Ölüm & acı | Rahim & bebek

Mart 24, 2018


Geçen haftalarda Atalarımızdan kalan miraslarımız adlı bir yazı paylaşmıştım ve haritamızdaki belirli gezegen kombinasyonların, 7 kuşak atalardan devraldığımız enerjileri nasıl anlattığından bahsetmiş ve birkaç örnek vermiştim. 
Bu örneklerin arasında Plüton ile Neptün'den bahsetmedim. Bu yüzden bu yazımda gerçek hayatta yaşanmış olan bir örnek verirken, hem bebek ölümlerinden ve etkilerinden hem de rahim sağlığından bahsedeceğim. 

Neptün ve Plüton ikilisi birbiriyle etkileşim halinde olduklarında, genellikle kişinin bilinçaltında ölüm veya yaşam korkusu olabilir. Ve bazen bu kombinasyonların derinliklerini araştırdığımızda karşımıza bebek ölümleri çıkar. 

Hikayesinden çok etkilendiğim bir anne, ikizlere hamile iken oğullarından birini hamileliğinin başlarındayken kaybetmiş. Kardeşini kaybeden diğer ikiz bebek derin bir üzüntüye girmiş ve hamilelik boyunca hiçbir şekilde hareket etmemiş. Doktorlar ve anne bebeğin büyümesi durduğu için hayata sağlıklı gelemeyeceğini düşünmeye başlamışlar. 
Kardeşine olan sevgisi ve derin bağı yüzünden, onun büyümesı gerektiği karnın diğer alanını kaplamak istememiş. Anne, 'karnım o kadar tuhaf duruyordu ki, dışarıdan bakıldığında bir taraf inik ve sadece diğer taraf şişikti,' diyor. 
Bebek büyümediği için annenin hamileliği normalden 4 hafta gecikmiş ve bebek normal kilo değerlerine bu son 4 haftada ulaşmış ve sağlıklı bir şekilde doğmuş. 

Bebeklerin ilk dönemlerde hiçbir şey hissetmediklerini bu yüzden alınmaları konusunda bir sakınca olmadığını söyleyenler, bu yaşanmış olan gerçek olayla belki bir kere daha düşünür ve fikirlerini değiştirirler diye örnek olarak vermek istedim.  
Küçücükün bir can anne karnında kardeşinin 8-9 ay boyunca yasını tutmuş ve onun tarafını kaplamayı reddetmiş. 
Bu insanın dünyaya geldikten sonra nasıl bir acıyla yaşayabileceğini düşünebiliyor musunuz? 
Büyücek, okulunu okuyacak, evlenecek ve çalışacak ama kendisini hiçbir zaman için buraya ait hissetmeyecek. Belki yaşamaktan korkacak ve içten içe kardeşinin yanını, yani ölümü arzulayacak. 
Bu insan sürekli depressif duygularla savaşmak zorunda kalacak, büyük ihtimalle kilolu biri olacak ve ömrünü kısaltmak için elinden geleni yapacak. Çünkü kardeşi yanı başında ölürken o senin yerine ben ölmeyi tercih ederdim, bak hayat hiç de yaşanılacak bir yer değilmiş, inancına sahip olacak ve bütün hayatını, ölü olan kardeşine bunu kanıtlayabilmek için mahvedecek. 

Zannetmeyinki bu sadece ikizler için geçerli. Doğumundan önce başka bir kardeşi aldırılmış olan insanlar da hayatları boyunca bu kaybolmuşluk ve değersizlik hissiyle savaşıyor ve depressif ruh hallerini bir türlü yenemiyorlar. 

Birkaç yıl önce kurtaj yasaklandı diye sokaklarda yürüyen kadınları gördüğümde tüylerim ürpermişti. Ellerindeki pankartlarda 'benim bedenime karışamazsın' yazıyordu. Ama o masum bir canın yaşam hakkına karışabiliyordu. Kendisini o bebeğin sahibi zannettiği için! 
Oysa hiçbirimiz başka bir ruha asla sahip olamayız. Hayatımızdaki bütün ruhlar birer armağandır. Hele yardımımıza, ilgimize ve sevgimize muhtaç olanlar kutsal birer emanet..
Tüm bunu her kadın, ne kadar inkar ederse etsin, hisseder. Hem de en derininde hisseder. 

Cervix bölgesi bütün enerjilerin biriktiği kutsal bir merkez gibidir. Anne, ananne hatta ailedeki 7 kuşak kadının tüm kadınlık, cinsellik ve genel olarak hayat enerjileri cervix bölgesinde bulunur. Bakire olmanız arınık olduğunuz anlamına gelmez. Eğer ananneniz tecavüze uğramışsa siz de tecavüzün acısını ve korkusunu bilinçaltınızdan hissedersiniz. 
Cinsellikte acı hissetmek veya cinsellikten uzak durma isteği bu bölgedeki birikmiş karanlıklardan kaynaklanır. Kadın kendini kasar ve erkeğine bu bölgeyi şifalandırma imkanını vermez. Oysa cervix bölgesi bir çifte hazzın en doruğunu yaşatır. Direkt olarak kalbe bağlı olan cervix, kadına saatler hatta günler boyunca sürecek orgazmlar yaşatabilir. Bütün enerji açığa çıkar ve bütün blokajlar yıkılarak, tüm bedeni saran bir sevgi seline dönüşür. 

Bir kadın, bedeninde bu kadar kutsal bir portal taşırken maalesef bunun farkında bile olmayabilir ve hayatı boyunca onu değiştirecek bu deneyimi yaşamaktan yoksun kalır. 
Çünkü atalarından kalan bu enerjileri serbest bırakmadığı sürece cervix bölgesinde hissettiği tek şey acı olacaktır. 

Yazıya Neptün ve Plüton'dan bahsederek başladım ve rahimin karanlık ve kutsal derinliğiyle bitirmek istiyorum. Aslında bu iki gezegen bu konuyla çok yakından alakalı. Plüton derin cinsellikle bağdaştırılır, Neptün ise ilahi birleşmeyi sembolize eder. 
Yani kutsal sayılabilecek inanılmaz derecede doyurucu ve hayat değiştirici olan bir cinsel hayatınız olsun istiyorsanız, bebek aldırmayın ve sizden önce öldürülmüş veya ölmüş olan kardeşlerinizin yasını hayatınız boyunca tutmaya devam etmeyin. 
Ve en önemlisi cervix bölgenizi şifalandırın çünkü orası çok büyüleyici ve Neptün'ün alemine açılan mistik bir kapı. Bu kapıyı sevdiğiniz erkekle açabilirseniz kendi miracınızı yaşayabilirsiniz. 

You Might Also Like

0 yorum

Ölüm & acı | Rahim & bebek


Geçen haftalarda Atalarımızdan kalan miraslarımız adlı bir yazı paylaşmıştım ve haritamızdaki belirli gezegen kombinasyonların, 7 kuşak atalardan devraldığımız enerjileri nasıl anlattığından bahsetmiş ve birkaç örnek vermiştim. 
Bu örneklerin arasında Plüton ile Neptün'den bahsetmedim. Bu yüzden bu yazımda gerçek hayatta yaşanmış olan bir örnek verirken, hem bebek ölümlerinden ve etkilerinden hem de rahim sağlığından bahsedeceğim. 

Neptün ve Plüton ikilisi birbiriyle etkileşim halinde olduklarında, genellikle kişinin bilinçaltında ölüm veya yaşam korkusu olabilir. Ve bazen bu kombinasyonların derinliklerini araştırdığımızda karşımıza bebek ölümleri çıkar. 

Hikayesinden çok etkilendiğim bir anne, ikizlere hamile iken oğullarından birini hamileliğinin başlarındayken kaybetmiş. Kardeşini kaybeden diğer ikiz bebek derin bir üzüntüye girmiş ve hamilelik boyunca hiçbir şekilde hareket etmemiş. Doktorlar ve anne bebeğin büyümesi durduğu için hayata sağlıklı gelemeyeceğini düşünmeye başlamışlar. 
Kardeşine olan sevgisi ve derin bağı yüzünden, onun büyümesı gerektiği karnın diğer alanını kaplamak istememiş. Anne, 'karnım o kadar tuhaf duruyordu ki, dışarıdan bakıldığında bir taraf inik ve sadece diğer taraf şişikti,' diyor. 
Bebek büyümediği için annenin hamileliği normalden 4 hafta gecikmiş ve bebek normal kilo değerlerine bu son 4 haftada ulaşmış ve sağlıklı bir şekilde doğmuş. 

Bebeklerin ilk dönemlerde hiçbir şey hissetmediklerini bu yüzden alınmaları konusunda bir sakınca olmadığını söyleyenler, bu yaşanmış olan gerçek olayla belki bir kere daha düşünür ve fikirlerini değiştirirler diye örnek olarak vermek istedim.  
Küçücükün bir can anne karnında kardeşinin 8-9 ay boyunca yasını tutmuş ve onun tarafını kaplamayı reddetmiş. 
Bu insanın dünyaya geldikten sonra nasıl bir acıyla yaşayabileceğini düşünebiliyor musunuz? 
Büyücek, okulunu okuyacak, evlenecek ve çalışacak ama kendisini hiçbir zaman için buraya ait hissetmeyecek. Belki yaşamaktan korkacak ve içten içe kardeşinin yanını, yani ölümü arzulayacak. 
Bu insan sürekli depressif duygularla savaşmak zorunda kalacak, büyük ihtimalle kilolu biri olacak ve ömrünü kısaltmak için elinden geleni yapacak. Çünkü kardeşi yanı başında ölürken o senin yerine ben ölmeyi tercih ederdim, bak hayat hiç de yaşanılacak bir yer değilmiş, inancına sahip olacak ve bütün hayatını, ölü olan kardeşine bunu kanıtlayabilmek için mahvedecek. 

Zannetmeyinki bu sadece ikizler için geçerli. Doğumundan önce başka bir kardeşi aldırılmış olan insanlar da hayatları boyunca bu kaybolmuşluk ve değersizlik hissiyle savaşıyor ve depressif ruh hallerini bir türlü yenemiyorlar. 

Birkaç yıl önce kurtaj yasaklandı diye sokaklarda yürüyen kadınları gördüğümde tüylerim ürpermişti. Ellerindeki pankartlarda 'benim bedenime karışamazsın' yazıyordu. Ama o masum bir canın yaşam hakkına karışabiliyordu. Kendisini o bebeğin sahibi zannettiği için! 
Oysa hiçbirimiz başka bir ruha asla sahip olamayız. Hayatımızdaki bütün ruhlar birer armağandır. Hele yardımımıza, ilgimize ve sevgimize muhtaç olanlar kutsal birer emanet..
Tüm bunu her kadın, ne kadar inkar ederse etsin, hisseder. Hem de en derininde hisseder. 

Cervix bölgesi bütün enerjilerin biriktiği kutsal bir merkez gibidir. Anne, ananne hatta ailedeki 7 kuşak kadının tüm kadınlık, cinsellik ve genel olarak hayat enerjileri cervix bölgesinde bulunur. Bakire olmanız arınık olduğunuz anlamına gelmez. Eğer ananneniz tecavüze uğramışsa siz de tecavüzün acısını ve korkusunu bilinçaltınızdan hissedersiniz. 
Cinsellikte acı hissetmek veya cinsellikten uzak durma isteği bu bölgedeki birikmiş karanlıklardan kaynaklanır. Kadın kendini kasar ve erkeğine bu bölgeyi şifalandırma imkanını vermez. Oysa cervix bölgesi bir çifte hazzın en doruğunu yaşatır. Direkt olarak kalbe bağlı olan cervix, kadına saatler hatta günler boyunca sürecek orgazmlar yaşatabilir. Bütün enerji açığa çıkar ve bütün blokajlar yıkılarak, tüm bedeni saran bir sevgi seline dönüşür. 

Bir kadın, bedeninde bu kadar kutsal bir portal taşırken maalesef bunun farkında bile olmayabilir ve hayatı boyunca onu değiştirecek bu deneyimi yaşamaktan yoksun kalır. 
Çünkü atalarından kalan bu enerjileri serbest bırakmadığı sürece cervix bölgesinde hissettiği tek şey acı olacaktır. 

Yazıya Neptün ve Plüton'dan bahsederek başladım ve rahimin karanlık ve kutsal derinliğiyle bitirmek istiyorum. Aslında bu iki gezegen bu konuyla çok yakından alakalı. Plüton derin cinsellikle bağdaştırılır, Neptün ise ilahi birleşmeyi sembolize eder. 
Yani kutsal sayılabilecek inanılmaz derecede doyurucu ve hayat değiştirici olan bir cinsel hayatınız olsun istiyorsanız, bebek aldırmayın ve sizden önce öldürülmüş veya ölmüş olan kardeşlerinizin yasını hayatınız boyunca tutmaya devam etmeyin. 
Ve en önemlisi cervix bölgenizi şifalandırın çünkü orası çok büyüleyici ve Neptün'ün alemine açılan mistik bir kapı. Bu kapıyı sevdiğiniz erkekle açabilirseniz kendi miracınızı yaşayabilirsiniz.