eder, gökyüzüne aykırı davranırsak, işte o zaman ufak tefek aksaklıklar ve sorunlar bizi bulur ve canımızı sıkarlar. 

Mars yaşam enerjimizdir. 
O hepimizin haritasında bizi ileriye doğru iten yapıcı güçtür. O olmadan hiçbir şeyi başaramayız çünkü atmamız gereken adımları atacak cesaretimiz olmaz. 
Bu nedenle Mars irademizle yakından bağlantılıdır. 
Güçlü bir Mars güçlü bir irade anlamına gelir ve iradesini kullanmasını bilen kişi hayatını daima kendi şekillendirir. 

Bu Mars gerilemesi boyunca kendinize dönüp şu soruları sorun: 

Gerçekten irademle mi yapıyorum seçimlerimi?
Gerçekten ben istediğim için mi oluyor her şey yoksa zaaflarımın, arzularımın, çevremin ve egomun kölesi miyim? 
____________________________

Haritamızdaki Mars'ımıza hizmet etmeyi bir öğrenebilsek muazzam bir güç keşfedeceğiz içimizde. 
Bu güç bize hem yaşam enerjisi verecek hem de iradeyle seçim yapabilmeyi.
Mars'ı her redettiğimizde bizi hayat amacımıza götüren gerçek potansiyel gücümüzü yok etmiş oluyoruz. 
Bunun sonucunda Ruh misyonundan her saptığında mutsuzluk ve huzursuzluğa kapılıyor. 
Huzursuzluğun sonu da agresyona varıyor, agresyon ise savaşa. 
Tüm bunlar Mars'ın karanlık taraflarıdır. 
Güç görmezlikten gelindiğinde tahribata yol açar. 
Doğru yoldan sapmak içimizde karanlık duyguları uyandırır. 
Kendimiz gibi olamadığımızda başkalarını kıskanmaya başlarız. 
Hedeflerimize ulaşamadıkça öfkeleniriz. 
Çevrenize bir bakın, bu tür insanlar her an her yerde. 
Oysa çare çok basit. 
Her zamanki gibi farkındalık. 
Kendini sorgulayarak, doğru yolu bulabilirsin yine. 
Bunun için içimize yönelip ruhumuza sormalıyız ilk önce, amacın isteğin ne? diye. 

Eğer bu farkındalığa varamaz ve kendimizi sakinleştiremez isek, bu Mars retrosunu zor atlatırız. Çünkü kendisi bu süreç içerisinde Uranüs'e kare açıda olacak. 
Hissettiklerimizin iki katını deneyimlemeye hazırlanıyoruz önümüzdeki 2 aylık süreç içerisinde. 
Öfkeyse seni yöneten daha da fazla öfkeleneceksin. 
Sinirli bir insansan bu yaz daha da asabileşeceksin. 
Huzuru içinde keşfettiysen, onu çevrende daha çok deneyimleyeceksin. 

Gökyüzü adaletli davranır insanoğluna. 
Çünkü sadece ektiğini biçtirir daima. 
:)

Mars retrosunu sağ salim atlatabilmek için küçük tüyolar

1.| Yavaşla ve sakinleş, derin bir nefes al,  karar vermeden önce düşün.
2.| Tıkanıklığa izin verme, kalk hareket et, spor yap, yürüyüşe çık. Zihnin açılsın. 
3.| Kavgalı ortamlardan uzak dur, gereksiz tartışmalara girme, dedikodu yapma.
4.| Seni heycanlandıran, sana yaşam enerjisi veren bir hedef bul kendine, koştur onun peşinde ama yeni bir şeye başlama bu dönemde. 
5.| Ve son olarak yarım kalmış olan işlerini bitir, kapat eski defterleri ki yeni beyaz sayfalar açılabilsin sonbaharda önünde.  

İlk günah, Lilith & Aşk


Hayatımda şimdiye kadar beni en çok etkisi altında bırakmış olan romanlardan biri Charlotte Link'in "Die Sünde der Engel" adlı kitabıydı. Türkçeye meleklerin günahları olarak çevirebiliriz. 
Romanın ana konusu anne ve ikiz erkek çocuklarının yaşadıkları etrafında dönüyordu. Konuyu uzatmamak için özet geçiyorum.. 
Anne evliyken sevgilisini eve alıyor ve ikizler 4-5 yaşlarındayken bu tanımadıkları adam ile annelerinin bütün sevişmelerine şahit oluyorlar. İkizlerden biri kardeşiyle gördükleri hakkında sürekli konuşarak kendisini bir şekilde tedavi edip, travmayı atlatmayı başarıyor ama diğer ikiz kardeş hiçbir şeyi anlatmayarak, herşeyi içine atıyor. İşte bu kardeş 19 yaşında akıl hastanesine yatırılmak zorunda kalınıyor ve roman burda başlıyor. İlerleyen sayfalarda bu kardeşin neden akıl hastanesine yatırıldığının sırrı ortaya çıkıyor. 
Romanda beni en çok etkileyen bu akıl hastanesindeki çocuğun küçüklüğünden beri yaşadıkları olmuştu. 
Küçükken annesinin bu adamın altında yatarken zevkten inlemelerini o küçük saf haliyle 'bu adam annemin canını yakıyor, onu ondan kurtarmalıyım, intikam almalıyım' olarak zihnine yerleştiriyor ama 5 yaşındaki bir çocuk ne yapabilir ki, odaya girmeye cesaret bile edemiyor. İşte o andaki bu  hissiyatı ve çaresizliği onun içinde büyüttüğü en büyük karanlığı oluyor. 
Ergenlik dönemine geldiğinde kendisine engel olamayarak annesi gibi melek yüzlü, masum kızlara aşık oluyor. Aşık olduğu kızlar zamanla makyaj yapmaya başlayıp, daha çekici giyinmeye başladıklarında, içindeki hasta olan ruhu o 5 yaşında hissettiği çaresizliği ortaya çıkarttığı için, 'ben seni çok seviyordum, bunu bana nasıl yapabilirsin meleğim' diyerek istemediği halde sevgililerini öldürüyor. Bu olaylar bir süre sonra ortaya çıkınca çocuk akıl hastanesine yatırılıyor. 
Anne tüm yaşanılanların sorumlusu olduğunu bildiği için vicdan azabına dayanamayıp diğer ikizle bir plan yapıp, ikizlerin yerini değiştiriyor. Yani hasta olan dışarı çıkarılıyor, onun yerine sağlıklı olan akıl hastanesine yatırılıyor. Herhangi bir sorunu olmadığı için doktorlar iyileştiğini zannederek aslında zaten sağlıklı olan ikizi bir süre sonra dışarı çıkarıyorlar. Ama bu süre zarfında tüm hikaye tekrarlanıyor. Akıl hastası olan ikiz bir kıza aşık olmuş ve onu öldürme planlarına çoktan başlamış  oluyor. 
Roman dehşet verici bir sonla bitiyor. 

Tüm bu hikayeyi anlatmamın sebebi, Lilith ve Havva konusunun işlenmiş olmasından. Meleklerin günahları ismi de bu yüzden o kadar güzel sembolleştirmiş ki konuyu, beni romandaki psikoloji derinden etkilemişti. 

Her çocuk için annesi bir melek gibidir. Nasıl kız çocuklarının ilk aşkı babalarıysa, erkek çocuklarının da ilk aşkları anneleridir. Onlarla aralarındaki bağ bambaşkadır ve bu bağ nasıl insanlara aşık olacaklarıyla yakından ilgilidir. 

Romandaki anne, çocuğun zihniyetinde Havva'yı çağrıştırıyorsa, sevişirken babası olmayan adamın altında zevk içerisinde inleyen anne Lilith'i çağrıştırır. Bu iki kimlik her kadında bakire ve orospu alt kimlikleri olarak vardır. Genellikle her kadın bu ikisi arasında dengeyi tutturmakta çok zorlanır. Ya orospu baskındır, ya bakire. Oysa sağlıklı olan her ikisinin de dengede olmasıdır. Bu konuyu kutsal dişi hakkında yazdığım kitapta ele aldım ve bütün alt kimliklerden bahsettim
Bu çatışmayı yaşayan sadece kadınlar değildir, erkekler de yaşarlar. Onların akıllarında eğlenilecek kadın başka, evlenilecek kadın başkadır zihniyeti vardır. Evdeki karılarına masum bakire kimliğini yapıştırır, orospunun ortaya çıkmasına izin vermezler. Bu yüzden kılık kıyafetine, oturup kalkışına dikkat et, sen benimsin bundan sonra gibi sığ cümleleri her kadın duyar. 
Evdeki kadın kedi kostümü giyip, kocasını baştan çıkarmak isteyince aşağılanır. Oysa bir erkeğin kadında aradığı şey orospunun verecekleri olduğu için, onu evde baskılayınca orospuyu dışarıda aramaya başlar. Başka kadınların giydiği saçma sapan kedi kostümleri ve baştan çıkarıcı komik hareketleri ilgisini çeker. Eğer yeteri kadar akıllı değilse, karısını, yani Havva'yı bırakıp, sevgilisine, yani Lilith'e yönelir sonra çok feci pişman olup, Havva'nın yine peşine düşer. Bu hikayeyi sürekli görüyor, izliyor ve yaşıyoruz hep birlikte her gün her şekilde. 

Cinsellikle ilgili tuhaf bir kök duygu var hepimizin içinde. Bir günah hissi. Bunu en çok çocukken hissediyoruz hepimiz. En çok da ilk defa cinselliğin ne olduğunu öğrendiğimizde. 
O anı hatırlıyor musunuz? Neler hissettiğinizi? 

Bazen şahit oluyorum, psikologlara 'çocuğum bizi eşimle birlikte olurken gördü ve şimdi bizimle konuşmuyor ne yapmalıyım?' gibi sorular soruluyor. 
Nedense çocukken bunu idrak edip anlamakta ve kabullenmekte çok zorluk çekiyoruz. 

Ben bir bebeğin nasıl yapıldığını ilk defa okulda seksoloji dersinde öğrendim ve tuhafıma gittiğini hatırlıyorum. Anlamlandıramamış, garipsemiştim. 
Almanya'da ilk seksoloji eğitimi 5. sınıfta verilir. Daha sonra 8. sınıfta her şeyin ayrıntısına kadar öğretilir. Türkiye'de bunun bu şekilde yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Bizim kültürel yapımıza çok uygun olmayacaktır. Çünkü öğretiyor olmak bilinçlenildiği anlamına gelmiyor maalesef. Bu yüzden Almanya'da cinselliği yaşamanın yaşı 12'lere düştü. Türkiye'de daha iyisi mi yapılıyor, hayır maalesef. Aileler de bu eğitimi vermeyince çocuk herşeyi pornodan öğrenmek zorunda kalıyor ve gördüklerinin gerçeklikle hiçbir alakası olmadığını ayırtedemediği için bütün cinsel hayatını baştan beri çok feci yanlış ve sadece haz odaklı, sığ bir şekilde yaşamayı öğreniyor. 
Seksoloji dersinde öğrendiklerim bana ne kattı diye kendimi sorguladığımda, pek birşey bulamıyorum. Cinselliğin gerçekten ne olduğunu ve nasıl yaşanılması gerektiğini tuhaf bir şekilde şamanlardan veya cadılardan öğrendim. Tüm bu bilgilerimi özet halinde Kutsal Dişi ve Seks, Tantra, Cinsel Simya adlı e-kitaplarda paylaşıyorum, bu konuda ilerleyen zamanlarda daha da fazla e-kitap gelecektir. 
Aslında üzülüyorum halimize, en çok da yetiştirilmiş bir öğretmen olarak pırlanta gibi değerli cevherlerimiz olan gençlerimize. Bu yüzden astrolojiyle birleştirerek bu konular hakkında blog yazıları paylaşıyorum ki, biraz da olsa farklı bakış açıları kazandırabileyim. 

Bu alemde herşey boyut boyuttur. Alem içinde alem vardır. Her yaşadığımızın bir mertebesi vardır. Bu mertebelerde yükseldikçe farklı bakış açıları kazanırız. Cinsellik konusu da bunlardan biridir. 
Çocuk aklıyla anlamlandıramadığımız, sapık aklımızla şeytana uygun bir şekilde yaşadığımız, ruhların birleşmesi olarak algıladığımızda ise, özlem duyduğumuz cennet halini deneyimlediğimiz kutsal bir birleşmedir cinsel birliktelik. 

Hep sormuşumdur kendime madem bu kadar kutsal olabilecek olan bir şey, nasıl olurda çocukken bu kadar yanlış algılanır? Neden yakıştıramayız kendimize annemizle babamızın bize bu şekilde kavuştuklarına? 

Daha önce Astroloji'de Lilith adlı bir blog yazısı paylaşmış ve Lilith'in kökeninden bahsetmiştim. 
Bu köken çok ilginç yerlere doğru gider ve bize bu ilk günah hakkında tuhaf bir bilgi verir. O da yasak ağacın aslında bir soy olduğunun ve bu yasak soyla cinsel birliktelik yaşanıldığının ve hibrit bir soyun oluşturulduğunun hikayesidir. Yani yasak ağaç ve elma tamamıyla sembolik bir anlatım ve bu sembolik anlatımı Kuran, israiloğulları için 'sizi diğerlerine üstün kıldım' ayetleriyle hatırlatır. 

Tüm bu bilgiler bana cinsellikle olan  baştaki karanlık düşüncelerimizin ve zaaflarımızın kökeninin gerçekten de bu olup olmadığını sorgulattırıyor. 
Gnostik Hiristiyan inancına göre cenetten birlikte atıldığımız için, geri dönüşümüzün de sadece beraber olacağı söylenir. Adem ve Havva birlikte düştükleri için, geriye dönebilmeleri için ilk günahı saflaştırmaları gerekir ki, bu da bizi Tantrik felsefeye ulaştırır. 

Lilith tüm bu hikayede kilit nokta olduğu için, astroloji haritamızda da söz konusu aşk olunca bazı kapıları açan anahtar olma görevini üstlenir. 
Bu nedenle aşık olacağımız zamanlarda kendisi genellikle ya 5. evimizden, ya da 7. hanemizden geçer, veya Venüs'ümüzü tetikler, Eros ile bağlantıda olur vs. 
Eğer yakın zamanda bir ilişki yaşayıp yaşamayacağınızı merak ediyorsanız, transit Lilith'i takip edebilirsiniz. 

Günahtı, cinsellikti, aşktı derken hiçbir şey anlamadım bu yazıdan diyenleri kayıt dışı'nın bu programını izlemeye davet ediyorum.. 


13 Haziran 2018 | İkizler burcunda Yeniay


İkizler diyarında bizleri bekleyen bir yeniay ve yeni bir başlangıç var kapıda. 
Bu yeniay 22 derecede bulunmakta ve Phact ile Capella yıldızlarıyla kavuşumda. 
Gökyüzünde ayrıca Uranüs ile Merkür arasında sekstil açı oluşmakta. 

Her yeniay yeni bir kapı aralar hayatımızda. 
Bekler bizden beyaz bir sayfa açmamızı. 
Bu yeniay bu beyaz sayfa sosyalleşmek ve yaratıcılığı ortaya çıkartmak uğruna olmalı. 
Daha fazla bilgi aramalı, daha fazla insanla iletişime geçmeli, daha fazla meraklı olup yeni olanı keşfetmek üzere yola çıkmalıyız. 
Tam bayram üzeri tatile çıkma veya aileleriyle vakit geçirme planları olanlar için bu yeniay güzel enerjileri gönderecek yeryüzüne. 

Daha önce farketmediğiniz, haberdar olmadığımız, dikkat etmediğimiz onca güzel insan ve olayla karşılaşabilir, aslında hayatın ne kadar da güzel bir yer olduğunun farkına varabiliriz. 
Çünkü çevremizle ve belki de en çok kendimizle barışma imkanını sunuyor olacak bu yeniay bizlere. 

Önümüzdeki iki hafta boyunca sorunları bir bırakalım kenara, teslim edelim Allah'a ve hayata bir de çikolata tarafından bakmaya gayret gösterelim.
Sürekli ilgilendiğimiz karanlıklardan ziyade, bu sefer güzelliklere önem verelim. 

Hepimizi zorluyor hayat gün geldiğinde ama hepimize armağanlar da sunuyor, onların farkına varalım, şükredelim ve mutluluk duyalım. 

Bu iki hafta boyunca yapmak istediğim hiçbir şey yok, kendimi eve kapatacağım diyenler de, iç yolculuklarına çıksınlar ve kendilerini keşfetsinler. 
Kimim ben, kim olmalıyım? diyerekten kendilerini sorgulasınlar. 
Güzel cevaplar bulacaklar. 

☆☆☆

Hepimiz bu yeniay bilinmeyen sulara dalalım ve içimizdeki maceraperest tarafımızı ortaya çıkaralım. 
Hayatın tadına varmak, onu doya doya yaşamak ne demekmiş keşfedelim. 
Güzel anılar biriktirelim. 

Reiki inisiyasyonum


Şu an elimde hem 3 tane reiki sertifikam, bir de crystal reiki diplomam var. 
Kağıt parçalarına çok fazla değer vermeyenlerdenim. Çünkü bazen bir şeyi elde etmek için bütün gücünüzü harcarsınız ve bunun karşılığını alamazsınız. Bazen ise hiçbir çaba sarf etmeden elinize bir diploma verilir, hamdın piştin hadi yoluna denir. Oysa kişi hala aynı kişidir ve pek fazla bir yol katedememiştir. O halde bir diploma tam olarak neyin göstergesidir?

Çevremde diplomalarıyla el sallayan bu tür insanları çok fazla görmeye başladım. Her yerden ve en çok da sosyal medyadan bir bombardımana uğruyoruz. Gelin reiki eğitimi alın, sonsuza dek değişin vs. Sürekli herkes kendinin reklamını yapma peşinde. Bir çoğunun niyeti de eminim kötü değildir bunu yaparken. Sonuçta herkes sadece ekmek parasının peşinde. Ama bazen insanların umutlarıyla oynadığımızın farkında olmamız gerek ve herşeyin herkes için uygun olmadığının da. 

Ruhsal Uyanış konusunda bir iki sene önce bir yazı paylaşmış ve kendi yaşadıklarımdan bahsetmiştim. Aslında yayınlayana kadar kendimle savaş verdim. Çünkü bazı şeyler yanlış anlaşılabilirdi ama tam tersine bana özelden yazıp hikayelerini anlatıp yardım isteyenler çok oldu. 
Bu yazıda paylaştığım en önemli şey, herşeyi akışına bırakmanın ve zorlamamanın ne kadar önemli olduğuydu. 
Ben bu yolu tercih ettim, karanlık içime yöneldim ve yolun sonundaki ışığı görmem uzun sürmedi. Kabuğa çekilmek bana şifa verdi ve dıştan profesyonel bir yardım almadan, depresyon hapına bağımlı olmadan atlattım. Şimdi yoluma yepyeni bir ben ile devam ediyorum, sanki karanlıkları hiç deneyimlememiş gibi. 

Bu karanlık dönemlerden geçerken herkesin yolu ruhsal konularla kesişir. Sanki Allah bir yol açıp, gel seni bekliyordum, elimi tut, kavuşalım dermişcesine. 
Bu yola girerken Allah ile birlikte şeytanla da yolumuz kesişir çünkü o verdiği sözün tam arkasında durarak, bizi yoldan döndürmek için elinden geleni yapar. 
Onun en sevdiği günah kibir olduğu için, kulağımıza sen özelsin, bak kimsenin yaşamadığı şeyleri yaşıyorsun, sen seçilmişlerdensin gibi saçmalıklarla doldurur. Bunun sonucunda bizi öyle bir yola sokar ki, boyumuzdan çok büyük işlere kalkışırız. İşte reiki buna çok güzel alet edilebiliyor maalesef.

Bir keresinde Erhan Altunay televizyon programlarının birinde, bir yerim ağırdığında babanneme giderdim, elini koyar dua eder, geçirirdi şimdi bunun adı reiki oldu, demişti. 

Allah yaratırken kendi ruhundan üflediği için içimize, herkeste ve her yerde onun bu ilahi enerjisi vardır. Bunu kullanabilmek için onu fark etmek ve inanmak gerekir. 
Bunu ilk fark edip dünyaya pazarlayan Usui adında bir japon olmuş. İslam'da zaten var olan konsepti japon kültürüne uyumlamış ve dünyaya tanıtmış. 
Reiki eğitimimi alırken, biz tüm bunları zaten esmalarla dualarla da yapıyoruz, ben niye elin japonunun el kol hareketlerini öğrenmek için çaba harcıyorum ki? diye kendimi sorgularken buldum. 

Tamam, peygamberimiz ilim Çin'de de olsa gidin onu bulun demiş. Bu uzak doğu kültürlerinde cevherlerin olduğunu gösteriyor. Ama asıl cevherin bizlerde olduğunu da unutmamız gerek. 
Reiki'yi tıpkı Erhan Altunay'ın da dediği gibi ananne ve babannelerimiz zaten biliyorlardı. Hepimize acıyan yerimizin öpülmesi öğretildi. Çünkü şifa veren sevginin kendisiydi. Çünkü yaratılışa sebep olan şey de Allah'ın sevgisinden başka bir şey değildi. Gizli bir hazine idi, sadece bilinmek istemişti. 

Bu nedenle bu gibi şeyleri abartıp, bir de bunun üstüne büyük paralara pazarlayıp, zaten herkes tarafından bilinen ve aslında herkesin uygulayabilecek olduğu bir şeyi öğrenmek için  kendinizi üzmeyin. Kaderinizde varsa, haritanız ellerinizin şifalı olacağına işaret ediyorsa, bu gibi yetenekler doğru zaman geldiğinde kendiliğinden ortaya çıkarlar. Gerçek hayatta bir şahısa dahi ihtiyacınız yok, Allah sizi rüyanızda dahi inisiye edebilir. 

Reiki & Tehlikeleri 

Öğrenci hazır olduğunda üstat yetişir denir. Benim reiki ile yolum da bu şekilde kesişti. Hiç aklımda yokken birden karşıma çıktı. Herşey yolunda gitti. 
Az önce yukarıdaki cümlelerimde hiçbir şeyi zorlamayın, bırakın ayağınıza gelsin dememdeki kastım tam da buydu. Tesadüf diye bir şey yoktur ama yinede tesadüfen çıkmalı herşey karşınıza. Bunu şamanlar ayahuasca için de söylerler. Çünkü bizi kader planımıza ve ruhsal mertebemize göre yönlendiren çok büyük bir güç var. O ne zaman hazırlarsa bizi, sadece o zaman hazır oluruz bazı şeylere. 
Buna hazır olmadan bir de bunun üstüne işin eğlisi olmayan kişilerden bu gibi enerjisel etkilere maruz kalırsanız, bütün hayatınız bir anda elinizden kayabilir. Bu konuda da bana özelden yazıp, ne yapmalıyım şimdi gibi sorular soranlar oldu. 

İlk önce arınmalısınız. 
Hem bedensel hem zihinsel hem de ruhsal. 
Bu bedensel, zihinsel ve ruhsal arınma seneler süren, hatta ömrün son nefesine dek devam eden bir şey. Bu gerçeği aramızda unutanlar oluyor. Bir varış yok, sonsuz mutluluk yok, aslında hep bir savaş var bu dünyada. Sonuçta cenneti kazanmak kolay değil. 

Eğer bu yolculukta yol almayı seçmediyseniz, yani karanlığın varlığından bilinçsiz iseniz, hala nefsin üzerinizde hakimiyet kurmasına izin veriyorsanız, zaaflarınız aracılığıyla seçim yapıyorsanız, reiki'nin sizde açabileceği kanal, karanlıkları deneyimlemenize sebep olabilir. 
Reiki ile ilgili Renan Seçkin ve R. A. Zankova gibi yazarların kitaplarında korkutucu şeyler okudum. Doğru kişiyi bu konularda bulmak o kadar zor ki, kimseye güvenemezsiniz. Bu yüzden bazen uzak durmak, yakın olmaktan daha güvenlidir. Bu hataları yapmış olanların var olduğunu bildiğim için bu yazıyı yazıyorum. Amacım reiki'yi suçlamak değil çünkü karanlığa sebep olan o değil, insanın kendisi. 
Tüm bunlar reiki'den bilerek uzak durmama sebep oldu senelerce. Ta ki yoluma çıkana dek. 

Neler yaşadım, neler hissediyorum? 

İlk reiki inisiyasyonum sabaha karşı olacaktı ve o sabahın akşamında yatağa yatarken ilginç bir deneyimim oldu. 
Yatağa yatarken korkunun yükseldiğini hissettim. Sanki odada tek başına değilmişim gibi. Sonra gözlerimi kapattığımda bu hissiyat kuvvetlendi ve daha çok paniklememe sebep oldu. Hiç mesafe kalmaksızın başka bir dişil varlık bana hissedebileceğim kadar yakın duruyordu. Tam o sırada karanlıkta yürüyen ve uzaklaşan uzun saçlı bir kız gördüm. Arkadan bana çok benziyordu, ertesi sabah inisiye edildikten sonra onun benim karanlık bir benliğim olduğunu anlayacaktım. Bu arada bu gördüklerim uyku ile uyanıklık arasında oluyor. Bir hayal şeklinde. Hepiniz bu tür şeyleri deneyimlemişsinizdir. Çünkü uykuya dalmadan önceki kısa anda, bilinçaltı devreye girer. Görülen şeyler çoğu zaman gerçek değildir ama yinede kişiye önemli mesajlar verirler.
Bana yakın duran varlığın tam o sırada rahatsız olduğumu anlayarak biraz geri çekildiğini hissettim. Sonra korkmamam gerektiğine ve onun yarınki inisiyasyon için burda olduğuna dair bir his oluştu içimde ve uyuya kaldım. O gece şimdiye kadar gördüğüm en güzel rüyalardan birini gördüm. Özel olduğu için paylaşmak istemiyorum. 
Ama o beliren varlığın, içimde hala yaşamaya devam eden karanlık benliğimden kopmamı sağladığını ve astral boyutta ruhumu sabah olacak olan inisiyasyona ve daha saf bir enerjiye hazırladığını düşünüyorum. Hatta beni inisiye edenin diplomamın üzerindeki isim değil, bu varlığın olduğuna eminim. 

Daha önce rüya günlüğü tutmakla ilgili bir yazı paylaşmış ve bazı rüyalarda görevlendirilmiş varlıklar tarafından inisiye edildiğimizden bahsetmiştim. 
Ruhsal tekamül sürecinde dünyada imtihan edildiğimiz gibi, astral boyutta da ediliriz ve bu gerçek hayattaki deneyimlerimizi de etkiler. Belirli astral kapılarda belirli üstatlar bulunur ve onların görevi sizi zaaflarınızla imtihan etmektir. Eğer bu imtihanları geçerseniz, astral kapı açılır ve yeni bir boyutu deneyimlersiniz, eğer zaaflarınız ağır basarsa, geçemezsiniz ve kapı kapanır. Bu gibi rüyalarınıza çok büyük önem verin çünkü genellikle onlardan sonra hayatınızda gerçek değişimler yaşamaya başlarsınız. Aslında gerçek olan astral boyuttur, bu dünya bir illüzyon ama biz bunu tam ters olarak algılıyoruz. 

Sabah uyandığımda sol elimde bir ısı değişimi vardı. Sanki elimde enerjisel bir yapıya sahip olan bir top tutuyormuşum gibi bir his. Parmak uçlarımda ise nabız atıyor gibiydi. Gün boyunca devam etti. Sağ elimde hiçbir şey olmamasına rağmen, sol elime odaklandığımda o enerjisel topu hala hissedebiliyorum. 
Beni günlük hayatımda rahatsız edecek hiçbir yan etki deneyimlemedim. Bazıları ilk 21 günü zor veya yoğun atlatabiliyor. Vücudun belirli bölgelerinde ağrılar olabiliyor vs. Bu yüzden oruç tutmak, önceden hazırlanmış olmak ve zaten biraz inzivayi bir hayat yaşıyor olmak avantaj sağlıyor.

• Tüm yazdıklarımı özetlemem ve küçük bir tavsiye vermem gerekirse, bırakın bu tür fırsatlar ayağınıza gelsin, siz peşinden koşmayın derim. 
• Ayrıca reiki'ye inisiye edilmek istediğinizde lütfen bu güvendiğiniz birisi tarafından olsun. Başkaların kötü deneyimlerini bildiğim için ben bu kişinin kesinlikle bir kadın olmasına özen gösterdim. Bence bir kadınsanız sizi inisiye eden de bir kadın olmalı. 
• Kendinize dürüstçe bunu neden istediğinizi sorun. Başkalarına hava atabilmek için mi? Paraya dökebilmek için mi? Yoksa gerçekten mütevazi bir şekilde kendinize ve belki de sevdiklerinize bir faydanızın dokunması için mi? 
• Her şeyi sevgiyle yapın. Özünüz ve güç kaynağınız sevgi olsun. Ve unutmayın reiki yaşam enerjisidir ve yaşam enerjisi her yerdedir, bedava ve ulaşılabilir şekilde, sadece bir dua uzak mesafededir. Bunun için büyük paralar harcayıp, egoyu tatmin etmeye hiç gerek yok. 

Pişman mıyım bu eğitimi aldığım için? Hayır değilim. Bilgi insana hiçbir şey kaybettirmez ama bilgisizlik ettirir.
Reiki eğitimi bana pek bir şey katmamış olsa da, crystal reiki eğitiminde doğal taşların ve kristallerin kullanımı hakkında güzel şeyler öğrendim.
Peki elinde hissettiğin enerji hakkında ne düşünüyorsun derseniz?
Gözlerinizi kapatın ve ellerinizi açın derim. Bunu bir müddet yaptıktan sonra siz de bir şey hissedeceksiniz. Şu an sağ ve sol elimi kıyaslayarak yaptığımda tabi ki sol elimde daha farklı bir güç hissediyorum çünkü sanırım kanal ordan açıldı. Ama bunu hissediyor olmam ve elimde bütün reiki seviyelerinin diplomalarının bulunması bir kanser hastasını şifalandırabileceğim anlamına gelmiyor. Bazı şeyler bizim elimizde değildir. Birinin sizi şifalandırabilmesi için sizin ilk önce o şifayı hak etmeniz gerekir.
Umarım bir gün bu şifa yeteneğim daha da gelişir ve sadece kendime değil, başkalarına da faydam dokunur.
Ama unutmayın reiki aslında hepimizde var. Acıyan yerimize elimizi koymamız ve dua etmemiz mucizevi bir şekilde acıyı dindirir. Şifayı uzakta aramaya gerek yok çünkü o kendi içimizdedir.