ASTROKARTOGRAFİYİ farklı okumak

  • Share

22 Aralık 2018 | Yengeç burcunda Dolunay

  • Share

MİNİMALİZM | Uranüs ile Boğa dost olur mu?

  • Share

7 Aralık 2018 | Yay burcunda Yeniay

  • Share

Karanlığın ışığı & New Age tehlikeleri

  • Share

23 Kasım 2018 | İKİZLER burcunda dolunay

  • Share

8 Kasım 2018 - 3 Aralık 2019 | Transit Jüpiter yay burcunda

  • Share

7 Kasım 2018 | Akrep burcunda yeniay

  • Share

6 Kasım 2018 - 5 Mayıs 2020 | Transit Ay dügümleri Yengeç - Oğlak aksında

  • Share

24 Ekim 2018 | Boğa burcunda dolunay

  • Share

9 Ekim 2018 | Terazi burcunda Yeniay

  • Share

5 ekim - 16 Kasım Venüs retrosu

  • Share

25 Eylül 2018 | Koç burcunda Dolunay

  • Share

Mars & bilinmeyen etkileri

  • Share

ASTROKARTOGRAFİYİ farklı okumak


Astrolojiyi öğrenme yolculuğuna başladığımdan beri her gün yeni bir kapının açıldığını fark ediyorum.
Sanki yıldızlar yeminliler ve bazı şeyleri sadece zamanla açıyorlar yeryüzündekilere. Bu yüzden heryerini ezberlediğini zannettiğin haritan, seni sürekli büyülemeye devam ediyor bir şekilde. Her seferinde yeni bir bilgiyle, yeni bir idrak oluşuyor zihninde.

☆☆☆

Bu yazımda biraz Astrokartografiden bahsetmek istiyorum ve bizi nasıl etkilediğinden. Çünkü ilk zamanlarda dünyanın birçok yerinden geçen çeşitli gezegen çizgilerime bir anlam veremiyordum. Kimi yerleri ömrü boyunca gidip görmeyecekti ruhum. O halde nasıl etkileyebilirdi ki beni Astrokartografi haritam?

Hepimiz kocaman bir alemde kendi küçük alemimizi deneyimliyoruz.
Kimimiz tek bir ömürde bütün dünyayı geziyor kimimiz ise doğduğu köyden bir adım öteye gidemiyor.
Oysa çok gezenin de hiçbir yeri göremeyenin de bir Astrokartografi haritası var ve bu harita kendi küçük alemimizdeki yolculuğumuzu bir şekilde etkiliyor.

İnternet çağında yaşadığımız için kocaman dünya küçücükün bir köy oldu bir anda. Artık tek bir tıkla Japonya'daki bir kişiye ulaşabiliyor, Sibirya'da yaşayan birinin hayat hikayesinden etkilenebiliyorsun.
İşte Astrokartografi haritan da tam bunu gösteriyor. Dünyanın neresinden hangi gezegen çizgin geçiyorsa, orda seni bekleyen bir dersin oluyor.
Öğrenci hazır olduğunda üstat yetişir denir, işte bazen bu üstatlar hiç zannetmesen de bu gezegen çizgilerinden ruhuna dokunabiliyor.

Daha net anlatabilmen için kendi Astrokartografi haritamdan örnek verebilirim.
Benim Venüs DC çizgim Azerbaycan'ın Bakü şehrinden geçiyor. Hayatım boyunca gitmedim, büyük ihtimalle de yolumun düşmeyeceği bir şehir diye düşünüyorum. Ama Bakü'de doğmuş olan bir kişi var ki, Venüsyen tüm konuları onun üzerinden deneyimliyorum. Bahsettiğim kişi Mimi İkonn. Aslında sadece sosyal medya aracılığıyla yıllardır takip ettiğim biri. Hem instagram'da çok aktif hem de hayatını paylaştığı bir youtube kanalı var.
Hayatının her aşamasını; aşık oluşunu, evlenişini, eşiyle birlikte kurdukları işlerini, hamile kalışını, tatillerini, sevdiklerini yani her şeyi paylaşan biri zamanla sizi ve düşüncelerinizi derinden etkilemeye başlıyor. Yıllar geçti ve ben parasız, orta düzeyin de altında olan ailelerden gelen bu iki gencin sevgi ve birbirlerine duydukları aşk ile hayatlarını ve yaşam tarzlarını nasıl kurduklarını izleyebildim. Başarı basamaklarını birlikte nasıl çıktıklarını ve lüks denebilecek bir yaşam tarzına kavuşmalarına rağmen nasıl da mütevazi kalmayı başardıklarını görmek bana Venüs'ün birçok hayat dersini öğretti. Aşk gerçekten cesaret ve emek istiyor ve sadece bunu başarabilenler ilişkilerinde huzuru keşfediyor, sevginin Allah'ın kuluna bahşettiği en değerli hediye olduğunu anlıyor.
Ben hayatımda belki hiçbir zaman için yüzyüze gelmeyeceğim birinin ve hiçbir zaman için ziyaret etmeyeceğim bir yerin etkisini hissediyorum Venüs çizgim sayesinde.

İkinci bir örneği ise Kuzey Ay Dügümü'müm geçtiği İsveç'ten verebilirim. Yine ziyaret etmediğim bir ülke, bilmem bir gün yolum düşer mi..
İsveç'in doğusundan Kuzey Ay Düğümü IC çizgim geçiyor. Bu çizgim hayatımın amacıyla yakından ilgili. Nasıl Venüs ilişkiler, aşk, para konuları üzerinden beni etkiliyorsa, Kuzey Ay Düğümüm de misyonum hakkında bilgi veriyor. Ve bu misyonumu bana İşveç'in Grundtjärn adlı küçük bir köyünde yaşayan Jonna Jinton hatırlatıyor.
Bazen birisini gördüğünüzde kalbiniz hızla atmaya başlar, ruhunuz ilhamla dolar. Bu gibi anlık duyguların kaynağının ruhun doğmadan önce seçmiş olduklarını hatırlaması sonucu oluştuğunu söyleyenler var. Psikolojide buna 'golden shadow' deniyor. Birisini görüp etkilendiğinizde aslında kendi içinizdeki yaratıcı kıvılcımı gördüğünüz için etkileniyorsunuz. Ruhunuz bir bakıma Yaratıcıya vermiş olduğu sözü hatırlıyor. İnsanın ruhu ilhamları bu şekilde alır. Anlık hissiyatlarla. Yoktan var olan çoşkuyla.
Daha önce doğduğum ülkeyi geride bırakarak yeni bir başlangıç yapmıştı zaten ruhum ama biliyorum ki yükselen yöneticim ve Güneş'imin üzerinden geçmeye hazırlanan Uranüs benden yeni bir başlangıç daha yapmamı isteyecek. Hayat rotamı doğaya kıracak. Ve Jonna şimdilik bu konuda en büyük ilham kaynağım ve sessizce destek aldığım biri. Sonuçta radikal kararları alanlar genelde yalnız kalırlar. Yapabileceklerine inanmayan insanlar kendi inançlarını size yansıtır ve sizin de yapamayacağınızı zannederek hayat enerjinizi çalarlar. Eğer başkalarının inançlarına kuvvet verirseniz, asla hayalini kurduğunuz hayatı yaşayamazsınız. Bu da Jonna Jinton aracılığıyla Kuzey Ay Düğümü çizgimin bana öğrettiği hayat dersi.


Peki ya sizce sizi nasıl etkiliyor bu güzeller güzeli mavi gezegen?
Astrokartografiyle ilgili danışmanlık almak isterseniz yardımcı olabilirim, tıklayın..

22 Aralık 2018 | Yengeç burcunda Dolunay


2018 yılının son dolunayı var karşımızda hem de tam kış solstisinde. 
Bu dolunay 0 derece Yengeç burcunda, Güneş'in Oğlak burcuna geçmesiyle birlikte gerçekleşecek. 
En karanlık gecemizi aydınlatan son dolunay sembolüyle bize ufak bir sırrı hatırlatıyor olacak aslında. 
O da karanlığın asla ebedi olamayacağını,
Aydınlığın her zaman için galip geleceğini..

Her kış Güneş'in Oğlak burcuna geçişi bizi kendi karanlık içimize yönlendirir ve aydınlığı keşfetmemizi arzu eder. 
Paganlar doğanın bu döngüsünü mumlarla karanlığa aydınlık getirerek kutlarlarmış. 
Herkes ruhsal alemine çekilir, ailesiyle vakit geçirirmiş. 
Çam ağacı ve onun üzerindeki yanan mum, bu karanlık gecenin geçeceğinin ve aydın günlerin geleceğinin sembolü olduğu için kış solstisi kutlanırmış. 
Bu pagan bayramı hırıstiyanlar tarafından devşirilip noel haline getirildi. Oysa kökeni gerçekten Hz. İsa'ya değil, pagan inançlara dayanıyor ve yılbaşı süslenen ağaç ile aslında bu pagan inanışa geri dönülüyor. 
Doğanın döngüsü kutlanılıyor. 
Doğaya bu kadar zarar veren insanların bunu hala kutlamaları ise bana her şeyin ne kadar içi boşaltılmış şekilde yaşanıldığını hatırlatıyor. 
_____________________

Bu dolunay derecesi Sabîî sembollerinde, eski bayrağı indirip, yenisini çıkaran denizciler tarafından sembolize edilir. 
Sonuçta 2018'in bayrağını indirmek üzereyiz hepimiz. 
Yeni bir yolculuk bizi beklemekte.  
2019 sürprizleriyle bizi yeni bir maceraya davet etmekte. 
Denizci mistik ve bilinmeyen macerasına başlamak üzere son hazırlıklarını yapıyor. 
Su elementini ağırlayan bu Yengeç dolunayıyla birlikte hepimiz bir denizci gibiyiz kendi küçük alemimizde. 

Peki ya gökyüzü ne alemde?

Venüs ile Satürn arasında sekstil açı mevcut.
Sevgi uğruna sağlam bir temel atma imkanını sunuyor yeryüzündekilere bu ikili.
Venüs ayrıca Neptün'e üçgen açıda konumlanıyor ve bu enerji gerçekten güzel bir atmosfer yaratma potansiyelimizin var olduğunu gösteriyor. 
Sevginizi belli edin bu dolunay. 
Korkmayın onu paylaşmaktan.
Bu hayat o kadar kısa ki, su gibi akıp gidiyor.
Veda ederken yanınızda götürmek isteyeceğiniz tek şey bu sevgidolu anlar, sevgi kokan hatıralar. 
Ve bu dolunay bu anıları biriktirmek için güzel bir kapı aralıyor herbirimize.

Bu dolunay, Merkür ve Jüpiter Antares yıldızıyla kavuşuyor. 
Akrep'in kalbinde kadersel bir toplantı söz konusu. 
Büyük bir vizyonun peşinde bazılarımız. 
Umudumuzu bir şeye bağlamış gibiyiz.  
Bütün zihnimizle, tüm var olan gücümüzle takıntılı bir şekilde inanmışız bu işin bize başarı getireceğine.
Eğer hırs ise bizi yöneten kaybedeceğiz. 
Eğer sezgilerimizse bizi bu yola yönlendirmiş olan emin adımlarla yürüyebiliriz. 
Bu çelişkiyi yaşıyor olacak bazılarımız. 
Ve bir idrak yaşanacak tıpkı her dolunayda olduğu gibi. 

Yengeç ve Oğlak ekseninde gerçekleşen bu dolunay bu iki burcun temsil ettiklerini birleştirmemizi istiyor aslında bizlerden. 
Hem aile hem iş ve başarı konularını sentezleyebilmemizi istiyor. 
İkisini bir dengeye oturtmamızı bekliyor.
Sonuçta bundan sonraki tutulmalar da bu iki burçta gerçekleşecekler. 
Yani aslında bu dolunay ruhumuza öncülük ediyor, bizi bekleyen enerjilerle tanıştırıyor. 
 Siz de bu kış solstisine uygun olarak içinize yönelin, bu haftasonunu sıcak bir ortamda sevdiklerinizle geçirin ve sorun ruhunuza..
Beni en çok doyuran şey ne?

Bu sorunun cevabını bu dolunay keşfetmeniz dileğimle..
El Vedud esmasının o güzel büyüsü yayılsın her birimizin gönlüne.

MİNİMALİZM | Uranüs ile Boğa dost olur mu?


Belki duymuşsunuzdur "Hayatı sadeleştirmek için derle topla rahatla" adında uluslarası çok satanlar listesine girmeyi başarmış olan bir kitap var piyasada. Yazarı Marie Kondo adında bir Japon. Kitap da Japon toplama ve düzenleme sanatıyla ilgili.
Garip insanoğlu maddi dünyaya öyle bir saplanmış vaziyette ki, temizlik üzerine yazılan bir kitap uluslarası en çok satanların arasına girebiliyor.
Bu blog yazımı yazmamdaki amaç kitabın tanıtımını yapmak ve almaya yönlendirmek değil. Zaten temel prensipleri aktarıyor olacağım, alıp boşunuza evinizi doldurmanıza gerek kalmayacaktır..
Bu yazıyı yazış amacım, Boğa burcunu ve 2. ev konularını ele alarak, minimalizmin nasıl terapi olabileceği hakkında farklı ve alternatif bir bakış açısı kazandırmak.

Astrolojide 2. ev maddi manevi sahip olduklarımızı gösterir. Hayatta var olabilmek ve yaşamımızı sürdürebilmek için ihtiyaç duyduklarımızı. Ev, yemek, oksijen vs. Maalesef doğadan kopuk yaşadığımız için karnımızı doyurabilmek uğruna para kazanmak zorundayız. Başımızda bir çatı olması için de para kazanmak zorundayız. Allah korusun ama pek uzak olmayan zamanda oksijen alabilmek için de paraya ihtiyaç duyacağız gibi gözüküyor. Tıpkı Allah'ın dağından çıkan suya para ödediğimiz gibi.
Yani anlayacağınız ihtiyaç duyduğumuz her şey paraya bağlandığı için, 2. ev paranın evidir. Boğa burcu da tüm bu konularla yakından ilişkilendirilir.

Bir Boğa maddenin önemini diğer zodyak burçlarından daha iyi bilir. Para Boğa için güven demektir. Bu yüzden her şeyi sahiplenir. Bir Boğa biriktirmekle bilinir. Her şeyi biriktirir. Sahip oldukça kendini güvende zanneder ve sonra bu güvenin sahte olduğunu idrak edince depresyona girer.
Bunun ne kadar korkunç olduğunu bizzat kendim de bilenlerdenim.
Bir Boğa yavrusu olarak küçükken gördüğüm her şeye sahip olmak isterdim. Biriktirmeyi en çok sevdiğim şeyler incik cincik saçma sapan şeylerdi. Takı toka, kartpostal, her türlü oyuncak. Almanya'da bir aralar "Diddl" çılgınlığı vardı. Blok halinde üzerinde fare resimleri bulunan kağıtlar. Kapitalist sistem bir şeyi çıkarıyorsa onu çok iyi pazarlar. Bu Diddl faresinin nelerini çıkartmadılar. Evler saçma sapan peluş farelerle doldu, bir sürü farenin olduğu okul eşyaları, magnetler, her şey. Bu kağıtların hepsi elimde kaldı ve hala da varlar.

Sonra aradan yıllar geçti ve depresyon kapımı çaldı. Bu süreç içerisinde yapmak zorunda olduğum ilk şeyin arınmak olduğunu idrak ettim. Bizi hasta eden bu hırsımızdı. Sürekli sahip olma isteğimiz. Hep daha fazlasına ihtiyaç duyduğumuzu zannetmemiz.
İçimdeki istifçi zamanla Boğa'nın ezoterik astrolojideki anlamını keşfetti. Malı biriktirmek yerine, güzel anıları biriktirmek. Evi doldurmak yerine, ruhu doyurmak. Dışı süslemek yerine, içi beslemek.
İşte minimalizmle de bu dönemde yolum kesişti ve bir arınma başladı. Etrafımdaki malları verdikçe daha mutlu oluyordum. Benim senelerdir kullanmadığım bir şeyi başkasının değerlendirdiğini gördüğümde seviniyor ve neşe duyuyordum. Ve daha da önemlisi daha az şeye sahip oldukça kendimi daha huzurlu hissediyordum. Azaltmak ve azla yetinmek bir terapi olmuştu benim için. İyileşiyordum..

Marie Kondo'da bunlardan bahsediyor aslında kitabında. Temizlik yaparken oda oda başlamayın diyor. Kategorilere göre hareket edin ve ilk önce giysilerden başlayın önerisinde bulunuyor. Bir giysiyi elinize alıyor ve kendinize bu bana neşe veriyor mu? Faydalı mı, işime yarıyor mu, ihtiyacımı karşılıyor mu? diye soruyorsunuz. Cevap evet ise kalıyor, hayır ise ihtiyaç sahiplerine gidiyor. Bunu tüm diğer eşyalar için uyguluyorsunuz. Kitaplar, süs eşyalar, mutfak eşyaları, hediyeler vs.
Bunu yaptırmasının arkasındaki amaç eşyayla yeniden bağ kurmayı öğretmek. Biz her şeye o kadar kolay ulaşıyoruz ki hiçbir şeyin kıymetini bilmemeye başladık. Oysa büyüklerimize 40 yılın başı bayramda kırmızı pabuç alındığında yastık uçlarına koyar, onlarla yatarlarmış. Bu minnet ve şükür duygusu. Bizim çoktan unuttuğumuz küçük mutluluk hatıraları. Günümüzün çocuklarının tadamadığı hazlar.

Çocukken, fabrikada üretilirken yanlışlıkla gülümsemesi ters basılan ayıcığın hikayesini anlatan masaldan çok etkilenmiştim. Oyuncakçıda bütün ayıcıklar satırlırken onu kimse istemiyordu. Ayıcığın ise tek isteği onu olduğu gibi kabul eden biri tarafından sahiplenilmekti. En sonunda bu isteği gerçekleşiyordu ama gerçekleşene kadar ayıcıkla kurduğum empati beni mahvediyordu.
Bu masal beni o kadar çok etkilemişti ki herşeyin bir ruha sahip olduğunun ve bu yüzden her şeye iyi davranmam gerektiğinin inancı gelişti. Oyuncaklarımın her birine o kadar iyi baktım ki kimileri hala yepyeni duruyor.

Marie Kondo eşyayla bağ kurun dediğinde bu masal ve çocukluğum geliyor aklıma.
Hangimiz bu bağı kuruyoruz gerçekten?
Az eşyaya sahip olduğunuzda sahip olduklarınızın sizin için sadece maddi değeri değil, manevi bir değeri oluyor. Çocuklarımıza ve bizden sonraki gelen nesle yine bunu hatırlatmak ne güzel olur düşünsenize. 40 yılın başı alınan ve 10 yıl giyinen bir kazak, yırtılana kadar giyilen ayakkabı. Oha, olmaz biz fakir miyiz demeyin. Benim dolabımda 10 yıldan fazla giydiğim şeyler var. Ne renkleri soldu, ne küçüldüler. Bana hala hizmet etmeye devam ediyorlar ve bu bende minnet duygusunu uyandırıyor. Gerçekten kullanılmayacak hale geldiklerinde teşekkür ve şükürle geri dönüşüme verebiliyorum.
Bunu sahip olduğunuz eşyalarınızla bir denemenizi tavsiye ederim. Gerçekten bağ kurun, minnet duyun, dost gibi davranın. Hem kendinize iyilik yapın, hem doğaya. Çünkü bu tüketim çılgınlığıyla sadece kendimize değil en çok doğa Ana'ya zarar veriyoruz ve onun intikamını değişen iklim koşulları aracılığıyla çok büyük bedeller ödeyerek görmeye başladık.

Bu yazı sadece lafta kalmasın diye size bu minimalist yaşamı gerçekten hayata geçirmiş insanların örneklerini sunmak istiyorum ki, göz de kabullensin gerçekten kendisinin de böyle bir hayatı yaşayabileceğini. Çünkü Uranüs Boğa burcundaki transiti boyunca bu tür alternatiflerin zannedildiği kadar uçuk kaçık olmadığını kanıtlayacak.
Amerika'da bu "tiny house" akımı 2008 ekonomik krizinden sonra patlak verdi. 2020'de böyle bir fırtına yaklaşırken belki de bazılarımızın almak istediği önlemler olabilir ve bu videolar ilham verebilir. Daha fazlası için youtube'da living big in a tiny house kanalını takip edebilirsiniz.

İlk videodaki adamın gözlerine dikkat edin. Bir şeyi tutkuyla yapan insanların bambaşka büyüleyici bir enerjileri oluyor. Yaptığı işe sevgi ve tutku katan herkesde oluyor bu ve bunu görmek insana muazzam ilham veriyor.
İkinci video ise, benim çocuklarım var böyle bir yaşam tarzı yaşayamam diyenlere kapak olsun. Çünkü asıl çocukların böyle bir yaşam tarzına ihtiyaçları var.
3. örnek de çocukları büyüttük artık huzura kavuşalım diyen emeklilerimiz için.
Son örneği ise çocuklara hayran kaldığım için eklemek istedim. Büyük şehirlerde sitelerden büyük paralara evler alıp, sonrasında borcu kapatabilmek için köle gibi çalışmadan önce bu gibi alternatiflerin hayal olmadığını bilmek, özgürlük verir.




7 Aralık 2018 | Yay burcunda Yeniay


Umutlar diyarında 15 derece Yay burcunda bir yeniay ve yeni bir başlangıç var kapıda. 
Dilerdim ki bu gerçekten umutla dolu bir yeni başlangıç olsun ama bu haftanın enerjileri biraz karanlık. 
Yeniay Mars karesi var gökyüzünde. 
Çatışma var her birimizin içinde. 
Şiddetli bir kavga ve benlik savaşı. 
Belki de kimlik savaşı.
Gökyüzünde ayrıca Neptün ile Mars kavuşumda.
Bir yandan adım atmak istiyoruz bir yandan da o kadar çok karışık ki aklımız, mantıklı düşünemiyoruz.
Sanki gücümüz de yok gibi veya istek.
Boşvermişlik var hayata karşı.
_________________________

15 derece Yay burcu Sabîî sembollerinde bir geminin etrafında yemek uğruna uçan martılar tarafından temsil edilir.
Burdaki martı sembolü Yay burcunun enerjisiyle çok uyumlu.
Bu yeniay özgürlük uğruna yapılan bir yeni başlangıcı temsil ediyor ama ya martılar yanlış geminin üzerinde uçuyorsa?
Ya beklentilerimiz saçma sapansa?
Ya özgürlüğü yanlış yerde arıyor, yanlış şey uğruna ümit ediyorsak?

Tüm bu cevapları belli olmayan sorular üzerinden bir kimlik krizi yaşıyoruz kollektif olarak.
Bu enerji yeniayla birlikte 2 hafta boyunca etkili olacak. Ve asıl cevapları ancak 6 ay sonra Yay burcundaki Dolunay civarı alacağız.

Yeniayın Mars'a olan karesini hafife almayın.
Kazalara açık bir hafta içerisindeyiz.
Hem duygusal kazalar hem fiziksel kazalar.
Aynı zamanda ego patlamaları ve öfke isyanları.

Bu gökyüzü enerjisini dışarıya yansıtmayın.
Bu kavgayı içinizde yapın.
Sorgulamamız gerekenler dışarıda değiller çünkü.
Biz sorumluyuz!
Hayatımızdan, seçimlerimizden, kaderimizden.
Bu isyan enerjisini yapıcı bir şekilde kullanmamız gerek.
Sorunları kendi içimizde çözmemiz gerek.
Bunu başarabilmek için ise başvurmamız gereken yer Neptün.
Yani inancımız ve Yaratıcımız.
Bu bağın kopmasına izin vermeyin çünkü karanlıkları aydınlatabilmenin tek yolu Allah'a sığınmak ve ondan rehberlik dilemek.

Her ne yaşarsak yaşayalım veya hissedelim yinede Yay burcunun o olumlu enerjisini hayatımıza çekmeye gayret gösterelim.
Umudumuzu kaybetmeyelim.
Belki de gerçekten martılar aç kalmaz.
Belki de gerçekten doğru yoldayız.
Kim bilebilir.
Hazır Merkür de düz hareketine dönerken, yolumuz açık.
Ufkumuz berrak.

Bu yeniayın anahtarı Jüpiter'in elinde.
Çünkü kendisi hem Yay burcunu hem Balığı yönetiyor.
Yani tüm bu stresli gökyüzü aslında jüpiteryen bakış açısına kavuşmamız için bizi zorluyor.
Daha büyük olan resmi görmemizi bekliyor.
Tıpkı martılar gibi.
Siz gemideyken denizin derinliğini göremeyebilirsiniz ama martılar kuşbakışına sahip oldukları için çok daha fazlasını görebiliyor olabilirler.
Bunun bilincinde olun bu yeniay ve bu bilince kavuşabilmek için El Alim esmasını zikrettirin kalbinize, ruhunuza ve zihninize.
Bereketli bir yeni başlangıç olması dileģimle..

Karanlığın ışığı & New Age tehlikeleri


Bu yazıma Harut ve Marut'un hikayesini anlatarak başlamak istiyorum. 

Çok uzun seneler önce çölde gezen ihtiyar bir adam bir damla su uğruna bir kuyu arar dururmuş. Tam susuzluktan ölmek üzereyken bir kuyu bulmuş. Olanca gücüyle kuyunun kapağını açmak için uğraşmış ve sonunda başarmış. Tam susuzluğunu giderecek diye sevinirken dehşete kapılmasına sebep olan bir olaya şahit olmuş. Kuyudan baş aşağa halatla sarkan iki adam varmış. Gördüğü bu dehşet verici görüntüye yaşlı kalbi dayanamayarak kelimey-i şehadet getirerek hakkın rahmetine kavuşmuş. 
"Muhammedun Rasullulah" kelamını duyan Harut, duydun mu? diye seslenmiş Marut'a, "son peygamberin ismini söyledi." Evet diye cevap vermiş diğeri. Mutluluktan gözlerinin içi gülüyormuş. "Demek ki kıyamet yakın ve cezamızın bitmesine az kaldı."

Evvelen
Rivayet odur ki Harut ve Marut adlı iki melek bir gece kayan yıldızlar gibi Babil şehrine indiler ve Babil halkına olağanüstü bilgileri öğrettiler. Bu bilgileri insanlarla paylaşmadan önce onlara tembih ettiler: "Ey insanlar, size öğreteceklerimizi karı kocanın arasını bozmak için, cana kıymak, fesat çıkarmak ve bozgunculuk yapmak için kullanırsanız gizli ve saklı her şeyi bilen Rabbiniz sizi şiddetli bir azapla cezalandırır. Ey insanoğlu! Sakın ha bunu fenalık için kullanmayın." 

O gün insanlar görmediklerini gördüler, duymadıklarını duydular. Gece olduğunda toprak damlı evlerden saraya uzanan hayallerle uykuya daldılar. 
Artık öğrenmişlerdi, sebebi gizli olan ince şeyi, yani sihri. 
Melekler endişe içindeydi. İnsanlara sık sık bunun bir imtihan olduğunu ve kötüye kullanılmaması gerektiğini hatırlatıyorlardı ama nerden bilebilirlerdi, onlar da imtihan ediliyorlardı. 

Günler bu şekilde geçerken bir gün Harut ve Marut'un yanına güzelliği dillere destan bir kadın geldi. İki melek de kadının güzelliğine oracıkta hayran kaldılar. Sanki adeta büyülenmişlerdi ve gönülleri meyletti, belki de ilk defa dünyaya ait olan şehveti hissettiler. 
Adını çöl çiçeği Zühre'den alan bu kadın, "beni istiyorsanız şu çocuğu öldürün," dedi. Harut ve Marut "Biz Allah'tan korkarız, yapamayız," dediler. 
Zühre bir zaman sonra yine geldi. Her akşam meleklerin göğe yükselmesini sağlayan İsm-i Azam duasını ona öğretmelerini istedi. Zühre'nin bu isteğini de reddettiler ama bu kadına karşı olan tutkuları her geçen gün daha da şiddetleniyordu. 
Zühre 3. kez geldiğinde adeta güzelliğinin zirvesine ulaşmıştı. Onun bu büyüsüne daha fazla dayanamayan Harut ve Marut 3. isteğini kabul ettiler. Zühre onlardan şarap içmelerini istemişti ve bu da günah bakımından küçük ve zararsızdır, Allah tarafından affedilir zannettiler. Ve şarabı içip sarhoş olan iki melek Zühre'nin bundan önce istediği şeyleri de bilinçsizce yerine getirdiler. Tüm günahlar işlenmişti, tek kadeh şarap ile. Meleklerin pişmanlıkları kalmıştı geriye. 

Zühre öğrendiği dua ile göğe yükseldi ve gözlerini açan herkesi hala büyülüyor güzelliğiyle gökyüzünde. 
Belki bilmeyenlerimiz vardır. Zühre Venüs gezegeninin bir diğer adıdır..

Melekler saf ve masum varlıklardır. Bizi izlerken yaptığımız hatalara anlam veremezler. Oysa Allah bu iki meleği görevlendirmeden, size de nefs ve şehvet verseydim, siz de onlardan farksız olurdunuz diye uyarmıştır. 
Yaptıkları için cezayı dünyada mı yoksa ahirette mi çekmek istedikleri sorulduğunda, melekler ahiretin gazabına dayanamayız, sen bizi dünyadayken cezalandır dedikleri için Allah onları kıyamete kadar baş aşağa bu kuyuya hapsetmiştir. 

Hikayeyi Ali Selman Demirbağ'ın "Büyü ve nazardan korunma" kitabından kısaltarak anlattım. Okumak isteyene kitabını tavsiye ederim. 
_____________________________

Kuran'dan bize aktarılan bu olay masal gibi gelse de gerçekten yaşandı. Günümüzün belki de tüm gizli ilimlerinin kökeni bu meleklerden kalma. Kimine göre bu kabala, kimine göre karabüyü, kimine göre de fal. Hatta kimine göre de bu astroloji.

Düalizimin hüküm sürdüğü bu evrende iyilik de karanlık da iç içedir daima. Ve kullarına seçim hakkı vermiştir Allah. İstediğini iyiye, istediğini de kötüye kullanabil diye.
Tıpkı o günlerde meleklerin insanları imtihan ettiği gibi, Allah'ın da onları imtihan ettiği gibi, biz de imtihan ediliyoruz her an her şekilde. Ha Babil'de yaşayalım, ha günümüzün İstanbul'unda.
Bu yüzden sorumluluğumuz büyük, imtihanımız yoğun, yolumuz ise çok ince.
Dikkat etmez isek şeytan ve ateş halkı çok kolay dostumuz olabiliyor. Bizi çok kolay yoldan çıkarabiliyor. Ve bunu çok güzel masum yollardan yapıyorlar, farkına dahi varmıyoruz.

Günümüzün maddi dünyasında maneviyattan uzak yaşadığımız için delicesine arayış içerisinde ruhumuz. Karanlığımızı aydınlatacak küçük bir mum ışığı arıyoruz. En çok da gençlerimiz.
Dinin kapısına varıyor ve katılıkla karşılaşınca yüz çeviriyoruz. Bu sefer yol New Age dinlerine kayıyor. Orda herkes kendine göre birşey bulabiliyor.
Şeytan ayrıntıda saklıdır. New Age inancını ayrıntısına kadar araştırdığınızda olay başlangıçtakinden çok değişiyor. Altından yeni dünya düzeni çıkıyor. Yani şeytan imparatorluğu. Birden şok oluyorsunuz. Sevgiden ve birlikten yola çıkılmıştı, nasıl oldu da karanlığa varıldı.

Tıpkı masonlukta da olduğu gibi. Başlangıçta size çok güzel vaatlerde bulunuluyor, güzel bilgiler aktarılıyor. İnisiye ediliyor, seviye atlıyorsunuz ama aslında her dereceyle beyniniz yıkanıyor. İlk önce kendinizi tanrı zannediyorsunuz. Çok sonrasında ise bu dünyanın tek bir yöneticisi olduğuna kendiniz inanıyorsunuz. O da şeytan. Işık taşıyıcı. Asıl kurtarıcı.
Bu senaryo her yerden sürekli zihnimize işleniyor.
Walt Disney'in 33 dereceden mason olduğu söylenir. Onun bütün masallarında bu konu çok güzel işlenir. Bir örneğini Güzel ve Çirkin'de ben yazdım ve yazının sonunda masaldaki cadıyı başka bir blog yazımda anlatacağımı yazmıştım. İşte bu o yazı.

New Age'in kökeninde Helena P. Blavatsky, Alice Bailey, Rudolf Steiner gibi isimler vardır.
Bu isimler arkasına sürüleri takmış ve birçok insanın inancını etkilemiş kuvvetli isimlerdir.
Ezoterizm konularına ilk başladığımda bu tuzağın içine o kadar güzel çekildiğimi hissettim ki bu yazıyı benim gibi olanlara uyarı için kaleme almak istedim. Çünkü kabalist akıl maalesef tasavvufun içine de sızmayı başarmış ve bu yüzden İslamı da etkisi altına alabilmek için çabalıyor.

Siz zannediyorsunuz ki tekamülünüzde ilerliyorsunuz. Binlerce esma çekiliyor, saatlerce meditasyon yapılıyor, astral seyahatler, lüsid rüyalar başlıyor, tam erdim diyecek iken bir bakıyorsunuz ki erdiğiniz tek yer cinler alemi.
New Age dinlerin en karanlık yüzü bu işte.

Geçenlerde Ata Nirun katıldığı Kayıt Dışı programında Amerika'nın kuruluşunda büyük babaların yaptığı kara büyülerden bahsetti ve hala yapılıyor mu sorusuna, artık teknoloji var bu yüzden gerek kalmadı büyüye, diye cevap verdi. Korkunç ve maalesef gerçek bence bu tespiti.

Eskiden alimler belirli ruhsal mertebelere ulaşabilmek için ne çilelerden geçerlermiş. Oysa şimdi belirli frekanstaki bir müzikle astral seyahat de yapabiliyorsunuz, belirli tekniklerle rüyalarınızı da kontrol edebiliyorsunuz. Meditasyonlarda farklı bilinç boyutlarında melek zannettiğiniz varlıklardan vahiy de alabiliyorsunuz. Bunlar bize masum gelse de bir çeşit büyüdür. Zihni etkileyen herşey bu kategoriye giriyor aslında. Yani çevrenizdeki tüm teknoloji.
Peki ya ne yapacağız, kendimizi nasıl koruyacağız?

Birçoğumuzun dağa çıkıp mağarada yaşama ihtimali olmadığı için, teknolojinin içinde bulunarak onu iyiye kullanmak hepimizin görevi. Aynı şekilde bu meleklerin öğrettikleri ilimleri de iyiye kullanmak zorundayız.
Astrolojiyi istediğiniz gibi kötü amaçlar için kullanabilirsiniz ama astrolojiyi kendini tanıma rehberi olarak da kullanabilirsiniz. Dinlediğiniz farklı frekanstaki müzikler ile kendinizi daha sevgidolu huzurlu bir hayata yönlendirebilirsiniz. Meditasyon aracılığıyla sezgilerinizle tanışabilir, esmaların sırrlı kapılarını açarak hayatınıza güzellikleri davet edebilirsiniz.

Allah, ruhumdan üfledim diyorsa, tabiki de onun ilahi parçasını içinizde taşıyorsunuzdur, onun nurusunuzdur ama bu asla tanrı olduğunuz anlamına gelmez.
Ve evet güzel ve çirkin'deki canavarı prense çeviren cadı da olsa, bu şeytanın bizim kurtarıcımız olduğu anlamına gelmez.

Simyacıların bir sözü vardır. Bu hayatta herşey zehir ve herşey şifadır, sır daima dozundadır.
Arayıştayken ve teknolojiyi veya dini tüm ritüelleri kullanırken bu sözü hatırlatın kendinize.
Hazır olmadan belirli mertebelere gelmek diğer alemin varlıklarının kuklası haline gelmek demektir.
Bu yüzden sakın belirli frekansta müzikler dinleyerek hayatınızı değiştirebileceğinizi sanmayın.
Esmalar ki Allah'ın bize birer armağanıdır, sayıca çok fazla çekildiklerinde hazır değilsek eğer, açılmasını asla istemeyeceğimiz kapıları açarlar. Ya Allah zikrini çok çeken bir arkadaşın 3. gözü açılınca insanların gerçek suretlerini görmeye başlamıştı. Kimilerin yüzleri akrebi andırıyordu, kimilerinki domuzu veya daha korkunç şekilleri. Haram yemeğin içindeki kaynayan kurtları görüyordu. Bir süre sonra çok feci psikolojisi bozuldu.
Bunları kendinize yapmayın. Esmalar ağızda sakız gibi çiğnenmez. Bunların günleri vardır, saatleri vardır, dozları vardır.

Halam, dünyalık işlerle uğraşıldığında, melekler dua ederler bizler için, derdi hep.
Bunu islam alimlerinin hayatlarında çok net görebiliyorsunuz. Bilime verdikleri önemde, aile hayatlarındaki dengede. Hiçbiri evlilikten çocuk sahibi olmaktan ve dünyalık işlerden uzaklaşmamış. Hinduların yaptığı gibi manastırlara sığınarak, çakraları kurcalayarak kolaya kaçmış olunuyor. Zor olan insan kılığındayken insanlık görevini yerine getirmek, insan-ı kamil mertebesine erebilmek. Kendi içine çekilip nefsini tetikleyecek kimse olmadıktan sonra çevrende, kolay eriyor insan zaten. Ama önemli olan o değil. Önemli olan günahkarlıklar çevreni sarmışken masum ve saf kalabilmek ve bir yandan da Allah'a, insanların içinde var olarak hizmet edebilmek. Kaçmadan, hor görmeden, tıpkı Mevlana'nın dediği gibi kusurları karanlık gibi örterek.

Son söz olarak, neyi kimden ne şekilde öğrendiğinize dikkat edin uyarısında bulunmak istedim bu yazıyla. Herkesi dinleyin ama herkese ve herşeye inanmayın. Doğrularınızı kendiniz belirleyin ve nefsinizi törpüleyin. Bilmiyorsanız eğer kendinizi korumayı, bu gizli ilimlere merak sarmayın. O bilinmeyen kapıları açmayın. İnsan hazır olduğunda Allah yardıma yetişir. Hazır olmadan bu tür şeylerden kesinlikle uzak durulmalıdır. Karanlık uçurum gibidir, insana ruhunu dahi sattırır. Okült yolu yürümek isteyenler bunun tehlikesinin bilincinde olarak yol almalıdır.

23 Kasım 2018 | İKİZLER burcunda dolunay


0 derece ikizler burcunda gerçekleşecek olan bir dolunay var kapımızda. 
Karşıt burç olan Yay'da ise bir stelyum bulunmakta. 
Gezegenlerin çoğu ise sabit yıldızlarla iş birliği yapmakta.
Kadersel ve mistik bir gökyüzü tablosu ile bu dolunay bizi ağırlamakta.

 Bu dolunay Alcyone sabit yıldızıyla birleşmekte. 0 derece Yay'da bulunan Güneş ise Toliman yıldızı ile kavuşumda. 
Mars da T-kare açısıyla ve kavustuğu Fomalhaut yıldızıyla bizi biraz sınamakta. 
Merkür ise Antares ile geriye doğru yol almakta. 
Peki tüm bunlar bize neyi anlatmakta?

Dolunaylar bilindiği ve hissedildiği üzere bilinçaltımızdakileri su yüzeyine çıkartarak bize bir farkındalık kazandırırlar. 
Bu farkındalığı bu dolunayla birlikte haritamızda İkizler ve Yay burçlarının olduğu evler üzerinden deneyimleyeceğiz. 
Bu deneyim daha çok zihinsel bir idrak ile gerçekleşecek, sonuçta işin ucunda İkizler burcunun enerjisi bulunmakta. 

Alcyone yıldızı öngörüler ve sezgilerle bağdaştırılır. 
 Toliman yıldızı ise eğitimi anlatır. 
Formalhaut, Mars'ın sivriliğini belki biraz yumşatabilecek potansiyele sahipken aslında bizi uyarıyor. Yanlış idealler peşinde koşmanın bedelinin ağır olabileceğini fısıldıyor. 
Merkür ile kavuşan Antares bu yüzden içimizdeki savaşçı gücü doğru amaçlar uğruna ortaya koymamız gerektiğini hatırlatıyor. 
Yani bu dolunay ufkunuzu genişletin ve bunu şimdiye kadar biriktirmiş olduğunuz hayat tecrübeleriniz aracılığıyla yapın. 
Sonra da öngörüde bulunun. 
Değişim zamanları var önümüzde. 
Bu rüzgarlar diyarınızı vurduğunda elinizde ne tür önlem planları olacak bunları inceleyin. 

Venüs retrosunu atlatmış olabiliriz ama Merkür geriliyor. 
Yeni adımlar atmaktansa, bu dolunay bizlerden sadece geleceğe yönelik mantıklı ama netice itibariyle sezgilerimize dayanan bir vizyon geliştirmemizi bekliyor. 
Güneş ile Jüpiter kavuşumu da bunu simgeliyor. 
Jüpiter ile Mars arasındaki kare açı ise, sakın bunu yaparken abartıya kaçıp, kendini kaptırma uyarısında bulunuyor. 

Bu dolunayın Yay burcundaki stelyumla belki de bize olan mesajı, her ne olursa olsun umudumuzu kaybetmemek olacak.
Bu nedenle her ne iç sıkıntısıyla boğuşuyorsak boğuşalım, bilelim ki en son ölen şey umudun kendisidir. 
Tutunun bu dolunay umudunuza sıkı sıkıya ve izin vermeyin bu ışığın sönerek hayatınızı karartmasına.

8 Kasım 2018 - 3 Aralık 2019 | Transit Jüpiter yay burcunda


Gezegenlerin en yücesi olarak sayabileceğimiz Jüpiter, 8 Kasım'da burç değiştirmeye hazırlanıyor.
Kendi yönettiği burç olan Yay'a geçerek bize bolluk ve bereketini, şansını ve bilgeliğini dolu dolu yaşatabileceği yeni bir döngüyü başlatıyor. Bu önümüzdeki döngünün neler getirebileceğine değinmeden önce Akrep'teki yolculuğunda neleri aydınlattığına bakmakta fayda var diye düşünüyorum.

☆☆☆

Jüpiter ilahi gerçekleri temsil eden bir enerjidir. Bulunduğu burcun kalitesine göre gerçeklerini ortaya çıkarır.
Kontrol ve manipülasyon, güç ve karanlık, cinsellik ve sapkınlık konularını temsil eden Akrep burcunda, Jüpiter bu burcun karanlık yönlerini ortaya çıkararak başladı transitine 2017 yılında. "Me too" hareketi ABD'de büyük yankılar uyandırdı. Kadınlar ayaklandı. Bir sürü protesto gördük. Çığ gibi büyüdü ve etkisini bütün yıla yığdı. Gerçekler bir bir ortaya çıktı.
Akrep kendisini daha fazla saklayamadı. Jüpiter bütün gerçekleri ortaya saçtı.

Peki bizim ülkemizde neler oldu?
Çocuk cinayetlerinin ve tecavüzlerinin karanlık yüzüyle yüzleşmek zorunda kaldık ki örneklerini yaşatmamak için hatırlatmak dahi istemiyorum. Olay o kadar büyüdü ki kimyasal hadım hatta idam dahi gündeme geldi. Tüm bu olaylar daha öncelerde de yaşanıyordu tabii ama bu sefer olay canımıza tak etti. Tüm bu olayları televizyonlarda göstererek bu tür sapkınlıkları daha da arttırdık. Haramı gören göz harama alışır. Bu gerçeği maalesef unutuyoruz çoğumuz. Oysa bu tür sapıkları her birimiz kendi ellerimizle yaratıyoruz. Her çocuk masum doğar, hiçbiri sapık doğmaz, sapıklar yozlaşmış toplum tarafından yaratılırlar. Bu sapıkları yaratan içimizdeki hangi şeytani yönümüz diye sorgulamamız gerekiyordu kendimizi, suçlamadan ve saldırmadan önce. Çünkü kökünü kurutmadan ne kimyasal hadım ne de idam çare.

Jüpiter büyük benefiklerdendir ama bu enerjisini ve etkisini her zaman için olumlu yaşayacağımız anlamına gelmez. Akrep burcundaki bu transiti bizi tam tersine karanlıklarla yüzleştirerek büyüttü, eğitti, olgunlaştırdı. Ahlak konularını cinsellik üzerinden ortaya yatırmamızı istedi. Kendimizi sorgulattırdı.

Yavaş hareket eden gezegenlerin etkileri kolektif olarak hissedilir ve bu şekilde yansır genelde dünya gündemine. Ve birçoğumuz henüz hala alt boyuttaki enerjilerden beslendiği için, yani bilinçsiz olduğu için gezegen ve burç enerjileri daha çok olumsuz taraflarını tezahür eder. Bunu özellikle 2018 yılında çok güzel gözlemleyebildik. Akrep burcunun çok da güzel olmayan konuları üzerinden bir genişlemeye şahitlik ettik.

Bireysel anlamda ise olumlu taraflarını tezahür edenler kendi iç dünyalarında genişlediler. Ruhsal büyüme gerçekleşti. Vicdani olgunluğa erişebildik. Ruhumuzla derin bir bağ kurduk, sezgilerimizin bilgeliğini keşfettik. Cinsel gücümüzün ne kadar ilahi ve şifalandırıcı bir güç olduğunu idrak ettik.
Eyvah tren kaçtı, ben bunların hiçbirini yaşayamadım diyorsanız bu treni 12 yıl beklemek zorunda kalacaksınız. Önemli olan şimdiki durağa odaklanmanız ki, bare bunu kaçırmayın.

Jüpiter Yay'da

Zaman geçmişten geleceğe doğru akmaz zannettiğimiz gibi. Zaman döngüseldir ve gezegenler bunun en güzel örneğidir.
Bir gezegen bu döngü içinde gökyüzünde Allah'ın emriyle dans ederken, uğradığı her konağın enerjisini yansıtır yeryüzüne. Tıpkı onlarca çiçeğe konan bal arısı gibi.
Jüpiter Akrep'teyken bir zemin hazırladı aslında. Bir temel attı ruhumuza. Şimdi ise Yay enerjisiyle bu temeli kuvvetlendirme amacında.
Sezgilerimizin sesini keşfettirdi bize, şimdi bunun üzerine inancımızı kuvvetlendirecek. Derinliğe indin, karanlıklarla yüzleştin, şimdi ise aydın bir gelecek kur kendine diye fısıldıyor olacak her birimize.
Yay'a özgü bir yaşam tarzı, ilahi amaçlara hizmet eden adil, ahlaklı bir hayat felsefesi oluşturmak bu önümüzdeki süreç içerisinde her birimizin manevi görevi.

Bu yıla adalet kavramı damgasını vuracak. Hem kendimize hem doğaya hem diğer insanlara karşı adil davranmakla yüzleşmemizi gerektirecek olaylar yaşayacağız. Birçoğumuz bu konuda zorlanacak. Kendi hakkımı yedirmem diyerek başkalarına zulmetmeye devam edecek. Kendisini haklı bularak gerçek Hakkı çiğneyecek. Gerçek adaleti sadece ve sadece Allah sağlayabilir, insanoğlu sadece sağladığını zanneder. İşte bunun acı gerçeğiyle yüzleşeceğiz hep birlikte.

Yönelmemiz gereken farklı inançları, farklı etnik grupları birleştirmek ve bütünleştirmek iken, bu konularda aşırı fanatikleşmenin yaşandığını göreceğiz 2019 yılında.
Kuzey Ay Düğümünün de Yengeç burcuna geçmesiyle birlikte vatan severlik yerine koyu ve zarar verici bir milliyetçilik kavramının hortlamasını izleyeceğiz dünya gündeminde.
Bu sene etkin olacak Jüpiter - Neptün karesiyle öngörmekte zorlanacağımız olaylar bizi beklemekte.

Bir insanın kendini keşfedebilmesi için ufkunu genişletecek bilgiye ihtiyacı vardır. Din, kültür, seyahat, yasalar ve eğitim bu yüzden vardır.
Jüpiter 2019'da tüm bu alanlara sihirli değneğini değdirecek.
Çok daha adil yasalar, daha farklı bakış açılarına esnek davranan dini yaklaşımlar, seyahat alanında büyük gelişmeler ve kolaylıklar, yeni eğitim sistemleri gibi birçok farklı konu üzerinden olumlu yanlarını da deneyimleyeceğiz hep beraber.

Hazır Satürn Oğlak'ta, Uranüs Boğa'da, Jüpiter ise Yay'dayken bu yılı doğaya yönelerek geçirmek, doğaya uygun inşa etmek, temel atmak ve teknolojiyi yenilenebilir enerjilerle kullanmak için çok güzel fırsatlarımız olacak birçoğumuzun. Duru ve doğal olana bir geri dönüş başladı çünkü başlamak zorunda. Bu süratle gidersek bütün dünyayı mahvedip, neslimizin sonunu getireceğiz. Birçok canlının neslini tükettik zaten. Rakamlar o kadar yüksek ve dehşet verici ki, aklımızı başımıza almazsak sonumuz yakın. Kendi çocuklarımıza ve torunlarımıza korkunç bir miras bırakmak üzereyiz ve bunu değiştirmeliyiz. Jüpiter bu konuda da bize yardım elini uzatacak. Her zamanki gibi tutanlar kazanacak, tutamayanlar treni kaçıracak.
Unutmayın her transit ilahi bir fırsattır. Bu fırsatları değerlendirmek ise kişinin kendisine kalmıştır. Elinize geçen bu bilgileri değerlendirin. Bu yıl bilgilerinize bilgelik katın ve arkanızdan altın bir iz bırakın. Doğru, adil, ahlaklı ve düzgün bir örnek olun ki, çevreniz bu altın izi örnek alsın, sizin yürüdüğünüz yolu seçsin.

Söz verin kendinize ve bu yıl kibiri, yargılamayı, üstünlük taslamayı, bilmişliği ve ukalalığı törpüleyin ruhunuzdan. Çünkü en büyük imtihanımızı bu yönlerimiz üzerinden vereceğiz. Mütevaziliğe ne kadar çok önem verirsek, ruhumuzun erdemlerini o kadar güzel zenginleştirebiliriz. Erdemlerinizi genişletin, ruhunuzu özgürleştirin bu yıl. Sadeleştirin hayatınızı ve bolca gezin. Çünkü çok güzel deneyimler sizi bekliyor olacak.

Jüpiter'in bu güzel transitinin ruhumuzu doyurması ve hepimize umut olması dileğimle..
________________

Bu transitin kişisel haritalarını nasıl etkileyeceğini merak edenler tek soru tek cevap danışmanlığımdan faydalanabilirler.

7 Kasım 2018 | Akrep burcunda yeniay


Ay düğümlerinin transitiyle birlikte bu yeni döngüyü güzel bir yeniayla karşılamak üzereyiz hep birlikte. 
İlginç bir hafta ve kadersel bir dönüşüm var hepimizin önünde.

Bu yeniay Akrep burcunun 15. derecesinde gerçekleşecek. Bu derece, Sabii sembollerinde ansızın gülmeye başlayan bir kız ile simgelenmekte. 
Akrep her ne kadar karanlık da olsa bu yeniay bizi mutlu edecek gibi gözüküyor bu sembol sayesinde. 

Gökyüzünde Neptün'e güzel bir üçgen, Plüton'a ise sekstil açıda gerçekleşecek bu yeniay. 
Neptün sayesinde etrafımız yine sislerle kaplı. Ama bu sisin görevi bizi yoldan çıkartmak değil, tam tersine yolumuzu büyülemek. 
Mistik ve bilinmedik bir sır perdesiyle karşı karşıyayız ve bu sefer korkmuyoruz karanlık ormana dalmaktan, korkmuyoruz sisin içinde kaybolmaktan çünkü sezgilerimizin fısıltısını dinlemeye hazırız. 

Masallarda korkusuzca ormana dalan kızların hikayeleri bize boşuna anlatılmadı onca zaman. 
Hepsi kendi içimizdeki karanlığımızdan korkmamamız içindi. 
Derinliğe dalabilmek, tıpkı kırmızı başlıklı kızın yaptığı gibi kurtla konuşabilecek cesaretin hepimizin içinde var olduğunu idrak edebilmemiz içindi. 
İşte bu yeniay bize bu bilinci hatırlatmak üzere geliyor. 
Neptün sisin içerisine davet ediyor, Plüton ihtiyaç duyduğumuz gücü veriyor. 
O halde sizin yapmanız gereken tek şey cesaret edip, yolunuzu belirlemek. 
__________________

Şimdiye kadar korktuğunuz ama artık korkmak istemediğiniz şey, olay ne veya kişi kim? 
__________________

Bu sorunun cevabını bulun ve gidin bu yeniayla birlikte bu korkunuzun üstüne. 
Arınma ve sizi güldürecek güzel bir sürpriz sizi beklemekte. 
Çünkü korkunuzun sadece bir illüzyon olduğunu ve aslında hiçbir zaman için var olmadığını idrak edeceksiniz 6 aylık süreç içerisinde. 
Bizi korkutan korkunun kendisidir daima. 
Korkunun duygusudur, sadece verdiği hissiyattır. 
Dönüştürmemiz gereken tam da bu işte. 
Ve bunu sadece bilinmeyeni kabul etmekle ve içten cesaretle üzerine yürüyerek başarabilirsiniz. 

Akrep diyarında kadersel bir yeni başlangıç gerçekleşmek üzere. Bu yeni başlangıç tabiki Akrep burcuna uygun olarak karanlığı, ölümü ve yeniden dirilişi yaşamamızı istiyor olacak bizlerden.  
O halde içimizdeki gerçek gücü keşfedebilmek, bilinmeyenin üzerine gidebilmek için Ya Kaviy ve Ya Habir esmalarını zikrettirelim gönlümüze. 

Bu yeniayla birlikte karanlıktaki mum ışığınızı keşfetmeniz dileğimle..

6 Kasım 2018 - 5 Mayıs 2020 | Transit Ay dügümleri Yengeç - Oğlak aksında


Akrep sezonuna girmiş bulunuyoruz. Bir yandan sonbahardaki yapraklar ölümü tadıyor, bir yandan da bizler karanlık içimize çekiliyor ve etkisini hissettiren Venüs gerilemesiyle içimizdeki karanlıkları öldürmek için çaba sarf ediyoruz.
Tüm bu etkiler ruhumuzun üzerindeyken bir de mistik mi mistik bir Kasım ayı var önümüzde. Hem Akrep burcunda bir yeniay, hem Jüpiter'in burç değişimi hem de kadersel Ay düğümlerinin Yengeç ve Oğlak aksına geçişine şahitlik edeceğiz hep birlikte aynı hafta içerisinde. İlginç ve özel bir ay olacak Kasım 2018.

Tüm bu gökyüzü olaylarının bizi en uzun etkileyecek olanı ay düğümlerinin transiti olacak. Çünkü Jüpiter bizi sadece bir sene ağırlayacak hanesinde, oysa ay düğümlerinin etkisini 19 ay boyunca hissedeceğiz üzerimizde.

Güneş ve Ay'ın yörüngelerinin kesişme noktaları olarak bilinen ve kaderimiz hakkında bize ipuçları veren Ay düğümleri Aslan - Kova aksından veda edip Yengeç - Oğlak aksına geçmek üzereler.
Şu son 19 ay boyunca kimim ben bu sürünün içinde? sorusuyla yüzleştik hep beraber. Haritamızda tetiklenen Aslan ve Kova burçlarının bulunduğu evler aracılığıyla tutulmalar yaşadık ve her tutulma bir döngüyü kapattı, diğerini açtı hayatımızda. Kimilerimiz güçlerini keşfetti tutulmaların yardımıyla, kimilerimiz ise acı yaşadı verdiği kayıplarla.

Şimdi ise yeni bir döngü var kapımızda. Bu döngünün neler getirebileceğini öngörebilmek için geçmişe dönüp 2009 - 2010 yıllarında neler yaşadığınızı hatırlamaya çalışın. Temel atmıştık biz bu yıllarda. Şimdi ise ektiğimizi biçme zamanı.

2020 yılına doğru yol alırken hem Satürn, hem Plüton, hem Jüpiter hem de Güney Ay Düğümü misafir olacak Oğlak burcunda. Bu stelyum Oğlak burcunun temsil ettiği alanlarda büyük değişimleri getirecek beraberinde.
2017 yılının son ayı itibariyle ekonomik durgunluğa girdik dünya halkı olarak Satürn sayesinde. Plüton 2008'de Oğlak burcuna girdiğinde bizi bir ekonomik krizle uyarmıştı zaten. Bu etkisi hala devam etmekte. Şimdi ise geçmişi ve bırakmamız gerekenleri temsil eden Güney Ay Düğümü de etkilerini hissettirecek Oğlak burcunda gerçekleşecek olan her bir tutulmayla. Yani bırakmayı öğreneceğiz bu burcun karanlık tezahürlerini önümüzdeki 19 ay boyunca.
Yönelmemiz gereken yer ise sıcak Yengeç burcunun korunaklı yuvası.
Bıktık kölelik sisteminden, bıktık daha fazla para uğruna ruhumuzu satmaktan, statü uğruna hayvan gibi çalışarak kendimizi mahvetmekten. Yorulduk aslında hem de çok..
Yalnız hissediyoruz kendimizi ve özlem dolu içimiz. Ait olmak istiyoruz bir yerlere. İşte bu 19 ay bunu gerçekleştirebilmemiz için yardım gönderiyor gökyüzünden bizlere.

Uranüs'ün Boğa'ya girmesiyle birlikte duru ve doğal olana bir yöneliş başladı. Mütevazi bir hayat arzusu. Görebiliyor musunuz bunu çevrenizde? Hissedebiliyor musunuz içinizde? Sessiz bir simya gerçekleşmekte.
Hayatı okumayı bilen deneyimlemeye başladı bu etkileri çoktan. Sadece ruhsal olarak hala uyuyanlar farkına varamıyor bunun.

Yengeç burcundaki Kuzey Ay düğümü bizi sıcak yuva hissine geri çağırıyor. İçimizdeki dişil özümüz yaşama geri dönmek istiyor.
Günümüzün maddiyat cehenneminde çekirdek aile dahi zor ayakta dururken, bu transit bize geniş ailenin ne kadar önemli olduğunu hatırlatacak. Vatan, toprak, bayrak, kısacası ait olduğun yer, köklerin bu 19 ay boyunca pek bir umrunda olacak.
Odak noktan bu konular olmalı ki kaçırma bu gökyüzü  transitinin o güzel kök salabilme kabiliyetini. Keşfet ilk önce kendi içindeki sıcaklığı. Bedenin, ruhunun yuvası. Sonra da yay bu sıcak yuva hissini çevrene, kök salabil sevdiklerinin gönüllerine.

Bu 19 ay boyunca bu arzularla baş etmeyi öğreneceğiz. Evlilik, yuva kurmak, ev almak, çocuk sahibi olmak.. tüm bu konular ruhumuzun en büyük arzuları olacak ve Yengeç burcundaki her tutulma bunların gerçekleşmesi için bizlere bir fırsat sunacak. Ama bu fırsatlarla birlikte Oğlak burcundaki her tutulmayla bırakmamız gerekecek bize engel olan inançları veya insanları. Bunu başaramadığımız sürece Yengeç diyarına giriş yapamayacağız ve belki de boş ellerle geride kalacak yapamayanlarımız.

Yengeç burcu iç alemimizi temsil eder aynı zamanda. Bundan önceki 19 ay boyunca kalbimizi dinlemeyi ve açmayı öğrendik biz Aslan burcuyla. Gerçekten kim olduğumuzu bildikten ve korkmadıktan sonra çevremize bizim gibileri daha kolay çekebileceğimizi gördük, hissettik, deneyimledik. Aslında bir çevre oluşturduk bir bakıma. Benlikten yola çıkarak Biz olmanın ne demek olduğunu öğrendik bu yolda.
Şimdi ise daha da derine inme zamanı. Kalbin merkezidir duygular. Duygularımızın, iç alemimizin derinliğini keşfetme ve bunu sevdiklerimizle paylaşma zamanı.

Bu 19 ay boyunca kendimize sormamız ve cevaplarını bulmamız gereken sorular:

- İş ve aile arasında en güzel dengeyi nasıl kurabilirim?
- Kendime ve sevdiklerime nasıl daha iyi bakabilirim, sevgimi nasıl daha derinden paylaşabilirim?
- Hem kendim hem sevdiklerim için nasıl daha sağlıklı bir yaşam tarzını benimseyebilirim?

Bu güzel transit çok güzel bir su üçgeni temeliyle oluşuyor. Kiron Jüpiter ve Kuzey Ay Düğümü arasında oluşan bu enerji olduğu gibi ruhumuza yansıyarak yeni bir döngünün inşasına başlıyor.
Ben çok güzel, derin, mistik ve ilahi bir şifa enerjisini hissediyorum. Bu Kasım gerçekten büyüleyici bir ay olacak bazılarımız için.
Dualarınızı eksik etmeyin ki ruhunuz etkilenebilsin Allah'ın yaratmış olduğu bu kürelerin dansından.

Hepimiz için çok güzel ve sıcacıkın yeni bir dönemin başlaması dileğimle..

24 Ekim 2018 | Boğa burcunda dolunay


Kapımızda 1 derece Boğa burcunda uranüsyen bir dolunay bulunmakta. 
Sabii sembollerinde 1 derece Boğa burcu elektrik fırtınasıyla sembolize edilir. 
Bu sembol tam da Uranüs'ün etkisini anlatıyor olacak bizlere önümüzdeki 2 hafta boyunca. 
Hazır mısınız şimşek çarpmışcasına şok olmaya? 
:)
Hazırlanın umulmadık olanla karşılaşmaya.
Kimilerimiz için ayrılıklar var kapıda, kimilerimiz için ise yepyeni bir aydınlanma.
__________________________

Para ve maddiyat, değerler ve maneviyat, sahip olduklarımız ve olmak istediklerimiz üzerinden bir tamama eriş yaşayacağız bu dolunayla birlikte. 
Her zamanki gibi Güneş Ay karşıtlığı sayesinde her birimizi küçük çapta krizler beklemekte.
Yüzleşmek zorunda bırakılıyoruz bu sonbahar kendimizle. 
Değerlerimizi sorgulattırıyor bu yüzden bu dolunay hepimize. 

Nesin, ne kadarını hak ediyorsun, hak ettiğin için ne yapıyorsun? 

Bu soruyu sorun kendinize. 
Bulun cevabını Güneş ve Venüs ilahi bir toplantıya girmeden önce. 
Çünkü onların kavuşumu bu soruyu sil baştan keşfettirecek bize.
 __________________________

İlişkiler konusunda da sürprizler var kapıda. Çünkü bu dolunay Uranüs ile kavuşumda, Satürn'den destek almakta, ay düğümlerine kare açıda. Ayrıca Güneş ile Venüs de birbirine kavuşmak üzereler. Hem İnanna'nın yeraltı yolculuğu devam etmekte, ki bunu hepimiz ruhsal düzeyde hissediyoruz, sessiz bir simya gerçekleşiyor içimizde. Hem de Uranüs özgürleşmemiz için tüm karanlıklardan, bu dolunay etkilerini gönderiyor yeryüzüne.
Satürn ise sağlamlaştırıyor temelimizi bir yandan, bulabilmemiz için sorduğumuz soruların cevaplarını.
Ay düğümleri ise kaderin ağlarını örüyor gizlice ve kaçamayacağımız şeylerin var olduğunu hatırlatıyor sessizce. 

Söz konusu Uranüs olduğunda etkilerinden korkabiliriz. Sonuçta bu dolunay Boğa burcunda ve Boğa burcu değişikliği pek sevmez, sabit kalmak ister her seferinde. 
Oysa önümüzdeki 7 sene boyunca alışmak zorunda kalacağız, değişmez dediklerimizin de değişebileceğine. 

Her zamanki gibi kilidi açan kapı anahtarı teslimiyette.
Değişime ne kadar çok direnirsek o kadar kötü etkileniriz bu elektrik fırtınasından. 
Kendimizle ve çevremizle ne kadar uyum içerisindeysek, o kadar aydınlatıcı yaşayabiliriz bu dolunayın etkilerini. 
Aslında yine herşey bizim elimizde, tıpkı hiçbir şeyin bizim elimizde olmadığı gibi. 
:)

Gülüp geçin bu önünüzdeki 2 hafta boyunca başınıza gelenlere. 
Bilin ki ilahi bir plan işliyor gökyüzünden yeryüzüne. 
Yaşadığımız hiçbir şey boşuna değil, hayatımıza giren ve çıkanlar öylesine değil. 
Göremediklerimizin ardında ilahi bir matematik var. 
Ne mutlu onu bu dolunay görebilene ve içindeki simyayı keşfedebilene. 

9 Ekim 2018 | Terazi burcunda Yeniay


9 Ekim'de 15 derece Terazi burcunda yeniay gerçekleşmekte. 
Bu yeniay Sabii sembollerinde fırtınadan sonra karaya yaklaşan hasarlı gemiyi sembolize ediyor. 
Belli ki bir darbe almış bazılarımız veya almak üzere. Bu nedenle bu yeniay karada tamir edilecekleri halletmemiz gerektiğini simgelekte. 

İlişkiler, uyum, denge ve huzur diyarında bir yeniay bu. 
Terazi burcu yukarıdaki kavramlar üzerinden yeni bir başlangıcın kapısını aralamak üzere etkilerini gönderse de yöneticisi Venüs gerilemekte. Ayrıca Mars'a kare açı göndermekte. Güneş ve Ay kavuşumu ise Plüton'a kare açı göndermekte. Karanlık hesaplaşmalar var hepimizin önünde. 

Bu Mars karesinin etkisi yeni değil aslında. Yazdan beri su yüzeyine çıkmaya başlayan olaylar, kişiler veya duygular söz konusuydu. 
Venüs'ün gerilemesiyle birlikte halı altına süpürülen herşey su yüzeyine çıkacak bu yüzden. Daha fazla bastıramayacağız çünkü içimizdeki karanlıkları. 
Bu son durak çünkü bu son fırsat.
Hazır yeniay yöneticisi Akrep burcunun karanlık diyarındayken, içsel dönüşüm hepimizi beklemekte.  
Yani bu yeniay içe yöneliş gündemde. 
Yeni bir başlangıcı dış dünyamızda değil ruhumuzda yapmalıyız bu yeniay enerjisini güzel bir şekilde deneyimleyebilmek için. 

Gerçekten değerlerimizi sorgulamalıyız, duygularımızın kökenine inerek kendimizi şifalandırmalıyız. En çok da öfkemizin kökenine inmeliyiz. Mars ve Plüton karesini ancak bu şekilde aşabiliriz. 
Yıkımı dışarıya değil içimize yansıtarak buz yangınını gerçekleştirmeliyiz ki erisin bütün karanlıklar, yok olsun öfke ve intikamlar. 
Vazgeçelim çaresizce kontrol ve manipüle etmeyi hem kendimizi hem çevremizi. 
Çünkü fazla müdahale ediyoruz kadere. 
Kendimizi fazlasıyla akıllı zannediyoruz boş yere. 
Bu zorlayıcı yeniay enerjisi teslimiyeti hatırlatıyor yine hepimize. 
________________________

Karanlıkları aşmaya bu sonbahar Venüs gerilemesiyle niyetlenmişken öz sevginin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha idrak etmeliyiz aslında. 
Hasarlı gemiyi zannetmeyinki bir başkası tamir edecek. 
Kabuk tutmuş yaraları kaldırıp kanatma zamanı. 
Şifa ancak acının üzerine giderek gerçekleşir, korkular ancak bu şekilde yenilir, iç şeytanlar ancak bu şekilde etkisiz hale getirilebilinir. 
Bütün karanlık yaraları yine sevginin ancak kendisi iyileştirir. 

Bu yüzden gelin korkmayalım.
Aynanın karşısına geçip derince gözlerimizin içine dalalım. 
Ruhumuzla bağ kuralım. 
Soralım ona ne istediğini, niye bu kadar öfkeli olduğunu, neden bu kadar çok korktuğunu..
Sonra da sevgimizi haykıralım ona, yalnız olmadığını fısıldayalım kulağına. 
Çünkü değil! 
Çünkü hiçbirimiz değiliz.
Bunu bu yeniay Terazi burcunun etkisiyle hepimizin keşfetmesi dileğimle..

5 ekim - 16 Kasım Venüs retrosu


Bu yazıma Sümer tanrıçası İnanna'nın mitolojik hikayesini anlatarak başlamak istiyorum çünkü bu efsane Venüs'ün döngüsünü ve bizi nasıl inisiye ettiğini anlatıyor aslında. 

Efsaneye göre İnanna, karanlık tarafını temsil eden kız kardeşi Ereshkigal'e kavuşmak için öteki dünyaya yani yeraltına inme kararı alır. Bu amaçla yeraltına inen 7 kapıdan geçerken, giyiminden bir parçayı vermek zorunda bırakılır. İlk kapıda tacını, ikincisinde küpelerini, üçüncüsünde kolyesini, dördüncüsünde pelerinini, elbiselerini vs.. Ta ki çırıl çıplak kalana dek. En sonunda yeraltı dünyasının son kapısına ulaşır ve içeriye alınır. Pelerini üzerinden alınır alınmaz İnanna bir cesede dönüşür ve bir çiviyle asılır.
Bir müddet geçtikten sonra yeryüzünde eksikliği anlaşılır. Kış ebedi, yaz ise gelmez olmuştur.
Veziri Ninşubur bütün tanrılara İnanna'yı kurtarmaları için yalvarır. Ne güneş tanrısı ne de bir başkası oralı olur.
Veziri duyan ve ciddiye alan sadece yeraltı suların efendisi Enki olur ve yardım için çamurdan iki cinsiyetsiz yaratık yaratır. Bu iki yaratık su halinde yeraltına sızar ve Ereshkigal'in karşısına çıkar. Ereshkigal acı içerisinde kıvranmaktadır ve bu iki cinsiyetsiz yaratık onun bütün acılarını taklit eder. Ereshkigal ne söylüyorsa onlar da aynısını tekrarlar. Kendisini ilk defa bir aynada gören Ereshkigal farkındalığa ulaşır ve yaratıklara ondan ne istediklerini sorar.
Su akmayı emreder, İnanna'yı yeryüzüne geri ister. Kız kardeşi buna izin verir ve cesedin üzerine 60 damla yaşam pınarı akıtılır. İnanna yeniden dirilir ve geldiği 7 kapıdan çıkarak yeryüzüne inisiye olmuş bir tanrıça olarak ulaşır..

•••

İnanna, İştar ve Afrodit hepsi farklı isimlerle Venüs'ü anlatırlar.
Venüs'ün gökkubbedeki dansı ise, nasıl inisiye edildiğimizi. Çünkü Venüs'ün 19 aylık döngüsünde ister erkek ister kadın olalım bu 7 kapıdan aşağa iner, cehennemi deneyimler, ölür, dirilir ve 7 kapıdan yine aydınlığa çıkarız. 

Bu mitolojik hikaye sembolik anlatımlarla doludur bu yüzden ilk okunduğunda saçma dahi gelebilir. Oysa gökkubbedeki Venüs'ün döngüsünü anlatır.
Unutmayın ki Sümer mitolojisinden bahsediyoruz. O zamanlar psikoloji diye birşey yok. İnsanlar yaşadıkları döngüleri nasıl anlatsınlar? Tabiki de hikyaleştirerek, sembollerle anlatmışlar. Her gece gökyüzünde izledikleri yıldızların döngülerini fark ederek onlara isimler takmışlar. İnanna Venüs, Vezir Ninşubur Merkür, İnanna'nın eşi Kral Dumuzi ise Mars olmuş. (Bazı anlatımlara göre İnanna yeraltına eşi Kral Dumuzi'ye kavuşmak için iner)

Her ay Ay Venüs ile kavuştuğunda biz İnanna'nın kapılarda bıraktığı eşyalarınndan birini bırakırız bilinçsizce. Yeniye yer açmak için işe yaramayan eski ihtiyaçları terk etmemiz gerekir.
Venüs yolculuğuna sabah yıldızı olarak başlar ve her ay Ay ile kavuştuğunda İnanna'nın 7 kapısından birine ulaşır.
Venüs'ün döngüsü boyunca 7 kapı ve 7 inisiyasyon yaşarız iç dünyamızda, sessizce ve çoğu zaman farkına varamayacağımız şekilde. Ve bu döngü kendisini sürekli tekrarlar. Cehenneme sabah yıldızıyken 7 kapıdan inerek ulaşır, karanlık yeraltında inisiye edilir ve Venüs akşam yıldızıyken bu 7 kapıdan geçerek yine yeryüzüne ulaşırız. 

İnanna'nın her bir eşyası maddi dünyadaki katmanları anlatır. Bizi maddi dünyaya bağlayan ruhumuzun etrafındaki zincirleri, ayağımızdaki prangaları, yani egomuzun inançlarını, hayal kırıklıklarımızı, doğru zannettiğimiz yanlışları, önyargılarımızı..
Ereshkigal'in yaşadığı acının farkında olmadığını ve yaratıklar aracılığıyla kendi karanlığının bilincine ulaştığını görüyoruz hikayede. Aslında Ereshkigal kendi içimizdeki karanlık parçamızı temsil ediyor. Biz de tıpkı onun gibi ağlanıp duruyoruz sürekli. Aşk hayatımız yolunda gitmediğinde, istediklerimizi elde edemediğimizde.. sürekli bir isyan var içimizde. İşte bu isyanın sembolü hikayedeki kötü kız kardeş. Kendi içimizdeki karanlık parçamız. Her 7 kapıda bırakmamız gereken yanımız. Sabah yıldızının lusifer Venüs olarak anılmasının sebebi de bu. Karanlığımıza aydınlık getirebilmek için. 

İnanna yeraltına kendi isteğiyle inerek cesaretini kanıtlıyor. Her kadın veya erkek kendi karanlığıyla yüzleşecek kadar cesur davranmalı hayatında. Bu mitolojik hikaye aslında dişiliğin ve gerçek gücün dirilişini anlatıyor.
Lusifer Venüs akşam yıldızından daha cesaretli davrandırır. Bu yüzden İnanna'nın yeraltına inecek cesareti bulduğunu görüyoruz. Venüs akşam yıldızıyken daha dişil, sabah yıldızıyken daha eril gibi davranır. Bu eril enerjiyi kullanarak karanlık gölge benliğiyle buluşmayı göze alabiliyor ve bunun sonucunda çok daha güçlü ve dişil bir şekilde yeryüzüne çıkıyor. İnisiye olmuş gerçek bir tanrıça olarak. Onun bu güzelliğini ise akşam yıldızı olduğunda karanlık gökkubbeyi o güzel ışığıyla parlattığında idrak edebiliyoruz.


Peki tüm bunları neden anlattım?

Çünkü Venüs Akrep burcundaki retro dönemine başlamak üzere. 5 Ekim - 16 Kasım arası Venüs 10 derece Akrep burcundan 25 derece Terazi burcuna kadar gerileyecek.  
Böylelikle Venüs'ün temsil ettiği aşk, ilişkiler, güzellik ve para konularında bir duraklama dönemine gireceğiz. 

26 Ekim'de Venüs Güneş ile kavuşacak ve ondan sonra sabah yıldızı olarak doğmaya başlayacak ve Koç burcundaki 19 aylık döngüsünü kapatarak, yepyeni bir Terazi döngüsünü başlatacak. Yani önümüzdeki 19 aylık süreç boyunca Venüsyen konuları Terazinin enerjisi üzerinden deneyimleyeceğiz. Çok daha dengeli, çok daha uyumlu ve belki de çok daha sevecen, sıcak ve ilişki odaklı olacağız..
Bunun için dönüp 8 yıl önce yaşadıklarınızı hatırlamaya çalışın. Çünkü bu döngü 8 yıl önce yaşanılanlarla yakından ilgili olacak. 

Venüs gerilerken kendi derin, karanlık içimize geri çekilmeli ve hepimizin içinde gizli olan parçamızı temsil eden Ereshkigal ile birleşmeliyiz. Yani bizi çevreleyen tüm karanlıklarımızın farkına varmalıyız. Tıpkı sudan yaratılan yaratıkların yaptığı gibi korkularımızı ve acılarımızı hissetmeliyiz. Bu yüzden bu retro dönemi boyunca duygularınızı bastırmayın. Tam tersine dinleyin. Bırakın sizlere gerçekleri anlatsınlar. Acınızı hissedin. Yasınızı tutun. Yoksa bu sonbahar manevi ölümünüzü bir diriliş gibi yaşayamazsınız. Bırakmayı öğrenmek zorundayız. Gölgelerimizle barışmayı da öğrenmek zorunda olduğumuz gibi. 

Yeni işlere başlamayın, bolca büyük miktarlarda paralar harcamayın, güzelliğinizi veya yaratıcılığınızı etkileyecek yeni büyük adımlar atmayın bu dönem. Çünkü içsel yeraltı yolculuğumuza başlamak üzereyiz. Sessizleşip sezgilerimizi dinlemeliyiz. İç şeytanlarımızla savaşıp, yaralarımıza şifalı merhemler sürmeliyiz. 

• Akrep burcundaki bu gerileme bizlerden yakınlık korkumuzu yenmemizi istiyor. 
• Nefsimizin takıntılı isteklerinden sıyrılmamızı istiyor. 
• Artık ruhumuza hiçbir şekilde hizmet etmeyen kişi veya olaylardan ayrılmamızı bekliyor. 
• Hayatımızdaki blokajların farkına varmamızı ve korkularımızla yüzleşmemizi arzuluyor.
• Kırılmaktan korktuğumuz için yüzümüze taktığımız onca maskelerimizi sonsuza dek çıkarıp atmamızı emrediyor. 
• Ve belki de bu Venüs gerilemesinin en çok istediği şey gerçekten neye veya kimlere değer vermemiz gerektiğini idrak etmek ki, tezahür edebilelim bu Terazi döngüsünde gerçekten ruhumuzun derin arzularını. Retronun sonlanacağı Terazi burcunun uyumlu, dengeli, huzurlu ilişkilerini. 

Bu yazıyı bir hayli iç sıkıntısıyla yazdım. Belli ki bazılarımız için bu yüzleşme pek kolay olmayacak ve baya zorlayacak. Sonuçta Venüs başlangıçta Mars ile kare açıda konumlanacak. Zaten Akrep burcu da Venüs'ün çok rahat etmediği bir burç. Dolayısıyla bu retronun kolay geçmeyeceğini öngörmek zor değil.
Yinede kaçmayalım karanlıktan ve korkularımızın üzerine cesaretle yürüyelim. Bu Venüs gerilemesinin enerjisine ruhumuzun ihtiyacı var. 

25 Eylül 2018 | Koç burcunda Dolunay


Kapımızda 1 derece Koç burcunda gerçekleşecek olan bir dolunay bulunmakta. 
Yeryüzüne etkilerini biraz acı yaşatarak yansıtabilecek bir dolunay enerjisi bu çünkü Ay Kiron ile kavuşumda olacak. 
Dolunay ayrıca Satürn'e T-Kare açıda gerçekleşecek. 

Bu dolunay bize Ben Kimim? sorusunu sorgulatmak üzere geliyor. 
Sağlıklı bir benlik bilinci geliştirmek, gerçekten ne istediğimizi bilmek bu dolunay ve akabindeki haftalarda çözmemiz gereken sınav sorumuz olacak. 

Koç burcu bizden kendi yolumuzu çizmemizi bekleyecek. 
Bu bir dolunay olduğu için kendi bireysel geleceğimiz ve hedeflerimizle ilgili bir farkındalık yaşayacağız. Ve bize bu farkındalığı yaşatan ailevi kökenimiz ve geçmişimiz olacak. 

Bir çatışma var gökyüzünden içimize yansıyan. 
Başkalarının beklentileri ile kendi isteklerimiz arasında bir çatışma bu. 
Kimin kazanacağı ise henüz belirsiz. 
Tek bir şey belli aslında. 
O da Mars ile Güney Ay Düğümü kavuşumunun en son durağına geldiğimiz. 
Şimdiye kadar bir engel vardı önümüzde.
Geçmişten, belki aileden, belki de koşullardan dolayı. 
Ama artık yok. 
Mars retrosunun sonlanmasıyla birlikte Mars bir yana, Güney Ay Düğümü bir yana bundan sonra. 
Yani geçmişten gelen bağlarımızı koparmanın ve irade gücümüzle ilerlememiz gereken bir yol var artık hepimizin önünde. 
Bağlı kalamayız bundan sonra yaralara veya geçmişten gelen pişmanlıklara. 
__________________________

Koç burcunda gerçekleşen Ay ile Kiron kavuşumu kimlik inancımızla ilgili yeniden yapılandırmamız gereken şeylerin var olduğunu gösteriyor. 
İnancımızı yitirmişiz biraz. 
Neye güvenmemiz gerektiğini bilmiyoruz. 
Satürn'den gelen karelerle özgüvenimizin yerle bir olduğu belli. 
Yolumuzu kaybetmiş, pusulamızı yitirmişiz.
Bazı şeyleri tek başımıza başaracağımıza inanmıyoruz. 
Aslında yalnız kalmaktan ve tek başına başarmak zorunda olmaktan korkuyoruz. 
Oysa bu dolunay tam da bu inancı yıkmak için yansıtıyor enerjilerini diyarımıza. 

Kendine gel, toparlan biraz, ne bu olumsuzluk ne bu inançsızlık diyor. 
En büyük güç insanın içerisindedir. 
Bu inançtır insana en büyük engelleri aştıran, hatırla diye sesleniyor. 
Kim olduğunun, ne istediğinin farkına var ve arkana bakmadan yolunu çiz diye öğüt veriyor. 

☆☆☆

Bu dolunay yaz boyunca belki bastrdığımız veya tam tersine bastıramadığımız öfkemizi teslim etme ve tamamıyla arınma zamanı. 
Bu dolunay yeni bir adım atmasak da, kendimizi hedeflerimize ulaşmak için motive etme zamanı. 
İrade gücümüzle yaşadığımız zorlukları aşabileceğimizin farkındalığını ve inancını kazanma zamanı. 

Bunun için bu dolunay gönlümüze El Fettah esmasını zikrettirelim ve kolaylık ver Allah'ım diye dua edelim. 
Bilelim ki her kapının var bir anahtarı. 
Ve bu anahtar inancın sırrı!

Dolunay Ritüeli

Madem bir tıkanıklık yaşıyoruz bu dolunay. 
Gitmek istediğimiz bir yol, önümüzde açılmasını beklediğimiz kapılar var o halde bundan sonra hayatımızda açtığımız her kapıyla, henüz kilitli olan manevi kapıların da aynı anda açıldığını zihnimizde canlandıralım. 
Bu ister evimizin kapısı olsun, ister bir başkasının. 
Anahtarın kapıya her girişi bize kendi hayatımızda görünmeyen kapıların açılışının sembolü olsun bundan sonra. 
İnanın ve gerçekleşsin. 

Mars & bilinmeyen etkileri


Taş devrinde erkek de kadında anadan doğma haliyle çıplak yaşarmış.
Erkek kadının cinsel organını görür, kadın erkeğinkini görür ve bir koku salgılarmış. İşte kadının salgıladığı bu fark edilemeyen koku iki kişiyi birbirine bağlarmış ve cinsel birleşme yaşanırmış. Bu kokunun özel bir anlamı varmış.

Aradan yüzyıllar geçmiş ve biz mahrem bölgelerimizi kapatmayı öğrenmişiz ama cinsel organlarımızı korumayı ve cinsel enerjimizi doğru kullanmayı öğrenememişiz.

Günümüzün aksine taş devrinde yaşayan adam biliyordu, eğer o mamutu devirmek istiyorsa güçlü olmak zorundaydı. Ormanda çıplak gezinen onca hatun bu yüzden pekte umrunda olmuyordu. Soyunu devam ettirecek tek bir kadın yeterliydi. Cinsel enerjisini sürekli seks yaparak harcamaya kalkışırsa hem kendisinin hem kadınının hem de çocuğunun açlıktan ölmesine sebep olabilirdi. Bu ağır sorumluluk akıllı davranmasına sebep oluyordu. İhtiyaç duyduğu cinsel enerjisinin küçük bir kısmını soyunu devam ettirmek için kadınıyla paylaşıyor, geri kalanı ise hayatta kalabilmek için yaşam enerjisine çeviriyordu.

Günümüzde herşey şaştı. Sorumluluk üstlenmenin ne demek olduğunu bilmeyen erkekler cinsel enerjilerini çok yanlış bir şekilde kullanmaya başladılar.
Evli erkeklerden, "sabah bir kadınla öğlen başka bir kadınla birlikte oluyorum, eve gidince de karımla birlikte oluyorum ve sosyal ortamlarda çok sıkıntılı durumlar yaşamaya başladım" gibi mide bulandırıcı şeyler duyuyoruz.
Artık 20 yaşındaki gençlerin dahi viagra kullanmak zorunda kaldığını da biliyoruz. Çünkü herhangi bir kadınla gelişigüzel, hayvani bir şekilde yapılan seks olmuyor. Kalkmıyor. O salgılanan koku, o simya ve o saflık yok çünkü. Bu yüzden ruh isyanda ve bu tabi ki de bedene yansıyor.
Bunun nedenini bilmeyen birçok erkek porno eşliğinde mastürbasyon yapmak zorunda kalıyor. Bunun ise beyne verdiği zararlardan habersiz.
Bu arada bu tuazağa artık kadınların da düştüğünü ekstradan belirtmekte fayda var. Çağımızın bu sorunları sadece erkekleri ilgilendirmiyor.
_____________________________

İslam alimleri, "Harama bakmak unutkanlık verir," demişlerdir.
_____________________________

Cinselliğin uç noktalarda yaşanılması aşırı hormon salgısına yol açar ve bu da kişiyi sürekli pornografik görüntülere yönlendirir yani bir raddeden sonra bağımlılık gelişir. Gözün bu hayali cinsel görüntülerden sakındırılamaması zaman içerisinde beyin hücrelerinde ölümle birlikte gelen hafıza kaybına yol açar. Yani aşırı hormon üretimi vücudun aşırı enerji kaybetmesine sebep olur ki, bu da zaman içerisinde hastalıklara davetiye çıkartır.

İslam alimlerinin tek cümleyle özetlediği gerçeği, California Üniversitesinde fareler üzerinde yapılan deneyler de kanıtladı.
Farelere aşılanan aşırı cinsel isteğin beyinlerini küçülttüğünün gerçeği açıklandı.

Bilimsel araştırmalara göre cinsel objelere fazla odaklanan ve pornografik görüntüleri zihninde sürekli tekrarlayan insanın zihnindeki mesaj akışı üst loblardan çekilerek cinselliğin yönetildiği alt kısım olan hipotalamusta gerçekleşmeye başlarmış. Beyin çalışmakta ama beynin düşünme mekanızması durmaktaymış.

Bunun gerçekliğini bilen bazı başarılı erkeklerin cinsel yaşamlarında çok seçici ve bilge davrandıklarını görebiliyoruz. Mesela Muhammed Ali veya David Haye gibi boksörlerin ringe çıkmadan 6 hafta öncesinden cinsel perhize girdikleri biliniyor. Sevişmek yok. Mastürbasyon yok. Cinsellikle ilgili hiçbir şey yok.
David Haye "cinsel enerjim yaşam enerjim, eğer onu kaybedersem chi (yaşam enerjisi) yok olur ve onunla birlikte ruhumun gücünü kaybederim" diyor.
Yani eğer cinsel enerjilerini kendilerine saklamazlarsa, ringde kazanma şanslarının sıfır olacağını ve bedene asıl güç verenin ruhları olduğunu çoktan idrak etmişler ve bunu kendi isteklerini elde etmek için kullanıyorlar.

Bu ünlülerin arasında sadece boksörler yok, Sting, Tom Hanks, Steve Jobs gibi isimler de var.
Bu hayatta bu sırrı keşfetmiş olan erkekler yaşlandıkça gençleşirler. Hayat enerjileri bambaşkadır, herşeyi hayatlarında çok daha kolay tezahür ettirirler. Yaratıcı enerjiyi öyle bir kanalize ederler ki, bu para ve bolluk bereket enerjisine dönüşür.

Bu arada bu adamların seksten uzak durduğunu zannetmeyin. Tam tersine, Sting'in bir arkadaşı verdiği bir röportajda karısıyla günde 7-8 saat seviştiğini söylemişti.

Peki bu adamların bildiği ve toplumun büyük çoğunluğundan uzak tutulan bilginin kökeni ne?

Sır, cinsel enerjinin aslında yaşam enerjisinin kendisi olduğudur. Bu yüzden Mars için, irade gücü denir. Mars hem cinsel enerjidir hem de bizi hedeflerimize götüren, sağlıklı olmamızı sağlayan, hayat kalitemizi yükselten enerjidir.
Bu yüzden cinsel enerjimizi nasıl kullandığımız yaşam kalitemizi, para ve bereketle olan konuları yakından ilgilendirir.

Sığ yaşanılan cinsellik hayvanların dürtüsel yaşadıkları çiftleşmeye benzer. Erkekler bebek oluşturma isteğinin dışında akıttıkları her spermle yaşam enerjilerini çöpe atarlar. Spermi akıtmak tehlikeliyken orgazmı yaşamak şifanın kendisidir. O zaman erkeğin yapması gereken şey ikisini birbirinden ayırt etmektir.

Sting'e şu 7 saat sevişme olayı sorulduğunda, adam sırrını benim daha önce yazmış olduğum Mars'ın konustuğu dili öğrenmek adlı yazımdaki gibi yanıtlamış. Mars'ın Oğlak burcunda yücelişinin cinsellik açısından ne anlama geldiğini o yazımda bulabilirsiniz.

Son olarak hormonel dengenizi sağlayabilmek için küçük bir nefes egzersizi paylaşmak istiyorum. Nefesin hayatımızın her alanında çok büyük bir önemi var. En çok da orgazm sırasında. Ama bu da başka bir yazımın konusu olsun.

Hormonel dengeyi sağlamak için nefes egzersizi:

Kadınlar sol burun deliklerinden nefes alırken, erkekler sağ burun deliklerinden nefes alırlar çünkü sağ beyin sol burundan, sol beyin ise sağ burundan daha aktif nefes almayı sağlar. Nefesi doğru delikten almayan insanlarda zamanla hormonal problemler oluşabilir.
Bir kadın zamanla sağ burun deliğinden nefes almaya başlarsa, kadınlık hormonları azalır ve ilişkilerinde problemler yaşamaya başlar. Aynı şey sol burun deliklerinden nefes alan erkekler için de geçerlidir.
Bu nedenle belirli nefes teknikleri ile dengeyi yeniden sağlayabilirsiniz. Gün içerisinde kadınlar sağ burun deliklerini, erkekler ise sol burun deliklerini elleriyle kapatıp derin nefesler alıp verebilirler.

☆☆☆

Başta taş devrinden örnek verdim ama maymundan türemediğimiz için büyük ihtimalle öyle bir devir zaten yok. Bu küçük örneğe takılmamanızı tavsiye ederim.