Plüton'u Akrep burcunda olan nesil

Ekim 17, 2016


Akrep jenerasyonu diye adlandırdığımız jenerasyon, Plüton'u Akrepte olan nesil için geçerli.
Bu nesil yıkımın, çöküşün, yolsuzluğun ve yozlaşmanın eşiğinde büyüdü.
Gökyüzünde chemtrials, yeryüzünde genetiğiyle oynanmış yiyeceklerin mamalarıyla büyüdü.
Sapkın, güç hastası ailelerin şeytani bir düzen kurmak için çabaladıkları bir düzende büyüdü.
Cinselliğin çirkin serbestliği sayesinde AIDS türü, yapay ve nüfus artışının düşürülmesi için virüslerin geliştirildiği, korkunç bir modern kölelik sisteminin hüküm sürdüğü bir dünya düzeninde büyüdü. Okula gitti, mezun oldu ve iş bulamadı. Ve bir seçim yapmak zorunda bırakıldı. Ya kabullenecek ya da bu düzeni yıkacaktı ve o bu seçimi daha doğmadan önce yapmıştı. Yıkacaktı!

Tüm bu karanlık dünyada yaşamayı öğrenmek zorunda oldukları için, bu nesli karanlık ama derin bir nesil olarak adlandırabiliriz. Küllerinden yeniden doğmayı bekleyen Akrep nesli toplumsal değişimi de beraberinde getirecek.

Plüton gezegeni, Akrepte kendi yönettiği burçta olduğu için, bu nesil en yıkıcı ve en kuvvetli olan nesil diyebiliriz. Bu yüzden içlerinde barındırdıkları enerjiler çok yoğun. Bu onları hayatın daha karanlık yönlerine çekeceği gibi, karanlıktan yola çıkarak, aydınlığı bulmalarına da sebep olacak. Aslında içlerinde muazzam bir şifalandırma yeteneği barındıran bir nesil bu aynı zamanda.

Ölmeden ölmeyi deneyimlemek

Gayet korkusuz büyüyen bu çocuklar, dünyanın acı ve kötü yönlerinin bilincindeler. Hayalperest değil, tam tersine gayet sertler. Çünkü bir çoğu, hatta nerdeyse hepsi diğerlerinin sadece "komplo teorileri" olarak adlandırdıkları karanlık gerçeklerle yüzleşmek zorunda bırakıldılar. Akrepten önceki nesiller için karanlığın tanımı farklı şekilde yapılırdı. Karanlık fakirlikti, yokluktu veya savaştı. Oysa Akrep nesli için asıl karanlık bizi süründüren ve yavaşça en sinsi şekilde zehirleyerek öldüren sistem.
Bu çocuklar etraflarında dönen tüm oyunlardan haberdarlar. Politikanın saçmalıklarından, eğitim sisteminin yalanından, tıbbın sahtekarlığından.. hepsinden haberdarlar. Beyinlerinin nasıl yıkandığını ve ruhlarının nasıl acıya maruz bırakıldığını en derinlerinde hissediyorlar.
Ölümle dahi barışık bir nesil diyebiliriz neredeyse. Ölmekten değil ama yaşamaktan korkuyorlar. Ölüm ve yeniden diriliş döngüsünün bilinciyle bu dünyaya geliyorlar. Ve bu özellikleri, bu jenerasyonun spiritüel ölümü deneyimleyeceklerini gösteriyor. Ruhun en karanlık gecesinden geçip, bir Anka gibi yeniden yükselen ve içindeki gerçek, şifalandırıcı ve yaratıcı gücü keşfedip, onların arkasından gelen Yay nesline yol gösterebilmek için, karanlık deneyimlere maruz kaldıklarını söyleyebiliriz.

Simya

Plüton'u Akrepte olan nesil simyacıları anımsatıyor ve bu yüzden içlerinde her birinin uyuyan bir simyacı uyandırılacağı günü bekliyor.

Simya'da 'Nigredo' süreci, kişinin olgunlaşması için belirli zorluklardan geçmesi gerektiğini anlatır. Hatta felsefe taşına ulaşabilmek için ilk aşamada, simyacı bütün maddeleri, siyah olanı elde edene dek karıştırır. Bu anlatım metaforik olarak ruhun karanlık gecesini (dark night of the soul) tanımlar. -Kaynak vikipedi.-

Eğer bu nesil içlerindeki simyacıyı uyandırmayı başarabilirse bütün dünya değişecek.
Çünkü bu neslin içinde düzenin sebep olduğu korkunç bir iç savaş ve çatışma var.
Akrepler için hep söylenir; onlar için ya beyazdır her şey, ya da siyah. İşte bu yüzden bu jenerasyonun gri tonları yok. Hayat ya ölüm onlar için, ya da diriliş. Bu yüzden bu iki tema hayatları boyunca yaşamlarında hakim. Sürekli bir yıkım ve yeniden inşa. Ölüm ve doğum. Karanlık ve aydınlık. Aşk ve nefret... ortası yok deneyimlerinin, hep uçurumun kenarlarında yaşanan deneyimler var.

Büyü ve Güç

Bu nesil Harry Potter nesli.
Bu bize çocukça da gelse, belirli kitaplar veya filmler kitleleri etkiler. Ve hiçbir şey tesadüf değildir. Her şey birbirini etkiler ve doğru zaman olduğunda ortaya çıkar.
Kendim de arkadaşlarımla birlikte bir Akrep nesli olarak, Hogwards'ın hayaliyle yaşadık. Arkadaşlarla toplanıp Harry Potter akşamları yapıp, filmden sonra 'keşke büyü yapabilseydik biz de', diye şakalaşırdık.
Dönüp, çocukluk ve lise yıllarımdan en aklımda kalan ve sevdiğim dizi veya filmleri hatırladığımda, aklıma hep büyü veya sihir ile alakalı olan şeyler geliyor. "Merlin" dizisi ve "gizli çember" en sevdiklerimdi. Twilight serisi, vampir günlükleri, Sabrina ve sihirli annem diğer örnekler.
Bu nesil bilerek bir şeylere alıştırılmaya çalışıldı sanki. Ya da üzerlerinde taşıdıkları enerjiler çevrelerini etkiledi. Her birinin bilinçaltına büyücü arketipi yerleşti. 

Bilinmeyene, olağandışı olana, gizli tutulana, hatta yasak olana bir merakı var bu jenerasyonun, yani Okültizm'e. Ve bu yüzden kadim, gizli bilgilerin ortaya çıkmaya başladığı bir döneme denk geldi bu nesil.
Çünkü Plüton'u en iyi tanımlayan kavramlardan biri; güç hırsıdır. İnsanlar üzerinde etki bırakmak, onları manipule etmek veya çeşitli dış güçleri kullanarak, arzularını yerine getirme içgüdüleri yoğun Plüton'u Akrepte olanların.
Bu güce ulaşabilmek için toplum eğitimi öne sürüyor. Ama şaka gibi aldıkları onca eğitimlere rağmen, mezun olduklarında bu çocuklar iş bulamıyor. Neye inanıyorlarsa ordan darbe alıyorlar. Sanki çabaladıkça daha derin batıyormuş hissine kapılıyorlar. Ve gerçek gücü toplumun öne sürdüğü düzende değil, kendi yarattıklarında bulacaklarını biliyorlar. Önem verdikleri şey kendi güçleri ve hakimiyetleri olduğu için, otoriteye veya toplum kurallarına hiç uymaya niyetleri yok. Bize olduklarından daha karanlık ve ürkütücü gözükmelerine sebep olan şey de bu zaten.
Bu çocuklar Plüton'u Başakta olan nesil tarafından yetiştirildiler. Doğruluğa ve düzene (Başak) önem veren anne babalar tarafından. Çocuklarının her şeye aykırı davranıp, yasak olana yöneldiklerini deneyimledikçe, ne yapmaları gerektiğini veya çocuklarına nasıl davranmaları gerektiğini tam olarak bilmeyen veliler tarafından yetiştirildiler. Ve bu yüzden bu nesil yalnızlığın acısını da en derinden hissediyor. Ama bu da onları istediklerini başarmaktan alıkoyamıyor. Çünkü yürüdükleri yolda zaten yalnız olduklarını baştan beri biliyorlar ve ailelerini sevseler de, gerekirse onları bile yok saymaya hazırlar. Kendi yollarını kendileri çiziyorlar.

Akrep jenerasyonunu kabaca ikiye bölebiliriz.
Birinci grupta yer alanlar daha hassas ve erken uyananlar. Plüton'un enerjilerini dışa değil, içlerine yansıtıyorlar. Ölümü iç dünyalarında egoları aracılığıyla deneyimliyorlar. Spiritüel bir yaşam tarzını seçtikleri için, aileleri tarafından endişeyle karşılanıyorlar.
Diğer ikinci grup ise, karanlıklarda kendilerini kaybedip uçurumun kenarında yaşamayı seçen grup. Bu grup Plüton'un enerjisini içe değil, dışa yönlendirdiği için, tahribata yol açıyor.

İlk grup şifa yolunu seçerken, ikinci grup kendilerini ve etraflarını zehirlemenin yolunu seçer. Cinselliğin en iğrencini, bağımlılıkların en korkuncunu ve suçların en zarar verici olanlarını işlerler. Topluma en çok zarar veren ve ürküten grup bu ikinci gruptur. Plüton'un en karanlık yönünü temsil eder. Ama aynı zamanda düzenin yanlışlığını ve artık yıkılması gerektiği gerçeğini, insanın yüzüne tokat gibi şiddetli bir şekilde vurmayı başaran gruptur.
İlk grup ise, alternatif şifa yöntemlerine yönelen, vejeteryenlik gibi bedenlerini temiz tutacak yöntemlere başvuran, yoga, meditasyon, namaz, zikir, dua gibi yöntemlerle yaratıcıya bağlanmayı çalışanlardır. Gerçek sevginin ilahi sevgi olduğunu idrak etmiş ve onu yine yeryüzüne hakim kılmaya çalışanlardır. İlk önce kendilerini sonra da etraflarındakileri şifalandırıp, yeniden ilahi olana kavuşmak için, arkadan gelen Yay nesline, tüm zorlukları üstlenerek, yol açarlar.

Küllerinden doğan toplumu yaratmak

Akrep nesli maddiyata olan düşkünlükleriyle (ki, güçlü olma istekleri de bundan kaynaklanır) göze çarpıyor. Ayrıca 'olgun ruhlar' olarak adlandırabileceğimiz bilge kişilikleri, daha ilk bakışta fark ediliyor. Kolektif acıların farkındalar ve bu derinden hissettikleri acı bir çoğunun gözlerine ve duygusal yaşamlarına yansımış durumda.

Şöyle ki,

• Plüton Akrep burcuna 1983'de girdi.
• Neptün Oğlak burcunda 1988-1995 arası kaldı.
• Uranüs Oğlak burcunda 1988-1995 arası kaldı.
• Satürn Oğlak burcunda 1989-1990 arası kaldı.
• 1993 yılında Uranüs ve Neptün 18°, 19° Oğlak       burcunda kavusumdaydı.

1989 ve 1990 yılında doğanların Satürn, Uranüs ve Neptün'ü aynı burçta. Bu, onların stratejik düşünme kabiliyetleri olduğunu gösteriyor. Kendilerini bir şey üzerine odaklayabiliyor ve başarana kadar vazgeçmiyorlar. Sabırlılar ve doğru zaman, doğru koşullar gerçekleşene dek, ortaya çıkmak için hazırlanıyorlar.

Oğlak burcu Satürn tarafından yönetilir ve en temel anlamıyla var olan düzeni anlatır. Oysa Plüton düzenin karşısında yer alır ve var olan düzenin yıkılışını simgeler.
Burda buna sebep olacak en tehlikeli ve şok edici grup şüphesiz 1993 yılı doğumlu olanlar. Çünkü Uranüs astrolojide ani ve beklenmedik, sarsıcı olanı temsil eder. Neptün ise ilahiliği ve ütopik gözükse de, gerçek olanı, yani yaratıcının planına uygun olanı temsil eder.
Bu yüzden bu neslin başımıza açacakları bizi sarsacak, etkileyecek, belki mahvedecek ama eninde sonunda ilahi olanın isteğini yerine getirecek.
Yeni bir dünya düzeni kapımızın önünde!
Ama bu dünya düzeni, elit ailelerin zannettiģi gibi kendi düzenleri değil, onları da yönetenin ilahi düzeni olacak.

"O asla bir şaka değildir.
Şüphesiz onlar bir düzen kuruyorlar, 
ben de bir düzen kuruyorum. 
Bu sebepten o kâfirlere mühlet ver, 
onlara az bir zaman tanı."
Târık Sûresi

Peki ya neler değişecek? 

Öyle gözüyor ki, bu nesil tarihi baştan yazacak.
Ve tarihi baştan yazarken, sadece çürümüş olan sistemi yenilemeyecek, aynı zamanda unutulmuş olan kadim bilgeliği ve ezoterik, okült olanı, yeni inşa edilen düzenin içine katacak.
Bir çoğu cinsel enerjinin şifalandırıcı gücünü kullanarak, yeni boyutlar açacak. Kadının senelerce sadece bir seks objesi olarak algılanmasının saçmalığı artık tarihe gömülecek. Erkek ve dişinin seks sırasında, saf sevgi aracılığıyla ortaya çıkan enerjisi, tantra sayesinde yeniden keşfedilecek. Bedenlerin hayvani birleşmesinden ziyade, ruhların birlikte ilahi aşkı keşfedebilecekleri deneyimler yeniden yaşanacak. Ataerkil bir toplumdan uzaklaşıp, eskiden de olduğu gibi, kadına yaratıcılığından ötürü saygı duyulduğu ve el üstünde tutulduğu, anaerkil bir topluma doğru yönelimler göreceğiz.
Eski kadim bilgeliği yeniden ortaya çıkartarak ve yeni olanla bağdaştırarak var olan kolektif yaralar şifalandırılacak. (En çokta yanlış deneyimlenen cinselliğin açtığı yaralar). Ve tüm bu deneyimleri insanlar, ruhlarında gerçekleşen simya aracılığıyla farkedecekler. Çünkü insanlar fiziksel bedenleri, zihinleri ve gönülleri arasında engel oluşturan tüm olumsuzlukları sevgiyle şifalandırıp, ruh beden zihin arasındaki uyumu yeniden keşfedecekler.

Ama tüm bu güzel şeylere çok büyük bedeller ödeyerek kavuşacağız.
• ekonominin çöküşü ve bir sürü insanın işini kaybettiģi için açlıkta ve yoksullukta artış.
• değişimi kaldırmakta zorlananlar için şiddetli geçecek depresyon ve bunalımlar, en çokta sisteme dayanamayan gençlerde intihar artışı
• fiziksel savaşlar ve nüfusun aşağa indirilme isteği için oluşturulan yapay hastalıklar.
• cinselliğin, suçların ve her türlü yanlış bağımlılıkların arttığı bir süreç vs.
Farkında mısınız? Biz tüm bunları şu an zaten deneyimliyoruz. Bu süreç çoktan başladı, şiddetlenecek ve sonra azalarak, kendini yeni oluşturulacak olan sisteme bırakacak.

Dünya ne kadar karanlık gözükse de ve haberleri izlemek, hiç birimizin içinden gelmese de bu bir süreç ve sancılı da olsa geçecek.
Her doğumun can yaktığını ama bebeğini eline aldığında tüm acılarını unutan bir anne gibi, geleceğin güzel şeylere gebe olduğuna inanmak, elimizdeki tek umudumuz.
O yüzden dua edin ve birbirinize yardım edin.

You Might Also Like

14 yorum

  1. güzel bir yazı olmuş:)

    YanıtlaSil
  2. İlk kez birinin beni/durumu anladığı hissine kapıldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen bnmde pluto akreptr gozukuyo ve 89 dogumluyum dedikleri bana uyuyor kesınlıkle

      Sil
    2. Hadi o zaman degistirelim bu hasta yaşlı dunyayı :) :p...ne dersiniz

      Sil
  3. unutulani(kendimizi) hatirlatici emegine saglik guzel insan

    YanıtlaSil
  4. Bu kadar olur. Nedense okuyunca içimde bir sevinç belirdi sanki. Anlaşılamadığım hissi gitti ve saçma dedikleri herşeyi dosdoğru yaptığım gerçeği yüzüme vuruldu. Şifacıyım, ve şu anda yaşarken ölümü deneyimliyorum. Katkılarınızdan dolayı teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. bu benim plüto akrepte...şaşırdım

    YanıtlaSil
  6. Beni anlatmissin kardes..

    YanıtlaSil
  7. Aha da ben,beni anlayan biri var sonuçta.birçoğunda beni tanımlamış.

    YanıtlaSil
  8. AKREP YUKSELEN ASLAN OLARAK VE 4 GEZEGENI GUNES MERKUR SATURN PLUTO AKREPTE OLAN GUNES PLUTO KAVUSUMU OLAN 1 AKREP OLARAK BENİM ETRAFIMDA TOPLANIN EYYY AKREP NESLİİİ :):)!!!!!!!!!!

    YanıtlaSil
  9. DIŞARIDAN HİÇ KİMSENİN ANLAYAMADIĞI VE İÇİNDE KAYBOLDUĞUM HİSLERİM
    HARİKASINIZ DİYECEK BAŞKA KELİME YOK..

    YanıtlaSil
  10. Inanır mısınız yazıyı ağlayarak okudum sanki yıllarca bu anı bekliyor bu uyanışı hissedeceğim günü bekliyormuş gibiyim. Plütonum Akrep kolumda Redivivus yazıyor anlamı yeniden doğmak yenilenmek ve büyükce de bir anka kuşum var ve Reiki uygulayicisiyim yanı şifacıyım daha doğrusu olma yolundayım. 2 yıldır da 5 vakit namaz kılıyorum. Bilmem anlatabildim mi?

    Gerçekten bu yazıyı yazan kişi gözlerinizden öpüyorum.

    YanıtlaSil

Plüton'u Akrep burcunda olan nesil


Akrep jenerasyonu diye adlandırdığımız jenerasyon, Plüton'u Akrepte olan nesil için geçerli.
Bu nesil yıkımın, çöküşün, yolsuzluğun ve yozlaşmanın eşiğinde büyüdü.
Gökyüzünde chemtrials, yeryüzünde genetiğiyle oynanmış yiyeceklerin mamalarıyla büyüdü.
Sapkın, güç hastası ailelerin şeytani bir düzen kurmak için çabaladıkları bir düzende büyüdü.
Cinselliğin çirkin serbestliği sayesinde AIDS türü, yapay ve nüfus artışının düşürülmesi için virüslerin geliştirildiği, korkunç bir modern kölelik sisteminin hüküm sürdüğü bir dünya düzeninde büyüdü. Okula gitti, mezun oldu ve iş bulamadı. Ve bir seçim yapmak zorunda bırakıldı. Ya kabullenecek ya da bu düzeni yıkacaktı ve o bu seçimi daha doğmadan önce yapmıştı. Yıkacaktı!

Tüm bu karanlık dünyada yaşamayı öğrenmek zorunda oldukları için, bu nesli karanlık ama derin bir nesil olarak adlandırabiliriz. Küllerinden yeniden doğmayı bekleyen Akrep nesli toplumsal değişimi de beraberinde getirecek.

Plüton gezegeni, Akrepte kendi yönettiği burçta olduğu için, bu nesil en yıkıcı ve en kuvvetli olan nesil diyebiliriz. Bu yüzden içlerinde barındırdıkları enerjiler çok yoğun. Bu onları hayatın daha karanlık yönlerine çekeceği gibi, karanlıktan yola çıkarak, aydınlığı bulmalarına da sebep olacak. Aslında içlerinde muazzam bir şifalandırma yeteneği barındıran bir nesil bu aynı zamanda.

Ölmeden ölmeyi deneyimlemek

Gayet korkusuz büyüyen bu çocuklar, dünyanın acı ve kötü yönlerinin bilincindeler. Hayalperest değil, tam tersine gayet sertler. Çünkü bir çoğu, hatta nerdeyse hepsi diğerlerinin sadece "komplo teorileri" olarak adlandırdıkları karanlık gerçeklerle yüzleşmek zorunda bırakıldılar. Akrepten önceki nesiller için karanlığın tanımı farklı şekilde yapılırdı. Karanlık fakirlikti, yokluktu veya savaştı. Oysa Akrep nesli için asıl karanlık bizi süründüren ve yavaşça en sinsi şekilde zehirleyerek öldüren sistem.
Bu çocuklar etraflarında dönen tüm oyunlardan haberdarlar. Politikanın saçmalıklarından, eğitim sisteminin yalanından, tıbbın sahtekarlığından.. hepsinden haberdarlar. Beyinlerinin nasıl yıkandığını ve ruhlarının nasıl acıya maruz bırakıldığını en derinlerinde hissediyorlar.
Ölümle dahi barışık bir nesil diyebiliriz neredeyse. Ölmekten değil ama yaşamaktan korkuyorlar. Ölüm ve yeniden diriliş döngüsünün bilinciyle bu dünyaya geliyorlar. Ve bu özellikleri, bu jenerasyonun spiritüel ölümü deneyimleyeceklerini gösteriyor. Ruhun en karanlık gecesinden geçip, bir Anka gibi yeniden yükselen ve içindeki gerçek, şifalandırıcı ve yaratıcı gücü keşfedip, onların arkasından gelen Yay nesline yol gösterebilmek için, karanlık deneyimlere maruz kaldıklarını söyleyebiliriz.

Simya

Plüton'u Akrepte olan nesil simyacıları anımsatıyor ve bu yüzden içlerinde her birinin uyuyan bir simyacı uyandırılacağı günü bekliyor.

Simya'da 'Nigredo' süreci, kişinin olgunlaşması için belirli zorluklardan geçmesi gerektiğini anlatır. Hatta felsefe taşına ulaşabilmek için ilk aşamada, simyacı bütün maddeleri, siyah olanı elde edene dek karıştırır. Bu anlatım metaforik olarak ruhun karanlık gecesini (dark night of the soul) tanımlar. -Kaynak vikipedi.-

Eğer bu nesil içlerindeki simyacıyı uyandırmayı başarabilirse bütün dünya değişecek.
Çünkü bu neslin içinde düzenin sebep olduğu korkunç bir iç savaş ve çatışma var.
Akrepler için hep söylenir; onlar için ya beyazdır her şey, ya da siyah. İşte bu yüzden bu jenerasyonun gri tonları yok. Hayat ya ölüm onlar için, ya da diriliş. Bu yüzden bu iki tema hayatları boyunca yaşamlarında hakim. Sürekli bir yıkım ve yeniden inşa. Ölüm ve doğum. Karanlık ve aydınlık. Aşk ve nefret... ortası yok deneyimlerinin, hep uçurumun kenarlarında yaşanan deneyimler var.

Büyü ve Güç

Bu nesil Harry Potter nesli.
Bu bize çocukça da gelse, belirli kitaplar veya filmler kitleleri etkiler. Ve hiçbir şey tesadüf değildir. Her şey birbirini etkiler ve doğru zaman olduğunda ortaya çıkar.
Kendim de arkadaşlarımla birlikte bir Akrep nesli olarak, Hogwards'ın hayaliyle yaşadık. Arkadaşlarla toplanıp Harry Potter akşamları yapıp, filmden sonra 'keşke büyü yapabilseydik biz de', diye şakalaşırdık.
Dönüp, çocukluk ve lise yıllarımdan en aklımda kalan ve sevdiğim dizi veya filmleri hatırladığımda, aklıma hep büyü veya sihir ile alakalı olan şeyler geliyor. "Merlin" dizisi ve "gizli çember" en sevdiklerimdi. Twilight serisi, vampir günlükleri, Sabrina ve sihirli annem diğer örnekler.
Bu nesil bilerek bir şeylere alıştırılmaya çalışıldı sanki. Ya da üzerlerinde taşıdıkları enerjiler çevrelerini etkiledi. Her birinin bilinçaltına büyücü arketipi yerleşti. 

Bilinmeyene, olağandışı olana, gizli tutulana, hatta yasak olana bir merakı var bu jenerasyonun, yani Okültizm'e. Ve bu yüzden kadim, gizli bilgilerin ortaya çıkmaya başladığı bir döneme denk geldi bu nesil.
Çünkü Plüton'u en iyi tanımlayan kavramlardan biri; güç hırsıdır. İnsanlar üzerinde etki bırakmak, onları manipule etmek veya çeşitli dış güçleri kullanarak, arzularını yerine getirme içgüdüleri yoğun Plüton'u Akrepte olanların.
Bu güce ulaşabilmek için toplum eğitimi öne sürüyor. Ama şaka gibi aldıkları onca eğitimlere rağmen, mezun olduklarında bu çocuklar iş bulamıyor. Neye inanıyorlarsa ordan darbe alıyorlar. Sanki çabaladıkça daha derin batıyormuş hissine kapılıyorlar. Ve gerçek gücü toplumun öne sürdüğü düzende değil, kendi yarattıklarında bulacaklarını biliyorlar. Önem verdikleri şey kendi güçleri ve hakimiyetleri olduğu için, otoriteye veya toplum kurallarına hiç uymaya niyetleri yok. Bize olduklarından daha karanlık ve ürkütücü gözükmelerine sebep olan şey de bu zaten.
Bu çocuklar Plüton'u Başakta olan nesil tarafından yetiştirildiler. Doğruluğa ve düzene (Başak) önem veren anne babalar tarafından. Çocuklarının her şeye aykırı davranıp, yasak olana yöneldiklerini deneyimledikçe, ne yapmaları gerektiğini veya çocuklarına nasıl davranmaları gerektiğini tam olarak bilmeyen veliler tarafından yetiştirildiler. Ve bu yüzden bu nesil yalnızlığın acısını da en derinden hissediyor. Ama bu da onları istediklerini başarmaktan alıkoyamıyor. Çünkü yürüdükleri yolda zaten yalnız olduklarını baştan beri biliyorlar ve ailelerini sevseler de, gerekirse onları bile yok saymaya hazırlar. Kendi yollarını kendileri çiziyorlar.

Akrep jenerasyonunu kabaca ikiye bölebiliriz.
Birinci grupta yer alanlar daha hassas ve erken uyananlar. Plüton'un enerjilerini dışa değil, içlerine yansıtıyorlar. Ölümü iç dünyalarında egoları aracılığıyla deneyimliyorlar. Spiritüel bir yaşam tarzını seçtikleri için, aileleri tarafından endişeyle karşılanıyorlar.
Diğer ikinci grup ise, karanlıklarda kendilerini kaybedip uçurumun kenarında yaşamayı seçen grup. Bu grup Plüton'un enerjisini içe değil, dışa yönlendirdiği için, tahribata yol açıyor.

İlk grup şifa yolunu seçerken, ikinci grup kendilerini ve etraflarını zehirlemenin yolunu seçer. Cinselliğin en iğrencini, bağımlılıkların en korkuncunu ve suçların en zarar verici olanlarını işlerler. Topluma en çok zarar veren ve ürküten grup bu ikinci gruptur. Plüton'un en karanlık yönünü temsil eder. Ama aynı zamanda düzenin yanlışlığını ve artık yıkılması gerektiği gerçeğini, insanın yüzüne tokat gibi şiddetli bir şekilde vurmayı başaran gruptur.
İlk grup ise, alternatif şifa yöntemlerine yönelen, vejeteryenlik gibi bedenlerini temiz tutacak yöntemlere başvuran, yoga, meditasyon, namaz, zikir, dua gibi yöntemlerle yaratıcıya bağlanmayı çalışanlardır. Gerçek sevginin ilahi sevgi olduğunu idrak etmiş ve onu yine yeryüzüne hakim kılmaya çalışanlardır. İlk önce kendilerini sonra da etraflarındakileri şifalandırıp, yeniden ilahi olana kavuşmak için, arkadan gelen Yay nesline, tüm zorlukları üstlenerek, yol açarlar.

Küllerinden doğan toplumu yaratmak

Akrep nesli maddiyata olan düşkünlükleriyle (ki, güçlü olma istekleri de bundan kaynaklanır) göze çarpıyor. Ayrıca 'olgun ruhlar' olarak adlandırabileceğimiz bilge kişilikleri, daha ilk bakışta fark ediliyor. Kolektif acıların farkındalar ve bu derinden hissettikleri acı bir çoğunun gözlerine ve duygusal yaşamlarına yansımış durumda.

Şöyle ki,

• Plüton Akrep burcuna 1983'de girdi.
• Neptün Oğlak burcunda 1988-1995 arası kaldı.
• Uranüs Oğlak burcunda 1988-1995 arası kaldı.
• Satürn Oğlak burcunda 1989-1990 arası kaldı.
• 1993 yılında Uranüs ve Neptün 18°, 19° Oğlak       burcunda kavusumdaydı.

1989 ve 1990 yılında doğanların Satürn, Uranüs ve Neptün'ü aynı burçta. Bu, onların stratejik düşünme kabiliyetleri olduğunu gösteriyor. Kendilerini bir şey üzerine odaklayabiliyor ve başarana kadar vazgeçmiyorlar. Sabırlılar ve doğru zaman, doğru koşullar gerçekleşene dek, ortaya çıkmak için hazırlanıyorlar.

Oğlak burcu Satürn tarafından yönetilir ve en temel anlamıyla var olan düzeni anlatır. Oysa Plüton düzenin karşısında yer alır ve var olan düzenin yıkılışını simgeler.
Burda buna sebep olacak en tehlikeli ve şok edici grup şüphesiz 1993 yılı doğumlu olanlar. Çünkü Uranüs astrolojide ani ve beklenmedik, sarsıcı olanı temsil eder. Neptün ise ilahiliği ve ütopik gözükse de, gerçek olanı, yani yaratıcının planına uygun olanı temsil eder.
Bu yüzden bu neslin başımıza açacakları bizi sarsacak, etkileyecek, belki mahvedecek ama eninde sonunda ilahi olanın isteğini yerine getirecek.
Yeni bir dünya düzeni kapımızın önünde!
Ama bu dünya düzeni, elit ailelerin zannettiģi gibi kendi düzenleri değil, onları da yönetenin ilahi düzeni olacak.

"O asla bir şaka değildir.
Şüphesiz onlar bir düzen kuruyorlar, 
ben de bir düzen kuruyorum. 
Bu sebepten o kâfirlere mühlet ver, 
onlara az bir zaman tanı."
Târık Sûresi

Peki ya neler değişecek? 

Öyle gözüyor ki, bu nesil tarihi baştan yazacak.
Ve tarihi baştan yazarken, sadece çürümüş olan sistemi yenilemeyecek, aynı zamanda unutulmuş olan kadim bilgeliği ve ezoterik, okült olanı, yeni inşa edilen düzenin içine katacak.
Bir çoğu cinsel enerjinin şifalandırıcı gücünü kullanarak, yeni boyutlar açacak. Kadının senelerce sadece bir seks objesi olarak algılanmasının saçmalığı artık tarihe gömülecek. Erkek ve dişinin seks sırasında, saf sevgi aracılığıyla ortaya çıkan enerjisi, tantra sayesinde yeniden keşfedilecek. Bedenlerin hayvani birleşmesinden ziyade, ruhların birlikte ilahi aşkı keşfedebilecekleri deneyimler yeniden yaşanacak. Ataerkil bir toplumdan uzaklaşıp, eskiden de olduğu gibi, kadına yaratıcılığından ötürü saygı duyulduğu ve el üstünde tutulduğu, anaerkil bir topluma doğru yönelimler göreceğiz.
Eski kadim bilgeliği yeniden ortaya çıkartarak ve yeni olanla bağdaştırarak var olan kolektif yaralar şifalandırılacak. (En çokta yanlış deneyimlenen cinselliğin açtığı yaralar). Ve tüm bu deneyimleri insanlar, ruhlarında gerçekleşen simya aracılığıyla farkedecekler. Çünkü insanlar fiziksel bedenleri, zihinleri ve gönülleri arasında engel oluşturan tüm olumsuzlukları sevgiyle şifalandırıp, ruh beden zihin arasındaki uyumu yeniden keşfedecekler.

Ama tüm bu güzel şeylere çok büyük bedeller ödeyerek kavuşacağız.
• ekonominin çöküşü ve bir sürü insanın işini kaybettiģi için açlıkta ve yoksullukta artış.
• değişimi kaldırmakta zorlananlar için şiddetli geçecek depresyon ve bunalımlar, en çokta sisteme dayanamayan gençlerde intihar artışı
• fiziksel savaşlar ve nüfusun aşağa indirilme isteği için oluşturulan yapay hastalıklar.
• cinselliğin, suçların ve her türlü yanlış bağımlılıkların arttığı bir süreç vs.
Farkında mısınız? Biz tüm bunları şu an zaten deneyimliyoruz. Bu süreç çoktan başladı, şiddetlenecek ve sonra azalarak, kendini yeni oluşturulacak olan sisteme bırakacak.

Dünya ne kadar karanlık gözükse de ve haberleri izlemek, hiç birimizin içinden gelmese de bu bir süreç ve sancılı da olsa geçecek.
Her doğumun can yaktığını ama bebeğini eline aldığında tüm acılarını unutan bir anne gibi, geleceğin güzel şeylere gebe olduğuna inanmak, elimizdeki tek umudumuz.
O yüzden dua edin ve birbirinize yardım edin.