ÖLÜM & ÖTESİ 2 | 7 KAT GÖK & MATRİX
Ocak 26, 2023
Ekim ayında ilk doğduğum andan beri yanımdan hiç ayrılmamış olan babannemi kaybettim. Ailenin en büyük çınarıydı kraliçem ve artık diğer boyutlardan bana rehberlik eden atam oldu.
Onun ölümü ve Jüpiter'in 8. evimdeki seyahati ölüm ve ötesi konusunda derin araştırmalarda kendimi bulmama yol açtı.
Kitaplığımda babamın doğduğum yıl aldığı ve 30 senedir beni bekleyen mor renkli bir kitap vardı. Ruhum en sonunda onu okumaya karar verdi ve çevirdiğim her sayfayla okuduklarıma inanamadım. İlk defa bir kitabı bitir bitirmez tekrardan başlama isteği oluştu içimde çünkü okuduklarımın en az yarısından fazlasını idrak edemediğimin bilincindeyim.
Bahsetmiş olduğum kitap Gottfried von Purucker adlı bir araştırmacı yazara ait. Türkçesi olduğunu pek sanmıyorum. Ben almancadan okudum ama merak etmeyin anladığım kadarını burada sizin için özet geçeceğim.
Daha önce ölüm ve ötesi adlı bir yazı yazmış ve öldüğümü gördüğüm bir rüyamdan bahsetmiştim. O rüyada cenetten tekrardan dünya boyutuna gönderilirken Hz. İnsan diye birinin arkasından bağırmamı ve hissettiğim acıyı bir türlü unutamayıp Hz. İnsanın kim olduğuna kafayı takmıştım. İşte bahsetmiş olduğum bu mor kitapta bu varlığın kim olduğunu öğrendim. Benmişim!
İngilizcede 'soul' sözcüğü vardır ve türkçeye gönül, ruh ya da can olarak çevrilir ama aslında bu tanımların hiçbiri gerçek manada ne olduğunu açıklamaz. Ruh olarak tanımladığımız şey astral bedenimizdir. Bedende fiziksel ölüm gerçekleştiğinde toprak altındaki beden gübreye dönüşerek toprağa karışır ve oradan da börtü böceğe, çiçeğe karışarak, arıya şifa olarak tekamül sürecini devam ettirir. Aslında şu güzel evrende mutlak ölüm ve yok oluş hiçbir şekilde yoktur. Sadece bir dönüşüm vardır. İşte biz fiziksel bedenimizin doğa anaya dönüşmesine ölüm deriz.
Bu aşamadan sonra ruhumuz olan astral bedenimiz yukarı yükselerek 7 kat göğü yani 7 gezegeni dolaşmaya başlar. Ruhumuz her kat gökte kendi benlikleriyle birleşir, yüzleşir ve bunları katman katman kendinden soyar. Tüm bu sürece kabir azabı denmektedir. Bazı ruhlar için bu gerçekten acı çekici olabilir ama genellikle bu süreç aslında çok eğitici ve olgunlaştırıcı, hoşumuza giden bir süreçtir çünkü ilk defa uzun zamandır özgür olduğumuzu hissederiz.
7. kat göğe ulaşan ruh sırat köprüsünden geçtikten sonra tekrardan 7 kat gökten aşağa inerek her gezegende bırakmış olduğu öze doğru geri çağrılır. Son durak olan Ay'da dünyaya reenkarne olmak üzere hazırlanarak bir önceki yaşamlarının astral kıyafetini tekrardan üzerine geçirir ve dünyaya doğar.
Bize bunlar uzun zamanlarmış gibi gözükse de, Aleksandar İmsiragic ölüm ve orgazm anının aynı anda yaşandığını aktarır. Yani zaman algınız size oyun oynamasın. Uzayda zaman çok daha farklı işler ve her şey döngüseldir. Zaman geçmişten geleceğe doğru akmaz. An'dan an'a akar bu yüzden zam'an dediğimiz şey aslında sadece bir an'dır. Bu yüzden son nefesimizle babamızın orgazm nefesi aynı an'dır.
Konumuza geri dönersek. Kitapta Ay'ın en büyük görevinin bizi tekrardan dünya boyutundaki matrixin içine sokmak olduğunu anlıyoruz. Bu, ruhlar tekamül süreçlerini tamamlayana dek devam edeceği için yazar, Ay'ın yavaş yavaş dünyadan uzaklaştığını ve en sonunda görünmez olacağından da bahsetmiş. Bu bilimsel olarak gerçek mi henüz araştırma imkanı bulamadım ama bazı bilim adamları Ay'ın dünyanın bir uydusu olduğunu ve eskiden dünyaya çok yakın olduğunu söylemekteler. Belki bu Ay'ın neden artık uzaklaştığını açıklayabilir. Yani artan nüfusumuzun sonlarına gelmek üzereyiz. Ay'ın uzaklaşmasıyla dünyaya doğmak için bekleyenlerin sayısında da bir azalma olacaktır.
Beni kitapta asıl etkileyen şey yazarın, gerçek özümüzün yani Allah'ın ruhumdan üfledim dediği parçanın (ingilizcede soul olarak geçen) sadece ölüm anından kısa bir süre önce dünya boyutundaki bedenini ziyaret etmesiydi. Yani rüyamda kendini Hz. İnsan olarak tanıtan yüksek benliğim aslında hiçbir zaman için cenneti terk etmemişti. Hiçbirimizin gerçek özü, yüksek benliği cenneti terk etmedi. Dini literatürde koruyucu melek olarak bahsedilen varlıklar da cenette kalan Hz. İnsan halimzden başkası değil. Yani bu dünya boyutunda kendimize rehberlik eden kendi yüksek benliğimiz. Cennette ebediyete kadar var olan parçamız.
Ruhumuzun ölüm ve orgazm arası 7 kat gökteki seyahati boyunca adeta kıyafet misali benliklerinden kendini soyması ve tekrardan giymesi astrolojik haritalarımızın matematiğini oluşturan ana şeydir. Yani bu 7 kat gök yolculuğu kaderimizi oluşturduğu gibi kaderimizde oynayacağımız olgunluk mertebelerini de belirler. Bu yüzden ruh her gök katında aynı gezegen enerjilerine bürünür. Yani her reenkarnasyonda haritamızın enerjileri aynı kalır. Konumlar değişiklik gösterebilir ama kişinin kaderi yine aynıdır. Mesela Aleksandar İmsiragic en son kirabında haritalar üzerindeki araştırmalarından Çarlık Rusya'sını yıkan Vladimir Lenin ile tekrardan Rusya'yı eski kudretine taşımaya çalışan Vladimir Putin'in aynı kişi olduğundan bahseder. Kitaptan bu örneği vermek istedim çünkü az çok bu iki karakteri de tarih sayfalarından biliyoruz.
Tıpkı bu örnekteki gibi biz de belki tarih sahnesindeki ünlü kişilerden olsak çok kolaylıkla şu anki hayatımızın geçmişten nasıl etki aldığını görebilirdik. Mesela kendimden örnek verirsem hipnoz sırasında kendimi ortaçağ'da cadı olarak yakılanlardan biri olarak görmüştüm. Ne gariptir ki, annemin halası Emine ben doğmadan yıllar önce 4-5 yaşlarında yanarak ölmüş. Bu örnekteki verdiğim iki kişi de farklı an'larda yaşamı deneyimlemiş olan benim. Haritasında ateş elementinde büyük üçgeni olan biri olarak güvenimin beni cayır cayır yakmasına izin vermişim. Burada iki hayat boyunca genç yaşta öldüğü için kendini en sonunda buz yangınına teslim etmiş ve katılaştığı için 29. derece Satürn konumuyla doğan biri var.
7 kuşak atalarımızın hikayelerini maalesef tam olarak bilmiyoruz ama eğer bilseydik atalarımızın hikayelerinde kendi yaşamlarımızı görürdük. Çünkü çoğunlukla tekrardan aynı aileye enkarne oluyoruz. Her yaşamda benzer zorluklarla karşılaşıyoruz ama yine de her yaşamımızda farklı şeyler deneyimliyoruz çünkü özgür irademizi daha farklı kullanıyoruz. Bu da paralel evrenleri yani paralel gerçeklikleri oluşturmamıza neden oluyor.
Bu çok uçuk olacak ama zaten bu yazıda bahsettiğim her şey çok uçuk kaçık oldu :) Yukarıda anlattığım özgür irade olayına örnek olsun diye yine kendimden örnek veriyorum. Hipnoz altında beni yakan adamla bu yaşamımda tekrardan sevgili olduğumu düşünün. Ruhum aynı senaryoyu yaşıyor. Tek fark artık ortaçağ'da değiliz ve daha farklı bir bilinçle yaşıyoruz. Yine de ikimizin ilişkisinde o zamanın yansımalarını çok net görebiliyorum. Kliselere girdiğinde ortama hissettiği bağı ve otoritenin himayesinde olma isteğini.. tüm bunlar geçmişin izleri ve ruhu hala bu izlerin etkisinde. Aynı iz benim de ruhumda güvensizlik korkusu olarak yaşamaya devam ediyor. Bilinçaltımda her an aldatılıp, ihanete uğrayabilecekmişim korkusu var. Şimdi bu yaşamımda ruhum bu korkusuyla yüzleşecek. Ya zamanı büküp bu kişiyle karmasını yakmayı yani sevginin korkusuna galip gelmesini seçecek ya da zamanı bükemeyip, tekrardan geçmişin ihanetini bu sefer 21.yüzyıl koşullarında deneyimleyecek.
Bu 7 kuşak atalarımızın ektiklerinden neden etkilendiğimizi de özetlemekte ve Kuran'daki başkalarının günahlarından sorumlu olmadığımızın nedenini de açıklamakta. Şahsen bu iki tezat konu aklımda karmaşaya yol açıyordu. Madem başkalarının günahlarından sorumlu değilsek neden atalarımızın günahları bizi etkiliyor sorusuna bir türlü cevap bulamıyordum ama bu kitapta buldum. Atalarımız bizzat biziz bu yüzden atalarımızın günahları bize ait ve bu dünyaya bu günahlardan kendimizi arındırabilmek için gelip gidiyoruz. Ta ki cennette bizi bekleyen Hz. İnsanla bir olana dek.
Ermiş insanların, ariflerin astroloji haritalarını okumak ve kehanetleri tutturmak çok zordur çünkü bu kişiler zamanı büke büke artık kader planlarını yani gezegen enerjilerini en yüksek mertebede tezahür ederler. İşte hepimizin en büyük görevi bu mertebeye ulaşabilmek çünkü ondan önce bu matrix'ten kurtulmanın başka bir yolu yok. Yani öldükten sonra tünelin sonundaki Ay'ın ışığına karşı koymak pek de kolay değil.
Bu arada tıpkı benim gibi özellikle Neptün retroda doğanlar için geçmişin kapıları aralık bırakılır. Eğer natal haritanızda Neptün gerilemekteyse siz de benim gibi çeşitli teknikler kullanarak geçmiş yaşamlarınızla bu yaşamınız arasında bağ kurarak özgür iradenizi çok daha etkili bir şekilde kullanıp kaderinizi değiştirebilir daha doğrusu kendinizi karmadan bağımsızlaştırabilirsiniz.
Tek bir yazıda hem ölümü, hem reenkarnasyonu hem de kaderin ne olduğunu ve nasıl şekil aldığını çok basit bir şekilde anlatmaya çalıştım. Biliyorum kimileriniz için bu çok uçuk bir yazı olmuş olabilir ama ben burada sadece bilgimin zekatını veriyorum. İnanmak veya inanmamak sizin bilgeliğinize kalmış..
0 yorum