MEDİKAL ASTROLOJİDE Ay ve çocuk sağlığı

Şubat 12, 2022


Medikal astroloji serisi yazılarıma devam ediyorum. En son katıldığım kongre çocuk sağlığı üzerineydi. Her zamanki gibi edindiğim bilgileri bu blog yazında birleştirdim ve sizlerle paylaşıyorum. Gelin birlikte hamilelikten, çocuk sağlığına kadar ufak bir gezintiye çıkalım ve yaptığımız hataların farkına varalım. 

• Doğumla başlayan serüven •

Aslında bebeğimizin sağlığı vajinamızın sağlığıyla başlamaktadır. Doğum öncesinde vajinal ph değer 3.5-4.5 arasında olmalıdır. Doğum süresi boyunca bu değeri ölçerek doğum süreciniz hakkında bilgi edinebilirsiniz. Çünkü bu değerin üstüne çıkılması erken doğumu tetikleyebilir. 

Doğum sonrası bebeğe yapılan K1 vitamini karaciğerde tahribata yol açar ve böylelikle sarılığa davetiye çıkarır. Eğer bu sorunla karşılaşırsanız tahribatı gidermek için bebeğinizin karaciğerini kuvvetlendirmelisiniz. 

Tarım topraklarında mineraller azaldığı için çinko ve selen neredeyse her çocukta eksik çıkmaktadır. Ayrıca B vitaminler grubu ve omega 3'ün büyük bir önemi vardır. Demir eksikliğine de dikkat edilmelidir. A vitamini ve iyot değerleri yerinde olmalıdır. Beslenmesinde başlangıçtan beri bitter tatların bulunmasına değer verilmelidir. Çünkü bu tatlar karaciğer ve safra sağlığı için büyük bir öneme sahiptir. 

Doğumun hastanelerde gerçekleşmesi bebek ve anne üzerinde büyük bir travmaya neden olmakta. Hastanelerdeki beyaz ışıklar, odaya kadının isteği dışında girip çıkanlar, bir çeşit taciz olarak algılanan doktorların kaba hareketleri ve tabiki bebeğin doğar doğmaz anneden uzaklaştırılıp alınması.. Tüm bunlar çocuğun üzerinde de, annede de büyük bir etki bırakan ve sonrasında çeşitli fiziksel veya psikolojik hastalıklara davetiye çıkaran şeylerdir. 

Bu günümüz bakış açısına ters düşse de, aslında doğumun yeri insanın sıcak yuvasıdır. Atalarımız yıllarca bizleri kendi evlerinde doğurdu. Özellikle Guatemala veya Peru gibi hala eski kültür ve geleneklerini ayakta tutan kabilelerdeki doğumlara baktığımızda kadınların doğum sırasında bırakın acı çekmeyi, orgazm olabildiğini görüyoruz. Biz bir şeyi çok yanlış yapıyor olmalıyız ki, doğumu acı ve zorluk hatta ölümle eşdeğer görür olduk. Ve maalesef bu yanlış zihniyetimiz bebeğimize daha ilk doğduğu anda büyük bir zarar veriyor. Çünkü bebek 9 ay boyunca annesinin varlığına alışır. Annesini her isteğini karşılayan bir tanrıça gibi görür. 9 ay boyunca su elementinde, cennet gibi bir yerde yaşar. Bir bebek için doğum cennetten ayrılış anlamına geldiği için ölüm gibi bir şeydir. Bu cennetten kopuş hali hastane ortamında beyaz ışıkların altında bebek için tam bir cehennem ortamına dönüşür. Tüm bu dehşet verici süreci bebek ve anne için daha iyi bir hale getirebilmenin en güzel yolu suda doğumdur. Hem anneyi hafifleten hem de bebeğe alışkın olduğu ortamı hatırlatan su doğumu, tüm süreci kolaylaştırmaktadır. Bunun haricinde bebek rahimden ayrılır ayrılmaz hemen anneye verilmeli ve kordon bağı uzun bir müddet boyunca kesilmemelidir. 

• Anne sütü ve uyku düzeni •

Eski topluluklara baktığımızda çocuklarını 6-7 yaşına kadar emzirdiklerini görürüz. Anne sütü o kadar değerli ve şifalı bir gıdadır ki, bir çocuk ne kadar çok emerse bağışıklığı o kadar kuvvetli olmaktadır. Ama anne sütü sadece fiziksel sağlığı kuvvetlendirmez aynı zamanda çocuğun sağlıklı uyuyabilmesini sağlar. Özellikle akşama doğru anne sütündeki melatonin oranı artmaktadır. Ama anne sürekli telefon veya tablete bakıyor ve mavi ışığa maruz kalıyorsa kendi melatonin oranı az olacağı için anne sütüyle bebeğe geçemez ve böylelikle bebek de gece uyumamaya başlar. Uyku sıkıntısı yaşanıyorsa küçük bir lavanta kesesi bebeğin beşiğine asılabilir. Ayrıca bebeğin iyi uyuyabilmesi için gece sütüyle emzirilmelidir. Akşama doğru bebeğe ılık bir duş aldırmak da uykuya dalmasını kolaylaştırabilir. Bebekte yine de bir uyku düzensizliği devam ediyorsa mineral ve vitamin değerleri kontrol edilmelidir. Bu arada bebeklerin ilk yıllarda gece birkaç kere uyanmaları çok normaldir. Ve ilk yıllarda anne ve babanın sıcaklığına ihtiyaç duyarlar. Ayrı odada uyuyan ve tek başına bırakılan çocuklarda stres düzeyinin inanılmaz oranlara çıktığı kanıtlanmıştır. Bebek uyuyabilmek için annenin kokusuna ihtiyaç duyar. Bu yüzden modern dünya her ne kadar bağımsızlığı övse de, bu anneye muhtaç olan bir çocuk için geçerli değildir. Dolayısıyla ilk yıllarda yavrunuzla birlikte uyumaktan çekinmeyin, hatta bunu sağlıklı bir birey yetiştirmek istiyorsanız, önemseyin. Uyku sorunları yine de devam ediyorsa B grubu vitaminleri ve D vitamini düzeyi kontrol edilmelidir. 

• Çocukluk dönemi travmaları •

Uyku düzensizliğine yol açan ana etkenlerden biri mineral ve vitamin eksiklikleridir ve bunlar anne ve çocuğun beslenmesiyle ilgili olduğu kadar duygusal durumla da ilgilidir. Bebekken çok ağlayan ve yalnız bırakılan çocuklar hayata karşı güvensizlik geliştirirler. Bir bebek ihtiyaç duyduğu anda annesi ağlama sesini duymasına rağmen yanına gelmiyorsa 'bu yaşamda kimse benim ihtiyaçlarımı karşılamıyor, ben yalnızım ve değersizim' inancının bilinçaltına yerleşmesine neden olur. Bedenimiz %70 sudan oluştuğu için ve su taşıyıcı olduğu için bu inanç bedenin organlarına, hücrelerine ve meridiyenlere yerleşir ve mineral vitamin eksikliklerine yol açar. Yani sağlıklı bir beslenme çoğu zaman yeterli değildir. Çünkü çocukluk döneminde yaşanan travmatik deneyimler çocuğun sağlıklı beslenmesine rağmen mineral ve vitamin eksikliklerine neden olarak çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirebilir. 

Olay sadece bununla da kalmaz. Çocuk büyüdükçe bu negatif duygularını ona unutturacak bir şey keşfeder: Şekeri! 

İşte bu yüzden obezite sayılarında büyük artış gözlemliyoruz. Atalarımız geniş ailelere sahipti. Çocuk ağladığında anne yetişemiyorsa diğer kardeşler veya ananne babanneler, olmadı teyzeler veya komşular yetişirdi. Çocuk duygusal olarak hiçbir zaman için aç kalmaz ve daima yakınlıkla beslenirdi. Oysa şimdi çalışan anne babaların çocukları bu yakınlıktan yoksun büyümekte. Bu yüzden de bu yoksunluklarını şekerle gidermeye çalışıyorlar 

• Şeker bağımlılığı •

Fareler üzerinde yapılan bir deneyle şekerin kokain bağımlılığıyla eşdeğer olduğu anlaşıldı. O kadar fazla şeker tüketen bir insanlık haline geldik ki, artık şeker bağımlılığına sahibiz. Hatta eroin bağımlıları eroini şekerden daha kolay bırakabildiklerini söylemekteler. 

Hamilelik döneminde tüketilen şeker miktarının çocuğumuz için zehir olduğunu bilmemiz gerek. Küçük yaşta diyabeti olan çocuklar artmakta. 3-4 yaşlarındaki çocukların bile karaciğerlerinde yağlanma gözüküyor. Tüm bunların ardında şeker laneti var. Çocuklarımızın yiyebileceği tek şeker meyve veya bal olmalıdır. Bunun haricindeki şeyler, doğal pancar şekeri bile olsa çocuklarımız için büyük bir tehlike oluşturur. Bu tehlikenin vahim sonuçlarıyla uğraşmak istemiyorsak, daha hamile bile kalmadan önce kendi şeker tüketimimizi azaltmalıyız. 

Özetle bir canı dünyaya getirmek istiyorsak, ilk önce kendimize çeki düzen vermemiz ve bu serüvene kendimizi hazır hissetmemiz gerek. Herkes çocuk sahibi olabilir ama herkes sağlıklı çocuklar yetiştiremez. Maalesef bu hafife alınsa da, hiçbir zaman için bir bebek sapık, zalim veya psikopat olarak doğmaz. Anne babanın ve bebeğin çevresindeki insanlar onu bu hale getirir. Bu yüzden toplum sağlığı için bilinçli olmalı ve çocuklarımızın ruhsal, psikolojik, mental ve fiziksel sağlıklarına büyük değer vermeliyiz. 

You Might Also Like

1 yorum

MEDİKAL ASTROLOJİDE Ay ve çocuk sağlığı


Medikal astroloji serisi yazılarıma devam ediyorum. En son katıldığım kongre çocuk sağlığı üzerineydi. Her zamanki gibi edindiğim bilgileri bu blog yazında birleştirdim ve sizlerle paylaşıyorum. Gelin birlikte hamilelikten, çocuk sağlığına kadar ufak bir gezintiye çıkalım ve yaptığımız hataların farkına varalım. 

• Doğumla başlayan serüven •

Aslında bebeğimizin sağlığı vajinamızın sağlığıyla başlamaktadır. Doğum öncesinde vajinal ph değer 3.5-4.5 arasında olmalıdır. Doğum süresi boyunca bu değeri ölçerek doğum süreciniz hakkında bilgi edinebilirsiniz. Çünkü bu değerin üstüne çıkılması erken doğumu tetikleyebilir. 

Doğum sonrası bebeğe yapılan K1 vitamini karaciğerde tahribata yol açar ve böylelikle sarılığa davetiye çıkarır. Eğer bu sorunla karşılaşırsanız tahribatı gidermek için bebeğinizin karaciğerini kuvvetlendirmelisiniz. 

Tarım topraklarında mineraller azaldığı için çinko ve selen neredeyse her çocukta eksik çıkmaktadır. Ayrıca B vitaminler grubu ve omega 3'ün büyük bir önemi vardır. Demir eksikliğine de dikkat edilmelidir. A vitamini ve iyot değerleri yerinde olmalıdır. Beslenmesinde başlangıçtan beri bitter tatların bulunmasına değer verilmelidir. Çünkü bu tatlar karaciğer ve safra sağlığı için büyük bir öneme sahiptir. 

Doğumun hastanelerde gerçekleşmesi bebek ve anne üzerinde büyük bir travmaya neden olmakta. Hastanelerdeki beyaz ışıklar, odaya kadının isteği dışında girip çıkanlar, bir çeşit taciz olarak algılanan doktorların kaba hareketleri ve tabiki bebeğin doğar doğmaz anneden uzaklaştırılıp alınması.. Tüm bunlar çocuğun üzerinde de, annede de büyük bir etki bırakan ve sonrasında çeşitli fiziksel veya psikolojik hastalıklara davetiye çıkaran şeylerdir. 

Bu günümüz bakış açısına ters düşse de, aslında doğumun yeri insanın sıcak yuvasıdır. Atalarımız yıllarca bizleri kendi evlerinde doğurdu. Özellikle Guatemala veya Peru gibi hala eski kültür ve geleneklerini ayakta tutan kabilelerdeki doğumlara baktığımızda kadınların doğum sırasında bırakın acı çekmeyi, orgazm olabildiğini görüyoruz. Biz bir şeyi çok yanlış yapıyor olmalıyız ki, doğumu acı ve zorluk hatta ölümle eşdeğer görür olduk. Ve maalesef bu yanlış zihniyetimiz bebeğimize daha ilk doğduğu anda büyük bir zarar veriyor. Çünkü bebek 9 ay boyunca annesinin varlığına alışır. Annesini her isteğini karşılayan bir tanrıça gibi görür. 9 ay boyunca su elementinde, cennet gibi bir yerde yaşar. Bir bebek için doğum cennetten ayrılış anlamına geldiği için ölüm gibi bir şeydir. Bu cennetten kopuş hali hastane ortamında beyaz ışıkların altında bebek için tam bir cehennem ortamına dönüşür. Tüm bu dehşet verici süreci bebek ve anne için daha iyi bir hale getirebilmenin en güzel yolu suda doğumdur. Hem anneyi hafifleten hem de bebeğe alışkın olduğu ortamı hatırlatan su doğumu, tüm süreci kolaylaştırmaktadır. Bunun haricinde bebek rahimden ayrılır ayrılmaz hemen anneye verilmeli ve kordon bağı uzun bir müddet boyunca kesilmemelidir. 

• Anne sütü ve uyku düzeni •

Eski topluluklara baktığımızda çocuklarını 6-7 yaşına kadar emzirdiklerini görürüz. Anne sütü o kadar değerli ve şifalı bir gıdadır ki, bir çocuk ne kadar çok emerse bağışıklığı o kadar kuvvetli olmaktadır. Ama anne sütü sadece fiziksel sağlığı kuvvetlendirmez aynı zamanda çocuğun sağlıklı uyuyabilmesini sağlar. Özellikle akşama doğru anne sütündeki melatonin oranı artmaktadır. Ama anne sürekli telefon veya tablete bakıyor ve mavi ışığa maruz kalıyorsa kendi melatonin oranı az olacağı için anne sütüyle bebeğe geçemez ve böylelikle bebek de gece uyumamaya başlar. Uyku sıkıntısı yaşanıyorsa küçük bir lavanta kesesi bebeğin beşiğine asılabilir. Ayrıca bebeğin iyi uyuyabilmesi için gece sütüyle emzirilmelidir. Akşama doğru bebeğe ılık bir duş aldırmak da uykuya dalmasını kolaylaştırabilir. Bebekte yine de bir uyku düzensizliği devam ediyorsa mineral ve vitamin değerleri kontrol edilmelidir. Bu arada bebeklerin ilk yıllarda gece birkaç kere uyanmaları çok normaldir. Ve ilk yıllarda anne ve babanın sıcaklığına ihtiyaç duyarlar. Ayrı odada uyuyan ve tek başına bırakılan çocuklarda stres düzeyinin inanılmaz oranlara çıktığı kanıtlanmıştır. Bebek uyuyabilmek için annenin kokusuna ihtiyaç duyar. Bu yüzden modern dünya her ne kadar bağımsızlığı övse de, bu anneye muhtaç olan bir çocuk için geçerli değildir. Dolayısıyla ilk yıllarda yavrunuzla birlikte uyumaktan çekinmeyin, hatta bunu sağlıklı bir birey yetiştirmek istiyorsanız, önemseyin. Uyku sorunları yine de devam ediyorsa B grubu vitaminleri ve D vitamini düzeyi kontrol edilmelidir. 

• Çocukluk dönemi travmaları •

Uyku düzensizliğine yol açan ana etkenlerden biri mineral ve vitamin eksiklikleridir ve bunlar anne ve çocuğun beslenmesiyle ilgili olduğu kadar duygusal durumla da ilgilidir. Bebekken çok ağlayan ve yalnız bırakılan çocuklar hayata karşı güvensizlik geliştirirler. Bir bebek ihtiyaç duyduğu anda annesi ağlama sesini duymasına rağmen yanına gelmiyorsa 'bu yaşamda kimse benim ihtiyaçlarımı karşılamıyor, ben yalnızım ve değersizim' inancının bilinçaltına yerleşmesine neden olur. Bedenimiz %70 sudan oluştuğu için ve su taşıyıcı olduğu için bu inanç bedenin organlarına, hücrelerine ve meridiyenlere yerleşir ve mineral vitamin eksikliklerine yol açar. Yani sağlıklı bir beslenme çoğu zaman yeterli değildir. Çünkü çocukluk döneminde yaşanan travmatik deneyimler çocuğun sağlıklı beslenmesine rağmen mineral ve vitamin eksikliklerine neden olarak çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirebilir. 

Olay sadece bununla da kalmaz. Çocuk büyüdükçe bu negatif duygularını ona unutturacak bir şey keşfeder: Şekeri! 

İşte bu yüzden obezite sayılarında büyük artış gözlemliyoruz. Atalarımız geniş ailelere sahipti. Çocuk ağladığında anne yetişemiyorsa diğer kardeşler veya ananne babanneler, olmadı teyzeler veya komşular yetişirdi. Çocuk duygusal olarak hiçbir zaman için aç kalmaz ve daima yakınlıkla beslenirdi. Oysa şimdi çalışan anne babaların çocukları bu yakınlıktan yoksun büyümekte. Bu yüzden de bu yoksunluklarını şekerle gidermeye çalışıyorlar 

• Şeker bağımlılığı •

Fareler üzerinde yapılan bir deneyle şekerin kokain bağımlılığıyla eşdeğer olduğu anlaşıldı. O kadar fazla şeker tüketen bir insanlık haline geldik ki, artık şeker bağımlılığına sahibiz. Hatta eroin bağımlıları eroini şekerden daha kolay bırakabildiklerini söylemekteler. 

Hamilelik döneminde tüketilen şeker miktarının çocuğumuz için zehir olduğunu bilmemiz gerek. Küçük yaşta diyabeti olan çocuklar artmakta. 3-4 yaşlarındaki çocukların bile karaciğerlerinde yağlanma gözüküyor. Tüm bunların ardında şeker laneti var. Çocuklarımızın yiyebileceği tek şeker meyve veya bal olmalıdır. Bunun haricindeki şeyler, doğal pancar şekeri bile olsa çocuklarımız için büyük bir tehlike oluşturur. Bu tehlikenin vahim sonuçlarıyla uğraşmak istemiyorsak, daha hamile bile kalmadan önce kendi şeker tüketimimizi azaltmalıyız. 

Özetle bir canı dünyaya getirmek istiyorsak, ilk önce kendimize çeki düzen vermemiz ve bu serüvene kendimizi hazır hissetmemiz gerek. Herkes çocuk sahibi olabilir ama herkes sağlıklı çocuklar yetiştiremez. Maalesef bu hafife alınsa da, hiçbir zaman için bir bebek sapık, zalim veya psikopat olarak doğmaz. Anne babanın ve bebeğin çevresindeki insanlar onu bu hale getirir. Bu yüzden toplum sağlığı için bilinçli olmalı ve çocuklarımızın ruhsal, psikolojik, mental ve fiziksel sağlıklarına büyük değer vermeliyiz.