ELEMENTLERİN İNTİKAMI

Temmuz 18, 2021

 

Geçen gün kaleme almış olduğum güncel olaylar eşliğinde gökyüzü rehberliği yazımın ikinci kısmını kaleme alıp, son dönemlerde yaşamış olduğumuz doğal afetler ve elementler hakkında bahsetmek istiyorum. 

Uranüs 2019 yılında Boğa burcuna geçtiğinden beri doğal afetlerin artacağını zaten hepimiz öngörmüştük ama belki de hiçbirimiz 4 elementin intikamının bu kadar da fazla olacağına inanmamıştık. Özellikle son 1-2 senedir öyle bir döngü içerisindeyiz ki, ilk önce ateş elementi devreye girdi ve dört bir yandan denizlerle çevrili Avustralya'da günlerce durdurulamayan bir yangını şaşkınlık içerisinde izledik. Onunla birlikte ülkemizde ve ABD'de de yangınlar gerçekleşti. 

Ateş elementi hıncını daha alamamışken hava elementi devreye girdi ve küresel bir salgın başladı. Birden hiç umulmadık anda en büyük düşmanımız hava oldu. Sevdiklerimizle aramıza mesafeler girdi. 

Hava elementinin intikamı hala devam ederken bu sefer de toprak elementi depremleri ve volkanik faaliyetleri devreye soktu. İtalya'daki Etna yanardağı faaliyete geçti ve hepimizi korkuttu. Sonuçta Etna bütün Avrupa'yı bir buzulçağına sokabilecek kudrete sahip olan bir yanardağ. O yanarsa biz de yanarız! 

Geriye bir tek su elementinin intikamı kalmıştı ki, onu da şimdi görüyoruz. İlk önce Marmara'yı saran müsilaj ile kolera salgını patlayabilir dendi. Acaba su elementi havayla birlikte böyle mi intikam alacak derken Marmara müsilajdan arındırılmaya başlandı. Çevremde birkaç kişiden hastaneye kaldırıldıklarını öğrensemde, insanlar gönül rahatlığıyla denize girebiliyor ve müsilaja dair bir belirti son iki haftadır bizim buralarda yok. Bu bana su elementinin yerden değil gökten de gelebileceğini hatırlattı. Ve tam da bunun üzerine altyapısı bu kadar sağlam ve belediyelerin kusursuz çalıştığı Almanya ve Belçika'dan dehşet verici sel felaketleri duyuldu. Onca insan kayıp, güncel verilere göre 168 kişi hayatını kaybetti. Bu sayının daha da artacağı belli. 

Ben bu yazıyı kaleme alırken benzer bir sel felaketi ve heyelan da güzel Rize'mizden geldi. Ondan önceki haftalarda Sakarya bölgesinden bir sel felaketi duymuştuk. Bu haberler bitmek bilmiyor ve bu felaketler sadece birer başlangıç. Bunları çok daha sık duyacağız. 

Özellikle bu yaz birçoğumuz için gerçeklerle yüzleşme yazı oldu. Kasım gibi geçen bir Haziran yaşadık. Soğuk ve yağışlı. Biz üşürken Kanada ve Rusya gibi kuzey bölgeler cayır cayır yandı. Sıcak havaya dayanamayanlar oldu ve sadece Kanada'da 719 kişi bu yüzden hayatını kaybetti. Bu mevsim normallerin dışında gerçekleşen sıcaklık tabiki orman yangınlarını da beraberinde getirdi. 

Kısacası 4 element birbiriyle etkileşime girerek insanoğlundan intikam alıyor. Doğaya bir şey olduğunu zannetmeyin. Yanan toprak bir süre sonra kendisini yeniliyor. Yanan ağaçların yerine yeni ağaçlar yetişiyor. Toprak sel suyunu emiyor, yanardağının bıraktıklarını gübre misali kabul ederek zenginleşiyor. Doğal afetlerde olan bizlere oluyor. Bizim evlerimiz yıkılıyor, çatılarımız uçuyor, sularda boğulup ölen bizler ve en sevdiklerimiz oluyor. 

İnsanoğlu doğayı hiçbir zaman için yenemez ama doğa insanı istediği anda mahvedebilir. Bu yüzden ona karşı büyük bir saygı göstermek ve başımızı  karşısında daima eğmek zorundayız. Çünkü biz Doğa Ana'dan asla daha güçlü değiliz. 

Bu gerçeğin yeni yeni farkına varan insanlar ilgilerini iklim konusunda uzmanlaşmış bilim insanlarına yöneltmeye başladılar. Soru basit:

Bundan sonra yaşanılacak en güvenilir ülke veya bölge neresi? 

Bu soruyu siz de yöneltin kendinize. Hatta isteyenler yorumlarda paylaşsın. Ama cevabını ben size şimdiden söyleleyim. Ne Şirince, ne dağ başı ne de başka bir yer. Kısacası bilim insanlarına göre hiçbir ülke ve hiçbir bölge. 

Öner Döşer girmiş olduğumuz süreç için çok güzel bir şey söyledi. Bu öyle bir süreç ki, hiçbirimiz kendini garantiye alamayacak, dedi. Bu sözüne katılıyorum. Ne zengin ne fakir.. ister villanız olsun, isterse evsiz olun bundan sonra eşitsiniz. Çünkü toprak döngüsü kapandı ve eşitliğin sembolü olan hava döngüsü başladı. Bill Gates'in dediği gibi bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 

Doğayı sömürürken, ormanları yok ederken, denizleri kirletirken bu gerçek hiçbirimizin aklının ucundan bile geçmedi. Oysa her tecavüzün, her tacizin, her hor kullanmanın bir bedeli olacaktı. İşte Uranüs Boğa'da bu bedeli ödetiyor ve 2026 yılına kadar daha da şiddetli bir şekilde ödetecek. Hep beraber doğanın intikam alışını izliyor olacağız. Ve bu intikam seni beni bulsa da, en çok zengin kesimi bulacak çünkü en büyük hak yiyici daima onlar oldu. Bu yüzden özendiğiniz o Kanada, Amerika, Avrupa hayatlarını iyi gözlemleyin. O güzel bahçeli villalarında oturanlar bir anda her şeylerini kaybedecekler. Zaten bu yazıyı yazarken bir haber daha Kanada'dan geldi. Şiddetli hortum yine onlarca kişiyi evsiz bırakmış. 

Görüntüler içler acısı ve zengin veya fakir hiç kimsenin başına bu tür felaketlerin gelmesini istemem. Ama Doğa Ana'ya bu kadar sert davranırken elbette bunun bir gün bedelini ödeyecektik ve o gün hepimiz için artık yarından daha da yakın. 

Doğal afetler ezelden beridir oluyor bu yeni bir şey değil ki diyebilirsiniz, ki haklısınız. Ben küresel ısınmaya çok fazla inanmayanlardanım. Bence çok daha farklı bir şey oluyor. Kutupların manyetik alanı kayıyor. Ve bu da ilk defa olan bir şey değil. Doğa Ana değişimi sever ve çokça kez yaşadı bu olayı. Değişimlere direnen insanoğludur. Bu yüzden doğa değişirken ona ayak uydurmakta zorlanan bizler olacağız. 

Peki ne mi yapabiliriz?

Musluktan akıttığınız her damlanın kıymetini bilebilirsiniz. Balkon, teras veya bahçe, yaşam alanlarınızı yeşillendirebilirsiniz. Toprak, tohum bulabilir ve ekebilirsiniz. Canlılara, börtü böceğe yaşam alanı yaratarak Doğa Ana'ya hizmet edebilirsiniz. AVM'lerde gezinip naylon, polyester ürünler almak yerine ihtiyaçlarınızı ikinci el ürünlerle karşılayabilirsiniz. Plastik ambalajlarda yiyecek içecek satın almak yerine üreticilerden plastiksiz çözümler bulmalarını talep edebilirsiniz. Unutmayın ki, patron onlar değil, Siz'siniz. Çünkü siz talep ettiğiniz sürece onlar üretebilir ve para kazanabilir. Şirketler bu hırsla bizi sömürmeye devam edecek çünkü buna biz izin veriyoruz. Keşke bunu bir idrak edebilsek. Çünkü güç onlarda değil, aslında gerçek güç toplum, yani Biz'iz.

Bu yazımı burda sonlandırıyorum. Umarım hepimiz değişen bu döngüye en hızlı şekilde ayak uydurur ve değişimin kendisi oluruz. Yoksa yazılarımda dediğim gibi torunlarımızın torunlarına uğruna yaşanacak bir dünya bırakamayacağız. Ve bu kadar bencil olmaya gerçekten hakkımız yok!

You Might Also Like

0 yorum

ELEMENTLERİN İNTİKAMI

 

Geçen gün kaleme almış olduğum güncel olaylar eşliğinde gökyüzü rehberliği yazımın ikinci kısmını kaleme alıp, son dönemlerde yaşamış olduğumuz doğal afetler ve elementler hakkında bahsetmek istiyorum. 

Uranüs 2019 yılında Boğa burcuna geçtiğinden beri doğal afetlerin artacağını zaten hepimiz öngörmüştük ama belki de hiçbirimiz 4 elementin intikamının bu kadar da fazla olacağına inanmamıştık. Özellikle son 1-2 senedir öyle bir döngü içerisindeyiz ki, ilk önce ateş elementi devreye girdi ve dört bir yandan denizlerle çevrili Avustralya'da günlerce durdurulamayan bir yangını şaşkınlık içerisinde izledik. Onunla birlikte ülkemizde ve ABD'de de yangınlar gerçekleşti. 

Ateş elementi hıncını daha alamamışken hava elementi devreye girdi ve küresel bir salgın başladı. Birden hiç umulmadık anda en büyük düşmanımız hava oldu. Sevdiklerimizle aramıza mesafeler girdi. 

Hava elementinin intikamı hala devam ederken bu sefer de toprak elementi depremleri ve volkanik faaliyetleri devreye soktu. İtalya'daki Etna yanardağı faaliyete geçti ve hepimizi korkuttu. Sonuçta Etna bütün Avrupa'yı bir buzulçağına sokabilecek kudrete sahip olan bir yanardağ. O yanarsa biz de yanarız! 

Geriye bir tek su elementinin intikamı kalmıştı ki, onu da şimdi görüyoruz. İlk önce Marmara'yı saran müsilaj ile kolera salgını patlayabilir dendi. Acaba su elementi havayla birlikte böyle mi intikam alacak derken Marmara müsilajdan arındırılmaya başlandı. Çevremde birkaç kişiden hastaneye kaldırıldıklarını öğrensemde, insanlar gönül rahatlığıyla denize girebiliyor ve müsilaja dair bir belirti son iki haftadır bizim buralarda yok. Bu bana su elementinin yerden değil gökten de gelebileceğini hatırlattı. Ve tam da bunun üzerine altyapısı bu kadar sağlam ve belediyelerin kusursuz çalıştığı Almanya ve Belçika'dan dehşet verici sel felaketleri duyuldu. Onca insan kayıp, güncel verilere göre 168 kişi hayatını kaybetti. Bu sayının daha da artacağı belli. 

Ben bu yazıyı kaleme alırken benzer bir sel felaketi ve heyelan da güzel Rize'mizden geldi. Ondan önceki haftalarda Sakarya bölgesinden bir sel felaketi duymuştuk. Bu haberler bitmek bilmiyor ve bu felaketler sadece birer başlangıç. Bunları çok daha sık duyacağız. 

Özellikle bu yaz birçoğumuz için gerçeklerle yüzleşme yazı oldu. Kasım gibi geçen bir Haziran yaşadık. Soğuk ve yağışlı. Biz üşürken Kanada ve Rusya gibi kuzey bölgeler cayır cayır yandı. Sıcak havaya dayanamayanlar oldu ve sadece Kanada'da 719 kişi bu yüzden hayatını kaybetti. Bu mevsim normallerin dışında gerçekleşen sıcaklık tabiki orman yangınlarını da beraberinde getirdi. 

Kısacası 4 element birbiriyle etkileşime girerek insanoğlundan intikam alıyor. Doğaya bir şey olduğunu zannetmeyin. Yanan toprak bir süre sonra kendisini yeniliyor. Yanan ağaçların yerine yeni ağaçlar yetişiyor. Toprak sel suyunu emiyor, yanardağının bıraktıklarını gübre misali kabul ederek zenginleşiyor. Doğal afetlerde olan bizlere oluyor. Bizim evlerimiz yıkılıyor, çatılarımız uçuyor, sularda boğulup ölen bizler ve en sevdiklerimiz oluyor. 

İnsanoğlu doğayı hiçbir zaman için yenemez ama doğa insanı istediği anda mahvedebilir. Bu yüzden ona karşı büyük bir saygı göstermek ve başımızı  karşısında daima eğmek zorundayız. Çünkü biz Doğa Ana'dan asla daha güçlü değiliz. 

Bu gerçeğin yeni yeni farkına varan insanlar ilgilerini iklim konusunda uzmanlaşmış bilim insanlarına yöneltmeye başladılar. Soru basit:

Bundan sonra yaşanılacak en güvenilir ülke veya bölge neresi? 

Bu soruyu siz de yöneltin kendinize. Hatta isteyenler yorumlarda paylaşsın. Ama cevabını ben size şimdiden söyleleyim. Ne Şirince, ne dağ başı ne de başka bir yer. Kısacası bilim insanlarına göre hiçbir ülke ve hiçbir bölge. 

Öner Döşer girmiş olduğumuz süreç için çok güzel bir şey söyledi. Bu öyle bir süreç ki, hiçbirimiz kendini garantiye alamayacak, dedi. Bu sözüne katılıyorum. Ne zengin ne fakir.. ister villanız olsun, isterse evsiz olun bundan sonra eşitsiniz. Çünkü toprak döngüsü kapandı ve eşitliğin sembolü olan hava döngüsü başladı. Bill Gates'in dediği gibi bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 

Doğayı sömürürken, ormanları yok ederken, denizleri kirletirken bu gerçek hiçbirimizin aklının ucundan bile geçmedi. Oysa her tecavüzün, her tacizin, her hor kullanmanın bir bedeli olacaktı. İşte Uranüs Boğa'da bu bedeli ödetiyor ve 2026 yılına kadar daha da şiddetli bir şekilde ödetecek. Hep beraber doğanın intikam alışını izliyor olacağız. Ve bu intikam seni beni bulsa da, en çok zengin kesimi bulacak çünkü en büyük hak yiyici daima onlar oldu. Bu yüzden özendiğiniz o Kanada, Amerika, Avrupa hayatlarını iyi gözlemleyin. O güzel bahçeli villalarında oturanlar bir anda her şeylerini kaybedecekler. Zaten bu yazıyı yazarken bir haber daha Kanada'dan geldi. Şiddetli hortum yine onlarca kişiyi evsiz bırakmış. 

Görüntüler içler acısı ve zengin veya fakir hiç kimsenin başına bu tür felaketlerin gelmesini istemem. Ama Doğa Ana'ya bu kadar sert davranırken elbette bunun bir gün bedelini ödeyecektik ve o gün hepimiz için artık yarından daha da yakın. 

Doğal afetler ezelden beridir oluyor bu yeni bir şey değil ki diyebilirsiniz, ki haklısınız. Ben küresel ısınmaya çok fazla inanmayanlardanım. Bence çok daha farklı bir şey oluyor. Kutupların manyetik alanı kayıyor. Ve bu da ilk defa olan bir şey değil. Doğa Ana değişimi sever ve çokça kez yaşadı bu olayı. Değişimlere direnen insanoğludur. Bu yüzden doğa değişirken ona ayak uydurmakta zorlanan bizler olacağız. 

Peki ne mi yapabiliriz?

Musluktan akıttığınız her damlanın kıymetini bilebilirsiniz. Balkon, teras veya bahçe, yaşam alanlarınızı yeşillendirebilirsiniz. Toprak, tohum bulabilir ve ekebilirsiniz. Canlılara, börtü böceğe yaşam alanı yaratarak Doğa Ana'ya hizmet edebilirsiniz. AVM'lerde gezinip naylon, polyester ürünler almak yerine ihtiyaçlarınızı ikinci el ürünlerle karşılayabilirsiniz. Plastik ambalajlarda yiyecek içecek satın almak yerine üreticilerden plastiksiz çözümler bulmalarını talep edebilirsiniz. Unutmayın ki, patron onlar değil, Siz'siniz. Çünkü siz talep ettiğiniz sürece onlar üretebilir ve para kazanabilir. Şirketler bu hırsla bizi sömürmeye devam edecek çünkü buna biz izin veriyoruz. Keşke bunu bir idrak edebilsek. Çünkü güç onlarda değil, aslında gerçek güç toplum, yani Biz'iz.

Bu yazımı burda sonlandırıyorum. Umarım hepimiz değişen bu döngüye en hızlı şekilde ayak uydurur ve değişimin kendisi oluruz. Yoksa yazılarımda dediğim gibi torunlarımızın torunlarına uğruna yaşanacak bir dünya bırakamayacağız. Ve bu kadar bencil olmaya gerçekten hakkımız yok!