Reenkarnasyon Teorisi

  • Share

19 Ekim 2017 | Terazi burcunda Yeniay

  • Share

10 Ekim 2017 - 8 Kasım 2018 | Transit Jüpiter Akrep burcunda

  • Share

5 Ekim 2017 - Koç burcunda Dolunay

  • Share

Reenkarnasyon Teorisi


Bir hayli karmaşık olan, kimi çevreler tarafından kabul edilmeyen, kimileri içinse gerçekten var olduğuna inanılan reenkarnasyon hakkındaki fikirlerimi paylaşmak istiyorum bu yazımda.

Reenkarnasyonla ilgili işin dini boyutuna dalarsak, içerisinden çıkamayabiliriz. Çünkü din adamları İslam dininde reenkarnasyonun net ve kesin bir şekilde var olmadığını idiaa ediyorlar. Reenkarnasyona işaret eden ayetlerin de aslında saptırılarak yorumlandığını söylüyorlar.
Bu yüzden bu konuya inanananlar kendilerini bu çevreden direkt dışlanmış gibi hissediyor.
Dini açıdan karma diye birsey yok. Atalarımızdan devraldığımız miras var. Bu yüzden dedenin işlediği günahın cezasını torunun çektiğine inanılıyor. Oysa ayetler bize sadece kendi yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimizi net bir şekilde hatırlatıyor. O halde masum bir çocuk nasıl oluyor da dedesinin işlediği günahtan sorumlu oluyor?

Reenkarnasyon tam bir saçmalık ve kesinlikle yok desek de, bazı vakalar kafamızı çok korkunç bir şekilde karıştırabiliyor.
Yurtdışında bu tür vakalara çok rastlanıyor. Ani bir kaza geçiren adam hastanede uyandığında bu hayatında hiç öğrenmemiş olduğu bir dili mükemmel bir şekilde konuşabiliyor, hipnoz altında bu hayatımızda bizi korkunç derecede etkileyen korkularımızın kökeninin geçmiş yaşamızdaki hayatımızı görerek şifalandırabiliyoruz vs. Peki ya tüm bu vakalar eğer reenkarnasyon yoksa nasıl açıklanabiliyor?

Bunlar sadece yurtdışında olan şeyler de değil. Türkiye'den de ilginç hikayeler var. Ata Nirun'un 'karanlığın ışığı' adlı kitabında Ela mı Yoksa Elmita mı..? diye bir bölüm var.
Olay 1985 senesinde gazetelere çıkan Ela Kaşkıran adında bir kız çocuğuyla ilgili. 5 yaşındaki Ela sosyal çevresinden öğrenmiş olamayacağı şeyleri söylüyor ve hiç bilmediği halde ingilizceyi anlıyor ve yabancı dilde şarkılar söyleyip duruyormuş. Ailesi kızlarındaki garipliğe bir anlam veremezken, okuldaki ingilize öğretmeni sayesinde Ela'nın kendi kendine mırıldandığı şeylerin aslında ingilizce kelimeler olduğu anlaşılmış. Olay daha sonra iyice çığrından çıkmış çünkü Ela ailesini ve ortamını iyice yadırgamaya başlamış. Benim adım Elmita, Bob adında bir kocam ve iki çocuğum var ama bir uçak kazasında öldük diye hikayeler anlatıyormuş.
Çevresinden hiçbir şekilde öğrenmiş olamayacağı şeyleri biliyor ve talep ediyormuş. Hiçbir dil eğitimi almamış olan Ela tüm ingilizce soruları anlıyor ve mükemmel derecede cevap verebiliyormuş.
Kendisini Elmita zanneden Ela vakası Türkiye'de belki de en gizemli reenkarnasyon vakalarından biridir. Eğer bu konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek ve diğer reenkarnasyon vakalarının hikayelerini okumak istiyorsanız, internetten araştırabilirsiniz. Çünkü buna benzer açıklanamayan birçok örnek var.

Reenkarnasyona astrolojik açıdan bakacak olursak, herşeyin 8. eve bağlandığını görüyoruz.
Aleksandar İmsiragic ölüm, orgazm ve rahme düşüşün aynı anda gerçekleştiğinden bahsediyor. Bu yüzden yukarıdaki resmi bu konuya uygun gördüm. 8. evi ve bu konuyu güzel görselleştirmiş. Doğuş, gelişim, cinsel birleşme, yaşlanma, ölüm ve yeniden rahme giriş..

Astrolojide ölüm evi 8. evdir. 8. evde ölürüz. Bu yüzden bu hayatımızı, birinci evden sekizinci eve kadar olan evler anlatır. Yani burası şimdiki yaşamımızdır.
8. evden 1. eve kadar olan dönem anne karnındaki yolculuğumuzu temsil eder.
Ruh dokuzuncu evden geçerken (jüpiter) misyonunu üstlenir. Onuncu evde karmasını (satürn) tanır. On birinci (uranüs) ve on ikinci evler de (neptün) ruhsal yapısını oluşturur. Tam bu aşamada ruh bedenlenir ve bunun sonucunda anne ilk defa karnında bebeğinin hareketlerini hissetmeye başlar.

Bu açıdan bakarsak kürtajın korkunç birşey olduğunu anlarız. Annenin bu aşamada başka bir ruhun varlığını kendi elleriyle öldürmesi cinayettir.
Şayet eğer anne gebeliğinde bebeğini kaybederse, ruhun bedenlenmekten vazgeçtiğini anlarız. Burda anne kendisini ne kadar suçlu da hissetse, onun elinde olan birşey yoktur. Bu ruhun kendi iradesiyle verdiği karardır. Oysa kürtajda başka bir ruhun yerine verilen bir karar vardır. Onun yaşam hakkını elinden almaktır bu.

Ölümden sonraki gelen yaşam 9. evdir. Bu yüzden geleceği 9. ev tanımlar. Dokuzuncu evi doğum olarak kabul edersek, onun ölüm evi dördüncü evimiz olur. 4. evden sonraki gelen ev de yeni yaşamımız olur.
Şimdiki yaşamımızın bir önceki ölüm evini, 12. ev olarak kabul ettiğimizde, geçmiş yaşamımızı gösteren evin de 5. ev olduğunu anlarız. Bu böyle devam eder.

Astrolojik haritalarımız hem geçmişi, hem şimdiyi hem de geleceği kapsar. O halde haritamıza bakarak hem bir önceki hem de bir sonraki hayatımızı görebiliriz.
Yukarıdaki anlattıklarımdan 1. evimizin şimdiki yaşamımızın. 5. evimizin geçmiş yaşamımızın ve 9. evimizin de gelecekteki yaşamımızın olduğu sonucu çıkar. Önemli olan şimdiki yaşamımız, geçmiş ve gelecekteki yaşamımızdır. Çünkü bu 3 hayatı aslında şu anda aynı anda yaşarız. Bu yüzden geçmişi de, geleceği de değiştirebilme imkanına sahibizdir. Çünkü Allah kaderin yanında, iradeyi de bize armağan etmiştir.

Reenkarnasyon olayına tüm yukarıda anlattıklarımı katarsak, hayatımızda yaşadığımız herşeyin aslında kendi ektiğimiz şeyler olduğu gerçeğine kavuşuruz.
Yani torun dedenin günahını boşuna ödemek zorunda kalmaz asla. Çünkü dedenin işlediği günahta kendisinin de payı vardır. Böylelikle karma denilen borç, yanlış veya doğru eylemler aracılığıyla aile üyeleri arasında yaratılır. Bu yüzden de ruhlar genellikle aynı aile içerisinde doğmaya devam ederler.
Büyüklerimizin haritalarında var olan belli bir takım konumlar, bizim haritamızda da kendilerini belli ederler. Çünkü bir döngü vardır. Geçmiş geleceğe doğru akmaz. Bu sadece bizim yanılgımız. Zaman daima döngüseldir. Bu yüzden herşey tekerrürden ibarettir ve bu döngüden kurtulmanın yolu iradedir.

Astrolojik haritalarımızdaki olumlu açılarımız ve kuvvetli gezegen konumlarımız aslında birer ödül gibidir. Bir önceki hayatımızda bunları aşmışızdır ve ödül olarak bu hayatımızda o konular üzerinden imtihan edilmeyiz.
Haritamızdaki zorlayıcı konumlar ise geçmişten getirdiğimiz yükleri gösterir. Hayat bizi bu alanlarda imtihan edecek ve geçmişi değiştirebilme fırsatını verecektir.

Harita bir bütündür ve bu yüzden her gezegenin ayrı bir önemi vardır. Ama genellikle karmayı gösteren şeyler 12. ev gezegenleri, Satürn ve güney ay düğümüdür. Bunların konumları veya transitleri bize geçmişi değiştirme fırsatını verirler. Dolayısıyla bu dönemlerde hayatımızda belirli kişiler veya olaylarla olan karşılaşmamıza ekstra önem vermeli ve irademizi kullanarak dikkatli hareket etmeliyiz. Yani aldığımız her nefes ve attığımız her adım aslında çok önemli. Çünkü işin ucunda geçmişimizi düzeltiyor, geleceğimizi yaratıyoruz.

Reenkarnasyon teorisine göre insanoğlu her kılığa girer.
Bir hayatında zengin bir kralsa, bir sonrakinde fakir bir köylü olacak ve zamanında kral iken verdiği zalim kararları bir köylü olarak deneyimleyerek kral olmanın bedelini ödeyecektir.
Eğer bir insan bir hayatında tecavüzcü veya katilse, bir sonraki hayatında tecavüze uğrayan veya katledilen kurban rolünü üstlenecektir.
Eğer bir hayatında fahişeyse, bir sonraki hayatında bekaret yemini eden bir rahibe rolüne girecektir.
İlk önce kral, ardından fakir olan köylü bir sonrakinde yine zengin rolüne bürünecek ama bu sefer her iki rölü yaşamış olmanın bilgeliğiyle iradesini kullanarak yaptığı hataları bir kere daha tekrarlamayacaktır. Veya tekrarlayacak ve kendini bitmek bilmeyen bir döngüye hapsedecektir.

Geçmişin izlerini bu hayatımızda karanlık bir gölge gibi yanımızda taşırız ve bu gölge haritamızda kendisini gösterir. Adeta beni şifalandır diye bağırır. Ama biz kendimizi hayata öyle bir kaptırırız ki, şifalandırmayı bırak, ruhumuzu daha da çok kirletiriz.

Reenkarnasyona küçüklüğünden beri inanan biri olarak kendi haritamdan ve hayatımdan örnek vermek istiyorum.
Ortaçağ ve en çok da yeniçağ döneminde masum kadınlar cadı olarak ateşler içerisinde yakıldı. İçindeki gerçek gücü kullanmasını bilen, şifalı otlar hakkında bilgi sahibi olan ve çevrelerini şifalandıran bilge kadınlar kilise ve erkekler için büyük bir tehlikeydi. İnanışa göre kadın yaratılış itibariyle şeytana yatkınlığı olan bir varlıktı. Bu yüzden korkunç işkencelere maruz bırakıldı ve ruhuna ateşler içerisinde acı çektirildi, korkunç bir şekilde ölüme mahkum edildi.
Bu kadınların acısını ve öfkesini her daim içimin derinliklerinde hisseden biri oldum. O zamanın koşulları günümüz için de geçerli olsa, gizli ilimlere ve alternatif şifa yöntemlerine olan merakım yüzünden yine cadı damgası yerdim herhalde.
O cadı olarak yakılan kadınlardan biri olduğuma eminim ve ateşler içinde yanarken hissettiğim öfke ve korku bu hayatımdadaki en büyük imtihanım.
Mars'ı 12. evinde, ateş burçlarında ve Venüsü Koç burcunda olan biriyim, Güneşimin Satürn ve Plüton ile zorlayıcı açıları var. Hayatımdaki otorite ve erkek figürlerine karşı içimde biriktirdiğim güvensizlik, korku ve öfke hayatımın birçok alanında geçmişimin hatırlatıcısı olarak karşıma dikiliyor ve yolumu tıkıyor. Şifalanmadan sana yol yok diyor ve geçmişimi sıfırlamam, korkmadan güvenmem gerektiğini hatırlatıyor. Hayatımdaki otorite, baba ve erkek figürlerine karşı yitirdiğim saygıyı yine kazanmam gerekiyor.

Yukarıdakı örnek kötü bir geçmiş yasam deneyiminden kalan miras. İyi geçmiş yaşamlarımız da var.
İngiltere'yi ve en çok Winchester şehrini ve Stonehenge'i ziyaret ettiğimde tuhaf bir tanıdıklık hissetmiştim. Londra'yı hiç sevememiş olmama rağmen Winchester o kadar sıcak ve yuvamsı bir yer gibi gelmişti ki, kendisini hiçbir yere ait hissedemeyen biri olarak, bende oluşturduğu hisse şaşırmıştım.
Druidler ve kelt mitolojisi her daim özel ilgi alanıma girdiler. Tarihe her zaman için meraklıydım ama hep belirli dönemlere ilgim, tutkulu bir şekilde daha fazla oldu.
Druidlerden kalma, bilgiden çok soru işareti var. Mesela Druidlerin Galatea civarında bulundukları söyleniyor. Hatta Aytunç Altındal Türkler daha orta Asya'dayken, Druidler bu topraklara turkije gibi bir isim vermişler diye anlatırdı. Bu toprakların yüzyıllar sonra Türklere ait olacağını nerden biliyorlardı? Nerden geliyorlardı, bu kadar bilginin kaynağı neydi?
Haritasında mistik dörtgeni olan biri olarak bu mistik bilgilere derin bir tutkuyla bağlıyım. Ve bu bilgelik aşkının o zamandan kalma olduğunu biliyorum.

Eğer reenkarnasyona inanmıyorsanız bu anlattıklarımın bir çoğu size deli zırvası olarak gelebilir. Bazen ben de hipnoz altında gördüklerimi düşündüğümde, sağlam saçmalıyorsun dediğim oluyor ama önemli olan regresyondan sonra tuhaf bir şekilde gerçekleşen şifa. İnsanlar bu sayede fobilerini yenebiliyor, hayatlarında ters giden şeyleri düzeltebiliyor ve kendilerini şifalandırabiliyorlar. Tuhaf bir şekilde hissettikleri, deneyimledikleri ama açıklayamadıkları şeylerin cevabına kavuşuyorlar.

Eminim sizin de kendinizi belirli insanlara veya yerlere diğerlerine nazaran daha yakın hissettiğiniz oluyordur. Tek başınıza açıklayamadığınız ve tuhaf gelen deneyimler yaşıyorsunuzdur.
Reenkarnasyon var veya yok. Aslında bu sorunun tam ve net cevabı önemli bile değil. Eğer siz bu sayede hayatınızı düzeltebiliyorsanız, size şifa olarak yansıyorsa, vardır. Eğer hiçbir işinize yaramıyorsa da yoktur.
Bu kadar basit. :)

19 Ekim 2017 | Terazi burcunda Yeniay


Her ay Güneş ve Ay gökyüzünde birbirine kavuşur ve görünmez olurlar. 
Bu buluşma aslında bir aşk buluşması gibidir. 
Birbirini göremeyen iki sevgili yalnız kaldığında kimseler tarafından görünmek istemeyebilir. 
Bu yüzdendir, yeniay ritüelleri hilal gökyüzünde görüldüğünde yerine getirilir. 

•••

27 derece terazi burcunda bir yeniay var kapımızda. 
İlişkiler konusunda sürprizli gelişmelere gebe olan bir yeniay bu çünkü tam karşısında Uranüs efendi bulunmakta.

Haritanızda terazi burcunun bulunduğu evle alakalı şu ana kadar hesaba katmadığınız yeni bir şeyle karşılaşabilir ve bunun sonucunda biraz tedirgin olabilirsiniz. 
Uranüs farklıdır. Anidir. İsyankârdır. Özgürdür ve bağımsızdır. 
Karşısında terazi burcunda bulunan Ay ve Güneşin aksine olaylara ve insanlara yukarıda bahsetmiş olduğum sıfatlara bürünerek yaklaşacaktır. 
Oysa bu yeniayın merkezinde ilişkiler var. 
Ben değil, Biz var. 
İsyankârlık ve ani patlamalar yerine, kendini karşı tarafın yerine koymak ve empati duygusuyla yaklaşmak var.  
Bu yeniay bu alanda yeni adımlar atacağız ama aynı zamanda sürprizlere karşı da hazırlıklı olmalıyız. 

Bu hayatta ani ve beklenmedik sürprizler, tıpkı yediğimiz yemeği lezzetlendiren tuzu ve biberi gibidir. 
Hayat bizi bazen sınar, bazen kontrolü elimizden alır ve bizi kukla gibi yönetir. 
Bu gibi zamanlarda insanın yapabileceği en güzel şey teslimiyet içerisinde olmak ve izin vermektir. 

Bu yüzden yakın çevrenizde sinirlerinizi bozan kimler varsa, bırakın onları rahat ve kabullenin. 
Sinirlerimizi bozan şey, bize bizi yansıtıyordur. Karşı tarafın düzelmesini istiyorsak ilk önce kendi içimizde o gölge yanı keşfetmeli ve onunla aydınlığı buluşturmamız gerekir. İşte o zaman karşı taraf mucizevi bir şekilde kendiliğinden düzelir. 

Bu yeniay size bu konuda çok güzel bir fırsat ve kendini şifalandırma imkanı sunuyor. 
İster eş, ister arkadaş, ister evlat, ister anne veya baba.. 
Damarınıza basacak ve sizi olumlu veya olumsuz yönde şaşırtacak bir olay yaşayabilirsiniz sevdikleriniz aracılığıyla ama Uranüs'e karşı sert tepki vermeden ve karşınızdakinin kalbini kırmadan önce dönüp bir bakın kendi içinize. 
Ne yaptınız da karşılaşmak zorunda kaldınız bu olayla?
İnsanoğlu her daim ektiğini biçer. 
Ama hayatta bir aksilikle karşılaştığında kendisi yerine, daima ilk önce karşındakini suçlamayı pek bir sever. 
Bu yeniay fark et hatalarını. Gözden geçir başkalarına karşı işlemiş olduğun günahları diye fısıldıyor her birimizin kulağına. 
Ne mutlu o fısıltıyı duyup, kendini ve çevresini şifalandırana..

☆☆☆

Yeniay Ritüeli

Hilali gökyüzünde gördüğünüzde elinize bir kağıt ve kalem alın ve şimdiye kadar kırmış olduğunuz kalpleri not edin oraya. 
Sonra da ellerinizi semaya kaldırın ve gönlünüzden küçük bir yelkenliyi dua halinde okyanusa salın. 
Bırakın gitsin bilinmeze doğru. 

Yelkenlimi özgürleştirdiğim gibi kalbimi de özgürleştiriyorum tüm kırmış olduğu kalplerden. Affedilmeme korkusuyla taşıdığım tüm yüklerden Allahım, kalbimi arındırman için senden yardım bekliyorum. 
Bilerek veya bilmeyerek incitmiş olduğum tüm Ruhlardan af diliyorum ve beni bağışlamalarını istiyorum ve bundan sonra çevremdeki hiçbir olaya ve kişiye karşı öfkeli, isyankâr ve kırıcı davranmamaya niyet ediyorum. 
Bu yeniayı ilahi sevgiye doğru attığım ilk adımım olaran kabul et ve sevgiyi hayatımın dört bir yanına nasip et.
Amin. 

10 Ekim 2017 - 8 Kasım 2018 | Transit Jüpiter Akrep burcunda


Bolluğun ve bereketin, şansın ve bilgeliğin gezegeni olan Jüpiter akrep burcundaki yeni yolculuğuna başlamak üzere.

Akrep burcu zodyağın en karanlık ve gizemli burcudur. Akrep enerjisi bizi daima derinlere davet eder. Dolayısıyla biz de önümüzdeki 13 aylık süreç boyunca gizemli ve derin bir yolculuğa çıkacağız. Bu yolculuk hepimizi etkileyecek olsa da, her birimiz kendi kişisel haritalarımız üzerinden etkileneceğiz. Bu yüzden bu derin yolculuğa hayatınızın hangi alanında çıkacağınıza merak ediyorsanız, doğum haritanızda akrep burcunun hangi evde olduğuna dikkat etmelisiniz.

Jüpiter bolluk ve bereketin gezegenidir ve uğradığı evlere transitinin sonunda bolluğu ve bereketi armağan ederek ayrılır. Cömert bir bilge gibidir. Kapınıza gelip bir sene boyunca misafiriniz olur. Onu ne kadar iyi ağırlarsanız, ayrılırken armağanı da o kadar büyük olur.

Jüpiter bir senedir terazi burcundan geçmekteydi ve aslında bize ilişkiler konusunda şans getirecekti. Lakin terazi burcu Venüs'ün yönettiği burçtur ve Venüs Jüpiterin aksine daha bencilcedir. Jüpiter sevgisini ve bereketini herkes ile paylaşmak ister. Venüs'ün gözü ise sadece sevdiğini görür, sadece sevdiğinle paylaşır, sadece ona karşı fedakar davranır.
Dolayısıyla bu transit boyunca Jüpiter'in çok da rahat olmadığını hissettik hepimiz. Buna sebep olan şey yıl içerisinde deneyimlediğimiz Uranüs-Jüpiter karşıtlığı ile Jüpiter-Plüton karesi de eşlik ettiler. Böylelikle bu güzel gezegenin bize armağan etmek istediklerini çok da kolay elde edemedik. Şans, bolluk ve bereket biraz daha zorluk ve alın teri gerekti. Çünkü herbirimizin hayatında aşmamız gereken zorluklar vardı. Bazılarımız bu zorlukları başarıyla geçti, bazılarımız ise daha düşük bir notla. Ama öyle ya da böyle, hepimiz bu süreci atlattık ve yeni bir maceraya çıkmaya hazırlanıyoruz.
Peki bu macera nasıl bir macera olacak?

Akrep burcunu iki hayvan sembolize eder. Bunlardan biri akrebin kendisidir, diğeri ise Zümrüdü Anka kuşudur.
Bu iki sembol bize akrep burcunu daha net anlayabilmemiz için yardımcı olur.

Akrep küçücükün olmasına rağmen hepimizin korkuyla yaklaştığı bir hayvandır. Bu bize çıkmaya hazırlandığımız yolculukta hiçbir şeyi hafife almamamız gerektiğini gösterir. Sonuçta küçük gibi görünen şey, bizi zehirleyebilecek güce sahiptir.

Bir akrep 2 hafta boyunca donmuş bir buzun içinde hayatta kalabilir. Bir akrep bir yıl boyunca hiç su içmeden ve beslenmeden de hayatta kalabilir. Bu da yolculuğumuzdaki koşullar ne olursa olsun, ölmeyeceğimiz, her ortama ayak uyduracağımız anlamına gelir.

Bir akrebin kopan organları yeniden yerine gelir. Bir senelik süreç boyunca kalbimiz ne kadar kırılırsa kırılsın, canımız ne kadar yanarsa yansın, eskisine nazaran yenilenmiş olduğumuzu göreceğiz. Belki farkında dahi olmadığımız derin yaralarımızı keşfedeceğiz ve şifalı merhemler sürerek kendimizi kendi ruhumuzla tedavi edeceğiz.

Bir akrep ne kadar susuz kalırsa, zehri o kadar kuvvetli olur.
Bu yolculuk boyunca ruhumuzun o kadar derinine ineceğiz ki, keşfettiğimiz her bir katmanla güçlendiğimizi göreceğiz.
Özgüveni tam olan korkusuz bir insan, zaaflarının farkında olur. Bu zaaflarını o kadar güzel kapatır ki, karşındakini varlığıyla sindirir. Korkanın bilmediği şey, bu güce sahip olmanın ardında verilmiş olan bir savaşın olmasıdır. Bu dünyada gerçekten güçlü olan insanlar, güçsüzlüğün ne demek olduğunu çok iyi bilen insanlardır.
Yokluğu bilmektir, bize kıymet bildiren. Zayıflığı aşmaktır, bize güç veren. Tüm bunların ne demek olduğunu öğreneceğiz önümüzdeki 13 ay içerisinde.

Bir akrebin etrafı ateşle çevrildiğinde, kendisini sokarak öldürür. Bu basit bir intihar gibi gözükse de, arkasında asil bir davranış saklıdır. Bir akrep yanan ateşten korkmaz ama bu ateşin proteinlerini yok edeceğini ve bundan sonra eskisi gibi özgür bir hayatının olmayacağını bildiği için ölümü göze alır. Kısacası köleliği kabul etmektense, ölümü kabul eder.
Biz de bu yolculuğumuz boyunca küçük bir şeytanla karşılaşabilir ve ruhumuzun kurtuluşu için bazı şeylerden vazgeçmek ve fedakarlık yapmak zorunda kalabiliriz. Ve bunlar kibir, gurur, intikam ve maddi güç olabilir.

Çiftleşme sonrası akrep dişisinden kaçmazsa, dişi tarafından yenilir.
Düşmanını kendine yakın tutmak ama doğru an geldiğinde ondan uzaklaşmak gerekir.
Hayatın bize nereden ve neden darbe indirdiğini çoğu zaman bilmeyiz. Oysa uyanık olmak en büyük görevimiz.
Bazen bize en büyük zararı veren en yakınımızdır. Bazen ise tek düşmanımız kendimiz.
Jüpiter'in akrep burcundaki transiti çevremizdeki insanları maskesiz halleriyle görmemizi sağlayabilir. Bu yüzden şimdiye kadar haberdar olmadığınız sırlar, su yüzeyine çıkabilir.

Anka kuşu ise, dirilmenin sembolüdür. Hem de yanarak, küllerinden yeniden dirilmenin sembolü. Bu yüzden hazırlayın ruhunuzu bu sene güzel bir dirilişe.

Jüpiter'in hanenizi ziyareti boyunca sezgilerinizde ve tutkularınızda bir artışın olduğunu gözlemleyeceksiniz. Daha bir azimli, daha bir hedef odaklı, daha güçlü bir savaşçının içinizde bir yerlerde uyanmak üzere olduğunu hissedeceksiniz.
Jüpiter yukarıda bahsettiğim tüm akrep özelliklerini daha da çoğaltacak içimizde ve herşeyi normalden daha da derinden hissetmemize, anlamamıza ve yaşamamıza sebep olacak.
Bu süreç içerisinde akrebin karanlık gölge yönlerinde de bir artış gözlemleyebiliriz. Bu yüzden hırslı, kibirli, kıskanç, zorba, intikamcı, kontrolcü ve manipülatif özelliklerimize normalden daha çok dikkat etmeli ve uzak durmalıyız.
Akrebin gölge yanından ziyade, şifalandırıcı etkisini ortaya çıkarabilmek için, okült, ezoterik ve gizemli konuları araştırıp, ruhun derin dünyasına dalabileceğinz şeylere verin kendinizi. Araştırın şimdiye kadar merak etmediklerinizi ve sorun kendinize Neden? Herşeyin bir nedeni var ve şimdiye kadar bilmediklerimizi öğrenebilmek için güzel bir fırsatımız olacak hepimizin. Bunu kullanalım. Kendi iç dünyamızın derinliğini keşfedelim, farkındalığımızı geliştirelim. Kendimizi ruhumuza vurulmuş zincirlerden kurtaralım.

Jüpiter akrep burcundaki transitiyle birlikte ayrıca altın, gümüş gibi değerli yeraltı madenlerinin değerini çıkartabilir. Maalesef yeraltı örgütlerini, mafyayı ve cinsel suçları da arttırabilir.
Ama Jüpiter terazi burcundaki transitine göre diğer gezegenlerden de daha fazla destek alacağa için, kötü şeylerdense daha çok iyi şeylerin olacağına söyleyebiliriz. Çünkü hem Plüton hem de Neptün Jüpiter'e iyicil açılar göndererek, arka çıkıp, destek olacaklar.
Balık, Oğlak ve Akrep burçlarında gezegenleri olanlar için bu yıl güzel fırsatları ve büyümeyi beraberinde getirecek.

Jüpiter'in akrep burcundaki transiti ayrıca Plüton'u akrep burcunda olan nesle de çok iyi gelecek. Hatta kitlesel olarak bu jenerasyonun küllerinden yeniden doğup, uyanacağı bir yıl olacak diyebiliriz. Bu beraberinde küçük çapta bir nesil çatışmasını da getirebilir. Çünkü Jüpiter bu jenerasyonun Plüton'larının üzerinden geçerken, aynı zamanda Plüton'u aslan burcunda olanlara kare açıda olacak. (Plüton'u akrep burcunda olanların ebeveynlerinin çoğunun Plüton'u aslan veya başak burcundadır.) Satürn'ün de oğlak burcunda transitine başlamasıyla birlikte oğlak burcunun yönettiği tüm kuruluşlarda bu kuşak çatışmasını hissedebiliriz. Belki de büyüklerin biraz geri çekilip yerlerini küçüklere vermeleri gerektiği bir zamanın geldiğini Jüpiter gösterebilir. Bunun sonucunda devlet ve devlet kuruluşlarında yeniliklerin doğuşunu gözlemleyebiliriz.

Kendi ülkemiz açısından değerlendirecek olursak, Jüpiter'in 5.evden geçecek olması gençlerimizin eğitim imkanlarını genişletecek ve iyileştirecektir. En azından eğitim konularında yeniliklerin olacağını göreceğiz. Ama unutmayın ki burda söz konusu olan burç akrep olduğu için, yeniliklere belirli krizleri atlatarak kavuşacağız.
Ama genel anlamda ülkemiz için güzel bir yıl olacağını ümit edelim ve bunun için dua edelim.
Jüpiter hem Güneş'imizin, hem Venüs'ümüzün hem de Jüpiter'imizin üzerinden geçerek bize ülkecek Jüpiter dönüşümüzü de yaşatacak.
Her ne kadar karanlık zamanlardan geçiyor olsak da, ülkemize güzel şeyleri getirmesini diliyorum..

Akrebin kanı beyazdır.
İronik de olsa tehlikeli, zehirli, siyah bir hayvanın kanının beyaz olması, bize aslında her karanlığın içinde bir aydınlığın olduğunun hikayesini fısıldar.
Bu bir yıl boyunca her birimizin görevi karanlıktaki aydınlığı keşfetmek ve bu aydınlığı hayatımızda genişletmek olacak.
Bol şans! :)

5 Ekim 2017 - Koç burcunda Dolunay


Gecelerimizi aydınlatan dolunaylar, haritamızda etkiledikleri alanı da aynı şekilde aydınlatırlar ve 6 ay öncesine kadar farkında dahi olmadığımız şeyler, artık gözümüzün önünde parlıyorlardır.
Dolunay zamanları bilinçaltımız ortaya çıkar ve bu yüzden sakladıklarımız ve bastırdıklarımızla yüzleşmek zorunda kalırız.

5 Ekim günü Koç burcunun 12. derecesinde dolunay gerçekleşecek.
Güneş terazi burcunda bulunurken ve bizi ilişkiler üzerinden sınarken, Ay Koç burcunda bulunarak, bencilliğimizi harekete geçirecek ve içimizdeki gerçek gücü keşfetmemizi isteyecek. Böylelikle sen ile ben, biz ile siz arasında küçük çapta bir kriz yaşayabilir ve yeni bir farkındalık kazanabiliriz.

Sonbahar kapımıza dayandı. İçe yönelmemiz gereken ve evimizde sevdiklerimizle vakit geçirip, derin duyguları keşfetme ihtiyacında olduğumuz bir zamandayız.
Yavaş yavaş ait oldukları yerden kopup, ölüm danslarını gerçekleştiren yaprakları örnek alıp, bir ömrün nasıl da su gibi akıp gittiğini idrak edip, bu anımızın ve hayatımızdaki olan herşeyin değerini bilmek zorundayız. Her sonbahar terazi ve akrep burçları enerjisiyle bize bunu fısıldar: Tutun sevdiğine, değer ver hayatındaki herşeye! Çünkü herşey gelip geçici.

Doğa bize herzamanki gibi yol göstermeye çalışırken biz bu dolunayın etkisiyle hem birliktelik için yalvarırken bir yandan da kendi bencilliğimizle yüzleşmek zorunda kalacağız. Ve önümüzdeki haftalarda tıpkı ipin üzerindeki cambaz gibi ben ile sen, biz ile siz arasında dans ederek, dengeyi tutturmayı öğreneceğiz.

Hayatımızdaki ilişkilerimiz evimizdeki çiçeklerimiz gibidir. Su isterler, güneşi beklerler, sevgimizi ve ilgimizi arzularlar. Bunları vermezsek solar, küser ve yok olurlar.
Bu yüzden bu dolunay ilişkilerimizi beslemeye özen göstermeliyiz. Hayatında karanlık bir dönemden geçtiğini bildiğimiz yakınlarımıza içimizdeki güneş enerjisini hissettirmeliyiz. Isıtmalıyız sevdiklerimizin kalbini gülüşümüzle, öpüşümüzle, sarılışımızla.
Bir koç dolu dolu sever. Korkmaz asla, saklamaz bu yüzden sevgisini.

Güneş gibi ısıtırken etrafımızı, Güneşin bireyselliğini ne kadar çok önemsediğini de hatırlamalıyız aynı anda.
Severken ve sevilirken, sevginin gerçek kaynağının kendi içimizden geldiğini ve ilişkilerimizde ipleri kendi elimizde tuttuğumuzu hissetmeliyiz.
Karşı tarafın bize neyi ne kadar yapabileceğini biz belirleriz. İlişkilerimizin çerçevesini her daim biz çizeriz.
Bu dolunay bu çizdiğimiz çerçevenin farkına daha net varacağız. Ve belki onu yeniden çizme ihtiyacı duyacağız.

Bu dolunayın en güzel tarafı Rigel sabit yıldızından aldığı destek olacak ve bize ruhumuzu ve yaşamımızı zenginleştirecek bir bilgiyi sunacak. Bu gökyüzü hepimize güçlü ilişkiler kurmak için çizmemiz gereken çerçevenin bilgisini sunacak. Bu bilgiyi akıllıca kullanmak ise herzamanki gibi kendi irademize bağlı olacak.
Bu yüzden şu anki gökyüzündeki diğer gezegenlerin üzerimizdeki etkilerinin farkında olmalı ve bilgece davranmalıyız. Çünkü Mars ve Venüs el ele tutuşmuş bir şekilde başak burcunda dilimizi gereğinden fazla sivri şekilde kullanmamıza sebep olabilirler. İlişkilerimize eleştirel yaklaşıp, ani davranıp, kalp kırmamaya özen göstermeliyiz bu günlerde. Yoksa bu dolunayın Rigel sabit yıldızından kapımıza getireceği armağana kavuşamayabiliriz.

Bu dolunayın en zorlayıcı yani ise, bizi Plüton'un sınavından geçirecek olması.
İnsanların birbirinin damarına basma isteğinde olduklarını gözlemleyeceksiniz. Çünkü Plüton dolunaya gönderdiği kare açısıyla kibirli, manipülatif, sadist ve bencil yanlarımızı ortaya çıkaracak ve onları yenebilmemiz için bize birer fırsat sunacak.

Dolunay Ritüeli
Madem gökyüzünde koçlar ile teraziler diyarında bir enerji alışverişi söz konusu, o halde biz de bu enerjileri dıştan yaşamaktansa, içten yaşamak ve çözümlemek için küçük bir dolunay ritüeli yapabiliriz.


Tek başınıza kalabileceğiniz bir ortama geçin ve gözlerinizi kapatın. Nefeslerinize odaklanarak zihninizin sakinleşmesini bekleyin.
Sonbahar ormanında tekbaşınıza küçük bir yürüyüşe çıktığınızı hayal edin.
Yere düşen yaprakları, yeşilin, kızılın ve altının binbir tonundaki yaprakların ait oldukları dallardan kopup, nasıl da huşu içinde yere düştüklerini canlandırın gözünüzün önünde.
Yere düşen her bir yaprak sizin içinize attığınız bir parçanız. Kırılganlıklarınız, öfkeleriniz, üzüntüleriniz ve olumsuz anılarınız. Bu anıları hatırlayın ve her birini yere düşen bir yaprağa bağlayın. O yaprağın yere düşerken bir nehir akıntısına kapıldığını ve sizden uzaklaştığını hayal edin. O hatıranın uzaklaştığını hissedin. O aslında zaten size ait değildi. Geçmişte kaldı ve artık yok. Bırakın gitsin. Bırakın tüm olumsuzluklar yere düşen yapraklarınızla birlikte gitsin.

Bu sonbahar ormanında özür dilemek istediğiniz kişilerle karşılaştığınızı da hayal edebilirsiniz.
Sevdiklerinizi gözünüzün önünde canlandırın. Onları ne kadar çok sevdiğinizi fısıldayın. Sarılın, öpün, özlem giderin. Şu anda hayatta var olmayan sevdikleriniz dahi bu sonbahar ormanında sizinle birlikteler. Bu yüzden söylenmemiş olan herseyi söyleyin. Sadece sevginizi değil, kırgınlıklarınızdan ve öfkelerinizden de bahsedin. Sonra onları ağaçtan yere düşen yapraklara yükleyin ve nehir akıntısına bırakın birlikte..
Geçmişinizi arındırın ki, geleceğiniz tıpkı geceyi aydınlatan dolunay gibi parlak olsun.
Karanlık geçmişinize adım atın ki, gerçek hayatta atacağınız adım aydınlık olsun.

Bu güzel Ekim akşamı dolunayının size verdiği gücü nasıl kullanacağınız çok önemli. Bir karar alırken bağımsız ve iradeli davranmak ne kadar önemliyse, çevremizdeki insanları da göz önünde bulundurmamız o kadar önemlidir.
Geçmişten kalma olan bağlardan kurtulun, yoksa bu bağlar içinizdeki koçun yolunu tıkarlar. Gücü dıştan deneyimleyebilmeniz için, ilk önce içten keşfetmelisiniz.
Bunu keşfedeceğiniz bir dolunay olması dileğimle..