24 Temmuz 2021 | Kova burcunda dolunay

  • Share

ELEMENTLERİN İNTİKAMI

  • Share

Güncel olaylar eşliğinde gökyüzünün fısıltıları

  • Share

10 TEMMUZ 2021 | YENGEÇ BURCUNDA YENİAY

  • Share

24 Temmuz 2021 | Kova burcunda dolunay


Geçen sene deneyimlediğimiz Satürn-Jüpiter kavuşumunu derece olarak tetikleyen bir dolunay var karşımızda.
Astrolojide önemli kavuşumların dereceleri büyük bir öneme sahiptir ve her tetiklendiklerinde geçmişi de tetiklerler. 

Satürn-Jüpiter kavuşumu 20 yıllık yeni bir döngüyü başlatmıştı. Bu dolunay ise tam da bu başlangıcın sembolü olacak nitelikte. 
Bu yüzden dolunayın etkisiyle birlikte hem sahte vaka sayılarında bir artış, hem de çok daha sert önlemler ve kapanmalar gündemimizi meşgul etmeye devam edecek. 

Biliyorum, içimizden yeter artık ne zaman bitecek bu süreç diye isyan edesimiz var ama maalesef henüz aydınlıktan çok uzağız. En azından 2023 yılına kadar, yani Satürn Kova'yı terk edene dek bu kısıtlamalarla kontrol altına alınmaya devam edeceğiz. Bu yüzden isyanlar ve ayaklanmaları global ölçekte yaşamaya da devam edeceğiz. 

Makro kozmosta bunları yaşarken kendi küçük iç dünyamızda dolunay karanlık bir aydınlanmayı ve uyanışı beraberinde getirecek. 

Satürn-Jüpiter kavuşumu yazımı okuyanlar hatırlayacaktır. Bu ikili Oğlak takım yıldızının boynuzlarının arasında kavuşmuştu. İşte bu dolunay da aynı noktada gerçekleşeceği için okült yeteneklerin ortaya çıkacağına işaret ediyor.

Bu gizli yeteneklere aslında hepimiz sahibiz. 
Sadece yıllardır kendi gücümüzün farkına varamamamız için uyutulduk. 
Bu yüzden kendimizi çaresiz ve işe yaramaz hissediyoruz. 
Kapana kıstırılmış gibiyiz. 
Hangi yöne, nereye doğru yol almamız ve ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz. 
Tuhaf bir bocalamanın içinde dünyanın büyük bir çoğunluğu.
Tıpkı gökkubbede büyük malefikler olarak bilinen Plüton ve Satürn'ün arasına sıkışmış olan bu dolunay gibi. 

Plüton ölüm ve korkuyu sembolize eder.
Satürn ise fakirlik ve açlıkla anılır.
Bu iki gezegenin arasına sıkışmış olan bu dolunay muzzam çapta bir korkunun yayılmasına sebep olacak. 
Aç kalma, yoksul olma ve ölüm korkusu..
Ve işte tam da bu durumumuz derin uykumuzdan uyanmamızı sağlayacak. 
Bu dolunay birçok insanı sarsacak büyük bir güce sahip. Çünkü 2000 yıldır kurban anlayışını benimsemiş olan dev bir kitle gerçekleri görmek üzere.

Dolunay Kova burcunda gerçekleşeceği için birçoğumuz entelektüel bir aydınlanma yaşayacak.
Çünkü korkular sadece zihnimzde var olurlar ve çoğu zaman gerçeğe dönüşmez, sadece aklımızdaki sinsi şeytanlardan ibaret kalırlar. 
Bizi korkutan korkunun duygusudur. 
Bu yüzden korkularıyla yüzleşebilecek cesarete sahip olanlar ne kadar saçmaladıklarının bilincine varırlar. 
İşte bu dolunay bu bilinci uyandıracak hem de global bir çapta. 

☆☆☆

Dolunaya Mars ve Jüpiter doğasında olan önemli bir yıldız eşlik ediyor. 
Altair.
Bu yıldız kartal takım yıldızında bulunur ve mücadeleyi, savaşı, hakkını aramayı sembolize eder. 

Küçük veya büyük çapta, hepimizi bir özgürlük savaşı bekliyor. 
Savaşı kazanan özgürlüğünü kazanacak, kaybeden ise kurban edilmeyi göze almış olacak.

Kısacası bu dolunayın zorlayıcı açıları olmasa da, karanlık bir etkiye sahip olduğu için hissettiklerimiz ve yaşadıklarımız bize kendi gücümüzü elimize almamız gerektiğini hatırlatacak.
Bu yüzden ana akım medya göstermese de, dünyanın dört bir yanında ayaklanmalar ve isyanlar kaçınılmaz. 
______________________________

Dolunay gecesi tek başınıza kalabileceğiniz karanlık bir yere sığınıp gökyüzünü izlemenizi tavsiye ederim. 
Sky walk uygulamasını kullanabilenler kartal takım yıldızını bulsunlar.
Bu takım yıldızına, yani Altair'e doğru kalbinizden bir dua yükseltin.
Duanızda özgürlüğü isteyin çünkü onu kaybederseniz huzuru bir daha ne siz ne de çocuklarınız bulacak..

ELEMENTLERİN İNTİKAMI

 

Geçen gün kaleme almış olduğum güncel olaylar eşliğinde gökyüzü rehberliği yazımın ikinci kısmını kaleme alıp, son dönemlerde yaşamış olduğumuz doğal afetler ve elementler hakkında bahsetmek istiyorum. 

Uranüs 2019 yılında Boğa burcuna geçtiğinden beri doğal afetlerin artacağını zaten hepimiz öngörmüştük ama belki de hiçbirimiz 4 elementin intikamının bu kadar da fazla olacağına inanmamıştık. Özellikle son 1-2 senedir öyle bir döngü içerisindeyiz ki, ilk önce ateş elementi devreye girdi ve dört bir yandan denizlerle çevrili Avustralya'da günlerce durdurulamayan bir yangını şaşkınlık içerisinde izledik. Onunla birlikte ülkemizde ve ABD'de de yangınlar gerçekleşti. 

Ateş elementi hıncını daha alamamışken hava elementi devreye girdi ve küresel bir salgın başladı. Birden hiç umulmadık anda en büyük düşmanımız hava oldu. Sevdiklerimizle aramıza mesafeler girdi. 

Hava elementinin intikamı hala devam ederken bu sefer de toprak elementi depremleri ve volkanik faaliyetleri devreye soktu. İtalya'daki Etna yanardağı faaliyete geçti ve hepimizi korkuttu. Sonuçta Etna bütün Avrupa'yı bir buzulçağına sokabilecek kudrete sahip olan bir yanardağ. O yanarsa biz de yanarız! 

Geriye bir tek su elementinin intikamı kalmıştı ki, onu da şimdi görüyoruz. İlk önce Marmara'yı saran müsilaj ile kolera salgını patlayabilir dendi. Acaba su elementi havayla birlikte böyle mi intikam alacak derken Marmara müsilajdan arındırılmaya başlandı. Çevremde birkaç kişiden hastaneye kaldırıldıklarını öğrensemde, insanlar gönül rahatlığıyla denize girebiliyor ve müsilaja dair bir belirti son iki haftadır bizim buralarda yok. Bu bana su elementinin yerden değil gökten de gelebileceğini hatırlattı. Ve tam da bunun üzerine altyapısı bu kadar sağlam ve belediyelerin kusursuz çalıştığı Almanya ve Belçika'dan dehşet verici sel felaketleri duyuldu. Onca insan kayıp, güncel verilere göre 168 kişi hayatını kaybetti. Bu sayının daha da artacağı belli. 

Ben bu yazıyı kaleme alırken benzer bir sel felaketi ve heyelan da güzel Rize'mizden geldi. Ondan önceki haftalarda Sakarya bölgesinden bir sel felaketi duymuştuk. Bu haberler bitmek bilmiyor ve bu felaketler sadece birer başlangıç. Bunları çok daha sık duyacağız. 

Özellikle bu yaz birçoğumuz için gerçeklerle yüzleşme yazı oldu. Kasım gibi geçen bir Haziran yaşadık. Soğuk ve yağışlı. Biz üşürken Kanada ve Rusya gibi kuzey bölgeler cayır cayır yandı. Sıcak havaya dayanamayanlar oldu ve sadece Kanada'da 719 kişi bu yüzden hayatını kaybetti. Bu mevsim normallerin dışında gerçekleşen sıcaklık tabiki orman yangınlarını da beraberinde getirdi. 

Kısacası 4 element birbiriyle etkileşime girerek insanoğlundan intikam alıyor. Doğaya bir şey olduğunu zannetmeyin. Yanan toprak bir süre sonra kendisini yeniliyor. Yanan ağaçların yerine yeni ağaçlar yetişiyor. Toprak sel suyunu emiyor, yanardağının bıraktıklarını gübre misali kabul ederek zenginleşiyor. Doğal afetlerde olan bizlere oluyor. Bizim evlerimiz yıkılıyor, çatılarımız uçuyor, sularda boğulup ölen bizler ve en sevdiklerimiz oluyor. 

İnsanoğlu doğayı hiçbir zaman için yenemez ama doğa insanı istediği anda mahvedebilir. Bu yüzden ona karşı büyük bir saygı göstermek ve başımızı  karşısında daima eğmek zorundayız. Çünkü biz Doğa Ana'dan asla daha güçlü değiliz. 

Bu gerçeğin yeni yeni farkına varan insanlar ilgilerini iklim konusunda uzmanlaşmış bilim insanlarına yöneltmeye başladılar. Soru basit:

Bundan sonra yaşanılacak en güvenilir ülke veya bölge neresi? 

Bu soruyu siz de yöneltin kendinize. Hatta isteyenler yorumlarda paylaşsın. Ama cevabını ben size şimdiden söyleleyim. Ne Şirince, ne dağ başı ne de başka bir yer. Kısacası bilim insanlarına göre hiçbir ülke ve hiçbir bölge. 

Öner Döşer girmiş olduğumuz süreç için çok güzel bir şey söyledi. Bu öyle bir süreç ki, hiçbirimiz kendini garantiye alamayacak, dedi. Bu sözüne katılıyorum. Ne zengin ne fakir.. ister villanız olsun, isterse evsiz olun bundan sonra eşitsiniz. Çünkü toprak döngüsü kapandı ve eşitliğin sembolü olan hava döngüsü başladı. Bill Gates'in dediği gibi bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 

Doğayı sömürürken, ormanları yok ederken, denizleri kirletirken bu gerçek hiçbirimizin aklının ucundan bile geçmedi. Oysa her tecavüzün, her tacizin, her hor kullanmanın bir bedeli olacaktı. İşte Uranüs Boğa'da bu bedeli ödetiyor ve 2026 yılına kadar daha da şiddetli bir şekilde ödetecek. Hep beraber doğanın intikam alışını izliyor olacağız. Ve bu intikam seni beni bulsa da, en çok zengin kesimi bulacak çünkü en büyük hak yiyici daima onlar oldu. Bu yüzden özendiğiniz o Kanada, Amerika, Avrupa hayatlarını iyi gözlemleyin. O güzel bahçeli villalarında oturanlar bir anda her şeylerini kaybedecekler. Zaten bu yazıyı yazarken bir haber daha Kanada'dan geldi. Şiddetli hortum yine onlarca kişiyi evsiz bırakmış. 

Görüntüler içler acısı ve zengin veya fakir hiç kimsenin başına bu tür felaketlerin gelmesini istemem. Ama Doğa Ana'ya bu kadar sert davranırken elbette bunun bir gün bedelini ödeyecektik ve o gün hepimiz için artık yarından daha da yakın. 

Doğal afetler ezelden beridir oluyor bu yeni bir şey değil ki diyebilirsiniz, ki haklısınız. Ben küresel ısınmaya çok fazla inanmayanlardanım. Bence çok daha farklı bir şey oluyor. Kutupların manyetik alanı kayıyor. Ve bu da ilk defa olan bir şey değil. Doğa Ana değişimi sever ve çokça kez yaşadı bu olayı. Değişimlere direnen insanoğludur. Bu yüzden doğa değişirken ona ayak uydurmakta zorlanan bizler olacağız. 

Peki ne mi yapabiliriz?

Musluktan akıttığınız her damlanın kıymetini bilebilirsiniz. Balkon, teras veya bahçe, yaşam alanlarınızı yeşillendirebilirsiniz. Toprak, tohum bulabilir ve ekebilirsiniz. Canlılara, börtü böceğe yaşam alanı yaratarak Doğa Ana'ya hizmet edebilirsiniz. AVM'lerde gezinip naylon, polyester ürünler almak yerine ihtiyaçlarınızı ikinci el ürünlerle karşılayabilirsiniz. Plastik ambalajlarda yiyecek içecek satın almak yerine üreticilerden plastiksiz çözümler bulmalarını talep edebilirsiniz. Unutmayın ki, patron onlar değil, Siz'siniz. Çünkü siz talep ettiğiniz sürece onlar üretebilir ve para kazanabilir. Şirketler bu hırsla bizi sömürmeye devam edecek çünkü buna biz izin veriyoruz. Keşke bunu bir idrak edebilsek. Çünkü güç onlarda değil, aslında gerçek güç toplum, yani Biz'iz.

Bu yazımı burda sonlandırıyorum. Umarım hepimiz değişen bu döngüye en hızlı şekilde ayak uydurur ve değişimin kendisi oluruz. Yoksa yazılarımda dediğim gibi torunlarımızın torunlarına uğruna yaşanacak bir dünya bırakamayacağız. Ve bu kadar bencil olmaya gerçekten hakkımız yok!

Güncel olaylar eşliğinde gökyüzünün fısıltıları

 

Bu yazımı beyin yıkamak için değil tam tersine farkındalık kazandırmak için kaleme almak istedim. İnsanlar 2020/21 yıllarında en çok yıkanan şeyin ellerimiz olduğunu zannediyorlar oysa en çok yıkanan maalesef beynimiz oldu bu süreçte. 

Satürn ve Plüton geçen sene Oğlak burcunda birleştiklerinde büyük bir anlaşma yaptılar. Kader planına uygun davranmayan herkesi ortadan kaldıracaklarına dair bir yemindi aslında bu. Dev bir temizlik gerçekleşecekti çünkü ademoğlu Kova çağına hazırlanmalıydı. Bunun sonucunda dev bir salgın başladı. Bu salgında ölecek olanların sayısı da kimlikleri de belliydi. Kader planının dışında hareket edenlere bu hastalık bulaşacak ve Azrail devreye girecekti. Kaderine uygun yaşayan ve misyonların bilincinde olanlar ise bunu basit bir grip gibi atlatacak ve hayatına devam edecekti. 

Astrolojide boşuna Satürn için acımasız denmez. Hele bir de en büyük malefiklerden olan Plüton da yanında duruyorsa tabiki ceza büyük, ödenen bedel ise ağır olacaktı. Ama yine de bunu kötü olarak algılamayın. Çünkü aramızdan ayrılan ruhlar veda etmeyi kendileri seçmişti. 

Ölüm günümüz kaderimizdir. Bunu doğmadan önce kendimiz belirleriz. Siz istediğiniz kadar sağlıklı yaşayın, aşılarınızı olun.. tüm bunların hiçbiri sizi ölümden kurtarmayacak. Bu yüzden ölüm sayıları sizi korkutmamalı. Sadece bu çağı deneyimlemek istemeyen ruhlar aramızdan ayrılıyorlar. Korkmak yerine sevgiyle onları farklı bir boyutta devam edecek olan tekamül yolculuklarına uğurlamamız gerek. 

Kısacası salgından yani Plüton'dan kurtulmanızın yolu kendinize bilinmedik bir şey enjekte etmek değil. Kaderinizle yüzleşip misyonunuzu hatırlamak. Çünkü yeni dünya düzeninde işe yaramaz insanlara yer yok! Robotlar ve yapay zeka zaten mesleklerin çoğunu devraldı ve alacak. Artık sadece yaratıcı insanlara ihtiyaç var. Bu yüzden en çok yaşlılar veda ediyor ve ayrılıyor aramızdan. 

Uranüs özgürlüğü ve bağımsızlığı sembolize eder. Boğa burcu ise maddi değerleri. Bu transit bize sadece dijital parayı vs dayatmayacak. Uranüs'ün Boğa burcundaki transiti şu anda sahip olduğun değerlerden çok daha fazlasını hak ediyorsun diye haykırıyor suratımıza ama dinleyen, bu sesi duyan kim..

Uranüs en son Boğa burcundayken toplama kamplarında fakirler, çingeneler, engelliler ve özellikle Türk kökenli yahudiler üzerinde büyük deneyler yapılıyordu. Aradan onca yıl geçti ve Uranüs yine Boğa burcunda bulunuyor. Ve ne acıdır ki, şu an aynı deneyler bu sefer tüm insanlık üzerinde yapılıyor. Adı sadece yahudi soykırımı değil daha farklı.. Tıbbi soykırım! 

Orta sınıf başarılı bir şekilde yok edilirken, zenginler hiç olmadığı kadar şiştiler ve hala da doymadıkları için şişmeye devam ediyorlar. Kahpelik üzerine kurdukları bu sistemi şimdi hepimize yeni komünizm adı altında beyinlerimizi yıkayarak dayatmaya çalışacaklar. Oysa aklı olan herkes Komünist sistemle yönetilen Çin ve Kuzey Kore'nin ne halde olduğunu görüyor. Hak, hukuk, eşitlik ve adalet bu şekilde gelmez. Bunu hepimiz geçmişte gördük ve hala da görüyoruz. Bu Uranüs'ün yolu değil. 

Kendinize dönüp bir sorun. Bir eviniz, arabanız, düzenli bir geliriniz ve bir işinizin olmasını istemez misiniz? İstersiniz. İşte bu sorunun cevabını bize kabullendirmek için şu an planlanmış bir pandemi ve insan eliyle yaratılmış olan bir virüsün etkisindeyiz. Nasıl bu kadar emin olabiliriz diye soruyor olabilirsiniz kendinize. Aslında cevabı çok basit çünkü Neptün Balık burcunda. 

Tarih bize gösterdi ki, bugüne dek çokça salgın atlattı insanoğlu. Hiçbir salgını durduran da aşı olmadı, kazanılan bağışıklık oldu. Ama bu sefer durum çok farklı. İnsanoğlunun sağlığı o kadar çok önemli ki, devletler büyük bir baskı görmekte. Yeterki o ne olduğu belli olmayan şey hızlı bir şekilde 10 doz enjekte edilsin herkese. Amaç gerçekten insan sağlığı mı yoksa çip mi yoksa nüfusu düşürmek için toplu katliam mı bilemiyorum. Herkes bu sorunun cevabını kendi vermeli. 

Ama unutmayın ki, Neptün çok kuvvetli olduğu Balık burcunda. Öyle bir sisli puslu hava ki bu, istediğiniz senaryoyu kurgulayıp karşınızdakine pazarlayabilirsiniz. 

Neptün 1692 yılında da yine Balık burcundaydı ve onca masum insan kilisenin manipülasyonu yüzünden cadı diye cayır cayır ateşler içerisinde yakıldı. Onca yıl geçti aradan ama farklı bir senaryoyla bugün yine yaşıyoruz bu soykırımı.

Hipnotize olmuş varlıklar gibi şu an ana akım medyanın elinde olan kuklalarız. Bunu sadece ülkemiz için değil, tüm ülkelerin medya araçları için söylüyorum. Korku beyin yıkamak için en önemli unsurdur. Bunu Hitler'de biliyordu ve çok güzel kullanmıştı. Ama küreselcileri tebrik etmek lazım biraz şapşal bir plan hazırlamış olsalar da, yine de yutturdular hepimize. Korkuyla yönetiyorlar şu an bizleri ve maşa gibi yerine getiriyoruz tüm emirlerini.

Lütfen gözlerinizi açın ve Uranüs'ün Boğa burcundaki etkisini çok iyi anlayın. Bu bir özgürlük çağrısı ve bizim gittiğimiz yer mutlak köleliğe doğru. Komünizm sizi özgürleştirmeyecek. Size hak ettiğinizi vermeyecek. Sahte bir eşitlik sunacak ve çark değişmeyecek. Sizden yine de daha zengin, varlıklı olan bir yönetici küreselci grup olacak. Siz yine onların altında kalan ve ezilen, hakkı yenilen tayfa olacaksınız. Sizce Uranüs Boğa burcunda bunu mu dayatmak istiyor bizlere? 

Şu an seçim yapma hakkına sahibiz. Ama eğer özgürlüğü seçmez isek çocuklarımıza uğruna yaşanılacak bir gelecek bırakmıyor olacağız. Onların seçim hakkı olmayacak. Bize adaletsizlik üzerine kurulu bir düzen dayatılacak. Zaten adaletsiz bir düzende yaşıyorduk, biliyorum ama bu dayatılan bundan bin beter olacak ve bu gerçeği bilmenizi istemiyorlar. 

Astroloji neden dinen haram olarak görülür ve bilim onu neden yalanlayıp gerçek olarak kabul etmez diye hiç düşündünüz mü? Astroloji bir pusuladır. Karanlıkta ışık misali yol gösterir. Eğer size yol gösteren bir pusulanız varsa sizi başka biri manipüle ederek yönlendiremez. Günümüzün en büyük kitle yönetim araçları maalesef bir taraftan din bir taraftan da bilimdir. Ve bu ikisine sorgulamadan körü körüne tapan insanlardan oluşuyor yeryüzü. Özellikle günümüzde bilimin arkasına sığınan sahtekârlar şu an sahnedeler ve Greta Thunberg'in de dediği gibi oyunculuklarını sergiliyorlar. 

Astrolojiyi  Kova burcu temsil eder çünkü Kova gerçek adalet ve kardeşliktir. Astroloji ise insanları bu gerçek adalet üzerine kurulu kardeşliğe götürmek için vardır ve gökyüzünü biraz okumayı bilenler olup bitenleri çok iyi okuyabilirler. Çünkü astroloji her şeyi açıkça gösteriyor ve aslında işini bilen astrologlar bu konulara zaten değiniyor. Sadece büyük çevresi olanlardan bu kadar açık sözlü ve net olmalarını bekleyemeyiz. Bu yüzden bu konular daha çok üstü kapalı anlatılır. Ben cesareti gösterip biraz daha açık ve net ifade etmek istedim gökyüzü sembolizmasını. Umarım umduğum gibi bir farkındalık kazandırabilmişimdir. Aslında bireysel değil toplumsal bir seçimin eşiğindeyiz ama yine de tek başımıza hangi tarafı seçeceğimizin kararını vermek üzereyiz. Lütfen bu seçimi yaparken duygularınızla değil mantığınızla hareket edin. Sizi yönlendiren korkunuz olmasın. Hele ölüm korkusu asla olmasın. Çünkü o günden kaçış yok. Ölüm elbet bir gün gelecek. O halde ha yarın ha bugün fark etmez. Ama önemli olan o gün gelene dek özgür ve değerli bir hayat yaşamış olmak ve bu değerleri torunlarımıza da bırakabilmek. Tıpkı Uranüs'ün bize vadettiği gibi..

10 TEMMUZ 2021 | YENGEÇ BURCUNDA YENİAY


18 derece Yengeç burcunda gerçekleşecek olan yeniaya yaklaşıyoruz. Önümüzdeki iki haftalık süreç boyunca umursayacağımız şeyler aile ve yuva etrafında oluşan olaylar olacak.

Ben gerçekten nereye aidim? sorusu hepimizin aklını kurcalayacak ve bu sorunun cevabını bulabilmek uğruna yeni bir yolculuğa çıkıyor olacağız. Kimilerimiz gerçekten aileleriyle yollarını ayıracak, kimilerimiz ise kendilerine yepyeni bir yuva kuracak. 

Yeniayın Neptün ile olumlu açısı hayal kırıklıkların onarılacağını ve kırgınlıkların aşılıp, güzel bir manevi enerjinin içine gireceğimizi gösteriyor. Bu yüzden kavgalı olduğunuz kişiler varsa onlarla barışın ve kalbinizdeki yükleri azaltın. Bunu başarabilenlere bu yeniay ferahlama vadediyor. 

 Yeniay bir yandan da Plüton ile karşıt açıya sahip. Yani karanlık duyguları, kibir ve ego krizlerini beraberinde getirecektir. İçimizde hepimiz bir huzursuzluk hissediyoruz. Sessizce bir isyan yükseliyor ve had safhada bir tahammülsüzlük söz konusu. Tüm bu karanlık duygular 2 hafta boyunca huzurumuzu kemirecek. Karşımızdakiyle didişip,  üstün çıkmaya çalışırken savaştığımız şeyin kendi egomuz olduğunu kavrayamayacağız.

Gökkubbede ayrıca Mars ve Venüs kavuşumdalar. Bu ilişkiler açısından güzel bir enerjiyi getirse de Satürn ve Uranüs gezegenlerinden gelen zorlayıcı açılar, yeniayla birlikte ilişkilerimize bir hayli dikkat etmemiz gerektiğine dair bizi uyarıyor. Sabit gibi görünen ve bize güven verdiğini zannettiğimiz ilişkilerimiz çatırdayabilir. Hiç ummadığımız olaylar gereksiz yere patlayarak ilişkilerimize mesafe ve soğukluk getirebilir.

Ne var ki, Merkür gökkubbede Betelgeuse ve Polaris yıldızlarından destek aldığı için bir yerlerden bize rehberlik edecek birileri çıkabilir. Umduğunuzdan çok daha farklı bir yola sapabilirsiniz. Bu yüzden tutunmaya çalışmayın. Ne geçmişinize, ne yüklerinize de ne de gelecek korkularınıza.. 

Kısacası değişken ve fırtınalı bir atmosferin içerisinde bulunuyoruz. Uçurumun eşiğinde cambazlık yapacak gibiyiz. Kimilerimiz düşecek, kimilerimiz sağ salim varmaları gereken yere gidecek. Önemli olan akışa teslim olmak ve tıpkı Yengeç burcunun elementi gibi su misali koşullara ve kadere güvenmek. Böylelikle yol kendiliğinden önümüzde belirecek. İhtiyaç duyduğumuz yardımlar ise yolculuğumuz süresince mucizevi bir şekilde karşımıza çıkacak. 

Dilerim bu yeniay karanlıklara yenik düşmek yerine, karanlığımızı aydınlatacak yıldızlarla karşılaşır ve güzel bir rehberlik alarak açık ve aydın bir yolda huzur buluruz.