31 Mart 2018 | Terazi burcunda dolunay

  • Share

Ölüm & acı | Rahim & bebek

  • Share

17 Mart 2018 | Balık burcunda şifacı yeniay

  • Share

Atalarımızdan kalan miraslarımız

  • Share

Diğer alemin varlıkları & bilinmeyen tehlikeler

  • Share

31 Mart 2018 | Terazi burcunda dolunay


Her dolunay zamanı gökkubbede Güneş ile Ay birbirlerinin karşısına dikilir.
Ay içimizdeki dişil yanımızdır, Güneş ise eril tarafımız. 
Bu iki kutup birleştiğinde yeni bir şey doğar. 
Karşı karşıya geldiklerinde ise içsel bir çatışma ve ardından bir arınma yaşanır. 

☆☆☆

Belki de 2018'in en zorlayıcı haftalarından ve en zorlayıcı dolunaylarından biri bu. 
Çünkü gökten yeryüzüne yansıyan enerji, Satürn ve Mars'ın birlikteliği. 
Eski zamanlardan beri en çok korkulan gök olaylarından biri bu ikilinin kavuşumu. 

10 derece Terazi burcunda gerçekleşen bu dolunay hem yukarıda bahsettiğim ikiliye zorlu açıda gerçekleşiyor hem de gökyüzünde ayrıca Merkür geriliyor.  

Mart ayındaki ikinci dolunay olduğu için aynı zamanda da bir mavi ay bu. 
Mavi aylar sık gerçekleşen olaylar olmadıkları için özel olarak bilinirler. 
Geçen ay iki yeniay ile yeni adımlar atıp yeni başlangıçlar yapabildik. 
Mart ayındaki iki dolunay ile de bütün yüklerimizden kurtulmamız gerekiyor. 
______________________________

İnsana yük olan daima çevresindeki yanlış ilişkileridir. 
Terazi burcu da bu ilişkilerle yakından ilgilidir.
 Bu nedenle bu dolunay ilişkilerimiz üzerinden sınanacağız. 
İlişkilerinizle ilgili tüm korkularınızla yüzleşmeye hazırlanın. Çünkü bu dolunayın olumsuz enerjilerini ancak korkularla yüzleşerek aşabilirsiniz. 

Gökyüzünde gerileyen Merkür 'geri vitese tak ve baştan sar' emrini veriyor hepimize. 
Geriye dönüp ben nerde hata yapıyorum? diye sormamız gerekiyor kendimize.

Neden hayatıma hep yanlış kişileri çekiyorum?
Neden ilişkilerimde bir türlü huzuru bulamıyorum?
Neden yalnızım ve aşktan korkuyorum?

İnsanın tekamülünü en çabuk hızlandıran şeydir yakın bir ilişkiye sahip olmak. 
Çünkü bir başkasında kendimizi görür ve tanırız. Onun aracılığıyla kim olduğumuzu keşfederiz. 

Bu dolunay da kendi içindeki sana köstek olan duygularını keşfetmekle alakalı aslında. 
Satürn ve Mars amaçsızca birleşmiyorlar gökkubbede. 
Doğruyu bulabilmemiz için yol gösterme niyetindeler sadece. 

Her zaman söylediğim gibi iki yol var seçim hakkına sahip olduğumuz. 
Biri sevginin yolu diğeri ise korkunun. 
Bu dolunay sevgi yerine korkularımız ağır basacak. 
Yalnızlığımız, mutsuzluğumuz ve huzursuzluğumuz gözümüze batacak. 
Hayat bize işkence çektirmek istiyormuş gibi hissedeceğiz belki de. 
Yani fazlasıyla korku kutbuna kayıp onun enerjilerini deneyimleyeceğiz. 
Oysa Terazi burcu dengeden ibarettir. 
Korkmak doğru yol olmasa da, denge uğruna hayatımızda hissetmemiz gereken bir duygudur. 
Asıl korkuyu bastırırsak başımıza büyük belalar gelir. 

Bırakın bu dolunay aksın gözyaşlarınız. 
Öfke varsa içinizde hissettiğiniz, gidin yumruklayın yastığınızı. 
Huzursuzluksa umutlarınızı öldüren kaldırın ellerinizi semaya. 
Tek huzur yaratıcının kollarında. 

Her karanlık güneşin doğuşunun yakın olduğunu fısıldar adama. 
Bu dolunay da aydınlığa sebep olacak eğer şifaya izin varsa.
Yeterki dengede olsun ruh zihin ve beden!

Dolunay Ritüeli

Artık bilimsel olarak kanıtlandı. Kişi kendi karanlıklarına kendi sebep oluyor. Tıpkı kendi aydınlıklarına da kendi sebep olduğu gibi. 
Bunu en güzel enerjisi yüksek olan insanlarda görüyoruz. Hayatlarında, ilişkilerinde hatta işlerinde bir huzur, bir bolluk ve bereket oluyor.
 İmreniyoruz.

Siz de bu kişilerden olabilirsiniz. 
Sizin de sağlıklı ve huzurlu ilişkileriniz olabilir ama bunun için sizin de çabalamanız gerek. 
Alın teri dökmeden hiçbir şey yok!
Emeğini veren karşılığını alıyor bu dünyada, her zaman için. 
İlahi adaletin hüküm sürdüğü bir gezegende haksızlık diye birşey yoktur. 

Dolunay Ritüeli için yapmanız gereken karanlık duygulardan arınmak. Bu duygulardan hangisinin sizi bilinçaltından yönettiğini bulmak ve bırakmak. 
Bunu en güzel bir kağıda yazıp yakarak yapabilirsiniz. 
Ama unutmayın bilinçaltının bilince çıkması acıyla gerçekleşir. 
Sadece kağıda yazarak hiçbir şey şifalanmaz. Sebeplerini bulmak ve hatırlamak ve ipleri elinizden bırakıp teslim olmak zorundasınız. 

Enerjiyi aşağa çeken karanlık duygular
Aşağılama
Suçluluk
Çaresizlik
Pişmanlık
Korku ve
Nefret'dir.

Bu duygulardan hangisi en çok hayatınızda yer verdiğiniz?
Bu sorunun cevabını bulursanız, gerisi bu dolunay çorap söküğü gibi gelecek. 
Yeterki size düşen payı yapmaya hazır olun. 

Mars ve Satürn'ün enerjileri yukarıdaki duyguların alt boyuttaki tezahürleridir.
Madem bu dolunay zorlayıcı enerjilere sahip o halde biz de bunu döndürüp kendi amacımıza uygun olarak kullanalım.
Ruhumuzu kemiren bu duyguları dönüştürüp sevginin yolunu seçelim.

Ölüm & acı | Rahim & bebek


Geçen haftalarda Atalarımızdan kalan miraslarımız adlı bir yazı paylaşmıştım ve haritamızdaki belirli gezegen kombinasyonların, 7 kuşak atalardan devraldığımız enerjileri nasıl anlattığından bahsetmiş ve birkaç örnek vermiştim. 
Bu örneklerin arasında Plüton ile Neptün'den bahsetmedim. Bu yüzden bu yazımda gerçek hayatta yaşanmış olan bir örnek verirken, hem bebek ölümlerinden ve etkilerinden hem de rahim sağlığından bahsedeceğim. 

Neptün ve Plüton ikilisi birbiriyle etkileşim halinde olduklarında, genellikle kişinin bilinçaltında ölüm veya yaşam korkusu olabilir. Ve bazen bu kombinasyonların derinliklerini araştırdığımızda karşımıza bebek ölümleri çıkar. 

Hikayesinden çok etkilendiğim bir anne, ikizlere hamile iken oğullarından birini hamileliğinin başlarındayken kaybetmiş. Kardeşini kaybeden diğer ikiz bebek derin bir üzüntüye girmiş ve hamilelik boyunca hiçbir şekilde hareket etmemiş. Doktorlar ve anne bebeğin büyümesi durduğu için hayata sağlıklı gelemeyeceğini düşünmeye başlamışlar. 
Kardeşine olan sevgisi ve derin bağı yüzünden, onun büyümesı gerektiği karnın diğer alanını kaplamak istememiş. Anne, 'karnım o kadar tuhaf duruyordu ki, dışarıdan bakıldığında bir taraf inik ve sadece diğer taraf şişikti,' diyor. 
Bebek büyümediği için annenin hamileliği normalden 4 hafta gecikmiş ve bebek normal kilo değerlerine bu son 4 haftada ulaşmış ve sağlıklı bir şekilde doğmuş. 

Bebeklerin ilk dönemlerde hiçbir şey hissetmediklerini bu yüzden alınmaları konusunda bir sakınca olmadığını söyleyenler, bu yaşanmış olan gerçek olayla belki bir kere daha düşünür ve fikirlerini değiştirirler diye örnek olarak vermek istedim.  
Küçücükün bir can anne karnında kardeşinin 8-9 ay boyunca yasını tutmuş ve onun tarafını kaplamayı reddetmiş. 
Bu insanın dünyaya geldikten sonra nasıl bir acıyla yaşayabileceğini düşünebiliyor musunuz? 
Büyücek, okulunu okuyacak, evlenecek ve çalışacak ama kendisini hiçbir zaman için buraya ait hissetmeyecek. Belki yaşamaktan korkacak ve içten içe kardeşinin yanını, yani ölümü arzulayacak. 
Bu insan sürekli depressif duygularla savaşmak zorunda kalacak, büyük ihtimalle kilolu biri olacak ve ömrünü kısaltmak için elinden geleni yapacak. Çünkü kardeşi yanı başında ölürken o senin yerine ben ölmeyi tercih ederdim, bak hayat hiç de yaşanılacak bir yer değilmiş, inancına sahip olacak ve bütün hayatını, ölü olan kardeşine bunu kanıtlayabilmek için mahvedecek. 

Zannetmeyinki bu sadece ikizler için geçerli. Doğumundan önce başka bir kardeşi aldırılmış olan insanlar da hayatları boyunca bu kaybolmuşluk ve değersizlik hissiyle savaşıyor ve depressif ruh hallerini bir türlü yenemiyorlar. 

Birkaç yıl önce kurtaj yasaklandı diye sokaklarda yürüyen kadınları gördüğümde tüylerim ürpermişti. Ellerindeki pankartlarda 'benim bedenime karışamazsın' yazıyordu. Ama o masum bir canın yaşam hakkına karışabiliyordu. Kendisini o bebeğin sahibi zannettiği için! 
Oysa hiçbirimiz başka bir ruha asla sahip olamayız. Hayatımızdaki bütün ruhlar birer armağandır. Hele yardımımıza, ilgimize ve sevgimize muhtaç olanlar kutsal birer emanet..
Tüm bunu her kadın, ne kadar inkar ederse etsin, hisseder. Hem de en derininde hisseder. 

Cervix bölgesi bütün enerjilerin biriktiği kutsal bir merkez gibidir. Anne, ananne hatta ailedeki 7 kuşak kadının tüm kadınlık, cinsellik ve genel olarak hayat enerjileri cervix bölgesinde bulunur. Bakire olmanız arınık olduğunuz anlamına gelmez. Eğer ananneniz tecavüze uğramışsa siz de tecavüzün acısını ve korkusunu bilinçaltınızdan hissedersiniz. 
Cinsellikte acı hissetmek veya cinsellikten uzak durma isteği bu bölgedeki birikmiş karanlıklardan kaynaklanır. Kadın kendini kasar ve erkeğine bu bölgeyi şifalandırma imkanını vermez. Oysa cervix bölgesi bir çifte hazzın en doruğunu yaşatır. Direkt olarak kalbe bağlı olan cervix, kadına saatler hatta günler boyunca sürecek orgazmlar yaşatabilir. Bütün enerji açığa çıkar ve bütün blokajlar yıkılarak, tüm bedeni saran bir sevgi seline dönüşür. 

Bir kadın, bedeninde bu kadar kutsal bir portal taşırken maalesef bunun farkında bile olmayabilir ve hayatı boyunca onu değiştirecek bu deneyimi yaşamaktan yoksun kalır. 
Çünkü atalarından kalan bu enerjileri serbest bırakmadığı sürece cervix bölgesinde hissettiği tek şey acı olacaktır. 

Yazıya Neptün ve Plüton'dan bahsederek başladım ve rahimin karanlık ve kutsal derinliğiyle bitirmek istiyorum. Aslında bu iki gezegen bu konuyla çok yakından alakalı. Plüton derin cinsellikle bağdaştırılır, Neptün ise ilahi birleşmeyi sembolize eder. 
Yani kutsal sayılabilecek inanılmaz derecede doyurucu ve hayat değiştirici olan bir cinsel hayatınız olsun istiyorsanız, bebek aldırmayın ve sizden önce öldürülmüş veya ölmüş olan kardeşlerinizin yasını hayatınız boyunca tutmaya devam etmeyin. 
Ve en önemlisi cervix bölgenizi şifalandırın çünkü orası çok büyüleyici ve Neptün'ün alemine açılan mistik bir kapı. Bu kapıyı sevdiğiniz erkekle açabilirseniz kendi miracınızı yaşayabilirsiniz. 

17 Mart 2018 | Balık burcunda şifacı yeniay


Her yeniay yeni bir başlangıç için bir fırsattır. 
Bu seferki yeniay daha özel bir fırsat, çünkü Mart ayındaki iki dolunay arasında bulunuyor. Yani farkındalığımızın arttığı ve yüklerden kurtulduğumuz bir ay bu. Bu yüzden bu iki dolunay arasındaki, 26 derece Balık burcunda olan bu yeniay, Kiron ile kavuştuğu için, şifalanma uğruna yeni bir adım atmamızı bekliyor olacak bizlerden. 

Balık burcu zodyağın son burcu olması nedeniyle her burcun bir özelliğini içinde barındırır. Bu yüzden bu kadar karmaşık ve anlaşılması zor, özel bir burçtur. Diğer burçlara nazaran Balık, ilahi ve mistik enerjileri bünyesinde barındırır. Dolayısıyla kimsenin göremediği, fark edemediği ve hissedemediği şeyleri bilir ve anlar. 

Astrolojik olarak yeniyıl'ımıza yaklaşırken Balık burcundaki bu yeniay bize her yıl yaşadığımız döngüyü hatırlatmak istiyor aslında biraz. 
Bahar kapıda!
Sen hazır mısın ona, neler öğretti sana Güneş tüm Zodyak burçlarında bulunduğu 12 ayda? diye soruyor ve geriye dönüp, bütünü kavramamızı istiyor bizden. 
___________________________

Gökyüzünden yeryüzüne akan Allah'ın mucizevi düzenini idrak edip, kaderin ruhumuza vurduğu zincirlerden kopma zamanı bu yeniay. 
Şifalanma isteğindeyiz ama Mars'ın kare açısı biraz zorlanacağımıza da işaret ediyor. Çünkü bırakmak zor, affetmek daha da zor. 
Oysa gökyüzündeki bir yıldıza oturup, yeryüzünü seyre dalsak, bütün sorunlarımız ve kalp kırıklıklarımız o kadar küçük, o kadar gereksiz gelecek ki gözümüze, kendimi boşuna hırpalıyormuşum, diyeceğiz. 

O halde Balık burcunun pembe gözlüklerini değil de, bütünü gösteren gözlüklerini takalım bu yeniay dönemi gözümüze ve hikayenin başını ortasını ve sonrasını anlamaya çalışalım. 
Çünkü herşey bir bütün. 
O yaranın, kalp kırıklığının, üzüntünün bir hikayesi, bir başı var. 
Herkes ektiğini biçer bu hayatta. 
Eğer canımız yanıyorsa bunun sebebini bir başkasında değil kendimizde çözmeliyiz önce. 
Çevremizdeki herkes bize birer ayna. 
Tüm doğru veya yanlış ilişkilerimiz aslında sadece bize bizi yansıtmakta. 
Yapmamız gereken tek şey farkına varmak ve hayatımızda değişiklik istiyorsak, kendimizden başlamak. 

Başımıza gelenleri çoğu zaman biz seçemesek de, olayın gidişatını etkileyebilme gücüne sahibiz. 
Ama eğer oturup, o bana bunu yaptı, şu bana şunu söyledi, dersek kurban rolünü oynamaya başlarız. 
İşte bu kurbanlık rolü Balık burcunun en düşük boyuttaki tezahürüdür ve bize hiçbir şey kazandırmaz, hatta çok fazla şey kaybettirir. 
Bu yeniay bize tam da bu kurbanlık rolünden çıkartmak için bir el uzatıyor. 
Mars işleri zorlaştırıyormuş gibi gözükse de, onun bile asıl isteği, harekete geçip bir şeyler yapmamız. 
Yeni bir başlangıç için yeni bir adım gerek. Yeni bir adım için cesaret gerek. Cesaret için ise başlangıçta biraz korkmak gerek. 
Yaraları sarmak kolay iş değil. 
Çünkü düşmanla yüzleşmek cesaret gerektirir. 
Ve sadece bu cesareti gösterdikten sonra düşmanın aslında düşman değil, sana doğru yolu tarif eden bir dost olduğu idrak edilir. 

Kabuk tutmuş yaralarınızı kopartın.
Bırakın size hatırlatsın bastırmaya çalıştığınız tüm duygularınızı. 
Şifalanma acıyla gelir ve bu acının idrakı yarayı tamamıyla iyileştirecek merhemin ta kendisidir. 

☆☆☆

Balık burcunun sembolü ters yönlere doğru yüzen iki balıktır. 
Bu o kadar güzel ve anlamlı bir sembol ki, hem Balığın karmaşıklığını hem de mistik yönünü çok güzel tanımlıyor. 

Bu yeniayın mesaji:
 Ne yaparsan yap, hangi tarafa yüzersen yüz, huzuru bulmayı unutma!
Hem kendi ruhunda, zihninde ve bedeninde hem de dış dünyanda!

Atalarımızdan kalan miraslarımız


Daha önce bu konuyu daha farklı ele alarak, "reenkarnasyon teorisi" adlı bir yazı yazmıştım. Bu yazımda İslam inancına göre reenkarnasyonun olmadığından bahsetmiş ve dedenin işlediği günahı torunu neden ödesin konusunda hala anlayamadığım, bana mantıklı gelmeyen şeylerin olduğunu söylemiştim.

Bu yazımda ise farklı olarak İslam inancına uygun olan, 7 kuşak atalardan kalma miras hakkındaki konuya değineceğim. Böylelikle reenkarnasyona inanmayan kesim, başta mantıksız gelen bazı olay veya döngüleri neden yaşadıkları konusunda bilgi edinebilsinler.
Çünkü biz tıpkı yukarıdaki resim gibi atalarımızdan kalan hikayelerin içerisinde öyle bir sıkışıp kalıyoruz ki, sürekli yaşadıklarımıza bir anlam veremiyor ve daha da kötüsü önümüzdeki bizi aydınlığa götürecek olan yola çıkmaya cesaret edemiyoruz.

Bu konuda henüz yeteri kadar bilgiye sahip olmadığım için örnekleri, hafızamı tazeleyip, daha iyi anlayabilmek uğruna ikinciye okuduğum İngrid Zinnel'in kitabindan vereceğim.

Bilindiği üzere Satürn karmanın gezegenidir. Bu yüzden söz konusu atalar olduğunda, bakmamız gereken bir numaralı yer Satürn ve yerleşimidir.
Daha sonra bakmamız gereken yer, yüksek enerjilerini tezahür ettiremediğimiz için genellikle başımıza bela olan Uranüs, Neptün ve Plüton'dur.

Ay, hayatımızdaki anne figürlerini, Güneş baba figürlerini, Venüs sevgilileri, Mars ve Merkür kardeşleri ve kuzen gibi akrabaları temsil edebilir. Jüpiter genellikle kişileri değil, daha çok din ve inançlar konusu hakkında bizlere bilgi verir.
Bunlar genel göstergelerdir ve her kişi için geçerli değildir. Mesela ailede anne babadan güçlü konumdaysa, baba Ay tarafından, Anne Güneş tarafından temsil edilebilir.

Haritamızdaki bu gezegenlerin konum ve açılarını, büyüklerimizin yaşadıkları ile bağdaştırdığımızda, hayatımızda yaşadığımız döngü veya problemler konusunda inanılmaz ilginç bilgiler edinebiliriz.
Sevgi bu dünyadaki en kuvvetli bağdır. Çok derin bir sadakat ile sevdiklerimize bağlanırız. Ve maalesef bu sevgi bağı bazen o kadar kuvvetli olur ki, kendi sadakatimiz başımıza bela olmaya başlar.

Örnekler

Plüton - Mars (kavuşum, kare veya karşıt açıları) haritamızda atalardan kalma bir şiddet ve acı göstergesi olarak kabul edilir. Bu fiziksel şiddet de olabilir, ruhsal veya duygusal da.
Mesela Plüton Mars karesine bir örnek, savaş döneminde birçok kez tecavüze uğrayan ninenin, torunu büyük annesinin aynı kaderini, üvey babası tarafından senelerce taciz edilerek paylaşır. Küçücükün masum bir çocuk neden böyle korkunç bir şey yaşasın diye sorar dururuz kendimizce, aklımız almaz hiçbir şekilde. Oysa büyükannenin yaşadığı acıyı kendi kızı bastırılmış öfke olarak yaşayabilir, daha hassas olan torun ise, bu yükü üslenerek ninenin yaşadıklarını ailesine hatırlatır. Ve bu 3 kuşak haritada da kendini Mars - Plüton gerginliği olarak gösterir.
Affetmek ve hakkını helal etmek çok önemlidir ve bu başarılmadığı sürece bu miras torunlar tarafından devralınır, ta ki ailenin bir üyesi çıkıp, affederek, düzeltene dek.
Böyle korkunç bir şey nasıl affedilir diyebilirsiniz. Ama affetmek en güzel intikamdır ve yüce bir makamdır. Her ruh bu mertebeye ulaşabilse, dünyada acı kalmaz.

Plüton - Venüs açıları (kavuşum, kare veya karşıt açıları)  büyüklerimizden devraldığımız değerler ve aşk hikayeleridir.
Diyelim baba zamanında evliyken başka bir kadına aşık olmuş ve onunla dost hayatı yaşamış. Bu babaya sahip olan kız çocuğunun hem anne hem babaya olan sevgi ve sadakati eşit. Ama ortada aldatılıp, terk edilen bir anne ve aşk uğruna buna sebep olan bir baba var. Bu kız büyünce hangi tarafa çekilecektir sizce? Cevap basit: Anneye olan sadakati yüzünden kendi mutluluğunu ve aile kurma isteğini feda ederek, evlenmemeyi tercih edecek ve bütün ömrünü annesini (babasının aksine) terk etmeyerek, onun yanı başında geçirecektir. Ama aynı zamanda babasına olan sevgi ve sadakati yüzünden gidip evli bir adama aşık olacak ve tıpkı babası gibi gizli ve imkansız, mutsuz bir aşkı yaşayacaktır. Bilinçaltından onu bu şeytani, kısır döngüye hapseden şey, "annecim ben seni o kadar çok seviyorum ki seni asla terk etmeyerek, kendi yuvamı kurmaktan vazgeçeceğim. Babacım sana o kadar çok sadığım ki tıpkı senin gibi bir dost hayatı yaşamayı tercih edeceğim", inancıdır. Bilinçaltımızın kuklasıyızdır her daim. Bu yüzden mantıklı seçimlerde bulunamayız, ruhumuzdan bu tür zincirleri kırmadığımız sürece.
Bu kadın büyük ihtimalle bu yaptığını kendisine yakıştıramayacak ve nedenini anlayamayacaktır. Ta ki bu davranışına sebep olanların bilinçaltından çıkıp, bilinçli bir şekilde fark edene dek.

Ay - Neptün (kavuşum, kare veya karşıt açıları) annenin ölen bir yakınına olan özlemini temsil edebilir.
Her çocuk anneye (ay'a) çok kuvvetli bir şekilde bağlı olduğu için, haritasında Ay ile Neptün arasında açısı olan çocuk, annenin bu özlemini ve acısını o kadar çok derinden hisseder ki, kendisinin sanır ve bir ömür boyu bunu fark etmeyerek ona ait olmayan bu enerjiyle yaşayabilir.
Buna benzer örnekleri madde bağımlıların haritalarında görürüz genellikle. Neptün kişinin ruhuna o kadar derin bir boşluk açar ki, bu konuma sahip olanlar kendilerini bu hayata hiçbir zaman için ait hissetmezler. Bu sefer gerçeklikten kaçma isteği uyanır ve bunun sonu alkol veya uyuşturuculardır.
Bunun gibi bir açıya bir diğer örnek, ailede genç yaşta ölmüş olan birinin enerjisi sebep olabilir. Erkek çocuk onun doğumundan önce erken yaşta ölen dayısının acısını, kendi hayatını alkol ve uyuşturucularla mahvederek, kendini feda ederek eşitleme isteğinde olabilir. Yani dayısı erken öldüğü için ve ailede bu acı bastırıldığı için erkenden ölme isteğini bilinçaltında taşıyor olabilir. Burda da söz konusu olan sadakat ve sevgidir. "Dayım hayatını yaşayamadı, bu yüzden annem çok üzgün. Annemin ve dayımın acısını o kadar çok derinden hissediyorum ki, benim de çok fazla yaşamaya hakkım yok," inancı vardır kişinin bilinçaltında. Bu dürtüsünü farketmediği sürece hayatını zindana çevirecektir. Bilinçaltı bilince ulaştığı anda genellikle bu maddelere olan bağımlılığından kendiliğinden kurtulur.

Yazarak dahi zorlandığım bir yazı oldu umarım yeteri kadar açıklayıcı olabilmişimdir çünkü aslında çok karmaşık bir konu.
İnsan bu tür şeyleri öğrendikçe yolların ne kadar ince olduğunu ve buranın neden imtihan dünyası olduğunu daha iyi idrak ediyor.
Farkına varmak ve içteki şeytanları yenmek, gölge benlikleri ortaya çıkartmak ve haritadaki olumsuz açıları aşmak gerçekten çok zor ve bir astrolog bir yere kadar yardım edebilir. Ruhunun zincirlerini kırmak herkesin sadece yalnız üstlenebileceği bir görevdir.

Diğer alemin varlıkları & bilinmeyen tehlikeler


Hala Başak burcundaki mistik dolunayın etkisindeyken çok konuşulmayan ama yinede bilinmesi gereken karanlık bir konuyu ele almak istedim. Bu yazımda diğer alemin varlıklarından, medyumluk gibi konulara değineceğim.

Hepiniz hatırlarsınız bir aralar meleklerle ilgili şeyler çok moda olmuştu. Meleklerle konuşmak, onlardan yardım almak vs.
Bizde de bu konularda başı çekenler olsa da bildiğim kadarıyla bunu dünyada asıl yayan Doreen Virtue oldu.
Kendisinin kitaplarıyla tanışmam benim ergenlik dönemime denk gelir. Ruhsal bir bunalımdan geçtiğim ve her türlü yardım aradığım bir dönemde onun kitapları şifa gibi gelmişti bana.

Kitaplarından  birinde herkesin mistik yetenekleri olduğu ve bu yüzden herkesin meleklerle iletişime geçebileceği yazıyordu. Bunun gibi yetenekleri sadece geliştirmek gerekiyormuş ve bu tekniklerden kitabında bahsediyordu.
Cahil ergenlik aklıyla bir gün bu tekniklerden birini denedim.
Kitapları attığım için tam olarak neler yaptığımı hatırlamıyorum. Ama hafızamda kaldığı kadarıyla önce dua eşliğinde, ölmüş olan iki dedemden biriyle saat 12.00 gibi iletişime geçmek istediğime dair bir dua ettiğimi hatırlıyorum. Evde yalnızdım ve saat geldiğinde elimde bir kağıt ve kalemle masanın başına geçip, meditatif bir hale girdim.
Buna otomatik yazma deniliyor. Amaç karşı tarafın bedenine girmesine izin vererek,  kontrolünün dışında senin bedenini kullanarak gayb aleminden bilgileri kağıda aktarması.

O zamanlarda benzer benzeri çeker yasasından haberdar olduğum için melek gibi yüce bir varlığı çağıramayacağımdan emindim. Bu yüzden hep özlemini çektiğim ve tanışmak istediğim dedelerimden biri gelir diye ümit ederek böyle bir haltı yemeye karar verdim.

Tabii ilk başta hiçbir şey olmadı. Aptalca masanın başında oturan bir cahil gibiydim. Aslında yaptığım şeyin işe yaramayacağını düşünüyordum ama sonra birşey oldu. Zaman algısı değişip, etrafın bilincini kaybetmeye başladıktan sonra masanın çok hafif titremesiyle, arkamda enerjisi yoğun olan bir varlığı hissettim. Bu his anında korkuyu tetikledi ve korku da besmele çekmemi. Ve tam o sırada yine kendime geldim.
Bir daha böyle birşeyi denemedim asla da denemem. Çünkü yaptığım çok tehlikeliydi. Ve gelenin dedem olmadığından eminim. 

Doreen Virtue birçok insana yardım etti ve şifalanmalarına vesile oldu. Bu gibi bilgileri aktarırken insanları tehlikeye sokma amacında olmadığını düşünüyorum.
Ama geçtiğimiz sene çok ilginç birşey oldu. Kendisi bir vizyonunda İsa'yı gördüğünü ve bu yüzden vaftiz olup artık inançlı bir hristiyan olduğunu ve bundan sonra melek kartları veya kehanetlerle ilgili şeylerden uzak duracağını söyledi. (Bu arada bize göre Hz. İsa bir peygamber ama onlara göre İsa Tanrının kendisi)

Kendisi bu kariyer değişimine karar verirken aslında yaşadığı Satürn'ün 12. haneden geçerkenki etkileriydi.
Satürn Yay burcundayken hepimizin inançlarını sınadı. Kimimizi sağlamlaştırdı, kimimizi yıktı.
Satürn 12. evden geçerken dindar bir kişi ateist de olabilir, ateist biri dindar da. Bu kişinin ruhsal mertebesiyle alakalı. Ama genelde inançlar konusunda bir sarsınma yaşar ve kökenimizle ilgili çokça sorular sormaya başlarız bu transitle.
Belki Satürn ona yaptığı işin çok da masum olmadığını idrak ettirdi. Ve o da melekler, kahinlik vs. gibi konulardan uzaklaşma isteği duydu. Gerçi tuhaf olan da burda. Kendisi artık melek kartları ve kitapları çıkartmıyor, artık İsa ve ermiş üstatlar kartları çıkartıyor. Ben şahsen aradaki farkı tam olarak göremiyorum. Bu daha çok tanrım artık sana sığınıyorum ama para akışım da devam etsin, der gibi oldu.

İster astroloji ister diğer yöntemler olsun, bizim gibi danışmanlık verenlerin temel amacı kişiye yardımcı olup yol göstermektir. Evet, aramızdan şarlatanlar çokça çıkıyor. Ama aramızda bunu sadece büyük paralar kazanmak için değil, gerçekten yardımcı olabilmek için yapanlar da var. Ne var ki hepimiz yaptığmız şeyin görünmeyen tehlikelerinden haberdar mıyız, bilemiyorum ...

İslam diğer alemin varlıklarından bahseder. Kuran'da yazan herşeye iman eden bir Müslüman olarak bu tür varlıkları inkar edemeyeceğimizde hemfikirizdir diye düşünüyorum. O halde asıl önemli olan onları nasıl tanıyabileceğimiz ve daha da önemlisi olan, kendimizi nasıl koruyabileceğimiz sorusudur.

Aklımı yukarıda bahsetmiş olaydan sonra meşgul eden soru, gelenin kim olduğuyla alakalıydı. Sonuçta bu tür psişik yeteneklere sahip olanlardan, ölülerle iletişime geçilebileceğine dair şeyler duyuyoruz. Peki gerçekten bu medyumlar ölen ruhlarla mı iletişime geçiyorlar, yoksa Kuran'ın bizi uyardığı isimlerinin dahi anılmaması gerekilen diğer varlıklarla mı?

Araştırmacı yazar Mehmet Ali Bulut hocaya ve bilgi hazinesine değer verenlerdenim. Kendisi benim de hayatımda özel kapılar açan biridir.
Bu konuyla ilgili kendi yaşadığı bir anısını birkaç sene önce bir televizyon programında paylaşmıştı. 34. dakikadan itibaren izlemeye başlayabilirsiniz.


Onun sözlerinden sonra benim söylebileceğim pek birşey kalmıyor. Sözlerinden bu varlıkların istedikleri forma girebildiklerini anlıyoruz. Bu Atatürk kılığında da olabilir, Mevlana gibi ermiş biri de, hatta Melekler gibi varlıkların kılığında da.. Sevdiğiniz, özlediğiniz annenizin, babanızın, kardeşinizin kılığına da girebilirler.
İstediği forma girip, rol yapabilen sizi istediği gibi kandırıp yönetebilir. İşin tehlikesi de burda zaten. Size inanılmaz güzel şeylerden bahsedebilir; aşktan, sevgiden, huzurdan ve Allah'tan. Kötü bir varlık olduğunu anlamazsınız bile, ta ki sizi tamamıyla ele geçirip kukla gibi kullanmaya başlayana dek. O zamanda maalesef çok geç kalındı demektir.

Gizli örgütlere mensup olanların itiraflarıyla ilgili videolar var internet ortamında. Onlar bu varlıkları çok güzel, yüce melekler vs. kılığında görüyorlar ve her söylediklerini yerine getiriyorlar. Bu adamlar maalesef dünyanın üst düzey yönetici koltuklarındaki insanlar. Yeni dünya düzeni vs. gibi konular komplo teorileri diye kenara atılıyor ve önemsenmiyor ama çok korkunç bir yoldayız ve önümüzü göremiyoruz. Hem de Allah'ın uyarılarına ve yardımlarına rağmen.

Tarih sahnesinden de örnek vermek gerekirse, Napolyon Bonaparte'ın küçük kızıl iblisinin sözünden çıkmadığına dair kaynaklar vardır. Başka bir örnek Medici ailesinin kahin kafalarıdır.
Kendi hayvani iştahlarına hakim olamayan insan, vahşi ve değişken olan bu varlıkları yönetemez. Başlangıçta siz onun efendisi olabilirsiniz ama kısa bir süre içinde bu varlıklar kişinin iradesini ele geçirirler, kölesi haline gelirsiniz ve böylelikle "enerji vampirine" dönüşürsünüz. Yani güç kazanabilmek için sürekli karanlık işler yaparak, başkaların gücünü çalmak zorunda kalırsınız. Ve bunun vahim sonuçlarını tarihimiz çok korkunç bir şekilde kanıtladı, kanıtlamaya da devam ediyor.
Maalesef bu tür insanlar hepimizin etrafında varlar.

Görünür (zahir) alemler gibi, görünmeyen (gayb) alemler vardır. Bu alemlerin yüksek planlarında iyi ve güzel ruhlar yaşarlar. Karanlık ve yasaklı aşağı alemlerinde ise kötü ruhlar ve iblisler bulunur.
Bu görünmez yaratıklarla temasa geçmek ve bazı beşeri işlerde onların yardımını almak mümkündür. 

Diğer alemin varlıkları zekidirler. Size bir bilgi veriyorlarsa bunun karşılığında bir şey isteyecekler. Dünyevi güç için ölümsüz olan ruhunuzla takas etmek.

Olay şu şekilde gerçekleşiyor: Siz amacınıza göre bir varlığı çağırıyorsunuz. Genellikle iyi bir amacınız varsa, iyi bir bir varlık yardıma koşuyor. Kötü amacınız varsa iblis soyundan biri geliyor.
İblis soyundan gelen size selam çaktıktan sonra, istediğin herşeyi sana verebilirim, para, şan, şöhret, ün, güç.. ama bunun karşılığında sen bana ne vericeksin diye bir pazarlık başlatıyor. Bu tür iblislerin istediği tek şey var o da bedenlenmek. Yani ihtiyaç duydukları şey bir ruh. Bu yüzden sana ömrün boyunca hizmet ederim, efendim olursun ama öldükten sonra ruhun benim olacak, diyor. Kabul edersen anlaşma oluyor. Etmezsen, o zaman bana her seferinde başka birinin ruhunu getireceksin, diyor. Bu da bazı gizli örgütlerin neden insan kurban ettikleri ayinlerinin sebebini açıklıyor. Medyaya bu tabiki uyuşturucudan, alkolden, ilaçtan öldü diye yansıyor.

Tüm karabüyücülerin bu tür varlıkları vardır. Bu yüzden transhumanizm ve avatar projesi vs. var. Bu adamlar mezarda onları bekleyenlerin var olduklarını bildikleri için, fiziksel hayatlarını uzatmak için her türlü şeyi yapıyorlar. Amaçları ölümü yenmek yoksa bu varlıklar onları ele geçirecek.

Yani herşeyimi satarım ama ruhumu asla sözü onlar için pek geçerli değil. Ve bizim de bu konuda çok dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü ruhumuzu bu dünyaya ve maddi güce, paraya bağladığımız anda, tehlikeye attığımız şeyin ruhumuzun ölümsüzlüğü olduğunu unutuyoruz. Bu hayat ve dünya yalancı, gelip geçici, sadece bir imtihan dünyası. Ama aynı zamanda çok yüce bir tekamül fırsatı. Bu son cümleyi kendimize sürekli hatırlatmalıyız, yoksa yoldan çok kolay saparız. Amaç hiçbir zaman için bu dünya olmamalı. Çünkü o sadece bir araç.

Yazımın ikinci kısmındaki anlattıklarım kendi yaşadıklarım ve tecrübe ettiklerim değil. Aşağıda kaynağını belirttiğim kitapta var olan bilgiler.
Yazımı daha çok uzatmamak için burda noktalıyorum ama başka bir yazımda elementlerin varlıklarından da bahsedeceğim.

Kaynak: "Manly P. Hall - Tüm çağların gizli öğretisi"