Karmik ilişkiler

  • Share

Yükselen burcumuz & alçalan burcumuz | Ben & Sen Dansı

  • Share

Da Vinci'nin 7 sırrı & benim sırlarım

  • Share

11 Mayıs 2017 | Akrep burcunda Dolunay

  • Share

Danışmanlık

  • Share

9 mayıs 2017 - 6 kasım 2018 | Transit ay düğümleri aslan - kova aksında

  • Share

Çakralar ve anlamları

  • Share

26 Nisan 2017 Boğa burcunda Yeniay

  • Share

Saçlarımız & Sırlarımız

  • Share

Aşk, tutku, sadakat & paylaşım | insan ilişkiden ne bekler?

  • Share

11 Nisan 2017 Terazi burcunda Dolunay

  • Share

6 Nisan - 25 Ağustos Satürn retrosu | İnancı geri kazanmak

  • Share

Karmik ilişkiler


Bazen hayatımıza öyle biri girer ki, biliriz bu insanı aslında yakından tanıdığımızı. Çünkü içimizdeki ses bize eski hikayeleri fısıldamaya başlamıştır bile. Hem bir tanıdık his vardır iki kişinin arasında hem de ödenmesini bekleyen bir borç. 

Astrolojik bakış açısıyla baktığımızda, sinastri haritaları bize bir ilişkinin karmik olup olmadığını söyleyebilirler. 
Bunun için karmik ilişkinin göstergelerini bilmemiz yeterlidir.  

1.) Kaderimiz & Ay düğümleri
Kuzey ay düğümü bu hayattaki var olma amacımızı gösterirken, güney ay düğümü geçmişten getirdiklerimizi gösterir. Dolayısıyla karşı tarafın kişisel gezegenlerinden biri bizim güney ay düğümümüzle kavuşuyorsa, geçmişten gelen bir bağdan söz edilebilinir. 

2.) Karmanın babası Satürn
Karmanın babası olarak bilinen Satürn karşı tarafın kişisel gezegenleriyle kavuşuyor, karşıt veya kare açıda bulunuyorsa, var olan karmik bir borçtan söz edebiliriz. 
Genellikle bir önceki yaşamda yerine getirilmemiş bir görev vardır ve tamamlanması için bu hayatta da karşımıza çıkarak bu fırsatı bize sunuyordur. 
Satürn'ün açı yaptığı gezegenin doğası bize bu ilişkinin nerelerde can yakmış olduğunu gösterir. Eğer bu Ay ise, duygulardır. Mars fiziksel şiddete işaret ederken, Merkür sözel şiddeti gösterebilir. Venüs aşk ve sevgi konularında açılmış bir yaraya işaret eder. Güneş ile bağlantılıysa, Satürn kişisi karşı tarafın potansiyelini ve büyümesini, özgüvenini engellemiş olabilir. 
Bu hayatta bu karmanın çözülmesi için, bir önceki hayatta acı çeken taraf, bu sefer acıyı çektiren taraf olabilir. Veya roller aynıdır ve zorlayan taraf yine aynı kişidir. Bu sefer ögrenilmesi gereken ders bu zorluluğa karşı koymak, karşı tarafa bu fırsatı vermemek olabilir. 

Satürn kısıtlamadır, korkudur ve karşı tarafın kişisel gezegenlerine açı yaptığında, kişiler ilişkinin ağırlığını hissederler. Ama bu ağırlık aynı zamanda partnerleri birbirine bağlayan kuvvetli bir bağdır. Eğer bu açı her iki taraftan da hissediliyor ise, çift birbirine karşı bir sorumluluğun olduğunu hissedecektir. 
Satürn'ün temsil ettiği olumsuz yönleri çift birlikte yenmeye istekli olursa, bu ilişki güven temeline sahip olan, uzun süreli bir ilişki olacaktır. Çünkü Satürn zorluk çektirse de, ödüllerini kalıcı verir. Sağlam bir ilişkinin temeli Satürn ile birebir bağlantılıdır. 

3.) Karanlıklar prensi Plüton
Karmik bir bağın varlığına işaret eden bir diğer gezegen Plüton'dur. 
Karşı tarafın kişisel gezegenleriyle kavuşan veya açıda olan Plüton, geçmişten kalma karanlık bir bağa işaret edebilir. Manipülatif davranışlarla karşı taraf bastırılmış, sindirilmiş ve kontrol edilmiş olabilir ve bu durum çözülemediği sürece bu hayatta da devam edecektir. 
Plüton, kişileri derinden etkileyebilme ve dönüştürme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle plütonik ilişkilerle başetmek hiçte kolay değildir. Kişi plütonik bir aşkı deneyimledikten sonra bir daha eski haline dönemeyecektir. Bu bazen iyi, bazen ise çok kötü olabilir. 

4.) Karabüyü & Lilith
Astrolojik yorumlarımda çok sık kullanmasam da, sinastri haritalarinda Lilith'in karşı tarafın kişisel gezegenlerine açı yapıp yapmadığına dikkat ederim. Çünkü Lilith bir gezegen olmasa da, temsilen Plüton'a benzer etkilere sebep olabilir. 
Lilith'in kişisel gezegenlere açıda bulunduğunu gördüğümüzde, genellikle kişilerin geçmişlerinde bir karabüyü durumunun var olabileceğini söyleyebiliriz. İki kişiyi birbirine bağlayan karanlık bir bağ vardır ve o bu hayatta kesinlikle çözülüp, af dilenmelidir. 

5.) 12. ev gezegenleri
Ve son olarak karşı tarafın kişisel gezegenleri kendi haritamızın 12. evine denk geliyorsa, geçmişten gelen karmik bir bağdan söz edebiliriz. 
12. ev son ev olmasıyla birlikte hem bir önceki yaşamdan kalanları hem de bilinçaltımızdaki gizli olanları temsil eder. Karşı tarafın gezegenleri 12. evimizi aktifleştirdiği anda, nereden geldiğine emin olamadığımız, tanıdık bir hisle karşılaşırız ve bu kişiye bir borcumuzun var olabileceğini hissederiz. 12. ev bağlantısı bizlere genellikle affedilme ve teslimiyeti kabullenme temalarını hatırlatır ve yaşatır. Eğer çift bunu başarabilirse, ilişkilerini daha üst bir boyuta taşıma fırsatına kavuşabilirler. 


Eğer sen de karmik bir ilişki içerisinde olduğunu düşünüyorsan ve nasıl davranman gerektiğini bilmiyorsan, benimle sağ taraftaki (veya sayfanın altında) iletişim formundan ulaşabilir ve danışmanlık alabilirsin. 

Yükselen burcumuz & alçalan burcumuz | Ben & Sen Dansı


Ben ve Sen dansı.. Yükselen burcumuz ile alçalan burcumuzun birbirini tamamlayışı..
Fizik derslerinde hepimize öğretildiği gibi, zıt kutupların birbirine çekici gelişi..

1. ev Ben'dir. 7. ev ise Sen.
1. ev bizi simgelediği için, 7. ev hayatımıza çektiğimiz insanları temsil eder. Kendi üzerimizde taşımadıklarımızı taşıyan birisini arar dururuz. Bu yüzden hem yükselen, hem güneş, hemde Ay burcumuzdan bakarak, 7. eve düşen burcun temsil ettiği özelliklere sahip olan insanlarla çevremizde pek bir karşılaşırız. Çünkü bizi en güzel onlar yansıtırlar. Kendimizi en güzel onlar aracılığıyla tanırız ve dengeleriz.

Mesela yükselen koçların en büyük ihtiyaçları, onları durgunlaştıran, bencilliklerinden ayıran ve bağlayan terazilerdir. Terazinin sahip olduğu dengeye ihtiyaç duyarlar. Anca bu şekilde kendilerini frenleyebilir, huzur ve dengeye kavuşurlar. Bir koç ne kadar başına buyruk da olsa, bir ilişkide olmaya, yani bir bağa sahip olmaya ihtiyaç duyar.

Yükselen boğalar yoğun duygulara, derin deneyimlere, bilinmedik gizemlere ve karmaşaya ihtiyaç duyarlar. Ve tüm bu isteklerinin her birini en güzel akrep burcunun enerjisinde bulurlar.
Rahatlığına, huzuruna ve güvenliğine fazla önem veren bir insanı, anca karmaşası ve gizemiyle bir akrep baştan çıkarabilir. Anca bir akrep bir boğanın hayatına aradığı gerçek derinliği ve heycanı getirebilir.

Yükselen ikizlerin ihtiyaç duydukları şey, derin ve anlamlı birlikteliklerdir, sohbetlerdir, arkadaşlıklar ve eğlencelerdir.
Bir ikizler hayattan nasıl zevk alması gerektiğini çok iyi bilir. Sosyaldir, sıcak kanlıdır, girişkendir ama çoğu zaman derinlikten yoksundur. Hayatı yaşar ama derinliğini bulamaz. Bu yüzden bir ikizlere yay burcunun enerjisi şifa gibi gelir. Bir yay ikizleri düşmek olduğu bunalımdan kurtarabilir. Hayatın gerçek anlamını onunla paylaşabilir. Derin sohbetler edebilir. Gerçek maceralara çıkabilir. Bir ikizler en güzel kendisini bir yay'ın aynasında görebilir.

Yükselen yengeçlerin en çok ihtiyaç duydukları şey bir baba figürüdür.
Duygusallığın içinde kaybolmaya meyilli olan hassas yengeçleri en güzel sert, otoriter ve olgun oğlaklar dengeleyebilir. Bir yengecin ihtiyaç duyduğu güveni ve sabitliği ona en iyi bir oğlak sağlayabilir. Bu yüzden yükselen yengeçler, ya babalarına benzer insanları çekerler hayatlarına ya da kendilerinden yaşça daha büyük olanları.

Yükselen aslanların en büyük ihtiyaçları değişim ve onları sürekli yenileyecek birileridir. Ve bunu en güzel kova insanları başarabilir. Bir kova öngörülemez hal ve hareketleriyle, tahtında oturmaya alışkın olan aslanlar için hep aradıkları heycan ve yenilik olacaktır. Bir aslan gerçek özbenliğini, kovanın farklılığını gözlemleyerek keşfedecektir. Onun sayesinde gerçek gücünü elde edecektir.

Yükselen başakların en büyük ihtiyacı, kendilerini hayatın akışına bırakmış balıkların rahatlığı ve teslimiyetidir. Bir başak gerçek şifasını bir balığın kalbinde bulabilir.
Aradığı huzuru bir balıkta bularak, kendisinin aşırı kuralcı ve herşeyin ayrıntısına dikkat eden, mükemmeliyetçi özelliklerini törpüleyebilir. Biraz da olsa hayatı gelişi güzel yaşamanın, bir şeyi kontrol etmek zorunda olmadan nefes almanın ne kadar güzel bir his olduğunu anlayabilir.

Yükselen terazilerin en büyük ihtiyacı zorluktur, rekabettir, tutku ve savaştır.
Bir terazi olarak insan ilişkileri ve hayatı o kadar dengeli ve güzeldir ki, bir koçun fırtınasına ihtiyaç duyar. Bu kurmuş olduğu dengeyi bozacak, hayatına renk katacak birini arar. Kendisini başkalarına fazla adayan bir terazi, karşısında bencil bir koçla karşılaşınca kendini fark eder ve özüne önem vermeye başlar. Tutku dolu bir koçla başetmek için, sahip olduğu güzel iletişim becerilerinin bir işe yaramayacağını görerek, savaşmaya başlar.

Yükselen akrepler en çok güvene ve huzura ihtiyaç duyarlar.
Akrep o kadar çok derinlerde yüzer, o kadar çok ölümle bir arada olur, o kadar çok gizeme sahip olur ki, bitsin bu çile, güven istiyorum ben diye haykırır içten içe. Ve onun bu derin sularıyla başetmeyi anca sabit ve güvenilir, huzuru kendi elleriyle inşa etmiş ve sağlam toprağa sahip olan bir boğa verebilir. Bir akrep gözleri kapalı şekilde güvenebileceği kişiyi, sadakati ile bilinen bir boğada bulabilir. Tüm kartlarıyla açık oynayan bir boğanın yanında tüm gizemlerden kurtulabilir.

Yükselen yayların en büyük ihtiyaçları neşeliliktir, rahatlıktır, basitliktir, hatta bazen sıradanlıktır.
Maceraya düşkün olan yayların eğlenceli ve neşeli bir hayatları olduğu düşünülebilir. Ama her gezgin ruhun dönmek isteyeceği, ait olduğunu bildiği bir yere ihtiyacı vardır. Bazen uzaklar fazla uzak gelir insana. Bazen felsefe de fazla derin gelir adama. Bu yüzden bir yay için en güzel denge ikizlerdir. Bir ikizler bir yay'ı uzak diyarların maceralarından koparıp, şehir hayatının maceralarına sürükleyebilir. Derin, anlamlı hayat felsefelerindense, günlük hayat bilgileriyle büyüleyebilir. Neşeyi küçük, sıradan şeylerde keşfettirebilir.

Yükselen oğlakların en büyük ihtiyacı bir anne figürüdür, sıcak bir ortam, duyguların hayat bulduğu bir yuvadır.
Bir oğlak aradığı gerçek sıcaklığa bir yengecin yuvasında kavuşabilir. Ancak bir yengeç onu iş hayatının yorgunluğundan kurtarabilir, evde huzur bulmasını sağlayabilir ve ancak bir yengeç soğuk, katılaşmış duyguları yumşatabilir, oğlak burcu enerjisini dönüştürebilir, dengeleyebilir. Bir oğlak derinlerde arzuladığı anne şefkatini bir yengecin kalbinde keşfedebilir.

Yükselen kovaların en büyük ihtiyacı gurur duyabilecekleri birinin hayatlarında olmasıdır.
Bir kova o kadar sıradışıdır ki, sıradan olan ama yinede kimseye benzemeyen birisini arar durur ve bunu en güzel aslan burcunun enerjisinde bulur.
Bir aslan bölgesine hakimdir, yönetmesini iyi bilir. Dolayısıyla nereye ait olduğunu bulmaya çalışan bir kovanın aradığı en güzel seçenektir. Sadece mantığı ile hareket etmeyi bilen bir kovaya, kalp ile adım atmanın güzelliğini en güzel bir aslan öğretebilir.

Ve son olarak yükselen balıkların en büyük ihtiyaçları, onları hayal dünyalarından kurtaracak ve ayaklarının sağlam bir şekilde yere basmasını sağlayacak biridir. Ve bunu en güzel bir başak başarabilir.
Bir başak kontrollü ve akıllı davranışlarıyla, stratejik düşünme tarzıyla, nehir akıntısına kapılmış gibi sürüklenen bir balığı o nehirden çıkarabilir, ıslanmış üstünü değiştirebilir, yaşamış olduğu şoku giderebilir ve sudan çıkmış balığı hayata döndürebilir.

Da Vinci'nin 7 sırrı & benim sırlarım

- Leonarda Da Vinci -
Ne ayak olduğu bir türlü çözülemeyen adam. Tablolarında ve çizimlerinde binbir türlü sır ve gizem. Mona Lisa'sı ayrı bir kafa karıştırıcı, son akşam yemeği ise belki de hala çözülmeyi bekleyen gizemlerle kaplı.

•••

Da Vinci'nin kendi, belli ki sırları pek bir severmiş ve rivayete göre 7 sırrı varmış. 

1. Sır: 
Gerçeği Ara
- Curiosita -
"Eğer Tanrını yani efendini arıyorsan, onu sadece bütün kalbin ve ruhunla ararsan bulursun." 
Sürünün peşine takılıp ölüme doğru koşarken yolculuğunun başında ben kimim? Ne için buradayım? sorularını sorabilmek ve cevaplarını bulma isteğinde olmak..

2. Sır: 
Sorumluluk Al
- Dimostrazione -
Bilgiyi deneyimlemek ve hatalardan ders çıkarmak. Yaptıklarının, düşündüklerinin, dugularının, niyetlerinin ve bedeninin sorumluluğunu üstlenmek. Düzgün yürüyen az düşer misali adımlarını iradeni kullanarak atmak. 

3. Sır: 
Farkındalığı Keskinleştir
- Sensazione -
An'ın farkında olmak. Kafa seslerinin konuşmasına sürekli izin veren birisi için sağlanması neredeyse imkansız olan bilinç halidir. Hele bir de o kişi, bizim gibi modern ve doğadan uzakta bir yaşam sürüyorsa..
Bir sorun kendinize zamanınızın ne kadarını geçmişi veya geleceği düşünerek geçiriyorsunuz? Bunu yaptığınızda ne kadar anı yaşamaya, yani gerçekten farkında olmaya zamanınız kalıyor?
Leonardo, 'Vücudun içinde oturan ruh, kişinin bu vücudun günlük evini nasıl kullandığını gözler. Eğer bu evde dirlik ve düzen yoksa ruh da vücudu dirlik ve düzenden yoksun bırakır,'  diyordu. Bu yüzden ruhunuzu besleyin, farkındalığınızı geliştirin. Doğaya ve sessizliğe dönün. 

4. Sır: 
Gölgeye Bağlan
- Sfumato -
"Nasıl yaşanacağını öğrendiğimi düşünürken, meğer nasıl ölüneceğini öğreniyormuşum."
Tuhaftır, ama insan aydınlığa anca karanlıktan sonra kavuşur. Güneş her gün karanlık geceden sonra doğar. Tüm alimler ölmeden önce ölün, demişlerdir. Çünkü insan kendisini anca gölge yanlarını keşfederek aşar. 

5. Sır: 
Denge Kur
- Arte/Scienza - 
Eril ile dişil, ying ile yang, sağ beyin ile sol beyin.. 
Leonardo'nun kişiliği, tıpkı eserlerinde de sanat ile bilimin birleşimi görülebildiği gibi, dengeden oluşmaktaydı. Dolayısıyla başarılı olmanın sırrı, kişinin içindeki eril ve dişil enerjilerin, sağ ile sol beynin dengeli bir şekilde kullanılmasındaydı. 

6. Sır: 
Bütünleşmeyi Besle
- Corporalita
Leonardo'nun anatomi, şifa ve sağlık konularında sahip olduğu bilgi birikimi, beden ile ruh arasındaki bütünleşmeye ne kadar önem verdiğini gösterir. Mikrokozmos nasılsa, Makrokozmos da öyledir. Atom nasılsa, evren de öyledir. Gökyüzü nasılsa, yeryüzü de öyledir. Bu nedenle insan vücudu nasılsa, kozmik vücut, yani ruh da öyledir. 

7. Sır: 
Sevgiyi Yaşa
- Connesione
Leonardo her şeyin birbirine bağlı olduğunu biliyordu. Yaratılan herşeyin birbiriyle ilişkili olduğunu ve evrenin tanrısal sevginin dışavurumu olduğu anlayışına sahipti. Bu yüzden sevgiyi dolu dolu ve doya doya yaşamaya özen gösteriyordu. 
________________________________

Çocukluğumdan beri en sevdiğim şeydi, bilinmeyenleri bilmek. 
İçimdeki küçük çocuk ve yazılmış olan kader beni büyüdükçe öyle yerlere yönlendirdi ki, sırlar kadim dostlarım oldular. Tıpkı bir mum ışığı gibi karanlığımı aydınlattılar, pusulam oldular. Ben kimim? sorusunun cevaplarına yaklaştırdılar. 

Başlığı 'Da Vinci'nin 7 sırrı & benim sırlarım' olarak attığıma bakmayın, çünkü bunlar aslında bana ait olan sırlar değiller. Sadece öğrendiğimde hayata olan bakış açımının değişmesine sebep olan kadim sırlar. Ezelden beridir sır denmiş, çünkü herkesin anlayamayacağı için bilinmemesi gerektiği savunulmuş, gizli tutulmuş.

Hayata olan bakış açımı değiştiren 1. sırla 'Hz. İsa'nın gizli öğretisi' adlı kitapta karşılaştım. Tam hatırlamamakla birlikte şuna benzer bir cümleydi: "Yaratan ile yaratılanın aynı ve birbirinden farksız oluşu." 
Bazen okuduğun çok basit ve önemsiz bir cümledir ama sana deryaları verir. Beyninde ani bir şimşek çakar, dönüp cümleyi bir kere daha okursun. "Yaratan ile yaratılanın aynı ve birbirinden farksız oluşu." 
Sen veya Ben illüzyonu. Aslında ne Sen'in ne de Ben'in var oluşu. Bunun sadece bir hayal oluşu. Aslında tek var olanın ve ebedi var olacak olanın Allah'ın kendisi oluşu. Geri kalan herşeyin yalan oluşu. 
Bu bana 'man o to' şarkısının sözlerini hatırlatıyor..

"Saadet zamanı:
Avluya doğru oturmuşuz, sen ve ben
Endamımız çift,
 suretimiz çift, ruhumuz
tek, sen ve ben
Bulandıran 
palavralardan azade,
gamsız bir keyif, sen ve ben
Sen ve ben, 
ne sen varsın, ne de ben
bir olmuşuz aşk elinden."

Bu hakikatin yanlış zamanda ortaya çıkmış olmasının en acı örneğini Hallacı Mansur'da görüyoruz. 

Sevmediğiniz, nefret ettiğiniz, düşman olduğunuzu zannettiğiniz kişilere bu pencereden bakmaya çalışın. 
O sevmediğiniz kişi Siz'siniz aslında. 
Çünkü sen ve ben diye birşey yok! Tek olan var, ve biz O Tek olanız. Yani aslında yokuz ama yinede varız. 
Bu gerçeği unuttuğumda kendime hep şu cümleyi hatırlatırım: 
"Gizli bir hazine idim, bilinmek istedim."

Biraz karmaşık bir açıklama oldu. 
Eğer anlayamadıysanız bilin ki daha anlamanın zamanı gelmemiş. 
Ama bir gün elbet gelecek.

☆☆☆

2. Sır, içimdeki şeytanla tanışmama vesile oldu ve şeytanı dışarıda aramaktansa, yenmek istiyorsam, içimde savaşmam gerektiğini öğrendim. 
Bahsettiğim Ego. 
1. sırrı idrak etmemizin önündeki en büyük engel. Ben bilinci, sahip olma isteği, kişilik ve karakter.

Hiç derinlemesine sessizleşmeyi denediniz mi? Hiç eğilipte kulağınızın içine fısıldayan şeytanın kendi kafa sesinizin olduğunu farkettiniz mi? 
Başkalarını kötüleyen, bazen ise sizi kendinize kötüleyen, kurbanmışsınız hissini veren, başkalarını küçük gören, sadece bencilce kendi isteklerini yerine getirenin kim olduğunu sordunuz mu kendinize? 
O Siz değilsiniz! 
Peki ya siz değilseniz, kim?

Eckart Tolle 'Şimdi'nin Gücü' adlı kitabında bu konuşanın kim olduğunu ve siz olmadığınızı anlatmış. Ben de kendi egomla ilk bu kitabı okurken karşılaştım ve kendi ellerimle inşa ettiğim duvarları bu kitapla yıkmak zorunda kaldım. 
Bu kadar çok büyülendiğim için çevremdeki herkese tavsiye ettim ama hayretler içerisinde benim aldığım çoşkuyu onların keşfedemediğini ve kitabı yarıda bıraktıklarını görünce, bir kere daha zamanın onlar için doğru olmadığını anladım. 

☆☆☆

3. sır, ego perdesini aralayabilmeyi başladıktan sonra ortaya çıkıyor ve 1. sırra bağlanıyor. 
Kişi kendisini boyut atlamış gibi hissediyor. Ruh yavaş yavaş zincir ve kelepçelerinden kurtuluyor, özgürleşiyor. Kişi, içinde bilinmedik ruhsal bir simya deneyimliyor. 

Sanki gözünün önündeki perdeler kalkmışcasına, kendini bir sahnede sana verilmiş olan rolü oynarken izlemeye başlıyorsun. Tıpkı bir tiyatro oyuncusu gibi. Gün geliyor gülüyorsun, gün geliyor ağlıyorsun, gün geliyor neşeleniyor veya hüzünleniyorsun, derin hazlar, büyük acılar deneyimliyorsun. 

Tıpkı Nietzsche'nin de dediği gibi..
... Öyle bir hayat yaşadım ki, cenneti de gördüm cehennemi de. 
Öyle bir aşk yaşadım ki, tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum.
Oynadım.. Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum, okudum anlamadım. ... 

Geceleri uykuya dalıp, küçük bir ölüm deneyimliyor ve rüyalar aleminde yolculuk yapmaya başlıyoruz. Hepimiz bu alemi rüya ve hayal ürünü olarak algılıyoruz, uyandığımızda ise gerçek hayata geri döndüğümüzü zannediyoruz. 
Peki ya eğer tam tersi ise?
Ya bizim gerçek olarak algıladığımız hayal, hayal olarak algıladığımız gerçek ise?

Eğer biz sadece bu gezegene belirli rolleri oynamak, belirli deneyimleri elde etmek üzere geliyorsak ve eğer tüm bunları biz kendi irademizle doğmadan önce seçiyorsak, ne bu şiddet ne bu celal? Ne bu korku, ne bu arzular? 

Sonbaharda yere düşerken sessiz ölüm danslarını yapan yaprakları hiç izlediniz mi? Nasıl büyüleyici bir teslimiyet ile ölüme kavuşuyorlar. Çok kısa bir süre sonra, bahar geldiğinde yeniden geleceklerinin bilinci ile.
İşte biz insanoğlu, çevremiz bize tüm kadim sırları fısıldarken, kendimizi bu hayat koşuşturmasına o kadar çok kaptırıyoruz ki, farkına dahi varmıyoruz. Bu oynadığımız sadece seçmiş olduğumuz bir rol. O gerçek değil. O biz değil. 
O halde ne bu hırs, ne bu karanlık, ne bu kötülük?
Eğer Öz aydınlıksa..
Karanlık hiç var olmadı demektir. 
Eğer karanlığı deneyimliyorsan, onu yaratan sensin demektir. 
Bu derin uykundan uyanmalısın anlamına gelir. 
Ve uyandığın anda bu gezegende yaşamını devam ettirmek zorunda dahi kalsan, bir daha eski sen olamayacaksın demektir. 
Ruhsal uyanış budur!
Teslimiyet bu dünyadaki en güzel deneyimin olur ve ilahi aşk gelir kapına dayanır, sadık yol arkadaşın olur. 
Sen var olmazsın artık, sadece O olur.
_______________

Tüm bu kadim sırları biliyor olman onları yaşayabildiğin anlamına gelmez. Tıpkı bu satırları yazan gibi. 
Bilmek kolay, yaşamak apayrı bir deneyimdir. 
Ama umarım bu gezegenden ayrılmadan önce hepimiz biraz da olsa, ne demek olduğunu deneyimleyebiliriz. Biraz da olsa, simyayı keşfeder ve kendimizi ilahi aşkın içinde kaybederiz. 
Ölmeden önce ölür, tıpkı Mevlana gibi ölüm günümüzü düğün günümüz gibi hissederiz.

11 Mayıs 2017 | Akrep burcunda Dolunay

Her yeniay ve her dolunay, zamanın geçmişten geleceğe doğru akmaktansa, zamanın döngüsel olduğunun hikayesini fısıldar kulaklarımıza..
Yeniay zamanı atılan yeni adımlar, dolunay zamanı biçilen tohumlara dönüşür ve her dolunay tamamlanışa kavuşan olaylar, kendisini bir sonraki yeniay için yeni fırsatlara hamile bırakırlar.
Bu yüzden bu dolunay hem Ekim 2016'da ekilmiş tohumların hasatı olacak bizim için hemde Nisan 2017'den beri gelenlerin.
____________________________

Hazırlayın kendinizi bu dolunayla birlikte iyice derinlere inmeye. Varsa eğer sırları keşfetmeye. Kendi karanlık benliğinizle buluşmaya, büyülenmeye ve dönüşmeye..
Çünkü yoğun enerjisiyle bizi kökten etkileyeceğe benziyor kendisi.

Ay akrep burcunda bulunduğunda hepimiz enerjisinden etkilenerek, normalden çok daha yoğun duygularla başetmek zorunda kalırız. Herşeyi uç noktalarda yaşamaya meyilli oluruz. Mantıklı hareket etmekten ziyade, vahşi iç güdülerimizi takip eder, tatmin etmeye çalışırız.
Uçurumların kenarlarında gezeriz, hayatı sadece ya siyah ya beyaz olarak algılarız.

Madem bu kadar çok derinlere ineceğiz o halde gelin birlikte bu yoğun dolunay enerjisini bize verilmiş olan irade gücümüzü kullanarak hayatımızdaki baskın karanlıklardan kurtulmak için kullanalım.

Birlikte küçük bir mum ışığı yakalım, gözlerimizi kapatalım ve içimizdeki cehenneme bir adım atalım.
Kimleri atıyoruz kalbimizde kazanlara, diri diri yakıyoruz?
Kimlere işkence çektiriyoruz, hangi masumları üzüyoruz?
Peki ya bize? Bize kimler acı çektiriyor, neden çektiriyor?
Gerçekten de zannettiğimiz kadar masum muyuz?

İçinizdeki cadıyı, şeytanı keşfedin. Ego'nun sizinle oynadığı oyunların farkına varın. Çünkü size acı çektiren tek şey Sizsiniz! Ve bunu değiştirmek de sadece sizin elinizde. Başkalarını suçlamaktan, kalbinizde zindanlara atıp, acı çektirmekten, nefret etmekten, kin beslemekten vazgeçin.
__________________

Dolunay ve Yeniay yazılarımda sürekli küçük bir mum ışığı yakmanızı, elinize bir kağıt ve kalem almanızı ve içinizdeki hissettiklerinizi o kağıda yazmanızı istiyorum.
Bunu yapmamdaki amacım, sizi içinize yönelterek, gerçeklerin farkına varmanızı, kurbanlık rolünden uyanmanızı ve gökyüzünden yeryüzüne yansıyan enerjilerden faydalanarak, kendi iradenizle etrafınızdaki olup bitenleri kontrol edebilmenizi sağlamak için.

Kaderden, kötülüklerden, kazalardan ve belalardan, tüm korkulardan kurtulun bu dolunay.
Çünkü her hayırda bir şer ve her şerde bir hayır vardır.
Bizim ise gözümüzde at gözlüklerimiz vardır.
Bu yüzden göremeyiz gerçekleri. Göremeyiz kötü gibi görünenin arkasındaki iyiyi.
O halde hayatın karanlık ve bilinmeyen tarafından korkmaya ne gerek var?
Teslim olun bu dolunay tüm karanlıklara ve izin verin sizi dönüştürmelerine.

☆☆☆

Akrep burcunda gerçekleşecek olan bu dolunay sanki 'bu kadar akrep enerjisi bana yetmez, biraz daha gizem istiyorum, biraz daha karanlık ve transformasyon' diye yalvarmış evrene. Ve o da kabul etmiş bu isteği ve izin vermiş cehennem prensi Plüton'un bu dolunayı desteklemesine.

 İşte bu yüzden bu güzel, şifalandırıcı dolunay enerjisini kullanalım ve bize cehennemi yaşatan tüm olumsuzluklardan kurtulmaya niyet edelim.
Bırakmak istediğimiz her türlü kötü alışkanlık ve bağımlılıklarımızı küçük bir kağıda yazalım, gönlümüzden semaya küçük bir dua seslendirelim ve yazdıklarımızı mum ateşiyle yakalım. Ateşin arındırıcı özelliğiyle karanlık cehenneme aydınlık armağan edelim.
Ama tabii bu işlemi gerçekleştirirken, evi yakmamaya özen gösterelim.
:)

Danışmanlık



Astroloji benim için küçük bir mum ışığı gibidir.
O karanlığımızı aydınlatır,
Bulamadığımız sorularımızın cevabıdır,
Bizi, bizden daha iyi tanıyan bir yol göstericidir.
Astroloji sayesinde kendimizi daha iyi tanırız.
Gerçek yeteneklerimizin, hayallerimizin farkına varırız.

Astroloji göklerin ilmini yeryüzüne indirir ve bu ilimden herkesin kolaylıkla faydalanabilmesi gerekir.

Eğer siz de kendinizi daha iyi tanımak ve hayatınıza bir anlam katmak istiyorsanız benimle iletişime geçebilirsiniz.

Size hangi konularda yardımcı olabilirim?

☆☆☆
___________________________________

Doğum Haritası Analizi

Sizce siz kendinizi yeteri kadar iyi tanıyor musunuz? Nasıl bir kişiliğe sahipsiniz? İnsanlar sizi nasıl tanıyorlar? Topluma karşı taktığınız maskeleriniz neler?
Başarı, mutluluk ve huzur insanın kendisini tanıyıp, doğru yolları seçmesiyle hayatına gelmektedir. O halde siz de burcunuzun ötesinde bilgi edinmek ister misiniz? Devamı için ..
___________________________________

Hayat amacım ne?

Bir çoğumuz hayatımız boyunca bizi mutlu etmeyen insanlarla birlikte oluruz, bize uygun olmayan mesleği yaparız, huzursuz bir yaşam yaşarız. Kısacası karanlıklarda gezinir, aydınlığı ararız. Sonra gün gelir, beden yaşlanır ve geriye dönüp ben niçin yaşadım diye kendimize sorarız.
Daha geç olmadan siz de niçin dünyada var olduğunuzu keşfetmek ister misiniz? Devamı için ...
___________________________________

Sevdiğim kişiyle nasıl uyuşuyorum?

Farkında olmadan, Eros'un okuna vurulduysanız, aşkın ateşine tutuldunuz demektir.
Hemen içinizde kelebekler uçuşmaya başlar. Sevdiğinizle birlikte geçecek bir ömrün hayalini kurarsınız.
Peki ne oldu da birbirinize bu kadar aşık olabildiniz? Sizi birbirine bağlayan, çekici gelen şey ne? İlişkinizin nasıl seyredeceğini, birlikte neler yaşayacağınızı öğrenmek ister misiniz?  Devamı için ...
___________________________________

Çocuğum & Ben - ona nasıl rehber olmalıyım?

Çocuklarımız, en güzel aynalarımızdır. Onları büyütürken biz de ister istemez onlarla birlikte büyürüz.
Onlar bizim en güzel yolculuğumuzdur. Bizi olgunlaştırır ve koşulsuz sevginin ne olduğunu deneyimlememizi sağlarlar. Peki onlar bizim için bu kadar çok şey yaparken, biz onlara nasıl bir rehber olmalıyız? Allah'ın size en güzel armağanı olan çocuğunuzun gerçek potansiyelini öğrenmek ve onu bu özellikleri doğrultusunda eğitmek ister misiniz? Devamı için ...
___________________________________

Astrokartografi ile dünyayı keşfetmek ister misin? 

Astrokartografi haritası, kendi kişisel haritamızın tüm dünya haritasına olan yansımasıdır.
Bunun sonucunda hangi ülkelerde bizi ne tür fırsatların beklediğini, dünyanın neresinde macera, mutluluk, aşk veya tehlike yaşayabileceğimizi, hangi ülkede okuyabileceğimizi, çalışabileceğimizi, yaşayabileceğimizi, hatta nerenin balayı için uygun olabileceğini öğrenebiliriz.
Siz de kalbinizi açıp, maceralar yaşamak için şu güzeller güzeli mavi gezegeni daha yakından keşfetmek ister misiniz? Devamı için..
___________________________________

Hangi meslek & kariyer benim için uygun?

Para herşey değildir desek de, onsuz yaşayamayacağımızın bilincindeyiz hepimiz. Peki ya parayla arkadaş olmanın bir yolu yok mudur?
İnsan doğru mesleği seçerek, sevdiği kariyer uğruna başarı basamaklarını tırmanarak, bolluk ve bereketi hayatına davet edebilir.
Parayla dost olmanın asıl sırrı kişinin sevdiği ve yetenekli olduğu işi yapmasıdır. Çünkü sevgi bolluk ve bereketi beraberinde getirir.
Siz de hangi meslek ve kariyere yatkın olduğunuzu öğrenmek ister misin? Devamı için ..
___________________________________

Beni bir yıl içerisinde neler bekliyor?

Astroloji haritalarımız sırlarla gizlidir.
Gökyüzündeki tüm olaylar haritalarımıza yansır ve Allah'ın yüce mimarlığını ortaya koyarlar.
Tutulmalar, retrolar ve transitler bizi kaderimize yaklaştırırlar.
Bir yıl öncesine kadar ufukta görünmeyen olaylar bir bakmışsınız artık çok yakındırlar.
Siz de bir yıl içerisinde sizi nelerin beklediğini, nelere dikkat etmeniz gerektiğini, en çok hangi alanda şanslı olduğunuzu ve çok daha fazlasını öğrenmek ister misiniz? Devamı için..
___________________________________

Tek Soru | Tek Cevap

Astroloji o kadar derin bir okyanustur ki, bir şeyi öğrendiğinizde başka bir şeyi merak edersiniz.
Venüs retrosu beni nasıl etkileyecek? Ay'ımın hangi gezegene açısı var? Jüpiter'in transiti hayatımın hangi alanında bana şans getirecek? vs. gibi aklınızdaki soru işaretlerine cevaplar bulabilmek için tek soru tek cevap danışmanlığımdan faydalanabilirsiniz.
Siz de aklınızı karıştıran, merak ettiğiniz ve bilmek istediğiniz sorunuzun cevabını öğrenmek ister misiniz? Devamı için ..
___________________________________

Geçmiş yaşam hikayem

Haritalarımız sadece geleceğimiz hakkında değil, geçmişimiz hakkında da bilgiyi içinde barındırırlar. Astrolog Aleksandar İmsiragic ölüm, orgazm ve ana rahmine düşüşün aynı anda yaşandığını söyler. Zaman algımız yüzünden bunu anlamakta zorluk çekiyoruz oysa 'zaman' bizim anladığımızdan çok daha farklıdır. Gerçek olan tek bir zaman vardır. O da an'dır. İşte geçmiş, gelecek ve şimdi bu tek an'da gizlidir ve astroloji bizi bu an'larda zaman yolculuğuna çıkarabilir. Siz de geçmiş yaşam hikayelerinizi hatırlamak ister misiniz? Devamı için..

___________________________________

Yaşam Koçluğu

Yolumu kaybettim, kendimi yalnız ve umutsuz hissediyorum ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum diyorsanız, 1 ay boyunca sürecek yaşam koçluğumdan faydalanabilirsiniz.
Size bu 1 aylık süreç içerisinde yıldızların rehberliğinde yardımcı olup, yol göstermeye çalışacağım.
Siz de önünüzdeki dönem için yıldızların eşliğinde yol almak ister misiniz? Devamı için ..
___________________________________

Danışmanlık Hakkında Önemli Bilgi

Önemli bir rahatsızlığım olduğu için danışmanlığımı sadece mail aracılığıyla gerçekleştirebiliyorum.
Yüzyüze danışmanlıklarda 1 saat boyunca neler aktarılıyorsa, ben de karşımdaki kişiyle konuşurmuşcasına yorumumu kaleme alıyorum. 
Sorularınızı bana önceden sormanızı yeğlerim ama sonradan da anlaşılmayan bir şey varsa, sorulara cevap veriyorum. 
 

9 mayıs 2017 - 6 kasım 2018 | Transit ay düğümleri aslan - kova aksında

Yukarıdan aşağıya doğru akan o kadar güzel ve büyüleyici bir matematik vardır ki, gökyüzünü izlerken beni kendine hayran bırakır.
Sanki küreler ve etrafındakiler Yüce olanın ilahi planını gerçekleştirmek için dans ediyor gibidirler. 

Gökkubbedeki en ufak hareket dahi yeryüzüne yansır ve daha önce kilitli olan kapılar bir bakmışsınız artık açıktır. 

Astrolojik olarak önemli bir olayla karşılaşmak üzereyiz çünkü Güneş ve Ay'ın yörüngelerinin kesişme noktaları olarak bilinen ve kaderimiz hakkında bize ipuçları veren, Ay düğümleri Başak-Balık aksından veda edip, Aslan-Kova aksına geçmek üzereler. 
Hem kişisel hem kitlesel olarak Aslan-Kova enerjilerini deneyimleyeceğiz bu 1.5 yıl boyunca. 
Kişisel hayatlarımızda her birimiz bu enerjiyi en çok Aslan ve Kova burçlarının denk düştüğü evler üzerinden deneyimleyecek. 
Kitlesel olarak ise Aslan enerjisini temsil eden planet Trump, bize bunu önümüzdeki dönem gayet güzel göstereceğe benziyor. 
______________________________

Yaklaşık 1.5 yıldır kaosa düzen getirmenin ne demek olduğunu bizlere ögretmeye çalıştılar Ay düğümleri. Varsa yaraların, illüzyonların bırakma zamanı diye fısıldadı Güney Ay Düğümü, bir diğer adıyla ketu bizlere.
Rahu ise, yani kuzey Ay Düğümü analitik düşünmeyi, organize etmeyi, uçuk kaçık fikirlere düzen getirmeyi, geçmişten kalma yaralara şifa merhemini sürmeyi öğretti bizlere. Ve şimdi bu sahneyi terk ederek bizi 2007-2009 yılları arasında yaşanılanları biraz da olsun hatırlatmak üzere yeni bir kapı açıyorlar. 
O dönemde yaşadıklarımız, önümüzdeki 1.5 yıl boyunca yaşayacaklarımıza bir mum ışığı tutabilir. Çünkü aslında temel atmıştık biz bu yıllar içerisinde ve şimdi o temelin sağlam olup olmadığını anlayacağız. 
Yükleri taşıyorsak o senelerden kalma, bırakacağız. 

Aslan - Kova aksı en basit anlamıyla ben ve biz aksıdır. Aslan bencildir, Kova ise insancıl. Her biri sabit bir burçtur, sağlam adım atar, geri dönmeyi sevmez, inatçıdır. Bu yüzden önümüzdeki 1.5 yıl boyunca bencillik ile bizcilik arasında inatla gidip geleceğiz. Hem tek başımıza karar verip, kendi irade gücümüzü keşfedeceğiz, hem de bir şekilde işimize yaramayan insanlardan, olaylardan, düşüncelerden ve mekanlardan vazgeçeceğiz. Ama tüm bunları yaparken sevdiklerimizin kalbini kırmadan ilerlemeliyiz. Ve bunu yapmakta biraz zorlanabiliriz çünkü sürekli kalbimiz ile aklımız arasında kalacağız. 

Mantığınla hareket etmeyi seven arkadaşlar önlerindeki 1.5 yıl boyunca kalplerinin sesini dinlemeyi öğrenecek. 
Şimdiye kadar hep grup anlayışıyla hareket edenler, kendi öz fakındalıklarını keşfedecek. 
Soğuk ve yabani olanlar, hayattan zevk almaya ve içlerindeki çocukla barışmaya çalışacaklar. 

En basit anlamıyla sürünün içinde hareket ederken, sürünün içindeki kendimize has olan rolü keşfedeceğiz ve biricik olduğumuzu kavrayacağız. Ama tüm bunları yaparken her zamanki gibi dengede kalmayı unutmamalıyız. Aslan burcunun ego, kibir, bencillik gibi özelliklerinden uzak durmalıyız. 

☆☆☆

9 mayıs günü elinize bir kağıt ve bir kalem alın ve sorun bakalım kalbinize..
• Kalbimin en çok arzuladığı şey ne?
• Kişisel isteklerim neler?
• Hayallerim neler, neler istiyorum kendim için?
Ve yazın tüm isteklerinizi. Farkına varın arzularınızın ve niyet edin.
 Küçük bir mum yakarak, Aslan burcunun elementi olan ateşi davet edin mekanınıza ve içinizden küçük bir dua seslendirin. Sonrada gönlünüzden o uçağı kaldırın ve semaya uçtuğunu hayal edin. 
Daha sonra ise kaderin sizin için 1.5 yıl boyunca açmayı planladığı kapıları gözlemleyin. 
:)

Çakralar ve anlamları

Çakra ismini hepimizin bir yerlerden duymuşluğu var. 
Kimimiz ne olduklarını anlayamamış, safsata olarak adlandırmakta.. Kimimiz ise, çağlar boyu hayatta kalmayı başarmış, kadim bir bilgi olarak kabul etmekte çakraları.
_________________

Peki ya çakralar nedir? 

Kadim bilgilere göre her birimizin bedeninde 7 adet çakra bulunmakta. Her bir çakra, resimde de görülebileceği gibi, farklı bir rengi temsil etmekte ve farklı anlamlara sahip. 
Çakraları en basit şekliyle anlatmak gerekirse, onların birer enerji merkezi olduklarını söyleyebiliriz. 
Enerjileri, sahip olduğumuz 5 duyumuzla algılayamadığımız için onları göremiyoruz ama 5 duyusu dışında yeteneklere sahip olanlar (ki aslında herkes sahiptir) çakraların enerjilerini hissedebiliyorlar. 

Çakralar enerji merkezleridir demiştik. Yani buralarda enerjiler depolanır. İnsanoğlu o kadar ilginç yeteneklere sahip olan bir varlıktır ki, düşünceleri aracılığıyla etrafında enerjiler yaratır. Herşey ve tüm evren enerjilerden ibaret olduğu için, yoğunlaşan enerjiler kendilerini gerçek dünyada tezahür ederler. Yani etrafımızı bizler yaratırız ve bunu genellikle ne yazık ki bilinçsizce yaparız. 

Mesela cinsellikle ilgili sorun yaşayanların bilinçaltlarında suçluluk duygusu vardır. Cinselliğin kötü bir şey olduğuna inanırlar ve bunu yinede yaptıkları için kendilerini suçlu hissederler. Suçluluk duygusu, ister kadın ister erkek olsun 2. çakra enerjisini bloke eder. Ve bunun sonucunda enerji o kadar çok birikir ki artık kendisini cinsel organları ilgilendiren bir hastalık olarak belli etmeye başlar. İçte olan bir şey artık dışarıya çıkmıştır ve başımıza bela olarak, beni şifalandır diye yalvarır. Ve bu şifayı hap şeklinde dışarıdan istemez. Dıştan yapılan tedavi hastalığı sadece bastırır ama şifalandırmaz. Bu yüzden siz tam iyileşti derken, hastalık yeniden ortaya çıkar. Şifalanması gereken ilk önce ruh, zihin ve daha sonra bedendir. Şifa dıştan değil, sadece içten gerçekleşir. 
________________________________

Çakralar ve temsil ettikleri kök duygular nelerdir?

1. çakra, bir diğer adıyla kök çakrası, kuyruk sokumumuzda bulunur ve en temel anlamıyla hayatta kalma içgüdümüzü temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, korku enerjisidir. 

2. çakra cinsel organlarımızın bulunduğu yerdedir ve zevk alma duygumuzu temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, suçluluk duygusudur. 

3. çakra göbek deliğimizin bulunduğu yerdedir ve irade gücümüzü temsil eder. Solar pleksus çakramızı bloke eden enerji, utanç duygumuzdur. 

4. çakra kalbimizin bulunduğu hizada yer alır ve sevgi enerjimizi temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, keder ve acı duygularıdır. 

5. çakra boğaz bölgemizde bulunur ve  gerçekliği temsil eder. Onu bloke eden enerji, yalandır. 

6. çakra, iki kaşımızın arasında yer alır. Bir diğer adıyla 3. gözümüz olarak adlandırılır ve sezgilerimizi temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, gerçekleri görmemizi engelleyen illüzyonlarımızdır. 

7. çakra, başımızın üstünde yer alır ve saf, kozmik enerjiyi temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, dünya mallarına olan bağımızdır. 
_________________________________

Hayatımızın her alanında asıl önemli olan dengedir. Denge aşırıya kaçmamızı engeller. 
Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda kendinizi gözlemleyin. Hangi alanda zorlanmalar yaşadığınızı ve hangi çakranızda dengesizliğe yol açtığınızı bulmaya çalışın. 

☆☆☆

Teker teker çakraların enerjilerini dengeleyebilmek için yapılması gerekenleri başka bir yazımda paylaşmaya çalışacağım. 
Çakralar hakkında daha fazla bilgi edinmek için Erilin & dişinin mükemmel dansı yazımı okuyabilirsiniz.

26 Nisan 2017 Boğa burcunda Yeniay


Yeniay yeni başlangıçlar demektir.. 
Yeniay yeni tohumlar ekmek demektir..
Boğa burcu da pek bir sever toprak işleriyle uğraşmayı. 
Bu yüzden baharın gelmesiyle birlikte içinizde çiçekler açmış ve yeni adımlar atma, yeni başlangıçlar yapma hevesi içinde olabilirsiniz. 
Ama unutmayın ki gökkubbede bazı gezegenler hala retro harekette. Merkür, Satürn, Jüpiter ve Plüton sizi hala iç dünyanıza davet etmekte..
O halde yeni tohumları ekmeden önce girelim şöyle güzelce bir içimizdeki bahçemize ve toprağımızı yabani otlardan temizleyelim ilk önce. 

Bir tohumun güvenilir bir temele ihtiyacı vardır. Tıpkı yeni bir başlangıç yapmak isteyen insanın da sağlam bir temele sahip olması gerektiği gibi. 
Yabani otları görmezden gelir ve yeni tohumlarımızı inatla ekmeye çalışırsak, onlar yok olup gidecektir. Böylelikle hem hayalleriniz hemde zamanınız boşa gidecektir. 

Hepimiz biliriz yabani otları topraktan koparmak ve köklerini kurutmak pek bir zordur. Bu yüzden biz de zorlanacağız bu işlemi gerçekleştirirken. 
Bu yeniay ile birlikte hayatımızda kokuşmuş, artık çirkin duran ve bize hiçbir faydası olmayan insanlardan, mekanlardan, düşüncelerden, duygulardan ve umutlardan kurtulmanın zamanı. 
Bu yeniay keşkelerden kurtulmanın zamanı. 

Söz verelim kendimize! 
Korkmayalım bu adımı atmaktan. 
Yürümeyen ilişkiler, bizi mutsuz eden düşünceler, ah keşke zamanı geriye çevirip şunu şu şekilde yapsaydım diyerek şu anımızı mahvettiğiniz saçma sapan kuruntularımız.. artık tüm bu içimizi kemiren yaban otlarını yolma zamanı. 
Retro gezegenlerin ve Satürn ile Venüs arasındaki gergin açının enerjisiyle içimizde biriktirdiklerimizden kurtulma zamanı bu. Merkür ile Uranüs'ün kavuşumu ile yaban otların arkasında gizlenen, bilinmeyenleri ortaya çıkarma zamanı bu.
İçimizi acıtsa da, moralimizi bozsa da ve kimilerimiz pembe kuruntu hayallerinden, kurbanlık rollerinden vazgeçip, uyanmak zorunda kalsa da, bilelim ki bu başlangıç bize şifa olarak geri dönecek.
Çünkü bunu yaparak vicdanımızı hafifleteceğiz.

Siz siz olun, karmanızı temizlemek amaçlı yaptığınız bu işlemi yeni karmalar yaratarak mahvetmeyin. Yaban otları koparırken her birinden helallik dileyin. 
Hayatımızda var olan her güzel ve çirkin şeyin çok büyük bir görevi vardır. Kendi iç dünyamıza ayna tutar, ben sadece seni yansıtıyorum diye fısıldar. Yani bizi bize yaklaştırır aslında.
 Bu yüzden bahçenizi yabani otlar sardığında, onları koparmadan önce sevgiyle dönüp bakın içinize, hangi duygum yetişmesine sebep oldu bunların, diye..
_______________________

Boğa burcu bolluktur, berekettir. 
Bolluk ve bereket parada pulda değil, toprağın kendisindedir. Toprakta onda bunda değil, kendi içinizdedir. Toprak bir kere ekildi mi, elbet bereketini beraberinde getirir. 
Tüm güzelliklerin bu yeniay sizi bulması dileğimle..

Saçlarımız & Sırlarımız

Bir gün, adını hatırlayamadığım bir ilahiyatçı hocadan bir cümle duydum. 'İslam o kadar güzel bir dindir ki, mantığınıza yatmayan hiçbir şey bu dinde yoktur', demişti. 
Bu cümle çok hoşuma gitse de, mantığını tek başıma çözemediğim çok konu vardı islamda. 
Onlardan biri de şu ayetti: 
... Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar.
- Nûr 31 -

Kadınların güzel varlıklar olduğunu ve güzele bakmanın güzel olduğunu aklım ve mantığım kabul ediyor. Bir kadın olarak dahi, güzel bir kadını gördüğümde bakarken, bir erkeğin hoş bir kadını gördüğünde neler hissedebileceğini tahmin edebiliyorum. 
Hal böyle olunca kadının kendi güzelliğini ön plana çıkaracak davranış ve kılık kıyafetlerden uzak durması gerektiği gerçeğini aklım idrak edebiliyor. 
Ama gel gelelim saçın neden örtülmesi gerektiğinin mantığını bir türlü anlayamıyordum. 
_______________________________

Ata Nirun'un Adolf Hitler hakkında yazdığı bir kitabı var, "Adolf'un kavgası". 
Tarihe meraklı olduğum için ve Hitler'in gizemli dünyası hakkında daha yakından bilgi edinebilirim düşüncesiyle okumuştum bu kitabı. Çünkü Nazi almanyası hakkında bizlere okullarda öğretilmeyen tuhaf, hatta uçuk hikayeler vardı. 

Bu hikayelerden biri Vril kızlarıyla ilgiliydi. Vril kızları çok güzel ve modern görünümlü kadınlarmış ve en büyük özellikleri saçlarının topuklarına kadar uzun olmasıymış. Saçlarının bu kadar uzun olmasının sebebi, anten görevini üstlendikleri içinmiş. Çünkü onlar aracılığıyla geldikleri yer olan Aldebaran ile iletişime geçebiliyorlarmış. 
Bu hikaye size çok saçma gelebilir ama Hitler ve yakınında bulunan tüm üst rütbeli subaylar bu kızlara adeta tapmışlar. Onlarla gizli yerlerde gizli toplantılar düzenlemişler, hikayelerini ve mesajlarını dinlemişler, inanmışlar vs. Hatta ilk ufo almanlar tarafından 2. Dünya savaşında insan eliyle yapılmış.

Adamların çok ilginç, uçuk kaçık fikirleri vardı ve bu adamlar Alman devletinin başındaydı. 
Okuyup, 'hadi ordan şu saçmalığa bak' diye içimden geçirip kitabı bir yere fırlatmıştım. Ama tabii ki aklımdan çıkaramamıştım. İnandığım için değil, arkasındaki sırrı merak ettiğim için. 
_______________________________

Saçların güzel şey olduğunu biliyorum ve önemli olduklarını da düşünüyorum, yoksa Allah onları yaratmazdı. 
Yalnız diğer insanlardan saklayacak, yani kapanacak kadar önemli olduklarını bilmiyordum ama tuhaf bir şekilde son zamanlarda bilinmeyen bir kuvvet tarafından dışarıya çıkarken kendimi şapka takmak zorundaymış gibi hissediyordum. Sonra youtube'da tesadüfen bir video ile karşılaştım. 

Kızın biri yaklaşık bir yıldır saçlarını kestirmediği için uçlarını aldırmak için kuaför'e gitmiş. Daha saçının ilk teli kesilir kesilmez fenalaşmış, üzerine bir ağırlık çökmüş, hatta ruhu bedeninden çıkıyor gibi olmuş, panikle kuaföre bakmış, kuaförde keserken tuhaf bir enerjinin kızdan ona geçtiğini hissetmiş, kıza dönüp merak etme seni bu enerjiden kurtaracağız, kesmeme izin ver demiş ve saçları kesildikten sonra kız kendine gelmiş. Hem de kendisini tamamıyla yenilenmiş gibi hissetmiş. (Olay Amerika'da amerikalı bir kıza oluyor. Video ingilizce.)
Kızın bu olay çok tuhafına gidince nedenini araştırmaya başlamış ve Hindistan'daki bir arkadaşı ona saçların enerjileri depoladığını ve bu yüzden Hindistan'daki bazı rahiplerin saç veya sakallarını kesmediklerini söylemiş. 
Kız saçlarını kesmediği bu bir yıllık süreç içerisinde çok fazla olumsuz olay deneyimlemiş ve kuafördeki kesilen saçların, sembolik olarak bedeninden ayrılan olumsuz deneyimlerin enerjisi olduğunu anlamış. Yani saçların kesilmesiyle tüm olumsuz enerjilerden arınmış. 
Bu olay yinede tuhafına gittiği için bunu deneyimleyen başkaları da var mıdır acaba diye videoyu paylaşmak istemiş. 


Aranızda buna benzer bir olayı deneyimleyen olduysa bana iletişim formundan veya yorumlar kısmında hikayesini anlatabilir. Merak ediyorum..
___________________________________

Ve merak ettiğim için biraz araştırırken bakın neler buldum.

• Bir yogi'nin bakış açısıyla saçlarımız bizlere doğanın verilen en büyük armağanıymış. Çünkü kundalini, yani hayat enerjimizle bire bir bağlantılıymış. 
• Saçlar kesilmemeliymiş çünkü onlar aslında belirli bir uzunluğa kadar uzar ve sonra kendiliğinden dururmuş. 
• Saçların sıkça kesilmesi bedenimizin sağlığı için harcamakla yükümlü olduğu tüm enerjinin, saçları uzatmak için harcanmasıyla, boşa gidermiş. Kısacası şifa enerjisini kendi ellerimizle çöpe atarmışız.
• Çünkü saçlar kesilmediğinde ve uzayabilecekleri kadar uzatıldıklarında fosfor, kalsiyum ve D vitamini üretirlermiş. Ve bu da insanın hafızasını kuvvetlendirir ve fiziksel, ruhsal güç verirmiş.
• Eski kadim kültürler saçların bu gizemini bildikleri için saçlarını asla kesmezlermiş. Hatta sadece kölelerin saçları kesilirmiş. Çünkü itibarını kaybetmekle ilgiliymiş. (Çin'le ilgili tarihi filmlerde belki izlemişsinizdir. Askerlerin saçları kesildiğinde intihar ediyorlardı)
• Alın bölgemizin açık olması çok önemliymiş, çünkü güneş ışınları buradan beyin epifizine ulaşırmış. (6. çakraya, yani 3. göze) Beyin epifizi beyinsel aktivitelerle alakalı olduğundan, tiroid hormonundan cinsellik hormonuna kadar birçok fonksiyonla yakından bağlantılıymış.
• Cengizhan Çin imparatorluğuna saldırdığında, bu halkın çok bilge olduğunu ve kolayca yenemeyeceğini anladığı için çinli kadınların kahkül kestirmelerini istemiş. Kahkülün alın bölgesini kapatacağını bildiği için, boyun eğmesini bilmeyen bu toplumu daha kolay kontrol edebileceğini düşünmüş.
• Saçlarımız güneşten aldıkları enerjiyi, yani prana'yı (yaşam enerjisi) beynimizin frontal lobuna iletirmiş ve burada kozmik enerjiye dönüştürülürmüş.
• Saçların kesildikten sonra eski güçlerine kavuşmaları ve saç uçlarının anten görevini üstlenmeleri en az 3 yıl sürermiş.
• Hindistan'da Rişi'ler, tıpkı Osmanlıda da yapıldığı gibi saçlarını toplayıp sarık takarlarmış. Gün boyunca sarık takmanın ve akşam olduğunda onu çıkartmanın aura enerjilerine iyi geldiğini ve gönül gözünü açtığına inanırlarmış. Gönül gözünün (3. göz veya beyin epifizi) açık olması ise, kişiye ilham, zeka ve manevi zenginlik verirmiş.
• Saçların kesilmediği taktirde uçların kırılmasını engellemek için geceleri uçlarına badem yağı sürülmeliymiş ve gün boyunca dış enerjilerden korumak için örtünmeliymiş.
• Olumsuz enerjilerden arınmak için saçları doğal yöntemlerle yıkamak, güneş ışığında kurutmak ve tahta taraklarla taramak gerekliymiş. Ayrıca normal zamanlarda saçlar en az 72 saat aralıkla yıkanmalıymış.
• Kadim bilgilere göre saçın uzayabileceği kadar uzamasına izin verilmesi ve onu yukarıda toplayarak sarık takılması, prana enerjisinin beynimizden omurgamızın altına doğru akmasına ve böylelikle kundalini enerjisinin tetiklenip, ters yönde aşağıdan yukarıya doğru tırmanmasına sebep olurmuş. Yogi Bhajan: "Saça sahip olmak tesadüfen olan bir şey değildir. Bunun arkasında bilgelerin keşfedeceği, cahillerin ise gülececeği derin bir sır vardır," diyor.

Bu konuyla ilgili en ilginç olaylardan biri Vietnam savaşı sırasında gerçekleşmiş. Asker tıraşı olan askerler savaş sırasında bütün güç ve algılarını yitirmiş gibi aptalca hareketler sergilemeye başlamışlar. Olayın, saçları kesildikten sonra gerçekleştiği fark edilince deney amaçlı kimilerine tıraş uygulanırken, kimilerine uygulanmamış. Saçları uzun olanlar düşmanın onlara yaklaştığını uykularında dahi hissedip, uyanıp, kendilerini müdafa edebilmişler. Sanki 6. hisleri onları önceden uyarıyormuş gibi sezgileri aracılığıyla ne zaman ne yapmaları gerektiğini çok iyi biliyorlarmış. Sonra bu askerlerin de saçları kesilmiş ve tüm yeteneklerini, algılarını ve sezgilerini yitirdikleri anlaşılmış.
___________________________________

Tüm bu bilgiler ışığında yukarıdaki ayeti okuduğumda ve islamda erkeklerin neden sakal bırakmalarının sünnet olduğunu düşündüğümde, bazı şeyleri daha net anlayabiliyorum. En azından daha mantıklı geliyor.

Yukarıda madde halinde yazdıklarımın gerçek olup olmadığını anlayabilmenin en iyi yolu onları deneyimlemekten geçiyor.
En azından her şeyin mantıklı bir açıklaması var, yeterki insan arasın.
Siz de yazılanları saçmalık olarak damgalamadan önce kendinizi gözlemleyin. Etrafınızdaki enerjilerden nasıl ve ne şekilde etkilendiğinizi keşfetmeye çalışın.
Eğer tüm bu bilgiler doğruysa ve saç uçlarımız etrafımızdaki enerjileri algılayabiliyorsa, onlara çok iyi bakın..

Aşk, tutku, sadakat & paylaşım | insan ilişkiden ne bekler?

Su duygusallıktır, sevgidir. 
Ateş tutkudur, heycandır. Toprak sadakattir, güvendir. Hava ise arkadaşlıktır, paylaşımdır.
_________

Bir insanın mutlu ve huzur dolu bir birlikteliğinin olması için, tıpkı hayatımızın diğer alanlarında da olduğu gibi, ilişkilerimizde de dört element denge içerisinde olmalıdır.
 Lakin bu pek çok ilişkide yoktur. 

Bazı ilişkilerde ateş ağır basar. Tutku ve cinsel çekim inanılmazdır. Birbirlerinin yanında uslu bir şekilde dahi oturamazlar. Kontrollerinin dışında olan bir güç onları birbirlerine çeker. Bütün gün birbirlerini izlesinler, gözlerinin içlerinde kaybolsunlar, tüm gece boyunca sevişsinler isterler. Ama tüm bu tutkuya rağmen ilişkide genellikle güvensizlik hissedilir. Birbirlerine karşı kuvvetli duygular hissetmelerine rağmen ilişkinin sanki yarınları yokmuş gibidir. Aşk bir tohumdur ve onu ekecek toprak yoktur. Bu yüzden yoğun ateş enerjisi zaman geçtikçe sevgilileri tahrip etmeye başlar. Aşk artık besleyici değil, yok edici olmaya başlar.. Aşırı sahiplenme, kıskançlık ve birbirinin hayatını zindana çevirme genellikle bu aşamadan sonra başlar. 

Bazen güven ve sevgi vardır, yani toprak veya su ağırdır ama tutku diye bir şey yoktur. Bu tür çiftleri hepimiz biliriz. Senelerdir evlidirler. Dışarıya mutlu ve birbirini seven iki insan imajını çizerler. Özenirsin. Oysa bu sevimlilik sıra yatak odasına geldi mi yok olur. Çünkü bu iki insanın arasındaki aşk duygusu zamanla yerini ebeveyn sevgisine bırakmıştır. Artık birbirini tutku dolu seven iki insan yerine birbirine hizmet etmeyi aşk zannetmeye başlamış olan insanlara dönüşmüşlerdir. Kocasına yemeğini pişirir, pijamalarını ütüler, karısının sırtına üşümesin diye hırka verir, her akşam eve domates ve patates torbalarıyla gelir, yatağa girdiklerinde yanaklarına iyi geceler öpücüğü kondururlar ve sevişmeden mutlu mesut yaşar giderler. Ta ki adamın veya kadının gözü dışarıya kayana kadar. Böylelikle kendi yatak odasında elde edemediklerini başkasının yatak odasında elde etmeye çalışırlar. 
Tabii ki bu her ilişki için geçerli değildir ama kimileri için olabilir. 

 Peki ya çözüm nedir?

Ateş ile su birbirleriyle geçinemez. Çünkü tıpkı suyun ateşi söndürme potansiyeli olduğu gibi aşırı duygusallığın da tutkuyu yok etme gücü vardır. 
Eğer aşk ilişkilerinizde duygusallığın ön planda olmasına izin veriyorsanız, tutkunuzu kendi elleriniz aracılığıyla öldürüyorsunuz demektir. 
Çünkü aşırı duygusallık karşı tarafın özgürlüğünü kısıtlar. Ben sensiz yaşayamam, sen benim herşeyimsin, herşeyimi seninle yapmak istiyorum gibi cümleler karşı tarafı korkutur ve sizden uzaklaştırır. Çünkü kimse kendisine sümük gibi yapışan birisiyle bir ömür geçirmek istemez. Bir birliktelik içerisinde olmak, hayatı yapışık ikizler gibi deneyimlemek zorunda olmak anlamına gelmez. 
Özgürlüktür tutkuyu yaratan. Çünkü havadır ateşin ihtiyacı olan. 

Eğer ilişkinizde toprak ve su elementleri ağır basıyor ve ateşin eksikliğini hissediyorsanız, hava elementine ağırlık verin. 
İkinizin arasına biraz mesafe koyun. Her yere birlikte gitmektense, bazı yerlere tek gidin. Birbirinizi özleyeceğiniz alanlar yaratın. 
Kendinize bir hobi bulun ve ona ağırlık verin. Bir şeyi severek yapmak tutkunun canlanmasına sebep olur. Ve ister inanın ister inanmayın ama bir insanı sevdiği şeyi yaparken izlemek, izleyene haz ve neşe verir. Bu yüzden sanat bu kadar güzel bir şeydir. Dans eden birisini izlerken onunla aynı anı yaşarız. Onunla heycanlanır, üzülür, çoşar ve duruluruz. 
Kendinize bulduğunuz hobi ile uğraşırken sevdiğinizin sizi izlemesine izin verin. Aranızdaki ateşin tırmanışını izleyin. Sizi izlerken zevk duyacak ve kendisini ne kadar uzak tutmaya çalışsa da sizden uzak duramayacak, yanınıza gelip size sarılmak hatta belki size katılmak isteyecek. 

Hava elementi paylaşımdır. Hava burçları genellikle eğlenceli insanlar olurlar. Çünkü durdukları yerde durmak bilmezler. Hayatlarında hep bir yenilik, hep bir atraksiyon vardır. 
Bu yüzden siz de partnerinizi alın ve şimdiye kadar hiç yapmadığınız yeni şeyler yapmayı deneyin. Genelde hep sinemaya veya tiyatroya gidiyorsanız, bu sefer bir resim atölyesini ziyaret edin, balona, bisiklete, atlıkarıncaya binin, çocuk esirgeme kurumunu ziyaret edin vs. 
Bu hayatta yapılacak o kadar çok şey var ki.. Eğlenmek için maddiyatı sakın ha bahane etmeyin. Ormanda el ele tutuşmak, piknik yapmak, hatta sevişmek bedava. Hayatınıza renk katmak, ateş sönmeden, tutku ölmeden harekete geçmek sizin elinizde. 

☆☆☆

Eğer durumun tam tersi söz konusuysa, yani tutku çok ama güven yoksa bu sefer de toprağın ihiyacı olan suyu, yani duygusallığı katın işin içerisine. 
Hep eğlenmekten, dışarılarda gezinmekten ve sürekli sevişmektense, evde kalmayı deneyin. Birbirinizle sohbet edin, çocukluk anılarınızı anlatın. Müzik dinleyin, film izleyin, birlikte aile gezintilerine gidin, çocuklarla vakit geçirin vs. Sadece arkadaşça takılmaya çalışın. Birlikte yemek yapmak bunun için çok güzel bir çözümdür. Evi birlikte toplayabilir, sorumlulukları paylaşmak konusunda fikir birliğine varabilirsiniz. 
Birlikte gelecek hayalleri kurmaya çalışmakta iyi bir fikirdir. 
Çok fazla abartmadan ilişkinizin içerisine ebeveyn sevgisine benzer bir sevgi katmaya çalışabilirsiniz. Sevdiğiniz hiçbir zaman için anneniz veya babanız konumunda olmamalıdır. Ama biraz şefkat herkese iyi gelir. Uyuduğunda üstünü örtmek, dışarıya çıkarken atkısını boynuna sarmak, ona ihtiyacınızın olduğunu hissettirmek, kulağına sessizce sevgi sözcükleri fısıldamak vs. ateşin sakinleşmesine, suyun yönetimi ele geçirmesine ve toprağın beslenmesine sebep olacaktır. 
Bir ilişkide güven temelinin oluşması zaman ve sabır gerektirir. 
_____________________________

Denge her konuda anahtar kelime ve sihirli sözcüktür. 
Elementler özümüzdür. Onları göremesekte doğadaki dengesizlik sadece bizleri değil, ilişkilerimizi de etkiler. 
O halde o dengeyi sağlamak ve mutlu ilişkilere sahip olmak biraz da olsa bizim elimizde! 
Eksikliklerinizi fark edin ve düzeltmek için çaba sarfedin. 

11 Nisan 2017 Terazi burcunda Dolunay

Dolunay zamanları tamamlanış zamanlarıdır. Yeniay ile başlayan döngü artık kendisini sona doğru hazırlıyordur ve içimizdeki his bize bir şeylerin tamamlanmak üzere olduğunu hissettirir. Bir farkındalık hali deyimleriz.

Bu dolunay Terazi burcunda olduğu için ve Terazi burcu ilişkileri temsil ettiği için bu dolunay enerjisi ilişkilerimizi etkileyeceğe benziyor. Bunlar aşk ilişkileri olabileceği gibi, arkadaşlıkları, iş ortaklıklarını, hatta kendimizle olan ilişkiyi de kapsayabilir. 

Terazi burcundaki Ay, Jüpiter ile bir arada, ilişkileri uğruna herşeyi yapmaya hazır bir umutla geleceğe doğru bakıyor. Yeterki huzura ve dengeye kavuşabilsin, başka istediği bir şey yok. 

Oysa Koç burcundaki Güneş Uranüs ile kavuşmuş olmanın verdiği huzursuzlukla bencil ve ani kararlar vermemize veya ani olaylar deneyimlememize sebep olmakta. 
Dolunay yöneticisi olan retro Venüs, yüceldiği Balık burcunda ama şiron ile kavuşmakta. Kendini şifalandırmaktansa, kurbanlık rolünü oynamayı tercih ediyor. Neden ben, niçin hep benim başıma geliyor diye kendini hırpalıyor. 
Bir de Satürn'den gelen kare açıyla iyice kendini kapana kısılmış gibi hissediyor. 

Plüton ise hem Güneş'e hem de Ay'a yaptığı sert kare açısıyla, 'dön bak bakalım geçmişe, hangi karma'ndan dolayı yaşıyor olabilirsin tüm bunları' diye akıl vermeye çalışıyor. 

Aşırı bencillik ile aşırı vericilik arasında tuhaf yollarda yolculuk etmekteyken, Satürn Güneş'e yaptığı olumlu açıyla 'yoluna devam et ama farkındalıkla ve yaptığın hataları düzelterek' diye destek çıkıyor bizlere. 
__________________________________

Tüm bu gökyüzü olayları bizi bu sene ve en çokta bahar aylarında ilişkilerimiz üzerinden sınıyor. 
Nisan ayında devam etmekte olan Venüs ve Jüpiter retrolarına Merkür ve Satürn retroları da eşlik etmeye hazırlanırken, gökyüzü adeta ileriye dönük adım atmaktansa, içeriye dönük adım atmamızı bekliyor.  
O halde biz de kış uykumuzdan uyanıp bahara hazırlanırken, soğuk kışın etkileri ile birlikte olumsuz yükleri de atmaya çalışalım üzerimizden. 
Gerçek değerimizi ve öz sevgimizi bulmaya devam! 
Çünkü onlar olmadan hiçbir ilişkimizi rayına oturtamayız. 

6 Nisan - 25 Ağustos Satürn retrosu | İnancı geri kazanmak

Astrolojinin en sevilen büyük reisi retro dönemi için hazırlanmakta. 
Peki ya biz ne yapabiliriz bu durumda?

☆☆☆

Satürn'den nedense çok korkulur. Kötü olduğu zannedilir. Bizi yorduğu, sıkıntı içinde bıraktığı bilinir. 
Satürn korkudur, engeldir, gecikmedir. 
Ama Satürn aynı zamanda güçtür, sabırdır, sabitliktir, sağlam bir temele sahip olmaktır. Satürn zamanın kıymetini bilmektir. 
Satürn zannettiğimiz kadar kötü değil, hatta iyidir. 
O olmasaydı ödüller de olmazdı. 
O olmasaydı, insanoğlu yaptığı hataların farkına asla varamazdı..
•••

Satürn gerilemeye hazırlanırken sosyal medyada bir korku paniği estiğine şahitlik ediyorum ve bunu satürnyen biri olarak komik buluyorum. 
_____________________________________

Eğer aydınlığı arıyorsanız, karanlığın üzerine gitmekten korkmayın!
_____________________________________

Eğer sıkıntılar içerisinde yaşıyorsanız, dönüp karanlık içinize bir bakın. 
Tüm belalar ve aksaklıklar aracılığıyla evren bizimle konuşur. "Gittiğin yol senin yolun değil, geri dön, yoksa daha kötü şeyler başına gelecek", diye haykırır. 
Bela daima geleceğini önceden haber verir. Sen sağır ve kör olmayı seçersen, hayatının ortasında kocaman bir enkaz bırakır. Ardından çeker gider ve sen sana uzanacak olan yardım eli beklersin. Ve ne yazık ki bazen düşenin dostu olmayabilir. Tek başına kalkman gerekebilir. 
İçindeki bu gücü bulabilecek misin? 

☆☆☆

Yay burcu bilge bir burçtur. 
Dünyaya ve yaşadıklarına kuşbakışı bakmayı sever. Bu yüzden genellikle tarafsızdır ve daima kimsenin göremediği parçaların farkındadır. Diğerlerine nazaran daha pozitif bir bakış açısına sahiptir bu yüzden. Çünkü gerçekleri daha net bir şekilde görür. Ve hayatı boyunca gördüğü bir diğer şey de, doğruların herkesin kendine has olduğudur. 
Senin için yanlış olan bir başkası için doğrudur. Senin için doğru olan, bir başkası için yanlış. 
Bu yüzden kafasını hiç gereksiz tartışmalara takmaz. O kendi yolunu kendi çizer. Kendi kuralını kendi belirler. Ve kendi yaşam tarzını kendi seçer. Herkesi dinler ama inancını daima kendi oluşturur.

☆☆☆

İşte Satürn baba retro dönemi boyunca bizden bunları başarıyla tamamlamamızı bekleyecek. 
Gerçekten zannettiğin kadar güçlü bir temele sahip misin? diye sorgulayacak. 
Neyin üzerine inşa ediyorsun geleceğini böyle? diye farkına varmamızı bekleyecek. 
Gerçekten samimi misin inançlarında, hayallerinde, arzularında, hedeflerinde? diye soracak. 
Attığın adımlara dikkat et ve ayağını yorganına göre uzat diyerek kulağımızı dahi çekecek. 

Ve tüm bunları bizim kötülüğümüz için değil, iyiliğimiz için yapacak. 
Bu onun görevi ve o bu görevini tamamlamak üzere. Çünkü yakında yuvasına geri dönecek ve oğlak enerjisi üzerinden yepyeni bir döngüye başlayacak. Bu sefer bizi bambaşka imtihanlarla karşılaştıracak. 
___________________________________

Hayat bu işte!
Düşmekten ve düştüğünde tek başına ayağa kalkabilmekten ibaret. Hem de bıkmak usanmak nedir bilmeden..
Ve sevgili Satürn bize bunu öğretmek için yay burcunda bitirmemiz gereken son görevler için bize son şansları sunmakta. 
Korkmayın bu dönemden ve her zamanki gibi içinize dönüp sorgulayın kendinizi. 
Samimi olun, kandırmayın ruhunuzu ve kırın son zincirleri. 
Yay burcu özgürlüktür. Ve özgürlük vicdan huzurundan başka bir şey değildir. 
Özgürlüğü uzaklarda, uçan martılarda, dağların taşların arkasında aramayın. Çünkü özgürlük içinizde saklı. Ve onu bulabilmek de Satürn'ün derslerini iyi öğrenebilmekte saklı. 
O halde hep beraber öğreneceğimiz, özgürlüğümüzü ve huzurumuzu keşfedebileceğimiz bir retro dönemimiz olsun bu..