Masallar & İnisiyasyonlar | Güzel & Çirkin'in sırları

Ağustos 10, 2017


Küçüklüğümüzden beri masallarla büyütüldük. Onları sıradan hikayeler zannettik. 
Oysa her birinin içerisinde kadim ezoterik sırlar saklıydı.
Ve işte bu sırlar bu masallar aracılığıyla ruhumuza aşılandı. 
Aşılandı ki, belirli inisiyasyonlarla karşılaştığımızda, doğru adımları atabilelim ve doğru seçimlerde bulunabilelim. Kısacası ne yapmamız ve nasıl davranmamız gerektiğini doğru zaman geldiğinde bilelim. 

Eskiden büyükler masalların kişinin üzerinde büyük etkiye sahip olduğunu biliyorlardı ve bu yüzden masalları anlatmalarının ardında, kişiyi karşılarına çıkacak belirli inisiyasyonlara hazırlayabilmek vardı.  
Masallar, küçük kızlara karşılarına ilk defa eril/yang enerji çıktığında, nasıl davranmaları gerektiğinin bilgisini aşılamak içindi. 
Çünkü biz farkında olmasak da semboller bilinçaltına yerleşiyor ve bilinçaltımız yaşamımız boyunca bizi yöneten gizli kuvvet haline geliyordu. 

☆☆☆

Her kızın küçükken pek bir sevdiği masalı ve bir prenses karakteri vardır. 
Kendimizi belirli bir masala yakın hissetmemiz, aslında o masaldan bir şey öğrendiğimiz içindir ve genellikle o masalın içerisindeki ezoterik sembolleri büyüdükçe kendi yaşamımızda deneyimleyeceğimiz içindir. 

Güzel ve Çirkin masalı bir aşk masalı ama bu aşkın içerisinde kadının ve erkeğin seçmesi gereken yollar ezoterik sembollerin içine işlenmiş bir şekilde karşımıza çıkmakta. 
Bu masal aynı zamanda erkeğin ve kadının ruhsal yolculuklarını da anlatmakta. 
_______________________________

Masalın ilk sahnesinde karşımıza ruhsal yolculuğuna hazır olan, maddi olarak zengin ama içsel olarak boşluğun verdiği acıyla yaşayan bir prens çıkıyor. 
Burda eril/yang enerjinin ilk inisiyasyon aşamasını görüyoruz. Zenginliğe ve maddi doyuma ulaşmış ve bunun ona hiçbir şey kazandırmadığını idrak etmiş bir erkek, artık gerçek ruhunu bulmanın yolunu aramakta ama bunu nasıl yapacağını bilmemekte. 
İşte tam bu sırada kapısına fırtınadan etkilenmiş ve yardım arayan yaşlı bir kadın geliyor. 
Bu kadın tüm mitolojik ve dini hikayelerde de olduğu gibi, şeytani gücü temsil etmekte. 
Aydınlığa giden yol daima karanlıktan geçeceği için ve prensin içindeki gerçek potansiyeli ortaya çıkarabilmesi için, ışık taşıyıcısı olarak bilinen Lucifer kılığında biri ile karşılaşması gerekiyor ve bu karşılaşma ruhsal yolculuğunu başlatan etken oluyor. 
Prens, içinde taşıdığı karanlığından dolayı cadının ona verdiği gülü reddettiği için lanetleniyor ve böylelikle yakışıklı prens korkunç, çirkin bir canavara dönüştürülüyor. Bu lanet ve canavara olan dönüşüm aynı zamanda ruhsal yolculuğuna başlayan erkeğin geri dönüşünün olmadığını gösteriyor. 
Prensi canavar kılığında yeraltına yönelten bu dönüşüm ile birlikte düalizmin sebep olduğu en büyük ezoterik sembollerden biri anlatılmak isteniyor. Cenetten düşüş ve yasaklı elma. Aydınlığa giden yolun karanlıktan geçiyor oluşu.


Burada karşımıza çıkan ve büyük bir öneme sahip olan diğer sembol, kırmızı gül sembolü. 
Venüs tarafından sembolize eden kırmızı gül ayrıca kalp çakrasını temsil etmekte. 
Cadı, canavara gül tüm yapraklarını dökene dek müddet veriyor ve (kalp çakrasını aktifleştirmesi için yani evrensel sevgiyi keşfedebilmesi için) gerçek aşkı bulması gerektiğini söylüyor. Eğer canavar onu bu haliyle kalpten sevebilecek birisini bulamazsa, sonsuza dek lanetli olarak kalmakla tehdit ediliyor. 

Kırmızı gül, yani Venüs erkeğin kendi içinde taşıdığı dişil parçasını temsil etmekte. Bir kadın nasıl kendisini gerçekleştirebilmek için eril parçasıyla birleşmek zorundaysa, bir erkek de dişil parçasıyla birleşmek zorundadır. 
Sadece bu birleşme gerçekleştiğinde her iki tarafın da kalp çakrası aktifleşir ve bu çakra insani aşkı ilahi aşka dönüştürür. Cehennemden çıkış ve cennete geri dönüş bu şekilde gerçekleşir. 

Masalın bir sonraki sahnesinde karşımıza güzel Belle çıkıyor. 
Belle kasabasındaki diğer insanlardan çok farklı ve derinliğin peşinde olan biri. Toplumun yaşadığı günlük hayattan daha derin bir boyutun var olduğunun farkında ve bu yüzden diğer insanların onu mecbur bırakmak istedikleri hapis hayattan kaçma isteğinde, sıradan günlük şeylerle hiçbir şekilde ilgilenmeyen biri. Zaten bu yüzden herkes tarafından 'tuhaf' olarak algılanıyor. 
Kasaba halkı, yaşayış ve düşünce tarzları ile cehaleti ve bilinçsizliği temsil etmekteler. Günlük işlerle uğraşıyor ama hayatın gerçek manasını hiçbir şekilde merak etmiyor ve kendilerini sorgulamıyorlar. 
Belle kasabasının sokaklarında gezerken söylediği şarkı ile bu cehaleti aştığını ve bilinmeyenin ardındaki gerçek sırrı keşfetmek için can attığını belli ediyor. 

Belle, prens gibi zengin olmasa da, maddi gücün onu büyülemesine izin vermeyen biri. Bu da onun belirli bir ruhsal olgunluğa ulaştığını ve ruhsal yolculuğuna başlamak için hazır olduğunu gösteriyor. O manevi zenginliğin ve derinliğin peşinde. Bu yüzden kasabadaki tüm genç kızların hayran olduğu yakışıklı, varlıklı, narsist Gaston'un evlenme teklifini reddederek ilk inisiyasyonunu başarıyla geçiyor. 

Gaston gibi erkeklerin peşinde koşan kadınlar, ruhsal tekamülünde alt boyutlarda olanları temsil etmekteler.
Gaston ve temsil ettiği arketip ise, toplumun gözünde mükemmel evlenme adayını ama aslında maddi hayatın kölesi ve hayvani doğasını tatmin etme peşinde olan basit bir erkeği temsil etmekte. Bu yüzden masaldaki prensin aksine, ruhsal tekamülünde henüz çok aşağalarda olan birini simgeliyor. 
Yani burada hem kadın hem erkek arketipinin 2 farklı örneğini görüyoruz. Ruhsal olgunluğa ulaşmamış Gaston ve kasaba kızları ile ruhsal tekamüllerinde üst boyutları deneyimlemeye hazırlanan Belle ve canavar prens. 

Gaston'un tüm diğer kızların üzerindeki illüzyonun Belle'i etkilememesinin ardında, Belle'in babasıyla olan kuvvetli bağı yatıyor.
Her küçük kızın ilk aşkı daima babasıdır. Çünkü bir kız ilk olarak babası aracılığıyla eril/yang olan enerjiyle etkileşime girer ve bu yüzden eril dünyaya ait tüm herşeyi ilk olarak babasından öğrenir. 
Babayla olan kuvvetli bağ, eril enerjinin doğru bir şekilde deneyimlendiğini gösterir. Bu yüzden Belle'in karşısına çıkacak sevgili, babasından daha kuvvetli bir eril enerjiye sahip olmalıdır. Aksi taktirde Belle'in kalbini asla fethedemeyecektir. 
(Bu yüzden sevgili dişi okurlarım, gerçek aşka giden yol babanızla olan ilişkinizden geçmekte. Eğer aşk hayatınızda sorun yaşıyorsanız, kökeni babanıza dayanmakta. İlk olarak orayı şifalandırmalısınız). 

Sadece bu sahne bile küçük bir kızın bilinçaltına zengin sembolleri yerleştiriyor. 
Herkesin istediğini istememeyi. Sürüyle birlikte yürümektense, sezgilerini takip edip kendi yolunu seçmesi gerektiğini. 
Sadece refah ve maddi zenginlik uğruna ruhunu satmaması gerektiğini ve aşk uğruna gerçek eril parçasını/ruh eşini bulmadan kendisini herhangi bir erkeğe teslim etmemesi gerektiğini vs. 

(Astrolojik olarak bakarsak bu masaldaki aşk hikayesi plütonik bir aşk ve 8. evinde gezegenleri bulunanları temsil etmekte. Bu yüzden aynı zamanda bu insanların tercih etmeleri gerektiği ruhsal ve okült yolculuğu anlatmakta. 
Bu konuda bir çok mail aldığım için ve ben neden böyleyim diye soranlar olduğu için, belirtmek istedim) 
________________________________

Ruh eşlerinin buluşması & Simyasal düğün


Yukarıda da bahsettiğim gibi sevgili olacak olan erkeğin, sevdiği kızın babasını geçecek potansiyele ve manevi güce sahip olması gerekiyor. Ve bu konu masalda canavarın Belle'in babasını kaçırıp, zindana atmasıyla gerçekleşiyor. 
Babasına olan sevgisinden dolayı Belle onu kurtarmaya geliyor ve onun yerine zindana kendi geçerek, babasının özgür kalmasını sağlıyor. 

Bir kız çocuğu babasından daha kuvvetli olan eril enerjiyle ilk defa karşılaştığında, tıpkı Belle'in masalda babasından ayrılmak zorunda olduğu gibi, ilk defa ruhsal olarak ayrılığın verdiği acıyı deneyimler. Bu yüzden aşk ve acı her zaman için aynı anda yaşanılan duygulardır. 

Ruhsal tekamülüne başlamış olan erkek gerçek dengeye ancak kadınınla kavuşacağı için, başlangıçta ürkütücü, karanlık ve dengesiz davranır. Henüz yarımdır ve o da bu yarımlığın verdiği acı yüzünden nasıl davranması ve kadınına nasıl yaklaşması gerektiğini bilmez. Tıpkı masalda Belle'e başlangıçta kötü davranan canavar gibi. 

Masalın bu kısmında karşımıza hala Mars'ın etkisi altında olan, olgunluktan uzak ve hayvani eğilimleri olan erkek arketipi çıkmakta. Ne varki canavar artık hayvani yönünün farkında ve bunu iradesiyle değiştirme isteğinde. Seçtiği yol Mars'ınki değil, onun bir üst düzeyini temsil eden Güneş'in eril enerjisi. 
Canavarın Belle'i yemeğe davet ederkenki davranışı, Mars etkisi altında olan dominant erkeğin kadını fethedebilmek için uyguladığı zulüm ve aynı zamanda geçmek zorunda olduğu inisiyasyonu simgeliyor. Çünkü Belle himaye altına alınıp, korkutulabilecek biri değil. Bu yüzden Marsiyen enerjiler onu hiçbir şekilde sindiremiyor. Ve erkek ilk defa en az onun kadar güçlü olan aynadaki dişil parçasıyla tanışıyor ve bu tanışma onun içindeki ilk transformasyonu başlatıyor. Mars gezegenini kontrol altına almak zorunda olduğunu idrak ediyor. 
Bu aşama bir erkeğin dişil enerjiye maruz kaldığında, içindeki gerçek gücü keşfedebilmesi için yapması gereken ilk şeylerden biri. Yıpratıcı hatta öldürücü, saldırgan ve vahşi yönünü korumacı, verici ve tutku dolu olan enerjiye çevirebilmek. 

Bir sonraki sahnede Belle canavarın ona olan sert davranışı yüzünden lanetli şatodan kaçıyor ve tam vahşi kurtlara yem olacak iken canavar tarafından kurtarılıyor. 
Bu sefer kendi içindeki eril parçayla yüzleşme ve kavuşma sırasının kadında olduğunu görüyoruz. Belle içinde hiçbir güzelliğin bulunmadığına inandığı canavarın ona aslında değer verdiğini ve korumak pahasına kendi canını tehlikeye atabileceğini görüyor ve böylelikle canavar Belle'in kalbine giden yoldaki ilk engeli aşmış oluyor. 

Bir kadının bir erkekte en korktuğu ama aynı zamanda en çok hayran olduğu ve arzuladığı şey, erkeğin fiziksel gücü ve onu koruyabilme yeteneğidir. Korunmasız ve genellikle zayıf yaratılmış olan kadın, gerçek gücü her daim sevdiği adamın korunaklı kollarında bulur. Ve her kadının içten içe hissettiği en büyük arzu da budur: Sahiplenilmek ve güven ihtiyacı. Bu yüzden her erkek ilk önce kadınına sahip çıkmak zorunda olduğu sert bir imtihandan geçirilir. Bu erkeğin 3. inisiyasyonudur. 

Belle, canavarın onun için yaralandığını görünce kaçmaktan vazgeçip, onu şifalandırmanın yolunu seçiyor. 
Bu aşamadan sonra biz masalda görmesek de genellikle kadın erkeğe ait olmayı kabul eder ve olay cinsel boyuta taşınır. Venüs ile Mars birbirlerine kavuşur. 
Erkek cinsellik sırasında kadından aldığı sevgi sayesinde ona kalbini açmayı öğrenir.
Kadınlar için doğal olarak gerçekleşen bu olay bir erkek için çok daha zorlayıcı ve zaman gerektiren bir süreçtir. Çünkü bir erkeğin bir kadına aşık olabilmesi için kendini ona bağlanmış hissetmesi gerekir. Bu sevgi bağını bir kadın çok daha hızlı kurar çünkü sevdiği adamla cinsel ilişkiye girdikten sonra, kendisini sonsuza dek erkeğine bağlanmış hisseder. Oysa bir erkek bunu deneyimleyebilmek için kadınına kalpten bağlanması gerekir ve bu uzun bir süreçtir. 

Bir erkeğin kendini kadınına açmasının ne demek olduğunu, canavarın Belle'e kütüphanesini hediye etmesiyle görüyoruz. Bilgiye ve bilgeliğe aç olan Belle, gerçek ilahi bilgiye kendisini erkeğine açtıktan sonra, ona armağan edilen kütüphaneyle kavuşuyor.
Burda da ezoterik bir sembolle karşılaşıyoruz. Çünkü kütüphane Belle'in sahip olmadığı ama arzuladığı herşeyi temsil ediyor. Bu da ruhsal yolculuğunda kadının en güzel rehberinin sevdiği erkek olduğu ve arzuladığı herşeye onun aracılığıyla kavuşacağı anlamına geliyor. Yani bir kadın kendisine bir sevgili seçerek, aslında aynı zamanda bir üstat, öğretmen ve rehber seçmiş oluyor. 

Kadın Ay'dan dolayı karanlığı, erkek Güneş'den dolayı aydınlığı temsil ettiğinden, bir kadının karanlıktaki en güzel mum ışığı seçmiş olduğu erkeğidir. Bu aşamadan sonra Güneş ile Ay birbirlerine kavuşur ve tıpkı yeniayda da olduğu gibi eril ve dişil birbirinin içine geçer, birleşir ve bütünleşir. 

Bir sonraki sahnede canavarın Belle'e özgürlüğünü geri verdiğini ve Belle'in babasını kurtarmak için şatodan ayrıldığını görüyoruz. 
Masalda canavar eril enerjisiyle babadan daha kuvvetli olsa da, bu kuvvetin babayı ezme veya yok etme ya da yerine geçme isteğindense, yüceltme ve koruma isteğine sahip olduğunu görüyoruz. 
Erkek kadınını sevse de onun mutluluğu için kendi ölümünü gözler önüne alabiliyor çünkü Belle babasının yanına giderken kırmızı gülün yaprakları iyice azalmış oluyor. 

Güneşi'in enerjisine sahip olan erkek, eril enerjinin gerektirdiği gibi sevdiği kadına karşı sonsuz verici davranır. Bu aşamadan sonra koşulsuz ve karşılıksız bir aşk söz konusudur. Canavar artık bu gücü içinde keşfettiği için, Belle'in yine ona geri döneceğini umarak, gitmesine izin vermiştir.

Belle ise, canavarla birleştiği için sevgilisinin sahip olduğu irade gücüne kavuşmuştur ve bu aslında eril olana ait olan enerji, Belle'in yine sevgilisine kavuşmasındaki en büyük gücü haline gelir. 
Kadın artık erkeği yanında olmadığında dahi, onun gücünü hissediyor ve bu gücü kendi hayatında kullanabiliyordur. 

Son sahnelere yaklaştığımızda Gaston'un kasaba halkıyla birlikte canavarı öldürmeye geldiğini görüyoruz. 
Gaston'un gelişi canavarın karmasıyla olan son savaşını ve onun öldürülmesiyle son arınışını gösteriyor. Çünkü Gaston'un ölümüyle birlikte kendi içindeki karanlık tarafını sonsuza dek yenmiş oluyor. 
Şatoda yaşanan bu büyük karmaşa ve çatışma, gökyüzünde gerçekleşen ve okültizmde ilahi/kozmik/simyasal evlilik olarak adlandırılan, her iki tarafın da geçmek zorunda olduğu son ve en zor olan inisiyasyonu gösteriyor. 

Erkeğin kendi içindeki karanlığı yenmesi, masalda gülün son yaprağı kaybetmesiyle, canavarın ölümü olarak sembolize ediliyor. Tam bu sırada şatoya gelen cadı ve Belle'in gözyaşları içerisinde canavara sana aşık oldum sözleri, bütün laneti yok ediyor ve canavar yakışıklı bir prense dönüşüyor. 

Tüm masal ruhsal yolculuğuna çıkan kadının gerçek rehberinin sevgi olduğunu; erkeğin ise irade gücünün olduğunu anlatıyor. 
Çünkü canavar karanlığı iradesiyle aşarken, Belle sonsuz olan sevgisiyle aşıyor. 

Masallarda karşımıza çıkan cadı karakteri en kadim sırrı içinde taşır ama bu apayrı ve uzun bir konu olduğu için başka bir blog yazısına saklıyorum. O yazımda şeytan ve cennetten düşüş gibi sembolik ifadeleri anlatacağım. Böylelikle bu masaldaki cadı karakterini ve canavara dönüştüren laneti de daha net anlamış olacağız.

☆☆☆

Güzel ve çirkin beni her zaman için derinden etkileyen masallardan olmuştur. 
Bazı sembolleri yeteri kadar net açıklayamadıysam affola. Çok fazla okült semboller içeren bir masal olduğu için yazarken yeteri kadar açıklayıcı olmak adına bir hayli çabaladım ve zorlandım ama umarım yinede faydalı olmuşumdur. 
Masalı daha iyi anlayabilmeniz için filimini de izlemenizi tavsiye ederim. 

You Might Also Like

6 yorum

  1. Çok güzeldi, emeğinize sağlık <3

    YanıtlaSil
  2. Bu güzel yazı için teşekkür etmek istedim. Belki bir gün, vaktiniz olduğunda, Alice Harikalar Diyarında masalını da çözümlersiniz. Yaratıcının meydana getirdiği sınırsız varoluşu; sınırlı aklıyla anlamlandırmaya çalışan insanlığın oluşturduğu bu sınırlı dünyaya uyum sağlayamayan; masalların anlattığı sürükleyici, büyülü, sevgi dolu dünyayı arzulayanlar için bir hediye olur…sonu mutlu biteninden :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, evet bizim masal diye hafife aldığımız öykülerin her birinde kadim gizemler saklı. Alice Harikalar Diyarında masalı da bunlardan biri. Sırasıyla bilinen tüm masalları ele almayı düşünüyorum. :)

      Sil
  3. Merhaba, çok güzel bir yazı olmuş zevkle okudum. Yalnız sormak istediğim bir şey var bu konuda. Bir kadın ve erkeğin ruhsal olarak tamamlanması için illa ki bu masaldaki gibi karşılıklı aşık olacakları bir karşı cins mi bulmaları gerekiyor? Çünkü mesela hayat boyu hiç gerçekten aşık olmadan ölenler, aşklarını platonik yaşayanlar veya sevmedikleri ya da yeterince tutkulu bir şekilde sevmedikleri insanla evlendirilip bir ömür boyu onunla yaşayan; ama bu şekilde karşılıklı aşkı hiç yaşayamamış olanlar var. O zaman onları kişisel ruhani gelişiminin zirvesine ulaşmaları mümkün değil midir? Bunu karşı cins olmadan tek başımıza da yapamaz mıyız? (not:evde kalma korkusu yaşayan ve bu nedenle başka birine ihtiyaç duymak istemeyen bir kız :)) )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşkın mertebeleri ve boyutları vardır. Hayvani asktan ilahi aşka kadar birçok çeşidi. Bu masalda ilahi aşka doğru bir yolculuk görüyoruz. İki tarafın da kendisini aşması söz konusu çünkü.
      Herkes bu mertebeyi bu hayatında deneyimleyecek diye birşey yok. Tekamül derecemize göre bedenleniyoruz.
      Ayrıca ister erkek, ister kadın hepimizin içinde eril ve dişil parçamız var ve asıl yapmamız gereken onları evlendirmek. Yani bütünlüğe kavuşabilmek için karşı cinse ihtiyacın yok. Ama bir çift halindeyken yol daha kısa. Havva ve Adem cenetten birlikte atıldıkları için, birlikte dönmeleri çok daha kolay.

      Sil

Masallar & İnisiyasyonlar | Güzel & Çirkin'in sırları


Küçüklüğümüzden beri masallarla büyütüldük. Onları sıradan hikayeler zannettik. 
Oysa her birinin içerisinde kadim ezoterik sırlar saklıydı.
Ve işte bu sırlar bu masallar aracılığıyla ruhumuza aşılandı. 
Aşılandı ki, belirli inisiyasyonlarla karşılaştığımızda, doğru adımları atabilelim ve doğru seçimlerde bulunabilelim. Kısacası ne yapmamız ve nasıl davranmamız gerektiğini doğru zaman geldiğinde bilelim. 

Eskiden büyükler masalların kişinin üzerinde büyük etkiye sahip olduğunu biliyorlardı ve bu yüzden masalları anlatmalarının ardında, kişiyi karşılarına çıkacak belirli inisiyasyonlara hazırlayabilmek vardı.  
Masallar, küçük kızlara karşılarına ilk defa eril/yang enerji çıktığında, nasıl davranmaları gerektiğinin bilgisini aşılamak içindi. 
Çünkü biz farkında olmasak da semboller bilinçaltına yerleşiyor ve bilinçaltımız yaşamımız boyunca bizi yöneten gizli kuvvet haline geliyordu. 

☆☆☆

Her kızın küçükken pek bir sevdiği masalı ve bir prenses karakteri vardır. 
Kendimizi belirli bir masala yakın hissetmemiz, aslında o masaldan bir şey öğrendiğimiz içindir ve genellikle o masalın içerisindeki ezoterik sembolleri büyüdükçe kendi yaşamımızda deneyimleyeceğimiz içindir. 

Güzel ve Çirkin masalı bir aşk masalı ama bu aşkın içerisinde kadının ve erkeğin seçmesi gereken yollar ezoterik sembollerin içine işlenmiş bir şekilde karşımıza çıkmakta. 
Bu masal aynı zamanda erkeğin ve kadının ruhsal yolculuklarını da anlatmakta. 
_______________________________

Masalın ilk sahnesinde karşımıza ruhsal yolculuğuna hazır olan, maddi olarak zengin ama içsel olarak boşluğun verdiği acıyla yaşayan bir prens çıkıyor. 
Burda eril/yang enerjinin ilk inisiyasyon aşamasını görüyoruz. Zenginliğe ve maddi doyuma ulaşmış ve bunun ona hiçbir şey kazandırmadığını idrak etmiş bir erkek, artık gerçek ruhunu bulmanın yolunu aramakta ama bunu nasıl yapacağını bilmemekte. 
İşte tam bu sırada kapısına fırtınadan etkilenmiş ve yardım arayan yaşlı bir kadın geliyor. 
Bu kadın tüm mitolojik ve dini hikayelerde de olduğu gibi, şeytani gücü temsil etmekte. 
Aydınlığa giden yol daima karanlıktan geçeceği için ve prensin içindeki gerçek potansiyeli ortaya çıkarabilmesi için, ışık taşıyıcısı olarak bilinen Lucifer kılığında biri ile karşılaşması gerekiyor ve bu karşılaşma ruhsal yolculuğunu başlatan etken oluyor. 
Prens, içinde taşıdığı karanlığından dolayı cadının ona verdiği gülü reddettiği için lanetleniyor ve böylelikle yakışıklı prens korkunç, çirkin bir canavara dönüştürülüyor. Bu lanet ve canavara olan dönüşüm aynı zamanda ruhsal yolculuğuna başlayan erkeğin geri dönüşünün olmadığını gösteriyor. 
Prensi canavar kılığında yeraltına yönelten bu dönüşüm ile birlikte düalizmin sebep olduğu en büyük ezoterik sembollerden biri anlatılmak isteniyor. Cenetten düşüş ve yasaklı elma. Aydınlığa giden yolun karanlıktan geçiyor oluşu.


Burada karşımıza çıkan ve büyük bir öneme sahip olan diğer sembol, kırmızı gül sembolü. 
Venüs tarafından sembolize eden kırmızı gül ayrıca kalp çakrasını temsil etmekte. 
Cadı, canavara gül tüm yapraklarını dökene dek müddet veriyor ve (kalp çakrasını aktifleştirmesi için yani evrensel sevgiyi keşfedebilmesi için) gerçek aşkı bulması gerektiğini söylüyor. Eğer canavar onu bu haliyle kalpten sevebilecek birisini bulamazsa, sonsuza dek lanetli olarak kalmakla tehdit ediliyor. 

Kırmızı gül, yani Venüs erkeğin kendi içinde taşıdığı dişil parçasını temsil etmekte. Bir kadın nasıl kendisini gerçekleştirebilmek için eril parçasıyla birleşmek zorundaysa, bir erkek de dişil parçasıyla birleşmek zorundadır. 
Sadece bu birleşme gerçekleştiğinde her iki tarafın da kalp çakrası aktifleşir ve bu çakra insani aşkı ilahi aşka dönüştürür. Cehennemden çıkış ve cennete geri dönüş bu şekilde gerçekleşir. 

Masalın bir sonraki sahnesinde karşımıza güzel Belle çıkıyor. 
Belle kasabasındaki diğer insanlardan çok farklı ve derinliğin peşinde olan biri. Toplumun yaşadığı günlük hayattan daha derin bir boyutun var olduğunun farkında ve bu yüzden diğer insanların onu mecbur bırakmak istedikleri hapis hayattan kaçma isteğinde, sıradan günlük şeylerle hiçbir şekilde ilgilenmeyen biri. Zaten bu yüzden herkes tarafından 'tuhaf' olarak algılanıyor. 
Kasaba halkı, yaşayış ve düşünce tarzları ile cehaleti ve bilinçsizliği temsil etmekteler. Günlük işlerle uğraşıyor ama hayatın gerçek manasını hiçbir şekilde merak etmiyor ve kendilerini sorgulamıyorlar. 
Belle kasabasının sokaklarında gezerken söylediği şarkı ile bu cehaleti aştığını ve bilinmeyenin ardındaki gerçek sırrı keşfetmek için can attığını belli ediyor. 

Belle, prens gibi zengin olmasa da, maddi gücün onu büyülemesine izin vermeyen biri. Bu da onun belirli bir ruhsal olgunluğa ulaştığını ve ruhsal yolculuğuna başlamak için hazır olduğunu gösteriyor. O manevi zenginliğin ve derinliğin peşinde. Bu yüzden kasabadaki tüm genç kızların hayran olduğu yakışıklı, varlıklı, narsist Gaston'un evlenme teklifini reddederek ilk inisiyasyonunu başarıyla geçiyor. 

Gaston gibi erkeklerin peşinde koşan kadınlar, ruhsal tekamülünde alt boyutlarda olanları temsil etmekteler.
Gaston ve temsil ettiği arketip ise, toplumun gözünde mükemmel evlenme adayını ama aslında maddi hayatın kölesi ve hayvani doğasını tatmin etme peşinde olan basit bir erkeği temsil etmekte. Bu yüzden masaldaki prensin aksine, ruhsal tekamülünde henüz çok aşağalarda olan birini simgeliyor. 
Yani burada hem kadın hem erkek arketipinin 2 farklı örneğini görüyoruz. Ruhsal olgunluğa ulaşmamış Gaston ve kasaba kızları ile ruhsal tekamüllerinde üst boyutları deneyimlemeye hazırlanan Belle ve canavar prens. 

Gaston'un tüm diğer kızların üzerindeki illüzyonun Belle'i etkilememesinin ardında, Belle'in babasıyla olan kuvvetli bağı yatıyor.
Her küçük kızın ilk aşkı daima babasıdır. Çünkü bir kız ilk olarak babası aracılığıyla eril/yang olan enerjiyle etkileşime girer ve bu yüzden eril dünyaya ait tüm herşeyi ilk olarak babasından öğrenir. 
Babayla olan kuvvetli bağ, eril enerjinin doğru bir şekilde deneyimlendiğini gösterir. Bu yüzden Belle'in karşısına çıkacak sevgili, babasından daha kuvvetli bir eril enerjiye sahip olmalıdır. Aksi taktirde Belle'in kalbini asla fethedemeyecektir. 
(Bu yüzden sevgili dişi okurlarım, gerçek aşka giden yol babanızla olan ilişkinizden geçmekte. Eğer aşk hayatınızda sorun yaşıyorsanız, kökeni babanıza dayanmakta. İlk olarak orayı şifalandırmalısınız). 

Sadece bu sahne bile küçük bir kızın bilinçaltına zengin sembolleri yerleştiriyor. 
Herkesin istediğini istememeyi. Sürüyle birlikte yürümektense, sezgilerini takip edip kendi yolunu seçmesi gerektiğini. 
Sadece refah ve maddi zenginlik uğruna ruhunu satmaması gerektiğini ve aşk uğruna gerçek eril parçasını/ruh eşini bulmadan kendisini herhangi bir erkeğe teslim etmemesi gerektiğini vs. 

(Astrolojik olarak bakarsak bu masaldaki aşk hikayesi plütonik bir aşk ve 8. evinde gezegenleri bulunanları temsil etmekte. Bu yüzden aynı zamanda bu insanların tercih etmeleri gerektiği ruhsal ve okült yolculuğu anlatmakta. 
Bu konuda bir çok mail aldığım için ve ben neden böyleyim diye soranlar olduğu için, belirtmek istedim) 
________________________________

Ruh eşlerinin buluşması & Simyasal düğün


Yukarıda da bahsettiğim gibi sevgili olacak olan erkeğin, sevdiği kızın babasını geçecek potansiyele ve manevi güce sahip olması gerekiyor. Ve bu konu masalda canavarın Belle'in babasını kaçırıp, zindana atmasıyla gerçekleşiyor. 
Babasına olan sevgisinden dolayı Belle onu kurtarmaya geliyor ve onun yerine zindana kendi geçerek, babasının özgür kalmasını sağlıyor. 

Bir kız çocuğu babasından daha kuvvetli olan eril enerjiyle ilk defa karşılaştığında, tıpkı Belle'in masalda babasından ayrılmak zorunda olduğu gibi, ilk defa ruhsal olarak ayrılığın verdiği acıyı deneyimler. Bu yüzden aşk ve acı her zaman için aynı anda yaşanılan duygulardır. 

Ruhsal tekamülüne başlamış olan erkek gerçek dengeye ancak kadınınla kavuşacağı için, başlangıçta ürkütücü, karanlık ve dengesiz davranır. Henüz yarımdır ve o da bu yarımlığın verdiği acı yüzünden nasıl davranması ve kadınına nasıl yaklaşması gerektiğini bilmez. Tıpkı masalda Belle'e başlangıçta kötü davranan canavar gibi. 

Masalın bu kısmında karşımıza hala Mars'ın etkisi altında olan, olgunluktan uzak ve hayvani eğilimleri olan erkek arketipi çıkmakta. Ne varki canavar artık hayvani yönünün farkında ve bunu iradesiyle değiştirme isteğinde. Seçtiği yol Mars'ınki değil, onun bir üst düzeyini temsil eden Güneş'in eril enerjisi. 
Canavarın Belle'i yemeğe davet ederkenki davranışı, Mars etkisi altında olan dominant erkeğin kadını fethedebilmek için uyguladığı zulüm ve aynı zamanda geçmek zorunda olduğu inisiyasyonu simgeliyor. Çünkü Belle himaye altına alınıp, korkutulabilecek biri değil. Bu yüzden Marsiyen enerjiler onu hiçbir şekilde sindiremiyor. Ve erkek ilk defa en az onun kadar güçlü olan aynadaki dişil parçasıyla tanışıyor ve bu tanışma onun içindeki ilk transformasyonu başlatıyor. Mars gezegenini kontrol altına almak zorunda olduğunu idrak ediyor. 
Bu aşama bir erkeğin dişil enerjiye maruz kaldığında, içindeki gerçek gücü keşfedebilmesi için yapması gereken ilk şeylerden biri. Yıpratıcı hatta öldürücü, saldırgan ve vahşi yönünü korumacı, verici ve tutku dolu olan enerjiye çevirebilmek. 

Bir sonraki sahnede Belle canavarın ona olan sert davranışı yüzünden lanetli şatodan kaçıyor ve tam vahşi kurtlara yem olacak iken canavar tarafından kurtarılıyor. 
Bu sefer kendi içindeki eril parçayla yüzleşme ve kavuşma sırasının kadında olduğunu görüyoruz. Belle içinde hiçbir güzelliğin bulunmadığına inandığı canavarın ona aslında değer verdiğini ve korumak pahasına kendi canını tehlikeye atabileceğini görüyor ve böylelikle canavar Belle'in kalbine giden yoldaki ilk engeli aşmış oluyor. 

Bir kadının bir erkekte en korktuğu ama aynı zamanda en çok hayran olduğu ve arzuladığı şey, erkeğin fiziksel gücü ve onu koruyabilme yeteneğidir. Korunmasız ve genellikle zayıf yaratılmış olan kadın, gerçek gücü her daim sevdiği adamın korunaklı kollarında bulur. Ve her kadının içten içe hissettiği en büyük arzu da budur: Sahiplenilmek ve güven ihtiyacı. Bu yüzden her erkek ilk önce kadınına sahip çıkmak zorunda olduğu sert bir imtihandan geçirilir. Bu erkeğin 3. inisiyasyonudur. 

Belle, canavarın onun için yaralandığını görünce kaçmaktan vazgeçip, onu şifalandırmanın yolunu seçiyor. 
Bu aşamadan sonra biz masalda görmesek de genellikle kadın erkeğe ait olmayı kabul eder ve olay cinsel boyuta taşınır. Venüs ile Mars birbirlerine kavuşur. 
Erkek cinsellik sırasında kadından aldığı sevgi sayesinde ona kalbini açmayı öğrenir.
Kadınlar için doğal olarak gerçekleşen bu olay bir erkek için çok daha zorlayıcı ve zaman gerektiren bir süreçtir. Çünkü bir erkeğin bir kadına aşık olabilmesi için kendini ona bağlanmış hissetmesi gerekir. Bu sevgi bağını bir kadın çok daha hızlı kurar çünkü sevdiği adamla cinsel ilişkiye girdikten sonra, kendisini sonsuza dek erkeğine bağlanmış hisseder. Oysa bir erkek bunu deneyimleyebilmek için kadınına kalpten bağlanması gerekir ve bu uzun bir süreçtir. 

Bir erkeğin kendini kadınına açmasının ne demek olduğunu, canavarın Belle'e kütüphanesini hediye etmesiyle görüyoruz. Bilgiye ve bilgeliğe aç olan Belle, gerçek ilahi bilgiye kendisini erkeğine açtıktan sonra, ona armağan edilen kütüphaneyle kavuşuyor.
Burda da ezoterik bir sembolle karşılaşıyoruz. Çünkü kütüphane Belle'in sahip olmadığı ama arzuladığı herşeyi temsil ediyor. Bu da ruhsal yolculuğunda kadının en güzel rehberinin sevdiği erkek olduğu ve arzuladığı herşeye onun aracılığıyla kavuşacağı anlamına geliyor. Yani bir kadın kendisine bir sevgili seçerek, aslında aynı zamanda bir üstat, öğretmen ve rehber seçmiş oluyor. 

Kadın Ay'dan dolayı karanlığı, erkek Güneş'den dolayı aydınlığı temsil ettiğinden, bir kadının karanlıktaki en güzel mum ışığı seçmiş olduğu erkeğidir. Bu aşamadan sonra Güneş ile Ay birbirlerine kavuşur ve tıpkı yeniayda da olduğu gibi eril ve dişil birbirinin içine geçer, birleşir ve bütünleşir. 

Bir sonraki sahnede canavarın Belle'e özgürlüğünü geri verdiğini ve Belle'in babasını kurtarmak için şatodan ayrıldığını görüyoruz. 
Masalda canavar eril enerjisiyle babadan daha kuvvetli olsa da, bu kuvvetin babayı ezme veya yok etme ya da yerine geçme isteğindense, yüceltme ve koruma isteğine sahip olduğunu görüyoruz. 
Erkek kadınını sevse de onun mutluluğu için kendi ölümünü gözler önüne alabiliyor çünkü Belle babasının yanına giderken kırmızı gülün yaprakları iyice azalmış oluyor. 

Güneşi'in enerjisine sahip olan erkek, eril enerjinin gerektirdiği gibi sevdiği kadına karşı sonsuz verici davranır. Bu aşamadan sonra koşulsuz ve karşılıksız bir aşk söz konusudur. Canavar artık bu gücü içinde keşfettiği için, Belle'in yine ona geri döneceğini umarak, gitmesine izin vermiştir.

Belle ise, canavarla birleştiği için sevgilisinin sahip olduğu irade gücüne kavuşmuştur ve bu aslında eril olana ait olan enerji, Belle'in yine sevgilisine kavuşmasındaki en büyük gücü haline gelir. 
Kadın artık erkeği yanında olmadığında dahi, onun gücünü hissediyor ve bu gücü kendi hayatında kullanabiliyordur. 

Son sahnelere yaklaştığımızda Gaston'un kasaba halkıyla birlikte canavarı öldürmeye geldiğini görüyoruz. 
Gaston'un gelişi canavarın karmasıyla olan son savaşını ve onun öldürülmesiyle son arınışını gösteriyor. Çünkü Gaston'un ölümüyle birlikte kendi içindeki karanlık tarafını sonsuza dek yenmiş oluyor. 
Şatoda yaşanan bu büyük karmaşa ve çatışma, gökyüzünde gerçekleşen ve okültizmde ilahi/kozmik/simyasal evlilik olarak adlandırılan, her iki tarafın da geçmek zorunda olduğu son ve en zor olan inisiyasyonu gösteriyor. 

Erkeğin kendi içindeki karanlığı yenmesi, masalda gülün son yaprağı kaybetmesiyle, canavarın ölümü olarak sembolize ediliyor. Tam bu sırada şatoya gelen cadı ve Belle'in gözyaşları içerisinde canavara sana aşık oldum sözleri, bütün laneti yok ediyor ve canavar yakışıklı bir prense dönüşüyor. 

Tüm masal ruhsal yolculuğuna çıkan kadının gerçek rehberinin sevgi olduğunu; erkeğin ise irade gücünün olduğunu anlatıyor. 
Çünkü canavar karanlığı iradesiyle aşarken, Belle sonsuz olan sevgisiyle aşıyor. 

Masallarda karşımıza çıkan cadı karakteri en kadim sırrı içinde taşır ama bu apayrı ve uzun bir konu olduğu için başka bir blog yazısına saklıyorum. O yazımda şeytan ve cennetten düşüş gibi sembolik ifadeleri anlatacağım. Böylelikle bu masaldaki cadı karakterini ve canavara dönüştüren laneti de daha net anlamış olacağız.

☆☆☆

Güzel ve çirkin beni her zaman için derinden etkileyen masallardan olmuştur. 
Bazı sembolleri yeteri kadar net açıklayamadıysam affola. Çok fazla okült semboller içeren bir masal olduğu için yazarken yeteri kadar açıklayıcı olmak adına bir hayli çabaladım ve zorlandım ama umarım yinede faydalı olmuşumdur. 
Masalı daha iyi anlayabilmeniz için filimini de izlemenizi tavsiye ederim.