Astrolojide transitlerin önemi

Ekim 29, 2016


Gelecek hakkında öngörüde bulunabilmek için transitler önemli yardımcılarımızdır.
Transitler aracılığıyla öngörüde bulunabilmek için en çok Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton'u kullanıyorum.
Diğer gezegenler çok çabuk hareket ettikleri için, içimizde köklü değişimlere sebep olmayabiliyorlar. Mesela Ay bir burçta yaklaşık 1.5 gün kalıyor. Ay'ın burç değiştirdiğini bilinçli bir şekilde çoğu zaman idrak dahi etmiyoruz. En fazla duygularımızda değişiklikler deneyimliyoruz.
Venüs'ün transit ettiği burç kişinin ilgisinin ve sevgisinin nereye kaydığını gösterir. Mesela Venüs Koç burcundayken daha atılgan, enerjik ve cesur adımlar atabiliyoruz veya tam tersine Yengeç burcunda transit ederken daha çok evde vakit geçirmeyi, sevdiklerimize zaman ayırmayı tercih ediyoruz.
Merkür keza yine aynı şekilde transit ettiği burca göre kişinin zihninin nelerle meşgul olduğunu gösterir. Mesela Balık burcunda transit ederken zihnimizi tam toparlayamadığımızı, bir türlü konsantre olamadığımızı deneyimleyebiliyoruz. Ama çoğu zaman bu dönemde sezgilerimizin kuvvetlendiğini hissedebiliyoruz.
Güneş'in transiti ise mevsimsel olarak aylarla bağlantılı olduğu için, hangi burçta bulunuyorsa, ruhsal olarak o burcun temsil ettiklerine kendimizi yakın hissetmeye başlıyoruz. Mayıs ayında Güneş'in boğa burcuna geçmesiyle birlikte hayatın ve doğanın güzelliklerini deneyimlemek, dışarıda vakit geçirmek istiyoruz. Hayatı yaşama arzumuz çoğalıyor. Tam tersine Kasım ayında Akrep burcunun etkisinde kalıyor, havaların soğmasıyla daha çok içimize çekilmek istiyoruz.

Gezegenlerin hangi burçlardan geçtikleri önemli olduğu kadar, öngörüde bulunabilmek için hangi evlerimizden transit ettiklerine de bakmalıyız.
Mesela Mars, en son ikinci evimde transit haldeyken, telefonumu elimden düşürüp yeni bir telefon almama sebep olmuştu. İkinci ev para evdir. Mars ise zararı temsil eder. Yani bu transiti hiç olmadık yere beni maddi zarara uğratmıştı.
Mars 4. evden geçerken evimizde tadilat yapmak için güzel bir fırsat elde ederiz. Çünkü kendisi vurdulu kırdılı işleri çok sever.
7. evden geçerken sevgilimiz, eşimiz veya iş arkadaşlarımızla ağız dalaşlarına girmemeye, karşılıklı olarak kalplerimizi kırmamaya özen göstermeliyiz. Tam tersine farkında olarak Mars'ın olumsuz yönlerindense, tutku yönünü kuvvetlendirerek, ilişkilerimize heycan katabiliriz.

Bir de transitleri uzun süren gezegenler vardır. Onların enerjilerini çok daha yoğun hissederiz.
Jüpiter bir burçta yaklaşık bir yıl kalır. Üzerine transit ettiği burcun özelliklerini bir elbise gibi giyer ve o yıl içerisinde hangi evimizde bulunuyorsa, o evin temsil ettiği şeylere bolluk ve bereketini gösterir.
1. evden transit eden Jüpiter kişiyi baştan aşağa yeniler. Özgüveni arttırır, genel olarak kişinin hayatına huzur ve mutluluk getirir.
10. evden transit ederken kişiye yeni iş fırsatları sunar, kariyer basamaklarında yükselmek için yardımcı olur.
5. evden geçen Jüpiter kişinin hayatına güzel bir aşkı davet edebilir veya evli olana bebek armağanıyla gelebilir.
Jüpiter transitleri hepimizin dört gözle beklediği transitlerdir. Ama her daim hayatımızda olumlu şeylere sebep olacak anlamına gelmez. Kendisi genişlemenin gezegenidir. Bu genişleme kilo alma anlamında da olabilir. Aşk hayatında aşırıya kaçmamıza sebep olabilir. Veya parasal anlamda, daha fazla kazanmamıza yol açtığı gibi, daha fazla harcamamıza da sebep olabilir. Ama yinede olumlu özellikleri olumsuzlarından daha fazla olur daima.

Jüpiter'i her ne kadar dört gözle bekliyorsak, Satürn transitlerinden de bir o kadar korkar ve kaçmak isteriz. Oysa Satürn kişisel haritalarımızın en önemli parçasıdır.
O, zamanın gezegenidir ve bize ihtiyacımız olan olgunluğu armağan eder. Satürn olmasaydı çok güçsüz varlıklar olurduk. En ufak fırtınada yelkenlerimizi batırırdık. En küçük imtihanı dahi geçebilecek potansiyelimiz olmazdı.
Bu yüzden Satürn transitlerinden kormayalım. Ona ihtiyacımız var.
Satürn hangi burçtan geçiyorsa o burcun uçuk yanlarını törpüler. Mesela Yay burcundan geçen Satürn, Yay'ın aşırı özgürlükçü tarafını törpüleyip, asıl özgürlüğün ne olduğunu gösterir kişiye. Mesela kişi diğer insanları yargılıyordur farkında dahi olmadan. İşte Satürn bunu fark ettirir adama. Eğer yargılıyorsan, hiç bir zaman özgür olamazsın diye fısıldar. Aslında onun tek amacı bulunduğu burca ve eve hizmet etmektir. Sadece insanlar gerçekleri çoğu zaman görmek istemezler. Dolayısıyla Satürn'ün kişiye öğretmeye çalıştığı şeyleri kişi kısıtlama olarak algılar. Ve bunları kısıtlama veya zorluk diye algıladığı için, kabul edip, idrak etmekte daha da zorlanır. Zorlandıkça, Satürn daha da ağır imtihanlara maruz bırakır insanı. Nolur artık anla, düzelt kendini diye yalvarır.
Mesela 3. evde transit eden Satürn kişiyi kardeş veya akrabayla imtihan edebilir. Bu başta olumsuz gibi gözükse de kişiyi aslında gelecekte olacak olan bir olaydan koruyordur. Kardeşinizi çok aşırı seviyor, onun için her şeyi göze alıyor olabilirsiniz ama bu kadar aşırıya kaçan samimiyet ileride başınıza bela olabilir. Kişi merkezini kendisinden çekip, başkasına yönelttiği anda, dünya artık sevdiği kişinin etrafında dönmeye başlar. Ve neye en çok değer veriyorsak, en büyük darbeyi ordan alırız. İşte Satürn bizi bu darbeyi almamamız için küçük darbeleri vurarak, asıl büyük olan darbeden korur.

Ani değişimleri hayatımıza sokan Uranüs'ün transitlerini istesekte görmezden gelemeyiz. Zaten adı üstünde "ani değişim."
Uranüs transit etmekte olduğu burcu güzelce bir sarsar. "Heyt, kendine gel, sen ne ayaksın böyle" der. Onun en büyük görevi kişiyi sürüden kopartmaktır. Çünkü her insan özel yaratılmıştır, her birimizin özel yetenekleri vardır ve her birimiz belirli bir misyonla dünyaya gönderiliriz. Oysa zamanla bu misyonumuzu unutur, hayatın karmaşasına kendimizi kaptırıveririz. İşte Uranüs senin 'asıl' raydan saptığını görünce, hayatında bir tren kazasına yol açar ve sana acı, ani hatta şok edici bir travmayla, o trene binmemiş olman gerektiğini gösterir. Sabit olan burçlar Uranüs transitlerinden daha olumsuz etkilenir. Çünkü yeniliklere adapte olabilmek için zamana ihtiyaç duyarlar ve gelenekçi olduklarından değişimi çoğunlukla reddederler.
Mesela MC'den transit eden Uranüs, eğer kişi yanlış kariyeri seçtiyse, kariyer hayatını mahvedebilir. Çıkartacağı bir küçük skandal dahi buna yetebilir. Ama kişi eğer doğru kariyeri seçtiyse, bu sefer de ani bir olayla kişiyi ünlü biri haline getirebilir.
Dış gezegenlerin transitlerine en çok kişisel haritamızdaki gezegenlerin üstünden geçerken veya açı yaparken dikkat etmeliyiz.

İlahi aşkın veya tamamıyla sisin ve bilinmezin gezegeni olan Neptün de başımıza belalar açabilir. Neptün transitleriyle hayal kırıklıklarını çok sık deneyimleriz. Bize o kadar güzel gözükür, bizi o kadar çok büyüler ki, gerçek ve ilahi olan bir şeyi deneyimlediğimizi düşünürüz. Gerçekten deneyimliyor da olabiliriz ama olmayadabiliriz. :) İşte gerçeği bilmek bu transitle neredeyse imkansızdır. Bu yüzden derin sulara kendimizi atarız, umrumuzda bile değildir canımızın yanıp yanmayacağı. İşte bu yüzden Neptün'ün bize öğrettiği en güzel şey, teslimiyettir.
Bazen gerçeklerin farkına çok sonradan varırız. Ama bu böyle olmak zorundadır. Mesela kötülüğü bilmeden iyiliğin nasıl bir şey olduğunu nerden bilebiliriz? Veya hayatımıza Neptün transitiyle giren kişinin gerçekten ruh eşimiz olup olmadığını, onu tanımadan ve ilişkiye girmeden nasıl anlarız?
Neptün sistir, kapalı kapılar ardında yaşananı, bilinmeyeni, gizemi anlatır.
7. evde transit eden Neptün kişiye Sindirella Sendromunu yaşatır. Bir prens gelmiştir ama o prens masallardaki kurtarıcımız olan yakışıklı mıdır, yoksa sadece bizi kendisine aşık edip, kullandıktan sonra, kalbimizi kıracak olan dangalak mıdır? İşte ne yazık ki çok acıdır. Bilemeyiz!
Satürn ötesi gezegenler yüksek enerjileri temsil ederler. Eğer siz ruhsal olarak belli bir olgunluğa ulaşmamış ve hala 3. boyutta yaşayan bir varlıksanız, dış gezegenlerin olumsuz yönlerini deneyimleme olasılığınız daha fazladır. Çünkü Satürn ötesi gezegenlerin asıl amacı kişiyi Yaratıcıya, yani ÖZ'e ulaştırmaktır.
Bu anlamda Neptün hep hayal kırıklığıyla bağdaştırılsa da, ruh tekamül aşamasında daha ileri bir seviyedeyse, kişiyi ÖZ'üne yaklaştıracaktır. İşte bu anlamda 7. evden transit eden Neptün aynı zamanda ikiz alevimizi hayatımıza davet edebilir.

Ve son olarak cehennemin ve yeraltının küçük ama korkunç gezegeni Plüton.
Neptün için geçerli olan şey Plüton için de geçerlidir. Ruhsal tekamülünde yeni olanlar Plüton transitleriyle depresyon, panik atak veya bunalım gibi süreçlerden geçebilirler. Daha yüksek mertebede tekamülünü devam ettiren ruh ise, Plüton transitleriyle kendini aşar, ego'sunu yok eder. Büyük alimlerin de bahsettiği ölmeden önce ölme aşamasını deneyimler. Bu deneyim genellikle, kişi istediği kadar olgun bir ruh olsun, bir içsel krizle başlar. Bu nedenle bu transitin ilk basamağı ruhumuzun en karanlık gecesinden geçmek zorunda olmasıyla başlar. Daha sonra herkesin ve herşeyin aynı kaynaktan olduğunu idrak eder ve ben sen, biz siz gibi kavramları yitirir. Aslında her şey Tek'tir ve o Tek'lik Yaratıcının bizzat kendisidir. Yaratan ve yaratılan yoktur. Sadece Yaratıcı vardır ve biz de sadece O'yuzdur. Yani Yok'uzdur. Hiç'lik mertebesine Plüton transitleriyle ulaşırız.
İlüzyonların terkidir Plüton.
Ama yere girmeden göğe çıkılmaz. Cehennemden geçmeden de, Cennette ulaşılmaz. Bu aşamaya gelene dek küçük Ruh ölür ve küllerinden doğan Anka gibi yeniden dirilir. Ve bir daha hiç bir şey bir zamanlar olduğu gibi olmaz. Artık her şey değişmiştir.


You Might Also Like

0 yorum

Astrolojide transitlerin önemi


Gelecek hakkında öngörüde bulunabilmek için transitler önemli yardımcılarımızdır.
Transitler aracılığıyla öngörüde bulunabilmek için en çok Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton'u kullanıyorum.
Diğer gezegenler çok çabuk hareket ettikleri için, içimizde köklü değişimlere sebep olmayabiliyorlar. Mesela Ay bir burçta yaklaşık 1.5 gün kalıyor. Ay'ın burç değiştirdiğini bilinçli bir şekilde çoğu zaman idrak dahi etmiyoruz. En fazla duygularımızda değişiklikler deneyimliyoruz.
Venüs'ün transit ettiği burç kişinin ilgisinin ve sevgisinin nereye kaydığını gösterir. Mesela Venüs Koç burcundayken daha atılgan, enerjik ve cesur adımlar atabiliyoruz veya tam tersine Yengeç burcunda transit ederken daha çok evde vakit geçirmeyi, sevdiklerimize zaman ayırmayı tercih ediyoruz.
Merkür keza yine aynı şekilde transit ettiği burca göre kişinin zihninin nelerle meşgul olduğunu gösterir. Mesela Balık burcunda transit ederken zihnimizi tam toparlayamadığımızı, bir türlü konsantre olamadığımızı deneyimleyebiliyoruz. Ama çoğu zaman bu dönemde sezgilerimizin kuvvetlendiğini hissedebiliyoruz.
Güneş'in transiti ise mevsimsel olarak aylarla bağlantılı olduğu için, hangi burçta bulunuyorsa, ruhsal olarak o burcun temsil ettiklerine kendimizi yakın hissetmeye başlıyoruz. Mayıs ayında Güneş'in boğa burcuna geçmesiyle birlikte hayatın ve doğanın güzelliklerini deneyimlemek, dışarıda vakit geçirmek istiyoruz. Hayatı yaşama arzumuz çoğalıyor. Tam tersine Kasım ayında Akrep burcunun etkisinde kalıyor, havaların soğmasıyla daha çok içimize çekilmek istiyoruz.

Gezegenlerin hangi burçlardan geçtikleri önemli olduğu kadar, öngörüde bulunabilmek için hangi evlerimizden transit ettiklerine de bakmalıyız.
Mesela Mars, en son ikinci evimde transit haldeyken, telefonumu elimden düşürüp yeni bir telefon almama sebep olmuştu. İkinci ev para evdir. Mars ise zararı temsil eder. Yani bu transiti hiç olmadık yere beni maddi zarara uğratmıştı.
Mars 4. evden geçerken evimizde tadilat yapmak için güzel bir fırsat elde ederiz. Çünkü kendisi vurdulu kırdılı işleri çok sever.
7. evden geçerken sevgilimiz, eşimiz veya iş arkadaşlarımızla ağız dalaşlarına girmemeye, karşılıklı olarak kalplerimizi kırmamaya özen göstermeliyiz. Tam tersine farkında olarak Mars'ın olumsuz yönlerindense, tutku yönünü kuvvetlendirerek, ilişkilerimize heycan katabiliriz.

Bir de transitleri uzun süren gezegenler vardır. Onların enerjilerini çok daha yoğun hissederiz.
Jüpiter bir burçta yaklaşık bir yıl kalır. Üzerine transit ettiği burcun özelliklerini bir elbise gibi giyer ve o yıl içerisinde hangi evimizde bulunuyorsa, o evin temsil ettiği şeylere bolluk ve bereketini gösterir.
1. evden transit eden Jüpiter kişiyi baştan aşağa yeniler. Özgüveni arttırır, genel olarak kişinin hayatına huzur ve mutluluk getirir.
10. evden transit ederken kişiye yeni iş fırsatları sunar, kariyer basamaklarında yükselmek için yardımcı olur.
5. evden geçen Jüpiter kişinin hayatına güzel bir aşkı davet edebilir veya evli olana bebek armağanıyla gelebilir.
Jüpiter transitleri hepimizin dört gözle beklediği transitlerdir. Ama her daim hayatımızda olumlu şeylere sebep olacak anlamına gelmez. Kendisi genişlemenin gezegenidir. Bu genişleme kilo alma anlamında da olabilir. Aşk hayatında aşırıya kaçmamıza sebep olabilir. Veya parasal anlamda, daha fazla kazanmamıza yol açtığı gibi, daha fazla harcamamıza da sebep olabilir. Ama yinede olumlu özellikleri olumsuzlarından daha fazla olur daima.

Jüpiter'i her ne kadar dört gözle bekliyorsak, Satürn transitlerinden de bir o kadar korkar ve kaçmak isteriz. Oysa Satürn kişisel haritalarımızın en önemli parçasıdır.
O, zamanın gezegenidir ve bize ihtiyacımız olan olgunluğu armağan eder. Satürn olmasaydı çok güçsüz varlıklar olurduk. En ufak fırtınada yelkenlerimizi batırırdık. En küçük imtihanı dahi geçebilecek potansiyelimiz olmazdı.
Bu yüzden Satürn transitlerinden kormayalım. Ona ihtiyacımız var.
Satürn hangi burçtan geçiyorsa o burcun uçuk yanlarını törpüler. Mesela Yay burcundan geçen Satürn, Yay'ın aşırı özgürlükçü tarafını törpüleyip, asıl özgürlüğün ne olduğunu gösterir kişiye. Mesela kişi diğer insanları yargılıyordur farkında dahi olmadan. İşte Satürn bunu fark ettirir adama. Eğer yargılıyorsan, hiç bir zaman özgür olamazsın diye fısıldar. Aslında onun tek amacı bulunduğu burca ve eve hizmet etmektir. Sadece insanlar gerçekleri çoğu zaman görmek istemezler. Dolayısıyla Satürn'ün kişiye öğretmeye çalıştığı şeyleri kişi kısıtlama olarak algılar. Ve bunları kısıtlama veya zorluk diye algıladığı için, kabul edip, idrak etmekte daha da zorlanır. Zorlandıkça, Satürn daha da ağır imtihanlara maruz bırakır insanı. Nolur artık anla, düzelt kendini diye yalvarır.
Mesela 3. evde transit eden Satürn kişiyi kardeş veya akrabayla imtihan edebilir. Bu başta olumsuz gibi gözükse de kişiyi aslında gelecekte olacak olan bir olaydan koruyordur. Kardeşinizi çok aşırı seviyor, onun için her şeyi göze alıyor olabilirsiniz ama bu kadar aşırıya kaçan samimiyet ileride başınıza bela olabilir. Kişi merkezini kendisinden çekip, başkasına yönelttiği anda, dünya artık sevdiği kişinin etrafında dönmeye başlar. Ve neye en çok değer veriyorsak, en büyük darbeyi ordan alırız. İşte Satürn bizi bu darbeyi almamamız için küçük darbeleri vurarak, asıl büyük olan darbeden korur.

Ani değişimleri hayatımıza sokan Uranüs'ün transitlerini istesekte görmezden gelemeyiz. Zaten adı üstünde "ani değişim."
Uranüs transit etmekte olduğu burcu güzelce bir sarsar. "Heyt, kendine gel, sen ne ayaksın böyle" der. Onun en büyük görevi kişiyi sürüden kopartmaktır. Çünkü her insan özel yaratılmıştır, her birimizin özel yetenekleri vardır ve her birimiz belirli bir misyonla dünyaya gönderiliriz. Oysa zamanla bu misyonumuzu unutur, hayatın karmaşasına kendimizi kaptırıveririz. İşte Uranüs senin 'asıl' raydan saptığını görünce, hayatında bir tren kazasına yol açar ve sana acı, ani hatta şok edici bir travmayla, o trene binmemiş olman gerektiğini gösterir. Sabit olan burçlar Uranüs transitlerinden daha olumsuz etkilenir. Çünkü yeniliklere adapte olabilmek için zamana ihtiyaç duyarlar ve gelenekçi olduklarından değişimi çoğunlukla reddederler.
Mesela MC'den transit eden Uranüs, eğer kişi yanlış kariyeri seçtiyse, kariyer hayatını mahvedebilir. Çıkartacağı bir küçük skandal dahi buna yetebilir. Ama kişi eğer doğru kariyeri seçtiyse, bu sefer de ani bir olayla kişiyi ünlü biri haline getirebilir.
Dış gezegenlerin transitlerine en çok kişisel haritamızdaki gezegenlerin üstünden geçerken veya açı yaparken dikkat etmeliyiz.

İlahi aşkın veya tamamıyla sisin ve bilinmezin gezegeni olan Neptün de başımıza belalar açabilir. Neptün transitleriyle hayal kırıklıklarını çok sık deneyimleriz. Bize o kadar güzel gözükür, bizi o kadar çok büyüler ki, gerçek ve ilahi olan bir şeyi deneyimlediğimizi düşünürüz. Gerçekten deneyimliyor da olabiliriz ama olmayadabiliriz. :) İşte gerçeği bilmek bu transitle neredeyse imkansızdır. Bu yüzden derin sulara kendimizi atarız, umrumuzda bile değildir canımızın yanıp yanmayacağı. İşte bu yüzden Neptün'ün bize öğrettiği en güzel şey, teslimiyettir.
Bazen gerçeklerin farkına çok sonradan varırız. Ama bu böyle olmak zorundadır. Mesela kötülüğü bilmeden iyiliğin nasıl bir şey olduğunu nerden bilebiliriz? Veya hayatımıza Neptün transitiyle giren kişinin gerçekten ruh eşimiz olup olmadığını, onu tanımadan ve ilişkiye girmeden nasıl anlarız?
Neptün sistir, kapalı kapılar ardında yaşananı, bilinmeyeni, gizemi anlatır.
7. evde transit eden Neptün kişiye Sindirella Sendromunu yaşatır. Bir prens gelmiştir ama o prens masallardaki kurtarıcımız olan yakışıklı mıdır, yoksa sadece bizi kendisine aşık edip, kullandıktan sonra, kalbimizi kıracak olan dangalak mıdır? İşte ne yazık ki çok acıdır. Bilemeyiz!
Satürn ötesi gezegenler yüksek enerjileri temsil ederler. Eğer siz ruhsal olarak belli bir olgunluğa ulaşmamış ve hala 3. boyutta yaşayan bir varlıksanız, dış gezegenlerin olumsuz yönlerini deneyimleme olasılığınız daha fazladır. Çünkü Satürn ötesi gezegenlerin asıl amacı kişiyi Yaratıcıya, yani ÖZ'e ulaştırmaktır.
Bu anlamda Neptün hep hayal kırıklığıyla bağdaştırılsa da, ruh tekamül aşamasında daha ileri bir seviyedeyse, kişiyi ÖZ'üne yaklaştıracaktır. İşte bu anlamda 7. evden transit eden Neptün aynı zamanda ikiz alevimizi hayatımıza davet edebilir.

Ve son olarak cehennemin ve yeraltının küçük ama korkunç gezegeni Plüton.
Neptün için geçerli olan şey Plüton için de geçerlidir. Ruhsal tekamülünde yeni olanlar Plüton transitleriyle depresyon, panik atak veya bunalım gibi süreçlerden geçebilirler. Daha yüksek mertebede tekamülünü devam ettiren ruh ise, Plüton transitleriyle kendini aşar, ego'sunu yok eder. Büyük alimlerin de bahsettiği ölmeden önce ölme aşamasını deneyimler. Bu deneyim genellikle, kişi istediği kadar olgun bir ruh olsun, bir içsel krizle başlar. Bu nedenle bu transitin ilk basamağı ruhumuzun en karanlık gecesinden geçmek zorunda olmasıyla başlar. Daha sonra herkesin ve herşeyin aynı kaynaktan olduğunu idrak eder ve ben sen, biz siz gibi kavramları yitirir. Aslında her şey Tek'tir ve o Tek'lik Yaratıcının bizzat kendisidir. Yaratan ve yaratılan yoktur. Sadece Yaratıcı vardır ve biz de sadece O'yuzdur. Yani Yok'uzdur. Hiç'lik mertebesine Plüton transitleriyle ulaşırız.
İlüzyonların terkidir Plüton.
Ama yere girmeden göğe çıkılmaz. Cehennemden geçmeden de, Cennette ulaşılmaz. Bu aşamaya gelene dek küçük Ruh ölür ve küllerinden doğan Anka gibi yeniden dirilir. Ve bir daha hiç bir şey bir zamanlar olduğu gibi olmaz. Artık her şey değişmiştir.