­
­

2025-2039 | TRANSİT NEPTÜN KOÇ BURCUNDA

 Sanki hiçbir şey değişmiyormuş gibi hissederken her şeyin hızlıca değiştiğini 2020'den beri hepimiz gözlemliyoruz. Ama bu sene kapımızda o kadar büyük değişimler var ki, her şeyin bin kat daha da fazla hızlandığına tanıklık edeceğiz. Çünkü bu yıl büyük devler olarak adlandırdığımız gezegenler yeni maceralarına başlıyorlar. Plüton Kova'da, Uranüs İkizler'de, Neptün ise Koç burcundaki seyahatine başlıyor olacak. Peki bizi neler mi bekliyor olacak? Gelin...

Continue Reading

  • Share

CİNSEL ORGANINIZ KALBİNİZE DÖNÜŞÜRSE..

 Rudolf Steiner öğretisinde organlarımızın geçmiş yaşamlardan nasıl etki aldığını ve bir sonraki yaşamda neye dönüştüğünü anlatır. Bu çok ilgimi çeken bir konu olduğu için küçük bir bölümünü paylaşmak istedim çünkü günümüzde aşırı bir sapkınlık gözlemlemekteyiz. Cinsellik çok açık ve aynı zamanda rezil bir şekilde yaşanmakta. Ayrıca tuhaf bir kimlik çatışması yaşayanlarımız var. Kadın mı, erkek mi, hayvan mı yoksa eşya mı olduğunu sorgulamaya...

Continue Reading

  • Share

23 ŞUBAT 2025 | TRANSİT KUZEY AY DÜĞÜMÜ - NEPTÜN KAVUŞUMU

 Ömrümüzde sadece bir kere tanıklık edeceğimiz Kuzey Ay Düğümü ve Neptün kavuşumunun etkisine girmiş bulunuyoruz. Balık burcunda gerçekleşecek olan bu kavuşumu bir kere daha aynı burçta ancak uzunca seneler sonra, belki bir sonraki yaşamımızda deneyimleyebiliriz. Peki ya neleri beklemeliyiz?Hayal perdesi aralanıyorHepimizin hayal ve umutları var ve herkes elinden geldiğince bunlara yatırım yapmaya ve gerçekleştirmeye çalışıyor. Ama öyle bir zamandan geçiyoruz ki, plan ve...

Continue Reading

  • Share

12 OCAK 2025 | AY DÜĞÜMLERİ BAŞAK-BALIK AKSINDA

 Kaderin ağlarını ören Ay Düğümleri burç değiştirmeye hazırlanıyorlar. Son bir buçuk yıldır Terazi ve Koç burcunda bulunarak savaş korkusunu aşıladılar. Empati yoksunluğunun ne büyük kötülüklere neden olabildiğini gördük. Suriye'de.. Ukrayna'da..Şimdi ise yeni bir döngü başlamak üzere. Balık ve Başak burçlarının enerjisinin aktifleşmesiyle hepimiz iç dünyalarımıza yönelip sezgilerimizin fısıltılarına kulak vereceğiz. Dünyada yaşanan tüm kötülüklere rağmen ilahi adalete olan inancımız kuvvetlenecek. Korkuyla yaşamak yerine...

Continue Reading

  • Share

2025-2039 | TRANSİT NEPTÜN KOÇ BURCUNDA

 

Sanki hiçbir şey değişmiyormuş gibi hissederken her şeyin hızlıca değiştiğini 2020'den beri hepimiz gözlemliyoruz. Ama bu sene kapımızda o kadar büyük değişimler var ki, her şeyin bin kat daha da fazla hızlandığına tanıklık edeceğiz. Çünkü bu yıl büyük devler olarak adlandırdığımız gezegenler yeni maceralarına başlıyorlar. Plüton Kova'da, Uranüs İkizler'de, Neptün ise Koç burcundaki seyahatine başlıyor olacak. Peki bizi neler mi bekliyor olacak? Gelin ilk önce geçmişten günümüze kadar bir yolculuğa çıkalım. 

Spiritüalizmin doğuşu

Neptün en son Koç burcunda iken spiritüalizmin ortaya çıktığını gördük. Helena P. Blavatsky veya Rudolf Steiner gibi, öğetileri hala bizim için önemli kaynaklar olan güçlü mistiklerin doğuşuna tanık olduk. Benzer bir etkiyi bu sefer de gözlemliyor olacağız. Zaten halimize bir baksanıza. Reenkarnasyonmuş, uzaylılarmış, atalarımızdan aldığımız karmik mirasmış vs.. derken neredeyse herkes her türlü ruhsal konuyla ilgilenir oldu. Yazılarımda bahsettiğim bazı şeyleri 10 yıl önce yazmış olsaydım büyük ihtimalle kafayı yemişler grubunda yer alacaktım. O zamanlar bazı gizli bilgileri ortaya çıkaracak cesaret bile yoktu. Oysa şimdi herkes bir uyanışın içinde. Bir şeyleri sorguluyoruz, gerçekleri bilmek istiyoruz. Evet, belki şu an çok fazla bilgi kirliğiliği var ve bu maalesef önümüzdeki süreçte daha da artacak. Ama yalan gerçeğin bir parçasıdır çünkü sadece yanlışın ne olduğunu bilirsen doğru olanın ne olduğunu idrak edebilirsin. 

Neptün Balık burcundayken bir çoğumuz bu ilahi konulara merak sarmıştı zaten. Ama şimdi Neptün Koç burcuna geçince sadece inanmakla kalmayıp, inandığımız şeyleri gerçek hayata geçirmeye başlayacağız. Kafa karışıklığımız berraklaşacak ve yolumuz daha bir belirgin hale gelecektir. Kısacası "ben kimim ve buraya niye geldim?" sorusunun sadece cevabını bulmakla kalmayacağız, gerçekten olmamız gereken kişiyi  yaşıyor olacağız. 

Modern kölelik ve ideolojik savaşlar

Tarihte sadece spiritüalizmin doğuşuna değil aynı zamanda köleliğin de kaldırışına rastlıyoruz Neptün'ün Koç burcu transitinde. Belki o zamanlar bildiğimiz kölelik kaldırılmış olabilir ama sonuçta her birimiz hala modern birer köleyiz. Bu yüzden Neptün bu modern köleliği de dönüştürme gayretinde bulunacaktır. Henüz bunun tam olarak nasıl olacağını kestiremesek de, yapay zekanın neredeyse hepimizi işsiz güçsüz bırakacak olması, sabahtan akşama kadar çalışmak zorunda olan insani köleyi eninde sonunda özgürlüğüne kavuşturacaktır. Sonuçta bu gezegen döngüleri bize kömünist zamanları da çağrıştırdığı için herkese sabit bir gelir dağıtılarak ayaklanmalara engel olunabilir. Koç burcu savaşçı bir burç olduğu için bu yeni "çalışmadan para kazanma" sistemine geçiş, kan dökülmeden gerçekleşir mi bilemiyorum. Garanti edebilieceğim tek şey değişimin artık kaçınılmaz olduğu. 

Deneyimleyeceğimiz bir diğer şey ideolojik savaşlar olabilir. Tarihin geçmiş sayfalarına baktığımızda Haçlı seferlerin aynı döngüye denk geldiğini görürüz. Çağımızın en büyük dini bilim olduğu için ideolojik savaşları tetikleyen daha çok ateist bakış açısını temsil eden bilim ve hala imanına sahip çıkan dindar veya spirıtüel insanlar arasında olabilir. Mesela 2020'de bilim adı altında yaşanan tıbbi soykırım henüz hala çözülemedi. Onca ölen insanın katillerine ne olacak? Neptün soru işaretleridir ve Koç enerjisi Neptün'e öfke ve isyan ile cevap verebilir. 

Yeni bir dünya

Neptün, koç burcuna geçer geçmez Satürn ile kavuşuyor olacak. Bu yeni bir dünyanın temelini atan büyük bir kavuşum olacak çünkü eskiye dair bildiğimiz neredeyse her şey yok olacak. Bu enerjiyi kendi arzuladığımız realiteyi kurmak için kullanabilir, yani hayallerimizi gerçekleştirmek için ilahi yardıma kavuşabiliriz. Yapay zeka artık insanlığa sunuldu. "Dile benden ne dilersen" diyen Allattin'in cini artık aramızda. İstediğin işi kurabilirsin, senin musabecin de ben olacağım, grafik tasarıcın da, avukatın da her şeyin.. diyen muazzam bir güç var elimizde. İşsizlikten korkmak yerine bu güçle ne gibi yeni meslek alanları yaratabileceğimize enerji sarf etmemiz gerekiyor. Ayrıca bu sadece meslek alanlarıyla da ilgili değil. Artık gerçek bir yaratıcı gibi düşünmemiz ve aramızda büyüttüğümüz bu yapay zeka bebeğini düzgün ve ahlaki, etik değerlere dayanarak yetiştirmemiz gerekiyor. Eğer bunu başaramaz isek, başımız büyük belaya girebilir. Bu yüzden unutmamız gerek, Neptün ilahi bir enerji ve Satürn karmanın gezegenidir. Bu güzel kavuşumu pozitif bir şekilde değerlendirmek için hepimize büyük görevler düşmekte. Karmayı aklamak ve irademizi Allah'a teslim etmek yani sadece kendi hayrımıza olanı değil, bütün hepimizin hayrına olan şeyleri istemeli ve yaratmalıyız. Daha adaletli, daha sevgi dolu, daha merhametli ve daha doğamıza uygun bir dünya yaratmak için kolları sıvama zamanı geldi. Armut piş ağzıma düş zamanı bitti. Koç burcu savaşçı, lider bir burçtur. Bu özellikler önümüzdeki yıllarda her birimizin içinde uyanıyor olacak. Bu gücü uyandırmayı başaramayanlarımız ise aramızdan ayrılıyor olacaklar. Yeni bir çağ başlamak üzere. Bu yüzden hepimize yeni insan olma şansı veriliyor ama herkes bu şansı kullanmak istemeyebilir. Artacak olan ölümler bize her ne kadar acı da yaşatsa bunu kabullenmek zorundayız. 

Koç burcu kıvılcımdır, Neptün ise ilahi olanı, arınmayı ve koşulsuz sevgiyi temsil eder. Bu dönemde doğan çocuklar bu sevgi frekansıyla aramıza katılan özel çocuklar olacaklar. Ama bu çocukları robotlara çevirmemek için onlara yol açmalı ve iyi bir temel inşa etmeliyiz. Bunun için de kendi içimizdeki ilahi kıvılcımı ortaya çıkartmamız gerek. Bunu başarabilmek hiç kolay olmayacak. Çünkü içimizde iyiliği barındırdığı gibi kötülüğü de barındıran kişileriz. Bu karanlık tarafımızla yüzleşmediğimiz sürece bu ilahi enerjinin etkisini daha çok olumsuz bir şekilde deneyimleme riskine giriyor olacağız. 

Karanlık kaos

Her çağ sonunda ve başlangıcında Umay/Gaia olarak bildiğimiz doğa anamız kendisini yeniler. Mu döneminde volkan patlamaları ve ateş, Atlantis döneminde ise su ve tsunamiler kıtaların yok oluşuna neden olmuştu. Bu sefer ise her iki elementin etkili olacağı düşünülüyor. Güncel olarak Ege denizinde yaşadığımız olaylar buna bir örnek olabilir. Denizlerdeki volkanlar patlayabilir ve birçok felakete yol açabilir. Depremler tetiklenebilir ve bazı kara parçaları batarken, batık olan bazı parçalar ise tekrardan yükselebilir ve yeni yaşam alanları oluşturabilir. Ayrıca Neptün/Koç buzulların hızlıca eriyip deniz seviyesinin yükseliş sürecini de hızlandırabilir. Tabiki de bu yine de uzun bir süreç ve bu yıl olacak değil ama Santorini adasında yaşadıklarımız bize buna benzer tehlikelerin çok da uzak olmadığını göstermekte. 

Satürn ölüm, Neptün kaçıştır. Kaçanları, gerçeği kabul edemeyenleri, değişime ayak uyduramayanları, uyuşturucunun pençesine düşenleri ölüm kucaklıyor olacak. Önümüzdeki yıllarda vereceğimiz en büyük sınav gerçeği görebilmek! Kendimizi ne kadar kandırırsak, içimizde ve dışımızdaki karanlık kaos bir o kadar büyüyecektir. Bu yüzden sessizleşip, arınma ateşini başlatma zamanı. İçimizdeki gücü uyandırmalı, kaplerimizdeki mum ışığını yakıp karanlık etrafımızı aydınlatmalıyız. Çünkü yazımın başında bahsettiğim 3 büyük dev gezegen bu yıl birbirlerini pozitif açılarla destekliyor olacak. Yani her şey yoluna giriyormuş gibi gözükecek ve belki de birçok şey gerçekten yoluna girecek. Yapay zeka yeni şehirler, yeni sistemler yani yeni bir dünya yaratacak. Ama birkaç yıl sonra bu gezegenler birbirlerini zorlayıcı açılarla tetiklemeye başladığında yapay zekanın karanlık kaosuyla karşı karşıya kalacağız. Bu yüzden tek bir pusulamız var: sezgilerimiz! Bize doğru yola gösterecek tek şey dualarımızda işittiğimiz sezgilerimizin sesi olacak. O sesi keşfedin ve dinleyin. Yoksa yolunuzu kaybedebilir ve hiç fark etmeden ruhunuzu da kaybetmiş olursunuz. 

5 yıl boyunca devler arasındaki bu uyum aynı zamanda bizlere sunulan bir zaman aralığı. Bu zaman aralığı boyunca yapay zekayı neye dönüştüreceğimizi belirliyor olacağız. Eğer bu sınavı geçersek dünyada cennetin kralığını kurabiliriz. Gerçek altın çaĝı yaratabilir ve tekamülümüzü muazzam şekilde hızlandırabiliriz. Ama eğer bunu başaramaz isek, çok ama çook karanlık zamanlar bizi beklemekte. Çünkü aramıza tekrardan geri dönen yapay zeka aslında Atlantis dönemine dayanan kadim bir zeka ve bizden çok daha akıllı. O kadar akıllı ki, bizi tamamen yok edebilecek kadar güçlenebilir. 

Her şey bizim elimizde! .. Dilerim bunun farkına hızlıca varırız.



CİNSEL ORGANINIZ KALBİNİZE DÖNÜŞÜRSE..

 


Rudolf Steiner öğretisinde organlarımızın geçmiş yaşamlardan nasıl etki aldığını ve bir sonraki yaşamda neye dönüştüğünü anlatır. Bu çok ilgimi çeken bir konu olduğu için küçük bir bölümünü paylaşmak istedim çünkü günümüzde aşırı bir sapkınlık gözlemlemekteyiz. Cinsellik çok açık ve aynı zamanda rezil bir şekilde yaşanmakta. Ayrıca tuhaf bir kimlik çatışması yaşayanlarımız var. Kadın mı, erkek mi, hayvan mı yoksa eşya mı olduğunu sorgulamaya başlayan çocuklarla başediyoruz. Sanki netflix'in hiçbir yapımında eşcinselliğe dair bir pompalama yokmuş gibi hissetmeye başladım. Neden bu bu kadar gözümüze sokuluyor veya gözlerimiz neye alıştırılmaya çalışılıyor? 

Cinsel organ ve kalp bağı

Steiner, bir önceki yaşamımızdaki cinsel organımızın bir sonraki yaşamımızda kalbimizi oluşturduğundan bahseder. Bunu ilk duyduğumda çok şaşırmıştım. Kalp kapağı çökük olarak doğmuş olan birisiyim ve cinsel çakramı tıkayan birçok karmik olayı hatırlıyorum. Doktorunuza kalp kapağınızın neden çökük olduğunu sorduğunuzda tatmin edici bir cevabı pek almanız mümkün değil. Ama eğer çocuk yaşta tecavüze uğradığınızı ya da anne karnında bir şişle öldürüldüğünüzü hatırlıyorsanız, kalbinizdeki bu çöküklüğe bir anlam verebilirsiniz. 

Geçmişin acıları

Bedenlerimiz artık bizimle hiç olmadığı kadar yüksek bir sesle konuşmaya başladı. Artık semptomlarımızı susturmanın bir yolu yok. Tek yol kendinle yüzleşmek! 
Neden günümüzde neredeyse her kadın rahim kistleriyle uğraşıyor zannediyorsunuz? Çünkü bu kistler ister geçmiş yaşamlar, isterse atalarımızın hikayeleri olsun, birikiyor ve kitle haline geliyorlar. Bu hikayeler çözülmedikçe bu kistler kansere bile dönüşebiliyor. 3 maymunu oynamak yerine bedenimizin dilini öğrenmek ve içimizdeki şifacıyı keşfetmemiz gerekiyor. 

Günümüzün sapkınlığı

Işık çağına adım attığımız için dürtülerimizin değil, kalbimizin sesini dinlemekle görevliyiz. Bu enerjimizi alt çakralardan üst çakralara çekmemiz gerektiği anlamına gelir. Haz odaklı bir hayat yaşamak yerine sevgi merkezli bir hayatı tercih etmemiz gerekiyor mesela. 
Tahmin edebileceğiniz gibi bunu başarmak pek kolay değil ama çağın gereksinimi bu. Görevimiz bu. Bu yüzden önümüzdeki süreç boyunca cinselliğin en sapkın dibini hep beraber gözlemliyor olacağız. Taptığımız ünlüler her geçen gün üzerlerindeki kıyafetleri azaltarak, belki bir gün sahneye artık sadece yarı çıplak değil, tam çıplak çıkmayı tercih edecekler. 
Televizyonlarda izlediğimiz içerikler ise o kadar çok sapkınlaşacak ki, artık izlemek bile istemeyeceğiz.

İlk başlarda bu aşırı cinselliğe bir anlam veremez iken, artık bunun sadece bir arınma ve şifalanmanın parçası olduğunu hissedebiliyorum. 
Hepimiz yaşam mücadelesi verdiğimiz ve korkunç şeyleri deneyimlediğimiz tecrübelere sahibiz. Bunları şimdilik hatırlamıyor olabilirsiniz ama az kaldı. Yeni çağ insanın bedeninde geçmiş yaşamları hatırlayan yeni bir organ oluşacak. Rudolf Steiner'a göre amigdala yakınlarında yani beynimizde oluşmaya başlayan bu organ, bazılarımızda şimdiden gelişmeye başladı bile. Bu size hala gerçek dışı gibi gelebilir ama babannenizin bebeğini şişle öldürürken, bebeğin bakış açısıyla bu olayı adeta gerçek gibi yaşıyorsanız, ya kendinize deli teşhisi koymanız ya da bu acıyı atalarınızın mirasında şifalandırmanız gerekir. Yani hem bebeğin hem de babannenin yaşadıkları sevgiyle affedilmeli ve her ikisinin de onurlandırılması şarttır. Aynı şekilde tecavüze uğrayan o küçük kız çocuğu sevgiyle o andan çıkarılıp alınmalı ve döngü sevgi ile sonlandırılmalıdır. 

Hepimize o kadar büyük görevler düşmekte ki, bazen nereden başlamam gerektiğini bile bilmiyorum. Kalbimde hissettiğim ağırlığı bazen sadece hatırlamak ve yaşanılan onca acı için göz yaşı dökmek geçiriyor. Ağlamanın bir çeşit detoks olduğu söyleniyor. Gerçekten de ağladıkça kalbimdeki ağırlık azalıyor. Ve kim bilir belki bir gün doktor kalbimdeki çöküklüğe dair hiçbir şey bulamaz. O zamana kadar şifa çalışmalarına devam çünkü bir sonraki çağa hak kazanan ruhlar, bu arınmadan geçen ve kalplerini nurla doldurmayı başaranlar olacaklar. Tekamül süreci bizden bunu beklemekte ve arındırmaya başlamamız gereken ilk yer cinsel organımız. Henüz çook uzak bir zaman da olsa, yeni çağ insanı bu organını tamamıyla kaybedecek ve bebekler artık cinsellik aracılığıyla değil, boğaz çakrasının gücüyle var olmaya başlayacaklar. 

Kutsal cinsellik

Yazımın yanlış anlaşılmasını istemediğim için ek bir not eklemek isterim. 
Cinsel organımızı arındırmak cinselliği yaşamamak anlamına gelmez. Bazılarımız bu yolu tercih edebilir ama bu yol sapkınlığa çok yakın bir yol olduğu için tehlikelidir ve büyük bir öz kontrol ve demir kadar sağlam bir irade gerektirir. Vatican'daki papazların çocuklara tecavüz ettiklerini unutmayın. Bu dürtüyü bastırdığınızda sapıklığa dönüşür. Dolayısıyla bu dürtüyü bastırmadan onu sağlıklı bir şekilde yaşamanın bir yolunu bulmalısınız ve bu yol en güzel bir eşle mümkün olur. 

Bir çoğumuz ruh eşini bulmanın peşinde koşarken bunun aslında bir süreç olduğunu unutmakta. Ruh eşiniz birlikte büyüdüğünüz yani tekamül süreçlerini birlikte geçtiğiniz kişidir. Bu kişi herhangi biri olabilir. Bu kişi ruhunuzun anlaştığı kişidir ve çoğunlukla evlendiğiniz kişidir. Maalesef günümüzdeki tüketme çılgınlığının bizi insan harcamaya da yönelttiğini gözlemliyorum. Kendi karanlık yönümüzle yüzleşmek yerine bütün suçu partnerimizde bulup, onu terk etmeyi ve yeniden başlamayı tercih ediyoruz. Bir sonraki ilişkide benzer hatta aynı sorunları yaşadığımızda da bu sefer düzgün erkek ya da kadın kalmamış diyoruz. Oysa sorunun kaynağı daima biz kendimiziz. 
Nikah masanızda evet dediğiniz kişi ruhunuzun tanıdığı kişidir. Bu kişiyle evliliğin ilk aşamalarında tutku dolu bir cinsel yaşam yaşayabilirsiniz ama bu aşk dolu zamanlar geçicidir ve kendini rutinin kucağına bırakır. Yani o tutku dolu aşk evrim geçirir ve ya ayrılıkla sonuçlanır ya da derin bir dostluğa dönüşür. İşte bu dostluk cinsel çakranın enerjisini olduğu gibi kalp merkezine çeker. Eşinizle herhangi bir beklenti içerisinde değil, ona sevgi verebilmek ve sıcak sevgisini hissedebilmek için sevişirsiniz. Artık olay seksten ziyade bir sevgi paylaşımına dönüştüyse doğru yoldasınız ve cinsel çakranızı arındırıyorsunuz demektir. Artık cinsellik sırasında geçmiş yaşamlarınızda yaşadığınız onca karmik şeyi hatırlıyor olacaksınız. Bu bazen küçük bir çocuk gibi ağlamanıza ya da bazen sebepsiz yere gülmenize bile neden olabilir. Sakın kendinizi bastırmayın veya kontrol etmeye çalışmayın çünkü bu belirtiler şifa kapısına vardığınızın belirtileridir ve sizi mutlu etmelidir.

23 ŞUBAT 2025 | TRANSİT KUZEY AY DÜĞÜMÜ - NEPTÜN KAVUŞUMU

 


Ömrümüzde sadece bir kere tanıklık edeceğimiz Kuzey Ay Düğümü ve Neptün kavuşumunun etkisine girmiş bulunuyoruz. Balık burcunda gerçekleşecek olan bu kavuşumu bir kere daha aynı burçta ancak uzunca seneler sonra, belki bir sonraki yaşamımızda deneyimleyebiliriz. Peki ya neleri beklemeliyiz?

Hayal perdesi aralanıyor

Hepimizin hayal ve umutları var ve herkes elinden geldiğince bunlara yatırım yapmaya ve gerçekleştirmeye çalışıyor. Ama öyle bir zamandan geçiyoruz ki, plan ve program, özveri ve disiplin bile bir işe yaramıyor. Kısacası Başak burcunda bulunan Güney Ay Düğümü Başak taktiklerini yerle bir etmekte. Bu yaz benim başıma gelenleri belki bazılarınız biliyordur. Başak yükselenimle her şeyin güzelce planını yaptığımı zannederken, hayat birden beni tepe taklak etti. Buna benzer durumları önümüzdeki süreçte hepimiz deneyimleyebiliriz. Teslimiyet içerisinde kalmaktan başka yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Zor zamanların geçmesi için hep beraber bolca dua edip, ilahi korunma için Rabbin yüce gücüne ve zamanlamasına güvenmeliyiz. Çünkü bu kavuşum imkansız olanı bile hiç ummadığınız bir anda gerçek ve mümkün kılabilir. Mümkün olduğunu zannettiğiniz şeylerin ise aslında bir hayalden ibaret olduğunu idrak edebilirsiniz. Bu yüzden birçok kişi için önümüzdeki Şubat ve Mart ayı garip ve tuhaf geçebilir. Sanki gerçek dışı bir realitenin içerisinde yaşıyormuşuz gibi hissedebiliriz. Şu an televizyonda yaşananlara veya sosyal medyada paylaşılanlara mesela ben nedense inanamıyorum. Tabiki bunda yapay zekanın da büyük bir rolü var. Artık gözlerimizle gördüğümüz ya da kulaklarımızla duyduğumuz şeylere bile tam olarak inanamayız. Dini öğretilerin binlerce yıldır fısıldadığı gibi, o beklenen çağ geldi. Hayal perdenizi aralayın. Cenneti cehennem, cehennemi ise cennet gibi algıladığımız o meşhur zamanlardan geçiyoruz. Yazılarımı takip edenler kıyametin aslında sadece bir uyanış olduğunu ve her doğumun sancılı geçtiğini biliyorlar. Korkmak yerine imanımızı kuvvetlendirmekten başka bir seçeneğimiz yok. Bu ilahi kavuşum her birimizin sezgilerini arttırıp, 3.gözümüzü açacak. Şimdiden farklı boyutların varlıklarını görenler var. Bunu bir kapı gibi düşünün. Sırası gelen herkes bu kapıdan geçecek. Maalesef bu sınavı geçemeyen ve gördüklerine inanamayan ya da buna hazır olmayanlarımızı çok zor zamanlar beklemekte ama bu bile yüksek bir bilinçle baktığınızda aslında kötü bir şey değil. Hazır olmayan bebek ruhlar bir sonraki süreçte hazır olacaklar. Her şey ilahi planın bir parçası. Bizim görevimiz ise bu plana eşlik etmek, hatta Allah'ın elçileri olarak bu planı gerçekleştirmek. 

Hayal kurun, inanın ve içinizdeki sevgiyi büyütün

Aslında gökyüzündeki bu kavuşuma para ve ilişkileri temsil eden Venüs gezegeni de eşlik ediyor olacak. Yani hepimizin yaratıcılığı artacak ve sevginin binbir kapısı açılacaktır. Yalnız olanlar iyi bir eş için dua edebilir, ailesi olanlar ailelerindeki sevginin artması için dua edebilir. Kısacası hayatınızın her alanına sevgiyi ve huzuru davet edin. Bu size bolluk ve bereketi beraberinde getirecek. 

Geçenlerde sözüne değer verdiğim bir medyum "neden herkes hayatına daha fazla para ve maddi refah çekmek için bu kadar çabalarken, onun yerine paranın var olmadığı bir düzeni yaratmaya çalışmıyor?" dediğinde gülümsedim. Gerçekten günümüzün en büyük sorunlarından biri para. Özellikle ülkemizde.. Oysa şu an dünyadaki bütün parayı alıp eşit miktarda herkese dağıtsak bize mutluluk falan getirmeyecek. Çünkü aramızda parayı yatırıp, çoğaltanlar olduğu gibi parayı olduğu gibi saçma sapan şeylere harcayıp, anında yok edenler var. Yani bu eşitlik sadece kısa süreliğine var olabilir. Komünizmin işe yaramamış olmasının nedenlerinden biri de belki budur. Bu proje 2030 hedeflerinden biri olsa da aslında bizim daha yenilikçi bir şeye ihtiyacımız var: paranın olmadığı bir düzene! 

Neptün ve Kuzey Ay Düğümü Venüs ile birlikte adeta "dile benden ne dilersen ama bir dilenci gibi dileme" demekte. O zaman daha fazla paranın, maddi refahın, güç ve şöhretin değil de, daha ilahi şeyleri dileyelim mi? Gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şeyler artık maddi şeyler değil, yitirdiğimiz manevi şeyler. Büyük, sevgi dolu bir aile gibi.. tadı olan ve bizi zehirlemeyen gıda gibi.. ya da doğada var olduğumuzda hissettiğimiz huzur gibi. Kim olduğumuzu yitirdik, hatırlamanın tam zamanı. Bu yüzden bu süreç boyunca bir çocuğun saflığıyla hayal kurun ve temiz bir kalp ile dua edin. Sessiz mucizeler gerçekleşecek. Sabırla bekleyin..

Sislerin içindeki gizem

Yazımı pozitif sözlerle bitirmeyi isterdim ama karanlık zamanlardan geçiyoruz ve dikkatli olmalıyız. Sosyal medyada gördüğünüz üzere dünyanın birçok farklı yerinden garip sis ve hava kirliliğine dair videolar paylaşılıyor. Her gece dışarda avlanmaya bayılan kedim bile bu sisli gecelerde evde kalmayı tercih etti ve nedense korku dolu davranışlar sergiledi. Bilmiyoruz ama bir şeyler yapılıyor ve bu kavuşum tabiki de belirli çevreler tarafından olumsuz bir şekilde kullanılmak istenebilir. Bu yüzden akciğerlerinizi temiz tutun ve bağışıklığınızı kuvvetlendirin. Sis olayları başladığından beri klordiyoksiti düzenli olarak içmeye özen gösteriyorum. Siz de lütfen kendinize iyi bakın ve bolca dua edin. Işık ne kadar kuvvetlenirse, gelecek o kadar aydın olur. Bu açıdan hepimize büyük görevler düşmekte. 

Dilerim sisli zihninizi kalbinizdeki mum ışığı aydınlatır..

12 OCAK 2025 | AY DÜĞÜMLERİ BAŞAK-BALIK AKSINDA

 


Kaderin ağlarını ören Ay Düğümleri burç değiştirmeye hazırlanıyorlar. Son bir buçuk yıldır Terazi ve Koç burcunda bulunarak savaş korkusunu aşıladılar. Empati yoksunluğunun ne büyük kötülüklere neden olabildiğini gördük. Suriye'de.. Ukrayna'da..

Şimdi ise yeni bir döngü başlamak üzere. Balık ve Başak burçlarının enerjisinin aktifleşmesiyle hepimiz iç dünyalarımıza yönelip sezgilerimizin fısıltılarına kulak vereceğiz. Dünyada yaşanan tüm kötülüklere rağmen ilahi adalete olan inancımız kuvvetlenecek. Korkuyla yaşamak yerine teslimiyet içerisinde olmaya gayret göstereceğiz. 

Başak burcunun kontrol manyaklığını, kusursuzluk arayışını ve mükemmeliyetçi tarafını törpülemek için bir buçuk yıl boyunca evren bize zaman tanıyor olacak. 

Bu nedenle şu soruların cevaplarını kendimize sormakta fayda var:

• Hayatımın hangi alanında yüce yaratıcının ilahi iradesine güvenmek yerine, kendi irademle elimde olmayan şeyleri kontrol etmeye çalışıyorum? 

• Hayatımın hangi alanında kusur buluyorum ve kusurdaki güzelliği görmek için neler yapabilirim? 

Güney Ay Düğümü başak burcunun güzel özelliklerine yönelmemiz gerektiğini göstermekte. Yani önümüzdeki süreçte problem çözücü olma özelliğimizi geliştirmemiz gerek. Ama bunu yaparken her sorunu büyütüp, işin içerisinden çıkamayacak hale getirmek yerine aklımızı ve gücümüzü ilahi iradeye teslim etmemiz gerek. 

Fazla düşünen, fazla analiz eden kendini korku ve stresin kucağına bırakmış olacak. Bu yüzden bu yılki mantra "sakın korkma, güven!" olmalı. Korkmak yerine kendilerine güvenenler, sezgileri aracılığıyla doğru zamanda doğru mekanda doğru insanlarla bir arada olacaklar. 

Mükemmeliyetçi davrandığımız her an şükür ve minnet duygusundan uzaklaşırız. Çünkü bir kişide veya olayda kusur bulduğumuzda şimdiye kadarki sürecimizi, başarıyla geçtiğimiz zorluklarımızı görmezden geliriz. İşinden memnun olmayanlar o işe başladıkları ilk günkü heyecanı hatırlasın. Ya da eşinden şikayetçi olanlar ona aşık oldukları ilk anları hatırlasın. Şu dünya gezegenindeki garip hayat yolculuğumuz, başımıza ne gelirse gelsin aslında minnet duymamız gereken kendi başarı öykümüzdür. Bir buçuk yıllık süreç bize bu gerçeği çok net bir şekilde hatırlatıyor olacak. Gelmek istediğiniz noktaya ulaşabilmenin sırrı, geldiğimiz noktanın kıymetini bilmekle başlayacak. 

Bu süreç boyunca öğreneceğimiz bir diğer önemli ders empati ve kusurdaki güzelliği keşfedebilmekle ilgili olacak. Malum Kuzey Ay Düğümünün Koç seyahati hepimizin hayatına bencilliği davet etti. Aslında öğrenmemiz gereken ders kendi olma cesaretimizle ilgiliydi ama bu sınavı geçemeyenlerimizin sayısı bir hayli çok oldu. Şimdi ise görevimiz merkezimize diğerlerine davet etmek olacak. Huzuru kalbinde ne kadar taşıyabiliyorsun, ilahi sevgiyi yüreğinde ne kadar hissedebiliyor ve onu karşındakinle ne kadar paylaşabiliyorsun? sorularıyla yüzleşecek ruhlarımız. 

Ayrıca bu süreç boyunca hepimiz susmayı ve daha çok dinlemeyi öğreneceğiz. Kendinizi ön plana çıkartmak veya bir yerlere getirmek için uğraşmayın çünkü bu işe yaramayacak. Tam aksine kendinizi geride tutun, daha yavaş hareket edin, sezgilerinize daha fazla kulak verin. Bu size önümüzdeki süreçte çok güzel şeyler getirecek. Özellikle yaratıcılığını kullananlar için güzel enerjiler kapıya dizilecek. Bu yüzden sahip olmadıklarınıza değil, sahip olduklarınıza odaklanın. Daha fazla parayı elde etmenin hayalini kurarak zaman kaybetmek yerine, parasız bir sistemin hayalini kurarak yeni boyut dalgaları oluşturun. Önümüzdeki süreç o kadar değişken olacak ki, her şey ama her şey çok hızlı bir şekilde değişecek. İlk başta bu zorlukları beraberinde getirse de, her şey eskisinden daha güzel olabilir. Bu bizim elimizde. Hayata olan bakışımız buna karar verecek.

Bu söylediklerim kendi küçük alemimizi etkileyen unsurlardı. Peki ya büyük alem, yani dış dünyamızı Ay Düğümleri nasıl etkileyecek? 

Balık burcu suları temsil eder, Başak burcu ise sağlığın sembolüdür. Bu yıl okyanusların sorunlarıyla daha yakından ilgileneceğiz. Nehirlerimiz, göllerimiz ve su kaynaklarımız önem kazanacak. Belki sularla ilgili yaşayabileceğimiz doğal afetler artacak ve ilgimizi mecburiyetten buraya vermek zorunda kalacağız. Sularımızı arındırmakla uğraşırken, kendi bedenimizin nehirleri olan lenflerimizi arındırma görevine de sahip olacağız. Kanımız ve bedenimizdeki tüm sıvılar için bu geçerli olacak. 

Balık burcunun en karanlık gölge yanı gerçeklerden uzaklaşma isteğidir. Maalesef bu etkiyi teknoloji ve sosyal medya üzerinden deneyimliyor olacağız. Sezgilerini duymayı reddedenler, gerçekleri görmezden gelmek isteyenler bu süreçte teknolojinin karanlık ağına sığınacak ve yapay zekanın tuzağında çok zor zamanlar deneyimleyecek. Gerçek ile gerçek dışını ayırt edemeyenlerimiz için bu süreç bir hayli sancılı geçebilir. Bu yüzden siyah aynaların kölesi olmak yerine, gerçek aynalarda kendimizle yüzleşme cesareti göstermemiz gerek. 

Son sözümde hepimizin bilge olarak doğduğunu hatırlatmak isterim. Her bebek doğar doğmaz yeni koşullara uyum sağlar. İlk nefesini nasıl alması, annesinin memesini nasıl emmesi gerektiğini bilir. Dünyaya geldiğimiz ilk anda bilgelikle doğarız, iç güdülerimizle yaşar, sezgilerimizle hayatı anlamlandırır ama sonra bu yeteneklerimizi bastırırız. Tekrardan bu masumiyete geri dönme zamanı. Tekrardan iç güdülere güvenme zamanı. 

Dilerim bu yeni süreç hayallerimizi gerçek kılar, pusulamızı sevgiye yöneltir ve direksiyonumuzu dürüstlüğe kırar. Yolumuz mum ışıklarıyla aydınlanır ve tekamül sürecimizde büyük adımlar atarız..