- Şubat 28, 2023
- 0 Comments
- Şubat 24, 2023
- 0 Comments




- Şubat 24, 2023
- 0 Comments




- Şubat 24, 2023
- 0 Comments
- Şubat 18, 2023
- 0 Comments
- Şubat 03, 2023
- 0 Comments
7 MART 2023 - 14 ŞUBAT 2026 | Satürn balık burcunda
YARATILIŞ HİKAYEMİZ 1 | YILANOĞULLARI ANUNNAKİLER
Son yıllarda kendimi karanlığın ışığından geri çekip sadece güzel ve iyi olan konulara adamıştım. Enerjimin çoğunu otacılık derslerine veriyor ve tıbbi bitkileri araştırıyordum. Ama özellikle son iki sene içerisinde yaşadıklarımız sanki beni tekrardan şeytanla aynı masaya oturttu gibi hissediyorum. Aslında sadece ben değil tüm insanlık belki de varoluşun en önemli ve en karanlık sınavını vermek üzere. Yani hepimiz şeytanla aynı masaya oturmuş vaziyetteyiz ve en büyük tekamül sınavımızı vermekteyiz. Bu sınavı geçenler Rudolf Steiner'ın bahsettiği yeni Jüpiter'e yani 5. boyuta geçecek ve çok güzel şeyler yaşayacaklar. Bu sınavı veremeyenler ise bir yapay zekanın içerisine hapsedilip, dev bir cehennem hapsinde yanarak sönecekler.
Etrafımızda olup bitenleri daha iyi anlayabilmemiz ve şeytanın bu son sınavını başarılı bir şekilde geçebilmemiz için birkaç yazıdan oluşan yeni bir seriye başlamak istiyorum. Bu yazı serisinde ana konumuz yaratılış hikayemiz olacak. Ama bu ilk yazım insanoğlunun yaratılış hikayesinden ziyade yılanoğullarının yaratılış hikayesiyle başlayacak. Bunun için gelin Elon Musk Mars'a çıkmadan biz yakın geçmişimizle başlayıp, derin geçmişe doğru bir zaman yolculuğuna çıkalım..
Naziler, Thule örgütü & Aldebaran
Tıpkı şimdi de yaşandığı gibi Uranüs 1930'lu yıllarda Boğa burcundan geçerken dünya üzerinde genler üzerinde bir takım tuhaf deneyler yapılıyordu. (Lebensborn çocuklarını araştırın) Bunları yapanlar Nazilerdi. Bu tuhaf grubun aynı zamanda tuhaf inançları da vardı. Saçları topuklarına kadar uzanan Vril kızlarıyla tuhaf ayinler gerçekleştirip, Aldebaran yıldızıyla iletişime geçiyor ve ufoların teknolojik olarak nasıl tasarlanmaları gerektiğine dair bilgiler ediniyorlardı. Yani kısacası bugünkü tüm uzay teknolojileri, yapay zekaya ait tüm bilgiler ve genetik üzerine olan deneyler 2. Dünya Savaşı sıralarında Thule örgütünün üyelerinin elinde biriktiriliyordu.
Peki bu Thule örgütünün ve üyeleri olan Nazilerin Aldebaran yıldızıyla ne alakaları vardı?
Nazilerin ezoterik karanlık geçmişleri hakkındaki bilgiler gizli tutulmaya çalışılsa da Adolf Hitler'in Ari ırkla ilgili büyük bir sapkın takıntısının olduğunu hepimiz biliyoruz. İşte bu Ari ırk ile Aldebaran yakından ilgililer. Çünkü Aldebaran Ari ırkın ilk anavatanı.
Nazi kaynaklarına göre kendileri (Ari ırk) ilk önce Aldebaranda var olmuşlar. Teknolojik olarak kendilerini o kadar çok geliştirmişler ki, diyalarını mahvetmişler. Yok olacaklarını anlayınca ufolarına atlayıp bu sefer de Marduk/Nibiru/Maldek vs gibi çeşitli isimlerle anılan başka bir gezegeni istila etmişler. Ama orayı da teknolojileriyle mahvedip kendilerine yeni bir gezegen aramaya başlamışlar. Bu sefer bizim komşu gezegen Mars'a yerleşmişler. Zamanla tabiki bu gezegenin de içine etmişler. Mars'ın da işe yaramayacağını anlayınca hayatta kalan son varlıklar ufolarına atlayıp bu sefer güzel Gaia yani dünyamıza gelmişler ve şu an senin benim yanımda yaşıyorlar.
Anunnakiler, yeni din & Elon Musk'un Mars takıntısı
Sümer tabletleri incelendiğinde Anunnakiler ve yarı tanrılar hakkında birçok tarihi kafa karıştırıcı bilgiye erişiriz. Kutsal kitaplarda düşmüş melekler konusuna da çokça atıf vardır. Mitolojilerde devlerden, titanlardan bahsedilir. Yani okulda öğrenmiş olmasak da, kutsal kitaplar ve tarihi kaynaklar Anunnakilerin yani yılanoğullarının bu geçmişini inkar etmez. Ama gel gelelim bu geçmiş insanoğlunun geçmişi değildir.
Madem bizim geçmişimiz değil o zaman bizi ne ilgilendiriyor diye düşünebiliriz. Ben de uzun zamandır böyle düşünüyor ve NASA'nın bizi bombardımana tuttuğu ufo açıklamalarını ve uzaylı tartışmalarını görmezden geliyordum. Ta ki olayın ciddiyetinin farkına varana dek.
Yazımın başında bahsetmiş olduğum Naziler var ya, onların içinden bir grup bilim adamı Nürnberg mahkemelerinde yargılanmadan hemen Amerika'ya kaçırılıp, üst pozisyonlara getirildiler. NASA'yı, çeşitli DNA çalışmaları yapan kuruluşları Naziler kurdu. Zamanla bunların alt dalları oluştu ve Elon Musk sahneye çıkarıldı. Ama Elon Musk sahneye çıkarılmadan önce Rockefeller'ın sponsorluğunu üstlendiği Secharia Sitchin ve Erich von Däniken gibi milyonlarca eser satmış insanların kitaplarıyla ve daha sonra uzaylı belgeselleriyle insanların beyinleri yıkanmaya başlandı. Bir yandan uzaylı hikayeleri hepimizin bilinçaltına yerleştirilirken çok önemli bir mesaj daha yerleştiriliyordu. Yuval Noah Harari'nin "hayvanlardan tanrılara - Sapiens" adlı kitabının reklamının ne kadar iyi yapıldığını hatırlayın. Bu kitabı herkesin elinde, kitapçıların en çok satanlar raflarında görmedik mi? Peki neydi bu kitabın konusu? Şempanze büyük baba ve maymun büyük annelerimizden türeyip, yüksek teknolojileri yaratıp, muazzam bir medeniyet haline dönüşümümüzü anlatıyordu. Vay be diyordu kitabı okuyanlar nerelerden ne kadar üst düzey bir hale geldik.
Özetle şu an bize "siz insanlar maymundan türediniz ama biz (Ari ırk) uzaylı atalarımız olan Anunnakilerin soyundanız" yalanı yutturuluyor. Yani insanlar aslında bir köle ırk. Anunnakilerin genetik manipülasyonları sayesinde maymun olmaktan kurtarılan bir ırk. Bize anlatılan hikaye bu ve bunu kabul ettirmek için Elon Musk mesih olarak seçilmiş vaziyette.
Kutsal kitapların bahsettiği insanoğlunun yaratılış hikayesini ellerinin tersleriyle ittirip, kendi marsiyen uzaylı dinlerini bize dayatabilecekleri o mükemmel anı bekliyor Elon Musk'un arkasındaki şahıslar. Bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorum ve bence onlar da tam olarak bilmiyorlar ama yola çıktılar. Bir salgın çıkaralım, insanları küçük bir virüs ile korkutalım ve veri toplayalım dediler. Küçük, görünmez bir virüs bile insanları bu kadar çok korkutup onları histeri içerisinde yaşadıkları bir transa sokuyorsa bir uzaylı saldırısında nasıl tepki verirler şeklinde küresel bir deneye tabi tutulduk. Sonuçta korku çok güçlü bir silahtır ve üzerimizde bu silahı kullanarak, asla kabul etmeyeceğimiz şeyleri daha hızlıca bize kabul ettirebileceklerini biliyorlardı. Bu yüzden UFO haberleri corona haberlerinin arasına sıkıştırılarak insanların bilinçaltlarına yerleştirildi. Tabiki bu deneyin bir de dev bir DNA boyutu vardı. Çünkü belki de Elon Musk Mars'a gittiğinde kendi atasına dair DNA örneklerinin insanlarla birebir olduğunun bilgisiyle geri dönecekti.
Çok açık ve net bir şekilde bir kere daha tekrarlıyorum. Dünyaya uzun zaman önce Anunnakilerin geldiğini ve maymunlar üzerinde bir takım DNA değişiklikleri yaparak hibrit bir ırkın oluşturulduğunun hikayesini bize kabul ettirecekler. Bu hibrit ırkın biz olduğumuzun yalanını yutturacaklar. Sonra da diyecekler ki, Anunnakiler söz verdikleri üzere tekrardan geliyorlar ve insanların DNA'sını değiştirip, süper insan ırkını yaratacaklar.
Hanginiz inandınız şimdi bu saçma hikayeye?
Durun bekleyin. Bir sonraki yazımda transhümanizm ve yapay zekayı ele aldığımda bize bu saçmalığı nasıl kabul ettireceklerini daha iyi anlayacaksınız.
Bu yazı serim uçuk kaçık bir seri olacak çünkü inanılmaz önemli bir bilinç sıçramasının eşiğindeyiz. Bütün galaktik ırkların gözleri bizim üzerimizde ve merakla Gaia'nın neye dönüşeceğini merak ediyorlar. Bu güzel cennet dünya yeni Jüpiter adıyla anılan ruhsal bir gezegene mi dönüşecek yoksa yılanoğulları galip gelerek diğer mahvolan gezegenler gibi yok mu olacak?
Gözümüzün önünde bu sıçramayı başaramayıp mahvolmuş olan çok değerli bir örnek var. Mars. Eski halinin dünyaya çok benzediği ve çok güzel bir yer olduğu anlatılır. İngo Swan vb psişiklerin aktardıklarından Mars'ın son zamanlarında yaşayan varlıkların ne kadar hüzünlü ve pişman olduklarını öğreniyoruz.
Elon Musk'ı Adem torunu olarak anlamak çok zor. Yaşamın var olduğu bir gezegeni yani dünyamızı kurtarmak yerine mahvolmuş bir gezegende yeni bir hayat kurma fikri şeytani. Ama damarlarında akan kan yüzünden dünya mahvolursa kaçabilecekleri yeni bir yere sahip olmaları şart. Aramızdaki Anunnaki kanına sahip olan marsiyenler yüzünden çok korkunç şeyler yaşayabiliriz. Sana bana benzeseler de, yılanoğullarının amaçlarını çok iyi okumalı ve Allah'ın ilahi çizgisinden asla ayrılmamalıyız. Yani bu insanların bize dayattıklarına artık bir dur demeliyiz. İçimizdeki Mehdi ışığını uyandırıp bilinç sıçramamızı yapmalıyız. Bize pazarlandığı gibi kıyamet zamanı ne Mehdi ne de Hz. İsa gelecek. Bizi devlet ve otorite de kurtarmayacak. Zaten bu marsiyenleri bizden nasıl ayırt edeceğiz diye soruyorsanız sizin üstünüzde olanlar onlar derdim. Yöneticiler, politikacılar, papa, DSÖ, dünya ekonomik forum.. şu son yıllarda bize köleliği dayatan tüm sistemlerin ardında yılanoğulları var. Armageddon savaşı çoktan başladı. Artık uyanma zamanı. Savaşma değil UYANMA ZAMANI! Çünkü uyandığımız anda barışı zaten biz kazanmış olacağız. Güzel Gaia kazanacak..
YARATILIŞ HİKAYEMİZ 3 | ATLANTİS'İN MİRASI & GÜNÜMÜZ
Atlantis, cinler & DNA deneyleri
Rudolf Steiner, Lusifer, Ahriman & deccal
Şeytani ayinler & kurban edilen bizler
YARATILIŞ HİKAYEMİZ 2 | İNSANOĞLU & TRANSHÜMANİZM
Gizli bir hazine idim, bilinmek istedim..
Belki de insanoğlunun ilk yaratılışının ardında bu cümlenin gizemi yatmaktadır. Büyük bir patlama meydana gelir. Yoktan, karanlıktan kocaman bir ışık var olur ve dev bir evren yaratılır. Galaksiler, yıldızlar, gezegenler oluşur. Elementler var olur ve varlıkları yaratır. Ateşten yılanoğulları meydana gelir. Topraktan ise Adem'in oğulları ve kızları yani insanoğulları..
Cennette yaşıyordur Adem ve çok mutludur. Güzeller güzeli Havva adında bir eşi vardır. Ama bir kural da vardır. Cenetteki o ağaca asla dokunulmayacak, onun meyvesi yenmeyecektir. Ama günlerden bir gün şeytan bir yılanın kılığına girerek Adem ve Havva'yı kandırır ve Adem o ağacın yasaklı meyvesini yer.
Yaklaşık olarak bütün semavi dinler insanoğlunun yaratılışını buna benzer anlatımlarla aktarır. Bu tabiki sembolik bir anlatımdır. Eski zamanlarda insanların kalp gözleri akıllarından daha fazla gelişmiş olduğu için etraflarında olup bitenleri sembolik hikayeler şeklinde anlar ve anlamlandırırdı. Kali yuga yani demir çağı döneminde bulunduğumuz için kalp gözlerimiz kapandı. Onun yerine elimizde sadece mantığımız ve zekamız kaldı. Bu yüzden bu sembolik anlatımları anlamıyor ve mantıklı olmadıkları için onlara olan inancımızı yitiriyoruz.
Oysa yaratılış hikayemizdeki yasaklı ağaç bir önceki yazımda bahsetmiş olduğum Anunnakilerin yasaklı soyunu anlatır. Ağacın meyvesi ise bu soydan doğan çocuktan başkası değildir. İşte hikayenin bu kısmında insanoğullarıyla yılanoğullarının yolları birleşir. Yani Adem şeytanla birlikte cennetten kovulur. Artık altın çağ sona ermiş ve demir çağ başlamıştır. Bu çağ boyunca insanoğulları ile yılanoğullarına birleşip barışacaksınız emri verilir. Ademoğlu bu emre sadık kalır ve kardeşini ayırmaz. Ama şeytanın emrinde devam eden yılanoğulları insanoğlunun hızına zaman içerisinde yetişmekte zorlanır.
Ademoğulları olan insanoğulları tekamülünde çok daha hızlı ilerliyordur. Oysa yılanoğulları onlardan çok daha zekidir. Ademoğulları ilahi varlıkların, meleklerin rehberliğinde ilerleyip, gelen peygamberlerin öğretilerini takip ederken, yılanoğulları Zülkarneyn'in çektiği seddin arkasındaki şeytani varlıkların rehberliğini seçerler. Bu iblisler onlara yeryüzünü mahvedecek, fitne, fesata yol açacak kara büyüyü yani teknolojik bilgileri ve paranın sırlarını verirler.
İnsanoğulları tüm bu süreç boyunca yılanoğullarının getirdiği teknolojik gelişmeleri saf bir niyetle kullanmaya başlar. Maddede iyice maddileşir. Ta ki o büyük tehdit gelene dek.
Transhümanizm & 4. Endüstri devrimi
Yılanoğullarının çok önemli bir dini var: Bilim! Bilimle teknolojik gelişmelere yol açıyor ve işlerine gelmeyen her şeyi bilim dışı ilan edip dışlıyorlar. Bilmemiz gereken bir diğer önemli şey de bu insanların bizim gibi düşünmedikleri. Bir önceki yazımda dediğim gibi neden bu dünyayı kullanmak, iyileştirmek varken Mars'ı ısıtmak için dünyanın kutuplarına nükleer bomba atalım? Bu mantıklı mı sizce. Sağlıklı düşünen bir insanın aklına böyle uçuk bir fikir gelemez bile. Anca Mars'ın savaş enerjisinden gelen şeytan soyu bunu diyebilir. Dikkatli olmak zorundayız çünkü bize dahi bir mesih olarak pazarlan Elon Musk gibi adamlar dini öğretilerin bizi uyardığı deccaliyet sistemini yayma amacıyla hareket ediyorlar. Bize cenneti cehennem, cehennemi cennet gibi tanıtıyorlar. 4. endüstri devrimi ve transhümanizm ile insan süper yaratık haline gelecek. Bundan daha güzel ne olabilir dimi. Düşünsenize parkinson, alzheimer, ALS ve kanser hastalarının hayatlarını neuralinklerle kurtarabileceğiz. Artık insanlar ölmek zorunda kalmayacak.
Rahim enerjisini yok etmek için bu grup elinden gelen her şeyi yapıyor. Nedeni ise çok basit. Allah'ın ruhundan üflediği parçayı yok etmenin tek yolu kadının doğurganlığını yok etmek. Çünkü sadece bir kadın bir ruha 9 ay boyunca yuva olabilmekte. Bu yüzden tamamen laboratuvar ortamında oluşacak yapay rahimler tasarlanmalı. Tabiki bu laboratuvarlarda oluşan robotumsu varlıkların bir ruhu olmayacak. Duyguları, empatileri, erdemleri ve ahlakları olmayacak ama dışarıya tüm bunlara sahiplermiş gibi davranacaklar. Yani yapay zekalar bizim duygusal zekamızı, iyi ve saf niyetimizi istedikleri gibi suiistimal edebilecekler. Ne kadar korkunç bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu siz düşünün. Ama bu bize çocuğunuzun göz rengini, saçını, boyunu ve huyunu siz belirleyin şeklinde tanıtılacak. Tüm bunlar piyasaya tabiki çok saf ve güzel niyetlerle sunulacak. Doğurganlığı azalan kadınlara yapay rahimler çocuk sahibi olmanın yeni bir yolu gibi pazarlanacak. Zaten tüp bebek olayına alıştırıldık, bize yapay rahimler tuhaf bile gelmeyecek. Düşünsenize senelerdir hamile kalmak istiyorsunuz ama bir türlü olmuyor. İşte bu yapay rahimlerle bunu mümkün kılacaklar. Bebeğinizin gri bir yaratık olduğunu siz çok sonradan öğreneceksiniz.
Bu arada bir parantez açıp dünyamızı istila etmek için son aşamaları tamamlayan bu gri yaratıkların kim olduklarını açıklamalıyım. Bu konuda birçok farklı görüş var ama özetle bu varlıkları yılanoğullarının gelecek versiyonu olarak düşünün. Yani transhümanizm yolunu seçen, DNA'sını değiştirdiği için de artık herhangi bir yaşam enerjisine sahip olmayan, boyutlar arası yaşayan bir ırk bu. (Belki de Atlantis deneylerinden arta kalanlar.) Dünya ile Ay arasında hapis yaşayan bu varlıkların tek istekleri yapmış oldukları bu hatayı geri çevirmek. Ama sanmayın ki, niyetleri iyi. Yılanoğullarına yıllardan beri onları bu hale getiren teknolojiyi öğretmeye çalışıyorlar. Amaçları insanoğullarının bedenlerine kavuşmak. Bunun için ruhsuz doğan bebek yaratıkların bedenlerine ihtiyaçları var. Yani DNA'sı onların varlıklarına ev sahipliği yapabilecek şekilde bozulmuş olan insan ırkına ihtiyaçları var. Şimdi neden RNA teknolojisiyle aşılandığımızı anlıyor musunuz?
Kuranda bahsi geçen Zülkarneyn işte tam da bu varlıklarla aramıza kıyamet zamanında yıkılacak olan bir set çekmişti. Yecüc ve mecüc olarak anılan bu varlıkların boyut kapıları İsviçre'deki CERN deneylerinde açıldı. Psişik yeteneklere sahip olanlar onları artık aramızda görebiliyorlar. Bu parazit varlıkların var olabilmesi için bizim transhümanist olmamız yani ruhumuzdan tamamen vazgeçmemiz gerekiyor. Bu yüzden imana ev sahipliği yapan geni bulup yok etme ve kendi ırklarını arttırma konusunda bu kadar ısrarcılar. Son yıllarda gündeme gelen Jeffrey Epstein'in sapıklıkları bile bu ari ırk projesinin bir parçası. Bize unutturulmuş olsa da, dünyadaki birçok aile saf kanlarını korudular. Yılanoğulları insanoğullarını asla kardeş olarak görmedi, göremedi çünkü her iki ırkın tekamül süreci birbirinden farklıydı. Günümüzde yaşadığımız tüm acılar işte bunun bir parçası.
Bu yazımın son bir bölümü daha var. O bölümde Atlantis dönemi yaşanılanlara ve starlinklerin tepemizde 8. küreyi nasıl yarattıklarına değiniyor olacağım. Çünkü Elon Musk'un starlinkleri resmen dünyamızı kuşatmış durumda. Daha geçen hafta İstanbul semalarında gözüktüler. Biz dünyada minik bir virüsçükle uğraşırken asıl büyük olay tepemizde oluyordu ama biz bunun farkına varamadık.
20 ŞUBAT 2023 | BALIK BURCUNDA YENİAY
Yeni bir yeniay döngüsüne girmek üzereyiz. Özellikle yakınlarını ve sahip olduğu her şeyi kaybedenleri yeni bir hayat bekliyor. Aramızdan ayrılanları da diğer boyutlarda yeni bir hayat bekliyor. Yaşananlar ne kadar acı da olsa hayat bir şekilde devam etmekte..
Bir önceki dolunay yazımda halının altına süpürüp, görmezden geldiğimiz şeylerle yüzleşmek zorunda kalacağız demiştim. Bu cümlemi kurarken deprem gerçeği aklıma gelmemişti ama çok önemli değişim dönemlerinden geçmekteyiz. Maalesef beton yığınlarına yatırım yapan bir ülke olarak halının altına süpürdüğümüz çok büyük yanlış kararlarımız vardı ve bunlarla çok acı bir şekilde yüzleştik. Dilerim yaşanan onca acılar akıllanmamıza neden olur ve bir deprem ülkesi olduğumuzu idrak ederek betona değil, güvenli yuvalara yatırım yapmaya başlarız.
Astrolojiyle ilgilenenler böyle acı bir olayı neyin tetiklemiş olabileceğini merak edebilir. Önemli zamanlardan geçmekteyiz dedim ya, bunu aslında büyük gezegenlerin burç değişimlerine gebe olduğumuz için dedim. Ölümün kralı ve yeraltının tanrısı olarak bilinen Plüton şu an Oğlak burcunun 29. derecesinde bulunmakta. Bu anaretik derece daima kritik olarak benimsenmiş ve dikkatli olunması gerektiği söylenilmiştir. Köprüden önce son çıkıştır bu derece ve bize burcu terk etmeden önce almamız gereken son dersleri bazen çok ağır bir şekilde öğretir. Tıpkı 29. derece gibi 1. derece de çok önemlidir. Plüton ölümleri tetikler. Kova burcu ise insanlığı temsil eder. Plüton'un Kova burcuna geçişini daima bu depremle anıyor ve hatırlıyor olacağız. Çünkü bu deprem tüm insanlığı sarsan ama aynı zamanda birleştiren bir güç oldu. Kova aynı zamanda teknolojiyi de temsil etmekte. Bu depremin haarp teknolojisiyle bir alakası olup olmadığı çok tartışıldı çünkü bir gün öncesindeki Kâğıthane depremini hissedip, uğultuyu duyanlar bir gariplik sezinlemişti. Plüton'un Kova burcuna geçişiyle teknolojinin karanlık yüzüyle hepimiz tanışmak zorunda bırakılacağız. Yani anlayacağınız bu olaylar ve acılar 20 yıllık bir döngünün başlangıç acıları.
Depremin haricinde düşen göktaşı olaylarında ve UFO haberlerinde bir artış gözlemliyoruz. Bu bize gökyüzünün ne kadar önemli bir konu olacağını göstermekte. Bakalım bu kritik günler bir önemli olayı daha tetikleyecek mi..
Yeniay haritasına gelirsek. İnsan, onca acılar hala yaşanmaya devam ederken olumlu sözleri bulmakta zorlanıyor. Balık burcunun 1. derecesinde gerçekleşecek olan bu yeniay aynı zamanda bir süper ay. Yani Ay dünyaya olduğundan çok daha yakın seyretmekte. Bu da maalesef devam etmekte olan artçı ve harici depremleri tetiklemekte.
Balık burcu insanın maneviyatına etki eden bir enerjidir. Bu yüzden bu yeniay döngüsü bizi iç dünyamıza yöneltip, bir yandan yasımızı tutmamız için bize izin verirken, bir yandan da gökten yağan kozmik birlik enerjisini hissetmeye davet ediyor olacak. Acıların sarılması için semaya dualar yükselmeli. Ülkenin bu yıkımın altından kalkıp, güçlenebilmesi için fetih suresi okunmalı. Kalbinizden nasıl geliyorsa, sezgileriniz sizi nasıl yönlendiriyorsa.. Bu yazımı mübarek kandil günü kaleme alıyorum. Dilerim hem yeniay hem kandil günü semaya yükselen dualar nur olarak yeryüzüne yağar. Hastanelerde şifa bekleyenlere şifa, her şeyini yitirmiş olanlara yeni kapılar açar. Ve umarım kötü niyetli olan herkesin eli ayağa bağlanır.
Bu yeniay içimize çekilip, farkındalık kazanmamızı istiyor. Çünkü sadece idrak ve farkındalık bir değişimi tetikleyebilir ve sadece bir değişim bir daha bu kadar büyük bir acı yaşanmamasına neden olabilir. İşte bu değişimin kıvılcımı kalplerimizde yeniay gecesi atılacak. Sahip çıkın bu kıvılcıma çünkü sizi o kurtaracak.
5 ŞUBAT 2023 | ASLAN BURCUNDA DOLUNAY
Aslan burcundaki döngümüzü tamamlamak üzereyiz. Bundan 6 ay önce Aslan burcunun haritamızda bulunduğu alanla ilgili hir konuda yeni bir başlangıç yapmıştı ruhumuz. Gönlümüze yeni tohumlar ekmiştik. Şimdi bu tohumların yeşereceği 2 haftalık bir sürecin içerisine girmek üzereyiz.
Her dolunay bir tamama eriştir. Eğer hayatımızı farkındalıkla yaşarsak, ay döngüleri aracılığıyla nasıl ruhsal ve duygusal değişimlerden geçerek olgunlaştığımızı idrak edebiliriz.
Aslan burcundaki gök olayları daima içimizdeki çocuğa hitap eden etkilerdir. Bu yüzden böyle zamanlarda bazen çocuksu bir neşe veya meraka kavuşuruz ya da içimizdeki yaralı çocuğu şifalandırmak üzere yola koyuluruz.
Bu dolunay Uranüs'ün kare enerjisiyle etki edeceği için idrak etmekte zorlandığımız ya da bilerek uzun zamandır görmezden geldiğimiz içsel yaralarımızla bizi yüzleştirebilir. Hayat yolunda giderken içimizdeki ses bir şeylerin yolunda gitmediğini bize hatırlatabilir.
Dolunayın etki edeceği 2 haftalık süreç boyunca bu Uranüs'ün uyandırıcı sesine kulak verelim. Çünkü eğer vermezsek etkisini suratımıza tokat yemiş gibi hissedebiliriz. Pislikleri halının altına süpürmek yerine halıyı silkeleme zamanı geldi. Saklamak yerine açık etmeliyiz.
Aslan burcu cesurdur. Korkusuzdur. Yüreklidir.
Oysa kolektif olarak kendimizi güçsüz ve aciz hissettiğimiz bir döngüden geçiyoruz. Sanki şeytanla kumar masasına oturmuş ve kaybedeceğimizden eminmişiz gibi davranıyoruz.
Farkında mısınız? Bize ait olan gücü yitirdik. İşte bu yüzden bu dolunay hepimize bu içsel gücümüzü tekrardan hatırlatacak. Hatırlamak istemeyenlerimizi de bir hayli sarsacak.
Mış gibi yaşamak yerine tekrardan kalpten, hissederek yaşamayı hatırlatacak bize bu dolunay. Biliyorum kendinizle nasıl bağ kurmanız gerektiğini bile unuttunuz şu son senelerde yaşadıklarınız yüzünden ama bunu tekrardan başarmak zorundasınız.
Bunu başarabilmek için dolunayın etkisinde vakit bulduğunuz bir anda elinize bir kağıt ve kalem alın ve hiçbir şekilde düşünmeden, içinizden geldiği gibi ruhsal durumunuzu resmedin. Sonra dönün ve ruh halinizi o kağıttan okuyun.
Ben kocaman bir yuvarlağın içine Kova burcunun sembolüne benzer olan dalgaları çizdim. Dönüp baktığımda bunu mükemmelliği bölen parazitli frekanslara benzettim ve beynimi, ruhumu ne kadar kötü etkilediklerini fark ettim. Tuhaf bir saldırı altında olduğumuzu hassas olanlarımız hissediyorlar. Ne olduğunun farkında olmayanlarda zaten depresyon haplarıyla kendilerini sakinleştirmeye çalışıyorlar. Zülkarneyn'in çektiği sed yıkıldığından beri dünya aynı dünya değil. Bizler de aynı kişiler değiliz. Eski halimizi veya eski günlerin mutluluğunu aramak yerine yeni bir benlik yaratıp, yeni yarınların temellerini atmak zorundayız. Hatırlatın bunu kendinize ve toparlanın.
Bu dolunay değişim uğruna size ihtiyaç duyduğunuz tüm içsel gücü veriyor olacak. Enerjisinden faydalanabilirseniz Uranüs'ün araladığı özgürlük kapısından yeni bir dünyaya geçebilirsiniz.