­
­

CİNSEL ORGANINIZ KALBİNİZE DÖNÜŞÜRSE..

 Rudolf Steiner öğretisinde organlarımızın geçmiş yaşamlardan nasıl etki aldığını ve bir sonraki yaşamda neye dönüştüğünü anlatır. Bu çok ilgimi çeken bir konu olduğu için küçük bir bölümünü paylaşmak istedim çünkü günümüzde aşırı bir sapkınlık gözlemlemekteyiz. Cinsellik çok açık ve aynı zamanda rezil bir şekilde yaşanmakta. Ayrıca tuhaf bir kimlik çatışması yaşayanlarımız var. Kadın mı, erkek mi, hayvan mı yoksa eşya mı olduğunu sorgulamaya...

Continue Reading

  • Share

23 ŞUBAT 2025 | TRANSİT KUZEY AY DÜĞÜMÜ - NEPTÜN KAVUŞUMU

 Ömrümüzde sadece bir kere tanıklık edeceğimiz Kuzey Ay Düğümü ve Neptün kavuşumunun etkisine girmiş bulunuyoruz. Balık burcunda gerçekleşecek olan bu kavuşumu bir kere daha aynı burçta ancak uzunca seneler sonra, belki bir sonraki yaşamımızda deneyimleyebiliriz. Peki ya neleri beklemeliyiz?Hayal perdesi aralanıyorHepimizin hayal ve umutları var ve herkes elinden geldiğince bunlara yatırım yapmaya ve gerçekleştirmeye çalışıyor. Ama öyle bir zamandan geçiyoruz ki, plan ve...

Continue Reading

  • Share

CİNSEL ORGANINIZ KALBİNİZE DÖNÜŞÜRSE..

 


Rudolf Steiner öğretisinde organlarımızın geçmiş yaşamlardan nasıl etki aldığını ve bir sonraki yaşamda neye dönüştüğünü anlatır. Bu çok ilgimi çeken bir konu olduğu için küçük bir bölümünü paylaşmak istedim çünkü günümüzde aşırı bir sapkınlık gözlemlemekteyiz. Cinsellik çok açık ve aynı zamanda rezil bir şekilde yaşanmakta. Ayrıca tuhaf bir kimlik çatışması yaşayanlarımız var. Kadın mı, erkek mi, hayvan mı yoksa eşya mı olduğunu sorgulamaya başlayan çocuklarla başediyoruz. Sanki netflix'in hiçbir yapımında eşcinselliğe dair bir pompalama yokmuş gibi hissetmeye başladım. Neden bu bu kadar gözümüze sokuluyor veya gözlerimiz neye alıştırılmaya çalışılıyor? 

Cinsel organ ve kalp bağı

Steiner, bir önceki yaşamımızdaki cinsel organımızın bir sonraki yaşamımızda kalbimizi oluşturduğundan bahseder. Bunu ilk duyduğumda çok şaşırmıştım. Kalp kapağı çökük olarak doğmuş olan birisiyim ve cinsel çakramı tıkayan birçok karmik olayı hatırlıyorum. Doktorunuza kalp kapağınızın neden çökük olduğunu sorduğunuzda tatmin edici bir cevabı pek almanız mümkün değil. Ama eğer çocuk yaşta tecavüze uğradığınızı ya da anne karnında bir şişle öldürüldüğünüzü hatırlıyorsanız, kalbinizdeki bu çöküklüğe bir anlam verebilirsiniz. 

Geçmişin acıları

Bedenlerimiz artık bizimle hiç olmadığı kadar yüksek bir sesle konuşmaya başladı. Artık semptomlarımızı susturmanın bir yolu yok. Tek yol kendinle yüzleşmek! 
Neden günümüzde neredeyse her kadın rahim kistleriyle uğraşıyor zannediyorsunuz? Çünkü bu kistler ister geçmiş yaşamlar, isterse atalarımızın hikayeleri olsun, birikiyor ve kitle haline geliyorlar. Bu hikayeler çözülmedikçe bu kistler kansere bile dönüşebiliyor. 3 maymunu oynamak yerine bedenimizin dilini öğrenmek ve içimizdeki şifacıyı keşfetmemiz gerekiyor. 

Günümüzün sapkınlığı

Işık çağına adım attığımız için dürtülerimizin değil, kalbimizin sesini dinlemekle görevliyiz. Bu enerjimizi alt çakralardan üst çakralara çekmemiz gerektiği anlamına gelir. Haz odaklı bir hayat yaşamak yerine sevgi merkezli bir hayatı tercih etmemiz gerekiyor mesela. 
Tahmin edebileceğiniz gibi bunu başarmak pek kolay değil ama çağın gereksinimi bu. Görevimiz bu. Bu yüzden önümüzdeki süreç boyunca cinselliğin en sapkın dibini hep beraber gözlemliyor olacağız. Taptığımız ünlüler her geçen gün üzerlerindeki kıyafetleri azaltarak, belki bir gün sahneye artık sadece yarı çıplak değil, tam çıplak çıkmayı tercih edecekler. 
Televizyonlarda izlediğimiz içerikler ise o kadar çok sapkınlaşacak ki, artık izlemek bile istemeyeceğiz.

İlk başlarda bu aşırı cinselliğe bir anlam veremez iken, artık bunun sadece bir arınma ve şifalanmanın parçası olduğunu hissedebiliyorum. 
Hepimiz yaşam mücadelesi verdiğimiz ve korkunç şeyleri deneyimlediğimiz tecrübelere sahibiz. Bunları şimdilik hatırlamıyor olabilirsiniz ama az kaldı. Yeni çağ insanın bedeninde geçmiş yaşamları hatırlayan yeni bir organ oluşacak. Rudolf Steiner'a göre amigdala yakınlarında yani beynimizde oluşmaya başlayan bu organ, bazılarımızda şimdiden gelişmeye başladı bile. Bu size hala gerçek dışı gibi gelebilir ama babannenizin bebeğini şişle öldürürken, bebeğin bakış açısıyla bu olayı adeta gerçek gibi yaşıyorsanız, ya kendinize deli teşhisi koymanız ya da bu acıyı atalarınızın mirasında şifalandırmanız gerekir. Yani hem bebeğin hem de babannenin yaşadıkları sevgiyle affedilmeli ve her ikisinin de onurlandırılması şarttır. Aynı şekilde tecavüze uğrayan o küçük kız çocuğu sevgiyle o andan çıkarılıp alınmalı ve döngü sevgi ile sonlandırılmalıdır. 

Hepimize o kadar büyük görevler düşmekte ki, bazen nereden başlamam gerektiğini bile bilmiyorum. Kalbimde hissettiğim ağırlığı bazen sadece hatırlamak ve yaşanılan onca acı için göz yaşı dökmek geçiriyor. Ağlamanın bir çeşit detoks olduğu söyleniyor. Gerçekten de ağladıkça kalbimdeki ağırlık azalıyor. Ve kim bilir belki bir gün doktor kalbimdeki çöküklüğe dair hiçbir şey bulamaz. O zamana kadar şifa çalışmalarına devam çünkü bir sonraki çağa hak kazanan ruhlar, bu arınmadan geçen ve kalplerini nurla doldurmayı başaranlar olacaklar. Tekamül süreci bizden bunu beklemekte ve arındırmaya başlamamız gereken ilk yer cinsel organımız. Henüz çook uzak bir zaman da olsa, yeni çağ insanı bu organını tamamıyla kaybedecek ve bebekler artık cinsellik aracılığıyla değil, boğaz çakrasının gücüyle var olmaya başlayacaklar. 

Kutsal cinsellik

Yazımın yanlış anlaşılmasını istemediğim için ek bir not eklemek isterim. 
Cinsel organımızı arındırmak cinselliği yaşamamak anlamına gelmez. Bazılarımız bu yolu tercih edebilir ama bu yol sapkınlığa çok yakın bir yol olduğu için tehlikelidir ve büyük bir öz kontrol ve demir kadar sağlam bir irade gerektirir. Vatican'daki papazların çocuklara tecavüz ettiklerini unutmayın. Bu dürtüyü bastırdığınızda sapıklığa dönüşür. Dolayısıyla bu dürtüyü bastırmadan onu sağlıklı bir şekilde yaşamanın bir yolunu bulmalısınız ve bu yol en güzel bir eşle mümkün olur. 

Bir çoğumuz ruh eşini bulmanın peşinde koşarken bunun aslında bir süreç olduğunu unutmakta. Ruh eşiniz birlikte büyüdüğünüz yani tekamül süreçlerini birlikte geçtiğiniz kişidir. Bu kişi herhangi biri olabilir. Bu kişi ruhunuzun anlaştığı kişidir ve çoğunlukla evlendiğiniz kişidir. Maalesef günümüzdeki tüketme çılgınlığının bizi insan harcamaya da yönelttiğini gözlemliyorum. Kendi karanlık yönümüzle yüzleşmek yerine bütün suçu partnerimizde bulup, onu terk etmeyi ve yeniden başlamayı tercih ediyoruz. Bir sonraki ilişkide benzer hatta aynı sorunları yaşadığımızda da bu sefer düzgün erkek ya da kadın kalmamış diyoruz. Oysa sorunun kaynağı daima biz kendimiziz. 
Nikah masanızda evet dediğiniz kişi ruhunuzun tanıdığı kişidir. Bu kişiyle evliliğin ilk aşamalarında tutku dolu bir cinsel yaşam yaşayabilirsiniz ama bu aşk dolu zamanlar geçicidir ve kendini rutinin kucağına bırakır. Yani o tutku dolu aşk evrim geçirir ve ya ayrılıkla sonuçlanır ya da derin bir dostluğa dönüşür. İşte bu dostluk cinsel çakranın enerjisini olduğu gibi kalp merkezine çeker. Eşinizle herhangi bir beklenti içerisinde değil, ona sevgi verebilmek ve sıcak sevgisini hissedebilmek için sevişirsiniz. Artık olay seksten ziyade bir sevgi paylaşımına dönüştüyse doğru yoldasınız ve cinsel çakranızı arındırıyorsunuz demektir. Artık cinsellik sırasında geçmiş yaşamlarınızda yaşadığınız onca karmik şeyi hatırlıyor olacaksınız. Bu bazen küçük bir çocuk gibi ağlamanıza ya da bazen sebepsiz yere gülmenize bile neden olabilir. Sakın kendinizi bastırmayın veya kontrol etmeye çalışmayın çünkü bu belirtiler şifa kapısına vardığınızın belirtileridir ve sizi mutlu etmelidir.

23 ŞUBAT 2025 | TRANSİT KUZEY AY DÜĞÜMÜ - NEPTÜN KAVUŞUMU

 


Ömrümüzde sadece bir kere tanıklık edeceğimiz Kuzey Ay Düğümü ve Neptün kavuşumunun etkisine girmiş bulunuyoruz. Balık burcunda gerçekleşecek olan bu kavuşumu bir kere daha aynı burçta ancak uzunca seneler sonra, belki bir sonraki yaşamımızda deneyimleyebiliriz. Peki ya neleri beklemeliyiz?

Hayal perdesi aralanıyor

Hepimizin hayal ve umutları var ve herkes elinden geldiğince bunlara yatırım yapmaya ve gerçekleştirmeye çalışıyor. Ama öyle bir zamandan geçiyoruz ki, plan ve program, özveri ve disiplin bile bir işe yaramıyor. Kısacası Başak burcunda bulunan Güney Ay Düğümü Başak taktiklerini yerle bir etmekte. Bu yaz benim başıma gelenleri belki bazılarınız biliyordur. Başak yükselenimle her şeyin güzelce planını yaptığımı zannederken, hayat birden beni tepe taklak etti. Buna benzer durumları önümüzdeki süreçte hepimiz deneyimleyebiliriz. Teslimiyet içerisinde kalmaktan başka yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Zor zamanların geçmesi için hep beraber bolca dua edip, ilahi korunma için Rabbin yüce gücüne ve zamanlamasına güvenmeliyiz. Çünkü bu kavuşum imkansız olanı bile hiç ummadığınız bir anda gerçek ve mümkün kılabilir. Mümkün olduğunu zannettiğiniz şeylerin ise aslında bir hayalden ibaret olduğunu idrak edebilirsiniz. Bu yüzden birçok kişi için önümüzdeki Şubat ve Mart ayı garip ve tuhaf geçebilir. Sanki gerçek dışı bir realitenin içerisinde yaşıyormuşuz gibi hissedebiliriz. Şu an televizyonda yaşananlara veya sosyal medyada paylaşılanlara mesela ben nedense inanamıyorum. Tabiki bunda yapay zekanın da büyük bir rolü var. Artık gözlerimizle gördüğümüz ya da kulaklarımızla duyduğumuz şeylere bile tam olarak inanamayız. Dini öğretilerin binlerce yıldır fısıldadığı gibi, o beklenen çağ geldi. Hayal perdenizi aralayın. Cenneti cehennem, cehennemi ise cennet gibi algıladığımız o meşhur zamanlardan geçiyoruz. Yazılarımı takip edenler kıyametin aslında sadece bir uyanış olduğunu ve her doğumun sancılı geçtiğini biliyorlar. Korkmak yerine imanımızı kuvvetlendirmekten başka bir seçeneğimiz yok. Bu ilahi kavuşum her birimizin sezgilerini arttırıp, 3.gözümüzü açacak. Şimdiden farklı boyutların varlıklarını görenler var. Bunu bir kapı gibi düşünün. Sırası gelen herkes bu kapıdan geçecek. Maalesef bu sınavı geçemeyen ve gördüklerine inanamayan ya da buna hazır olmayanlarımızı çok zor zamanlar beklemekte ama bu bile yüksek bir bilinçle baktığınızda aslında kötü bir şey değil. Hazır olmayan bebek ruhlar bir sonraki süreçte hazır olacaklar. Her şey ilahi planın bir parçası. Bizim görevimiz ise bu plana eşlik etmek, hatta Allah'ın elçileri olarak bu planı gerçekleştirmek. 

Hayal kurun, inanın ve içinizdeki sevgiyi büyütün

Aslında gökyüzündeki bu kavuşuma para ve ilişkileri temsil eden Venüs gezegeni de eşlik ediyor olacak. Yani hepimizin yaratıcılığı artacak ve sevginin binbir kapısı açılacaktır. Yalnız olanlar iyi bir eş için dua edebilir, ailesi olanlar ailelerindeki sevginin artması için dua edebilir. Kısacası hayatınızın her alanına sevgiyi ve huzuru davet edin. Bu size bolluk ve bereketi beraberinde getirecek. 

Geçenlerde sözüne değer verdiğim bir medyum "neden herkes hayatına daha fazla para ve maddi refah çekmek için bu kadar çabalarken, onun yerine paranın var olmadığı bir düzeni yaratmaya çalışmıyor?" dediğinde gülümsedim. Gerçekten günümüzün en büyük sorunlarından biri para. Özellikle ülkemizde.. Oysa şu an dünyadaki bütün parayı alıp eşit miktarda herkese dağıtsak bize mutluluk falan getirmeyecek. Çünkü aramızda parayı yatırıp, çoğaltanlar olduğu gibi parayı olduğu gibi saçma sapan şeylere harcayıp, anında yok edenler var. Yani bu eşitlik sadece kısa süreliğine var olabilir. Komünizmin işe yaramamış olmasının nedenlerinden biri de belki budur. Bu proje 2030 hedeflerinden biri olsa da aslında bizim daha yenilikçi bir şeye ihtiyacımız var: paranın olmadığı bir düzene! 

Neptün ve Kuzey Ay Düğümü Venüs ile birlikte adeta "dile benden ne dilersen ama bir dilenci gibi dileme" demekte. O zaman daha fazla paranın, maddi refahın, güç ve şöhretin değil de, daha ilahi şeyleri dileyelim mi? Gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şeyler artık maddi şeyler değil, yitirdiğimiz manevi şeyler. Büyük, sevgi dolu bir aile gibi.. tadı olan ve bizi zehirlemeyen gıda gibi.. ya da doğada var olduğumuzda hissettiğimiz huzur gibi. Kim olduğumuzu yitirdik, hatırlamanın tam zamanı. Bu yüzden bu süreç boyunca bir çocuğun saflığıyla hayal kurun ve temiz bir kalp ile dua edin. Sessiz mucizeler gerçekleşecek. Sabırla bekleyin..

Sislerin içindeki gizem

Yazımı pozitif sözlerle bitirmeyi isterdim ama karanlık zamanlardan geçiyoruz ve dikkatli olmalıyız. Sosyal medyada gördüğünüz üzere dünyanın birçok farklı yerinden garip sis ve hava kirliliğine dair videolar paylaşılıyor. Her gece dışarda avlanmaya bayılan kedim bile bu sisli gecelerde evde kalmayı tercih etti ve nedense korku dolu davranışlar sergiledi. Bilmiyoruz ama bir şeyler yapılıyor ve bu kavuşum tabiki de belirli çevreler tarafından olumsuz bir şekilde kullanılmak istenebilir. Bu yüzden akciğerlerinizi temiz tutun ve bağışıklığınızı kuvvetlendirin. Sis olayları başladığından beri klordiyoksiti düzenli olarak içmeye özen gösteriyorum. Siz de lütfen kendinize iyi bakın ve bolca dua edin. Işık ne kadar kuvvetlenirse, gelecek o kadar aydın olur. Bu açıdan hepimize büyük görevler düşmekte. 

Dilerim sisli zihninizi kalbinizdeki mum ışığı aydınlatır..