2 Temmuz 2019 | Yengeç burcunda Güneş tutulması

  • Share

KARANLIK İLİŞKİLER & DIŞ GEZEGENLER

  • Share

17 haziran 2019 | Yay burcunda Dolunay

  • Share

Astrolojide korku göstergeleri

  • Share

2 Temmuz 2019 | Yengeç burcunda Güneş tutulması


Tutulma mevsimi açılışını yapmak üzere. 
Bu yaz iki tutulma deneyimleyeceğiz Yengeç ve Oğlak ekseninde.
Bunların ilki 10 derece Yengeç burcundaki Güneş tutulması olacak.

Bu tutulmanın aldığı tek açı Uranüs ve Satürn'den. 
Gökyüzünde aktif olan diğer açılar Satürn ile Neptün arasındaki sekstil ve Jüpiter Neptün arasındaki kare.
2019'a damga vuran açılardan olacak bunlar.
Sadece bir sekstil olduğu için, etkisi yeteri kadar kuvvetli olmasa da her birimize hayallerin disiplin ve azimle gerçek olabileceğini hatırlatıyor Satürn Neptün ikilisi.
Ama Jüpiter ile olan kare bu hayallerimize kendimizi çok da fazla kaptırmamız gerektiğini gösteriyor.
Yani gerçekçi hedefler koymalı ve azimle bunların peşinden koşmalıyız yoksa sadece maskara oluveririz herkese.

☆☆☆

Merkür aslan burcunda ona doğru gelen Mars'la kavuşmak üzere retrosuna hazırlanıyor.
Mars 0 derece Aslan'da konumlanarak kışın Ocak ayında yaşadığımız Ay tutulmasını tetikliyor.
O zamandan bu yana alınmış ama hayata geçirilmemiş kararlarımız varsa şayet, şimdi Uranüs'le olan karesi bizi bazı şeyleri yapmaya zorluyor.
Ayrılıklar ve çatışmalar kapıda olabilir.
Hafiften depressif bir hale de kayıyor, kendinizi çaresiz ve kötü hissediyor olabilirsiniz.
Satürn ile olan karşıt, korkularınızı da tetikleyecek.
Tüm bunların bilincinde olun.
Bunlar tutulmalar arası çok doğaldır.
Zorluklara göğüs gerin, haksızlıklara karşı dimdik durun ve hayatın ani değişimlerine karşı teslimiyet içerisinde olun.
Uranüs tutulmaya olumlu açıda konumlanarak yardım ediyor olacak.
Aslında şu anki yaşanılan tüm karanlık duygular bizi özgürlüğümüze kavuşturacaklar.
Güney Ay Düğümü ve Satürn hala kavuşumdalar ve geçmişin karanlıklarını yıkıyorlar.
Bu ikiliye yardım etmeli ve reset butonuna basmalıyız hepimiz. Jüpiter kendi bulunduğu Yay'ın hanesinde inanç ve ön yargılarımızı sınıyor. Bu yüzden geçmişe ait ne tür inançlarınız veya önyargılarınız varsa, hepsini yıkın.

☆☆☆

Bu tutulma sizi haritanızda Yengeç burcunun bulunduğu alan üzerinden etkiliyor olacak.
Yengeç aile, yuva ve aidiyet konularını temsil eder.
İşte bu konular ön planda önümüzdeki birkaç aylık süreç boyunca.
Kimimiz ev taşımak üzere, kimimiz yuva kurmak üzere, kimimiz ise ailevi sıkıntılarla uğraşmakta.

☆☆☆

Jüpiter ve Satürn kendi bulundukları burçlarda olmakla birlikte dominantlar.
Bu yüzden onların hayat derslerini öğrenebilmemiz çok önemli bu yıl.
Bu tutulma yeni bir başlangıç sembolü.
Eskilerin yıkıldığını ve artık önümüzün açık olduğunu gösteriyor.
Ama bunun için Jüpiter, kendine nasıl bir zemin hazırlıyorsun, gelecekte kim olmak, nasıl yaşamak istiyorsun diye soruyor ve Neptün'e olan karesi bu sorunun cevabını hayalperest davranmadan cevaplamamız gerektiğini gösteriyor.
Sorun bu soruyu kendinize.
Gelecekte nerde görüyorsunuz kendinizi?
Nasıl bir yuvada?
Nasıl bir sıcak, sevgi ortamında?

☆☆☆

Bu tutulmanın belki de en güzel hali Betelgeuse yıldızı ile kavuşan Venüs'de saklı.
Bize sevgiyi hatırlatıyor kendisi.
Gerçek ve saf olanı.
Pusulamızın bu olduğunu ve bu duyguyu takip etmemiz gerektiğini fısıldıyor.
Sevgiyi merkezinize alın ve bırakın sizi yönlendirsin.
Her zamanki gibi yolculuk ruhunuza.
Umarım bu tutulma güzel başlangıçlara vesile olur hayatınızda..

KARANLIK İLİŞKİLER & DIŞ GEZEGENLER


Geçenlerde can sıkıntısından gazete okurken Güzin abla'nın köşesine denk geldim.
Eğer astrolojiyle uğraşıyorsanız edindiğiniz her bilgiyi astrolojik sembolizmayla okursunuz.
Güzin abla'dan yardım isteyen 22 yaşında genç bir kızdı. Kendinden yaşça çok daha büyük olan bir adama aşık olduğunu ve yaşadığı sıkıntılarını anlatıyordu.
İlişkileri boyunca defalarca kez ayrılmalarına rağmen adam her seferinde kızı tekrardan kandırarak barışmaya ikna ediyormuştu.

Tipik bir uranüsyen ilişkidir bu. İnişleri ve çıkışları bol olur ve asla adam olmaz bu ilişki. Çok zordur uranüsyen bir ilişkiyi yürütmek. Kişiler de uranüsyen kişiliklerse ve birbirlerinin özgürlüklerine saygı duyabileceklerse, ki bu yüksek bir olgunluk mertebesi gerektirir ve bu insanların çoğunda yoktur, o zaman bu ilişki yürüyebilir. Aksi taktirde neredeyse imkansızdır.
Bir müddet sonra bu adam kıza çıplak resimlerini atmaya başlamış, seks içerikli iğrenç şeylerden bahsetmiş ve kızdan da çıplak resimlerini göndermesini talep etmiş.
Burda ilişki hem Mars hem Plüton gezegenlerinin karanlık yanları olan sapıklığa doğru sapıyor. Mars sağlıklı bir cinselliktir Plüton ise bu bağı öyle bir derinleştirebilir ki seks en muazzam ruhsal dönüşüm kaynağı haline gelir. Ama eğer bu iki gezegen enerjisi bir insanın haritasında düzgün çalışmıyorsa tabiki sonuç sapkın bir cinsel yaşama ve iğrenç sapık fantazilere sebebiyet verecektir.
Buraya kadar kıza evren o kadar güzel yardımlarda bulunmuşki, adeta haykırmış bu adamdan uzak durması ve bu ilişkiyi bitirmesi gerektiğine dair. Ama o aptallığının kurbanı olmayı tercih etmiş. Adam yalanlarla dolanlarla kızı evliliğe kadar sürüklemiş sonra da pat diye başka birisiyle evleni vermiş.

Hepimizin aşina olduğu bir aşk dramı daha.
Bu tür ilişkiler için aşk ve sevgi kelimelerini kullanarak gerçek anlamlarını kirletmek istemiyorum. Çünkü aşk ve sevgi kutsaldır. Masumdur. Saftır.
Bu tür ilişkilerde bir gram sevgi ve aşk yoktur ama kişi kendisini yinede aşık sanır.

Yukarıda anlatmış olduğum hikayede 3 dış gezegenin en kötü tezahürlerini görebiliyoruz.
Uranüs'ün inişli çıkıslı sağlıksız bağını, Plüton'un sapkın cinsel varlığını ve Neptün'ün yalan dolanlarıyla, ilişkiye son noktasını koyan ihanetini.

Bu kız her noktada ters giden olaylarla uyarılmış ama bu uyarıları görmezden gelmiş.
Ben bir daha nasıl seveceğim, nasıl birisine güveneceğim diye Güzin abla'dan yardım istiyor. Güzin abla'da 'saçmalama kızım tabiki sevecek ve güveneceksin diye çıkışsa da, kıza kendi yaptığı hataları hatırlatmamış. Maalesef bu kız bu hataların farkına varmadığı sürece bir sonraki ilişkisinde yine benzer sıkıntılar yaşamaya devam edecek. Çünkü insanoğlu sadece ektiğini biçer.
Maalesef kızın adına üzülmüş olsam da karşı taraftan çok hatayı onun yaptığını düşündüm okurken. Çünkü psikopatlar var. Bu kabullenmemiz gereken bir gerçek. Kendimizi bu insanlara karşı korumayı öğrenmek zorundayız. Bunun için de farkındalığı yüksek olan otokontrole sahip olan varlıklara dönüşmek zorundayız. Allah bize hem bir kalp hem bir beyin vermiş. Kalbinle sev ama beyninle düşün demiş. Bu kızcağız ailesinin bu adam sana uygun değil uyarılarına rağmen beynini devredışı bırakmayı tercih etmiş. Karşı taraf zaten hasta ruhlu kurtuluşu olmayan biri. Ama kız kendisini kurtarabilirdi. Hem de en başından itibaren, pisliğin içine batmadan, yarayı bu kadar derinden açmadan.

Evren, kader, düzen ne derseniz deyin, çok acımasızdır. Tarot kartlarında dünya kartını Satürn sembolize eder. Gerçekleri temsil eder ve gerçekler hayal dünyalarında yaşayıp, dünyayı toz pembe görenler için acımasızdır.

Toksik ilişkiler diye adlandırılır bunlar. Çoğu zaman karmik ilişki de deriz.
Manevi bir boyuttan baktığımızda birbirlerine düşmanlık yapan bu iki insan aslında en büyük yardımcılarıdır. Sonuçta ruhumuz pişmek üzere geliyor bu gezegene. Pişebilmek için kendini kollayamıyorsa hata yaparak öğreniyor gerçekleri.
Eğer büyük darbeler almak istemiyorsanız bu gibi karmik olayların içine gömülmeden çıkış yollarının peşine düşmelisiniz.
Bu yüzden ilişkinizde bu 3 dış gezegenin etkilerinin farkında olun.

Eğer ilişkinizde aşağıda sıraladıklarımdan birkaçı varsa bilin ki, zor bir süreç sizi beklemekte..

• Eğer sadece diğerini mutlu etmek için susulmaması gerekilen yerde susuyorsanız, kendinizi ortaya koymanız gereken yerde korktuğunuz için geride duruyor, yani kişiliğinizi karşı tarafın bastırmasına izin veriyorsanız..

• Eğer sürekli veriyor ama karşılığını hiçbir şekilde alamıyorsanız, yada ne yaparsanız yapın karşılığında sadece hakaret, lanet, küfür ve aşağılanma ile karşılaşıyorsanız..

• Eğer ilişkinizde cinsellik sapkınlığa doğru kayıyor ve karşı taraf size dayatmalarda bulunuyorsa, yani sınırlarınıza ve istemediklerinize hiçbir şekilde saygı duymuyor ve sizi zorluyorsa..

• Eğer karşı taraf size ailenizi kötülüyor, sizi arkadaş ve sosyal çevrenizden uzaklaştırarak yalnızlaştırıyorsa..

• Eğer karşı tarafla birlikteyken ruhunuz sürekli bir huzursuzluk hissediyorsa, depresifse ve hata yapmaktan korkuyorsa..

• Eğer karşı taraf sizi bir mal veya obje gibi her anlamda kullanıyorsa.. (Bu fiziksel, yani cinsel anlamda olabileceği gibi para hususlarında da olabilir veya duygusal sömürü olarak da)

• Eğer ilişkinizde sürekli kavga ve tartışma varsa, huzursuzluk hiç bitmiyorsa, bir ayrılıyor bir barışıyorsanız..

• Eğer karşı taraf yaptığınız hiçbir şeyden memnun kalmıyorsa ve hayattaki başarılarınızla gurur duymuyor veya sizi desteklemiyorsa..

• Eğer ilişkiniz size ilerleme yerine gerileme hissi veriyorsa. Yani ilişkiniz size hayat çoşkusu, sevinç ve güzel duygular vermek yerine sizi sürekli karanlık bir çukura çekiyorsa..

• Eğer ilişkinizde güven veya sadakat, anlayış, empati ve hoşgörü gibi sevginin temeli olan duygular yoksa..

• Eğer ilişkide bir taraf diğerini eziyor ve dominant rolünü oynuyorsa, her fırsatta manipüle ediyorsa..

• Ve eğer bir taraf sorumsuz davranıyor ve yaptığı hataların faturasını karşı tarafa kesiyorsa..

İşte o zaman toksik bir ilişkinin içerisinde sessiz ve acı dolu bir ölümle boğuşuyorsunuz demektir. Ruha en büyük acıya böyle geçen bir ömür verir.
Lütfen eğer böyle bir döngü içerisindeyseniz kendinizi kurtarın. Ailenizden, arkadaşlarınızdan, sosyal çevrenizden yardım isteyin. Eğer daha ekstrem bir durum söz konusuysa güvenilir bir devlet çatısı altında yaşıyorsunuz. Sığınabilir, profesyonel yardım alabilirsiniz.

Karanlıklar ebedi değildir ama aydınlık için kişinin kendisi çabalaması gerekir. Bunu yapmayan kadınlar olduğu için televizyonlarda bu cinayetleri izliyoruz. Gazete köşelerinde bu asap bozucu şeyleri okuyoruz.
O katilleri ve psikopatları yeriştirenler biz kadınlarız. Bunu sakın unutmayın!
Değişim, adalet ve sevgi istiyorsak bu kavramlar kendi içimizde başlamalı. Çünkü erkeklere öğretenler bizleriz. Bir kadın sınırını çizdikten sonra hiçbir erkek o sınırı aşamaz. Keşke hepimiz bunun bilincinde olsak..

17 haziran 2019 | Yay burcunda Dolunay


17 Haziran sabahı 25 derece Yay burcunda Galaktik mekezle kavuşumda olan bir dolunay gerçekleşecek. 
Güneş ile Ay karşıtlığıyla birlikte eril ve dişil özümüz karşı karşıya gelerek bir aydınlanma deneyimini sunacaklar bizlere.  

25 derece Yay burcu Sabîî sembollerinde, muharebenin içerisinde bayrak taşıyan biri tarafından sembolize edilir. 
Sanki birilerinin bir zaferi var, kutlanması gereken ama gökyüzü o kadar sert ki savaşın ortasında zaferin zafer olduğu belli değil. 

Gökyüzü sert karşılaşmalar ve bitmek bilmeyen karanlıklarla yüzleştiriyor bizleri. 
Dev bir öfke, derin bir huzursuzluk ve karanlık bir isyan var çoğumuzun içinde. 
Tıkanıklık hissiyle boğuşuyoruz. 
Hangi yolu tercih edersek edelim, çıkmaz yola varıyoruz ve işte bu bizi çıldırtıyor.
Çünkü elimizin tersiyle ittirerek veya görmezlikten gelerek sorunlarımızı çözebileceğimizi zannediyoruz. Ama zafer bu şekilde gerçekleşmiyor. 
Derine inmek gerek.
Hem de en derine ama derine varabilmek için ilk önce göğe çıkmak gerekecek. 

İşte bu yüzden Jüpiter'in yönetiminde olan Yay'ın hanesinde Jüpiteryen bir dolunay bize aydınlığı armağan etme isteğinde.
Daldın yine diplere, karanlıkta göremeyecek kadar körleştin, oysa kanatların var senin. Kaldır bak gözlerinle göğe. Yukarıdan bakamadığın için eksik görüyorsun. Eksik parçayı bulamadığın için hata yapıyorsun diye fısıldıyor her birimize. 
Adalet işliyor gözükmese de!
O zaman niye kibirleniyoruz bu kadar birbirimize karşı?
Hangimiz diğerinden üstün?
Hangimiz diğerinden daha özel?

Jüpiter tepeden bakar, Kartal gibidir. 
Bütün ayrıntıların bilincindedir ama bilir ki herkes Bir'dir. 
Bunu bir hatırlatalım kendimize ve bu dolunayın karanlık yüzü olan kibirden vazgeçelim irademizle..
Çünkü zafer ancak bu şekilde gerçekleşebilir.

Bırakın insanlar birbirlerine girsinler. 
Siz farkında olun sadece, zorlayıcı bir süreçten geçiyoruz sonuçta. 
Bir yandan Mars, Merkür ve Kuzey Ay Düğümü kavuşumda, diğer yandan Satürn ve Plüton ile Güney Ay Düğümü bunların tam karşısında. 
Diğer taraftan da Jüpiter ile Neptün ikinci defa kare açılarını kesinleştiriyorlar.

Siz siz olun bu karmaşanın içinde yomulmadan ve asilliğinizi bozmadan, meydan ne kadar karışık olursa olsun aldırmadan ve önünüzü göremeseniz de inançla ve umutla zafere doğru devam edin. 
O zaman bu gökyüzü sizi zayıflatmak yerine güçlendirecek. 

Mars Yengeç burcunda hiç rahat etmediği bir konumda olduğu için çevremizin ve en çok da ailemizin etkisi altında fazlasıyla kalıyoruz. 
Özgüvenimiz öyle bir yerlerdeki başkalarından takdir bekliyoruz. 
Oysa karşısında Güney Ay Düğümüyle kavuşan Satürn eskinin yıkılmaya mahkûm olduğunu temsil ediyor. 
Tam tersine takdir görme değil, kendini takdir görmemeye rağmen ispat etme zamanı. 
Ama bunu yaparken sakın ha Neptün'ün karesine ayağınız takılmasın. 
Başarabileceğini zannederken tepetaklak olma tehlikemiz de yok değil. 
Bu yüzden gözler gökte, ayaklar kökte olsun. 
Çünkü Neptün ile Satürn arasındaki sekstil açı, eğer doğru yolda kalırsak şayet, zaferin çok da uzak olmadığını gösteriyor. 
Yani ne umudumuzu yitirelim ne de hayalperest olalım bu dolunay. 

Hepimizin içi Satürnyen bir umut ve Jüpiteryen bir huzurla dolsun.

Astrolojide korku göstergeleri


Hepimizin baş belası olan bir duygu var. Korku! Kendisi en zehirli olan duyguların başında geliyor ve birçoğumuzun hayatını cehenneme çevirebiliyor.
Hayatımızın bir aşamasında illaki hepimizin, ister erkek olalım ister kadın başetmek zorunda olduğumuz bir duygu bu. Karanlık, ürkütücü ve çoğu zaman başedilmez derecede güçlü ve tehlikeli.
Peki astrolojide bunun göstergeleri neler? Haritamızdan korku göstergelerini nasıl okuyabiliriz veya korku, anksiyete ya da panik ataklara sebep olabilecek transitleri nasıl öngörebiliriz?
İşte bu yazımda bu konu başlıkları hakkında bilgi vermek istiyorum.

Daha önce ruhsal uyanışla ilgili bir yazı paylaşmış ve kendi yolculuğumdan bahsetmiştim.
Yaşadığım bazı sıkıntılardan dolayı lise hayatımın son iki yılı ve üniversite yıllarımda anksiyeteyle ilgili büyük ve ufak denilebilecek sıkıntılarla uğraştım.
Korku nedir, onu nasıl tarif edersin diye sorsalar, midede yanmayla başlayan, boğazda düğüm ve yutkunamama hissiyle birlikte gelen baştaki sıcaklık ve bayılma hissi derim. Bu duygunun fiziksel hissi herkeste farklılık gösterebilir. Ben Merküryen bir insanım. Bu yüzden herşeyi genelde aklımda yaşıyorum. Vücut, yani Ruh bende korku hissine karşı kontrolü bırakma sinyalini veriyor ve bayılma hissini tetikliyor. Çünkü bayıldığın anda bütün kontrolü kaybediyorsun. Yani zihin korku duygusunu bayıltarak yenebiliyor. Bu şekilde düşünüldüğünde aslında ne kadar muazzam bir mekanizma olduğunu görüyorsunuz. Zihninizin yani egonuzun oyununu ruhunuz kendiliğinden bozabilmek için yardım ediyor ama zihin direnmeye devam ettiği için bayılacakmış hissi daha da büyük bir paniğe yol açabiliyor. Oysa korkunun en temel sebebi teslimiyete olan dirençtir.

Benim anksiyete ve panik ataklarım daha çok üst bölgemi etkiliyordu. Bayılmadan önce beynimde bedenimdeki kanın akışını, nabzımın yükselişini duyabiliyordum. Sanki beynimin içine hapsolmuş gibi olurdum.
Eğer Merküryen bir kişi değilseniz bu etkiyi vücudunuzun farklı bir bölgesinde hissedebilirsiniz. Mesela Güneş insanları bunu daha çok kalp merkezli deneyimlerler. Panik atak geçirirken kalp krizi geçirdiklerini zannederler. Kalp etkilenir, sıkışır, duracakmış, ölüm yakınmış hissi oluşur.
Kimilerimiz de nefes alamaz gibi olurlar. Hepimizde bu duygu farklı şekillerde hissedilebilinir. Bu yüzden korkunun tam bir tanımını yapmak herkese göre farklılık gösterecektir.
Peki bu duygu durup dururken mi hissedilir?

Ben yukarıda anlattıklarımı deneyimlediğimde Satürn Akrep burcundan geçmekteydi. Güneş ve yükselen yöneticime karşıt, Plüton ile kavuşum ve Satürn ile karedeydi. Bunun yanında bir de Uranüs 8. evimden geçiyordu. Zor bir dönemdi.
Yaşınız ne kadar gençse bu sert transitlerde kendinizi o kadar çaresiz ve yalnız hissedersiniz. Ama Satürn ve Plüton'un görevi güçlendirmektir ve güç sadece kendini aşarak elde edilir. Uranüs'ün ise görevi uyandırmak ve aydınlatmaktır. Bu yüzden transitler sizi korkutmasın. Korkunun sadece kendisi korkutur. Bu duyguyu sevmeyiz, deneyimlemek istemeyiz. Korkumuz korkunun kendisidir. Bunun üzerine yürüdüğünüz anda aslında korkunuzun ne kadar saçma olduğunu idrak edersiniz çünkü başınıza gelen herşeyi aşabilecek potansiyele sahip olduğunuz için bunlarla yüzleşirsiniz. Yani gezegenler ister iyicil ister kötücül açılar yapsınlar, hepsi tekamülümüz içindir.
Bu yüzden aşağıda bahsedeceğim göstergeleri bir lanet olarak değil, kendimizi aşabilmemiz için birer fırsat olarak görün.

Korku dendi mi akla ilk Satürn gelir. Satürnyen insanlar daha fazla anksiyete ve panik atak yaşamaya meyillidirler. Haritasında Oğlak burcunda stelyumu olanlar mesela bu kategoriye girer. Temel sebep herşeyi mükemmel yapma istekleridir.
Biz kusurlu varlıklarız. Boşuna cennetten kavulmamışız. Bu yüzden kusursuzmuşuz gibi davranmak bizi tehlikeli bir tuzağa iter. Kendi yarattığımız korkularımızla yüzleşmek zorunda kalırız. Çünkü insanoğlu kusursuz olanı asla inşa edemez. Bu Allah'ın görevidir, insanoğlu sadece bu yaratımı taklit edebilir.
Tıpkı Oğlak burcu gibi Başak burcu da bu tehlikeden nasibini alır. Zaten genel olarak toprak elementi ağırlığındaki insanlar korku hallerine daha yatkındır. Boğa burcunun sabitlik isteği ve değişime olan direnci de korku yaşamasına sebep olur.

Toprak sabittir ve bu insanlar yere daha sağlam basar zannederiz ki bu böyledir ama bu gruptakiler bazen köklerini o kadar derine salarlar ki, fazla derindir ve rüzgar çarptığı anda direnç gösterilir.
Toprak elementi gibi olmasa da korkuyu deneyimleyen diğer grup su elementi yoğunluğunda olanlardır. Çünkü burda duyguların içinde kaybolma tehlikesi vardır.
Mesela burda olayın tersi görülür. Sorun güçsüz bir Satürn olabilir. Mesela Satürn'ün yengeç burcundaki yerleşimi sevdikleriyle ilgili korkular yaşamalarına sebep olur. Eyvah, ya çocuğuma birşey olursa, ya eşim kansere yakalanırsa gibi gelecekle ilgili korkulardır ve genelde saçmadırlar. Su elementi var olmayandan korkabilir. Bu tür bilinmeyen korkusuna sebep olan bir diğer gezegen Neptün'dür. Mesela karanlık korkusu tipik  bir neptünyen korkudur. Karanlık korkusu olan bir insana neden karanlıktan korkuyorsun diye sorulduğunda sana net cevap veremeyecektir. Çünkü nedenini bilmez. Bu gibi neptünyen korkular 12. ev kaynaklı da olabilirler. Yani bu korku bilinçaltının derinliklerinde gizlidir ve hipnoz gibi çalışmalarla gerçek sebebi ortaya çıkarılabilinir.
Söz konusu evler olduğunda astroloji haritamızın 8. hanesi de çok büyük öneme sahiptir. 8. evde stelyumu bulunanların derin korkuları olabilir. 8. ve 12. ev korkularını yenmek gerçekten çok zordur çünkü bu korkularla ilgili bilinçli değilizdir. Herhangi bir transit bunları tetikleyebilir. Mesela Venüs'ü 8. evde olan birinin çok derin bir güven korkusu olabilir. Yakın ilişki korkusu olabilir vs.

Yani su ve toprak elementleri ağırlığında olan insanların anksiyete ve panik ataklar yaşamaları daha büyük bir olasılıktır.
8. ve 12. evde daha fazla gezegenleri bulunanlar da buna daha yatkındır.
Güçsüz veya güçlü ama sert açılar alan bir Satürn de bu tehlikeyi gösterebilir, tıpkı zor bir yerleşimde olan Plüton gibi. Çünkü Plüton kontrol etme isteğidir ve bu hayatta biz hiçbir şeyi kontrol edemeyiz. Bizler sadece kader planımızın birer oyuncusu yani kuklasıyız. Bunu unuttuğumuz anda çok sert bir şekilde hatırlamamıza sebep olan olaylarla karşılaşmak zorunda bırakılırız.
Uranüs değişime direnildiği taktirde korku yaratabilir. Neptün ise sebebi bilinmeyen tuhaf korkulara sebebiyet verebilir.

Bu gezegenlere, kombinasyonlarına ve transitlerine dikkat edin. Çünkü önlem alabilirsiniz, profesyonel yardım alabilirsiniz.
Belirli çiçek özleri ve tıbbi bitkiler anksiyete sorununa doğal çözümler sunabiliyorlar. Şifa her zaman için doğada. Kendinizi sizi uyuşturan depresyon haplarına mecbur hissetmeyin. Ben bu süreci tek başıma farkındalıkla atlattım. Korkunun en büyük sebebi ruhumuzdan uzaklaşmamızdır. Tekrar ait olduğunuz yere geri dönün. Özünüze ve yaratılış gayenize!

EFT gibi yöntemler, hipnoz veya regresyonlar da yardımcı olabilir. Veya yazın. Tıkanmaya sebep olan şeylerdir korkular. Kendinizi ifade edin. Bir kağıt alın elinize ve zihninizi boşaltın. En etkili, en kolay ve en ucuz yöntemlerin başında gelir yazmak. Yazmayı sevmeyenler de aynanın karşısına geçip kendilerine anlatabilirler. Bu dahi çok etkilidir. Çünkü boşalmak gerekir. İçinize ne kadar çok şey atıyorsanız o kadar büyük ve karanlık olacaktır çöplüğünüz. Oysa bedeniniz, zihniniz ve kalbiniz bir çöplük değil, ruhunuzun mabedidir. Bu mabedi korkuyla değil sevgiyle besleyin.
Kökleriniz sağlam olsun ama ruhunuz direnmeyen, akışla birlikte dans eden bir Özgür.
Ve karanlığı her zaman için aydınlığa götüren bir köprü olarak düşünün..