Kalbi açmayı öğrenmek

  • Share

Ölüm & acı | Rahim & bebek

  • Share

Yoga & Faydaları

  • Share

Regresyon ile terapi

  • Share

Burçlar ve hastalıklar

  • Share

Aura nasıl kirlenir nasıl temizlenir?

  • Share

Hamile kalmak için en doğru zaman ne zaman?

  • Share

Ay ve Güzellik

  • Share
Sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kalbi açmayı öğrenmek

Blog yazılarımı takip edenler nadir görülen bir kas hastalığına sahip olduğumu biliyorlardır. İnsanın kronik bir rahatsızlığı olunca şifa uğruna her çareyi deniyor.
Maalesef doktorum beni belirli bir spora yönlendiremediğinden deneme yanılma yoluyla yapabileceklerimi öğrenmek zorunda kalmıştım ve yolum o zamanlar yoga'yla kesişmişti. Hatta daha önce yoga hakkında bir yazı yazmıştım.

Bu seferki yazımda en sevdiğim 2 yoga pozundan ve etkilerinden bahsetmek ve sonra da tek başına evde öğrenmek isteyenler için çok sevdiğim Juliana'nın youtube kanalını önermek istiyorum.

☆☆☆

Yoga yapanlar bilir. Bazen bazı pozlar bağımlılık yaratır. Bedenimiz o pozlarda huzur bulur ve dakikalarca o halde kalmayı arzular.
Bu hayatta ne kadar irademizle seçim yaptığımızı zannetsek de, çoğu zaman bizi yönlendiren duygularımızdır.
Eğer Yoga pozlarının duygusal anlamda bedenimizi ne şekilde harekete geçirdiğini anlayabilirseniz, sizi hangi duygunuzun yönettiğini daha iyi anlayabilirsiniz.

Birçoğumuzun en sevdiği ve rahat ettiği, hatta yaparken hiç zorlanmadığı poz çoğu zaman child pose, yani çocuk duruşudur.
Bu pozda kalp merkezimiz koruma altındadır. Kalbimizi kapatmayı ve kendimizi korumayı öğreniriz. Bu aynı zamanda cenin pozisyonunu andırır. Anne karnındaki huzuru tekrardan hissedebildiğimiz bir pozisyondur ve bize huzur verir.


Eğer kalbiniz kırıldıysa, üzüntünüz, kederiniz varsa bu poz size çok iyi gelebilir çünkü size anne karnındaki korunaklı yuvayı tekrardan hissettirecek ve içten şifayı başlatacaktır.

Ne var ki bu pozda kalmaya devam etmeniz aynı zamanda size kalbinizi kapatmayı öğrettiğinden hayatınızın bazı alanlarında zorlanmaya başlayabilirsiniz. En çok da aşk ve ilişkiler konularıyla ilgili sıkıntılar yaşadığınızı ve bilinçaltınızın sizi korumaya çalıştığını bilmelisiniz.

Yoga'ya başladığım ilk zamanlarda yapmak istediğim tek hareket bu ve kelebekti.  Yaşadıklarım bana kalbimi kapatmayı öğretmişti ve huzur bulduğum tek pozlar bunlardı. Bir müddet iyi de geldi ama her karanlık geceden sonra güneş elbet doğar ve hiçbir çiçek ben açmayacağım diye inat etmez.
Kalbimi bir yere kadar kapatabilirdim ve onu bu şekilde koruduğumu zannetmek bir ilüzyondu. Kalbimi açmayı öğrenmek için heart opener, yani kalp açıcı pozlarına ağırlık vermeye başladım.


Bedenim esnek olmasına rağmen bunları yaparken çok zorlanıyordu ama pes etmedim üzerlerine gittim. Her gün zaman ayırdım ve dakikalarca bu pozlarda kalmayı denedim.


Yoga sadece basit bir egzersiz değil. Ruhsal bir şey. Yaptığınız hareketler ruhunuzdaki blokajları kırıyor adeta. Açılmayı, teslim olmayı öğreniyorsunuz.
Zorlandığınız her pozisyonda içine aldığınız her nefesle hayatınızda yaşadığınız bir tıkanıklığınıza yer açıyorsunuz. O yarayı görmeye izin veriyorsunuz, bedeninize ve limitlerine saygı duyuyor ve sınırlarınızı sevmeyi öğreniyorsunuz.

Ying & Yang kitabını okuyanlar bilir, orda ilişkilerle ilgili yaşadığım kendi sıkıntılarımdan bahsetmiştim.
Hayatıma birisini çekebilmemde bu kalp açıcı pozları deneyimlemek bana çok yardımcı olmuştu.

Eğer sizin de kalbiniz hassas ise, kırgınlıklarınız ve yaşanmışlıklarınız ve üzüntüleriniz size kalbinizi kapatmayı öğrettiyse, kendinize her gün derin nefesler eşliğinde bu pozları yapmak için zaman ayırın. Size iyi gelecek ve içinizde bir şifa simyasını başlatacaklar.

Benim en çok sevdiğim yin yoga ama bu da farklı bir blog yazım olsun.
Şimdilik denemek isteyenler youtube'dan Boho Beautiful kanalını takip edebilirler.
Bu da bir örnek:


Ölüm & acı | Rahim & bebek


Geçen haftalarda Atalarımızdan kalan miraslarımız adlı bir yazı paylaşmıştım ve haritamızdaki belirli gezegen kombinasyonların, 7 kuşak atalardan devraldığımız enerjileri nasıl anlattığından bahsetmiş ve birkaç örnek vermiştim. 
Bu örneklerin arasında Plüton ile Neptün'den bahsetmedim. Bu yüzden bu yazımda gerçek hayatta yaşanmış olan bir örnek verirken, hem bebek ölümlerinden ve etkilerinden hem de rahim sağlığından bahsedeceğim. 

Neptün ve Plüton ikilisi birbiriyle etkileşim halinde olduklarında, genellikle kişinin bilinçaltında ölüm veya yaşam korkusu olabilir. Ve bazen bu kombinasyonların derinliklerini araştırdığımızda karşımıza bebek ölümleri çıkar. 

Hikayesinden çok etkilendiğim bir anne, ikizlere hamile iken oğullarından birini hamileliğinin başlarındayken kaybetmiş. Kardeşini kaybeden diğer ikiz bebek derin bir üzüntüye girmiş ve hamilelik boyunca hiçbir şekilde hareket etmemiş. Doktorlar ve anne bebeğin büyümesi durduğu için hayata sağlıklı gelemeyeceğini düşünmeye başlamışlar. 
Kardeşine olan sevgisi ve derin bağı yüzünden, onun büyümesı gerektiği karnın diğer alanını kaplamak istememiş. Anne, 'karnım o kadar tuhaf duruyordu ki, dışarıdan bakıldığında bir taraf inik ve sadece diğer taraf şişikti,' diyor. 
Bebek büyümediği için annenin hamileliği normalden 4 hafta gecikmiş ve bebek normal kilo değerlerine bu son 4 haftada ulaşmış ve sağlıklı bir şekilde doğmuş. 

Bebeklerin ilk dönemlerde hiçbir şey hissetmediklerini bu yüzden alınmaları konusunda bir sakınca olmadığını söyleyenler, bu yaşanmış olan gerçek olayla belki bir kere daha düşünür ve fikirlerini değiştirirler diye örnek olarak vermek istedim.  
Küçücükün bir can anne karnında kardeşinin 8-9 ay boyunca yasını tutmuş ve onun tarafını kaplamayı reddetmiş. 
Bu insanın dünyaya geldikten sonra nasıl bir acıyla yaşayabileceğini düşünebiliyor musunuz? 
Büyücek, okulunu okuyacak, evlenecek ve çalışacak ama kendisini hiçbir zaman için buraya ait hissetmeyecek. Belki yaşamaktan korkacak ve içten içe kardeşinin yanını, yani ölümü arzulayacak. 
Bu insan sürekli depressif duygularla savaşmak zorunda kalacak, büyük ihtimalle kilolu biri olacak ve ömrünü kısaltmak için elinden geleni yapacak. Çünkü kardeşi yanı başında ölürken o senin yerine ben ölmeyi tercih ederdim, bak hayat hiç de yaşanılacak bir yer değilmiş, inancına sahip olacak ve bütün hayatını, ölü olan kardeşine bunu kanıtlayabilmek için mahvedecek. 

Zannetmeyinki bu sadece ikizler için geçerli. Doğumundan önce başka bir kardeşi aldırılmış olan insanlar da hayatları boyunca bu kaybolmuşluk ve değersizlik hissiyle savaşıyor ve depressif ruh hallerini bir türlü yenemiyorlar. 

Birkaç yıl önce kurtaj yasaklandı diye sokaklarda yürüyen kadınları gördüğümde tüylerim ürpermişti. Ellerindeki pankartlarda 'benim bedenime karışamazsın' yazıyordu. Ama o masum bir canın yaşam hakkına karışabiliyordu. Kendisini o bebeğin sahibi zannettiği için! 
Oysa hiçbirimiz başka bir ruha asla sahip olamayız. Hayatımızdaki bütün ruhlar birer armağandır. Hele yardımımıza, ilgimize ve sevgimize muhtaç olanlar kutsal birer emanet..
Tüm bunu her kadın, ne kadar inkar ederse etsin, hisseder. Hem de en derininde hisseder. 

Cervix bölgesi bütün enerjilerin biriktiği kutsal bir merkez gibidir. Anne, ananne hatta ailedeki 7 kuşak kadının tüm kadınlık, cinsellik ve genel olarak hayat enerjileri cervix bölgesinde bulunur. Bakire olmanız arınık olduğunuz anlamına gelmez. Eğer ananneniz tecavüze uğramışsa siz de tecavüzün acısını ve korkusunu bilinçaltınızdan hissedersiniz. 
Cinsellikte acı hissetmek veya cinsellikten uzak durma isteği bu bölgedeki birikmiş karanlıklardan kaynaklanır. Kadın kendini kasar ve erkeğine bu bölgeyi şifalandırma imkanını vermez. Oysa cervix bölgesi bir çifte hazzın en doruğunu yaşatır. Direkt olarak kalbe bağlı olan cervix, kadına saatler hatta günler boyunca sürecek orgazmlar yaşatabilir. Bütün enerji açığa çıkar ve bütün blokajlar yıkılarak, tüm bedeni saran bir sevgi seline dönüşür. 

Bir kadın, bedeninde bu kadar kutsal bir portal taşırken maalesef bunun farkında bile olmayabilir ve hayatı boyunca onu değiştirecek bu deneyimi yaşamaktan yoksun kalır. 
Çünkü atalarından kalan bu enerjileri serbest bırakmadığı sürece cervix bölgesinde hissettiği tek şey acı olacaktır. 

Yazıya Neptün ve Plüton'dan bahsederek başladım ve rahimin karanlık ve kutsal derinliğiyle bitirmek istiyorum. Aslında bu iki gezegen bu konuyla çok yakından alakalı. Plüton derin cinsellikle bağdaştırılır, Neptün ise ilahi birleşmeyi sembolize eder. 
Yani kutsal sayılabilecek inanılmaz derecede doyurucu ve hayat değiştirici olan bir cinsel hayatınız olsun istiyorsanız, bebek aldırmayın ve sizden önce öldürülmüş veya ölmüş olan kardeşlerinizin yasını hayatınız boyunca tutmaya devam etmeyin. 
Ve en önemlisi cervix bölgenizi şifalandırın çünkü orası çok büyüleyici ve Neptün'ün alemine açılan mistik bir kapı. Bu kapıyı sevdiğiniz erkekle açabilirseniz kendi miracınızı yaşayabilirsiniz. 

Yoga & Faydaları


Biliyorum biz Türk milleti çok değerli gelenek, göreneklere ve çok güzel bir dine sahibiz. 
Ama biz bazen Peygamberimizin, "ilim Çin'de dahi olsa, gidip onu bulun" sözünü görmezden gelebiliyoruz. 
Ne gerek var uzak doğu kültürüne, namaz varken meditasyonda neymiş demek, sadece bu konular üzerinde ne kadar bilgisiz olduğumuzu gösterir. 

Allah her topluma yol gösterici bir peygamber göndermiştir ve dünyadaki en güzel din gerçekten İslam'dır, çünkü diğer peygamberlere de iman etmemiz gerektiğini emreder ve bu som emirdir, yani son dindir. 

Hz. İsa yolundan sapmış yahudi topluluğuna yol göstermeye gelmişti, onun amacı yeni bir din yaratmak değildi. O sadece Allah'ın emirini yerine getiren bir peygamberdi ve böyle kabul edildi. Oysa İznik konsilinden sonra pagan olan toplumun Hz. İsa'yı kabul etmesi için Konstantin, peygamber İsa'yı tanrı İsa'ya çevirdi ve gerçek öğreti saptırıldı. 
Bu duruma çok benzer bir olay Buda'dan sonra da yaşandı. Peygamberlik görevi verilen Buda'nın öğretileri ölümünden sonra karmaşıklaştı ve kısmen saptırıldı. 

Dinler tarihine ilgisi olan, bu tarihin çok karanlık olduğunu bilir. Dinlerle ilgili bir çok öğreti hala Vatican tarafından saklanmaktadır. 
Önemli olan kişinin başkasının söylediğine inanmaktansa, kendi başına öğrenmesi ve deneyimlemesidir. 
O halde kendi dinimize ve kültürümüze sahip çıkalım ama diğer kültürlere de saygı duyalım, merak edelim, hatta bilgilenelim, bilelim.. :)

•••

YOGANIN GEÇMİŞİ • 

Denir ki, çok çok seneler önce Hindistan'da kendilerini manastırlara kapatan rahipler, cinsel yaşantılarına son vermek zorunda kalmışlar.
 Cinsellik insanın doğasının çok önemli bir parçasıdır ve bu parça yok sayıldığında, insan vücudunda bir eksiklik ortaya çıkar. 
Manastırlarda yaşamaya başlayan rahipler zamanla bu eksikliklerini nasıl kapatabileceklerini düşünmeye başlamışlar ve akıllarına bir fikir gelmiş. 
Cinsel ilişki sırasında kişinin istem dışı yaptığı hareketleri raklit edelim demişler. Tüm hareketleri not etmişler ve Yoga'nın temel hareketleri ortaya çıkmış. Zamanla bu hareketler geliştirilmiş, yenileri eklenmiş vs. 
(Yukarıda bahsedilenin cinsel simya'yla ve kundalini enerjisiyle bağlantısı vardır.)

YOGA'NIN FAYDALARI

Hareket beden için şifa kaynağıdır. 
Hele bizim gibi doğadan ayrı, kalabalık şehir hayatında, onca stres içinde hareketsiz bir yaşam süren insanlar için hareket olmazsa olmazımızdır. 
Kimilerimiz bu açığı kapatmak ve doğal dengeyi sağlamak için, ağır sporları tercih edebilir. Kimimiz yürüyüş yapmayı sever, kimimiz ise hem hareket edeyim, hem de ruhumu dinlendireyim, der. 
İşte bu son grupta yer alanlar için Yoga tam bir nimettir. Çünkü Yoga hem kaslarımızı uzatır & kuvvetlendirir, hem zihnimizi boşaltır, ruhumuza huzur ve dinginlik verir. 
Bu ruhsal huzuru belirli hareketler eşliğinde yapılan düzenli nefes alıp verişleriyle sağlar. 

Yoga'ya çok ufak hareketlerle başlayabilirsiniz. 
Zamanla kaslarınızın ve kemiklerinizin, aynı zamanda esnekliğinizin ve dengenizin ne kadar çok geliştiğini deneyimleyeceksiniz. 

Yoga sadece fiziksel bedeninizi değil, aynı zamanda ruhsal bedeninizi de şifalandıracak. 
Rutin hayatınız devam etse de, çok daha huzurlu ve stresten uzak olduğunuzu deneyimleyeceksiniz. 
Hafızanız artacak, zihniniz daha dinç olacak ve özgüveninizde, hatta sabırlı olmada eskiye nazaran çok daha kuvvetli olduğunuzu göreceksiniz. 
Ve en önemlisi beden, zihin, ruh arasında bir denge oluşacak ve bu size şifa olarak geri yansıyacak.

Evde tek başınıza dahi kolaylıkla yapabileceğiniz sabah Yogasının bir örneğini tavşan kardeş bize göstermiş. 
Her hareketi yaklaşık 10 saniye yapmaya çalışabilirsiniz ve yaklaşık bir turu 6 kere tekrarlayabilirsiniz. 

Sabah ben zor uyanıyorum, öğleden sonra yapsam diyenlere, öğleden sonra yapılacak Yoga hareketlerini tavşan kardeş yukarıda göstermiş. 
Burda her hareketi 40 saniye boyunca yapmış ve 4 tur tekrarlamış. 

İkisi de bana uymadı ben gece kuşlarındanım diyorsanız, bu da akşam yogası rutini.  
Tavşan kardeş her bir hareketi 30 saniye tutmuş ve toplamda 3 tur uygulamış. 

Bu da Yoganın ayrılmaz parçası olan Güneş selamlaması hareketleri. 

Önemli Not:

Yoga her ne kadar masum ve zararsız gözüksede, dikkat edilmesi gereken şeyler vardır. 
Yoga hareketlerinin sadece spor amaçlı yapıldığı düşünülse de, her bir hareketin belirli enerjileri vardır. Yani yoga sadece bedeni hareket ettirmez, içimizdeki ruhsal enerjilerin değişmesine de sebep olur. Bunun sonucunda, eğer kişi bu ruhsal enerjileri kaldıramayacak durumdaysa, başetmekte zorlanacağı şeyler deneyimlemeye başlar.
Çakralarda var olan blokajlar, kundalini enerjisi yukarıya tırmanmaya çalışırken, kişide fiziksel veya ruhsal rahatsızlıklara sebep olabilir. Kötü olan şey ise, doktorların bu gibi durumlarda bize pek de yardımcı olamamalarıdır. Çünkü bedende gerçek bir hastalık belirtisi olmayabilir. 
Kısacası yoga'nın yanındaki sessiz tehlikelerin de farkında olmakta fayda vardır. 

Regresyon ile terapi


Regresyon, geçmiş yaşamlardan getirdiğimiz birikintileri hipnoz aracılığıyla şifalandırma yöntemidir. 
Regresyon sırasında bilinçaltımızda yer etmiş bir çok korkumuz bilince yükselir ve böylelikle farkındalıkla birlikte şifalanma gerçekleşir.

Peki ya geçmiş yaşam gerçekten var mıdır? 

İşte bu sorunun cevabını kesin olarak bilemeyiz. Kimileri buna tamamen inanırken, kimileri de şiddetle karşı çıkar. 
Başka inanışlarda reenkarnasyon varken, bizim inancımızda atalardan kalan manevi mirastan etkilendiğimize inanılır. Yani dedenin ektiğini, torun biçer misali.
Bir üçüncü grup daha vardır, ki onlar da kolektif bilinçten etkilendiğimizi savunur. Mesela bazı kadınların adet dönemlerinde acı çekmesinin sebebini, tarih boyunca tüm kadınların çekmiş oldukları acılara bağlarlar.
Bu 3 seçenek arasından istediğinize inanmakta özgürsünüz.
•••
Öyle yada böyle inkar edemediğimiz bir şey var ki, o da belirli korku kalıpları içinde tıkalı kalıp, sürekli aynı şeyleri yaşamamızdır. 
Kimilerimiz bunu para, aşk, huzur vs. gibi türlü türlü konular üzerinden yaşar ama nedenini bilemez. Oysa bilmenin bir yolu vardır. 
•••
Regresyon ile geçmişten getirdiğimiz korkularımızı şifalandırabiliriz hemde evde tek başına. 
Bunu bir danışmanla yapma imkanı olmayanlar, danışmanın görevini üstlenen CD'ler aracılığıyla yapabilirler. 


Benim kullanmayı en çok sevdiğim geçmiş yaşam CD'sini öylesine alıp bir iki kere şakasına cidden bir şey görebilecekmiyim diye denemiştim. İlk seferlerinde meditasyon sırasında uyuya kalıyordum. Tabii uyuya kalınca bu iş olmuyordu. :) Bende vazgeçmiştim.
Yıllar sonra bir kez daha elime geçti ve yine denedim. Bu sefer gerçektende oldu.

☆☆☆

Hipnoz kelimesini duyunca herkes 'aman yok ben öyle tehlikeli şeyler yapmam,' der. Oysa burda bir tehlike söz konusu bile değildir. Çünkü siz tek başınasınız, istediğiniz zaman, kendinizi rahatsız hissettiğiniz anda yine kendinize gelebilirsiniz.
Hipnoz sırasında sadece bilinçaltınıza erişebilecek bir boyuta geçmiş oluyorsunuz. Bu aslında hepimizin bildiği uyku ile uyanma arasında deneyimlediğimiz boyut. 
Televizyon karşısında uyuklamaya başlayancı çok deneyimleriz. Hani etrafınızda olup bitenleri duyarsınız ama mantığınız devredışı olduğu için konuyu tam olarak kavrayamazsınız. Gözlerinizi bir açsanız uyanacaksınız. Yani kontrol tamamıyla sizin elinizde. Hipnoz altında da bu oluyor işte. 
Dolayısıyla korkulacak bir neden yok.
•••
Regresyonu bir danışmanla yapmak, onun sizi yönlendirebileceği için, daha verimli olur. Ama bir danışmanla çalışırken, ona tamamıyla güvenebileceğinizden emin olmalısınız. Çünkü hipnoz altında danışmanın ağzından çıkan her söz direk bilinçaltınızı etkileyecek. Dolayısıyla kötü amaçlı birisiyle bu işi yapıyorsanız, sizi istediği gibi formatlayabilir.
Yinede yanınızda bir yardımcı olsun istiyorsanız, 3. gözünüzün üzerine Ametist ve kalp çakranızın üzerine pembe kuvars koyabilirsiniz. Siz kendinizi şifalandırırken, onlarda size yardımcı olurlar. ♡

Ben şahsen insanlara çok zor güvenirim ve mahremiyetime düşkün olduğum için, anılarımı tanımadığım birisiyle paylaşmak istemem. Bu yüzden evde tek başına, hiç bir tehlike olmadan bunu yaparak bilinçaltımı arındırabilmek işime geliyor.

Peki evde tek başına regresyon terapisi nasıl yapılır?

İlk önce şifalanmasını istediğiniz bir konu belirlemelisiniz. Çünkü bunun nedenini bulup şifalandırmak için niyet edeceksiniz.
Bu konu her türlü şeyle alakalı olabilir. Kimi sağlık sorununun sebebini merak eder, kimi aşk, kimi ise bereketi hayatına bir türlü neden çekemediğini. 
Var olduğunu bildiğiniz korkularınız için de bunu yapabilirsiniz. Karanlık korkusu, yalnızlık korkusu, köpek korkusu, ucak korkusu vs..
Konuyu belirledikten sonra yalnız kalabileceğiniz ve kesinlikle rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortama geçin. Üzerinizde rahat kıyafetler olsun ve CD'yi oynatmaya başlayın. CD sizi tamamen yönlendirecek artık bundan sonra yapmanız gereken tek şey ona kulak vermek. 
CD sizi yönlendirirken ilk başta imajinasyon yeteneğinizi kullanın. Yani CD sizi ayaklarınıza bakmaya yönlendirdiğinde gerçekten ayaklarınızın hayalini kurun. Bu size başlangıçta yardımcı olacaktır. Sonrası kendiliğinden gelir.
(Uyuya kalma gibi bir durumunuz söz konusu olursa bu çalışmayı yatarak değil, rahatça oturarak deneyebilirsiniz.)
•••
Beki İkala Erikli'nin bu CD'sini sevmemen nedeni, çalışmanın sonunda tüm edilen yanlış yeminlerin geriye alınması. Mesela hayatına bir türlü bereketi çekemeyenlerin genellikle yoksulluk yeminleri oluyor. Veya aşk hayatında mutlu olamayanların bir önceki hayatlarından bekaret yeminleri oluyor. 
Bu CD tüm bu yeminleri geri aldırıyor ve eğer affetmemiz gereken olaylar veya kişiler varsa, ruhumuzun el verdiğince onları affetmemizi sağlıyor.
Bu arada bunu çocukluk travmaları için de kullanabilirsiniz. İlla bir önceki hayatınızla ilgili şeyler olmak zorunda değil.

Peki ya sonra ne oluyor?

Hayatınıza her zamanki gibi kaldığı yerden devam ediyorsunuz ama bir farkla.. 
Daha bilinçlenmiş ve farkına varmış bir şekilde. 
Çekim yasası gereği bir şeyi yaptıktan sonra onu unutmak gerekir. 
Diyelim parayla ilgili sorunlarınız vardı, regresyonu yaptınız ve şifalandırdınız, nedeninin farkına vardınız. Daha hemen ertesi gün milyoner olmayı beklemeyin. Bu hataya ister istemez hepimiz düşüyoruz. Oysa asıl şifa teslimiyetle gerçekleşir. 
Bırakın, unutun gitsin. Mesajınız alındı. Herşey zamanla yoluna girecek. Sadece sabırlı davranın ve kendinizi mucizelere açın. Çünkü eger bunu gercekten başarırsanız, mucizelerin sizi bulmaması imkansız.

Not: ilk seferde olmayınca pes etmeyin. Hayatınızda meditasyona daha fazla yer ayırmaya çalışın. Zihniniz ve ruhunuz zamanla diğer boyutların varlığını hissetmeye başlayacak. Dolayısıyla zaman ve mekan kapıları aralanacak. 

Burçlar ve hastalıklar

Her bir burç bedenin belirli bir bölgesini simgeler. 


Hayatımız boyunca ne tür hastalıklara daha yatkın olduğumuzu bu burçtan anlayabiliriz. 
Genellikle yükselen burcumuz ve altıncı eve yerleşmiş olan burç bize sağlığımız hakkında bilgi verir. 

Yükselen koç veya 6. evinde koç olanlar:

Koç burcu başı simgeler. Koç burcu insanları bu nedenle başlarıyla ilgili sorunlar yaşayabilirler, mesela baş ağrısı, migren ve ateşlenme gibi. 
Baş ve yüz bölgeleri hassas olduğu için o bölgeye dikkat etmeye ve onu korumaya özen göstermeliler. Karşıt burçları olan terazi burcunun temsil ettiği hastalıklarada yatkın olabilirler. 
Koçlar hastalanmayı sevmezler ve hastalandıklarında dinlenmeyi de bilmezler. Savaşçı ruhlarından ve güçlü kuvvetli bünyeleri sayesinde zaten nadir rahatsızlanırlar. Ama yinede kendilerine dikkat etmeleri gerekir. 

Yükselen boğa veya 6.evinde boğa olanlar:

Boğaları temsil eden ense ve boğazdır. Ayrıca kulaklar, bademcikler ve ses telleri de hassastır. Boğaz ağrıları, guatr, tiroid vs. gibi hastalıklara yakalanma oranları yüksektir. Bu nedenle en çok o bölgeleri dikkat etmeleri gerekir.
Karşıt burçları olan akrep burcunun hassas olan cinsel organlarla ilgili hastalıklara yakalanabilirler. 
Boğa burçları diğer tüm burçlar gibi hastalanmayı sevmez ama boğazına olan düşkünlüğü onu sağlık konusunda zor durumlara düşürebilir. Kilo almaya yatkın bir burçtur. Bu nedenle kendisine sağlıklı bir beslenme yaşantısı yaratmalıdır. 
Ayrıca boğa burcu diğer burçlara nazaran acıya daha dayanıklıdır. Hastalandığında bu durumu daha çabuk atlatacaktır. 

Yükselen ikizler veya 6.evinde ikizler olanlar:

Ikizler burcu olanların hassas bölgeleri omuzları, kolları, akciğerleri ve sinir sistemleridir. Karşıt burçları olan yay burcunun da hastalıklarına yakalanabilirler.
Bu insanların omuz ve kol ağrıları olabilir. Ayrıca bronşit ve soğuk algınlığına sıkça yakalanabilirler. Sinir sistemini ilgilendiren her tür hastalıkla karşılaşabilirler. Stresten dolayı uykusuzluk çekebilirler. Hayatın sunduğu küçük şeylerde stres yerine huzur bulmayı denemek onları daha sağlıklı ve huzurlu yapacaktır. 
Zaten hareketli olan ve olmayı seven ikizler burcu dinlenmek için kendilerine sanatla ilgili bir hobi edinebilirler. Kitap okumak dahi onları dinlendirecektir. Böylelikle vücutlarını dinç ve hastalıklara karşı dirençli hale getirebilirler. 

Yükselen yengeçler veya 6.evinde yengeç olanlar:

Yengeç burcu insanlarının en hassas bölgeleri mideleri ve bağırsaklarıdır. Ayrıca yengeç burcu böbrekleri, pankreası ve göğüs bölgesinide yönetir. Karşıt burçları olan oğlakların hastalıklarına da yakalanabilirler. 
Yengeçler dert edinmeyi ve herşeyi dert etmeyi severler. Ve daha da kötüsü başlarına gelen herşeyi içlerine atarlar sonunda da mide hastalıklarıyla uğraşırlar. Midede hazımsızlık, ülser gibi rahatsızlıklara kapılabilirler. Kilo almaya yatkın olan vücutları yüzünden beslenmelerine dikkat etmeliler. Bağırsak tembelliği, gastrit gibi hastalıklara kolay yakalanabilirler. 
Boğalar acıya ne kadar dayanıklıysa, yengeç burçlarıda o kadar dayanıksızdır. Hastalandıklarında olayı abartma eğilimleri dahi olabilir. 

Yükselen aslanlar veya 6.evinde aslan olanlar:

Aslanların hassas bölgeleri kalpleri, omurgaları ve sırtlarıdır. Karşıt burçları olan kovaların hastalıklarından da etkilenebilirler. 
Bu burcun kalbine özen göstermesi ve ona uygun olan bir hayat tarzı benimsemesi gerekiyor, yoksa kalp yetmezliği, kalp krizi vs. gibi hastalıklar kapısını çalabilir. 
Aynı şekilde sırt veya omurga ağrılarından dolayı işkence çekebilirler. 
Genelde aslanlar formlarına düşkün oldukları için sporu hayatlarının önemli bir kısmı haline getirirler ve bu alışkanlık onları omurga ve sırt sorunlarına karşı sağlam yapar. Bunun yanında beslenmelerinede özen gösterdikten sonra aslında zaten sağlam olan bünyeleri sayesinde hastalıklardan uzak bir hayat yaşayabilirler. 

Yükselen başaklar veya 6.evinde başak olanlar:

Başaklarda yengeçler gibi hassas ve ayrıntıcı olan yapılarından dolayı mide ve bağırsaklarından çekebilirler. Sinir sistemleride hassas bölgeleridir.
 Karşıt burçları olan balıkların hassas bölgeleri ayakları olduğundan, başaklar ayaklarıyla ilgili problemler yaşayabilirler.
Başaklar hastalık hastası olmaya çok müsaittirler. Genelde yeme içmelerine zaten çok dikkat ederler. Ama bazende onları bu aşırıya kaçan sağlıklı olucam fikri hasta edebilir. O kadar ayrıntıya iner ve kendilerini o kadar çok kısıtlarlarki, en sonunda sinir sistemi bu strese dayanamaz ve hiç dikkat etmeyen insana nazaran çok daha hasta bir vücuda sahip olabilirler.
Bu hayattaki en güzel şey ölçüdür. Başakların bunu hayat felsefeleri haline getirmeleri gerekmektedir. 

Yükselen teraziler veya 6.evinde terazi olanlar:

Terazi burçlarının hassas bölgeleri böbrekleri ve bel bölgeleridir. Bel fıtıkları, bel ağrıları, sırtta kemik ağrıları, sinir uçları ağrıları sıkça görülebilir.
Karşıt burçları olan koçların hassas yüz ve kafa bölgelesindeki rahatsızlıklara terazilerde yakalanabilir. 
Güçlü ve sağlıklı görünüşlerine rağmen hassas bir yapıya sahiptirler bu nedenle bulaşıcı hastalıklara çok çabuk yakalanabilrler. 
Canları çok tatlı olan insanlardır. 
Sağlıklı bir beslenme ve düzenli spor aktiviteleriyle vücutlarını kuvvetlendirebilirler. 
Ayrıca hassas olan bünyelerıni ve bağışıklık sistemlerini kuvvetlendirmek için alternatif tıpla güçlendirebilirler. 

Yükselen akrepler veya 6.evinde akrep olanlar:

Akrep burcu, insanın cinsel organlarını ve midesini temsil eder.
Onların en hassas oldukları bölgeleridir. Ayrıca karşıt burçları olan boğaların hassas bölgeleri olan boğaz sorunlarıyla da karşılaşabilirler.
Akreplerin genelde sağlıklı ve zor hastalanan bir yapıları vardır.
Genelde spor yapan, formuna dikkat eden ve hastalandığında önlemlerini hemen alıp, çabuk iyileşen insanlardır.
 Ama akrepler uçlarda yaşamayı sevdikleri için ve hazlarına olan düşkünlüklerinden dolayı hastalıklara davetiye çıkarabilirler. Aşırı alkol tüketimi gibi alışkanlıklardan uzak durmaları gerekmektedir.

Yükselen yaylar veya 6.evinde yay olanlar:

Yay burcunun hassas bölgesi karaciğeri ve dişleridir. Karaciğer sorunları, romatizma, siyatik ve gut gibi hastalıklara eğilimleri vardır. Diş eti sorunlarıyla karşılaşabilirler. Ve kemik erimesine yatkınlıklarıda söz konusudur.
Karşıt burçları olan ikizlerin sinirsel kökenli sorunlarıyla da karşılaşabilir.
Yay burcu diğer tüm burçlar gibi düzenli egzersiz yapmalı ve sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemelidir.
Yaylar açık havada vakit geçirmeyi sevdiklerinden açık havada yürüyüş benzeri aktiviteler yapabilirler.

Yükselen oğlaklar veya 6.evinde oğlak olanlar:

Oğlak burcu iskelet sistemini, kemikleri, dişleri, eklemleri, diz kapaklarını temsil eder.
Bu burç çeşitli ortopedik sorunlarla karşılaşabilir.
Karşıt burçları olan yengeç burcunun sindirim ve mide hastalıklarından da etkilenebilirler.
Oğlakların genelde kuvvetli bir yapıları vardır ve hastalıklara karşı dirençlidirler.
Başka burçlara nazaran, ağrılarla iyi baş edebilen insanlardır.
Onlardan diğer tüm burçlar gibi sağlıklı beslenmeye ve düzenli egzersiz yapmaya özen göstermelidir.

Yükselen kovalar veya 6.evinde kova olanlar:

Kova burcunun hassas bölgeleri dolaşım sistemleri ve adeleleridir.
Kramplar, bilek ve baldır ağrıları, bacak damarlarında varis veya zehirlenme, yüksek ateş gibi hastalıklara yakalanma oranları yüksektir.
Karşıt burçları olan aslanların omurga ve kalp sorunlarından da etkilenebilirler.
Bilge olan kovalar kendilerine genelde iyii bakarlar. Alternatif iyileştirici yöntemleri araştırıp kullanmayı severler.
Diğer burçlar gibi düzenli bir yaşam tarzı onları hastalıklardan koruyacaktır.

Yükselen balıklar veya 6.evinde balık olanlar:

Balık burcu, insanın vücudunda ayakları yönetir. Balıkların bir diğer hassas oldukları yerleri sinir sistemleridir.
Balıkların psikomatik rahatsızlıklara da eğilimleri vardır. Ayrıca bağışıklıkları çok kuvvetli olmadığından, mikrobik hastalıklara diğer burçlara nazaran daha çabuk yakalanabilirler. Lenf sistemleriyle ilgili sorunlar yaşayabilirler.
Başak burcundan aldıkları zıt etkiyle mide ve bağırsak rahatsızlıkları da çekebilirler.
Balık burçları çok evhamlı bir yapıya sahiptirler. Ama sağlıklarına biraz dikkat ederek, hastalıklardan kendilerini koruyabilirler.


Aura nasıl kirlenir nasıl temizlenir?


Her birimiz, etrafımızda bedenimizi çevreleyen bir auraya sahibiz. 
Ve başka insanlarla yakın temasa geçtiğimizde, aura enerjilerimiz birbirinden etkilenirler. 
Bu sevdiğimiz insanla mahrem bir ilişki yaşarken de olabileceği gibi, kalabalık ortamlarda, tanımadığımız insanlarla dahi gerçekleşebilir. Ve bu aslında korkunç bir durumdur.

 Başka bir insanın aurasından etkilenmek demek, onu artık enerji olarak yanımızda taşımak demektir. Ve bu bizi ruhsal enkaz altında bırakır, farkında bile olmayız. 
Karşısındakini tanımadan, (mesela fahişelerle) nasıl bir enerjiye sahip olduklarını bilmediğimiz insanlarla birliktelik yaşayanların ne korkunç enerjilerle yaşadıklarını tahmin edin. Bu her türlü ruhsal hastalığı davet ettiği gibi,  fiziksel rahatsızlıklara dahi sebep olabilir. 
Olumsuz enerjilere sahip olan insan, bizimde hayatımıza olumsuzluğu getirecektir. 

Yapmamız gereken bedenimizi temiz tuttuğumuz gibi auramızı da temiz tutmaktır. 
Hiç birimiz yıkanmadan duramayız değil mi? Kokumuz çekilmez hale gelir ve bakteriler çoğalmaya başlar ve kimse yanımıza yaklaşmak istemez. İşte bu durum kirlenmiş olan auramız için de geçerlidir. Benzer benzeri çeker. Bu evrenin bir yasasıdır. Kötü enerjilere sahip olan insanın hayatına kötü insanlar gelir. 

İlk olarak birlikte olduğumuz kişileri özenle seçmeliyiz ve kötü enerjilerin var olduğu yerlerden uzaklaşmalıyız.  
Ama yinede auramızı aralıklarla kendimiz temizlemeliyiz. 
Peki ama nasıl? 

1. Tuz banyosu

Bunu sık duyar hale geldik. Çünkü tuz bedenimizdeki tüm negatif enerjileri temizleme özelliğini sahip. Ve bunun için piyasada var olan himalaya tuz kalıplarından almamız yeterli. Bunların sabuna benzer şekilleri de mevcut. Haftada bir iki kere duştan çıkmadan önce bedenimizi sabunluyormuşuz gibi tuzla hafif ovalamamız bize iyi gelecektir. 
Yazın deniz suyunda yüzmek de faydalı olacaktır. 

2. Güneş banyosu

Güneşin tıpkı su gibi olumsuzluklardan arındırma gücü vardır. Onun altına yatmak ve verdiği enerjiyle ısınmak çok güzel bir histir, bunu hepimiz biliriz ve bu yüzden bu enerji kaynağını kullanmaktan çekinmemeliyiz. 

3. Namaz veya Meditasyon

Kısa bir süreliğine de olsa bu maddi dünyadan kopup gerçek ruhsal benliğimizle, ait olduğumuz kaynağa bağlanmak inanılmaz huzur vericidir ve aynı zamanda kötülüklerden arınmanın en güzel yoludur. 
Namaz veya meditasyonla aura temizliği yukarıda bahsettiklerime nazaran çok daha etkili bir yöntemdir. Yani sadece yukarıda bahsettiklerimi yapmak bizi tam korumayacaktır. 

4. Reiki

Auramızı temizleyip şifalanma konusunda bize yardımcı olan reiki eğitimi almış insanlara da başvurabiliriz. 
Bazen bizim olmayan enerjilere bağımlı da olabiliriz. (Başkasından aldığımız ve aslında bize ait olmayan öfke korku kıskançlık gibi) Bu konuda da belirli ruhsal eğitimler almış kişilere başvurmak bu tür olumsuzluklardan kurtulmamıza sebep olacaktır. 

5. Yapabileceğimiz diğer şeyler

Rüzgarı hissetmek.
Kollarımızı kuşlar gibi açıp rüzgarın kuvvetini hissetmek ve derin derin nefes almakta faydalı bir yöntemdir. 
Ayrıca toprak ve bahçe işleriyle uğraşmakta işe yarar. Toprak Ananın inanılmaz bir şifa gücü vardır. Topraklanma olayı olumsuzlukları yok eder. 
Veya hayal gücü gerektiren herhangi bir şeyi yapmanın da faydaları vardır. Kendinize sizi mutlu edecek ve hayal gücünüzü arttıracak bir hobi bulun. 

Tüm bu anlattıklarımın hiçbiri yapılması zor olan şeyler değildir.
 Oysa olumsuz enerjilerle bir ömür geçirmek cehennemi ölmeden yaşamak demektir. 


Hamile kalmak için en doğru zaman ne zaman?


Hamile kalmakta biraz daha zorlananlar için kadim bilgeliğin hazinesinden yeni bir bilgi paylaşmak istiyorum. 


Hepimiz biliriz doğurgan dönemimiz adet olduktan yaklaşık iki hafta sonra başlar. Bu dönemde yumurtlarız. 
Ama bir çok kadın bu günlerin haricinde de hamile kalabilmektedir. Hatta bu oran yüzde 70-80 arasıdır.  Bu bilimi şaşırtsada kadim bilgeliğin çok mantıklı bir açıklaması vardır. 

Kadının doğurganlığı doğduğu günkü ayın haliyle bağlantılıdır. Yani yeniay zamanımı dünyaya gözlerimizi açmışız? Dolunaymı? Azalan mı? Artan zamandamı doğmuşuz? 
Ilk yapmamız gereken bunu öğrenmek. Bunu öğrenebilmek için herhangi bir ay takviminden yahut telefonumuzdaki ay takvimi ugulamalarından yararlanabiliriz. 
Ya da buraya tıklayın

Diyelim Ayın halini buldunuz ve bu önünüzdeki zamanda hamile kalmak istiyorsunuz. O halde doğduğumuz günkü Ayın halini Ay takvimine bakarak bu önümüzdeki ayın hangi gününe denk geldiğini buluyoruz. Dikkat Ay bazen azalır, yani yeniay'a dönüşüyordur, bazen de çoğalır yani dolunay olma yolundadır. Buna dikkat etmeliyiz. Resimleri birbirine karıştırmayalım. 
 İşte o gün ve o günün arifesi hatta bazen bir gün sonrası, evrenin hamile kalmamız için bize sevgili ay aracılığyla destek sunduğu gündür. Hele bir de o gün biyolojik yumurtlama döneminize de denk geliyorsa, hamile kalma olasılığınız bir hayli yüksek demektir. Hatta neredeyse yüzde 99.9 bile diyebiliriz. 

Bunu hamileliğimiz gerçekleşene dek her aya uygulayabiliriz. Her seferinde doğduğumuz günkü ayı bu önümüzdeki ayda bulmalıyız. 

Hamile kalma konusunda bazı gezegenler yardımcı görevini üstlenirken, bazıları tüm yukarda anlattığım yöntemlerin uygulanmasına rağmen, hamileliği engelleyebilir. 
Jüpiterin transitlerine de göz atmak gerekebilir. Jüpiter 1. evdeyken ya da 5. evdeyken hamile kalma şansımız artmaktadır. 

Ay ve Güzellik

Güneş nasıl erkeği temsil ediyorsa, Ay'da kadını temsil eder. 
Ne yazık ki, bize tüm kadim bilgelik kocakarı saçmalığı olarak öğretilmiş. Ama aslında tüm eskilerden kalma bilgiler hayatımızın kolaylaşmasına ve de güzelleşmesine sebep olacak olan bilgilerdir. 
Kadim bilgelikte güzellikle ilgili bir çok ipucu bulabiliriz ve doğal yöntemlerle hayatımızda küçük güzellik mucizeleri yaratabiliriz. 

Peki ama nasıl?


Bir kadının en güzel aksesuarı

Saçları


Hep şikayet ederiz, benim saçlarım bir türlü uzamak bilmiyor, ne yapsam olmuyor diye. Oysa bunun çok basit bir çözümü var. 
Saçlarınızın daha çabuk uzamasını istiyorsanız yeni ay'dan bir iki gün veya bir hafta sonra kestirin.

Tamam saçlarımız istediğimiz gibi uzuyor ama çok azlar ve gür saçları olanlara özeniyoruz. O zaman ne yapmalı?
Eğer saçlarınızın gürleşmesini istiyorsanız, dolunay'dan bir kaç gün önce kestirin. Eğer buna dikkat ederseniz, küçük baby saçlarınızın çıkmaya başladığını zamanla farkediceksiniz. Saçlarınız çoğalacak ve gür bir görünüme kavuşacaktır.

Peki saçların bakımı için nelere dikkat edilmeli?
Saçlarınızı ay'ın su grubu (yengeç, akrep, balık) burçlarında olduğu zaman yıkarsanız, kestirirseniz ya da boyatırsanız memnun kalmicağınız sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Çünkü su sabit değildir. Bu nedenle mesela saçınızı boyatırken, ay'ın sabit burçlarda (boğa, aslan, kova) olmasına özen gösterin. Bu boyanın saçınınızda daha uzun kalmasına sebep olacaktır.
Eğer saçınızı ay'ın terazi veya başak burcundayken keserseniz, saçınız uzarken hafif, doğal dalgalı bir hal alır.

Özetlicek olursam saçınızın güzel, parlak ve gür olmasını istiyorsanız, ay'ın büyüyen zamanını bekleyin. (yani yeniay dolunay arasını) Ve ay'ın aslan burcunda seyir etmesine özen gösterin. Böyle bir günde saçınızda yaptığınız değişiklikler diğer günlere göre çok daha olumlu sonuçlar verecek ve sizi mutlu edecektir.

Not: ay'ın hangi burçta olduğunu internetteki ay takvimlerinden öğrenebilir veya telefonunuza ay takvimi uygulamalarından birini indirebilirsiniz.