2 Mart 2022 | Balık burcunda JÜPİTERYEN YENİAY

  • Share

MEDİKAL ASTROLOJİDE MARS VE İNFLAMASYON

  • Share

16 Şubat 2022 | Aslan burcunda dolunay

  • Share

MEDİKAL ASTROLOJİDE Ay ve çocuk sağlığı

  • Share

MEDİKAL ASTROLOJİDE Venüs & kadın sağlığı

  • Share

2 Mart 2022 | Balık burcunda JÜPİTERYEN YENİAY


Bir yandan savaş haberleri bir yandan salgın gündemi bir yandan da artan pahalılık hepimizi iyice bunaltmış durumda. Gökyüzü üzerimizdeki olumsuz enerjiyi biraz da olsa hafifletmek isteyinde olmalı ki, onca karanlığın içinde bize Jüpiter gezegeniyle kavuşumda olan bu yeniay ile ferah bir nefes aldıracak. 

Yeniay Balık burcunda gerçekleşecek ve aynı zamanda Neptün gezegeninden de etki alacak. Makro kozmosta hamlelerin ardındaki gerçek hedeflerin neler olduğunu kestirebilmek güç olacak. Dolayısıyla televizyonda izlediklerimize, bizimle paylaşılan bilgilere temkinli yaklaşmakta fayda var. Çünkü önümüzdeki iki haftalık süreç içerisinde büyük yalan yanlış haberlerle yüzleşmek zorunda kalabiliriz. 

Öte taraftan kendi küçük mikro kozmosumuzda şanslı ve bereketli bir sürece girmiş bulunuyoruz. Onca karanlığa rağmen biraz hayal kurabilir ve bu hayallerimizin peşinden gidebiliriz. Jüpiter bize şanslı fırsatlar vadedecek gibi duruyor. 

Bir yandan da hafta genelinde etkili olan Merkür - Uranüs karesi etkin olacak. Yani iletişim konularında ani parlamalar veya yapılan planlarda ani gündem değişiklikleri söz konusu olabilir. Bu yüzden sözlerimize de, düşüncelerimize de dikkat etmemiz gerek. Gerçi Güneş ile Uranüs arasındaki uyumlu açı bu sert ortamı biraz yumuşatabilir ve bize destek çıkabilir. Dolayısıyla yeni olanı deneyimlemekten korkmayın. Hatta tam tersine yeni olan bir şeyi deneyin ve konfor alanınızdan çıkın. Çünkü bu yeniayın bizi özgürleştiren bir enerjisi de olacak. Kısacası farklı düşünen kazanacak, değişik davranan ilgi odağı olacak. 

Merkür ile Satürn hafta içerisinde kavuşumda olacakları için ciddi atılımlar için adım atmakta fayda var. Sorumluluk üstlenmekten korkmayın ve zorluklardan kaçmayın. Çünkü her bir adımımız güzel fırsatları beraberinde getirecek. Özellikle 5 Mart günü Güneş ve Jüpiter kavuşuyor olacağı için yılın en şanslı günlerinden birini deneyimliyor olacağız. 

Neptün ile işbirliği içerisinde olan bu yeniayın aynı zamanda manevi yönü de kuvvetli olacak. Dolayısıyla bize gerçekten önemli olan değerlerimizi, birlik ve sevgiyi hatırlatacaktır. Balık burcunun temsil ettiği evrensel sevginin savaş ortamını hafifletmesini ümit edelim ve evini terk etmek zorunda olanlar, hayatını kaybedenler ve korku dolu olan onca çocuk için dua edelim. 

Bu yazımı mübarek kandil günü yayınlıyorum. Dilerim göğe yükselen tüm dualar sevgi yağmuruna dönüşerek üzerimize yağar ve hem kendi küçük dünyamıza hem de üzerinde yaşadığımız dünyayamıza huzur, sevgi ve barış getirir. 

MEDİKAL ASTROLOJİDE MARS VE İNFLAMASYON

Medikal astrolojide Satürn hastalık göstergesi olarak kabul edilse de, aslında Mars tüm hastalıkların ardında saklanan ana güçtür. Çünkü bildiğimiz tüm hastalıkların ardında inflamasyon bulunmaktadır. 

Bazılarımız için bu kelime yeni olabilir. Bu yüzden ilk önce google amcanın tanımını verelim. İnflamasyon, bağışıklık sisteminin organları enfeksiyondan ve yaralanmadan korumaya çalışması esnasında meydana gelir. İnflamasyonun amacı, vücudun iyileşmeye başlaması için hasarlı dokunun yerini belirlemek ve ekarte etmektir. 

Kısacası inflamasyon iyileşmemizi kolaylaştıran çok önemli bir unsurdur ve bağışıklık sistemimizin doğru çalıştığını gösterir. Lakin bize zarar veren yaşam tarzımız yüzünden bedenimizin birçok farklı yerinde inflamasyon oluşmakta. 

Eğer inflamasyon beyindeyse alzheimer veya depresyondan konuşuruz, eğer kalpteyse kalp sorunlarından bahsederiz, bağırsaktaysa bağırsak sorunlarından kaynaklandığını biliriz. Tansiyon, şeker, tiroid sorunları vs.. Kısacası hastalığımız hangi organımızla ilgiliyse orada uzun zamandır Mars'ın sessiz yardım çığlıkları vardır ama kimse bu çığlıkları duymamıştır. Bu çığlıklara bilim dünyası sessiz inflamasyon adını taktı ve her hastalığın ardındaki ana neden olduğu söyleniyor. Bu o kadar korkunç bir durum ki, beden inflamasyonu fark ettiği anda bağışıklık sisteminin savaşçılarını oraya yığar ve soruna çare kavuşturur. Yalnız bedenin birçok yerinde bu sessiz çığlıklar varsa bu savaşçılar kime nasıl yardım edeceklerine şaşırırlar ve en sonunda hiç kimseye yetemediklerini idrak ederek iyice pes ederler. 

Bu çığlıkları yangına da benzetebiliriz. İnflamasyonun olduğu yer cayır cayır yanar ve bu eğer bedenin sadece bir kısmındaysa problem yoktur çünkü bağışıklık sistemimizin savaşçıları bu yangını kolaylıkla söndürebilir. Ama kronik rahatsızlıklarda olduğu gibi eğer bedenin birçok farklı yerinde bu yangınlar varsa savaşçılar nereye yetişeceklerine şaşırırlar. Az hareket, yanlış beslenme, doğadan uzak olmak ve elektromanyetik alanın içinde yaşamak ve bedende biriken her türlü toksinler ki buna zehirli duygular da dahildir, bu yangınların oluşmasının ardındaki ana sebeplerdir. Bu yangınlar söndürülemediğinde organ ve dokularda bozulmalar meydana gelir ve bağışıklık sisteminin savaşçıları nihayet yanan bölgeye ulaştıklarında organ veya dokuyu tanıyamaz hale gelirler. Tanıyamadıkları için de sorunun o olduğunu düşünerek saldırmaya başlarlar. Ve biz bu saldırıyı otoimmün hastalıklar olarak biliriz. 

Bütün otoimmün hastalıkların ardında kronik inflamasyon vardır ve bu sadece otoimmün hastalıklar için geçerli de değildir. Depresyon veya tükenmişlik sendromu gibi ruhsal şikayetler hem bağırsaklardaki inflamasyonun belirtileridir hem de böbrek üstü bezlerindeki sorunlara işaret ederler. 

Bütün otoimmün hastalıkların ardındaki manevi sebep dışa yönlenmesi gereken agresyonun içte sıkışıp kalmasıdır. Bu yüzden içimizdeki savaşçılar kendi organ, hücre ve dokularına saldırmaya başlarlar. Bunun ardında her zaman vitamin veya mineral değerlerin eksikliği yatmaz. Çocukluktan kalan travmalar da yatabilir. Bunlar yaşanan doğal afetler olabilir, çocukken anne ve babadan ayrılmış olmak olabilir ki bunun için okula başlamak bile yeterli bir sebeptir. 

Travmaların yanında kronik inflamasyona neden olan ana sorun aslında bağırsaklarda başlar. Bağırsaklardaki enfeksiyonlar bütün organları etkilerler. Çölyak, geçirgen bağırsak, gastrit gibi tüm hastalıklar bağırsaktaki inflamasyonun belirtileridir. 

Epstein-barr virüsü, herpes, hepatit, borreliose gibi viral veya bakteriyel hastalıklar da kronik inflamasyonun ardında yatan nedenlerdir. Bağışıklık düştüğü anda bu enfeksiyonlar güç kazanarak insanı zayıf bırakırlar. 

Bunun haricinde ayaklarda yanma hissi de bedende bir inflamasyonun belirtisidir. Özellikle fibromiyalji sessiz inflamasyonun belirtisidir. Bedenimiz her daim bizimle iletişime geçer. Önemli olan bu dili okuyabilmektir. 

Gece 1-3 arasında uyanıyor veya uyuyamıyorsanız karaciğerinize dikkat etmelisiniz. Karaciğerimiz acısını diğer organlarımız gibi belli etmez. Karaciğerin acısını belli etme şekli yorgunluktur. Eğer sürekli kendinizi yorgun hissediyorsanız bilin ki karaciğerinizin acil yardımınıza ihtiyacı var. Karaciğeriniz için yapabileceklerinizin başında vitamin ve mineral takviyelerinizi depolamak bulunuyor. Kendinize kaliteli bir multivitamin içeceği bulmanız gerek. İçinde magnezyumundan çinkosuna kadar hepsi bulunmalı. Bunun haricinde yapmanız gereken şey bitter tadı beslenmenize dahil etmektir. Her yemekten önce bitter bir şeyi damağınız hissetmeli. Bu iki şey karaciğeri kuvvetlendirir. Karaciğer kuvvetlendiğinde detoks süreci kendiliğinden başlar ve bedende inflamasyon yükü azalır. 

İnflamasyon yükünü hafifletmek için yapabileceğimiz birçok şey vardır. Bunlardan biri de kenevir yağıdır. Eskiden kenevirin şifalandıramayacağı hastalık yok diye bilinirdi. Sonra ilaç sektörünün ortaya çıkmasıyla birlikte kenevirin şifalı özelikleri yok edildi ve uyuşturucu olarak damgalandı. Oysa birçok sağlık sorunumuz için çok faydalı bir bitkidir. Umarım ülkemizde tıbbi amaçlı kenevir yetiştiriciliği yaygınlaşır ve yağına daha makul fiyatlarda erişebiliriz. Özellikle inflamasyona çok iyi geldiği için CBD yağını birçok alerjiniz için de kullanabilirsiniz. Kanser, epilepsi, MS, geçirgen bağırsak gibi ağır hastalarda bile bilimsel araştırmalar kenevir yağının etkili olduğunu göstermiştir. 

Sıvıyı kendine enjekte ettirdikten sonra yan etkileri olanlara da kenevir yağı tavsiye ediliyor. Kısacası kenevir aynı zamanda bağışıklığı kuvvetlendirici özelliklere de sahip. 

İnflamasyonu dengeleyen bir diğer şey bedeni ekstrem koşullara alıştırmaktır. Soğuk duşlar hatta buz banyoları veya sıcak saunalar bedeni kısa bir süreliğine strese sokarak koşullara hızlıca adapte olmasını sağlar. Devam eden strese karşı bedeni tekrardan dengeye sokarlar. 

İnflamasyonu dengeleyebilmek için serbest radikallerin ve antioksidanların da büyük bir önemi vardır. Bilim dünyası bedenimizde her gün yaklaşık olarak 15 gr serbest radikalin oluştuğunu söylemekte. Bu serbest radikalleri serseri savaşçılar gibi düşünün. Bu serserilerin bir elektron eksikliği var bu yüzden her yerden bu elektronu çalmaya çalışıyorlar. Eğer karşılarına bir bakteri çıkarsa ne ala, ondan kopararak ölümüne neden oluyorlar. Ama bakteriden önce bedenin hücrelerine denk gelirlerse bu sefer de ondan kopararak bedenin güç kaybına yol açıyorlar. Bu serseri savaşçıları adam eden savaşçılarımız da var. Onların adı da antioksidanlar. Antioksidanları bolca elektrona sahip olan zengin güçlü krallar olarak düşünün. Serseri savaşçılar bu zengin kralları çok seviyorlar çünkü onlardan bedavaya bolca miktarda elektron alabiliyorlar. Bu antioksidanların bir kısmını gıda olarak dıştan alabiliyoruz. Özellikle tıbbi bitkiler bu konuda bize bir hayli yardımcı oluyorlar. Bu arada antioksidanları gıda olarak alabildiğimiz gibi bedenimizin kendisi de antioksidanları yaratma gücüne sahiptir ve bunu belirli enzimlerle yapar. Bu enzimlerden sadece biri 1 saniye içerisinde 30.000 serbest radikali nötr hale getirebilir. Tahmin edebileceğiniz üzere bu gücün oluşabilmesi için beden vitamin ve minerallere ihtiyaç duymaktadır. Eğer bunlar yoksa beden oksidatif strese karşı kendini koruyamaz hale gelir. Glutatyon bu antioksidanlardan biridir ve serbest radikallerin görüldüğü anda onların yanına giderek bir elektron armağan eder. Glutatyonu bedenimizin yaratabilmesi için günde 200-500 mg arasında antioksidan olan C vitamine ihtiyaç duyarız. Bir enfeksiyon söz konusuysa bu miktar günde 1-3 gr kadar çıkarılmalıdır. Omega 3 hücrelerimiz güçlenmesi için çok önemlidir ve görevini yerine getirebilmesi için yardımcı olur. Omega 3 aynı zamanda inflamasyonu dindirme gücüne de sahiptir. Günde 2-4 gr Omega 3 alınmalıdır. Manganez (bakliyatlar, sebzeler vs), çinko (günde 10-20 mg) ve selen (günde birkaç fındık bunun için yeterlidir) bu enzimlerin oluşabilmesi için gerekli olan diğer minerallerdir. 

Bu yazımda biraz karmaşık gibi gözüken inflamasyon konusunu ele alarak Mars'ın bedenimizdeki gücü ve aynı zamanda tahribatı üzerinde birkaç bilgi paylaşmak istedim. Medikal astroloji serimi okuyorsanız neredeyse her yazıda ana kaynağın vitamin, mineraller, sağlıklı beslenme ve egzersize bağlı olduğunu görmüş olmalısınız. Aslında hastalıklardan pek fazla korkmamıza gerek yok. Bu saymış olduğum şeylere ve özellikle de karaciğerimizin sağlığına dikkat edersek, şifası mümkün olmadığı söylenen hastalıklarımızı dahi iyileştirebiliriz. Yeterki Mars gezegenimizin enerjisini doğru kullanabilmeyi öğrenelim. 

16 Şubat 2022 | Aslan burcunda dolunay

Bu dolunay 27 derece Aslan burcunda gerçekleşecek ve bize güzel bir kalp şifası armağan edecek. Zaten gök kubbede Mars ve Venüs kavuşumdalar. İçimizin kıpır kıpır olacağı bir dolunay bu. Özellikle aşk ve ilişkiler alanında güzel gelişmeler yaşanabilir. Hem tutku artabilir, hem ilişkiler ciddiyet kazanabilir.. çünkü işin içerisinde Oğlak burcunda bulunan Plüton da var.

Bu dolunayın ana mesajı: Karanlıktan doğan sevgi! 

Kendini ne kadar seviyorsun, etrafındakilere ne kadar sevgi saçıyorsun? Hayatında sevgiye ne kadar yer açıyorsun? 

Bu 3 soru iki hafta boyunca kalbimizi biraz meşgul edebilir ve aklımızdaki sorulara cevaplar sunabilir. Çünkü kalbimizin mutlu olmasının önünde bazı inançlarımız engel oluşturmakta ve bu dolunay bizi bilinçaltımızın karanlık diyarına davet ederek, bazı şeylerin farkına varmamıza vesile olacak. 

Dolunay haftasında Güneş Balık burcuna geçiş yapacak. Evrensel sevgidir Balık burcu. Sarıp sarmalar insanı ve seni olduğun gibi kabul eder. Koşulsuzca sever. Hepimizin empati yeteneğinin artacağı ve birbirimize karşı daha hoş görülü davranabileceğimiz bir ay var karşımızda. Bu güzel enerjiyi kullanmalı ve kalbimizde sevgiye yer açmalıyız. 

Bu dolunay ve akabindeki 2 haftalık süreç içerisinde en çok kalbinizi önemseyin. Kalbinize giren duyguları veya çıkan hisleri dikkate alın. İçimizdeki küçük çocuğun yaralarını sarma fırsatını veriyor olacak bize dolunay. Hem yaralarımızı sarmalı hem de içimizdeki çocuksu yanımızı gün yüzeyine çıkarıp, doyasıya eğlenebilmesine izin vermeliyiz. Ama bunun için ilk önce Plüton'un imtihanını geçmemiz gerek. Çünkü sevgiyi hissedebilmemizin de hissettirebilmemizin de önündeki en büyük engel beslemekten vazgeçmediğimiz karanlık duygularımızdır. Bu dolunay bunları değiştirme fırsatını veriyor olacak bizlere. 

Bir yandan da Merkür rahat ettiği Kova burcuna tekrardan geçiş yaptı. Zihnimizin çok daha aktif ve aklımızın daha fazla dahice çalışacağı 20 günlük bir sürece girmiş bulunuyoruz. Bu dönem içersinde aklınızda yanacak ampullere değer verin. Bu süreç bilimsel icatların da, dahice olan fikirlerin de daha fazla ön plana çıkmasını sağlayacaktır. Retro Merkür'ün enkazından kurtulduğunuz için iletişimi ve paylaşımı ilgilendiren her türlü konuda önümüz açık. Yeterki farklı olmaktan, değişik şeyleri ortaya atmaktan çekinmeyelim. 

Uzun lafın kısası bu dolunay güzel bir aydınlık getirecek hayatlarımıza ama ilk önce karanlık iç dünyamızda bazı şeyleri dahice çözmemiz gerekecek. 

Umarım bu dolunay bunu başarabilir ve hem kalbimizi sevgiyle, hem de zihnimizi dehalıkla doldururuz. 

MEDİKAL ASTROLOJİDE Ay ve çocuk sağlığı


Medikal astroloji serisi yazılarıma devam ediyorum. En son katıldığım kongre çocuk sağlığı üzerineydi. Her zamanki gibi edindiğim bilgileri bu blog yazında birleştirdim ve sizlerle paylaşıyorum. Gelin birlikte hamilelikten, çocuk sağlığına kadar ufak bir gezintiye çıkalım ve yaptığımız hataların farkına varalım. 

• Doğumla başlayan serüven •

Aslında bebeğimizin sağlığı vajinamızın sağlığıyla başlamaktadır. Doğum öncesinde vajinal ph değer 3.5-4.5 arasında olmalıdır. Doğum süresi boyunca bu değeri ölçerek doğum süreciniz hakkında bilgi edinebilirsiniz. Çünkü bu değerin üstüne çıkılması erken doğumu tetikleyebilir. 

Doğum sonrası bebeğe yapılan K1 vitamini karaciğerde tahribata yol açar ve böylelikle sarılığa davetiye çıkarır. Eğer bu sorunla karşılaşırsanız tahribatı gidermek için bebeğinizin karaciğerini kuvvetlendirmelisiniz. 

Tarım topraklarında mineraller azaldığı için çinko ve selen neredeyse her çocukta eksik çıkmaktadır. Ayrıca B vitaminler grubu ve omega 3'ün büyük bir önemi vardır. Demir eksikliğine de dikkat edilmelidir. A vitamini ve iyot değerleri yerinde olmalıdır. Beslenmesinde başlangıçtan beri bitter tatların bulunmasına değer verilmelidir. Çünkü bu tatlar karaciğer ve safra sağlığı için büyük bir öneme sahiptir. 

Doğumun hastanelerde gerçekleşmesi bebek ve anne üzerinde büyük bir travmaya neden olmakta. Hastanelerdeki beyaz ışıklar, odaya kadının isteği dışında girip çıkanlar, bir çeşit taciz olarak algılanan doktorların kaba hareketleri ve tabiki bebeğin doğar doğmaz anneden uzaklaştırılıp alınması.. Tüm bunlar çocuğun üzerinde de, annede de büyük bir etki bırakan ve sonrasında çeşitli fiziksel veya psikolojik hastalıklara davetiye çıkaran şeylerdir. 

Bu günümüz bakış açısına ters düşse de, aslında doğumun yeri insanın sıcak yuvasıdır. Atalarımız yıllarca bizleri kendi evlerinde doğurdu. Özellikle Guatemala veya Peru gibi hala eski kültür ve geleneklerini ayakta tutan kabilelerdeki doğumlara baktığımızda kadınların doğum sırasında bırakın acı çekmeyi, orgazm olabildiğini görüyoruz. Biz bir şeyi çok yanlış yapıyor olmalıyız ki, doğumu acı ve zorluk hatta ölümle eşdeğer görür olduk. Ve maalesef bu yanlış zihniyetimiz bebeğimize daha ilk doğduğu anda büyük bir zarar veriyor. Çünkü bebek 9 ay boyunca annesinin varlığına alışır. Annesini her isteğini karşılayan bir tanrıça gibi görür. 9 ay boyunca su elementinde, cennet gibi bir yerde yaşar. Bir bebek için doğum cennetten ayrılış anlamına geldiği için ölüm gibi bir şeydir. Bu cennetten kopuş hali hastane ortamında beyaz ışıkların altında bebek için tam bir cehennem ortamına dönüşür. Tüm bu dehşet verici süreci bebek ve anne için daha iyi bir hale getirebilmenin en güzel yolu suda doğumdur. Hem anneyi hafifleten hem de bebeğe alışkın olduğu ortamı hatırlatan su doğumu, tüm süreci kolaylaştırmaktadır. Bunun haricinde bebek rahimden ayrılır ayrılmaz hemen anneye verilmeli ve kordon bağı uzun bir müddet boyunca kesilmemelidir. 

• Anne sütü ve uyku düzeni •

Eski topluluklara baktığımızda çocuklarını 6-7 yaşına kadar emzirdiklerini görürüz. Anne sütü o kadar değerli ve şifalı bir gıdadır ki, bir çocuk ne kadar çok emerse bağışıklığı o kadar kuvvetli olmaktadır. Ama anne sütü sadece fiziksel sağlığı kuvvetlendirmez aynı zamanda çocuğun sağlıklı uyuyabilmesini sağlar. Özellikle akşama doğru anne sütündeki melatonin oranı artmaktadır. Ama anne sürekli telefon veya tablete bakıyor ve mavi ışığa maruz kalıyorsa kendi melatonin oranı az olacağı için anne sütüyle bebeğe geçemez ve böylelikle bebek de gece uyumamaya başlar. Uyku sıkıntısı yaşanıyorsa küçük bir lavanta kesesi bebeğin beşiğine asılabilir. Ayrıca bebeğin iyi uyuyabilmesi için gece sütüyle emzirilmelidir. Akşama doğru bebeğe ılık bir duş aldırmak da uykuya dalmasını kolaylaştırabilir. Bebekte yine de bir uyku düzensizliği devam ediyorsa mineral ve vitamin değerleri kontrol edilmelidir. Bu arada bebeklerin ilk yıllarda gece birkaç kere uyanmaları çok normaldir. Ve ilk yıllarda anne ve babanın sıcaklığına ihtiyaç duyarlar. Ayrı odada uyuyan ve tek başına bırakılan çocuklarda stres düzeyinin inanılmaz oranlara çıktığı kanıtlanmıştır. Bebek uyuyabilmek için annenin kokusuna ihtiyaç duyar. Bu yüzden modern dünya her ne kadar bağımsızlığı övse de, bu anneye muhtaç olan bir çocuk için geçerli değildir. Dolayısıyla ilk yıllarda yavrunuzla birlikte uyumaktan çekinmeyin, hatta bunu sağlıklı bir birey yetiştirmek istiyorsanız, önemseyin. Uyku sorunları yine de devam ediyorsa B grubu vitaminleri ve D vitamini düzeyi kontrol edilmelidir. 

• Çocukluk dönemi travmaları •

Uyku düzensizliğine yol açan ana etkenlerden biri mineral ve vitamin eksiklikleridir ve bunlar anne ve çocuğun beslenmesiyle ilgili olduğu kadar duygusal durumla da ilgilidir. Bebekken çok ağlayan ve yalnız bırakılan çocuklar hayata karşı güvensizlik geliştirirler. Bir bebek ihtiyaç duyduğu anda annesi ağlama sesini duymasına rağmen yanına gelmiyorsa 'bu yaşamda kimse benim ihtiyaçlarımı karşılamıyor, ben yalnızım ve değersizim' inancının bilinçaltına yerleşmesine neden olur. Bedenimiz %70 sudan oluştuğu için ve su taşıyıcı olduğu için bu inanç bedenin organlarına, hücrelerine ve meridiyenlere yerleşir ve mineral vitamin eksikliklerine yol açar. Yani sağlıklı bir beslenme çoğu zaman yeterli değildir. Çünkü çocukluk döneminde yaşanan travmatik deneyimler çocuğun sağlıklı beslenmesine rağmen mineral ve vitamin eksikliklerine neden olarak çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirebilir. 

Olay sadece bununla da kalmaz. Çocuk büyüdükçe bu negatif duygularını ona unutturacak bir şey keşfeder: Şekeri! 

İşte bu yüzden obezite sayılarında büyük artış gözlemliyoruz. Atalarımız geniş ailelere sahipti. Çocuk ağladığında anne yetişemiyorsa diğer kardeşler veya ananne babanneler, olmadı teyzeler veya komşular yetişirdi. Çocuk duygusal olarak hiçbir zaman için aç kalmaz ve daima yakınlıkla beslenirdi. Oysa şimdi çalışan anne babaların çocukları bu yakınlıktan yoksun büyümekte. Bu yüzden de bu yoksunluklarını şekerle gidermeye çalışıyorlar 

• Şeker bağımlılığı •

Fareler üzerinde yapılan bir deneyle şekerin kokain bağımlılığıyla eşdeğer olduğu anlaşıldı. O kadar fazla şeker tüketen bir insanlık haline geldik ki, artık şeker bağımlılığına sahibiz. Hatta eroin bağımlıları eroini şekerden daha kolay bırakabildiklerini söylemekteler. 

Hamilelik döneminde tüketilen şeker miktarının çocuğumuz için zehir olduğunu bilmemiz gerek. Küçük yaşta diyabeti olan çocuklar artmakta. 3-4 yaşlarındaki çocukların bile karaciğerlerinde yağlanma gözüküyor. Tüm bunların ardında şeker laneti var. Çocuklarımızın yiyebileceği tek şeker meyve veya bal olmalıdır. Bunun haricindeki şeyler, doğal pancar şekeri bile olsa çocuklarımız için büyük bir tehlike oluşturur. Bu tehlikenin vahim sonuçlarıyla uğraşmak istemiyorsak, daha hamile bile kalmadan önce kendi şeker tüketimimizi azaltmalıyız. 

Özetle bir canı dünyaya getirmek istiyorsak, ilk önce kendimize çeki düzen vermemiz ve bu serüvene kendimizi hazır hissetmemiz gerek. Herkes çocuk sahibi olabilir ama herkes sağlıklı çocuklar yetiştiremez. Maalesef bu hafife alınsa da, hiçbir zaman için bir bebek sapık, zalim veya psikopat olarak doğmaz. Anne babanın ve bebeğin çevresindeki insanlar onu bu hale getirir. Bu yüzden toplum sağlığı için bilinçli olmalı ve çocuklarımızın ruhsal, psikolojik, mental ve fiziksel sağlıklarına büyük değer vermeliyiz. 

MEDİKAL ASTROLOJİDE Venüs & kadın sağlığı

Bu haftanın kongre teması kadın sağlığı üzerineydi. Uzmanlardan öğrendiklerimi küçük başlıklar altında toplayıp, bu yazımda paylaşmak istedim. 

Aslında kadın olduğumuz için çok şanslıyız. Çünkü adet döngümüz sayesinde her ay arınmaktayız. Oysa toplumun yanlış değer yargıları yüzünden ay halimizi pek sevmemeyi hatta iğrenmeyi öğreniriz. Ama adet döngümüz o kadar mucizevidir ki, bize her ay bedenimizde olup biten her şey hakkında bilgi verir. Duygusal durumumuzdan, organlarımızın sağlığına kadar her şeyi adet döngümüzden okuyabiliriz. O halde gelin birlikte venüsyen bir diyara dalıp, yaptığımız yanlışları öğrenerek, sağlığımızı geri kazanmanın yollarını keşfedelim. 

• Yağ - düşman mı yoksa dost mu? 

Her kadın zayıf ve güzel olmak ister ama sağlıklı hormonlar için sağlıklı yağlara ihtiyacımız vardır. Özellikle kolesterol yeteri kadar yoksa hormonlardan kaynaklı olarak adet düzensizliği oluşmaya başlar. En son raddede artık regl olunamaya başlanır ve bu birçok farklı sağlık sorununa davetiye çıkarır. Bu yüzden sağlıklı yağlara çok büyük önem verilmelidir. Sağlıklı yağdan kasıt da trans yağlar değil, tam tersine saf zeytinyağı, sade yağ ve omega 3 gibi bedenin ihtiyaç duyduğu yağlardır. Kolesterolü düşüren ilaçları kullanmadan önce hormon dengenizi göz önünde bulundurun. Çünkü erkeklere kolesterol düşürücü haplar verildikten sonra iktidarsızlık sorunu yaşadıkları görülmüştür ve aynı durum kadının libidosu için de geçerlidir. Özetle kolesterol ne kadar kötülense de, Canan Karatay bu konuda çok haklı. Sağlıklı bir kadın bedeni için sağlıklı yağları tüketmeye mecburuz. 

Yağlarla birlikte kadın sağlığı için B6 vitamini, çinko, selen ve demir gibi mineral ve vitamin değerleri kontrol edilmeli ve gerekirse takviye alınmalıdır. Çinko hormonel olarak o kadar önemlidir ki, sperm üretemeyen erkeklerin bile sağlıklı sperm sayısında artış olduğunu bilimsel çalışmalar göstermiştir. 

• Kozmetik - güzellik mi hastalık mı? 

Bilimsel deneyler modern bir kadının sabah uyandıktan sonra işe hazırlanana dek en az 150 zararlı maddeyi yüzüne veya bedenine sürdüğünü ve tüm bunların idrarda toksin oranını 900 kat artırdığını göstermiştir. Özellikle kozmetik ve temizlik ürünlerinde bulunan fitalatlar sağlık için çok zararlıdır. Sağlığınızı korumak istiyorsanız kullandığınız makyaj malzemelerini, parfüm, krem, yüz temizleme jelleri ve deodorantları doğal olanlarla değiştirmelisiniz. Kadının en güzel hali duru ve saf halidir. İpek bir yüz kesesi, sağlıklı baz ve uçucu yağlardan oluşan bir yüz serumu ve bir gül suyu kozmetik ürünü olarak yeterlidir. Bu 3 şey yüzünüzün temizliği ve güzelliği için ihtiyaç duyduğunuz tek şeyler, gerisi ise sizin için zarar. 

• Doğum kontrol haplarının yan etkilerinden haberiniz var mı? 

Bunu doktorların küçücükün genç kızlara hala nasıl verebildiklerini aklım almıyor. Doğum kontrol hapları bütün hormonel süreci durdurur ve onun yerine sahte hormonları devreye sokar. Bu süreci eski haline döndürmek doğum kontrol hapı bırakıldıktan sonra bile en az 2 yıl sürmektedir. Östrojen kemik sağlığı için çok önemlidir. Güzel bir cilt, kuvvetli saçlar, sağlam tırnaklar tüm bunlar östrojene bağlıdır. Progesteron ise inflamasyon ve beyin sağlığımız için büyük bir değere sahiptir. O olmazsa huzurumuz olmaz. Bedenimizin doğal olarak ürettiği bu hormonları devre dışı bırakıp, sahtelerine yönelmemiz sadece bizi değil, tüm çevremizi ve diğer insanları da hasta etmektedir çünkü kullanılan doğum kontrol haplarının içindeki östrojen suya karışarak içme sularını dahi kirletmekte. Özellikle evinizde filtre su kullanıyorsanız yapay östrojenli su içtiğinizden emin olabilirsiniz. Ayrıca doğum kontrol hapları doğru erkeği seçme konusundaki bilgeliği yok eden bir etkendir. Genelde hap kullanımı bırakıldığında erkek seçimi de değişmektedir. 

Araştırmalar doğum kontrol haplarının bağırsaklarımızı antibiyotiklerden daha fazla bozduğunu göstermiştir. Doğum kontrol haplarının yan etkilerinden bahsetmek istesem olayı kansere kadar bağlayabilirim. Bu yüzden kısa keserek lütfen ASLA doğum kontrol hapını küçük çocuklarınıza vermeyin. Korunmanın bin bir farklı yolu varken bedenimize bu ihaneti yapmak zorunda değiliz. 

• Hormonel düzensizliğin ardındaki asıl etki nedir?

Hormonel sorunlar yaşanmaya başlandıysa asıl sorun daima sinir sistemindedir. Bu yüzden hormonel denge sağlanmak isteniyorsa ilk önce sinir sistemine bakılmalıdır. Sinir sistemi ve özellikle de beyin bağırsaklarla yakın bir bağ içerisinde olduğu için bağırsak florasının bozulması hormonel problemlerin temelinde yer alır. Çünkü bağırsaklarımızda üretilen seratonin zararlı bakteri artışı yüzünden salgılanamamaya başlarsa beyin bazı fonksiyonlarını yerine getirmekte zorlanır. Bu böbrek üstü bezlerini ve tiroidi zayıf bırakır. Bu yüzden hormonel sorunları gidermek için tiroid ve böbrek üstü bezlerini kuvvetlendirmek gerekir. Bunun için de en önemli olan iki unsur D vitamini ve demir eksikliklerini gidermektir. Eğer böbrek üstü bezlerinde bir sorun varsa salgılanan progesteron hormonu ihtiyaç duyulan kortizol yüzünden kortizola çevrilir. İşte bu da adet döngüsünde aksamaların oluşmasına neden olur ve erken menopozu tetikleyebilir. 

Östrojen ve progesteron dengesi sağlıklı olmamız için önemli olan bir diğer unsurdur. Genellikle yaşam tarzımızdan kaynaklı olarak fazla östrojen ve daha az progesteron yüzünden sorun yaşarız. Progesteronun fazla olduğu tek durum hamilelik döneminde mide bulantısı yaşandığı zamandır.  Onun haricinde genellikle hep östrojen fazladır. Bu da adet sancıların fazla olmasına davetiye çıkarabilir. Fazla östrojen bedende fazla bakırın biriktiğinin göstergesi olabilir. Fazla bakır da çinko eksikliğini beraberinde getirecektir. Bu yüzden şiddetli adet sancıları olanların ilk önce çinko seviyelerini kontrol etmeleri gerekir. 

Bedende fazla östrojenin olması toksinlerin birikimine de bağlı olabilir. Hücreler toksinler yüzünden ihtiyaç duydukları minerallere erişemiyor olabilir. Bu da zaman içerisinde kanser hücrelerinin oluşumunu tetikleyebilir. Hormonlara bağlı olarak gelişen göğüs kanserinin ardında çoğunlukla karaciğerin toksinleri bedenden atamamış olması yatar ve çaresi güzel bir detokstur. Bu yüzden kanser teşhislerinden korkmayın. Bu sadece bedeninizin sizinle kurduğu kuvvetli bir iletişim. Onun yardım çağrısına kulak vererek kanser hücrelerinizi yok edebilirsiniz. 

Adet kanamasının fazla olması da bedendeki zehirlerin fazla olduğunun bir göstergesidir. Beden kendisini fazla kan aracılığıyla temizlemek ister. Bu gibi durumda adet kanamasını azaltacak ilaçlar kullanmak yerine karaciğer ve diğer organları toksinlerden arındırmak gerekir. Bu arada 5 günlük bir kanama normaldir ama bu 10 güne kadar çıkıyorsa ve her saat başı ped değiştirmeyi gerektiriyorsa çok fazla kan kaybediliyor demektir ve ardındaki etken araştırılarak, güzel bir toksinlerden arınma detoksu yapılmalıdır. 

Eğer adet kanaması az ise o zaman yağ düzeyi kontrol edilmeli ve daha sağlıklı yağların tüketilmesiyle birlikte rahmi sıcaklaştıran gıdalar yenmelidir. 

Kısacası adet düzensizliği veya adet ağrıları normal değildir ve daima hormonel bir sorunla baş gösterse de, aslında kökeni sinir sistemindedir ve arınmayla birlikte vitamin ve mineral takviyeleri gerektirir. 

• Özetle ne yapmalıyım? 

Özetle ilk önce arınmakla başlayın. Kozmetik ürünlerinizi azaltın. Sonra ilişkilerinize yönelin ve size zehirli dugular aşılayın herkesi hayatınızdan uzaklaştırın. Sonra yediklerinize ve uykunuza dikkat edin. Yumurtlama döneminde kendinizi çok enerjik hissederken, yumurtlama sonrası daha fazla dinlenmeye ve uykuya ihtiyacınız olduğunu hissedin ve buna izin verin. Bu süreç içerisinde asosyal olmaya hakkınız var. Bu yüzden daha fazla kendinizle zaman geçirin. Yürüyüşler yapın, temiz hava alın ve arınmaya konsantre olun. Kalbinizi ve rahminizi boşaltın. 

Her şeyin arkasında manevi bir sebep vardır. Adet sancısı çeken kadınların öz sevgi ve öz değer konusunda yaşadıkları sıkıntıları vardır. İlk önce kendinizi, rahminizi ve sizi arındıran o güzel kanınızı sevmeyi öğrenmelisiniz. Kadın hastalıklarının en büyük şifası sevgidir. Bu yüzden kalbinizde sevgi için kocaman bir yer açın ve o yeri bir başkasının doldurmasını beklemeyin çünkü bu görev size ait.