Boğa'ları 2017'de neler bekliyor?

  • Share

14 Kasım 2016 Boğa burcunda Dolunay

  • Share

Koç'ları 2017'de neler bekliyor?

  • Share

Evde kalmaya yatkın burçlar

  • Share

Çocuğum & Ben

  • Share

Vedic astrolojide evler

  • Share

Ruhsal Uyanış - Kendi Hikayem

  • Share

Samhain - Halloween

  • Share

Astrolojide transitlerin önemi

  • Share

Merkür 8. evde

  • Share

Boğa'ları 2017'de neler bekliyor?


Ve yeni bir yıl kapıda.
2017
Yükselen Boğa'lar, güneş veya ay burcu Boğa'da olanlar...
Sizi bu sene neler bekliyor?
......................................

Yeni yıla Merkür retrosuyla başlıyoruz. Bu yüzden yeni yıla niçin enerjik giremedim diye dert etmeyin. 9 Ocak'dan itibaren, Merkür retro'sunun sonlanmasıyla, işler yine yoluna girecek. 
Merkür Boğa'ların 8. evinde geriliyor olacak. Biraz derin konular üzerine tefekkür etmek için güzel bir yeniyıl haftası geçireceksiniz. Başkaların parasını ilgilendiren konularda geriye dönüp, düzeltmeniz, işleri yine yoluna koymanız gereken şeyler olabilir. Bu Merkür retro'sunu bunun gibi şeyler için kullanabilirsiniz. Varsa alacaklı verecikli işler, halledin. Borcunuz varsa geri ödeyin. Birinden borç verdiğiniz paranızı bekliyorsanız, gelme olasılığı yüksek olacak. Bankadan kredi vs. almak için uygun bir zamanda değilsiniz. Merkür retro'sunun bitmesini bekleyin. 

10 Şubat'da, Aslan burcunda bir Ay tutulması gerçekleşecek. 
Tutulmalar, kendi irademizle değiştiremeyeceğimiz, kadersel olayları veya kişileri temsil ederler. Tutulma dönemleri arasında ruhumuz, düşüncelerimiz, inançlarımız veya davranış şekillerimiz değişir. Bu değişim için gercek hayatta çok büyük şeyler deneyimlemek zorunda değilizdir. Bazen sessizce içimizde yaşarız her şeyi. Dışarıdan kimse içimizde kopan fırtınalarî bilmez. Ama işte o sessiz fırtınalardır bizi değiştiren. 
Bu tutulma Boğa'ların 4. evinde gerçekleşecek. Bu ev, kişinin yuvasını, ailesini ve iç dünyasını temsil eder. Dolayısıyla bu tutulmayla birlikte evinizi değiştirebilir, yeni bir yere taşınabilirsiniz. Veya evinizde değişiklikler de yapabilirsiniz. Yeni mobilyalar alabilir, evinizde farklı bir tarz deneyebilir, vurdulu kırdılı işlere girişebilirsiniz. 
Genel olarak ailenizle ilgili değişim ve dönüşümler deneyimleyebilirsiniz. Aileye yeni bir üye katılabilir, var olan bir üye ayrılabilir vs. 
Eğer bunların hiç biri yoksa, bu tutulma içinizdeki yuvanızı etkileyecek olabilir. Bedenimizin yuvasıdır ruhumuz. Ruhsal olarak bir değişim dönüşüm dönemine giriyor olabilirsiniz. 

Ardından 26 Şubat'da, Balık burcunda bir Güneş tutulması gerçekleşecek ve bu tutulma Boğa'ların 11 evine denk gelecek. Bu tutulmaya ayrıca Neptün eşlik edecek. Yani biraz sisli puslu bir havaya sebep olan bir tutulma deneyimleyeceğiz. 
Neptün işin içine karıştığı anda, kafalarda karışır. Gerçek mi hayal, yoksa hayal mi gerçek bir türlü anlayamayız. 
Bu tutulmayla birlikte arkadaşlarınızla alakalı veya genel olarak tüm çevrenizle alakalı yeni olaylar veya insanlarla karşılaşabilirsiniz. Çevreniz genişleyebilir, yeni insanlarla tanışabilirsiniz. Bir gruba, derneğe veya toplu olarak yapılan bir şeye girebilirsiniz. Neptün sizi tanıştığınız insanlarla bulanık hisler içinde bırakabilir. Ama aynı zamanda kendinizi, daha tanır tanımaz çok yakın hissedeceğiniz ve seveceğiniz insanlarla tanışmanıza da sebep olabilir. Kısacası özel insanlarla karşılaşabilirsiniz. 
Sadece bu iki seçeneği aklınızda bulundurun ve dikkatli davranın. 
Bu ev ayrıca kişinin geleceğe dönük hayalleriyle ilgilidir. Bu tutulmayla birlikte bu hayallerinize biraz daha yakınlaşabilirsiniz.  

4 Mart'dan 15 Nisan'a kadar yöneticiniz Venüs gerilemekte olacak. Venüs retro'su Boğa'ların 12. evine denk düşecek. 
Bu ev kapalı alanları, inzivaya çekilmişliği, diğer alemleri ve psişik dünyayı temsil eder. Venüs ise aşkın ve ilişkilerin gezegeni olduğundan, bu retro'yla birlikte geçmişte kalan eski bir ilişkiniz kapınızı çalabilir. Veya eski ilişkilerinizi bir kere daha aklınızda değerlendirebilir, nerelerde hata yapmış olabileceğinizi ve neler öğrendiğinizi düşünebilirisiniz. İlişkilerden kalma yaralarınızı şifalandırabilirsiniz. 
Bu dönemde yeni bir ilişkiye başlamak tavsiye edilmez. Geri gelen kişiye karşı hala bir şey hissediyor olabilirsiniz ama kendinize, zaten yürümemiş olan bir ilişkinin nereye kadar gideceğini hatırlatmalısınız. Yeni bir aşk için 15 Nisan'ın geçmesimi bekleyin, derim. 

9 Nisan ve 3 Mayıs arası yeni bir 
 Merkür retrosuyla karşılaşacağız. 
Bu retro Boğa'ların 1. evine denk gelecek ve kendilerini sorgulamalarına sebep olacak. Gerçekten kendinize uygun olan hayatı yaşıyor musunuz? 
Bu sorunun cevabını bulun bu Merkür retro'suyla. Ve eğer sorunuzun cevabı hayır ise, onu evet'e değiştirmek için neye ihtiyacınız olduğunu keşfedin.  

7 Ağustos'ta, Kova burcunda bir Ay tutulması gerçekleşecek. Bu tutulma Boğa'ların 10. evini etkileyecek.  
Bu ev toplum önündeki imajımızı ve dolayısıyla kariyerimizi gösterir. 
Tutulmalar aşamalı değişim ve dönüşümlerdir demiştik. Bu nedenle imajınızı veya kariyerinizi etkileyecek bir değişim sürecine giriyor olabilirsiniz. 
Bu değişime, Şubat'taki tutulma sebep olabilir. Mesela yeni bir yere taşınmış olmanızdan kaynaklanan, iş değişimi olabilir. Veya terfi alabilir, ya da farklı bir iş alanına yönelebilirsiniz. 

12 Ağustos'dan 5 Eylül'e kadar bir Merkür retrosu daha deneyimleyeceğiz. Bu Boğa'ların 5. evine denk gelecek. 
Aşk, çocuklar ve yaratıcılığımızla ilgili geçmişten kalma konular yine su yüzeyine çıkabilir. Bu konularla alakalı yarım bıraktığınız işlerinizi bitirmek için bu Merkür gerilemesi güzel bir zaman olacak. 

21 Ağustos'da bir adet Güneş tutulması daha deneyimleyeceğiz. Bu tutulma Boğa'ların 4. evine denk düşecek ve Aslan burcunda gerçekleşecek. 
Tutulmalar seri halinde gerçekleştiği için, Şubat'da yaşadığınız tutulmanın devamı olacak bu ikinci tutulma. Çünkü tutulmalar bizi aşamalı olarak yeni olaylara hazırlar, yoksa ani değişimler üzerimizde şok etkisi yaratabilirdi. 
Bu da ev ve aileyi ilgilendiren konularla alakalı bir yeni başlangıç daha deneyimleyeceğinizi gösterir.   

10 Ekim'e kadar bolluk ve bereketin gezegeni Jüpiter, Boğa'ların 6. evinde olacak. Bu ev günlük rutin işlerimizi, yapmamız gereken görevlerimizi, yani ev ve iş hayatımızı gösterir. Jüpiter ise transit ettiği eve bolluk, bereket, şans ve genişleme getirir. 
Yeniyıl'dan önce sizi etkilemeye başlamış olan Jüpiter, size bu dönemde sağlıklı ve daha huzurlu bir yaşam tarzına geçebilme fırsatını sunacak. Bu fırsatı kaçırmayın. 
Yeni bir spora başlamak, daha sağlıklı bir beslenme tarzına geçmek veya iş ortamınızda huzuru sağlamak için çok bereketli bir yıl'da olacaksınız. Sağlık konuları hakkında yeni bilgiler edinmek için de güzel bir zamandasınız. 
Jüpiter genişlemeye sebep olduğu için, dikkat edmediğiniz anda, fazla kilolara da sebep olabilir. Buna da dikkat edin. 

11 Ekim itibariyle Jüpiter 7. evinize girecek ve bu sefer de size ilişkilerinizde şans getirecek. Var olan ilişkiniz çok daha güzel bir boyuta taşınabilir. Yeni bir ilişkiniz olabilir. Bu yıl evlenmek isteyenler evlenebilir. 
 Bu ev ayrıca iş ortaklıklarımızı da gösterir. Dolayısıyla Jüpiter ortaklıklarımızla ilgili yeni fırsatlar sunabilir, işinizi, paranızı bereketlendirir. 

Yılın sonunda, 3 Aralık'da son Merkür gerilemesiyle karşılaşacağız ve bu retro yeniyıl'da ki gibi 8. evinizde gerçekleşecek. 
Bir kere daha yeniyıl'da yapmış olduğunuz şeyler önünüze gelebilir. Başkaların paralarını ilgilendiren konularda gözden geçirmeniz gereken şeyler olabilir. 

Ve son olarak Satürn burç değiştirecek ve 20 Aralık'da Boğa'ların 9. evine girecek. Yaklaşık 3 sene boyunca Oğlak burcunda transit edecek. 
Yüksek öğrenim için güzel bir dönemde olacaksınız. Yeni bilgiler edinebilirsiniz. Farklı kültürleri araştırabilir, dini öğretileri öğrenebilirsiniz. Yurtdışıyla ilgili işler veya geziler yapabilirsiniz. 
Satürn bu dönemde inançlarınız konusunda sabitlenmenizi sağlayacak. Bugüne kadar getirdiğiniz ve size faydası dokunmayan inançlarınızdan yavaş yavaş farkına vararak kurtulmaya başlayacaksınız. 
Ama tüm bu etkileri hissetmeniz 2018, hatta 2019 yıllarına sarkabilir. 

Ve son olarak özetlemek gerekirse, sevgili Boğa'lar bu önümüzdeki yıl, ev ve iş alanlarında değişimler deneyimleyecekler. Yeni bir ev, yeni bir yuva, belki yeni bir evlilik veya kariyer değişimi, yeni bir iş ortamı olabilir. 
Başkalarının paralarını ilgilendiren konularda dikkatli ve temkinli davranmanızı tavsiye ederim. Çok büyük borçların altına girmeyin derim. 
Genel olarak ise kendinize özen gösterin, Jüpiter'in yardımıyla birlikte sağlıklı bir yaşam tarzına geçin ve etrafınızı neşe, sevgi ve huzurla donatın. 
Tüm Boğa'lar için güzel ve huzurlu bir yıl olması dileğimle. 
Bırakın kalbinizin sesi en güzel pusulanız olsun bu sene. 

14 Kasım 2016 Boğa burcunda Dolunay


Bu gece bir süperay var kapımızda. Hemde öyle bir süperay ki, bir daha buna benzer bir dolunay'ı anca 2034 yılında görebileceğiz.

Bu nadir olan dolunay Boğa burcunda gerçekleşecek.
Boğa burcu toprak elementine mensuptur ve sabit burçlar grubunda yer alır. Ayrıca Ay, Boğa burcunda yücelir. Bir de bunun bir süperay olduğunu düşünürsek, bu Ay'ın bizleri diğer dolunay'lara göre daha fazla etkileyeceğini söyleyebiliriz.

Kadim bilgelikte boğa sembolü aydınlanmayı işaret eder. Bu nedenle bu dolunay'la birlikte bazı şeylerin farkına daha iyi varacağımıza benziyor.
Dolunay zamanlarında kişiler genellikle duygusal davranırlar. Bilinçaltlarında saklı kalanlar ortaya çıkar. Ama Boğa burcunun sabit olma özelliği sayesinde, duygusallığımızı daha ayaklarımız yere basarak deneyimleyeceğiz. Hayatımızda olup bitenlere duygusal davranmaktansa, biraz daha mantıklı yaklaşacağız.

Hepimizin bu süper dolunay aracılığıyla öğrenmesi gereken şey, Öz Sevgi.
Kendimizle nasıl bir ilişkimiz var? Hak ettiğimizi düşündüğümüz sevgi ve değeri başkalarından beklerken, biz kendimizi yeteri kadar sevip değer veriyor muyuz? Gerçek potansiyelimizi yaşıyor muyuz?
Bu dolunay gecesi bu 3 sorunun cevabını bulun içinizde. Çünkü bu dolunay sevgisizliğin açmış olduğu yaraların kabuğunu kaldırıp, kanatacak.
Seçimi ise size bırakacak.
Ya yaranızın daha fazla canınızı yakmasına izin verirsiniz, ya da üzerine merhem sürer, şifalanması için dua edersiniz.
Her şey sizde başlar, sizde biter.

Haziran'da Boğa burcunda bir yeniay'la karşılaşmıştık. Bu dolunay'la birlikte, haziran'da atmış olduğunuz adımlarınızın sonuçlarını göreceksiniz. Var olan bir döngü sonlanıyor ve bir sonrakine hazırlanıyor. 

☆☆☆

Bu geceyi kaçırmayın ve sizde kendinizi hazırlayın. 
Bırakın ay ışığı yüzünüze vursun ve izin verin kalbinizdeki bütün yaraları şifalandırsın. 
Ve dikkat edin bu gece göreceğiniz tüm rüyalara. Çünkü bu rüyalar, yol gösteren rehber rüyalar. 

Koç'ları 2017'de neler bekliyor?


Ve yeni bir yıl kapıda.
2017
Yükselen Koç'lar, güneş ve ay burcu Koç olanlar.. 
Sizi bu sene neler bekliyor?
......................................

Yeni yıla Merkür retrosuyla başlıyoruz. Bu bize kendimizi ileriye dönük adım atamıyormuşuz gibi bir his verebilir. Ama bu histen 9. Ocak'ta Merkür'ün yine ileriye doğru hareket etmesiyle kurtulacağız. 
Merkür retrosu Koç'ların 9. evine denk gelecek. Dolayısıyla madem öne doğru adım atamıyoruz, biz de geçmişe döner bitiremediğimiz işlerimizi yola koymaya çalışırız, diye düşünmek bu dönemi güzelce atlatmamıza sebep olur. 
Yeniyıl'ın ilk haftalarını içinize dönerek geçirin. Aklınızda, kalbinizde güzelce bir temizlik yapın. Var mı sizi içten içe zehirleyen ilişkileriniz veya düşünceleriniz? Veya bitirmek isteyip de bir türlü bitiremediğiniz istekler? İşte Merkür retrosu tüm bu işleri bitirmek için mükemmel bir zamandır. Yeniyıl geldi, yeni başlangıçlar yapayım, demeyin sakın. Aksiyona geçmeyin, sadece farkındalığınızı arttırın.  Yeniyılın ilk iki haftasını ruhsal temizlik dönemi ilan edin kendinize. 

Bu yılın ilk tutulması 10. Şubat'a denk geliyor. Bu Ay tutulması Aslan burcunda, yani Koç'ların 5. evinde gerçekleşecek. 
Tutulmalar kendi irademizle engelleyemeyeceğimiz, kadersel kişileri veya olayları hayatımıza getirir. 
5. ev genel olarak yaratıcılığımızı tanımlayan bir evdir. Dolayısıyla yaratıcı gücümüzü etkileyecek bir durumla karşılaşma olasılığımız olabilir. Bu bir hamilelik olabilir, bu yeni bir aşk olabilir. Bu aynı zamanda kurmak istediğimiz kendi işimiz de olabilir. 
Tutulmalar bizi içten değiştirirler. Bazen ufak bir değişim için dış dünyada büyük bir şeyle karşılaşmak zorunda değilizdir. Ama tutulmaları atlattıktan sonra hayatımızda bazen büyük bazen ise küçük değişikikler deneyimlediğimizi fark ederiz. 
Bu nedenle bu tutulmayla birlikte çocuklarınız veya aşk hayatınızda olacak olan bir takım değişikliklere maruz kalabilirsiniz.
Hayatınızda size mutluluk ve neşe veren küçük şeylerin keyfini çıkartmak için güzel bir fırsat sunacak size bu tutulma. 

Şubat'ın 26'sında Başak burcunda Güneş tutulması gerçekleşecek. 
Bu tutulma Koç'ların 12.evine denk geliyor. 12.ev ruhsal, iç dünyamızı ilgilendiren, spiritüel bir evdir. Bu tutulma ve yeniyıl ile birlikte deneyimleyeceğimiz merkür retrosu, Koç'ları bir hayli iç yolculuk yapmaya davet edeceğe benziyor. Bazen kişi kendi içine döndüğünde ve sessiz kaldığında o sessizliğin verdiği huzur sayesinde yepyeni şeyler keşfedebilir. Koç'ların 12.evinde ayrıca Neptün gezegeni de bulunuyor. Bu dönemi gerçekten dua, namaz, zikir veya meditasyonla geçirmeniz size çok iyi gelecektir. Tutulma zamanına denk gelen gecelerde rehber rüya görmek için niyet edip rüyaya yatabilirsiniz. Gördüğünüz rüyaları not edin. Bu tutulmayla birlikte ruhsal olarak olgunlaşabilir, hayata olan bakış açınızı olumlu yönde değiştirebilirsiniz. Beyni uyuşturan her türlü maddeden bu dönemde uzak durmaya çalışın. 

4 Mart'dan 15 Nisan'a kadar Venüs retrosuyla karşılaşacağız. Venüs retro'suna Koç burcunda, yani 1.evinizde başlayacak ve sonradan Balık burcuna girecek. 
Venüs en genel anlamıyla sevgi ve aşkın gezegenidir. Geriliyor olması ise, bize sevgi konusunda geriye adım atıp, bir kere daha gözden geçirmemiz gereken ilişkilerimizi gösterir. Bu ilişki bir başka insanla olabileceği gibi, kendimizle olan ilişkimizi de temsil eder. Koç'ların bu tutulma 1.evinde gerçekleşeceği için, bu Venüs retro'sunu kullanarak kendimizi sevmeyi öğrenmeliyiz. Kendinize zaman ayırın. Size kendinizi değerli hissetrecek olan şeyler yapın. İçinizdeki kendi Öz sevginizi keşfetmek için güzel bir Venüs retrosu bu. Çünkü Venüs gerilerken kişi etrafindan sevgi bekler ama bunu genellikle göremez. Bu nedenle bu sevgiyi kendi içibde bulması ve kendisini sevmeyi ögrenmesi çok önemlidir. Kişi kendini sevmeyi başarırsa hayatına girecek olan insanlar da bu sevgi frekansına uygun insanlar olacaktır. 
Bu dönem yeni bir ilişkiye başlamak için güzel bir zaman dilimi değildir. Aşkın gezegeni gerilerken aşk ile ilgili yeni adımlar atmak, aşk hayatının tıkanmasına ve ileriye doğru bir türlü akamamasına sebep olur. 
Eğer zaten bir ilişkiniz varsa bu dönemi ilişkinizde neyin yolunda gidip gitmediğinin farkına varmak ve düzenlemeler, değişiklikler yapmak için kullanabilirsiniz. 
Genel olarak ise bu retro boyunca sevgiyle kendinizi şifalandırmak için güzel bir firsat elde edeceksiniz. 

9 Nisan ve 3 Mayıs arası bir adet Merkür retrosunla daha karşılaşacağız. Bu retro Koç'ların 2. evine denk gelecek. 
2. ev genel anlamıyla paranın evidir. Sahip olduğumuz maddi manevi değerlerimizi gösterir. Bu retroyla birlikte maddi olarak yolunda gitmeyen şeyleri düzeltme fırsatı elde edeceksiniz. 
Merkür gerileyerek 1.evinize girecek ve size yaşadığınız hayatı bir kere daha sorgulamaniza sebep olacak. Gerçekten doğru olanı mı yapıyorsunuz? Yaşadığınız hayattan memnun musunuz? Neleri değiştirmek istersiniz? gibi soruların cevaplarını bulmaya çalışın. 

7 Ağustos'ta Kova burcunda bir Ay tutulması var. Bu tutulma Koç'ların 11. evine denk gelecek. 
11. ev çevremizin, arkadaşlarımızın ve sosyal yaşantımızın evidir. Bu tutulmayla birlikte çevrenizde değişikliklerle karşlaşabilirsiniz. Yeni arkadaşlar edinebilir veya var olan arkadaşlıklarınızı sonlandırabilirsiniz. Yeni bir çevreye kavuşabilir, dernek gibi bir yere üye olabilirsiniz. 

12 Ağustos'dan 5 Eylül'e kadar bir Merkür retrosu daha deneyimleyeceğiz. Bu retro Koç'ların 6. evinde başlayacak ve 5. evine kadar gerileyecek. Bu retro sayesinde sağlık ve günlük, rutin yaşantınızda olumlu değişiklikler yapabilirsiniz. Yeme içme düzeninizi değiştirebilir, iş hayatınızda yolunda gitmeyen şeyleri düzeltebilirsiniz. Merkür'ün 5. eve gerilemesiyle birlikte hayatınıza daha fazla renk katabilirsiniz.

21 Ağustos'da Aslan burcunda bir güneş tutulması gerçekleşecek. Bu tutulma Koç'ların 5.evine denk düşecek. 
Koç'lar bu tutulmayla aşk, çocuklar ve yaratıcılık konularında kadersel olaylarla karşılaşabilirler. 

11 Ekim'e kadar Jüpiter Koç'ların 7.evinde bulunacak. Jüpiter bolluk ve bereketin, şansın ve genişlemenin evidir. 7. ev ise ilişkilerimizi, evliliğimizi ve ortaklarımızı temsil eder. 
Bu yeni bir ilişkiye başlamak veya evlenmek için güzel bir zaman dilimidir. Zaten bir ilişkisi olan Koç'lar ise, bu süreçte ilişkilerini bir sonraki aşamaya taşıyabilirler. 
Yeni bir iş ortaklığı için güzel bir dönemdesiniz. Diğer insanları ilgilendiren konularda bu süreç içinde bir hayli şanslı şeyler deneyimleyebilirsiniz. 

11 Ekim'den sonra Jüpiter 8. eve girecek. 
8. ev eşimizin ailesi ve parasıdır. Genel olarak ise diğer insanların parasını temsil eder. Bu nedenle miras evi olarak da bilinir. Jüpiter bu açıdan bakılırsa size bir yerlerden para getirebilir. 
Bu ev değişim ve dönüşümü anlatır. Jüpiter sizi hayatın derinliklerine yöneltip, ruhsal bir dönüşüm geçirmenizi sağlayabilir. 

3 Aralık itibarı ile bu senenin son Merkür retrosunu yaşayacağız. Bu retro aynı yılbaşında olduğu gibi yine 9. evinize denk gelecek. Böylelikle bir sene boyunca yaşadıklarınızı bir kere daha gözden geçirebileceksiniz. Hedeflerinizin ne kadarına ulaşabildiniz? Bu sene size neler getirdi, neler götürdü? Neleri òğrendiniz, hangi alanlarda olgunlaştınız? 

Ve son olarak sene sonuna doğru Satürn Yay burcundan Oğlak burcuna girecek. Yani 9. evinizden, kariyer evi olan 10. evinize geçecek. Bu evde yaklaşık 3 sene kadar da kalacak. 
Satürn sorumlulukların gezegenidir ve kişiyi olgunlaştıran bilge öğretmendir. 
Bu önünüzdeki 3 yıllık süre içinde kariyer veya toplum önündeki imajınızı etkileyecek köklü değişimlere maruz kalabilirsiniz. 

Son söz olarak sevgili Koç'lara bu yılın onlara bolca miktarda sevgi getireceğini söyleyebiliriz. Bu sevgiye sadece başkalarından beklemeyin. Kendinizi bir başkasından önce Siz sevin. Kendinize değer verin. Bunu sağlıklı bir yaşam tarzını benimseyerek yapabilirsiniz. Günlük yaşantınıza renk katacak, sizi eğlendirecek yeni hobiler edinebilirsiniz. 
Yaratıcılığınız size verilmiş olan en güzel hediyeniz. 
Onu bu sene en güzel şekilde deneyimlemeniz dileğimle. 
Bu sene sevgi en güzel öğretmeniniz olsun. 
♡ 

Evde kalmaya yatkın burçlar


Herkes evlenmek zorunda mıdır?
Tabii ki hayır!

Evlilik denilen kurum, sorumluluk gerektirir. Bu o kadar büyük bir sorumluluktur ki, herkesin bünyesi kaldırmaz. Zaten bazılarımız bunu çok iki bildikleri için evlilik olayına mesafeyle yaklaşırlar. 

Birbirinden bu kadar farklı olan iki insanın bir arada, aynı evi, hatta aynı yatağı senelerce paylaşmak zorunda olması, mantıklı bir şekilde bakarsak, insanın doğasına çok aykırıdır. 
Aşk, tutku ve heycanla başlayan ve böyle devam edeceğine inandığımız aşklar, zamanla sönüp giderler. Zamanla bir bakmışsınız, prens olarak aldığınız yakışıklı, koca göbekli bir ayı olup çıkmıştır. 
İşte bu raddeden sonra evlilikler çatırdamaya başlar ve genellikle kopar. Kopmuyorsa da bilin ki, senelerin alışkanlığı yüzündendir. 

☆☆☆

Zodyakta 3 tane burç vardır ki, onları aileleri evlendirirken çok çeker. Yalvar yakar isterse padişah torunu gelsin veya dünyanın en güzel kızı, bu 3 burç gıkını çıkartmaz, hiç umursamaz. 
Herkes evlenmeye meraklıyken bu 3 burç evde kalmaya meraklıdır. 

Peki ya kimdir bu evde kalma sevdalıları?
Açıklıyorum:

........................................................................... 

1. KOÇ

Koçlar tutkuludur, ateşlidir, heycanlıdır. 
Bir evlilikte olmazsa olmaz 3 şeye de sahiptir kalpleri. Lakin bu tutkuları da, ateşleri de, heycanları da öyle bir gelir ve öyle bir geçer ki... 
Rüzgar gibidir!

OSHO'nun 'aşk, özgürlük, tekbaşınalık' kitabında bir öykü okumuştum. Şöyleydi.. 
Günlerden bir gün adamın biri sevdiği kadına evlenme teklifi etmeye karar vermiş. 
Her şeyi çok güzel hazırlamış. Sonuçta bu özel bir gün ve çift için önemli bir an'mış. Sevdiği kadının önünde diz çökmüş, o aşk dolu bakan gözlerini sevdiği kadınınkilere dikmiş ve dudaklarından o sihirli sözcükler dökülü vermiş: "Benimle evlenir misin?." Tabii her kadın gibi, bu kadında çok sevinmiş. Sevdiği adamı dudaklarından öpmüş ve "Seninle evlenirim ama tek bir şartım var,"demiş. Adam o kadar aşıkmış ki, kadının her istediğini yerine getirmeye hazırmış. Kadın, "kocaman bir arsa alalım" demiş, "Onun üzerine iki tane ev yaptıralım, birinde ben, diğerinde sen otur, arada sırada tesadüfen bahçede karşılaşalım, balkondan balkona birbirimize el sallayalım, böylelikle tutkumuz, aşkımız ve heycanımız bitmek bilmez ve bir ömür boyu sürer" demiş. 

Bu hikayeyi okuduğumda hem çok gülmüş hem de çok mantıklı bulmuştum. 
Ama tabii siz adamın bunu duyduktan sonra evlenmekten vazgeçtiğini tahmin ediyorsunuzdur. Çünkü böyle olduktan sonra evlenmeye ne gerek var dimi? 
İşte sevgili Koçlar tam da bu mantıktadır. Bu nedenle evde Koç'u olan, oğlan ve kız analarına Allah'tan sabır diliyorum. Çocuklarınızın üzerine gitmeyin, onların huyu bu. Heycanları diri kalmak zorunda, yoksa canları sıkılır, size sararlar. 

2. BOĞA

İkinci burcumuz olan Boğalar evlerine ve yuvalarına olan düşkünlükleriyle sizi bu kategoride bir hayli şaşırtmış olmalı. Lakin kendileri romantiktir, sevişmeyi, öpüşüp, koklaşmayı çok severler. Marifetlidirler. Yemek yapmasını da yemesini de çok iyi becerirler. Oğlanlar için kendileri mükemmel gelin adayıdır. Kızlar içinse mükemmel derecede evine düşkün, karısına bağlı, sevişken bir damat adayıdır. 
Peki her şey bu kadar mükemmel iken, nedir bu burcun evde kalma derdi?

Boğa burcu toprak elementine mensuptur ve sabit burçlar grubunda yer alır. 
Yani bu burç öyle bir sabittir ki, yenilikleri hiç sevmez. Anne baba evine o kadar çok alışmıştır ki, sıfırdan başlayıp, alışkın olduğu ortamı bırakıp, yuva kurmak istemez. Benim zaten bir yuvam ve ailem var, ikinciye ne gerek var ki şimdi, diye düşünür. Ee bir de kendisi çok dik kafalıdır. Bu nedenle kendisi bu durumdan rahatsız olmadığı sürece, siz ne söylerseniz söyleyin, taklamaz. 
Evlenme fikrine alışması için uzun bir zamana ihtiyacı vardır. Bu zamanı ona verin. Ne kendisini yorun, ne kendiniz yorulun. Bırakın bir gün elbet posunu kaldırıp, eninde sonunda evlenmek için ilk adımlarını atacaktır. 

3. KOVA

Kovalar çok tatlı insanlardır. İlerigörüşlü ve saygılı olurlar. Hümanisttirler. Herkese eşit davranırlar. İşte bu yüzden evlenmek pek onlara göre değildir. Çünkü partnerimiz hayatımızda özel ve tek olmak ister. Oysa Kovalar için herkes tek ve özeldir. Kimsenin kimseden bir üstünlüğü yoktur. 
Bu inançları yetmezmiş gibi bir de özgürlüklerine olan düşkünlükleri gelir. 
Kovalar, ilişkim olsun ama bana karışma, beni özgür bırak, beni sıkma gibi taleplerde bulunurlar ve tüm bu talepler 'ilişki' kavramına zıttır. İnsanın bjr ilişkisinin olması demek, artık tek değil iki kişi olmak demektir. Adım atarken, karşı tarafı düşünerek adım atmak demektir. İşte Kovalara bu hareketler terstir. Karşı tarafta kim miş? 
Kovaların büyük hayalleri ve hedefleri vardır. Kendilerini tek bir insana değil, insanlığa adarlar. 
Hele bir de yenilikçi oldukları için evlilik gibi milattan kalma bir kurumu iyice saçma bulurlar. Biz artık yeni bir çağa girdik ve tüm bunlar eskinin adetleri, bu yüzden yok olmaya mahkûmlar, diye düşünürler. 
Bir de bu Kovaların öyle bir huyu vardır ki, evliliğin önünde duran bir diğer engel de bu huylarından kaynaklanır. O kadar tuhaftırlar ki, kendileri gibi tuhaf birini bulmaları zaman alabilir. 
Tuhaf derken, ilerigörüşlü işte. Mesela uzaylılara inanabilirler, tuhaf şeylere ilgi duyabilir, marjinal hareketlerde bulunabilir. Ee tabii bu tür şeylere normal insanlar gelemez. 
Bu yüzden siz siz olun, bu çocuklara sıradan komşu kızını veya mahalledeki oğlanı yapmaya çalışmayın. Çünkü olmaz!

☆☆☆

Aslında hepimiz 12 burç birdeniz. Yani kaçış yok! Haritanızın illa bir evine bu 3 burç yerleşmiş ve özelliklerini karakterinize giydirmiş. 
Ama yukarıdaki yazıyı en çok eğer Güneş'iniz, Ay'ınız, Yükselen'iniz veya Venüs'ünüz bu burçlardansa üzerinze alınabilirsiniz. 
Bu asla evde kalacağınız veya geç evleneceğiniz anlamına gelmez. 
Sadece kendini bilmek ve bilinçli bir şekilde hareket etmek her zaman için iyidir. 
(: ♡ :)

Çocuğum & Ben


Bebekler doğacakları günü, hatta saati kendileri belirler. Çünkü gökyüzünü beklerler. 
Her birimiz yıldızlarımızı Yaratıcımızla birlikte belirleriz. Böylelikle kaderimizi ve doğmak istediğimiz ailemizi kendi irademizle seçeriz. 

☆☆☆

Bu hayata hangi misyonu gerçekleştirmek üzere geliyoruz?
Bu misyonumuzda bize en çok yardımcı olabilecek anne ve baba kim?
Zengin bir aile mi; orta halli mi; yoksa fakir bir aileyi mi seçeceğiz?
Hangi ülkede doğacağız, hangi milletten olacağız? ... 
Bu ve buna benzer daha bir çok soruyu öz benliğimiz kendisine sorar. 
Cevaplarını bulduktan sonra babamızın ve annemizin sevişme anını sabırla bekleriz. Tam doğru zamanda babanın yaşam enerjisi anneye geçer ve o enerjiyle birlikte annenin rahminde küçük ama muazzam bir mucize gerçekleşir. Annemiz içindeki canlıya iyice alıştıktan sonra, 4. ay'da ruhumuz anne karnındaki et parçasının kıyafetini üzerine giyer. Böylelikle anne karnındaki gerçek yolculuğumuz başlar. 

Her gün dünyaya milyonlarca çocuk geliyor. Yani her gün milyonlarca mucize gerçekleşiyor. 
Bu mucizeler bizleri kendilerine rehber olarak seçiyor. 
Acaba bu güzel sorumluluğun ne demek olduğunun farkında mıyız? 

☆☆☆

Bu dünyaya gelen ve bana emanet edilen canlı kim?
Karakter özellikleri neler?
Hangi yetenek veya potansiyellere sahip? 
Ona nasıl davranmalıyım? 
Çocuğumla aramdaki çatışmaları nasıl çözebilirim? 
Eğitim hayatında başarılı olabilmesi için nasıl yönlendirmeliyim?

☆☆☆

Bu ve buna benzer daha bir çok merak ettiğiniz sorunun cevabını yıldızlar aracılığıyla bulabileceğinizi biliyor muydunuz?
Eğer çocuğunuzun içinde barındırdığı muazzam gökyüzünü merak ediyorsanız, bana carpediemcii@gmail.com'a mail atarak ulaşabilirsiniz. 
Danışmanlık ücretim 2000tl

Vedic astrolojide evler



Dharma evler: 1, 5 ve 9. evlerdir. Ateş elementinin evleridir. 

Bu evler hedef ve amaçlarımızı belirler. Bu hayattaki varoluş sebebimizi, görevlerimizi tanımlar. 
Bizi kişisel olarak geliştiren, ilham veren, yaratıcılığımızı ortaya çıkaran evlerdir.
1. ev bedenimizdir. Hayata olan bakış açımızı belirler.
5. ev yaratıcılığımızdır. Onu nasıl ve ne şekilde kullandığımızı gösterir.
9. ev ise, bu hayatta üstlendiğimiz, yerine getirmek için gönderildiğimiz misyonumuzdur. 

Artha evler: 2. 6 ve 10. evlerdir. Toprak elementinin evleridir.

Maddiyatı, hayatımızı sürdürebilmek için ihtiyacımız olan şeyleri simgeleyen evlerdir. Değer verdiğimiz şeyleri tanımlar.
2. ev nasıl ve nereden para kazandığımızı gösterir.
6. ev ne şekilde hizmet ettiğimizi gösterir.
10. ev ise kariyerimiz ve toplum önündeki rolümüz hakkında bilgi verir. 

Kama evler: 3, 7 ve 11. evlerdir. Hava elementinin evleridir. 

İletişim ve paylaşım evleridir. Diğer insanlarla paylaştıklarımızı gösterir.
Ayrıca arzu ve isteklerimizi tanımlar.
Kişi bu hayatta tek başına kalamaz, çevresinde iletişime geçebileceği insanları arar. (3. ev)
Kişi birliktelik ve ilişki içinde olmayı arzular. (7. ev)
Ve son olarak kişinin hayatta gelmek istediği, yaşamak istediği hayal ve hedefleri vardır. (11. ev)

Moksha evler: 4, 8 ve 12. evlerdir. Su elementinin evleridir. 

Kalbimizin, duygularımızın, iç dünyamızın ve ruhumuzun evleridir. 
Kişinin içini simgeledikleri için, anlaşılması zor olan evlerdir.
4. ev ruhumuzun, öz'ümuzün evidir.
8. ev karmamızdır. İlahi olana erişmeden önce vermek zorunda olduğumuz kurbanlarımızdır.
12. ev ise, diğer alemleri sembolize eder. O yuvaya, cennete dönüşün evidir. 
Kişi her 3 aşamayı deneyimledikten sonra moksha aşamasına gelir. Çünkü ne para, ne aşk ne de diğerleri insanı tam olarak tatmin eder. İnsanın ömrü boyunca aradığı tek şey huzurdur ve huzuru insanoğlu sadece içine döndüğünde keşfeder. Gerçek huzuru insan sadece gerçek özgürlükte bulur ve özgürlük, sevgiye dönüştür.

Vedik astrolojiye göre kısaca evlerin anlamlarını bu 4 kategoride tanımlayabiliriz.
Dönüp kendi haritalarımıza baktığımızda, toprak evlerinde su elementine veya ateş evlerinde hava elementininin olduğunu fark edebiliriz.
Peki bu ne anlama gelir?

Mesela dharma evleri göz önüne alalım.
Bu evler ateş elementinin evleridir ve dünyaya geliş amacımızı gösterir. Yaratıcımıza nasıl hizmet edeceğimizi, onu daha iyi anlayabilmek için hangi yollardan yürüyeceğimizi veya neye ihtiyaç duyacağımızı gösterir.

Yükseleni ikizler burcuna denk düşenin dharma evlerinde kama, yani hava elementi hakimdir.
Kama, arzularımızı temsil eder demiştik. Dolayısıyla yükseleni hava elementinden olan kişiler, Yaratıcıyı arzuları, istekleri ve diğer insanlarla olan iletişimleri aracılığıyla deneyimlerler. Diğer insanlarla bir ilişkileri olduğunda, karşı taraf onlar için kendilerini yansıtan bir ayna gibidir. Bu aynada kendilerini görür, hayatın farkına varırlar. (7.ev)
Veya hırs ve yetenekleri (3.ev) aracılığıyla bir yerlere gelmeye çalışırken, sadece istemenin yeterli olmadığını, kader denilen bir şeyin var olduğunu ve ona meydan okuyamicaklarını anlarlar. Böylelikle boyun eğer ve yaratıcının isteklerine göre arzulamayı öğrenirler.
Dharma evlerinde hava elementinin yerleşmesi, kişiyi Tanrı'yı zihinsel olarak anlayabilme arzusu verir. Bu kişiler akıllarını kullanarak, düşünerek Allah'ı idrak etmeye çalışırlar.

Dharma evleri toprak elementine düşenler, mesela yükseleni boğa olanlar, dharma'larını moksha aracılığıyla deneyimlerler. Çünkü ateş elementi su evlerine yerleşmiştir.
Bu kişilerin Tanrı'yı anlayabilmeleri için, 4, 8 ve 12. evlerin temsil ettikleri şeyleri deneyimlemeleri gerekir.
Bu evler kişinin iç yolculuğuyla ilgilidir. Kişi içine yönelince, gönlünün derinlerinde saklı olan şeylere kavuşur. İç yolculuk Yaratıcıya giden yoldur. Bu yolda bir varış yoktur. Önemli olan yolculuğun kendisidir. Uçsuz bucaksız olanın sonu olmaz.
Yuva ve ailede huzuru yaratmak (4.ev), ruha zincir vuran karma'ları geri ödemek (8.ev), ve ruhsal, psişik konulara yönelerek (12.ev), kişi kendisini Yaratıcıya yakın hisseder. Onu bunlar aracılığıyla deneyimler.

Yükseleni su elementinden olan burçlar, mesela yükseleni akrep olanlar, dharma'larını artha'yla deneyimlerler. Çünkü ateş elementleri burçları, artha olan, 2, 6 ve 10. evlere yerleşmiştir.
Bu kişiler Tanrı'yı maddi şeyler aracılığıyla keşfederler. Kazandıkları parayı Allah yolunda harcamaya gayret gösterirler. Onlar için para kazanmak, Allah'a hizmet etmek demektir.
Toplumda kariyerleriyle örnek bir kişilik oluşturmak isterler.
Kısacası maddi olarak Yaratıcıya hizmet ederek, Allah'ı idrak ederler.

...................................................................................

Bu teknikle evlerin gerçek ve derin anlamlarını anlayabilmek için, hangi elementin hangi evi yönettiğine ve kendi kişisel haritamızda element dağılımlarına baktık.
Mesela nasıl para kazanacağımızı veya nasıl bir kariyer yapacağımızı merak ediyorsak, artha yani toprak elementinin kendi kişisel haritamızda hangi evlere yerleştiğine bakabiliriz veya 2, 6 ve 10. evlerimizin hangi element tarafından yönetildiğine bakabiliriz. Bu element ve burcu bize merak ettiğimiz maddi konular hakkında daha derinlemesine bilgi verebilir.

Ruhsal Uyanış - Kendi Hikayem


Küçüklüğümden beri mistik şeylere hep bir merakım vardı. Dışarıdaki dünya beni korkutuyordu, içimdeki dünya ise, kuvvetli bir mıknatıs misali beni içime davet ediyordu. 
Babam'ın, "herkes bu dünyaya belirli bir misyonla gelir, senin de bir görevin var", söylemleriyle büyüdüm. 
Hep merak ederdim.. Kimsin sen ve hangi görevle geldin? 

Her birimiz özel yaratılmıştık. Hiç birimiz birbirimize benzemiyorduk ve hepimizin kendine has bir misyonu vardı, ömrü boyunca gerçekleştirmesi gereken. 
Bu misyonumuzu, doğmak istediğimiz ailemizi, sonradan hayatımıza girecek olan insanları ve olayları, Yaratıcımızla birlikte seçtiğimize inanıyorum. Dünyaya geldikten sonra tüm bunları unutuyoruz ve kendimizi bu hayat macerasına kaptırıyoruz. Oysa sezgilerimiz bize görevimizi daima kulağımıza fısıldamaya devam ediyor. Ama biz onu genellikle bastırıyor, görmezden geliyoruz. Aslında biz hiçbir zaman için yeni bir şey öğrenmiyoruz. Sadece hatırlıyoruz. 
Bu yüzden bazı insanlar veya mekanlar tuhaf şekilde tanıdık gelir insana. İlk defa görüyoruzdur, biliriz, oysa tuhaf bir şekilde içimiz hatırlar. Eğer sezgilerinizi dinleyen bir insansanız, bu tür anların farkına çok varırsınız. 

~ Yere girmeden, göğe çıkılmaz ~

Ruhsal yolculuk genellikle ruhun karanlık yolculuğuyla başlar. 
Benim karanlık yıllarım 13-14 yaş civarında başladı. Aslında sorunsuz ve güzel bir ergenlik geçiriyordum. Ama kaderin planları farklıydı. :)
Herkes bu karanlık gecelerini farklı şekillerde deneyimler. Ben ailem aracılığıyla ve hastalık sorunlarıyla deneyimlemek zorunda kaldım. Okul hayatım da çok kolay geçmemişti o zamana kadar. Hep bir zorluk, hep bir engel, hep bir moral bozukluğuydu benim için. 
Eğitim hayatım boyunca kendimi bir hapishanedeymişim gibi hissettiğimi, üniversiteden mezun olduktan sonra anlayacaktım. 

Bir yılbaşı gecesiydi bir dua ettim. 
Ya bu doğduğum topraklardan beni uzaklaştır ya da bu senem ömrümüm son senesi olsun diye yalvardım. Yaptığım şey çok yanlış bir şeydi. Ama daha 16 yaşındayken, bazı şeyleri kaldırabilecek kuvvete sahip olmuyor insan. 
Yıl 2010'du ve o senenin yazında benim için bir mucize gerçekleşti. Temelli olarak Türkiye'ye dönüş yaptık. Başlı başına bir travmaya sebep olabilecek olan bu olay, benim için kurtuluşa sebep olan bir mucize gibiydi. 
Tüm kötü anılardan kurtulabilmenin ve duamın kabulünün huzuru içerisindeydim. Tuhaf bir şekilde sıfırdan, yepyeni bir sayfa açmanın zorluğundan korkmuyordum. Sadece kaçmak istiyordum tüm yaşanılandan, geçmişten. 

Ruhun karanlık gecesinin ilk aşamalarından ve zorluklarından biri budur. Hayat artık öyle bir tıkanır ki, alışkın olduğunuz evinizden, çevrenizden, işiniz veya okulunuzdan, sevdiklerinizden kopmanın zamanı gelir. Bazen bu ayrılıklar ömürlüktür, bazen ise kişi sadece bir müdettliğine her şeyden uzaklaşma isteğinde olur. 
Bana farklı bir yere taşınmak yetmeyecekti, ülke değiştirmem gerekti. Zaten kaderimde öyle yazılmıştı. 

İstanbul'da tüm her şeyden kurtulduğunu zanneden ben, bu sefer korkularıyla yüzleşmek zorunda bırakılacaktı. Sağlık sorunlarım başladı. Teslimiyete direniyordum, Allah'a güvenmiyordum. Etrafımda olup bitenleri kontrol etmeye çalışıyordum. 
İçsel olarak kendimi yerlerde hissediyordum. Yaşım 18'di ve hayat beni arkamdan öyle bir ittirmişti ki, uzun bir müddet yerlerde süründüm. 
Lise 3'e giderken başlayan korku hallerim artık lise 4'e geldiğimde bedenimi de etkilemeye başlamıştı. Kendimi inanılmaz yorgun hissediyordum, gözlerimi açamıyordum. Okulda arkadaşlarım bişey mi kullanıyorsun, niye böylesin, diye sormaya başlamışlardı. 

Bu dönemi ne kadar çok dirençle karşılarsak, o kadar ağır geçiririz. Ve ben içimdeki kopan fırtınaları içimde yaşamaya çalışıyordum. Ama fırtınanın batırdığı her bir yelkenliyle, dıştan can kaybına uğradığım anlaşılıyordu. Karnımdan yukarıya yükselen, boğazımı düğümleyen, ardından beynime varan ve bana her an düşüp bayılacakmışım hissi yaşatan tuhaf halleri deneyimliyordum. Hayat artık sadece karanlıktan ibaretti benim için ve korkudan. Yaşamın da hiç bir anlamı kalmamıştı. Çünkü gelecekte sadece kötü günlerin beni beklediğine dair inancım tamdı. 

~ Karanlığın ardında görünen mum ışığı ~

Şimdi geriye dönüp baktığımda, o kadar da karanlık değilmişti yaşadıklarım diyebiliyorum. Ama o yıllarımda bunu nerden bilebilirdim?
O yaz Eckhart Tolle'nin 'Şimdi'nin gücü' kitabı düştü elime. O kadar tuhaf bir ruh halindeydim ki, okurken beynimde ampuller yanıyordu sanki. 
Kimdim ben? 
Kimdi bu içimde konuşan ben? 
Yoksa o ben değil miydim gerçekten? 
Kimdi karanlıktan beslenen? 
Ben mi? Hayır! 
Peki ya ben değilsem, o kimdi?

Üniversite yıllarım benim inzivaya çekildiğim yıllarım oldu. Hira'm odam olmuştu. Derslere gidip geliyordu bedenim, ama ruhum uzaklarda bir yerde görmeye başladığı mum ışığının peşine düşmüştü. Eve geliyor ve kitapların içine gömülüyordum. 
Etrafımdan, bana iyi gelmeyen her şeyi ve herkesi uzaklaştırdım. Dıştan yapayalnız olmam beni korkutmuyordu, içten zaten yalnızdım. 
Dışarıda güvenebileceğim kimsenin olmadığını görünce, yalnız başına mücadele etmenin, içimde ufak bir savaşçıyı uyandırdığını fark ettim. Kimseye ihtiyacım yoktu ki benim! 
İlk defa gücün dışarıdan değil, içten geldiğini deneyimlemeye başlamıştım. Artık düştüğüm yerden tek başına kalkabileceğimin farkındaydım. 

Bu dönem boyunca içimdeki gücü keşfetmeme ve karanlığı aydınlatmaya yardımcı olan bir çok kitap oldu.
"Şimdi'nin gücü, Var olmanın gücü, Sevgiye dönüş, Mirdad'ın kitabı, Meleklerle ilgili bir çok kitap, Osho'nun bir çok kitabı, Tasavvufla ilgili kitaplar ve tabii ki en çok, sahip olduğum sığ bilgiyle, anlamaya çalıştığım Kuran.

Ayrıca bolca dua ediyor, namaz ve meditasyonlara zaman ayırıyordum. Kubilay Aktaş'ın 21 gün boyunca telkin CD'sini dinledim. Korkularımı bir kağıda yazdım ve her gece birini şifalandırma niyetiyle rüyaya yattım. Hayatımda hiç bu kadar tuhaf rüyalar gördüğüm bir dönem olmadı. Bir çok geçmiş yaşamımı gördüm. Atlantis/Mu zamanından, antik çağdan, ortaçağdan kalma.. Kendime bir rüya kitabı edindim ve tüm rüyalarımı yazdım. Sadece geçmişi değil, rüya olup olmadığını bilmediğim çok güzel ilahi rüyalar da gördüm.
Sadece güzel şeyler olmuyordu.
Bir gün gecenin bir vakti uyandım. Beynimde bir sıcaklık vardı, bedenimde ise bir tuhaflık. Ardından şiddetli bir titreme başladı. Bütün vücudumu sardı. Dışarıdan gören epilepsi nöbeti gibi bişey geçirdiğimi düşünebilirdi. Her yerim titriyordu ama bu üşüme gibi bir şey değildi. Bir iç titremeydi sadece.
Tuhaf bir şekilde korkmadım. Sanki geçeceğini biliyordum. İzin verdim bedenime ve o tuhaf enerjinin istediğini yapmasına. Bir müddet sürdü ve sonra kendiliğinden kayboldu. Uyuya kaldım. Ertesi sabah şekerim düştü herhalde diye düşündüm, üstünde daha fazla durmadım.
Ama buna benzer bir titreme kendisini yaklaşık bir sene sonra tekrarlayacaktı. Şimdiye kadar başıma bu tür titremeler sadece iki kere geldi. İkisi de geceydi. Hiç birini ciddiye almadım, sonradan diğer insanların uyanış hikayelerini dinledikçe, bu titremelere sebep olanın, açığa çıkmaya hazırlanan kundalini enerjisi olduğunu anladım.
Deneyimlediğim bir başka tuhaf olay ise, bir gün her şey normalken, bedenimin alt bölgelerinden yukarı doğru yükselen tuhaf bir hisle birlikte, bilincimi kaybedip, yere düşmemdi. Her şey bir iki dakika içerisinde oldu. İlk tuhaflığı 2. çakramın olduğu yerde hissettim, daha sonra 3. çakramda ve sonrasında her şey çok çabuk gerçekleşti. Tek hatırladığım şey gözlerimin kararmasıydı. Ne olduğunu tam olarak tanımlayamıyorum, çünkü hala ne olduğunu bilmiyorum. Sadece bir süre sonra bilincim yerine gelmişti. Etrafımdaki insanların boğuk da olsa, seslerini duyabiliyordum. ama gözlerimi açamıyordum. Sanki gözlerim içeriden açılmıştı. Beynimin içini görebiliyormuşum gibi bir histi. Karanlık bir tünel gibiydi, morumsu ve beyazımsı ışıklar vardı. Bu görüntü yaklaşık bir 5 saniye kadar sürdü, sonradan gözlerimi açabildim ve kendime geldim. Sadece ensem ve beynimde, hatta alnımda, içten ateş yanıyormuşcasına bir his, daha bir kaç saat devam etti.

Bu olaylarla birlikte bazen hala hissettiğim bir iç titreme, (çok hafif, dışarıdan belli dahi olmuyor) ve sırtımda, omurgam boyunca yanma hissi oluyor.
Bu süreç içinde bedenimize izin vermemiz çok önemli.
Çakralar açıldıktan sonra, eğer bedende hala blokajlar varsa, kişi için sıkıntılı olabiliyor. Etrafımı her ne kadar temiz tutmaya çalışsam da, bu dönemde karabasan olaylarını da deneyimlemek zorunda kaldım. Hatta bir gece 3 kere arka arkaya oldu. Bir kere daha maruz kalmamak için, güneşin doğuşuna kadar, gözümden uyku akmasına rağmen, uyumadım.
Karabasanlara karşı en güzel çözüm, başınızın ucunda bir duanın asılı olması. Benim hem duam, hem muskam var. Huzur içinde uyuyorum.

 Tüm bunlardan sonra hayatımda neler değişti?

Aklınızın almadığı, anlamlandıramadığı ama sezgilerinizin ve kalbinizin hissedebildiği bir kapı açılıyor sanki hayatınızda. Gerçekler bulanıklaşıyor. İlahi olanın enerjisini hissediyorsunuz her an her yerde, herkesde.. Artık gözlerimi kapattığım anda, bir göz görebiliyorum. Eskiden göremiyordum. Bunu görebilenin 3. gözünün açıldığı söyleniyor.
Bu eğer doğruysa, zannettiğim kadar da korkunç bir şey değilmiş. 3. göz açılmaya başladı diye etrafınızda şeytan veya cinleri görmeye başlamıyorsunuz. Sadece uyku ile uyanma arasında etrafınızdakilerin farkına varabiliyorsunuz. Eğer bulunduğunuz ortamda olumsuz enerjiler varsa, hissediyorsunuz. Dolayısıyla belirli şeylerden ve ortamlardan uzak durmak zorunda kalıyorsunuz. Mesela alkol içen kişinin enerjisi beni korkunç bir şekilde etkiliyor.
Popüler kültürün müzikleri, Rihanna'dan tut, Katy Perry'ye kadar.. artık hiç birini dinleyemiyorum. Dinlenen yerden uzaklaşmak zorunda kalıyorum. Nedenini bilmediğim ve bu yüzden kelimelerle anlatamadığım bir şey beni rahatsız ediyor bu parçalarda. Bu süreç içinde müzikten uzaklaşmak zorunda kaldım ve hala çok seçici davranıyorum.

Bir çok kişi bu dönemden geçerken vejeteryen oluyor. Ben olmadım, çünkü bunun çok doğru bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ama tavuğu hayatımdan komple çıkarttım, eti çok nadir yiyorum. Ekmeğe, yani GDO'lu una karşı bedenim çok hassaslaştı. Hazır ve paketlenmiş nerdeyse hiçbir şeyi yemiyorum. Dışarıda da satılan şeylerden uzak duruyorum. Şeker ve tatlı gıdaların hiç birine ihtiyaç duymuyorum.
Genel olarak ise, mizacıma göre beslenmeye dikkat ediyorum.

Ruhsal olarak muazzam bir dönüşüm yaşıyor insan.
Birden ilahileşmiyorsun, ermişlerden de olmuyorsun. Hayatın normal bir şekilde devam ediyor. Sadece eskisinden daha çok huzur hissediyorsun. Hala kötü günlerin oluyor ama artık bunların Allah'tan geldiğini idrak ediyor ve kendini onun kollarına bırakıyorsun. Ne geçmiş, ne de gelecek, hepsi önemini yitiriyor. Sadece bu an'ın kıymetini bilmeyi öğreniyorsun. Bu gezegendeki şu yolculuğun ne kadar güzel olduğunu ve bunu deneyimleme şansınsa sahip olduğun için, ne kadar mutlu ve neşeyle dolman gerektiğini fark ediyorsun. Dünyana sevgiyle bakabiliyor, olumsuzlukları yargılamadan, oldukları gibi kabul ediyorsun. Çok daha geniş bir bakış açısı ediniyorsun. İnsanları ve hayvanları, dünyadaki var olan her şeyi daha çok sevmeye başlıyorsun. Sezgilerin ve 5 duyu ötesi yeteneklerin yavaşça uyanmaya başlıyor. Bu dönemde iç sesinizi sakın duymamazlıktan gelmeyin. Onu dinledikçe hayatınızda yepyeni kapılar açılacak. Şaşıracaksınız.
Tüm bunları deneyimlemeye başlayınca ister istemez herşeyin değişiyor. Arzuların, tutkuların, sevdiklerin ve genel olarak bütün çevren. Mesela televizyon bu dönemde hayatımdan çıktı. Maddi olan tüm arzular zihnimi terk etti. Korkunun ne olduğunu neredeyse unuttum diyebilirim.
Artık zamanımı çok daha değerli kullanıyorum. Çok daha sevgi ve enerji doluyum ve bunu çevremle paylaşıyorum.

...............................................................

Uyanış bir yolculuktur ve bir varış yoktur.
Bu yüzden ben bu yolculuğumun daha çok başındayım. Kendimi bilgelik okuluna daha yeni başlamış, küçük bir öğrenci gibi hissediyorum. Sınıf atladıkça neler öğreticek bana hocam olan Hayat, merak ediyorum. :)

Herkesin uyanış sırasında deneyimlediği şeyler farklı oluyor.
Bu yüzden siz de benimle kendi hikayenizi paylaşırsanız çok memnun olurum. Çünkü gerçekten çok merak ediyorum.
Önemli zamanlardan geçiyoruz ve bir çoğumuz bu tür olayları tek başına deneyimliyor ve bir anlam veremiyor. Ben de veremedim.
Bu tür şeyleri deneyimlerken doktora gitmek de hiç bir işe yaramıyor. Çünkü onlar hemen bunu depresyona bağlıyor ve sizi ilaçlara bağımlı yapıyorlar. Bunun sonucunda ortaya çıkmaya bekleyen özel yetenekler kaybolup gidiyor, kişi kendisini daha da kötü hissediyor.
Lütfen doğanıza uygun davranın. Hiç bir şeye bağımlı olmayın. Bedenizin de, ruhunuzun da tek ihtiyacı olan şey sevgi, depresyon ilacı değil. Ve bu sevgiyi bir başkasında aramayın. O sevgi Siz'siniz ve sadece siz kendinizi şifalandırabilirsiniz.

Sevgilerimle :)


Samhain - Halloween


Eskiler, Ekim ayını Kasım'a bağlayan gece, Samhain bayramını kutlarlardı. 
Samhain (sowen-soven diye okunulur) bir pagan bayramıdır ve günümüzde saptırılmış bir şekilde en çok Amerika ve diğer Avrupa ülkelerinde "Halloween" adı altında kutlanır. 
Hepimiz filmlerden biliriz. Daha çok küçük çocuklar için yapılan, biraz korku ve heycan içeren saçma sapan köstümlerle kapı kapı gezilip, insanları korkutma olayıdır. Herkes oyulmuş kabaklarla evlerinin önlerini süsler vs.
Günümüzdeki kutlanış şekliyle eski anlamını tamamıyla yitirmiştir. 
Peki ya nedir Samhain ve eskiden neden kutlanırdı?


Bazı Kelt toplulukları 31 Ekim - 1 Kasım gecesini yeni yıl olarak kabul ederlerdi. Druid inancına göre, varlık, varlık olmayandan çıkar, gün de karanlıklardan, yeni sene de en karanlık günlerden. 
Eskiden kışların çok daha sert ve çetin geçtiğini gözümüzün önünde bulundurursak, Kasım'la birlikte neden karanlık günlerin kapıda olduğunu düşündüklerini anlayabiliriz  Eskiden insanlar doğayla çok daha iç içe yaşarlardı. Onunla çok daha barışıklardı. Kasım'la birlikte günler kısalır, karanlık gecelerin süresi uzardı. Bu yüzden bu zaman Doğa'nın ölümü ve soğukların başlangıcı olarak görülürdü. Hatta Kasım'la birlikte gelen Kuzey rüzgarlarının, Ölüler diyarından geldiğine inanılırdı. Dolayısıyla 1 Kasım ölüleri anma günü olarak kutlanırdı ve hala da kutlanmaktadır. (Avrupa ve Amerika'da bu gün resmi tatildir.) 

Samhain ile başlayan dönemde Tanrıça artık yaşlı bir kadındır. Gelecek ilkbahara kadar böyle kalır. İnsan ise artık hayatının sonbaharından kışına geçmektedir. Bu aynı zamanda Ölüler Ülkesine yapacağı yolculuğa hazırlıktır. Ancak bu hiçbir zaman bir son değildir. Her şey döngüseldir. O zaman Samhain değişimlere de hazırlıktır. 
Aynı şekilde Samhain ile karanlıklar gelse de bu aynı zamanda daha sonra gelecek olan ışığın da habercisiydi. Bu nedenle Samhain'de ateşler de yakılırdı. 

Eski Samhain adetlerine bakılırsa, Samhain gecesi ortalıklarda dolaşmak tekin değildi. Bugün ile başlayan dönemde insanlar evlerine ateşin başına çekilirdi. Dışarı da ise ruhlar ya da varlıklar dolaşırdı. 

Fenerli Jack efsanesi de bu dönemlerde türemişti. 
Öyküye göre Jack çok kötü bir adamdı ve kumarbazdı. Bir gün şeytanla da kumar oynamış ve kazanmıştı. Bunun karşılığında Şeytan'dan, onu cehenneme koymamasını istemiş, ancak öldükten sonra cennete de gidemediği için ruhu dünyada hapis kalmıştı. Ruhu elinde fener (ya da oyulmuş balkabağı içinde ışık) her yıl Samhain gecesi dolaşmaktadır.
Alıntı: Kadim Cadılık Öğretisi - Erhan Altunay


Ne mutlu bize ki, atalardan gelen adetleri bu kadar saptırmamışız. 
Yaptığımız her hareketle ve düşündüğümüz her düşünceyle etrafımızı oluştururuz. 
Efsaneler, masallar veya hikayeler öylesine okunur ve ciddiye alınmaz çoğu zaman. Oysa her birinin içinde şifrelenmiş ve sembolleştirilmiş öğretiler saklıdır. 
Bu yüzden popüler amerikan kültürünün etkisi altında kalırken, yaptığımız şeylerin arkasındaki asıl gerçeklerin farkında olmalıyız. 
.............................

Dün geceki Akrep burcunda gerçekleşen Yeniay'dan sonra, bu gece eskilerin de yaptığı gibi gerçek doğanıza, yani içinize çekilin.
Belki evin içinde ufak bir mum yakmak isteyebilirsiniz. Geçin karşısına ve o küçük alevin karanlık ile kendi halinde yaptığı tuhaf ve büyüleyici dansı izleyin. 
Ufak bir mum ışığının koskoca karanlığı nasıl aydınlatabildiğinin farkına varın. 
Siz bu büyüleyici dansı izlerken, kalbiniz asıl ait olduğu Öz Kaynağa, Yaratıcıya bağlanacak ve içinizde sessiz bir huzur hissedeceksiniz. 
Cennet halini.

- Her karanlık geçicidir. -
- Her yaranın elbet bir merhemi vardır. -

Bu gece bunun farkına varın ve teslim olun Yaradana. 

☆☆☆

Eğer yeteri kadar karanlıksa etraf veya canınız acıyorsa, dayanamayacağınız kadar.. bilin ki Güneşin doğuşu da, merhemin şifası da yakındır. 

Astrolojide transitlerin önemi


Gelecek hakkında öngörüde bulunabilmek için transitler önemli yardımcılarımızdır.
Transitler aracılığıyla öngörüde bulunabilmek için en çok Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton'u kullanıyorum.
Diğer gezegenler çok çabuk hareket ettikleri için, içimizde köklü değişimlere sebep olmayabiliyorlar. Mesela Ay bir burçta yaklaşık 1.5 gün kalıyor. Ay'ın burç değiştirdiğini bilinçli bir şekilde çoğu zaman idrak dahi etmiyoruz. En fazla duygularımızda değişiklikler deneyimliyoruz.
Venüs'ün transit ettiği burç kişinin ilgisinin ve sevgisinin nereye kaydığını gösterir. Mesela Venüs Koç burcundayken daha atılgan, enerjik ve cesur adımlar atabiliyoruz veya tam tersine Yengeç burcunda transit ederken daha çok evde vakit geçirmeyi, sevdiklerimize zaman ayırmayı tercih ediyoruz.
Merkür keza yine aynı şekilde transit ettiği burca göre kişinin zihninin nelerle meşgul olduğunu gösterir. Mesela Balık burcunda transit ederken zihnimizi tam toparlayamadığımızı, bir türlü konsantre olamadığımızı deneyimleyebiliyoruz. Ama çoğu zaman bu dönemde sezgilerimizin kuvvetlendiğini hissedebiliyoruz.
Güneş'in transiti ise mevsimsel olarak aylarla bağlantılı olduğu için, hangi burçta bulunuyorsa, ruhsal olarak o burcun temsil ettiklerine kendimizi yakın hissetmeye başlıyoruz. Mayıs ayında Güneş'in boğa burcuna geçmesiyle birlikte hayatın ve doğanın güzelliklerini deneyimlemek, dışarıda vakit geçirmek istiyoruz. Hayatı yaşama arzumuz çoğalıyor. Tam tersine Kasım ayında Akrep burcunun etkisinde kalıyor, havaların soğmasıyla daha çok içimize çekilmek istiyoruz.

Gezegenlerin hangi burçlardan geçtikleri önemli olduğu kadar, öngörüde bulunabilmek için hangi evlerimizden transit ettiklerine de bakmalıyız.
Mesela Mars, en son ikinci evimde transit haldeyken, telefonumu elimden düşürüp yeni bir telefon almama sebep olmuştu. İkinci ev para evdir. Mars ise zararı temsil eder. Yani bu transiti hiç olmadık yere beni maddi zarara uğratmıştı.
Mars 4. evden geçerken evimizde tadilat yapmak için güzel bir fırsat elde ederiz. Çünkü kendisi vurdulu kırdılı işleri çok sever.
7. evden geçerken sevgilimiz, eşimiz veya iş arkadaşlarımızla ağız dalaşlarına girmemeye, karşılıklı olarak kalplerimizi kırmamaya özen göstermeliyiz. Tam tersine farkında olarak Mars'ın olumsuz yönlerindense, tutku yönünü kuvvetlendirerek, ilişkilerimize heycan katabiliriz.

Bir de transitleri uzun süren gezegenler vardır. Onların enerjilerini çok daha yoğun hissederiz.
Jüpiter bir burçta yaklaşık bir yıl kalır. Üzerine transit ettiği burcun özelliklerini bir elbise gibi giyer ve o yıl içerisinde hangi evimizde bulunuyorsa, o evin temsil ettiği şeylere bolluk ve bereketini gösterir.
1. evden transit eden Jüpiter kişiyi baştan aşağa yeniler. Özgüveni arttırır, genel olarak kişinin hayatına huzur ve mutluluk getirir.
10. evden transit ederken kişiye yeni iş fırsatları sunar, kariyer basamaklarında yükselmek için yardımcı olur.
5. evden geçen Jüpiter kişinin hayatına güzel bir aşkı davet edebilir veya evli olana bebek armağanıyla gelebilir.
Jüpiter transitleri hepimizin dört gözle beklediği transitlerdir. Ama her daim hayatımızda olumlu şeylere sebep olacak anlamına gelmez. Kendisi genişlemenin gezegenidir. Bu genişleme kilo alma anlamında da olabilir. Aşk hayatında aşırıya kaçmamıza sebep olabilir. Veya parasal anlamda, daha fazla kazanmamıza yol açtığı gibi, daha fazla harcamamıza da sebep olabilir. Ama yinede olumlu özellikleri olumsuzlarından daha fazla olur daima.

Jüpiter'i her ne kadar dört gözle bekliyorsak, Satürn transitlerinden de bir o kadar korkar ve kaçmak isteriz. Oysa Satürn kişisel haritalarımızın en önemli parçasıdır.
O, zamanın gezegenidir ve bize ihtiyacımız olan olgunluğu armağan eder. Satürn olmasaydı çok güçsüz varlıklar olurduk. En ufak fırtınada yelkenlerimizi batırırdık. En küçük imtihanı dahi geçebilecek potansiyelimiz olmazdı.
Bu yüzden Satürn transitlerinden kormayalım. Ona ihtiyacımız var.
Satürn hangi burçtan geçiyorsa o burcun uçuk yanlarını törpüler. Mesela Yay burcundan geçen Satürn, Yay'ın aşırı özgürlükçü tarafını törpüleyip, asıl özgürlüğün ne olduğunu gösterir kişiye. Mesela kişi diğer insanları yargılıyordur farkında dahi olmadan. İşte Satürn bunu fark ettirir adama. Eğer yargılıyorsan, hiç bir zaman özgür olamazsın diye fısıldar. Aslında onun tek amacı bulunduğu burca ve eve hizmet etmektir. Sadece insanlar gerçekleri çoğu zaman görmek istemezler. Dolayısıyla Satürn'ün kişiye öğretmeye çalıştığı şeyleri kişi kısıtlama olarak algılar. Ve bunları kısıtlama veya zorluk diye algıladığı için, kabul edip, idrak etmekte daha da zorlanır. Zorlandıkça, Satürn daha da ağır imtihanlara maruz bırakır insanı. Nolur artık anla, düzelt kendini diye yalvarır.
Mesela 3. evde transit eden Satürn kişiyi kardeş veya akrabayla imtihan edebilir. Bu başta olumsuz gibi gözükse de kişiyi aslında gelecekte olacak olan bir olaydan koruyordur. Kardeşinizi çok aşırı seviyor, onun için her şeyi göze alıyor olabilirsiniz ama bu kadar aşırıya kaçan samimiyet ileride başınıza bela olabilir. Kişi merkezini kendisinden çekip, başkasına yönelttiği anda, dünya artık sevdiği kişinin etrafında dönmeye başlar. Ve neye en çok değer veriyorsak, en büyük darbeyi ordan alırız. İşte Satürn bizi bu darbeyi almamamız için küçük darbeleri vurarak, asıl büyük olan darbeden korur.

Ani değişimleri hayatımıza sokan Uranüs'ün transitlerini istesekte görmezden gelemeyiz. Zaten adı üstünde "ani değişim."
Uranüs transit etmekte olduğu burcu güzelce bir sarsar. "Heyt, kendine gel, sen ne ayaksın böyle" der. Onun en büyük görevi kişiyi sürüden kopartmaktır. Çünkü her insan özel yaratılmıştır, her birimizin özel yetenekleri vardır ve her birimiz belirli bir misyonla dünyaya gönderiliriz. Oysa zamanla bu misyonumuzu unutur, hayatın karmaşasına kendimizi kaptırıveririz. İşte Uranüs senin 'asıl' raydan saptığını görünce, hayatında bir tren kazasına yol açar ve sana acı, ani hatta şok edici bir travmayla, o trene binmemiş olman gerektiğini gösterir. Sabit olan burçlar Uranüs transitlerinden daha olumsuz etkilenir. Çünkü yeniliklere adapte olabilmek için zamana ihtiyaç duyarlar ve gelenekçi olduklarından değişimi çoğunlukla reddederler.
Mesela MC'den transit eden Uranüs, eğer kişi yanlış kariyeri seçtiyse, kariyer hayatını mahvedebilir. Çıkartacağı bir küçük skandal dahi buna yetebilir. Ama kişi eğer doğru kariyeri seçtiyse, bu sefer de ani bir olayla kişiyi ünlü biri haline getirebilir.
Dış gezegenlerin transitlerine en çok kişisel haritamızdaki gezegenlerin üstünden geçerken veya açı yaparken dikkat etmeliyiz.

İlahi aşkın veya tamamıyla sisin ve bilinmezin gezegeni olan Neptün de başımıza belalar açabilir. Neptün transitleriyle hayal kırıklıklarını çok sık deneyimleriz. Bize o kadar güzel gözükür, bizi o kadar çok büyüler ki, gerçek ve ilahi olan bir şeyi deneyimlediğimizi düşünürüz. Gerçekten deneyimliyor da olabiliriz ama olmayadabiliriz. :) İşte gerçeği bilmek bu transitle neredeyse imkansızdır. Bu yüzden derin sulara kendimizi atarız, umrumuzda bile değildir canımızın yanıp yanmayacağı. İşte bu yüzden Neptün'ün bize öğrettiği en güzel şey, teslimiyettir.
Bazen gerçeklerin farkına çok sonradan varırız. Ama bu böyle olmak zorundadır. Mesela kötülüğü bilmeden iyiliğin nasıl bir şey olduğunu nerden bilebiliriz? Veya hayatımıza Neptün transitiyle giren kişinin gerçekten ruh eşimiz olup olmadığını, onu tanımadan ve ilişkiye girmeden nasıl anlarız?
Neptün sistir, kapalı kapılar ardında yaşananı, bilinmeyeni, gizemi anlatır.
7. evde transit eden Neptün kişiye Sindirella Sendromunu yaşatır. Bir prens gelmiştir ama o prens masallardaki kurtarıcımız olan yakışıklı mıdır, yoksa sadece bizi kendisine aşık edip, kullandıktan sonra, kalbimizi kıracak olan dangalak mıdır? İşte ne yazık ki çok acıdır. Bilemeyiz!
Satürn ötesi gezegenler yüksek enerjileri temsil ederler. Eğer siz ruhsal olarak belli bir olgunluğa ulaşmamış ve hala 3. boyutta yaşayan bir varlıksanız, dış gezegenlerin olumsuz yönlerini deneyimleme olasılığınız daha fazladır. Çünkü Satürn ötesi gezegenlerin asıl amacı kişiyi Yaratıcıya, yani ÖZ'e ulaştırmaktır.
Bu anlamda Neptün hep hayal kırıklığıyla bağdaştırılsa da, ruh tekamül aşamasında daha ileri bir seviyedeyse, kişiyi ÖZ'üne yaklaştıracaktır. İşte bu anlamda 7. evden transit eden Neptün aynı zamanda ikiz alevimizi hayatımıza davet edebilir.

Ve son olarak cehennemin ve yeraltının küçük ama korkunç gezegeni Plüton.
Neptün için geçerli olan şey Plüton için de geçerlidir. Ruhsal tekamülünde yeni olanlar Plüton transitleriyle depresyon, panik atak veya bunalım gibi süreçlerden geçebilirler. Daha yüksek mertebede tekamülünü devam ettiren ruh ise, Plüton transitleriyle kendini aşar, ego'sunu yok eder. Büyük alimlerin de bahsettiği ölmeden önce ölme aşamasını deneyimler. Bu deneyim genellikle, kişi istediği kadar olgun bir ruh olsun, bir içsel krizle başlar. Bu nedenle bu transitin ilk basamağı ruhumuzun en karanlık gecesinden geçmek zorunda olmasıyla başlar. Daha sonra herkesin ve herşeyin aynı kaynaktan olduğunu idrak eder ve ben sen, biz siz gibi kavramları yitirir. Aslında her şey Tek'tir ve o Tek'lik Yaratıcının bizzat kendisidir. Yaratan ve yaratılan yoktur. Sadece Yaratıcı vardır ve biz de sadece O'yuzdur. Yani Yok'uzdur. Hiç'lik mertebesine Plüton transitleriyle ulaşırız.
İlüzyonların terkidir Plüton.
Ama yere girmeden göğe çıkılmaz. Cehennemden geçmeden de, Cennette ulaşılmaz. Bu aşamaya gelene dek küçük Ruh ölür ve küllerinden doğan Anka gibi yeniden dirilir. Ve bir daha hiç bir şey bir zamanlar olduğu gibi olmaz. Artık her şey değişmiştir.


Merkür 8. evde


Tehlikeli zeka - saplantı - akıl oyunları

Merkür'ü 8. evinde bulunan kişilerin akılları hayatın karanlık yönleriyle meşguldür daima. Düşüncelerinin, fikirlerinin ve kelimelerinin güçleri o kadar derindir ki, dikkat etmezlerse bir çok hasara yol açabilirler. 
Genellikle iç sesleri keskin ve yıpratıcıdır. Her yaptıklarında bir kusur bulurlar, kendilerini kendi zihinlerinde bulunan konuşmalarla tahrip ederler. Düşünceleri karanlıktır ve kendilerine karşı acımasız davranırlar. 
Dilleri sivridir, iğneleyici ve alaycı konuşurlar ve karşısındakinin canını çok feci yakabilirler. Çünkü zekidirler ve en zayıf noktanızı anında sezer ve kelimeleri bir bıçak misali en derininize saplayabilirler. Buna sebep olan şey ise, genellikle kendilerinin de bu şekilde incitilmiş olmasından kaynaklanır. 

8. ev kişinin piskolojik iç dünyasını anlatır. 
Pek kimseyle paylaşmak istemediğimiz, içimizde sakladığımız derin yaralarımızı simgeler. Merkür iletişimin gezegeni olduğundan bu kişilerin yaralarına sebep olan şey genellikle kelimelerdir. Çünkü kişinin kalbini en çok kelimeler deler ve bazen fiziksel şiddette maruz kalmaktan bile daha çok can yakar. 
Bu konuma sahip olan kişiler hayatlarında bu tür konuşmalara, suçlamalara, iftiralara, sözlü tacizlere veya hak etmedikleri küfürlü, onlara ağır gelen, kalplerini kıran sözlere maruz kalabilirler. 
Dolayısıyla iletişimin açmış olduğu yaraları şifalandırma göreviyle bu dünyaya gelirler. Onlar kelimelerin gerçek gücünü kullanarak tahrip etmek için değil, onarmak ve şifalandırmak için buradadırlar. Hem kendilerini hem de sevdiklerini. Bu nedenle Merkür'ü 8. evde olanların ruhsal çalışmalara yönelmeleri gerekir. Aksi takdirde bu konum zihinsel hastalıklara sebep olabilir. 

8. ev değişimin ve dönüşümün evidir. Bu yüzden ölümün evi olarakta bilinir. 
Bu kişilerin zihinlerinde bu tür temalar kendilerini sürekli tekrar eder. Aslında çoğu zaman kendilerini kendi fikir ve düşünceleriyle öldürür ve küllerinden doğan Anka gibi yeniden yükselirler. 
Hep deriz ya, en büyük düşmanımız zihnimizdir. 
İşte bu konuma sahip olan insanlar bunun çok iyi farkındadır. Çünkü zihinleri onlarla sürekli akıl oyunları oynar. Bunu sadece kendilerine yapmazlar, karşılarındaki insanların akıllarıyla oynamayı da severler. Tehlikelere çok çabuk yol açabilen zekâları vardır. 

Bu ev derin ve gizemli bir evdir. 
8. eve yerleşen tüm gezegenlerin dıştan görünmeyen, içten gelen derin etkileri vardır. 
Bu yüzden bu konuma yerleşmiş olan Merkür, kişinin iletişimine derinlik katar. Ses tonlarında veya konuşma tarzlarında, kendilerini ifade ediş şekillerinde bir güç ve gizem olur. Dudaklarından dökülen her kelime karşısındaki kişinin en derinine ulaşır. Neredeyse hipnotize edici bir konuşma tarzları vardır. Dolayısıyla istediklerini, kelimeleri kullanış şekilleriyle ve ustaca başarılı oldukları akıl oyunları sayesinde, anında elde ederler. Karşısındaki insanı manipule etmeyi çok iyi bilirler. Onlara verilmiş olan bu yeteneklerini olumsuza kullanmaktansa, iyiliğe hizmet etmeyi öğrenmeleri gerekir. 
8. eve yerleşmiş olan Merkür kişiyi doğuştan piskolog yapar. Bir insanın beden dilinden, anlatış şekilinden, söylemek istediği ama bir türlü söyleyemediği şeyleri hissederler. Kısacası satır arası okumasını çok iyi bilirler. Ama bu yetenekleri onları bazen zor duruma sokabilir. Çünkü sevdikleri insanların dahi söyledikleri şeylerin arkasında gizli saklı şeylerin var olup olmadığını kavramaya çalışırlar. "Şunu söylerken acaba ne ima etmeye çalıştı? Yoksa benden sakladığı ufak ayrıntılar mı var?" gibi sorular zihinlerini daima meşgul eder. Oysa iki dudağın arasından çıkan her söz kalpten gelmiyor olabilir. Dolayısıyla bu kadar fazla ciddiye alınmayı da hak etmez. Veya bazen kişi olayı olduğu gibi anlatır ve arkasında bullunması ya da ortaya çıkartılması gereken bir ayrıntı olmayabilir. Bu nedenle bu özel yeteneklerini bu şekilde kullanmamaları gerekir.
 Bu konum onlara karşısındaki insanı çok çabuk çözme ve ona yol gösterme potansiyelini bahşeder. Çoğu zaman bu yeteneğinin farkında bile olmayabilirler ama dudaklarından dökülen kelimelerin derin bir büyüsü vardır, karşı tarafın iyileşmesine sebep olan. Ve bu yeteneklerini kesinlikle aydınlık bir yolda şifalandırma amaçlı kullanmalıdırlar. İster profesyonel kariyer ortamında, isterse sadece aile ve arkadaş çevresinde. 

Merkür kişinin okul çağlarından da sorumludur ve 8. eve yerleşmiş olması, kişinin okul yıllarının inişlı çıkışlı yaşanmış olduğunu gösterebilir.
Bu kişiler genellikle öğretmenlerinin zaaflarını hemen fark eder ve onları kendi isteklerini gerçekleştirme doğrultusunda korkunç şekilde kullanabilirler. Her hocanın hayatında onu hayattan bezdirmiş bir öğrenci vardır ya, işte o öğrenci bu konuma sahip olan öğrencidir. :) Ama bazı nadir durumlarda kişi hiç bir şey yapmamış olmasına rağmen, ister öğretmenleri isterse okul arkadaşları tarafından olsun, suçlu duruma düşürülmek istenmiş olabilir. 8. ev yorumlanması zor olan bir evdir. Her an her şey olabilir. 
Merkür ayrıca kardeşlerimizi ve yakın çevremizi, komşularımızı veya arkadaşlarımızı temsil eder. Bu nedenle bu şahıslarla alakalı sözel tartışmaların veya zararlı zararsız atışmaların yaşanma olasılığı yüksektir.  

Merkür'ün transformasyon, gizem ve derinlik bekleyen 8. eve yerleşmesi, kişinin sıra dışı şeyler hakkında sohbet etmeyi sevdiğini gösterir. Ölüm ve ötesi, bu hayata geliş amacımız, uzaylılar, komplo teorileri, ezoterizm veya mistik, okült tüm bilgiler onları mıknatıs gibi çeker. Diğer insanların korktuğu, hatta hiç ilgilenmedikleri konular onlara ilginç gelir. Kısacası zihinleri diğer insanlara nazaran farklı çalışır. Dolayısıyla herkesle anlaşamaz, en az kendileri kadar derinlere inebilecek kişileri bulduklarında, iç dünyalarını açar ve derin sohbetlere dalarlar. 

Merkür 8. evde kişinin sezgilerinin kuvvetli olmasına sebep olur. Bu nedenle bu konuma sahip olanlar kendilerini daha çok sezgileriyle kavrayabilecekleri konulara çekilmiş hissederler. Diğer insanların kavramakta zorluk çektikleri ruhsal, mistik, okült veya piskolojik bilgileri derinden anlama yetenekleri vardır. Okul yılları boyunca kendilerini daha çok matamatik gibi mantıksal derslerdense, türkçe veya yabancı dillere, hatta felsefe veya piskoloji gibi derslere yakın hissetmiş olmaları büyük bir olasılıktır. 
Bir dersi ya sever ya da tamamen nefret ederler. Kendilerini bir konuya verdiklerinde onun en derinini kavrayana kadar inerler. Öğrenmek istedikleri şey konusunda saplantılı bir hal dahi alabilirler. Eğer bir şey gerçekten ilgilerini çekmişse, hiç bir şey gözlerini korkutamaz. En kalın kitapları dahi devirirler. Bu nedenle okul yıllarında ya en iyi ya da en kötü notu alan öğrenci olma ihtimalleri yüksektir. 

8. ev konularından bir diğeri ise seks'dir. 
 Bu konuma sahip olan kişilerin zihinlerinde cinsellik önemli bir rol oynar. Düşünceleri o kadar derindir ki, genelde zihinlerinden geçenlerin bir kısmını partnerlerinden saklayabilirler. Bunu genelde hissettikleri derinliği kelimelerle anlatamicaklarını bildikleri için yaparlar. 
 Partnerleriyle iletişimlerinde hep bir baştan çıkarıcı ses tonuna sahiptirler. Ve konu ne olursa olsun, iletişimde daima her iki tarafı da derinden etkileyen duygusal bir yakınlık oluşur. Sohbet dönüp dolaşır bir şekilde gizemli, tuhaf, erotik bir hal alabilir. 
Sanki karşılarındaki kişiyi kelimeleriyle savunmasız ve çırılçıplak bırakırlar. Bu yeteneklerini en çok kavga sırasında kullanırlar. İletişim yeteneklerini bir silah olarak kullanmaktansa, açık seçik, gerçekleri paylaşmaktan korkmadan iletişime geçebilmeyi öğrenmelidirler. Bu konuda genelde çok tutuk davranırlar ve bu karşı tarafı da olumsuz yönde etkiler. 
Bu konumun kişiye öğretmek istediği en temel şey, yaralanmaktan korkmadan, açık ve net iletişim kurabilmektir.