Türkiye'nin astroloji haritası

Kasım 11, 2017


Bu yazıyı 10 Kasım'a yetiştirmek isterdim ama maalesef vakti bulamadım. Kısmet bir gün ertesineymiş.

Nasıl her birimizin kendine has bir haritası ve kaderi varsa, milletlerin ve ülkelerin de kendilerine has haritaları ve kaderleri vardır.
Atatürk 29 Ekim 1923'te saat 20.30'da Cumhuriyeti ilan ettiğinde, Gökyüzü Cihan İmparatorunun torunlarının yeni kaderini yazmakla meşguldü. Ve ortaya işte böyle bir harita çıktı..


Haritadan da görülebileceği üzere yükseleni yengeç burcu olan bir milletiz.
Cennet vatan kavramımız, kuvvetli aile bağlarımız, sıcakkanlılığımız, duygusal yapımız ve güçlü köklerimiz, yengeç burcunun anaçlığından kaynaklanıyor. İşte bu yüzden diğer dillerdeki Baba vatan (Fatherland) kavramı bizde Anavatan oluyor. Anadolumuz Analarla dolu olan kutsal topraklarımız oluyor.

Yükselen burç ve 1. ev, halkı temsil eder. Diğer ülke insanlarının bizi nasıl gördüğünü 1. eve yerleşen burç anlatır.
Türkiye'yi ziyaret eden turistlerin ilk söyledikleri şey, yemeklerin müthiş olması ve çok misafirperver oluşumuzdur. İkisi de yengeç burcunun özelliklerindendir. Hatta geçenlerde Bucketlist Family'nin İstanbul ve Kapadokya ziyaretlerini izliyordum. Karı koca ikisi de televizyon ve medya'nın Türkleri ve Türkiyeyi ne kadar yanlış yansıttığını ve bu ülkeyi ziyaret etmekten asla korkulmaması gerektiğinden bahsediyorlardı.
Gelip de kendi gözleriyle bu ülkeyi tanıyanların, tadı damağında kalıyor. Tuhaf bir yer burası, havası bile mistik. Belki de bu haritamızdaki büyük su üçgeninden kaynaklanıyordur. Duygu ve sezgiyle, atalardan kalan kutsal bir mirasla dolu çünkü bu topraklar.

Bu mistik havadan her ne kadar hepimiz etkilensek de, karanlık efendi Plüton'un etkisi altındayız. Çünkü kendisi 1. evimizde bulunuyor.
Plüton sembolik olarak yeniden doğma ve hayatta kalma mücadelesiyle ilişkilidir. Türkiye Cumhuriyetimiz canını çekinmeden vermiş olan, yaptığı fedakarlıklar ile insanın tüylerini ürperten kahramanlık hikayeleriyle dolu olan bir nesilin, büyük mücadeleler vererek küllerinden yeniden doğmuş bir millettin hikayesini anlatır.

Plüton ve yükselen yöneticisinin 12. evde bulunuyor olması, fetö gibi örgütlerin, pkk ve terörün, gizli saklı yürütülen düşmanlıkların olacağını gösterse de, yükselen derecesine yakın olan Plüton ile Sirius, kavuşumdalar.
Bu yıldız sıradan olanı kutsala dönüştürmekle alakalıdır. Ve işte tam da bu kavuşum, eşi benzeri olmayan bir milli mücadelenin zaferini tüm dünyaya kanıtlamamızda yardımcı olmuştur.
Türkiyenin haksızlıklara karşı olan sert tavrı ve fedakarca yardımları, bu ikilinin kavuşumu sayesinde bize sanki geçmişimizi hatırlatmak ister gibi, Osmanlı'nın sağladığı barışı çevreye yine getirmekle görevlendiriyorlar.
Tek dişi kalmış olan canavar Amerika dahi iyi biliyor, Türkiye o kadar kritik bir ülke ki, ne kendilerini yönetmelerine, ne de bir başkasının himayesi altına girmelerine asla izin verilmemelidir. Oyunlar, entrikalar, terörler ve örgütler bu korkunun yaratımıdır. Ne var ki Türklerin kanında olan bir özelliktir bu, tam bağımsızlık ve hürriyet.
Plüton'da sağolsun bizi karanlıklara maruz bıraktığı gibi onlarla nasıl başedilmesi gerektiğini de gayet güzel öğretiyor her birimize. Düştüğümüz gibi kalkmasını da biliyoruz bu yüzden.

Bir Akrep burcu ülkesi olmak ve Plüton'un enerjisini günlük yaşamda dahi bu kadar kuvvetli hissetmek, bu ülkeyi yaşanılması zor olan bir yer haline getiriyor. Ve çevremden burası yaşanılacak yer değil, ben yurtdışına yerleşicem söylemleri, hayatının 17 yılını yurtdışında geçirmiş biri olarak, beni üzüyor. Herkes kaçmanın peşinde, savaşıp başarmanın, kalkınmanın değil. Oysa bir milleti millet yapan halktır. Bu cennet vatanın kıymetini biz bileceğiz başkası değil. Biz kendimizi ilerleteceğiz, büyüyeceğiz, güçleneceğiz. Çünkü hiç kimse asla elimizden tutup bize yardımcı olmayacak. Bu verdiğimiz savaşta her zaman için yalnızdık ve yalnız olacağız.
Biz ise birlik içerisinde ilerlemektense, sen Atatürkçüsün, sen Osmanlıcacısın kavgasını sürdürüyoruz.
(Selman Kayabaşı'nın tarihi romanlarından birinde bu konu ne güzel ele alınmış. Sanırım adı Operasyondu. Herkesin okumasını tavsiye ederim. Tarihi bir roman da olsa, içi bize okullarda öğretilmeyen gerçek bilgilerle dolu çünkü.) Amerikan tarihiydi, fetöcülerin tayfasıydı derken, çocuklarımızın hiçbirine gerçek tarih öğretilmiyor. Kendi köklerini dahi tam olarak bilmeyen, yarış atı konumuna sokulmuş çocuklar mezun ediyoruz okullarımızdan. Eğitim sistemimiz düzene girene dek, bu açığı kendi ellerimizle kapatmak zorundayız. Birini sevdirirken, diğerini kötülemekten vazgeçmeliyiz. Çünkü Osmanlı da Biziz, Atatürk de Biziz ve biz bunlardan da çok öteyiz.

Kaan Sarıaydın verdiği konferanslarından birinde kendi anılarından birini paylaşmıştı. Bir gün Almanya'da ailesiyle dışarda yemek yerken yanlarına çok yaşlı bir Alman adam yaklaşmış. Size noldu böyle, siz kimlerin torunlarıydınız, savaştan sonra bir aşağılık kompleksine kapıldınız ve buraya köleler gibi çalışmaya geldiniz demiş. (Kendisi 1. Dünya savaşında Osmanlı cephesinde savaşmış biriymiş).
Tarih tekerrürden ibarettir ve aptallıkların bedelini kader daima çok ağır ödetir. Ayrımcılıktan ve kaçmaktan ziyade uyanmanın vakti geldi. Biz kendimizi cumhuriyetle, osmanlıyla oyalarken, araştırmacı yazarlar Çin'de Türk piramitleri keşfetti. Ortaya dev bir medeniyetin kökleri çıkacak diye ödleri patladı. Bölgeyi kapattılar, piramitleri toprakla gömdüler, uydudan bakıldığında tepecik görüntüsü versin diye, ve hiçbir araştırmacıyı bölgeye sokmuyorlar.
Kendi gerçek tarihimizi dahi yine başkalarından ögrenmek zorunda kalıyoruz. Elin amerikalısı 'Ey dünya halkı hepiniz Türksünüz' diye kitap yazarken, biz televizyonumuzu açıp saçma sapan şeyler izlemeyi tercih ediyoruz. Sonra da burası yaşanılacak bir yer değil diyoruz. İnsan yaşadığı yeri yaşanılacak hale daima kendi getirir bunu unutuyoruz.
Bir akrep ülkesi olmak kolay değil. Ama biz zaten hiçbir zaman için kolay yolu seçen bir ırk olmadık. Olamayız.

Yükselenimizi yöneten Ay, ikizler burcunun kritik olan son derecesinde, 12.evimizde bulunuyor ve sadece kendi çıkarlarını düşünen sahtekârlar ve ihmalkârlıklar yüzünden büyük kayıplar verdiğimizi gösteriyor. Halkı temsil eden Ay'ın, bu yüzden çok büyük acılar çekmiş olmasının sebebini anlamamızda yardımcı oluyor.
Köklerini kurutamadığımız ve mantarlar gibi yerden fışkıran gizli örgütlerin açtığı yaralardan ve sebep olduğu maddi manevi kayıplardan tutun, Ay tarafından temsil edilen kadınların çektiği işkencelere kadar hepsini 12. ev konularına bağlayabiliriz.
İkizler burcu ayrıca iletişimi temsil ettiği için, sesimizi istediğimiz gibi duyuramıyoruz. Yazıp çizdiklerimizden ötürü hapse girebiliyoruz. Fikirlerimizi özgürce ifade etmekte zorlanıyoruz. Bunun sonucunda da yanlış anlaşılabiliyoruz. Çünkü ikizler burcunun yönetici gezegeni olan Merkür, Satürn ile kavuşuyor.
Ne var ki terazi burcunda gerçekleşen bu kavuşumun olumlu bir yönü de mevcut. Çünkü terazi burcundaki bu ikili, dış ülkelerin baskıcı politikalarına karşı akıllıca karşı koyabileceğimizi de gösteriyor.

Güneş her haritada önemli olduğu gibi, Türkiyenin astrolojik haritasında da büyük öneme sahip. Zira akrep burcunda ve 5. evde bulunuyor.
Genç bir nüfusa sahip olabilmeye ne kadar önem ve özen gösterdiğimizi temsil ediyor. Her ne kadar Erdoğan'ın 3 çocuk politikası bazı çevreler tarafindan yanlış yollara saptırılmaya çalışılmış olsa da, aslında geleceğimiz uğruna ne kadar önemli bir konu olduğunu gösteriyor. Çünkü gençlerimiz yaşlı nüfusa sahip olan ve gelişimlerinde tıkanmak üzere olan diğer güçlere karşı, sahip olduğumuz en büyük güçlerimiz.

Geldiğimiz kökü temsil eden ev, 4. evdir ve burada pek sevmediği, terazi burcunda olan Mars'ımız bulunuyor.
Astrolojide Mars askerleri temsil eder. Bu da kökenimizde savaşçı bir toplum olduğumuza işaret eder.
Terazi diplomasi ve siyaset demektir ve Mars'ın burada konumlanıyor olması, geçmişimizde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasetin işleyişiyle iç içe girmiş olduğunu ve yapılan acı darbeleri gösterir.
Mars ve Plüton arasındaki kare açı, ülke huzurunun sağlanmasında yaşanılan sıkıntıları ve senelerce bitmek bilmeyen terörle olan zorlu mücadelemizi anlatır.

3. evimize yerleşen Neptün, komşu ülkelerimize karşı fedakarca davranma eğiliminde olduğumuza işaret ederken aynı zamanda da kandırılmamıza ve hayal kırıklığına uğramamıza sebep oluyor.
Etrafı düşmanlarla çevrili olan ve neredeyse tek bir dosta dahi sahip olmayan bir ülkeyiz. Oysa yardım ellerimizi kötü bir olay olduğunda hemen uzatmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Yunanlılarla bile o kadar ortak özelliklerimizin olmasına rağmen onlarda, bir Türkü kazıkladığında cennete girileceğine dair bir inancın var olması aslında insanı incitiyor.

Yükselenden baktığımızda 2. eve denk gelen Neptün ülke olarak maddi anlamda da bir belirsizlik havası içerisinde olduğumuzu gösteriyor. 5. evdeki Jüpiter'den gelen kare açıyla halkın spekülasyon içeren yatırımlarda veya girişimlerde yaşadığı yanılgı ve kayıplar belli oluyor.

Komşularımızla olan ilişkimiz şimdilik zorlayıcı ve güvenilmez gözükse de, 3. evinde ayrıca kuzey ay düğümü bulunan bir milletiz ve bu da kadersel anlamda komşularımızla ilgili bir misyon taşıdığımızı gösteriyor. Belki de bu çevremizde sağlamamız gereken huzuru anlatan bir konumdur.
Kuzey ay düğümünün bulunduğu burç başak burcu olduğu için, komşularımızla olan ilişkilerimize duygusal yaklaşmaktansa, mantıklı, planlı, analitik ve organize olmuş bir şekilde hareket etmemiz gerektiğini gösteriyor. Kaosa düşmeden akıllıca hareket etmenin öğrenilmesi gerekilen bir görev olduğuna işaret ediyor. Mağdur rolü oynamaktan vazgeçip, sorumluluk almamız gerekiyor.
Oysa balık burcunda bulunan güney ay düğümü mağdur ve kurban rolünü oynamayı pek bir sevdiğimizi gösteriyor.
Kendimizi yetersiz hissediyoruz, hatta tıpkı o yaşlı Alman askerinin de dediği gibi aşağılık kompleksine girmeyi tercih ediyoruz.
9. evde bulunan güney ay düğümümüz bizim bazı inanış ve görüşlere kendimizi fazla kaptırmamıza sebep oluyor. İnançlarla ilgili konularda fanatikleşme ve gereksiz yere yukarıda da anlatmış olduğum gibi bölünmelere meydan hazırlıyoruz. Osmanlı'yı da dışarıdan yıkamadılar, içten başardılar. Türkiye'yi de dıştan yıkamayacaklar ama bizim bu özelliğimizden dolayı, içi karıştırarak amellerine ulaşıyorlar.
İnançlarımızın suistimal edilmesine izin vermemeliyiz. Kendimizi batılılardan daha üstün veya daha aşağılık görmekten de vazgeçmeliyiz.
İslam o kadar yüce bir din ki, bilim değil ama ilimdi bize altınçağ dönemini yaşatan, Avrupa ortaçağında cehennemini yaşarken. Endülüs kütüphanesinden sadece iki kitap kaldı ve onlar atomu parçaladı. Bütün ilim bugünümüze ulaşsaydı şu an kim bilir nerede olurduk.
Oysa İslam o kadar korkunç ameller için kullanılıyor ki, insanın tüyleri ürperiyor.
Haritamızdaki bu konumumuz en çok dikkat etmemiz gereken yer. Kendimizi buraya kaptırır, yobazlaşırsak herşeyi kaybedebiliriz.

Astrolojik haritamızdaki 10. evimizde balık burcunda Uranüs bulunuyor. Ülkenin idari konularını ve idarecileri temsil eden bu ev balık burcu ve Uranüs'ün temsil ettiği bilinememezlik sayesinde bizi ne yapacakları asla belli olmayan toplum konumuna sokuyor, ki bunun çok büyük avantajlarını görüyoruz. CIA'in her ülke için yapılmış olan planları Uranüs sayesinde bizde pek işe yarayamıyor. Bu özelliğimizden dolayı bize sinir oluyor olsalar gerek. İşgal edilen topraklar halkın birleşmesiyle geri alınıyor, nerden çıktığı belli olmayan liderler bütün oyunları bozuyor, planlanmış darbeler son anda başarısız oluyor vs.
Balık burcunun sembolü dahi bir sağa bir sola doğru yüzen iki balığı gösterir. Uranüs ise şimsek hızındaki olayları temsil eder. Hangi yöne doğru yüzmemiz gerektiğini bilemeyişimiz ve aniden verdiğimiz kararlar, planlı programlı hareket etmeyi seven batılı kardeşlerimizi bir hayli çileden çıkarıyor.
Onları çileden çıkarırken bizi de sürekli erken seçimlere ve sıkça el değiştiren hükümetleri deneyimlemeye davet ediyor. Tam herşey güzel giderken bir ani siyasi gerginlik her birimizin hayatında fırtınalar estiriyor.

Atatürk'ün cumhuriyeti ilan ederken ki haritasında Uranüs'ün tepe noktasında bulunuyor oluşu kaderimizi belirlemiş. Sanki ilahi bir güç bu gökyüzünü seçtiği için Cumhuriyetimiz 29 Ekim'de kurulmuş.
Kazandıklarından emin olan batılı zihniyetin, halkın gücünü arkasına alarak şok etmeyi başarmış bir adamın ve halkının devriminin haritası bu.
Aslında istersek herşeyi başarabileceğimizin en güzel kanıtı. Çünkü sadece öngörülemez olanın karşısında insan çaresizliğe düşer.

Yazımı son olarak küçük bir fıkrayla kapatmak istiyorum. Ben bunu ilk defa Ramazan Kurtoğlu'ndan duymuştum.

Bir gün bir cihan savaşı çıkmış ve ülkeler birbirine girmişler. Cebrail koştur koştur Allah'ın katına çıkmış ve Almanya, Rusya, İngiltere hepsi savaşıyorlar demiş. Allah, bırak savaşsınlar, diye cevap vermiş. Sonra savaşa Yunanistan da girmiş. Cebrail yine Allah'ın katına çıkıp haber vermiş. Bırak savaşsınlar, demiş. Sonra savaşa Türkiye de katılmış. Cebrail hemen haber verip, ama Türkler de savaşa girdiler, demiş. Bu sefer yüce Yaratıcı, onlar işini bilirler ama bensiz yapamazlar, demiş.

Bizi güçlü kılan her daim imanımız olmuştur ve her daim de imanımız olacaktır inşAllah. Bu cennet vatanın kıymetini bilmemiz ve onu hak ettiği yere çıkartmamız dileğimle..

You Might Also Like

7 yorum

  1. Çok güzel bir analiz olmuş.Sondaki fıkra da gerçekten tam bizlik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim 🤗 Fıkra benim de en sevdiklerimden.

      Sil
  2. Ülkemiz için yapmış olduğunuz tesbitlerin altına imza atmamak elde değil. Ne var ki;devletimizin kilit kademelerinde bulunan şahsiyetlerin bu tür bir ilimden haberdar olup olmadığı beni düşündürüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devletin başındakilerin asıl gücü halktır. Atatürk 10.evindeki Ay'ından dolayı bunu çok iyi biliyor ve ben halkım olmadan bir hiçim diyordu.
      Bu yüzden devletten beklemektense halk olarak bizim herşeyin farkında olmamız daha önemli.
      Ayrıca dünyadaki birçok devlet gizli ilimlerden faydalanır. Bizim bu konuda geride kaldığımızı sanmıyorum. :)

      Sil
  3. Gecenin bu saatinde Türkiye için bir sürü doğum haritası değerlendirmesi okudum. En çok senin değerlendirmeni ve yorumlarını beğendim. İnsallah ulkemiz için her şey güzel olur.Sevgiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. ⚘
      Bu ülke tek vatanımız, değerimiz, en kıymetlimiz. Zorluklarıyla birlikte sevmeliyiz.

      Sil
  4. Merhaba, atatürk'un dogum bilgilerine sahip misiniz acaba? Ozellikle kendisinin mars burcunu cok merak ediyorum.

    YanıtlaSil

Türkiye'nin astroloji haritası


Bu yazıyı 10 Kasım'a yetiştirmek isterdim ama maalesef vakti bulamadım. Kısmet bir gün ertesineymiş.

Nasıl her birimizin kendine has bir haritası ve kaderi varsa, milletlerin ve ülkelerin de kendilerine has haritaları ve kaderleri vardır.
Atatürk 29 Ekim 1923'te saat 20.30'da Cumhuriyeti ilan ettiğinde, Gökyüzü Cihan İmparatorunun torunlarının yeni kaderini yazmakla meşguldü. Ve ortaya işte böyle bir harita çıktı..


Haritadan da görülebileceği üzere yükseleni yengeç burcu olan bir milletiz.
Cennet vatan kavramımız, kuvvetli aile bağlarımız, sıcakkanlılığımız, duygusal yapımız ve güçlü köklerimiz, yengeç burcunun anaçlığından kaynaklanıyor. İşte bu yüzden diğer dillerdeki Baba vatan (Fatherland) kavramı bizde Anavatan oluyor. Anadolumuz Analarla dolu olan kutsal topraklarımız oluyor.

Yükselen burç ve 1. ev, halkı temsil eder. Diğer ülke insanlarının bizi nasıl gördüğünü 1. eve yerleşen burç anlatır.
Türkiye'yi ziyaret eden turistlerin ilk söyledikleri şey, yemeklerin müthiş olması ve çok misafirperver oluşumuzdur. İkisi de yengeç burcunun özelliklerindendir. Hatta geçenlerde Bucketlist Family'nin İstanbul ve Kapadokya ziyaretlerini izliyordum. Karı koca ikisi de televizyon ve medya'nın Türkleri ve Türkiyeyi ne kadar yanlış yansıttığını ve bu ülkeyi ziyaret etmekten asla korkulmaması gerektiğinden bahsediyorlardı.
Gelip de kendi gözleriyle bu ülkeyi tanıyanların, tadı damağında kalıyor. Tuhaf bir yer burası, havası bile mistik. Belki de bu haritamızdaki büyük su üçgeninden kaynaklanıyordur. Duygu ve sezgiyle, atalardan kalan kutsal bir mirasla dolu çünkü bu topraklar.

Bu mistik havadan her ne kadar hepimiz etkilensek de, karanlık efendi Plüton'un etkisi altındayız. Çünkü kendisi 1. evimizde bulunuyor.
Plüton sembolik olarak yeniden doğma ve hayatta kalma mücadelesiyle ilişkilidir. Türkiye Cumhuriyetimiz canını çekinmeden vermiş olan, yaptığı fedakarlıklar ile insanın tüylerini ürperten kahramanlık hikayeleriyle dolu olan bir nesilin, büyük mücadeleler vererek küllerinden yeniden doğmuş bir millettin hikayesini anlatır.

Plüton ve yükselen yöneticisinin 12. evde bulunuyor olması, fetö gibi örgütlerin, pkk ve terörün, gizli saklı yürütülen düşmanlıkların olacağını gösterse de, yükselen derecesine yakın olan Plüton ile Sirius, kavuşumdalar.
Bu yıldız sıradan olanı kutsala dönüştürmekle alakalıdır. Ve işte tam da bu kavuşum, eşi benzeri olmayan bir milli mücadelenin zaferini tüm dünyaya kanıtlamamızda yardımcı olmuştur.
Türkiyenin haksızlıklara karşı olan sert tavrı ve fedakarca yardımları, bu ikilinin kavuşumu sayesinde bize sanki geçmişimizi hatırlatmak ister gibi, Osmanlı'nın sağladığı barışı çevreye yine getirmekle görevlendiriyorlar.
Tek dişi kalmış olan canavar Amerika dahi iyi biliyor, Türkiye o kadar kritik bir ülke ki, ne kendilerini yönetmelerine, ne de bir başkasının himayesi altına girmelerine asla izin verilmemelidir. Oyunlar, entrikalar, terörler ve örgütler bu korkunun yaratımıdır. Ne var ki Türklerin kanında olan bir özelliktir bu, tam bağımsızlık ve hürriyet.
Plüton'da sağolsun bizi karanlıklara maruz bıraktığı gibi onlarla nasıl başedilmesi gerektiğini de gayet güzel öğretiyor her birimize. Düştüğümüz gibi kalkmasını da biliyoruz bu yüzden.

Bir Akrep burcu ülkesi olmak ve Plüton'un enerjisini günlük yaşamda dahi bu kadar kuvvetli hissetmek, bu ülkeyi yaşanılması zor olan bir yer haline getiriyor. Ve çevremden burası yaşanılacak yer değil, ben yurtdışına yerleşicem söylemleri, hayatının 17 yılını yurtdışında geçirmiş biri olarak, beni üzüyor. Herkes kaçmanın peşinde, savaşıp başarmanın, kalkınmanın değil. Oysa bir milleti millet yapan halktır. Bu cennet vatanın kıymetini biz bileceğiz başkası değil. Biz kendimizi ilerleteceğiz, büyüyeceğiz, güçleneceğiz. Çünkü hiç kimse asla elimizden tutup bize yardımcı olmayacak. Bu verdiğimiz savaşta her zaman için yalnızdık ve yalnız olacağız.
Biz ise birlik içerisinde ilerlemektense, sen Atatürkçüsün, sen Osmanlıcacısın kavgasını sürdürüyoruz.
(Selman Kayabaşı'nın tarihi romanlarından birinde bu konu ne güzel ele alınmış. Sanırım adı Operasyondu. Herkesin okumasını tavsiye ederim. Tarihi bir roman da olsa, içi bize okullarda öğretilmeyen gerçek bilgilerle dolu çünkü.) Amerikan tarihiydi, fetöcülerin tayfasıydı derken, çocuklarımızın hiçbirine gerçek tarih öğretilmiyor. Kendi köklerini dahi tam olarak bilmeyen, yarış atı konumuna sokulmuş çocuklar mezun ediyoruz okullarımızdan. Eğitim sistemimiz düzene girene dek, bu açığı kendi ellerimizle kapatmak zorundayız. Birini sevdirirken, diğerini kötülemekten vazgeçmeliyiz. Çünkü Osmanlı da Biziz, Atatürk de Biziz ve biz bunlardan da çok öteyiz.

Kaan Sarıaydın verdiği konferanslarından birinde kendi anılarından birini paylaşmıştı. Bir gün Almanya'da ailesiyle dışarda yemek yerken yanlarına çok yaşlı bir Alman adam yaklaşmış. Size noldu böyle, siz kimlerin torunlarıydınız, savaştan sonra bir aşağılık kompleksine kapıldınız ve buraya köleler gibi çalışmaya geldiniz demiş. (Kendisi 1. Dünya savaşında Osmanlı cephesinde savaşmış biriymiş).
Tarih tekerrürden ibarettir ve aptallıkların bedelini kader daima çok ağır ödetir. Ayrımcılıktan ve kaçmaktan ziyade uyanmanın vakti geldi. Biz kendimizi cumhuriyetle, osmanlıyla oyalarken, araştırmacı yazarlar Çin'de Türk piramitleri keşfetti. Ortaya dev bir medeniyetin kökleri çıkacak diye ödleri patladı. Bölgeyi kapattılar, piramitleri toprakla gömdüler, uydudan bakıldığında tepecik görüntüsü versin diye, ve hiçbir araştırmacıyı bölgeye sokmuyorlar.
Kendi gerçek tarihimizi dahi yine başkalarından ögrenmek zorunda kalıyoruz. Elin amerikalısı 'Ey dünya halkı hepiniz Türksünüz' diye kitap yazarken, biz televizyonumuzu açıp saçma sapan şeyler izlemeyi tercih ediyoruz. Sonra da burası yaşanılacak bir yer değil diyoruz. İnsan yaşadığı yeri yaşanılacak hale daima kendi getirir bunu unutuyoruz.
Bir akrep ülkesi olmak kolay değil. Ama biz zaten hiçbir zaman için kolay yolu seçen bir ırk olmadık. Olamayız.

Yükselenimizi yöneten Ay, ikizler burcunun kritik olan son derecesinde, 12.evimizde bulunuyor ve sadece kendi çıkarlarını düşünen sahtekârlar ve ihmalkârlıklar yüzünden büyük kayıplar verdiğimizi gösteriyor. Halkı temsil eden Ay'ın, bu yüzden çok büyük acılar çekmiş olmasının sebebini anlamamızda yardımcı oluyor.
Köklerini kurutamadığımız ve mantarlar gibi yerden fışkıran gizli örgütlerin açtığı yaralardan ve sebep olduğu maddi manevi kayıplardan tutun, Ay tarafından temsil edilen kadınların çektiği işkencelere kadar hepsini 12. ev konularına bağlayabiliriz.
İkizler burcu ayrıca iletişimi temsil ettiği için, sesimizi istediğimiz gibi duyuramıyoruz. Yazıp çizdiklerimizden ötürü hapse girebiliyoruz. Fikirlerimizi özgürce ifade etmekte zorlanıyoruz. Bunun sonucunda da yanlış anlaşılabiliyoruz. Çünkü ikizler burcunun yönetici gezegeni olan Merkür, Satürn ile kavuşuyor.
Ne var ki terazi burcunda gerçekleşen bu kavuşumun olumlu bir yönü de mevcut. Çünkü terazi burcundaki bu ikili, dış ülkelerin baskıcı politikalarına karşı akıllıca karşı koyabileceğimizi de gösteriyor.

Güneş her haritada önemli olduğu gibi, Türkiyenin astrolojik haritasında da büyük öneme sahip. Zira akrep burcunda ve 5. evde bulunuyor.
Genç bir nüfusa sahip olabilmeye ne kadar önem ve özen gösterdiğimizi temsil ediyor. Her ne kadar Erdoğan'ın 3 çocuk politikası bazı çevreler tarafindan yanlış yollara saptırılmaya çalışılmış olsa da, aslında geleceğimiz uğruna ne kadar önemli bir konu olduğunu gösteriyor. Çünkü gençlerimiz yaşlı nüfusa sahip olan ve gelişimlerinde tıkanmak üzere olan diğer güçlere karşı, sahip olduğumuz en büyük güçlerimiz.

Geldiğimiz kökü temsil eden ev, 4. evdir ve burada pek sevmediği, terazi burcunda olan Mars'ımız bulunuyor.
Astrolojide Mars askerleri temsil eder. Bu da kökenimizde savaşçı bir toplum olduğumuza işaret eder.
Terazi diplomasi ve siyaset demektir ve Mars'ın burada konumlanıyor olması, geçmişimizde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasetin işleyişiyle iç içe girmiş olduğunu ve yapılan acı darbeleri gösterir.
Mars ve Plüton arasındaki kare açı, ülke huzurunun sağlanmasında yaşanılan sıkıntıları ve senelerce bitmek bilmeyen terörle olan zorlu mücadelemizi anlatır.

3. evimize yerleşen Neptün, komşu ülkelerimize karşı fedakarca davranma eğiliminde olduğumuza işaret ederken aynı zamanda da kandırılmamıza ve hayal kırıklığına uğramamıza sebep oluyor.
Etrafı düşmanlarla çevrili olan ve neredeyse tek bir dosta dahi sahip olmayan bir ülkeyiz. Oysa yardım ellerimizi kötü bir olay olduğunda hemen uzatmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Yunanlılarla bile o kadar ortak özelliklerimizin olmasına rağmen onlarda, bir Türkü kazıkladığında cennete girileceğine dair bir inancın var olması aslında insanı incitiyor.

Yükselenden baktığımızda 2. eve denk gelen Neptün ülke olarak maddi anlamda da bir belirsizlik havası içerisinde olduğumuzu gösteriyor. 5. evdeki Jüpiter'den gelen kare açıyla halkın spekülasyon içeren yatırımlarda veya girişimlerde yaşadığı yanılgı ve kayıplar belli oluyor.

Komşularımızla olan ilişkimiz şimdilik zorlayıcı ve güvenilmez gözükse de, 3. evinde ayrıca kuzey ay düğümü bulunan bir milletiz ve bu da kadersel anlamda komşularımızla ilgili bir misyon taşıdığımızı gösteriyor. Belki de bu çevremizde sağlamamız gereken huzuru anlatan bir konumdur.
Kuzey ay düğümünün bulunduğu burç başak burcu olduğu için, komşularımızla olan ilişkilerimize duygusal yaklaşmaktansa, mantıklı, planlı, analitik ve organize olmuş bir şekilde hareket etmemiz gerektiğini gösteriyor. Kaosa düşmeden akıllıca hareket etmenin öğrenilmesi gerekilen bir görev olduğuna işaret ediyor. Mağdur rolü oynamaktan vazgeçip, sorumluluk almamız gerekiyor.
Oysa balık burcunda bulunan güney ay düğümü mağdur ve kurban rolünü oynamayı pek bir sevdiğimizi gösteriyor.
Kendimizi yetersiz hissediyoruz, hatta tıpkı o yaşlı Alman askerinin de dediği gibi aşağılık kompleksine girmeyi tercih ediyoruz.
9. evde bulunan güney ay düğümümüz bizim bazı inanış ve görüşlere kendimizi fazla kaptırmamıza sebep oluyor. İnançlarla ilgili konularda fanatikleşme ve gereksiz yere yukarıda da anlatmış olduğum gibi bölünmelere meydan hazırlıyoruz. Osmanlı'yı da dışarıdan yıkamadılar, içten başardılar. Türkiye'yi de dıştan yıkamayacaklar ama bizim bu özelliğimizden dolayı, içi karıştırarak amellerine ulaşıyorlar.
İnançlarımızın suistimal edilmesine izin vermemeliyiz. Kendimizi batılılardan daha üstün veya daha aşağılık görmekten de vazgeçmeliyiz.
İslam o kadar yüce bir din ki, bilim değil ama ilimdi bize altınçağ dönemini yaşatan, Avrupa ortaçağında cehennemini yaşarken. Endülüs kütüphanesinden sadece iki kitap kaldı ve onlar atomu parçaladı. Bütün ilim bugünümüze ulaşsaydı şu an kim bilir nerede olurduk.
Oysa İslam o kadar korkunç ameller için kullanılıyor ki, insanın tüyleri ürperiyor.
Haritamızdaki bu konumumuz en çok dikkat etmemiz gereken yer. Kendimizi buraya kaptırır, yobazlaşırsak herşeyi kaybedebiliriz.

Astrolojik haritamızdaki 10. evimizde balık burcunda Uranüs bulunuyor. Ülkenin idari konularını ve idarecileri temsil eden bu ev balık burcu ve Uranüs'ün temsil ettiği bilinememezlik sayesinde bizi ne yapacakları asla belli olmayan toplum konumuna sokuyor, ki bunun çok büyük avantajlarını görüyoruz. CIA'in her ülke için yapılmış olan planları Uranüs sayesinde bizde pek işe yarayamıyor. Bu özelliğimizden dolayı bize sinir oluyor olsalar gerek. İşgal edilen topraklar halkın birleşmesiyle geri alınıyor, nerden çıktığı belli olmayan liderler bütün oyunları bozuyor, planlanmış darbeler son anda başarısız oluyor vs.
Balık burcunun sembolü dahi bir sağa bir sola doğru yüzen iki balığı gösterir. Uranüs ise şimsek hızındaki olayları temsil eder. Hangi yöne doğru yüzmemiz gerektiğini bilemeyişimiz ve aniden verdiğimiz kararlar, planlı programlı hareket etmeyi seven batılı kardeşlerimizi bir hayli çileden çıkarıyor.
Onları çileden çıkarırken bizi de sürekli erken seçimlere ve sıkça el değiştiren hükümetleri deneyimlemeye davet ediyor. Tam herşey güzel giderken bir ani siyasi gerginlik her birimizin hayatında fırtınalar estiriyor.

Atatürk'ün cumhuriyeti ilan ederken ki haritasında Uranüs'ün tepe noktasında bulunuyor oluşu kaderimizi belirlemiş. Sanki ilahi bir güç bu gökyüzünü seçtiği için Cumhuriyetimiz 29 Ekim'de kurulmuş.
Kazandıklarından emin olan batılı zihniyetin, halkın gücünü arkasına alarak şok etmeyi başarmış bir adamın ve halkının devriminin haritası bu.
Aslında istersek herşeyi başarabileceğimizin en güzel kanıtı. Çünkü sadece öngörülemez olanın karşısında insan çaresizliğe düşer.

Yazımı son olarak küçük bir fıkrayla kapatmak istiyorum. Ben bunu ilk defa Ramazan Kurtoğlu'ndan duymuştum.

Bir gün bir cihan savaşı çıkmış ve ülkeler birbirine girmişler. Cebrail koştur koştur Allah'ın katına çıkmış ve Almanya, Rusya, İngiltere hepsi savaşıyorlar demiş. Allah, bırak savaşsınlar, diye cevap vermiş. Sonra savaşa Yunanistan da girmiş. Cebrail yine Allah'ın katına çıkıp haber vermiş. Bırak savaşsınlar, demiş. Sonra savaşa Türkiye de katılmış. Cebrail hemen haber verip, ama Türkler de savaşa girdiler, demiş. Bu sefer yüce Yaratıcı, onlar işini bilirler ama bensiz yapamazlar, demiş.

Bizi güçlü kılan her daim imanımız olmuştur ve her daim de imanımız olacaktır inşAllah. Bu cennet vatanın kıymetini bilmemiz ve onu hak ettiği yere çıkartmamız dileğimle..