MİNİMALİZM | Uranüs ile Boğa dost olur mu?

Aralık 11, 2018


Belki duymuşsunuzdur "Hayatı sadeleştirmek için derle topla rahatla" adında uluslarası çok satanlar listesine girmeyi başarmış olan bir kitap var piyasada. Yazarı Marie Kondo adında bir Japon. Kitap da Japon toplama ve düzenleme sanatıyla ilgili.
Garip insanoğlu maddi dünyaya öyle bir saplanmış vaziyette ki, temizlik üzerine yazılan bir kitap uluslarası en çok satanların arasına girebiliyor.
Bu blog yazımı yazmamdaki amaç kitabın tanıtımını yapmak ve almaya yönlendirmek değil. Zaten temel prensipleri aktarıyor olacağım, alıp boşunuza evinizi doldurmanıza gerek kalmayacaktır..
Bu yazıyı yazış amacım, Boğa burcunu ve 2. ev konularını ele alarak, minimalizmin nasıl terapi olabileceği hakkında farklı ve alternatif bir bakış açısı kazandırmak.

Astrolojide 2. ev maddi manevi sahip olduklarımızı gösterir. Hayatta var olabilmek ve yaşamımızı sürdürebilmek için ihtiyaç duyduklarımızı. Ev, yemek, oksijen vs. Maalesef doğadan kopuk yaşadığımız için karnımızı doyurabilmek uğruna para kazanmak zorundayız. Başımızda bir çatı olması için de para kazanmak zorundayız. Allah korusun ama pek uzak olmayan zamanda oksijen alabilmek için de paraya ihtiyaç duyacağız gibi gözüküyor. Tıpkı Allah'ın dağından çıkan suya para ödediğimiz gibi.
Yani anlayacağınız ihtiyaç duyduğumuz her şey paraya bağlandığı için, 2. ev paranın evidir. Boğa burcu da tüm bu konularla yakından ilişkilendirilir.

Bir Boğa maddenin önemini diğer zodyak burçlarından daha iyi bilir. Para Boğa için güven demektir. Bu yüzden her şeyi sahiplenir. Bir Boğa biriktirmekle bilinir. Her şeyi biriktirir. Sahip oldukça kendini güvende zanneder ve sonra bu güvenin sahte olduğunu idrak edince depresyona girer.
Bunun ne kadar korkunç olduğunu bizzat kendim de bilenlerdenim.
Bir Boğa yavrusu olarak küçükken gördüğüm her şeye sahip olmak isterdim. Biriktirmeyi en çok sevdiğim şeyler incik cincik saçma sapan şeylerdi. Takı toka, kartpostal, her türlü oyuncak. Almanya'da bir aralar "Diddl" çılgınlığı vardı. Blok halinde üzerinde fare resimleri bulunan kağıtlar. Kapitalist sistem bir şeyi çıkarıyorsa onu çok iyi pazarlar. Bu Diddl faresinin nelerini çıkartmadılar. Evler saçma sapan peluş farelerle doldu, bir sürü farenin olduğu okul eşyaları, magnetler, her şey. Bu kağıtların hepsi elimde kaldı ve hala da varlar.

Sonra aradan yıllar geçti ve depresyon kapımı çaldı. Bu süreç içerisinde yapmak zorunda olduğum ilk şeyin arınmak olduğunu idrak ettim. Bizi hasta eden bu hırsımızdı. Sürekli sahip olma isteğimiz. Hep daha fazlasına ihtiyaç duyduğumuzu zannetmemiz.
İçimdeki istifçi zamanla Boğa'nın ezoterik astrolojideki anlamını keşfetti. Malı biriktirmek yerine, güzel anıları biriktirmek. Evi doldurmak yerine, ruhu doyurmak. Dışı süslemek yerine, içi beslemek.
İşte minimalizmle de bu dönemde yolum kesişti ve bir arınma başladı. Etrafımdaki malları verdikçe daha mutlu oluyordum. Benim senelerdir kullanmadığım bir şeyi başkasının değerlendirdiğini gördüğümde seviniyor ve neşe duyuyordum. Ve daha da önemlisi daha az şeye sahip oldukça kendimi daha huzurlu hissediyordum. Azaltmak ve azla yetinmek bir terapi olmuştu benim için. İyileşiyordum..

Marie Kondo'da bunlardan bahsediyor aslında kitabında. Temizlik yaparken oda oda başlamayın diyor. Kategorilere göre hareket edin ve ilk önce giysilerden başlayın önerisinde bulunuyor. Bir giysiyi elinize alıyor ve kendinize bu bana neşe veriyor mu? Faydalı mı, işime yarıyor mu, ihtiyacımı karşılıyor mu? diye soruyorsunuz. Cevap evet ise kalıyor, hayır ise ihtiyaç sahiplerine gidiyor. Bunu tüm diğer eşyalar için uyguluyorsunuz. Kitaplar, süs eşyalar, mutfak eşyaları, hediyeler vs.
Bunu yaptırmasının arkasındaki amaç eşyayla yeniden bağ kurmayı öğretmek. Biz her şeye o kadar kolay ulaşıyoruz ki hiçbir şeyin kıymetini bilmemeye başladık. Oysa büyüklerimize 40 yılın başı bayramda kırmızı pabuç alındığında yastık uçlarına koyar, onlarla yatarlarmış. Bu minnet ve şükür duygusu. Bizim çoktan unuttuğumuz küçük mutluluk hatıraları. Günümüzün çocuklarının tadamadığı hazlar.

Çocukken, fabrikada üretilirken yanlışlıkla gülümsemesi ters basılan ayıcığın hikayesini anlatan masaldan çok etkilenmiştim. Oyuncakçıda bütün ayıcıklar satırlırken onu kimse istemiyordu. Ayıcığın ise tek isteği onu olduğu gibi kabul eden biri tarafından sahiplenilmekti. En sonunda bu isteği gerçekleşiyordu ama gerçekleşene kadar ayıcıkla kurduğum empati beni mahvediyordu.
Bu masal beni o kadar çok etkilemişti ki herşeyin bir ruha sahip olduğunun ve bu yüzden her şeye iyi davranmam gerektiğinin inancı gelişti. Oyuncaklarımın her birine o kadar iyi baktım ki kimileri hala yepyeni duruyor.

Marie Kondo eşyayla bağ kurun dediğinde bu masal ve çocukluğum geliyor aklıma.
Hangimiz bu bağı kuruyoruz gerçekten?
Az eşyaya sahip olduğunuzda sahip olduklarınızın sizin için sadece maddi değeri değil, manevi bir değeri oluyor. Çocuklarımıza ve bizden sonraki gelen nesle yine bunu hatırlatmak ne güzel olur düşünsenize. 40 yılın başı alınan ve 10 yıl giyinen bir kazak, yırtılana kadar giyilen ayakkabı. Oha, olmaz biz fakir miyiz demeyin. Benim dolabımda 10 yıldan fazla giydiğim şeyler var. Ne renkleri soldu, ne küçüldüler. Bana hala hizmet etmeye devam ediyorlar ve bu bende minnet duygusunu uyandırıyor. Gerçekten kullanılmayacak hale geldiklerinde teşekkür ve şükürle geri dönüşüme verebiliyorum.
Bunu sahip olduğunuz eşyalarınızla bir denemenizi tavsiye ederim. Gerçekten bağ kurun, minnet duyun, dost gibi davranın. Hem kendinize iyilik yapın, hem doğaya. Çünkü bu tüketim çılgınlığıyla sadece kendimize değil en çok doğa Ana'ya zarar veriyoruz ve onun intikamını değişen iklim koşulları aracılığıyla çok büyük bedeller ödeyerek görmeye başladık.

Bu yazı sadece lafta kalmasın diye size bu minimalist yaşamı gerçekten hayata geçirmiş insanların örneklerini sunmak istiyorum ki, göz de kabullensin gerçekten kendisinin de böyle bir hayatı yaşayabileceğini. Çünkü Uranüs Boğa burcundaki transiti boyunca bu tür alternatiflerin zannedildiği kadar uçuk kaçık olmadığını kanıtlayacak.
Amerika'da bu "tiny house" akımı 2008 ekonomik krizinden sonra patlak verdi. 2020'de böyle bir fırtına yaklaşırken belki de bazılarımızın almak istediği önlemler olabilir ve bu videolar ilham verebilir. Daha fazlası için youtube'da living big in a tiny house kanalını takip edebilirsiniz.

İlk videodaki adamın gözlerine dikkat edin. Bir şeyi tutkuyla yapan insanların bambaşka büyüleyici bir enerjileri oluyor. Yaptığı işe sevgi ve tutku katan herkesde oluyor bu ve bunu görmek insana muazzam ilham veriyor.
İkinci video ise, benim çocuklarım var böyle bir yaşam tarzı yaşayamam diyenlere kapak olsun. Çünkü asıl çocukların böyle bir yaşam tarzına ihtiyaçları var.
3. örnek de çocukları büyüttük artık huzura kavuşalım diyen emeklilerimiz için.
Son örneği ise çocuklara hayran kaldığım için eklemek istedim. Büyük şehirlerde sitelerden büyük paralara evler alıp, sonrasında borcu kapatabilmek için köle gibi çalışmadan önce bu gibi alternatiflerin hayal olmadığını bilmek, özgürlük verir.




You Might Also Like

0 yorum

MİNİMALİZM | Uranüs ile Boğa dost olur mu?


Belki duymuşsunuzdur "Hayatı sadeleştirmek için derle topla rahatla" adında uluslarası çok satanlar listesine girmeyi başarmış olan bir kitap var piyasada. Yazarı Marie Kondo adında bir Japon. Kitap da Japon toplama ve düzenleme sanatıyla ilgili.
Garip insanoğlu maddi dünyaya öyle bir saplanmış vaziyette ki, temizlik üzerine yazılan bir kitap uluslarası en çok satanların arasına girebiliyor.
Bu blog yazımı yazmamdaki amaç kitabın tanıtımını yapmak ve almaya yönlendirmek değil. Zaten temel prensipleri aktarıyor olacağım, alıp boşunuza evinizi doldurmanıza gerek kalmayacaktır..
Bu yazıyı yazış amacım, Boğa burcunu ve 2. ev konularını ele alarak, minimalizmin nasıl terapi olabileceği hakkında farklı ve alternatif bir bakış açısı kazandırmak.

Astrolojide 2. ev maddi manevi sahip olduklarımızı gösterir. Hayatta var olabilmek ve yaşamımızı sürdürebilmek için ihtiyaç duyduklarımızı. Ev, yemek, oksijen vs. Maalesef doğadan kopuk yaşadığımız için karnımızı doyurabilmek uğruna para kazanmak zorundayız. Başımızda bir çatı olması için de para kazanmak zorundayız. Allah korusun ama pek uzak olmayan zamanda oksijen alabilmek için de paraya ihtiyaç duyacağız gibi gözüküyor. Tıpkı Allah'ın dağından çıkan suya para ödediğimiz gibi.
Yani anlayacağınız ihtiyaç duyduğumuz her şey paraya bağlandığı için, 2. ev paranın evidir. Boğa burcu da tüm bu konularla yakından ilişkilendirilir.

Bir Boğa maddenin önemini diğer zodyak burçlarından daha iyi bilir. Para Boğa için güven demektir. Bu yüzden her şeyi sahiplenir. Bir Boğa biriktirmekle bilinir. Her şeyi biriktirir. Sahip oldukça kendini güvende zanneder ve sonra bu güvenin sahte olduğunu idrak edince depresyona girer.
Bunun ne kadar korkunç olduğunu bizzat kendim de bilenlerdenim.
Bir Boğa yavrusu olarak küçükken gördüğüm her şeye sahip olmak isterdim. Biriktirmeyi en çok sevdiğim şeyler incik cincik saçma sapan şeylerdi. Takı toka, kartpostal, her türlü oyuncak. Almanya'da bir aralar "Diddl" çılgınlığı vardı. Blok halinde üzerinde fare resimleri bulunan kağıtlar. Kapitalist sistem bir şeyi çıkarıyorsa onu çok iyi pazarlar. Bu Diddl faresinin nelerini çıkartmadılar. Evler saçma sapan peluş farelerle doldu, bir sürü farenin olduğu okul eşyaları, magnetler, her şey. Bu kağıtların hepsi elimde kaldı ve hala da varlar.

Sonra aradan yıllar geçti ve depresyon kapımı çaldı. Bu süreç içerisinde yapmak zorunda olduğum ilk şeyin arınmak olduğunu idrak ettim. Bizi hasta eden bu hırsımızdı. Sürekli sahip olma isteğimiz. Hep daha fazlasına ihtiyaç duyduğumuzu zannetmemiz.
İçimdeki istifçi zamanla Boğa'nın ezoterik astrolojideki anlamını keşfetti. Malı biriktirmek yerine, güzel anıları biriktirmek. Evi doldurmak yerine, ruhu doyurmak. Dışı süslemek yerine, içi beslemek.
İşte minimalizmle de bu dönemde yolum kesişti ve bir arınma başladı. Etrafımdaki malları verdikçe daha mutlu oluyordum. Benim senelerdir kullanmadığım bir şeyi başkasının değerlendirdiğini gördüğümde seviniyor ve neşe duyuyordum. Ve daha da önemlisi daha az şeye sahip oldukça kendimi daha huzurlu hissediyordum. Azaltmak ve azla yetinmek bir terapi olmuştu benim için. İyileşiyordum..

Marie Kondo'da bunlardan bahsediyor aslında kitabında. Temizlik yaparken oda oda başlamayın diyor. Kategorilere göre hareket edin ve ilk önce giysilerden başlayın önerisinde bulunuyor. Bir giysiyi elinize alıyor ve kendinize bu bana neşe veriyor mu? Faydalı mı, işime yarıyor mu, ihtiyacımı karşılıyor mu? diye soruyorsunuz. Cevap evet ise kalıyor, hayır ise ihtiyaç sahiplerine gidiyor. Bunu tüm diğer eşyalar için uyguluyorsunuz. Kitaplar, süs eşyalar, mutfak eşyaları, hediyeler vs.
Bunu yaptırmasının arkasındaki amaç eşyayla yeniden bağ kurmayı öğretmek. Biz her şeye o kadar kolay ulaşıyoruz ki hiçbir şeyin kıymetini bilmemeye başladık. Oysa büyüklerimize 40 yılın başı bayramda kırmızı pabuç alındığında yastık uçlarına koyar, onlarla yatarlarmış. Bu minnet ve şükür duygusu. Bizim çoktan unuttuğumuz küçük mutluluk hatıraları. Günümüzün çocuklarının tadamadığı hazlar.

Çocukken, fabrikada üretilirken yanlışlıkla gülümsemesi ters basılan ayıcığın hikayesini anlatan masaldan çok etkilenmiştim. Oyuncakçıda bütün ayıcıklar satırlırken onu kimse istemiyordu. Ayıcığın ise tek isteği onu olduğu gibi kabul eden biri tarafından sahiplenilmekti. En sonunda bu isteği gerçekleşiyordu ama gerçekleşene kadar ayıcıkla kurduğum empati beni mahvediyordu.
Bu masal beni o kadar çok etkilemişti ki herşeyin bir ruha sahip olduğunun ve bu yüzden her şeye iyi davranmam gerektiğinin inancı gelişti. Oyuncaklarımın her birine o kadar iyi baktım ki kimileri hala yepyeni duruyor.

Marie Kondo eşyayla bağ kurun dediğinde bu masal ve çocukluğum geliyor aklıma.
Hangimiz bu bağı kuruyoruz gerçekten?
Az eşyaya sahip olduğunuzda sahip olduklarınızın sizin için sadece maddi değeri değil, manevi bir değeri oluyor. Çocuklarımıza ve bizden sonraki gelen nesle yine bunu hatırlatmak ne güzel olur düşünsenize. 40 yılın başı alınan ve 10 yıl giyinen bir kazak, yırtılana kadar giyilen ayakkabı. Oha, olmaz biz fakir miyiz demeyin. Benim dolabımda 10 yıldan fazla giydiğim şeyler var. Ne renkleri soldu, ne küçüldüler. Bana hala hizmet etmeye devam ediyorlar ve bu bende minnet duygusunu uyandırıyor. Gerçekten kullanılmayacak hale geldiklerinde teşekkür ve şükürle geri dönüşüme verebiliyorum.
Bunu sahip olduğunuz eşyalarınızla bir denemenizi tavsiye ederim. Gerçekten bağ kurun, minnet duyun, dost gibi davranın. Hem kendinize iyilik yapın, hem doğaya. Çünkü bu tüketim çılgınlığıyla sadece kendimize değil en çok doğa Ana'ya zarar veriyoruz ve onun intikamını değişen iklim koşulları aracılığıyla çok büyük bedeller ödeyerek görmeye başladık.

Bu yazı sadece lafta kalmasın diye size bu minimalist yaşamı gerçekten hayata geçirmiş insanların örneklerini sunmak istiyorum ki, göz de kabullensin gerçekten kendisinin de böyle bir hayatı yaşayabileceğini. Çünkü Uranüs Boğa burcundaki transiti boyunca bu tür alternatiflerin zannedildiği kadar uçuk kaçık olmadığını kanıtlayacak.
Amerika'da bu "tiny house" akımı 2008 ekonomik krizinden sonra patlak verdi. 2020'de böyle bir fırtına yaklaşırken belki de bazılarımızın almak istediği önlemler olabilir ve bu videolar ilham verebilir. Daha fazlası için youtube'da living big in a tiny house kanalını takip edebilirsiniz.

İlk videodaki adamın gözlerine dikkat edin. Bir şeyi tutkuyla yapan insanların bambaşka büyüleyici bir enerjileri oluyor. Yaptığı işe sevgi ve tutku katan herkesde oluyor bu ve bunu görmek insana muazzam ilham veriyor.
İkinci video ise, benim çocuklarım var böyle bir yaşam tarzı yaşayamam diyenlere kapak olsun. Çünkü asıl çocukların böyle bir yaşam tarzına ihtiyaçları var.
3. örnek de çocukları büyüttük artık huzura kavuşalım diyen emeklilerimiz için.
Son örneği ise çocuklara hayran kaldığım için eklemek istedim. Büyük şehirlerde sitelerden büyük paralara evler alıp, sonrasında borcu kapatabilmek için köle gibi çalışmadan önce bu gibi alternatiflerin hayal olmadığını bilmek, özgürlük verir.