29 HAZİRAN 2022 | YENGEÇ BURCUNDA YENİAY

  • Share

TOKAT ÜSTÜNE TOKAT | SATÜRN DÖNÜŞÜNÜ DENEYİMLEMEK

  • Share

MEDİKAL ASTROLOJİDE KLOR DİOKSİT & BİLMEMİZ GEREKENLER

  • Share

14 HAZİRAN 2022 | YAY BURCUNDA DOLUNAY

  • Share

29 HAZİRAN 2022 | YENGEÇ BURCUNDA YENİAY

 

7 derece yengeç burcunda Mısırlıların haberci olarak gördükleri Mirzam yıldızıyla kavuşumda olan yeniayı deneyimlemek üzereyiz. 

Bu yıldızın öyle bir etkisi var ki, ailesel ve vatanı ilgilendiren konularda bir söz sahibi hakkına kavuşabilir ve yaşam alanımızla ilgili bir takım değişimler yapmaya niyet edeceğimiz bir sürece girebiliriz. Ama bir yandan yeniayın Jüpiter ile olan zorlayıcı açısı aptal cesaretiyle boyumuzdan büyük işlere kalkışıp, sonrasında pişmanlık duyma riskimizin yüksek olduğunu gösteriyor. 

Gök kubbede Mars ve Plüton'un arasındaki sert etkileşim ani patlamaların riskini göstermekte. Bir şeyleri katlemek üzereyiz ve tam olarak neyi öldüreceğimize bu yeniaydan sonraki 2 haftalık süreç içerisinde karar veriyor olacağız. 

Hazır gökyüzü bu kadar karanlık ve dönüştürücü etkileri bize armağan ederken, içimizde yer edinmiş zehirli duygularımızı olumluya dönüştürmeyi tercih edebiliriz. 

Bu yeniay kendimize kurban seçerken gerçek kişileri seçmek yerine, ilişkilerimizi zedeleleyen iç şeytanlarımızı kurban etmeyi seçmeliyiz. Bunun için gökyüzü bize tüm desteğini sunuyor olacak. 

Merkür ile yaralı şifacı olarak bilinen Kiron arasındaki olumlu açı bize sürekli olumsuz şeyleri fısıldayan iç seslerimizi şifalı sözlere çevirebileceğimizi gösteriyor. Yeterki biraz arınma enerjisini hayatımıza davet edip, sessizleşelim. Kendimizi motive edip, cesaretlendirebileceğimiz bir zamandan geçiyoruz. Yani karanlık günlerin gelip geçici olduğunu kendimize hatırlatmakta büyük fayda var bu aralar. 

Bu hafta Mars ile Satürn arasında da olumlu bir sekstil açı gerçekleşecek. Gücümüzü daha dengeli bir şekilde kullanabileceğiz. Ayaklarımız yere daha sağlam basacak ve akla mantığa yatkın adımlar atarak yolumuzu belirleyebileceğiz. 

Venüs ile Jüpiter arasındaki olumlu açı ise ilişkilerimiz açısından bize uğur getirebilir. Ayrıca her iki gezegen finansla ilgili olduğundan bu yeniay ülkemizin insanlarına bolluk ve bereket armağan edebilir. Ülkece çok zorlayıcı bir zamandan geçsek de, bu zorluklar önümüzdeki senelerde devrini refaha bırakacak. Evren bize sadece sert bir şekilde mütevazileşmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Çünkü bu hızda dünyayı tüketmeye devam edersek çocuklarımıza yaşanılır bir dünya bırakamayız. Kova çağında hırsa yer yok! Bu yeniay bize bir kere daha bu gerçeği hatırlatıp asıl önemli olanın aile, sevgi, merhamet ve bereket olduğunu anımsatacak. 

Dilerim yengeç yeniayının bu etkisiyle ailenizde ve iç dünyanızda huzuru bulur ve güzel bir yeni sayfa açarsınız. 

TOKAT ÜSTÜNE TOKAT | SATÜRN DÖNÜŞÜNÜ DENEYİMLEMEK

 

Bu yıl ilk Satürn dönüşünü yaşayan biri olarak bu yazımda kendi deneyimlerimi paylaşıp bu süreç hakkında merak edenleri bilgilendirmek istedim. 

Satürn 28.5 yılda bir döngüsünü tamamlar. Yani ilk Satürn dönüşümüzü 28-29 yaşlarımız arasında deneyimleriz. Bir insanın yaşam süresi göz önünde bulundurulduğunda yaşamı boyunca 3 kere Satürn dönüşünü yaşar. 

Benim Satürn'üm 29. derecede bulunduğu için ben dönüşümü 30. yaşıma doğru yaşadım. Şanslıydım çünkü bu tetiklemeyi sadece bir kere deneyimledim. Satürn retrosuna başladı mı Satürn derecesini 3 kere tetikleyebilir. Bu da evrenin tokatlarını arka arkaya yemenize neden olabilir. Benim haritamda Satürn kendi burcu olan Kova'da bulunduğu için de bir tık daha şanslıydım. Satürn özellikle su burçlarındaysa Satürn dönüşü duygusal anlamda çok daha ağır hissedilebilir. 

Peki neler bekler bizi ilk Satürn dönüşümüzde?

Aslında Satürn haritamızda bulunduğu alanda bizi 29 yıl boyunca zaten sınar. Yani 29 yıl boyunca zaten zaaf ve zayıflıklarımızın neler olduğunu öğreniriz. İşte ilk Satürn dönüşü bu zayıflıklarımızla gerçek anlamda yüzleştiğimiz ilk andır. Kimse zayıf yönüyle yüzleşmekten hoşlanmadığı için ilk Satürn dönüşü büyük bir darbe gibi algılanır. Oysa Satürn'ün tek bir amacı vardır o da bizi güçlü kılmak!

30'lu yaşlara kadar gençliğin verdiği coşku ve heyecanla dünyayı değiştirecek kadar güçlü hissederiz kendimizi. Hayallerimiz ve hedeflerimiz boyumuzu aşacak kadar büyüktür ama bunu umursamayız. Çünkü inanılmaz bir güç vardır içimizde, daha doğrusu kötü ve zor şeylerin hep başkalarının başına geleceğini ama belaların asla bizim kapımızı çalmayacağına inanırız. 

Çocukluk yıllarınızı hatırlasanıza.. Çocukken anın tadını çıkarıp, sürekli hayat neşesiyle evcilik oynardık. Düşüp de dizimizi yaraladığımızda hissedeceğimiz en büyük acının bu acı olacağına inanırdık. Oysa hayat bize büyüdükçe bu düşüncelerimizi elimizden aldı. Kalbimiz dizimizdeki ufacık yaralardan daha büyük olan acılara katlandı. Her anın tadını çıkarmasını bilen o teslimiyet içerisindeki mutlu çocuk eninde sonunda coşkusunu yitirdi ve büyümek zorunda kaldı..

Aslında Satürn dönüşü bu içimizdeki çocuğun gerçek anlamda ilk defa büyüdüğü andır. İlk defa gerçek gücümüzü Satürn dönüşüyle fark ederiz. Çünkü Satürn bize bu yaşlarımızda dayanamayacağımızı sandığımız bütün acılara karşı aslında ne kadar dayanıklı olduğumuzu öğretir. Kimimiz babasını kaybeder bu dönemde, kimimiz yeni bebek doğurmuş olsa da kanser olduğunu öğrenir, kimimiz anne olur ve sorumluluk almayı öğrenir, kimimiz ise ailedeki uyuşturucu bağımlısı biriyle ilgilenmek zorunda kalır vs.

Tüm bu verdiğim örnekler kendi Satürn dönüşümde yaşadığım gerçek hayat hikayelerinden alıntı. Korkutmasın sizi bu örneklerin hiçbiri. Çünkü başına tüm bu olayların geldiği insanlar hala hayattalar. Çok büyük darbeler aldılar, bazen ölenle birlikte öldüler, bazen ölmekten çok korktular, bazen de ölmek istediler ama yine de dimdik ayaktalar. 

Ruhunun en karanlık gecesini zaten deneyimlediğini, zaten yaşlı, olgun bir ruh olduğuna inanan ben dahi ilk Satürn dönüşümde bütün yaşam enerjimi bir kere daha yitirip karanlık bir depresyona düştüm. Ölmeyi arzuladım, yaşamaktan bıktım ve dertlerle baş edemeyeceğime dair kendimi inandırdım. Bugün Prof. Dr. Derya Uludöz'ü dinlerken teşhisimi bile koyabildim: Maskeli depresyon! Depresyonda olduğunu bilmeden depresyonda olan insanlara verilen ad. Her Satürn dönüşünde herkesin deneyimlediği ruh hali de, bir diğer tanımı. 

Depresyonun iyi bir tarafının olduğunu söylesem saçmalık dersiniz. Ama var.. Maskeli depresyonun en iyi tarafı bizi asıl rayımıza oturtması, gerçek temelimizi oluşturması ve bize bu yolda yürüyecek içsel gücü vermesidir. Satürn dönüşü ne kadar sancılı da geçse tam da bunu armağan eder bize. 

Satürn dönüşüyle gerçek anlamda kim olduğumuzu keşfeder ve bu hayatta ne kadarını başarabileceğimizi idrak ederiz. Hayalperest özümüzle vedalaşır ve artık gençliğin vermiş olduğu aptal cesareti kıyafetimizi çıkarırız. 

Satürn dönüşünden önce kim olduğumuzu başkalarının değer yargıları üzerine kurarız. Herkesin yaptıkları bize de cazip gelir. Gerçek varlığımızı yaşamaz, başkalarının isteklerine göre var oluruz. İşte tam da bu yüzden Satürn dönüşümüz sırasında yok oluruz. Sahte bir temel üzerine inşa ettiğimiz varlığımızın gerçek ölümünü deneyimliyor olmak aslında hissettiğimiz acının ana sebebidir. 

Bu yazımı birkaç hafta sonra yayınlayacak olsam da aslında 29. yaş günümde kaleme almış oldum. Ettiğim onca bilge lafı Satürn'ün doğum günü hatırası olarak kabul ediyorum. 

O kadar tuhaf bir yaş ki bu benim için gerçekten Satürn'ün ağır enerjisini üzerimde hissediyorum. Aslında her doğum günümü gerçekleşmesine dilediğim dilekleri kaleme alarak geçirirdim. Oysa bu yaşımda tam tersine senelerdir bir gün gerçek olur diye umut ettiğim hayallerimi silerek ve tarihe gömerek geçirdim. Bana ait olmayanları ayıkladım. Bir gün olur ümidiyle kaybettiğim zamanımı geri kazandım. 

Meğer Satürn dönüşü öyle bir şeymiş ki, çok alçakgönüllü bir şekilde size 'bundan sonra başıma ne gelirse gelsin, korkmayacağım. Bundan sonra yalnız da kalsam var olacağım. Bundan sonra başarısız da olsam yine de BEN olacağım' dedirten bir güçmüş. 

Yani her şeyi silmenize ve belki de her şeyi yitirmenize rağmen kim olduğunuzu ilk defa gerçek anlamda keşfettiğiniz çok önemli bir şeydir Satürn dönüşü. Kaderinize teslim olduğunuz ve artık hiçbir acıyı umursamadığınız ama yine de varlığınızın tüm sorumluluğunu üstlendiğiniz andır. Bunu ne kadar hızlı fark ederseniz o kadar hızlı güç kazanırsınız ve o kadar az canınız yanar evrenin ilk tokadını yediğinizde. 

Korku ve yenilgi en büyük üstadınız olur bu dönemde. Canınızı en çok yakanlar, size en büyük hayat derslerini öğretenlerden olurlar. Çünkü korku size neyi istemediğinizi öğretir, yenilgi ise size gerçek yeteneklerinizi ve başarı için gerekli olan disiplin ve özveriyi öğretir. Kısacası ilk Satürn dönüşü sağlam bir temel inşa edebilmemiz için gerekli olan tüm hayat derslerini bize armağan eder. Artık gerçek hayatımızı inşa edecek deneyime ve bunun için gerekli olan aletlere kavuşuruz ve 30 yıllık yeni bir döngü başlar önümüzde ve ilk yaptığımız şey de Satürn'ün halkalarını mecazi anlamda etrafımızda oluşturmaktır. Çevremizi küçültür, hayal ve beklentilerimizi azaltırız. Onun yerine sağlam duvarlar öreriz benliğimize ve sadık kalacağımız bir yol seçeriz kendimize. 

Uzun lafın kısası.. Çok zorlayıcı ama bir o kadar da güçlendirici bir süreç benim için başlamak üzere. Benimle birlikte bu sürece giren tüm Satürn Kovalara iç güç diliyorum. Bu sürece yaklaşanlara da sakın korkmayın diyorum. Bu süreci zaten atlatmış olanlara da helal olsun diyorum..

Başka bir yazımda görüşmek üzere..

Bu arada kendi Satürn dönüşünü nasıl deneyimleyeceğini merak edenler danışmanlık hizmetlerimden faydalanabilirler. 

MEDİKAL ASTROLOJİDE KLOR DİOKSİT & BİLMEMİZ GEREKENLER

Medikal astroloji yazılarıma kısa bir ara verdikten sonra farklı bir konuyla geri dönmek istedim. Bugünkü konumuz Türkiye'de henüz pek bilinmeyen etkileriyle klor dioksit. 

Hatırlarsanız Donald Trump salgın ilk patladığında "dezenfektan, çamaşır suyu vs için" gibi bir laf ettiğinde herkes şaşırmış ve iyice kafayı yediğini düşünmüştü. Oysa bahsettiği asıl şey klor dioksit idi ve gerçekten de ölüm döşeğinde olan bazı hastaları tekrardan hayata geri getirebilmişti. Daha o zamanlardan bunu bilenler hastaneye düşmeden kendilerini tedavi edebildiler. 

Bu yazımda bahsettiklerim benim şahsi fikrim değil. Bu konuyla ilgili katıldığım kongredeki Dr. Dietrich Klinghardt, Dr. Andreas Kalcker gibi önemli ve bağımsız doktorlardan edindiğim bilgileri paylaşıyor olacağım. Bu doktorlar kim diye soracak olursanız da, kısaca 'çaresi olmayan' olarak pazarlanan ALS, Parkinson, Alzheimer, MS, otizm, kanser gibi hastalıkları iyileştirmeyi başaran doktorlar ve bunları alışılmışın dışında olan yöntemler üzerinden yapıyorlar. 

Madem onca hastalığa iyi geliyor bizim niye haberimiz yok diye soruyorsanız artık uyanmanın zamanı geldi demektir. Çünkü iyileşmeyen hastalık diye bir şey yoktur sadece iyileşmeyen daha doğrusu iyileşmek istemeyen hasta vardır. Bedenimiz o kadar muazzam bir tasarımla yaratılmıştır ki, kendisini her an yenileyebilecek ve iyileştirecek kabiliyete sahiptir. 

2 senedir hepimiz zor zamanlar yaşadık. Evlerimize kapandık, hapsolduk, hastanelerde süründük, aşılanmaya mecbur bırakıldık, hatta sevdiklerimizi kaybettik. Geriye dönüp baktığımda yaşanan onca acı için o kadar çok üzülüyorum ki.. Oysa bağımsız doktorlar bilimsel çalışmalarıyla birlikte daha salgının ilk zamanlarında klor dioksitin ne kadar etkili olduğunu kanıtlamıştı. Yani ölen onca insanı çok basit bir çözümle hayata geri döndürme şansımız vardı ama medya bu haberlerin gün ışığına çıkmasına izin vermedi. 

Maalesef iş sadece bu salgınla bitmedi. Bu tarz hastalıklar 5G ve elektrosmog artışıyla canımızı daha çok yakacak. Bill amca boşuna bir sonraki salgın bundan bin beter olacak demiyor. Bu yazımı yazmamdaki amaç bu korku ve paniğe bir son vermek. Bu dünya milyonlarca yıldır ne bakteriler, ne parazitler, ne virüsler gördü.. Hiçbiri insan neslini sonlandıramadı. Tam tersine güçlendirdi ve bağışıklık sistemini her koşula uyum sağlayabilecek şekilde programladı. Korkmak yerine herşeyin bir çaresinin olduğunu kendimize hatırlatmamız ve bu gibi basit, kolay ve zararsız çözümlerin nasıl kullanıldığını bilmemiz gerek. 

Klor dioksit nedir & nasıl işe yarar?

Aslında en basit anlamıyla klor dioksitin oksijenin ulaşamadığı, artık yaşamın var olmadığı yere oksijeni ulaştırıp, hücreyi tekrardan yaşama döndürdüğünü söyleyebiliriz. Bedende oksitlenme hangi hücrede veya hangi organda bulunuyorsa oraya yönlenir ve hücreyi eski sağlığına kavuşturur. Bir diğer anlatımla hücre ve organda deformasyona neden olan parazit, virüs, bakteri veya tümörü yok eder. Tıpkı ateş gibi bedene zarar veren tüm patojenleri yakarak etkisiz hale getirir. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi bedende parazit, virüs ve bakterilerin bulunabilmesi için bedenin asidik olması gerekmektedir. Klor dioksit tam da asidik olan bölgeye yönlendiği için kısa sürede hastalığın iyileşmesine neden olmaktadır. İyileşme belirtileri genelde 5 günlük kullanımdan sonra kendisini gösterir. 

Klor dioksit hakkında çok fazla yalan yanlış haber bulunuyor. Bunlardan biri de klor dioksitin bir ağartıcı olduğu yalanı. Yani klor dioksit bir çamaşır suyu değil. Ayrıca yüzme havuzlarına eklenen klorla da karıştırılmamalı. Klor dioksit bir toz değil, bir gazdır ve rengi de sarımsıdır. En güzel özelliği bedendeki arınma mekanizmalarını harekete geçirmesi ve toksinlerden arınmayı sağlamasıdır. 

Diğer medikal astroloji yazılarımı okuduysanız süslü püslü isimlere sahip olan modern hastalıklarının ardında toksinlerin, parazit veya virüslerin olduğunu biliyor olmalısınız. Mesela alzheimer'ın ardında çoğunlukla herpes virüsü, tiroid hastalıklarında epstein barr virüsü, MS'de ise borellia bakterisi bulunmaktadır. Bedenimizdeki birçok bakteri, parazit veya virüsün var olabilmesi için organ ve hücrelerimiz alkali yerine asidik olmalıdır. Bir kene asla alkali olan bedeni ısırmaz çünkü onda barınamayacağını bilir bu yüzden daima asidik bir bedeni arar ve ona yerleşir. Bu arada Dr. Klinghardt kenelerden bulaşan borellia bakterisinin 2. Dünya Savaşı sırasında Adolf Hitler'in güç kazanması uğruna laboratuvarda geliştirilip, uçakla Polonya üzerine atıldığının bilgisini paylaştı. Yani başımıza bela olan onca parazit ve bakteri maalesef çoğunlukla doğa yapımı yerine laboratuvar yapımı olduğu için hastalıklar bu kadar hızlı çoğalıyor. 

Bu arada şu küçük bilgiyi de araya sıkıştırayim. Dr. Klinghardt'a 2019 yılının yaz aylarında şiddetli akciğer enfeksiyonu geçiren ve Teksas'taki laboratuvarda çalışan iki hasta gelmiş. Klinghardt böyle bir şeyi daha önce hiç görmediği için bir anormallik sezinlemiş ve hastalardan gizli olarak kan örneklerini alıp dondurmuş. Salgın patlak verdiğinde bu kan örneklerini tekrardan çıkarıp bizim Cavid olduğunu anlamış. Yani olayın Çin'deki bir laboratuvarda üretildiği tam bir yalan. Bu iblis Teksas'ta yaratıldı. Ve şaka gibi salgın öncesi viral enfeksiyona iyi gelecek tüm ilaçlar piyasadan kaldırıldı ve doktorlara kullanma yasağa getirilidi. 

Konumuza geri dönersek..

Dr. Klinghardt, ağız yoluyla alınan klor dioksitten ziyade lavmanın yukarıda saymış olduğum hastalıklarda 2 hafta içerisinde iyileşme gösterdiğine tanık olduğunu anlatıyor. Lavmanla klor dioksitin beyne de ulaşması daha hızlı olmakta. Bağırsaklarımızın ikinci beyin olduğu söylenmektedir. Bu yüzden klor dioksit lavmanı direkt olarak bağırsaklardaki parazitleri etkisiz hale getirmekte ve hastanın daha hızlı iyileşmesine katkı sağlamaktadır. Klor dioksit içildiğinde klorella veya zeolit gibi (1 bardak suya 1 ç.k kadar) toksinleri bağlama yetkisine sahip olan ek yardımcıların da tüketilmesi tavsiye edilmektedir. 

Klor dioksit sadece bu hastalıkları iyileştirmekle de kalmıyor. Afrika'da görev yapan bağımsız doktorların klor dioksit ile malaria'yı (sıtma) bir gün içerisinde tedavi ettiklerini biliyoruz. O kadar mucizevi ki, bir gün öncesinde kanında malaria parazitleri bulunanlar klor dioksiti kullandıktan sonraki ertesi gün yapılan kan tahlilinde tamamıyla temiz çıkıyor. 

Peki klor dioksit nasıl kullanılır?

Göz damlası olarak kullanılabilir, yaralı bölgeye suyla seğreltilmeden sürülebilir, kulak ağrılarında kulağa da damlatılabilmektedir. Ağız yoluyla alınabileceği gibi dediğim gibi lavmanı da etkili olmaktadır. Tüm bu yöntemlerin uygulanması zor olan yaşlılarda da ayak banyosu olarak değerlendirilebilir. Ayak banyosu aynı zamanda mantarda da etkili olmaktadır. Cilt kanserinde veya ciltteki parazitlerde küvet suyuna klor dioksit eklenerek banyo yapılabilir. Diş sağlığı için gargara olarak kullanılabilir. Yani kullanım alanı bir hayli geniş. 

Peki herhangi bir yan etkisi var mıdır?

Klor dioksit MMS'den farklı olarak herhangi bir olumsuz yan etkiye yol açmamaktadır. Eğer yine de bir rahatsızlık hissederseniz 1000mg C vitamini alabilirsiniz. Klor dioksit bir oksidan olduğu için bir antioksidan olan C vitamini, etkisini minimuma indirecektir. Bu yüzden aslında ikisinin aynı anda alınmaması tavsiye edilir. Bir diğer yan etkisi kanı sulandırmasıdır. Özellikle ameliyat olacaksanız öncesinde klor dioksiti kullanmayı bırakmalısınız. Bu bir yan etki olmasa da klor dioksit yüksek tansiyonu da dengelemektedir. Bu yüzden klor dioksit aracılığıyla tansiyon haplarınızı doktorunuzla konuşarak azaltabilir hatta belki tamamen bırakabilirsiniz. 

Klor dioksit buzdolabında 10 derecenin altında saklanmalıdır. Yalnız bir gaz olduğu için şişe kapağının açılmasıyla uçacağı için yıllar içerisinde etkisini kaybedebileceğinden kullanırken dozunu arttırmak gerekebilir. (Bunu sıvının renginden anlayabilirsiniz. Sarısı ne kadar fazla ise gazı o kadar çoktur) Bunun haricinde amber cam şişelerde karanlık kalacak şekilde saklanmalıdır. 

Nasıl hazırlanır?

Kongreye Türkiye'de yaşayan bir Alman kadın katılıp klor dioksiti nereden temin edebileceğini sordu. İlginç bir şekilde (sanırım henüz kimse uyanmadığı için) Türkiye'de bunu eczanelerden bile alabiliyormuşuz. Konuşmacılar klor dioksitin Türkiye'de su arındırmada çok sık kullanıldığını ve Avrupa'nın aksine hiçbir yasal sıkıntının olmadığını söylediler. Yani eczacınıza hazır klor dioksiti satın alma imkanınızın olup olmadığını sorabilirsiniz.

Yalnız aslında en etkilisi klor dioksiti her kullanımdan önce sizin karıştırıp hazırlamanız. (Daima cam kullanılmalıdır asla metal kaplar kullanmayın) Bunun için cam şişenin içinde %22.5'lik sodyum klorit (NaClO2) ve %4'lük hidroklorik asit (HCL) satın almalısınız. Hazırlanışı ise çok basit. Temiz bir cam bardak veya şişenin içine 1 damla sodyum klorit ve 1 damla hidroklorik asit damlatmalı ve sıvının sarıya dönmesini beklemelisiniz. Ölçü daima 1:1 oranıyla olmalıdır. Yani kaldırabildiğiniz miktara göre mesela 6 damla sodyum klorit damlatıyorsanız 6 damla da hidroklorik asit damlatmalısınız. Yaklaşık olarak 1 dakika boyunca etkileşime girmeleri beklenir. (Etkileşime girdiklerini o yoğun sarı renkten anlayabilirsiniz) Sarı rengi gördükten sonra üzerine içme suyunuzu ilave edip içmelisiniz. Daima suyla seğrelterek için.

Gazın burna gitmemesi için cam bir şişeden içmek bardaktan içmektense daha kolay olabilir. Bu arada klor dioksitin soğuk içilmesi tavsiye edilmektedir. Çünkü 11 derecenin üstünde buharlaşır ve etkisini kaybeder. Bu nedenle hazır klor dioksit karışımları daima buzdolabında tutulmalıdır. 6 aya kadar buzdolabında etkisi yitirilmeden tutulabilir. Hidroklorik asit ve sodyum kloriti ise yıllarca saklayabilirsiniz.

Ne kadar kullanılır? 

Aslında genel kural az dozla başlayıp bunu yavaşça artırmaktır. Hangi dozun size iyi geldiğine sezgisel olarak hissedeceksiniz. Eğer doz yükseltildiğinde rahatsızlık hissi oluşuyorsa tekrardan doz azaltılmalıdır. Viral enfeksiyonlarda gün içerisinde sık sık küçük dozlar alınırken, bakteriyel enfeksiyonlarda yüksek dozlar gün içerisinde daha az olarak tüketilmelidir. Ağır metal ve toksin zehirlenmelerinde uzun vadede yüksek dozlar kullanılmalıdır. Zehirlenmelerde her birkaç dakikada bir küçük yudum içilir. Parazitlerde yüksek doz en az 1 hafta boyunca her gün kullanılır. 

Dozlar yemeklerden en az  yarım saat önce alınmalıdır. Genel kural olarak 1.5-2 saat aralığını aklınızda tutabilirsiniz. Yani klor dioksit içiyorsanız yemeklerinizi en az 1 saat sonra yiyin. Antioksidanlarla ise en az 4 saat aralık bırakın. Kronik rahatsızlığınız ne kadar şiddetliyse alacağınız doz da bir o kadar yavaş artırılmalı ve iyileşme belirtileri gözlemlenene dek uzun vadeli kullanılmalıdır. 

Yandex veya google gibi bilindik arama motorlarından arama yaptığınızda Dr. Andreas Kalcker'in protokollerine ulaşamayabilirsiniz. Aslında kendisinin birçok yabancı dile çevrilmiş hazır uygulama protokolleri var. Ordan her türlü bilgi edinebilirsiniz. Örnek olarak bir protokolü burda paylaşıyorum. 

Genelde 3 gün boyunca 6 damlayla başlanıp bu ilerleyen günlerde 11 damlaya kadar çıkarılır. (1-1.5 litre su içerisine ilave edilip gün içerisinde içilir). Sonra 4 gün boyunca 12 damlaya yükseltilir. Sonra 7 gün boyunca günde 18 damlaya yükseltilir. Sonraki 7 gün boyunca 24 damlaya çıkılır. Eğer doz artışında mide bulantısı gibi herhangi bir sorun yaşanıyorsa dozu düşürülmelidir. Zaten az dozlardaki kullanımı daha etkili olmaktadır. Kronik rahatsızlıklarda 6 ay, kanserde ise 1 yıl içerisinde iyileşme gözlemlenmektedir. 

DMSO nedir? 

Klor dioksit DMSO ile de tüketilebilir. DMSO (dimetil sülfoksit) bir kükürt bileşiğidir ve doğada bol miktarda bulunur. Okyanuslarda planktonlar doğal olarak yaratır ve atmosfere karışmasını sağlarlar. Yani klor diyoksit de, DMSO da doğada var olan doğal süreçlerdir. 

DMSO, antibiyotik ve kortizonla birlikte 20.yüzyılda geliştrilimiş olan 3 tedaviden biridir ama nedense diğerlerine nazaran pek ismini duyuramamıştır. DMSO hem ağrı kesici özelliklere sahiptir, hem inflamasyonu dengeler. Ayrıca hücre yenileyici olarak bilinmektedir. Kısacası etki etme kapasitesi çok yüksektir bu yüzden kanser başta olmak üzere birçok sağlık sorununda büyük fayda sağlar. 

DMSO tıbbi bitkilerle kombinlendiğinde gerçekten mucizevi etkiler yaratabilmektedir ama bunun için ikisinin arasında en az 2 saatlik zaman bırakılmalıdır. Yani DMSO alındıktan 2-3 saat sonra peygamber süpürgesi (Artemisia annua) viral ve bakteriyel enfeksiyonlar için kullanılabilir. DMSO tıbbi bitkilerin hücrelerin daha da derinine ulaşabilmesini sağladığı için bu kadar etkili olmaktadır. 

Klor dioksit yaşağı 

Klor dioksidi ilaç sektörünün çok kuvvetli olduğu Almanya gibi ülkelerde sağlık amaçlı kullanmak yasaktır. Bu yüzden hastalarına yardımcı olmak isteyen doktorlar bunu büyük bir gizlilik içinde yapmak zorunda kalıyorlar. Oysa Latin Amerika ülkelerinde bunu sağlık amaçlı kullanım için her eczaneden kolaylıkla temin edebiliyorsunuz. Ben kendim henüz denememiş olmama rağmen kansere yakalanıp da kemoterapiyi reddedenlerin klor dioksitle kanseri yendiklerine şahit oldum. Madem klor dioksit bu kadar etkili ve güvenli o zaman neden yasak diye soranlarınız hala varsa kanserli bir hastanın bir hastaneye ne kadar para kazandırdığını araştırsın. 

Doktorluk mesleğine karşı saygım sonsuz ve iyiki iyi doktorlarımız var. Yalnız söz konusu insan sağlığı olunca bilinçli olmamız çok önemli. Bir kalp cerrahının kalp cerrahı olabilmesi için ilk önce onlarca safra ameliyatında başarılı olması gerektiğini belki de duymuşsunuzdur. Bir doktor için kanserli hasta büyük bir para kazancıdır. Safrasında ufak bir taşı olan da bir kalp cerrahı için yükseliş fırsatıdır. Yani her doktorun sizinle empati kurabileceğini zannetmeyin ve her doktorun iki dudağının arasından çıkan felaket haberleriyle hemen hayatınızı karartmayın. 

Maalesef çocukluğumdan beri tıbbın o kadar çok istismarına uğradım ki, bu sektöre olan inancım kalmadı. Lüks arabalarla takım ceketli karanlık insanların çanta dolusu ilaçlarla benden önce doktoruma girdiğini gördüm. Bu yüzden sadece bağımsız olan doktorları takip ediyor ve sadece onların sözlerine değer veriyorum.

Daha önceki yazılarımı okumuş olanlar bizim ailemizde de teyzemin geçen sene kanseri yendiğini biliyordur. Teyzem bunu kemoterapi ve ağır ilaçların yardımıyla başardı çünkü doktoru onu bu şekilde yönlendirmişti. Tam da kabus bitti artık iyi olacak derken bu sefer de rahminde büyüyen kist yüzünden doktoru "gel komple rahmini alalım, sen de rahat et bir daha kanser olma riskini yok edelim" dedi. Benim bildiklerimi bilmeyen birisi için bu çok masum ve yardım sever, iyi niyetli bir cümle ama keşke gerçekler de bu kadar masum olsa..

Medikal astrolojide hormonları Ay yönetir. Ay ayrıca rahim ve dişil enerjiyi de yönetmektedir. Rahim esmasından sorumludur. Teyzemin göğüs kanseri hormon bağlantılı olduğu için bedene hormon baskılayıcı ilaçlar verildi. Bu haritasındaki Ay'ın gücünü tamamıyla devre dışı bıraktı. Eğer astrolojide bir gezegen enerjinizi bastırırsanız çok kötü bir şekilde intikam alırcasına etkisini tersine döndürür ve baskın hale gelir. Bu da tabiki rahimde aslında tamamen masum olan kistinin büyümesine neden oldu. Oysa Ay'ın etkisi pozitif şekilde tezahür edilseydi iş bu raddeye gelmeyecekti. Teyzem tekrardan doktorunun sözünü dinleyerek dişil enerji merkezini tamamıyla yok etme kararını aldı. 

Kanser kongresinde konuşan doktorlar hormonların kansere neden olamayacağını, olsaydı hormonların adeta çıldırdığı hamilelik döneminde kadınlarda kanser artışını tetiklemesi gerekeceğini hatırlattı. Bu konuda fikir çatışması olduğunu biliyorum bu yüzden noktayı koyup, gerçeği öğrenmeyi herkesin kendi inancına bırakıyorum. Rudolf Steiner, hekimin hastasına verdiği ilacın en az 4 kuşak boyunca aileyi nasıl etkileyeceğini düşünerek ilacı verme kararı alması gerektiğinden bahsederdi. Bunu günümüzde acaba hangi doktor yapıyor? 

Tüm bunları niye anlattım diye soracak olursanız size hem başka kolay yolların var olduğunu göstermek hem de medikal astrolojide gezegen enerjilerinin üzerimizde nasıl etkiler oluşturabileceğini hatırlatmak istedim. 

Sağlık sektörü tıpkı eğitim ve para sektörü gibi Kova çağında değişmek zorunda çünkü şu anki halleriyle sadece karanlığa hizmet ediyorlar. Tüm bu konularda ne kadar çok bilinçlenir ve sağlığımızın sorumluluğunu kendi elimize alırsak o kadar iyi olur. 

Bu arada unutmayın. Hiçbir ilaç veya madde insanı gerçek manada iyileştiremez. Daima bedenin kendi iyileştirir. Klor dioksit her hastalığa iyi gelecek mucizevi bir ilaç değildir. Sadece bedenin kendini iyileştirme mekanizmasını tıkayan etkenleri devre dışı bırakır. Bu hakikati lütfen unutmayın. 

14 HAZİRAN 2022 | YAY BURCUNDA DOLUNAY

23 derece Yay burcundaki dolunayı deneyimlemek üzereyiz. Dolunay haftasında doğru bildiklerimiz ve inançlarımız üzerinden bir tamama erme yaşayacağız. Son bir ayda ektiklerimizi biçip, kendi ahlaki değerlerimizi sorguluyor olacağız. 

Ateş elementinin etkisinde olan bu dolunay karanlık ve ahlaki olmayan davranışlarımızdan ne kadar vazgeçmeye cesaretli olduğumuzu sorgulattıracak bizlere ve seçim yapma hakkını sunacak her zamanki gibi yeryüzündekilere. 

Ego çağında yaşayan bireyler olarak korkunç olarak tabir edebileceğimiz kıyamet zamanlarını  deneyimliyoruz ve bilmem farkında mısınız ama ilk defa paralel evrenleri net bir şekilde hissedebildiğimiz bir zaman diliminden geçiyoruz. Son birkaç senedir her ruhun bir seçim yapmak zorunda kalacağı bir döngünün gelmek üzere olduğundan bahsediyordum. İşte o döngü artık geldi ve Yay burcundaki bu dolunay bunu idrak etmenin en güzel zamanı.  

Çevrenizdeki insanları ve kendi amellerinizi çok iyi gözlemleyin. Şu an acı çeken, işleri yolunda gitmeyen, umudunu yitirmiş, hayat neşesi kalmamış olan insanları savaşçı ve aydın ruhlarla kıyaslayın. Cesur davranan, seçim yapma hakkından vazgeçmeyen, özgür ve bağımsız olmak için büyük bir savaş veren insanların attıkları adımlara bakın. Kendimize liderler, örnek alabileceğimiz insanlar seçmek zorundayız. Kova çağına doğru ilerlerken herkes kendi kafa dengini bulup birliktelikler oluşturacak. Eğer evrende uçuşan bu sübtil enerjilerin farkına varmazsanız yanlış vagona binip bütün ruhunuzu şeytana kaptırırsınız. 

Titanların, asuraların, iblislerin serbest bırakıldığı bu zamanda sarılabilecek tek bir şeyimiz var o da Yay burcunun temsil ettiği inanç ve imanımız. Tüm medeniyetlerin mitolojileri ve tüm dini anlatımlar bizi gelecek olan bu zamana karşı uyarmıştı. 

Zihnimizde oynanan oyunlar, medyanın maniplülasyonları ve iman tahtasını zedelemek için yapılan onca deneye karşı dimdik ayakta durmak çok zor biliyorum. Özellikle 5G baz istasyonlarının aktifleştirilmesiyle birlikte berrak düşünme kabiliyetimizi yitirmek üzereyiz. Odaklanamıyor, mantıklı düşünemiyoruz. Sezgilerimizin sesini duymakta ve onların rehberliğinde yol almakta zorlanıyoruz. Adeta karabüyü etkisi altındayız ve bunu fark etmemek için maddi konularla oyalanıyoruz. 

Geçim sıkıntısı bir yandan, gelecek korkusu bir yandan.. Sanki hepimiz bardağı taşıracak olan son damlayı bekliyor gibiyiz. Ama yaşadıklarınıza bir de şu açıdan bakın. Hayat bizlere şu an yaptığımız hataların bedelini ödeterek yeni kurmamız gereken Kova çağı sisteminin nasıl olması gerektiğini gösteriyor. Muazzam bir kuantum sıçrayışının eşiğindeyiz, sadece bilincinde değiliz ve olmamamız için korkuyla eğitiliyoruz. 

Bu dolunay kibrinden, dogmatik düşüncelerinden kopabilen ve berrak bir aydınlığı iç dünyasına tekrardan armağan edebilen insanlara çok büyük bir manevi güç armağan edecek. Dolunaya kare açıda konumlanan Neptün görmezden geldiğimiz gerçekler yüzünden gökyüzünün bize sunduğu bu armağanı kaybetmek üzere olduğumuza dair bizi uyarıyor. Artık mütavizileşmeli ve bazı hayal ve hedeflerimizden vazgeçmeliyiz. Bu hayatta herkese yetecek kadar gıda ve barınma var ama hiçbirimizin egosunu tatmin edecek kadarı yok. Adaletli bir dünya için ilk adil adımı kendi iç dünyamızda biz atmalı ve parayla ne yapmayı seçtiğimizi çok iyi sorgulamalıyız. Çünkü bizi bu sisteme bağımlı kılan en büyük şey o.  Ve titanlar, asuralar, iblisler bunu çok iyi bildikleri için borcu olanlara görünmeyen köle tasmalarını takıyorlar. Farkında değiliz ama damgalanıyor ve ikiye ayrılıyoruz. Hatta ayrıldık bile. Herşey maalesef çok hızlı gerçekleşti. Şimdi ise su yüzeyine çıkıp, görünmeye başlıyor. 

İki ayrı paralel evrene ayrıldıkça birbirimizin söz ve amaçlarını da anlamakta zorluk çekmeye başlayacağız. Bu yüzden 'bu yazıda ne demek istedi, hiçbir şey anlamadım' diyen kardeşimi sevgiyle seçmiş olduğu diğer boyuta uğurluyorum. Bundan böyle aynı zaman çizelgesinde bulunuyor olsak da, iki farklı boyutta yaşayan insanlık olarak galaktik evrende büyük bir ilgi odağıyız. 

Hazır büyük baba Satürn gerilerken bu dolunayı karmik karanlıklarımızdan arınabilmek için kullanalım. Henüz hala geç değilken hangi tarafı seçmiş olduğumuzu sorgulayalım. Aydınlığa mı hizmet etmek istiyoruz yoksa karanlığa mı?

Dilerim her ruh kalbine kibri aşılayan yılanı bu dolunay gecesi fark eder ve onu dönüştürmeye niyet eder. Zaten ne olursa olsun Mevlana'nın dediği gibi iyinin ve kötünün dışında olan bir yerde elbet tekrardan buluşacağız. Seçimimiz bu buluşmanın ne kadar yakın veya ne kadar uzak olduğunu belirliyor olacak o kadar..