Ruhsal Uyanış - Kendi Hikayem

Kasım 03, 2016


Küçüklüğümden beri mistik şeylere hep bir merakım vardı. Dışarıdaki dünya beni korkutuyordu, içimdeki dünya ise, kuvvetli bir mıknatıs misali beni içime davet ediyordu. 
Babam'ın, "herkes bu dünyaya belirli bir misyonla gelir, senin de bir görevin var", söylemleriyle büyüdüm. 
Hep merak ederdim.. Kimsin sen ve hangi görevle geldin? 

Her birimiz özel yaratılmıştık. Hiç birimiz birbirimize benzemiyorduk ve hepimizin kendine has bir misyonu vardı, ömrü boyunca gerçekleştirmesi gereken. 
Bu misyonumuzu, doğmak istediğimiz ailemizi, sonradan hayatımıza girecek olan insanları ve olayları, Yaratıcımızla birlikte seçtiğimize inanıyorum. Dünyaya geldikten sonra tüm bunları unutuyoruz ve kendimizi bu hayat macerasına kaptırıyoruz. Oysa sezgilerimiz bize görevimizi daima kulağımıza fısıldamaya devam ediyor. Ama biz onu genellikle bastırıyor, görmezden geliyoruz. Aslında biz hiçbir zaman için yeni bir şey öğrenmiyoruz. Sadece hatırlıyoruz. 
Bu yüzden bazı insanlar veya mekanlar tuhaf şekilde tanıdık gelir insana. İlk defa görüyoruzdur, biliriz, oysa tuhaf bir şekilde içimiz hatırlar. Eğer sezgilerinizi dinleyen bir insansanız, bu tür anların farkına çok varırsınız. 

~ Yere girmeden, göğe çıkılmaz ~

Ruhsal yolculuk genellikle ruhun karanlık yolculuğuyla başlar. 
Benim karanlık yıllarım 13-14 yaş civarında başladı. Aslında sorunsuz ve güzel bir ergenlik geçiriyordum. Ama kaderin planları farklıydı. :)
Herkes bu karanlık gecelerini farklı şekillerde deneyimler. Ben ailem aracılığıyla ve hastalık sorunlarıyla deneyimlemek zorunda kaldım. Okul hayatım da çok kolay geçmemişti o zamana kadar. Hep bir zorluk, hep bir engel, hep bir moral bozukluğuydu benim için. 
Eğitim hayatım boyunca kendimi bir hapishanedeymişim gibi hissettiğimi, üniversiteden mezun olduktan sonra anlayacaktım. 

Bir yılbaşı gecesiydi bir dua ettim. 
Ya bu doğduğum topraklardan beni uzaklaştır ya da bu senem ömrümüm son senesi olsun diye yalvardım. Yaptığım şey çok yanlış bir şeydi. Ama daha 16 yaşındayken, bazı şeyleri kaldırabilecek kuvvete sahip olmuyor insan. 
Yıl 2010'du ve o senenin yazında benim için bir mucize gerçekleşti. Temelli olarak Türkiye'ye dönüş yaptık. Başlı başına bir travmaya sebep olabilecek olan bu olay, benim için kurtuluşa sebep olan bir mucize gibiydi. 
Tüm kötü anılardan kurtulabilmenin ve duamın kabulünün huzuru içerisindeydim. Tuhaf bir şekilde sıfırdan, yepyeni bir sayfa açmanın zorluğundan korkmuyordum. Sadece kaçmak istiyordum tüm yaşanılandan, geçmişten. 

Ruhun karanlık gecesinin ilk aşamalarından ve zorluklarından biri budur. Hayat artık öyle bir tıkanır ki, alışkın olduğunuz evinizden, çevrenizden, işiniz veya okulunuzdan, sevdiklerinizden kopmanın zamanı gelir. Bazen bu ayrılıklar ömürlüktür, bazen ise kişi sadece bir müdettliğine her şeyden uzaklaşma isteğinde olur. 
Bana farklı bir yere taşınmak yetmeyecekti, ülke değiştirmem gerekti. Zaten kaderimde öyle yazılmıştı. 

İstanbul'da tüm her şeyden kurtulduğunu zanneden ben, bu sefer korkularıyla yüzleşmek zorunda bırakılacaktı. Sağlık sorunlarım başladı. Teslimiyete direniyordum, Allah'a güvenmiyordum. Etrafımda olup bitenleri kontrol etmeye çalışıyordum. 
İçsel olarak kendimi yerlerde hissediyordum. Yaşım 18'di ve hayat beni arkamdan öyle bir ittirmişti ki, uzun bir müddet yerlerde süründüm. 
Lise 3'e giderken başlayan korku hallerim artık lise 4'e geldiğimde bedenimi de etkilemeye başlamıştı. Kendimi inanılmaz yorgun hissediyordum, gözlerimi açamıyordum. Okulda arkadaşlarım bişey mi kullanıyorsun, niye böylesin, diye sormaya başlamışlardı. 

Bu dönemi ne kadar çok dirençle karşılarsak, o kadar ağır geçiririz. Ve ben içimdeki kopan fırtınaları içimde yaşamaya çalışıyordum. Ama fırtınanın batırdığı her bir yelkenliyle, dıştan can kaybına uğradığım anlaşılıyordu. Karnımdan yukarıya yükselen, boğazımı düğümleyen, ardından beynime varan ve bana her an düşüp bayılacakmışım hissi yaşatan tuhaf halleri deneyimliyordum. Hayat artık sadece karanlıktan ibaretti benim için ve korkudan. Yaşamın da hiç bir anlamı kalmamıştı. Çünkü gelecekte sadece kötü günlerin beni beklediğine dair inancım tamdı. 

~ Karanlığın ardında görünen mum ışığı ~

Şimdi geriye dönüp baktığımda, o kadar da karanlık değilmişti yaşadıklarım diyebiliyorum. Ama o yıllarımda bunu nerden bilebilirdim?
O yaz Eckhart Tolle'nin 'Şimdi'nin gücü' kitabı düştü elime. O kadar tuhaf bir ruh halindeydim ki, okurken beynimde ampuller yanıyordu sanki. 
Kimdim ben? 
Kimdi bu içimde konuşan ben? 
Yoksa o ben değil miydim gerçekten? 
Kimdi karanlıktan beslenen? 
Ben mi? Hayır! 
Peki ya ben değilsem, o kimdi?

Üniversite yıllarım benim inzivaya çekildiğim yıllarım oldu. Hira'm odam olmuştu. Derslere gidip geliyordu bedenim, ama ruhum uzaklarda bir yerde görmeye başladığı mum ışığının peşine düşmüştü. Eve geliyor ve kitapların içine gömülüyordum. 
Etrafımdan, bana iyi gelmeyen her şeyi ve herkesi uzaklaştırdım. Dıştan yapayalnız olmam beni korkutmuyordu, içten zaten yalnızdım. 
Dışarıda güvenebileceğim kimsenin olmadığını görünce, yalnız başına mücadele etmenin, içimde ufak bir savaşçıyı uyandırdığını fark ettim. Kimseye ihtiyacım yoktu ki benim! 
İlk defa gücün dışarıdan değil, içten geldiğini deneyimlemeye başlamıştım. Artık düştüğüm yerden tek başına kalkabileceğimin farkındaydım. 

Bu dönem boyunca içimdeki gücü keşfetmeme ve karanlığı aydınlatmaya yardımcı olan bir çok kitap oldu.
"Şimdi'nin gücü, Var olmanın gücü, Sevgiye dönüş, Mirdad'ın kitabı, Meleklerle ilgili bir çok kitap, Osho'nun bir çok kitabı, Tasavvufla ilgili kitaplar ve tabii ki en çok, sahip olduğum sığ bilgiyle, anlamaya çalıştığım Kuran.

Ayrıca bolca dua ediyor, namaz ve meditasyonlara zaman ayırıyordum. Kubilay Aktaş'ın 21 gün boyunca telkin CD'sini dinledim. Korkularımı bir kağıda yazdım ve her gece birini şifalandırma niyetiyle rüyaya yattım. Hayatımda hiç bu kadar tuhaf rüyalar gördüğüm bir dönem olmadı. Bir çok geçmiş yaşamımı gördüm. Atlantis/Mu zamanından, antik çağdan, ortaçağdan kalma.. Kendime bir rüya kitabı edindim ve tüm rüyalarımı yazdım. Sadece geçmişi değil, rüya olup olmadığını bilmediğim çok güzel ilahi rüyalar da gördüm.
Sadece güzel şeyler olmuyordu.
Bir gün gecenin bir vakti uyandım. Beynimde bir sıcaklık vardı, bedenimde ise bir tuhaflık. Ardından şiddetli bir titreme başladı. Bütün vücudumu sardı. Dışarıdan gören epilepsi nöbeti gibi bişey geçirdiğimi düşünebilirdi. Her yerim titriyordu ama bu üşüme gibi bir şey değildi. Bir iç titremeydi sadece.
Tuhaf bir şekilde korkmadım. Sanki geçeceğini biliyordum. İzin verdim bedenime ve o tuhaf enerjinin istediğini yapmasına. Bir müddet sürdü ve sonra kendiliğinden kayboldu. Uyuya kaldım. Ertesi sabah şekerim düştü herhalde diye düşündüm, üstünde daha fazla durmadım.
Ama buna benzer bir titreme kendisini yaklaşık bir sene sonra tekrarlayacaktı. Şimdiye kadar başıma bu tür titremeler sadece iki kere geldi. İkisi de geceydi. Hiç birini ciddiye almadım, sonradan diğer insanların uyanış hikayelerini dinledikçe, bu titremelere sebep olanın, açığa çıkmaya hazırlanan kundalini enerjisi olduğunu anladım.
Deneyimlediğim bir başka tuhaf olay ise, bir gün her şey normalken, bedenimin alt bölgelerinden yukarı doğru yükselen tuhaf bir hisle birlikte, bilincimi kaybedip, yere düşmemdi. Her şey bir iki dakika içerisinde oldu. İlk tuhaflığı 2. çakramın olduğu yerde hissettim, daha sonra 3. çakramda ve sonrasında her şey çok çabuk gerçekleşti. Tek hatırladığım şey gözlerimin kararmasıydı. Ne olduğunu tam olarak tanımlayamıyorum, çünkü hala ne olduğunu bilmiyorum. Sadece bir süre sonra bilincim yerine gelmişti. Etrafımdaki insanların boğuk da olsa, seslerini duyabiliyordum. ama gözlerimi açamıyordum. Sanki gözlerim içeriden açılmıştı. Beynimin içini görebiliyormuşum gibi bir histi. Karanlık bir tünel gibiydi, morumsu ve beyazımsı ışıklar vardı. Bu görüntü yaklaşık bir 5 saniye kadar sürdü, sonradan gözlerimi açabildim ve kendime geldim. Sadece ensem ve beynimde, hatta alnımda, içten ateş yanıyormuşcasına bir his, daha bir kaç saat devam etti.

Bu olaylarla birlikte bazen hala hissettiğim bir iç titreme, (çok hafif, dışarıdan belli dahi olmuyor) ve sırtımda, omurgam boyunca yanma hissi oluyor.
Bu süreç içinde bedenimize izin vermemiz çok önemli.
Çakralar açıldıktan sonra, eğer bedende hala blokajlar varsa, kişi için sıkıntılı olabiliyor. Etrafımı her ne kadar temiz tutmaya çalışsam da, bu dönemde karabasan olaylarını da deneyimlemek zorunda kaldım. Hatta bir gece 3 kere arka arkaya oldu. Bir kere daha maruz kalmamak için, güneşin doğuşuna kadar, gözümden uyku akmasına rağmen, uyumadım.
Karabasanlara karşı en güzel çözüm, başınızın ucunda bir duanın asılı olması. Benim hem duam, hem muskam var. Huzur içinde uyuyorum.

 Tüm bunlardan sonra hayatımda neler değişti?

Aklınızın almadığı, anlamlandıramadığı ama sezgilerinizin ve kalbinizin hissedebildiği bir kapı açılıyor sanki hayatınızda. Gerçekler bulanıklaşıyor. İlahi olanın enerjisini hissediyorsunuz her an her yerde, herkesde.. Artık gözlerimi kapattığım anda, bir göz görebiliyorum. Eskiden göremiyordum. Bunu görebilenin 3. gözünün açıldığı söyleniyor.
Bu eğer doğruysa, zannettiğim kadar da korkunç bir şey değilmiş. 3. göz açılmaya başladı diye etrafınızda şeytan veya cinleri görmeye başlamıyorsunuz. Sadece uyku ile uyanma arasında etrafınızdakilerin farkına varabiliyorsunuz. Eğer bulunduğunuz ortamda olumsuz enerjiler varsa, hissediyorsunuz. Dolayısıyla belirli şeylerden ve ortamlardan uzak durmak zorunda kalıyorsunuz. Mesela alkol içen kişinin enerjisi beni korkunç bir şekilde etkiliyor.
Popüler kültürün müzikleri, Rihanna'dan tut, Katy Perry'ye kadar.. artık hiç birini dinleyemiyorum. Dinlenen yerden uzaklaşmak zorunda kalıyorum. Nedenini bilmediğim ve bu yüzden kelimelerle anlatamadığım bir şey beni rahatsız ediyor bu parçalarda. Bu süreç içinde müzikten uzaklaşmak zorunda kaldım ve hala çok seçici davranıyorum.

Bir çok kişi bu dönemden geçerken vejeteryen oluyor. Ben olmadım, çünkü bunun çok doğru bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ama tavuğu hayatımdan komple çıkarttım, eti çok nadir yiyorum. Ekmeğe, yani GDO'lu una karşı bedenim çok hassaslaştı. Hazır ve paketlenmiş nerdeyse hiçbir şeyi yemiyorum. Dışarıda da satılan şeylerden uzak duruyorum. Şeker ve tatlı gıdaların hiç birine ihtiyaç duymuyorum.
Genel olarak ise, mizacıma göre beslenmeye dikkat ediyorum.

Ruhsal olarak muazzam bir dönüşüm yaşıyor insan.
Birden ilahileşmiyorsun, ermişlerden de olmuyorsun. Hayatın normal bir şekilde devam ediyor. Sadece eskisinden daha çok huzur hissediyorsun. Hala kötü günlerin oluyor ama artık bunların Allah'tan geldiğini idrak ediyor ve kendini onun kollarına bırakıyorsun. Ne geçmiş, ne de gelecek, hepsi önemini yitiriyor. Sadece bu an'ın kıymetini bilmeyi öğreniyorsun. Bu gezegendeki şu yolculuğun ne kadar güzel olduğunu ve bunu deneyimleme şansınsa sahip olduğun için, ne kadar mutlu ve neşeyle dolman gerektiğini fark ediyorsun. Dünyana sevgiyle bakabiliyor, olumsuzlukları yargılamadan, oldukları gibi kabul ediyorsun. Çok daha geniş bir bakış açısı ediniyorsun. İnsanları ve hayvanları, dünyadaki var olan her şeyi daha çok sevmeye başlıyorsun. Sezgilerin ve 5 duyu ötesi yeteneklerin yavaşça uyanmaya başlıyor. Bu dönemde iç sesinizi sakın duymamazlıktan gelmeyin. Onu dinledikçe hayatınızda yepyeni kapılar açılacak. Şaşıracaksınız.
Tüm bunları deneyimlemeye başlayınca ister istemez herşeyin değişiyor. Arzuların, tutkuların, sevdiklerin ve genel olarak bütün çevren. Mesela televizyon bu dönemde hayatımdan çıktı. Maddi olan tüm arzular zihnimi terk etti. Korkunun ne olduğunu neredeyse unuttum diyebilirim.
Artık zamanımı çok daha değerli kullanıyorum. Çok daha sevgi ve enerji doluyum ve bunu çevremle paylaşıyorum.

...............................................................

Uyanış bir yolculuktur ve bir varış yoktur.
Bu yüzden ben bu yolculuğumun daha çok başındayım. Kendimi bilgelik okuluna daha yeni başlamış, küçük bir öğrenci gibi hissediyorum. Sınıf atladıkça neler öğreticek bana hocam olan Hayat, merak ediyorum. :)

Herkesin uyanış sırasında deneyimlediği şeyler farklı oluyor.
Bu yüzden siz de benimle kendi hikayenizi paylaşırsanız çok memnun olurum. Çünkü gerçekten çok merak ediyorum.
Önemli zamanlardan geçiyoruz ve bir çoğumuz bu tür olayları tek başına deneyimliyor ve bir anlam veremiyor. Ben de veremedim.
Bu tür şeyleri deneyimlerken doktora gitmek de hiç bir işe yaramıyor. Çünkü onlar hemen bunu depresyona bağlıyor ve sizi ilaçlara bağımlı yapıyorlar. Bunun sonucunda ortaya çıkmaya bekleyen özel yetenekler kaybolup gidiyor, kişi kendisini daha da kötü hissediyor.
Lütfen doğanıza uygun davranın. Hiç bir şeye bağımlı olmayın. Bedenizin de, ruhunuzun da tek ihtiyacı olan şey sevgi, depresyon ilacı değil. Ve bu sevgiyi bir başkasında aramayın. O sevgi Siz'siniz ve sadece siz kendinizi şifalandırabilirsiniz.

Sevgilerimle :)


You Might Also Like

13 yorum

  1. merhaba bende bu arayışın içerisindeyim bu kitap Tanrı ile Sohbet kitabı hayatımın en kötü diyebileceğim bir zaman çıktı sanki karşıma ve o günden beri tüm beynimde her saniye okuduklarım ynkılanıyor sesin içimden mi yoksa zihnimin gürültü kirliğinden mi geldiğini anlayamadığım çok an var malesef.. ben de türkiyeden almanyaya taşındım ve burayı sevdim elimde sınırlı sayıda kitap var ama dönüşümiçin öğrendiklerini unutmak zor ama bendeniyorum çalışıyorum bu yolda bana yardım edebileceğini bildiğiniz bir kitap var mı teşekkür ederim şimdiden

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yukarıda bahsettiğim tüm kitaplar sana yardımcı olabilir. Ayrıca almanyada türk kitapevleri var. Ordan istediğin türkçe kitaplara ulaşabilirsin.
      Bu yolculuğa başladıysan zamanla karşına sana rehberlik edecek olan kitaplar kendiliğinden çıkacaklar. Öğrenci hazır olduğunda öğretmenler kendiliğinden belirir.

      Sil
  2. Benzer şeyleri ben de yaşadım tüm hastalıklarim bir gecede bitti.Sanirim sonra bir düşüş oldu. Simdi işe giderken çok zorluk yaşıyorum bunalıyorum insanlardan.Sürekli ağlayasım geliyor. Neler yapsam faydali olur?Tesekkurler simdiden

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendini ve çevreni arındırmak, doğada tek başına vakit geçirmek ve kesinlikle dua etmek.

      Sil
  3. 2013 ten buyana asırı derecede yogun kundalini uyanısı yasiyorym.bedenim haddinden fazla hareket eden durmayan enerjiye maruz kaldi hasranelik oldum ilk uyandıginda ve sarsinri gecirdim yataktan kalkamadim.ifritlerin saldırısına ugradim vücudum yogun bisekilde elekrrige tutuldu fenalastim.agladim intihar edecek durumlardan gecrim.bedeninde ne kadar pis atik seyler varsa kafama yıgıldi onlari temizlemeye calisiyorum rüyamda cikan maddeleri gördüm.akıl almaz olaylar yasiyirum duru görüm yavas yavas acilmaya basladi ic sesimden uyarilar aliyorum zaman zaman ve vizyonlar görmeye basladim.hala devam ediyor hayattan zevk alma duyum sıfırlandı,hislerim sıfırlandı.bi sürecin biran önce bitmesi icin dua ediyorum.Resmen dünya hayatım bitti.

    YanıtlaSil
  4. Bende hayatımın en zor ve karamsar zamanında böyle bir deneyim yaşadım daha öncesinde ezoterizm,okültizm,spirituel olaylar,tasavvuf gibi konularda biseyler öğrendiğim bir dostum vardı. Fakat insan kendi yaşayınca çok baska oluyormuş. Kalbimde sürekli bir çarpıntı ve nefes darlığı vardı. Sanki tansiyonum sürekli çıkıyormuş gibi hasta hissediyordum kendimi. Doktora gittiğimde bütün sonuçlarımin temiz çıktığını ve cok sağlıklı olduğumu eger istersem psikologa gidebilecegimi söyledi. Tavsiyesine uydum ve psikologa gittim. Bana dediğini hiç unutamam sen benden daha sagliklisin ve iç sesini dinle çözüm sende. O gece çok baska deneyimler yaşadım evreni kendi icimde hissettim sonraki günler depresif geçti. Bir keresinde tam 3 gün uyudum yani çok zor gecen zamanlardı ama şimdi mutluyum evet olaylara herkesten toplumdan farklı bakıyorum farklı düşünüyorum hâlâ dönem dönem kendimi kaybolmuş hissetsemde teslim olup birşekilde tekrar doğuyorum. Bunlarin yasanmasi gerektiğini biliyorum ve hayat bana ne verirsen ver herseyi kabul ediyorum. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. Intasgram hesabın varmı

    YanıtlaSil
  6. sizi tanimiyorum ama bende tuhaf bir sutecten geciyorum ama tam olarak uyanmis degilim eski aliskanliklarimdan vazgecemiyorum arkadaslar gruplar bos bos ceneler insanlar egleniyor ama ben bunaliyorum cunku artik ayni frekansta degiliz sanirim su an her sey bos ve anlamsiz geliyor ama bu dunyanin gurultusunden de kurtaramiyorum.kendimi oncesinde duz bir hayatim varken agir bir depresyon yasadim 4 ay uykusuz kaldim o dunya yerin dibine girdi o isilti gitti. simdi toparladim ama nr eski ben olabiliyorum ne de yeni ben arada kaldim sanirim. bir keresinde uyurken ruhumun bedenimden ayrilma durumunu hissettim sonra korktum uyandim yardima ihtiyacim var sanirim zihnim bana yetmiyor ve beni anlayacak kimse yok dunyamda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu videoyu izle ve söylediklerini yapmaya çalış. Küçük adımlarla kendini hayata geri döndürebilirsin. En yakın dostun kendinsin. İhtiyaç duyduğun güç de kendinde.

      https://youtu.be/OHtUSVoz6po

      Sil
    2. Yalnız değilsin dostum bende aynısını hatta daha beterini yaşadım.direndikçe acı artıyor bunu farkettim .biz anormsl değiliz sürekli psikiyatri ilaçlarından bende bıktım aklını kaybedecek noktalardan.ama değişim tamda bu zamanlarda ulyor işte.nilüfer özden sarıcanın videoları daha açıklsyıcı anlatmış saolsun.iyi bişeyler oluuor yani merak etme hiçbirşey göründüğü gibi yada sandığımız gibi değil.zanlarımız yanıltıyor hakikati herkes göremez ama bu yolun yolcusuyuz

      Sil
  7. merhaba youtubeda mooji diye bir zen ustasıyla karşılaştım tabı ozaman zen tabirini dahi bilmiyorum bu videoları izledim hoşuma giden yerleride vardı o aralar hafif meditasyon yapmaya başlamıstım 4 5 kez daha sonra bu mooji nediyor dedim klavızlu meditasyonu vardı farkındalık meditasyonu bi kere yaptım ve gerçek bir şimşek gibi çaktı beynimde ve bütün duvarlar yıkıldı 3 4 kez daha yapınca tanrının içimizde olduğunu ve heryerde olduğunun bunun saf bilinç olduğunu idrak ettim ve değişik semptomlar oluşmaya başladı kas seğirmeleri uyumadan gördüğüm kontrollü rüya anlam veremedim daha sonra meditasyon sırasında baş çakramda yoğun enerjisel elektiriklenme hissettim müthiş bir şekilde sanki o elektiriklenmeyle evrene bir ışık saçılıyordu çok yoğun olan bu elektiriklenme acı veren değil zev veren dönüşüm sağlayan bişey gibi ve okadar yoğunduki sanki ışık çıkıyordu başımdan yani bunu hayel etmiyordum meditasyonu bıraktıgımda bile 2 3 saat bu enerjiyi deneyimledim sonrasında şu an 20 gündür gün boyu 10\1 kadar bi elektiriklenme var baş çakrasında bu olaylar olduktan sonra araştırıp bunların kundali olduğunu anladım çakra veya kundali bilgim hiç yoktu bu dünya bir rüya ve bu tanrının rüyası ve biz tanrının rüyasını yaşıyoruz ama bu arada biz tanrıdan saf bilinçten ayrı değiliz atık hiç korkum yok hiç endişem yok ama beni bu durumda yanlız kalmak ve kimseye anlatamamk canım sıkılmıstı bu deneyımı yasıyan baska arkadaşların olmasıda beni sevindirdi açıkçası bu donemlerde çok fazla hastalık yaşadım halen hastayım televizyon yaklaşık 3 aydır hıc izlemeden kıtap okumayı cok cok azalttım sosyallik sıfır nerdeyse kimseyle konuşamıyorum mutluyum huzurluyum ama bundan sonra ne olucak hiç bilmiyorum

    YanıtlaSil
  8. Ben yaşadığım şeyin ruhsal uyanış olduğunu yeni farkettim farketme dönemine kadar olan herşeyden bahsetmek istiyorum çok trajedik dönemlerden geçiyordum kaybolup gidiyordum ama engelde olamıyordum hala sorguluyorum o dönemdem geçen ben olamam en son bir hastalık geçirdim hayatımın en trajedik dönemiydi intihar etmeyi bile düşündüm okula gidecek enerjim yoktu bir ay okula gitmedim büyük ihtimalle kalırdım sonra mucize gibi birşey oldu pandemi başladı ve evde kendimle başbaşa kalabilecek en güzel zamanlarımı bana verdi ilk olarak bana zarar veren herkesi hayatımdan çıkarmaya başladım tek bir kişi hariç karmik ilişki partnerim ona yazdım ve yazdığımın ertesi günü büt sınavına girip kaldım işte asıl herşey o zmn başladı günlerce üzüldüm kendimi suçladım ama içimden birsey olduysa hayırlısı buydu diyodu sonra yavaş yavaş değişime gittim çok hiperaktifleştim çok az yemek yemeye başladım temizliğe çok özen gösterdim tövbeler ettim kendimle çok fazla iç muhasebe yaptım instagramdan diyet motivasyon psikoloji sayfalarını takip ederek kendimde pozitif düşünceyi geliştirmeye çalıştım spor yapmaya başladım böylece içimdeki enerjiyide atabiliyordum spor sonrası meditasyona benzer rahatlama hareketleri yaptım o zmn bunu bilinçli olarak yapmıyordum yani meditasyon olsun diye sonra kaşıntılarım başladı geceleri uyurken vucudumda böcek gezer gibi hisler oluyordu kaç kere yorganı açıp bakmışımdır sayamam bu bir müddet böyle devam etti ardından ders seçim zamanı geldi istediğim dersi alamadım ve bu herşeyi karıştıracaktı yine fazlasıyla üzüldüm ve toparladım sonra uzun bir zamandan sonra yine fazla yemeye başladım birden aynı zamanda sindirim sistemim bozuldu sırt ağrıları kol ağrıları kalp çarpıntıları sıcak basmaları geçirmeye başladım hatta birgün kalp çarpıntım çok fazla oldu acile gittim ekg kan testi falan yaptılar hiçbir şeyim yoktu ardından dahiliye ve genel cerrahiye gittim sindirim sistemimdede bişey çıkmadı ama hasta hissediyordum tüm vücudumda birşey vardı her yeri etkiliyor gibiydi ardından bunlara denge sorunları eklendi yere düşecek gibi dünya ayağımın altından kayar gibi şiddetli baş ağrısı ve kafa içi basınçta vardı bazen gözlerim açıkken kırmızı yeşil mavi gibi renkler görüyordum nörolojiye gitmeye karar verdim gidemeden bir gece şiddetli baş ağrısıyla birlikte uyuyamadım buna eşlik eden beynimin içinde inanılmaz bir bilgi akışı vardı birsürü matematiksel formül geçiyordu aynı zamanda bunlara beyaz bir ışık ve konuşmalar eşlik ediyordu o geceden sonra sorunlarımın çoğu geçti bazı semptomlar hafif olarak bir süre daha devam etti aynı zamanda kendimi mutlu hissetmeye başladım artan yeme ihtiyacım yine azaldı daha bilinçli yaşamaya başladım bunlardan bir süre sonra biriyle tanıştım o hayallerimde yarattığım erkeğe çok benziyordu abartı değil boy olarak bile aynı zamanda daha önceden o kafamın içinden geçmişti ve geçmesi için sebep olmayarak geçmişti aşık değildim tanımıyordum hatta yüz hatlarını bile bilmiyordum uzaktan görmüştüm bir iki defa tanıştığımda karşımda oturan insan fiziksel olarak bana çok benziyordu yara izleri bile ben birşeyi sormadan o soruyodu bana huy olarak ayni gibiydik birazda farkli ben cekingenim o cok disa dönük ilk tanismadan bana garip hissettirdi sanki kaderimmis gibi ayni seyi oda hissetse gerek ilk ruh eşi kavramini o kullandı sarılışı cok huzurlu onunla aramda bir cekim var gibi daha onceki hissettiklerim gibi degil o farkli o dogru inanilmaz bir guven veriyor ben insanlara kolay kolay güvenmem ama onda birseyler var bana cok benziyor tabi bunlarin hepsi aklimda kargaşaya yol açtı evlilik yolunda olmamiza rağmen o yüzden ilk basta ruh esini araştırdım orda ikiz alevle karşılaştım tam olarak hersey buna uyuyordu sonra ikiz alev yazısında sürekli geçen bir kundalini enerjisinden bahsediyor ve benim ne yaşadığımı anlamlarimadagim o süreç o zmn öğrendim yasadiklarimin karşılığını küçüklükten beri sezgilerim kuvvetli olduğu için sezgisel yaşadıklarım bana garip gelmiyor tabi daha bilinçli yaşamaya başladığım ve daha huzurlu olduğum gerçeği de yadsınamaz

    YanıtlaSil

Ruhsal Uyanış - Kendi Hikayem


Küçüklüğümden beri mistik şeylere hep bir merakım vardı. Dışarıdaki dünya beni korkutuyordu, içimdeki dünya ise, kuvvetli bir mıknatıs misali beni içime davet ediyordu. 
Babam'ın, "herkes bu dünyaya belirli bir misyonla gelir, senin de bir görevin var", söylemleriyle büyüdüm. 
Hep merak ederdim.. Kimsin sen ve hangi görevle geldin? 

Her birimiz özel yaratılmıştık. Hiç birimiz birbirimize benzemiyorduk ve hepimizin kendine has bir misyonu vardı, ömrü boyunca gerçekleştirmesi gereken. 
Bu misyonumuzu, doğmak istediğimiz ailemizi, sonradan hayatımıza girecek olan insanları ve olayları, Yaratıcımızla birlikte seçtiğimize inanıyorum. Dünyaya geldikten sonra tüm bunları unutuyoruz ve kendimizi bu hayat macerasına kaptırıyoruz. Oysa sezgilerimiz bize görevimizi daima kulağımıza fısıldamaya devam ediyor. Ama biz onu genellikle bastırıyor, görmezden geliyoruz. Aslında biz hiçbir zaman için yeni bir şey öğrenmiyoruz. Sadece hatırlıyoruz. 
Bu yüzden bazı insanlar veya mekanlar tuhaf şekilde tanıdık gelir insana. İlk defa görüyoruzdur, biliriz, oysa tuhaf bir şekilde içimiz hatırlar. Eğer sezgilerinizi dinleyen bir insansanız, bu tür anların farkına çok varırsınız. 

~ Yere girmeden, göğe çıkılmaz ~

Ruhsal yolculuk genellikle ruhun karanlık yolculuğuyla başlar. 
Benim karanlık yıllarım 13-14 yaş civarında başladı. Aslında sorunsuz ve güzel bir ergenlik geçiriyordum. Ama kaderin planları farklıydı. :)
Herkes bu karanlık gecelerini farklı şekillerde deneyimler. Ben ailem aracılığıyla ve hastalık sorunlarıyla deneyimlemek zorunda kaldım. Okul hayatım da çok kolay geçmemişti o zamana kadar. Hep bir zorluk, hep bir engel, hep bir moral bozukluğuydu benim için. 
Eğitim hayatım boyunca kendimi bir hapishanedeymişim gibi hissettiğimi, üniversiteden mezun olduktan sonra anlayacaktım. 

Bir yılbaşı gecesiydi bir dua ettim. 
Ya bu doğduğum topraklardan beni uzaklaştır ya da bu senem ömrümüm son senesi olsun diye yalvardım. Yaptığım şey çok yanlış bir şeydi. Ama daha 16 yaşındayken, bazı şeyleri kaldırabilecek kuvvete sahip olmuyor insan. 
Yıl 2010'du ve o senenin yazında benim için bir mucize gerçekleşti. Temelli olarak Türkiye'ye dönüş yaptık. Başlı başına bir travmaya sebep olabilecek olan bu olay, benim için kurtuluşa sebep olan bir mucize gibiydi. 
Tüm kötü anılardan kurtulabilmenin ve duamın kabulünün huzuru içerisindeydim. Tuhaf bir şekilde sıfırdan, yepyeni bir sayfa açmanın zorluğundan korkmuyordum. Sadece kaçmak istiyordum tüm yaşanılandan, geçmişten. 

Ruhun karanlık gecesinin ilk aşamalarından ve zorluklarından biri budur. Hayat artık öyle bir tıkanır ki, alışkın olduğunuz evinizden, çevrenizden, işiniz veya okulunuzdan, sevdiklerinizden kopmanın zamanı gelir. Bazen bu ayrılıklar ömürlüktür, bazen ise kişi sadece bir müdettliğine her şeyden uzaklaşma isteğinde olur. 
Bana farklı bir yere taşınmak yetmeyecekti, ülke değiştirmem gerekti. Zaten kaderimde öyle yazılmıştı. 

İstanbul'da tüm her şeyden kurtulduğunu zanneden ben, bu sefer korkularıyla yüzleşmek zorunda bırakılacaktı. Sağlık sorunlarım başladı. Teslimiyete direniyordum, Allah'a güvenmiyordum. Etrafımda olup bitenleri kontrol etmeye çalışıyordum. 
İçsel olarak kendimi yerlerde hissediyordum. Yaşım 18'di ve hayat beni arkamdan öyle bir ittirmişti ki, uzun bir müddet yerlerde süründüm. 
Lise 3'e giderken başlayan korku hallerim artık lise 4'e geldiğimde bedenimi de etkilemeye başlamıştı. Kendimi inanılmaz yorgun hissediyordum, gözlerimi açamıyordum. Okulda arkadaşlarım bişey mi kullanıyorsun, niye böylesin, diye sormaya başlamışlardı. 

Bu dönemi ne kadar çok dirençle karşılarsak, o kadar ağır geçiririz. Ve ben içimdeki kopan fırtınaları içimde yaşamaya çalışıyordum. Ama fırtınanın batırdığı her bir yelkenliyle, dıştan can kaybına uğradığım anlaşılıyordu. Karnımdan yukarıya yükselen, boğazımı düğümleyen, ardından beynime varan ve bana her an düşüp bayılacakmışım hissi yaşatan tuhaf halleri deneyimliyordum. Hayat artık sadece karanlıktan ibaretti benim için ve korkudan. Yaşamın da hiç bir anlamı kalmamıştı. Çünkü gelecekte sadece kötü günlerin beni beklediğine dair inancım tamdı. 

~ Karanlığın ardında görünen mum ışığı ~

Şimdi geriye dönüp baktığımda, o kadar da karanlık değilmişti yaşadıklarım diyebiliyorum. Ama o yıllarımda bunu nerden bilebilirdim?
O yaz Eckhart Tolle'nin 'Şimdi'nin gücü' kitabı düştü elime. O kadar tuhaf bir ruh halindeydim ki, okurken beynimde ampuller yanıyordu sanki. 
Kimdim ben? 
Kimdi bu içimde konuşan ben? 
Yoksa o ben değil miydim gerçekten? 
Kimdi karanlıktan beslenen? 
Ben mi? Hayır! 
Peki ya ben değilsem, o kimdi?

Üniversite yıllarım benim inzivaya çekildiğim yıllarım oldu. Hira'm odam olmuştu. Derslere gidip geliyordu bedenim, ama ruhum uzaklarda bir yerde görmeye başladığı mum ışığının peşine düşmüştü. Eve geliyor ve kitapların içine gömülüyordum. 
Etrafımdan, bana iyi gelmeyen her şeyi ve herkesi uzaklaştırdım. Dıştan yapayalnız olmam beni korkutmuyordu, içten zaten yalnızdım. 
Dışarıda güvenebileceğim kimsenin olmadığını görünce, yalnız başına mücadele etmenin, içimde ufak bir savaşçıyı uyandırdığını fark ettim. Kimseye ihtiyacım yoktu ki benim! 
İlk defa gücün dışarıdan değil, içten geldiğini deneyimlemeye başlamıştım. Artık düştüğüm yerden tek başına kalkabileceğimin farkındaydım. 

Bu dönem boyunca içimdeki gücü keşfetmeme ve karanlığı aydınlatmaya yardımcı olan bir çok kitap oldu.
"Şimdi'nin gücü, Var olmanın gücü, Sevgiye dönüş, Mirdad'ın kitabı, Meleklerle ilgili bir çok kitap, Osho'nun bir çok kitabı, Tasavvufla ilgili kitaplar ve tabii ki en çok, sahip olduğum sığ bilgiyle, anlamaya çalıştığım Kuran.

Ayrıca bolca dua ediyor, namaz ve meditasyonlara zaman ayırıyordum. Kubilay Aktaş'ın 21 gün boyunca telkin CD'sini dinledim. Korkularımı bir kağıda yazdım ve her gece birini şifalandırma niyetiyle rüyaya yattım. Hayatımda hiç bu kadar tuhaf rüyalar gördüğüm bir dönem olmadı. Bir çok geçmiş yaşamımı gördüm. Atlantis/Mu zamanından, antik çağdan, ortaçağdan kalma.. Kendime bir rüya kitabı edindim ve tüm rüyalarımı yazdım. Sadece geçmişi değil, rüya olup olmadığını bilmediğim çok güzel ilahi rüyalar da gördüm.
Sadece güzel şeyler olmuyordu.
Bir gün gecenin bir vakti uyandım. Beynimde bir sıcaklık vardı, bedenimde ise bir tuhaflık. Ardından şiddetli bir titreme başladı. Bütün vücudumu sardı. Dışarıdan gören epilepsi nöbeti gibi bişey geçirdiğimi düşünebilirdi. Her yerim titriyordu ama bu üşüme gibi bir şey değildi. Bir iç titremeydi sadece.
Tuhaf bir şekilde korkmadım. Sanki geçeceğini biliyordum. İzin verdim bedenime ve o tuhaf enerjinin istediğini yapmasına. Bir müddet sürdü ve sonra kendiliğinden kayboldu. Uyuya kaldım. Ertesi sabah şekerim düştü herhalde diye düşündüm, üstünde daha fazla durmadım.
Ama buna benzer bir titreme kendisini yaklaşık bir sene sonra tekrarlayacaktı. Şimdiye kadar başıma bu tür titremeler sadece iki kere geldi. İkisi de geceydi. Hiç birini ciddiye almadım, sonradan diğer insanların uyanış hikayelerini dinledikçe, bu titremelere sebep olanın, açığa çıkmaya hazırlanan kundalini enerjisi olduğunu anladım.
Deneyimlediğim bir başka tuhaf olay ise, bir gün her şey normalken, bedenimin alt bölgelerinden yukarı doğru yükselen tuhaf bir hisle birlikte, bilincimi kaybedip, yere düşmemdi. Her şey bir iki dakika içerisinde oldu. İlk tuhaflığı 2. çakramın olduğu yerde hissettim, daha sonra 3. çakramda ve sonrasında her şey çok çabuk gerçekleşti. Tek hatırladığım şey gözlerimin kararmasıydı. Ne olduğunu tam olarak tanımlayamıyorum, çünkü hala ne olduğunu bilmiyorum. Sadece bir süre sonra bilincim yerine gelmişti. Etrafımdaki insanların boğuk da olsa, seslerini duyabiliyordum. ama gözlerimi açamıyordum. Sanki gözlerim içeriden açılmıştı. Beynimin içini görebiliyormuşum gibi bir histi. Karanlık bir tünel gibiydi, morumsu ve beyazımsı ışıklar vardı. Bu görüntü yaklaşık bir 5 saniye kadar sürdü, sonradan gözlerimi açabildim ve kendime geldim. Sadece ensem ve beynimde, hatta alnımda, içten ateş yanıyormuşcasına bir his, daha bir kaç saat devam etti.

Bu olaylarla birlikte bazen hala hissettiğim bir iç titreme, (çok hafif, dışarıdan belli dahi olmuyor) ve sırtımda, omurgam boyunca yanma hissi oluyor.
Bu süreç içinde bedenimize izin vermemiz çok önemli.
Çakralar açıldıktan sonra, eğer bedende hala blokajlar varsa, kişi için sıkıntılı olabiliyor. Etrafımı her ne kadar temiz tutmaya çalışsam da, bu dönemde karabasan olaylarını da deneyimlemek zorunda kaldım. Hatta bir gece 3 kere arka arkaya oldu. Bir kere daha maruz kalmamak için, güneşin doğuşuna kadar, gözümden uyku akmasına rağmen, uyumadım.
Karabasanlara karşı en güzel çözüm, başınızın ucunda bir duanın asılı olması. Benim hem duam, hem muskam var. Huzur içinde uyuyorum.

 Tüm bunlardan sonra hayatımda neler değişti?

Aklınızın almadığı, anlamlandıramadığı ama sezgilerinizin ve kalbinizin hissedebildiği bir kapı açılıyor sanki hayatınızda. Gerçekler bulanıklaşıyor. İlahi olanın enerjisini hissediyorsunuz her an her yerde, herkesde.. Artık gözlerimi kapattığım anda, bir göz görebiliyorum. Eskiden göremiyordum. Bunu görebilenin 3. gözünün açıldığı söyleniyor.
Bu eğer doğruysa, zannettiğim kadar da korkunç bir şey değilmiş. 3. göz açılmaya başladı diye etrafınızda şeytan veya cinleri görmeye başlamıyorsunuz. Sadece uyku ile uyanma arasında etrafınızdakilerin farkına varabiliyorsunuz. Eğer bulunduğunuz ortamda olumsuz enerjiler varsa, hissediyorsunuz. Dolayısıyla belirli şeylerden ve ortamlardan uzak durmak zorunda kalıyorsunuz. Mesela alkol içen kişinin enerjisi beni korkunç bir şekilde etkiliyor.
Popüler kültürün müzikleri, Rihanna'dan tut, Katy Perry'ye kadar.. artık hiç birini dinleyemiyorum. Dinlenen yerden uzaklaşmak zorunda kalıyorum. Nedenini bilmediğim ve bu yüzden kelimelerle anlatamadığım bir şey beni rahatsız ediyor bu parçalarda. Bu süreç içinde müzikten uzaklaşmak zorunda kaldım ve hala çok seçici davranıyorum.

Bir çok kişi bu dönemden geçerken vejeteryen oluyor. Ben olmadım, çünkü bunun çok doğru bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ama tavuğu hayatımdan komple çıkarttım, eti çok nadir yiyorum. Ekmeğe, yani GDO'lu una karşı bedenim çok hassaslaştı. Hazır ve paketlenmiş nerdeyse hiçbir şeyi yemiyorum. Dışarıda da satılan şeylerden uzak duruyorum. Şeker ve tatlı gıdaların hiç birine ihtiyaç duymuyorum.
Genel olarak ise, mizacıma göre beslenmeye dikkat ediyorum.

Ruhsal olarak muazzam bir dönüşüm yaşıyor insan.
Birden ilahileşmiyorsun, ermişlerden de olmuyorsun. Hayatın normal bir şekilde devam ediyor. Sadece eskisinden daha çok huzur hissediyorsun. Hala kötü günlerin oluyor ama artık bunların Allah'tan geldiğini idrak ediyor ve kendini onun kollarına bırakıyorsun. Ne geçmiş, ne de gelecek, hepsi önemini yitiriyor. Sadece bu an'ın kıymetini bilmeyi öğreniyorsun. Bu gezegendeki şu yolculuğun ne kadar güzel olduğunu ve bunu deneyimleme şansınsa sahip olduğun için, ne kadar mutlu ve neşeyle dolman gerektiğini fark ediyorsun. Dünyana sevgiyle bakabiliyor, olumsuzlukları yargılamadan, oldukları gibi kabul ediyorsun. Çok daha geniş bir bakış açısı ediniyorsun. İnsanları ve hayvanları, dünyadaki var olan her şeyi daha çok sevmeye başlıyorsun. Sezgilerin ve 5 duyu ötesi yeteneklerin yavaşça uyanmaya başlıyor. Bu dönemde iç sesinizi sakın duymamazlıktan gelmeyin. Onu dinledikçe hayatınızda yepyeni kapılar açılacak. Şaşıracaksınız.
Tüm bunları deneyimlemeye başlayınca ister istemez herşeyin değişiyor. Arzuların, tutkuların, sevdiklerin ve genel olarak bütün çevren. Mesela televizyon bu dönemde hayatımdan çıktı. Maddi olan tüm arzular zihnimi terk etti. Korkunun ne olduğunu neredeyse unuttum diyebilirim.
Artık zamanımı çok daha değerli kullanıyorum. Çok daha sevgi ve enerji doluyum ve bunu çevremle paylaşıyorum.

...............................................................

Uyanış bir yolculuktur ve bir varış yoktur.
Bu yüzden ben bu yolculuğumun daha çok başındayım. Kendimi bilgelik okuluna daha yeni başlamış, küçük bir öğrenci gibi hissediyorum. Sınıf atladıkça neler öğreticek bana hocam olan Hayat, merak ediyorum. :)

Herkesin uyanış sırasında deneyimlediği şeyler farklı oluyor.
Bu yüzden siz de benimle kendi hikayenizi paylaşırsanız çok memnun olurum. Çünkü gerçekten çok merak ediyorum.
Önemli zamanlardan geçiyoruz ve bir çoğumuz bu tür olayları tek başına deneyimliyor ve bir anlam veremiyor. Ben de veremedim.
Bu tür şeyleri deneyimlerken doktora gitmek de hiç bir işe yaramıyor. Çünkü onlar hemen bunu depresyona bağlıyor ve sizi ilaçlara bağımlı yapıyorlar. Bunun sonucunda ortaya çıkmaya bekleyen özel yetenekler kaybolup gidiyor, kişi kendisini daha da kötü hissediyor.
Lütfen doğanıza uygun davranın. Hiç bir şeye bağımlı olmayın. Bedenizin de, ruhunuzun da tek ihtiyacı olan şey sevgi, depresyon ilacı değil. Ve bu sevgiyi bir başkasında aramayın. O sevgi Siz'siniz ve sadece siz kendinizi şifalandırabilirsiniz.

Sevgilerimle :)