Reenkarnasyon Teorisi

  • Share

19 Ekim 2017 | Terazi burcunda Yeniay

  • Share

10 Ekim 2017 - 8 Kasım 2018 | Transit Jüpiter Akrep burcunda

  • Share

5 Ekim 2017 - Koç burcunda Dolunay

  • Share

Astrolojide Mars & Cinsellik

  • Share

Doğum Haritası Analizi

  • Share

20 Eylül 2017 | Başak burcunda Yeniay

  • Share

Kristaller & Doğal Taşlarla Tanışma Serüvenim

  • Share

6 Eylül 2017 | Balık burcunda Dolunay

  • Share

Kadının Ay Hali - En Kutsal Dönemi

  • Share

Reenkarnasyon Teorisi


Bir hayli karmaşık olan, kimi çevreler tarafından kabul edilmeyen, kimileri içinse gerçekten var olduğuna inanılan reenkarnasyon hakkındaki fikirlerimi paylaşmak istiyorum bu yazımda.

Reenkarnasyonla ilgili işin dini boyutuna dalarsak, içerisinden çıkamayabiliriz. Çünkü din adamları İslam dininde reenkarnasyonun net ve kesin bir şekilde var olmadığını idiaa ediyorlar. Reenkarnasyona işaret eden ayetlerin de aslında saptırılarak yorumlandığını söylüyorlar.
Bu yüzden bu konuya inanananlar kendilerini bu çevreden direkt dışlanmış gibi hissediyor.
Dini açıdan karma diye birsey yok. Atalarımızdan devraldığımız miras var. Bu yüzden dedenin işlediği günahın cezasını torunun çektiğine inanılıyor. Oysa ayetler bize sadece kendi yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimizi net bir şekilde hatırlatıyor. O halde masum bir çocuk nasıl oluyor da dedesinin işlediği günahtan sorumlu oluyor?

Reenkarnasyon tam bir saçmalık ve kesinlikle yok desek de, bazı vakalar kafamızı çok korkunç bir şekilde karıştırabiliyor.
Yurtdışında bu tür vakalara çok rastlanıyor. Ani bir kaza geçiren adam hastanede uyandığında bu hayatında hiç öğrenmemiş olduğu bir dili mükemmel bir şekilde konuşabiliyor, hipnoz altında bu hayatımızda bizi korkunç derecede etkileyen korkularımızın kökeninin geçmiş yaşamızdaki hayatımızı görerek şifalandırabiliyoruz vs. Peki ya tüm bu vakalar eğer reenkarnasyon yoksa nasıl açıklanabiliyor?

Bunlar sadece yurtdışında olan şeyler de değil. Türkiye'den de ilginç hikayeler var. Ata Nirun'un 'karanlığın ışığı' adlı kitabında Ela mı Yoksa Elmita mı..? diye bir bölüm var.
Olay 1985 senesinde gazetelere çıkan Ela Kaşkıran adında bir kız çocuğuyla ilgili. 5 yaşındaki Ela sosyal çevresinden öğrenmiş olamayacağı şeyleri söylüyor ve hiç bilmediği halde ingilizceyi anlıyor ve yabancı dilde şarkılar söyleyip duruyormuş. Ailesi kızlarındaki garipliğe bir anlam veremezken, okuldaki ingilize öğretmeni sayesinde Ela'nın kendi kendine mırıldandığı şeylerin aslında ingilizce kelimeler olduğu anlaşılmış. Olay daha sonra iyice çığrından çıkmış çünkü Ela ailesini ve ortamını iyice yadırgamaya başlamış. Benim adım Elmita, Bob adında bir kocam ve iki çocuğum var ama bir uçak kazasında öldük diye hikayeler anlatıyormuş.
Çevresinden hiçbir şekilde öğrenmiş olamayacağı şeyleri biliyor ve talep ediyormuş. Hiçbir dil eğitimi almamış olan Ela tüm ingilizce soruları anlıyor ve mükemmel derecede cevap verebiliyormuş.
Kendisini Elmita zanneden Ela vakası Türkiye'de belki de en gizemli reenkarnasyon vakalarından biridir. Eğer bu konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek ve diğer reenkarnasyon vakalarının hikayelerini okumak istiyorsanız, internetten araştırabilirsiniz. Çünkü buna benzer açıklanamayan birçok örnek var.

Reenkarnasyona astrolojik açıdan bakacak olursak, herşeyin 8. eve bağlandığını görüyoruz.
Aleksandar İmsiragic ölüm, orgazm ve rahme düşüşün aynı anda gerçekleştiğinden bahsediyor. Bu yüzden yukarıdaki resmi bu konuya uygun gördüm. 8. evi ve bu konuyu güzel görselleştirmiş. Doğuş, gelişim, cinsel birleşme, yaşlanma, ölüm ve yeniden rahme giriş..

Astrolojide ölüm evi 8. evdir. 8. evde ölürüz. Bu yüzden bu hayatımızı, birinci evden sekizinci eve kadar olan evler anlatır. Yani burası şimdiki yaşamımızdır.
8. evden 1. eve kadar olan dönem anne karnındaki yolculuğumuzu temsil eder.
Ruh dokuzuncu evden geçerken (jüpiter) misyonunu üstlenir. Onuncu evde karmasını (satürn) tanır. On birinci (uranüs) ve on ikinci evler de (neptün) ruhsal yapısını oluşturur. Tam bu aşamada ruh bedenlenir ve bunun sonucunda anne ilk defa karnında bebeğinin hareketlerini hissetmeye başlar.

Bu açıdan bakarsak kürtajın korkunç birşey olduğunu anlarız. Annenin bu aşamada başka bir ruhun varlığını kendi elleriyle öldürmesi cinayettir.
Şayet eğer anne gebeliğinde bebeğini kaybederse, ruhun bedenlenmekten vazgeçtiğini anlarız. Burda anne kendisini ne kadar suçlu da hissetse, onun elinde olan birşey yoktur. Bu ruhun kendi iradesiyle verdiği karardır. Oysa kürtajda başka bir ruhun yerine verilen bir karar vardır. Onun yaşam hakkını elinden almaktır bu.

Ölümden sonraki gelen yaşam 9. evdir. Bu yüzden geleceği 9. ev tanımlar. Dokuzuncu evi doğum olarak kabul edersek, onun ölüm evi dördüncü evimiz olur. 4. evden sonraki gelen ev de yeni yaşamımız olur.
Şimdiki yaşamımızın bir önceki ölüm evini, 12. ev olarak kabul ettiğimizde, geçmiş yaşamımızı gösteren evin de 5. ev olduğunu anlarız. Bu böyle devam eder.

Astrolojik haritalarımız hem geçmişi, hem şimdiyi hem de geleceği kapsar. O halde haritamıza bakarak hem bir önceki hem de bir sonraki hayatımızı görebiliriz.
Yukarıdaki anlattıklarımdan 1. evimizin şimdiki yaşamımızın. 5. evimizin geçmiş yaşamımızın ve 9. evimizin de gelecekteki yaşamımızın olduğu sonucu çıkar. Önemli olan şimdiki yaşamımız, geçmiş ve gelecekteki yaşamımızdır. Çünkü bu 3 hayatı aslında şu anda aynı anda yaşarız. Bu yüzden geçmişi de, geleceği de değiştirebilme imkanına sahibizdir. Çünkü Allah kaderin yanında, iradeyi de bize armağan etmiştir.

Reenkarnasyon olayına tüm yukarıda anlattıklarımı katarsak, hayatımızda yaşadığımız herşeyin aslında kendi ektiğimiz şeyler olduğu gerçeğine kavuşuruz.
Yani torun dedenin günahını boşuna ödemek zorunda kalmaz asla. Çünkü dedenin işlediği günahta kendisinin de payı vardır. Böylelikle karma denilen borç, yanlış veya doğru eylemler aracılığıyla aile üyeleri arasında yaratılır. Bu yüzden de ruhlar genellikle aynı aile içerisinde doğmaya devam ederler.
Büyüklerimizin haritalarında var olan belli bir takım konumlar, bizim haritamızda da kendilerini belli ederler. Çünkü bir döngü vardır. Geçmiş geleceğe doğru akmaz. Bu sadece bizim yanılgımız. Zaman daima döngüseldir. Bu yüzden herşey tekerrürden ibarettir ve bu döngüden kurtulmanın yolu iradedir.

Astrolojik haritalarımızdaki olumlu açılarımız ve kuvvetli gezegen konumlarımız aslında birer ödül gibidir. Bir önceki hayatımızda bunları aşmışızdır ve ödül olarak bu hayatımızda o konular üzerinden imtihan edilmeyiz.
Haritamızdaki zorlayıcı konumlar ise geçmişten getirdiğimiz yükleri gösterir. Hayat bizi bu alanlarda imtihan edecek ve geçmişi değiştirebilme fırsatını verecektir.

Harita bir bütündür ve bu yüzden her gezegenin ayrı bir önemi vardır. Ama genellikle karmayı gösteren şeyler 12. ev gezegenleri, Satürn ve güney ay düğümüdür. Bunların konumları veya transitleri bize geçmişi değiştirme fırsatını verirler. Dolayısıyla bu dönemlerde hayatımızda belirli kişiler veya olaylarla olan karşılaşmamıza ekstra önem vermeli ve irademizi kullanarak dikkatli hareket etmeliyiz. Yani aldığımız her nefes ve attığımız her adım aslında çok önemli. Çünkü işin ucunda geçmişimizi düzeltiyor, geleceğimizi yaratıyoruz.

Reenkarnasyon teorisine göre insanoğlu her kılığa girer.
Bir hayatında zengin bir kralsa, bir sonrakinde fakir bir köylü olacak ve zamanında kral iken verdiği zalim kararları bir köylü olarak deneyimleyerek kral olmanın bedelini ödeyecektir.
Eğer bir insan bir hayatında tecavüzcü veya katilse, bir sonraki hayatında tecavüze uğrayan veya katledilen kurban rolünü üstlenecektir.
Eğer bir hayatında fahişeyse, bir sonraki hayatında bekaret yemini eden bir rahibe rolüne girecektir.
İlk önce kral, ardından fakir olan köylü bir sonrakinde yine zengin rolüne bürünecek ama bu sefer her iki rölü yaşamış olmanın bilgeliğiyle iradesini kullanarak yaptığı hataları bir kere daha tekrarlamayacaktır. Veya tekrarlayacak ve kendini bitmek bilmeyen bir döngüye hapsedecektir.

Geçmişin izlerini bu hayatımızda karanlık bir gölge gibi yanımızda taşırız ve bu gölge haritamızda kendisini gösterir. Adeta beni şifalandır diye bağırır. Ama biz kendimizi hayata öyle bir kaptırırız ki, şifalandırmayı bırak, ruhumuzu daha da çok kirletiriz.

Reenkarnasyona küçüklüğünden beri inanan biri olarak kendi haritamdan ve hayatımdan örnek vermek istiyorum.
Ortaçağ ve en çok da yeniçağ döneminde masum kadınlar cadı olarak ateşler içerisinde yakıldı. İçindeki gerçek gücü kullanmasını bilen, şifalı otlar hakkında bilgi sahibi olan ve çevrelerini şifalandıran bilge kadınlar kilise ve erkekler için büyük bir tehlikeydi. İnanışa göre kadın yaratılış itibariyle şeytana yatkınlığı olan bir varlıktı. Bu yüzden korkunç işkencelere maruz bırakıldı ve ruhuna ateşler içerisinde acı çektirildi, korkunç bir şekilde ölüme mahkum edildi.
Bu kadınların acısını ve öfkesini her daim içimin derinliklerinde hisseden biri oldum. O zamanın koşulları günümüz için de geçerli olsa, gizli ilimlere ve alternatif şifa yöntemlerine olan merakım yüzünden yine cadı damgası yerdim herhalde.
O cadı olarak yakılan kadınlardan biri olduğuma eminim ve ateşler içinde yanarken hissettiğim öfke ve korku bu hayatımdadaki en büyük imtihanım.
Mars'ı 12. evinde, ateş burçlarında ve Venüsü Koç burcunda olan biriyim, Güneşimin Satürn ve Plüton ile zorlayıcı açıları var. Hayatımdaki otorite ve erkek figürlerine karşı içimde biriktirdiğim güvensizlik, korku ve öfke hayatımın birçok alanında geçmişimin hatırlatıcısı olarak karşıma dikiliyor ve yolumu tıkıyor. Şifalanmadan sana yol yok diyor ve geçmişimi sıfırlamam, korkmadan güvenmem gerektiğini hatırlatıyor. Hayatımdaki otorite, baba ve erkek figürlerine karşı yitirdiğim saygıyı yine kazanmam gerekiyor.

Yukarıdakı örnek kötü bir geçmiş yasam deneyiminden kalan miras. İyi geçmiş yaşamlarımız da var.
İngiltere'yi ve en çok Winchester şehrini ve Stonehenge'i ziyaret ettiğimde tuhaf bir tanıdıklık hissetmiştim. Londra'yı hiç sevememiş olmama rağmen Winchester o kadar sıcak ve yuvamsı bir yer gibi gelmişti ki, kendisini hiçbir yere ait hissedemeyen biri olarak, bende oluşturduğu hisse şaşırmıştım.
Druidler ve kelt mitolojisi her daim özel ilgi alanıma girdiler. Tarihe her zaman için meraklıydım ama hep belirli dönemlere ilgim, tutkulu bir şekilde daha fazla oldu.
Druidlerden kalma, bilgiden çok soru işareti var. Mesela Druidlerin Galatea civarında bulundukları söyleniyor. Hatta Aytunç Altındal Türkler daha orta Asya'dayken, Druidler bu topraklara turkije gibi bir isim vermişler diye anlatırdı. Bu toprakların yüzyıllar sonra Türklere ait olacağını nerden biliyorlardı? Nerden geliyorlardı, bu kadar bilginin kaynağı neydi?
Haritasında mistik dörtgeni olan biri olarak bu mistik bilgilere derin bir tutkuyla bağlıyım. Ve bu bilgelik aşkının o zamandan kalma olduğunu biliyorum.

Eğer reenkarnasyona inanmıyorsanız bu anlattıklarımın bir çoğu size deli zırvası olarak gelebilir. Bazen ben de hipnoz altında gördüklerimi düşündüğümde, sağlam saçmalıyorsun dediğim oluyor ama önemli olan regresyondan sonra tuhaf bir şekilde gerçekleşen şifa. İnsanlar bu sayede fobilerini yenebiliyor, hayatlarında ters giden şeyleri düzeltebiliyor ve kendilerini şifalandırabiliyorlar. Tuhaf bir şekilde hissettikleri, deneyimledikleri ama açıklayamadıkları şeylerin cevabına kavuşuyorlar.

Eminim sizin de kendinizi belirli insanlara veya yerlere diğerlerine nazaran daha yakın hissettiğiniz oluyordur. Tek başınıza açıklayamadığınız ve tuhaf gelen deneyimler yaşıyorsunuzdur.
Reenkarnasyon var veya yok. Aslında bu sorunun tam ve net cevabı önemli bile değil. Eğer siz bu sayede hayatınızı düzeltebiliyorsanız, size şifa olarak yansıyorsa, vardır. Eğer hiçbir işinize yaramıyorsa da yoktur.
Bu kadar basit. :)

19 Ekim 2017 | Terazi burcunda Yeniay


Her ay Güneş ve Ay gökyüzünde birbirine kavuşur ve görünmez olurlar. 
Bu buluşma aslında bir aşk buluşması gibidir. 
Birbirini göremeyen iki sevgili yalnız kaldığında kimseler tarafından görünmek istemeyebilir. 
Bu yüzdendir, yeniay ritüelleri hilal gökyüzünde görüldüğünde yerine getirilir. 

•••

27 derece terazi burcunda bir yeniay var kapımızda. 
İlişkiler konusunda sürprizli gelişmelere gebe olan bir yeniay bu çünkü tam karşısında Uranüs efendi bulunmakta.

Haritanızda terazi burcunun bulunduğu evle alakalı şu ana kadar hesaba katmadığınız yeni bir şeyle karşılaşabilir ve bunun sonucunda biraz tedirgin olabilirsiniz. 
Uranüs farklıdır. Anidir. İsyankârdır. Özgürdür ve bağımsızdır. 
Karşısında terazi burcunda bulunan Ay ve Güneşin aksine olaylara ve insanlara yukarıda bahsetmiş olduğum sıfatlara bürünerek yaklaşacaktır. 
Oysa bu yeniayın merkezinde ilişkiler var. 
Ben değil, Biz var. 
İsyankârlık ve ani patlamalar yerine, kendini karşı tarafın yerine koymak ve empati duygusuyla yaklaşmak var.  
Bu yeniay bu alanda yeni adımlar atacağız ama aynı zamanda sürprizlere karşı da hazırlıklı olmalıyız. 

Bu hayatta ani ve beklenmedik sürprizler, tıpkı yediğimiz yemeği lezzetlendiren tuzu ve biberi gibidir. 
Hayat bizi bazen sınar, bazen kontrolü elimizden alır ve bizi kukla gibi yönetir. 
Bu gibi zamanlarda insanın yapabileceği en güzel şey teslimiyet içerisinde olmak ve izin vermektir. 

Bu yüzden yakın çevrenizde sinirlerinizi bozan kimler varsa, bırakın onları rahat ve kabullenin. 
Sinirlerimizi bozan şey, bize bizi yansıtıyordur. Karşı tarafın düzelmesini istiyorsak ilk önce kendi içimizde o gölge yanı keşfetmeli ve onunla aydınlığı buluşturmamız gerekir. İşte o zaman karşı taraf mucizevi bir şekilde kendiliğinden düzelir. 

Bu yeniay size bu konuda çok güzel bir fırsat ve kendini şifalandırma imkanı sunuyor. 
İster eş, ister arkadaş, ister evlat, ister anne veya baba.. 
Damarınıza basacak ve sizi olumlu veya olumsuz yönde şaşırtacak bir olay yaşayabilirsiniz sevdikleriniz aracılığıyla ama Uranüs'e karşı sert tepki vermeden ve karşınızdakinin kalbini kırmadan önce dönüp bir bakın kendi içinize. 
Ne yaptınız da karşılaşmak zorunda kaldınız bu olayla?
İnsanoğlu her daim ektiğini biçer. 
Ama hayatta bir aksilikle karşılaştığında kendisi yerine, daima ilk önce karşındakini suçlamayı pek bir sever. 
Bu yeniay fark et hatalarını. Gözden geçir başkalarına karşı işlemiş olduğun günahları diye fısıldıyor her birimizin kulağına. 
Ne mutlu o fısıltıyı duyup, kendini ve çevresini şifalandırana..

☆☆☆

Yeniay Ritüeli

Hilali gökyüzünde gördüğünüzde elinize bir kağıt ve kalem alın ve şimdiye kadar kırmış olduğunuz kalpleri not edin oraya. 
Sonra da ellerinizi semaya kaldırın ve gönlünüzden küçük bir yelkenliyi dua halinde okyanusa salın. 
Bırakın gitsin bilinmeze doğru. 

Yelkenlimi özgürleştirdiğim gibi kalbimi de özgürleştiriyorum tüm kırmış olduğu kalplerden. Affedilmeme korkusuyla taşıdığım tüm yüklerden Allahım, kalbimi arındırman için senden yardım bekliyorum. 
Bilerek veya bilmeyerek incitmiş olduğum tüm Ruhlardan af diliyorum ve beni bağışlamalarını istiyorum ve bundan sonra çevremdeki hiçbir olaya ve kişiye karşı öfkeli, isyankâr ve kırıcı davranmamaya niyet ediyorum. 
Bu yeniayı ilahi sevgiye doğru attığım ilk adımım olaran kabul et ve sevgiyi hayatımın dört bir yanına nasip et.
Amin. 

10 Ekim 2017 - 8 Kasım 2018 | Transit Jüpiter Akrep burcunda


Bolluğun ve bereketin, şansın ve bilgeliğin gezegeni olan Jüpiter akrep burcundaki yeni yolculuğuna başlamak üzere.

Akrep burcu zodyağın en karanlık ve gizemli burcudur. Akrep enerjisi bizi daima derinlere davet eder. Dolayısıyla biz de önümüzdeki 13 aylık süreç boyunca gizemli ve derin bir yolculuğa çıkacağız. Bu yolculuk hepimizi etkileyecek olsa da, her birimiz kendi kişisel haritalarımız üzerinden etkileneceğiz. Bu yüzden bu derin yolculuğa hayatınızın hangi alanında çıkacağınıza merak ediyorsanız, doğum haritanızda akrep burcunun hangi evde olduğuna dikkat etmelisiniz.

Jüpiter bolluk ve bereketin gezegenidir ve uğradığı evlere transitinin sonunda bolluğu ve bereketi armağan ederek ayrılır. Cömert bir bilge gibidir. Kapınıza gelip bir sene boyunca misafiriniz olur. Onu ne kadar iyi ağırlarsanız, ayrılırken armağanı da o kadar büyük olur.

Jüpiter bir senedir terazi burcundan geçmekteydi ve aslında bize ilişkiler konusunda şans getirecekti. Lakin terazi burcu Venüs'ün yönettiği burçtur ve Venüs Jüpiterin aksine daha bencilcedir. Jüpiter sevgisini ve bereketini herkes ile paylaşmak ister. Venüs'ün gözü ise sadece sevdiğini görür, sadece sevdiğinle paylaşır, sadece ona karşı fedakar davranır.
Dolayısıyla bu transit boyunca Jüpiter'in çok da rahat olmadığını hissettik hepimiz. Buna sebep olan şey yıl içerisinde deneyimlediğimiz Uranüs-Jüpiter karşıtlığı ile Jüpiter-Plüton karesi de eşlik ettiler. Böylelikle bu güzel gezegenin bize armağan etmek istediklerini çok da kolay elde edemedik. Şans, bolluk ve bereket biraz daha zorluk ve alın teri gerekti. Çünkü herbirimizin hayatında aşmamız gereken zorluklar vardı. Bazılarımız bu zorlukları başarıyla geçti, bazılarımız ise daha düşük bir notla. Ama öyle ya da böyle, hepimiz bu süreci atlattık ve yeni bir maceraya çıkmaya hazırlanıyoruz.
Peki bu macera nasıl bir macera olacak?

Akrep burcunu iki hayvan sembolize eder. Bunlardan biri akrebin kendisidir, diğeri ise Zümrüdü Anka kuşudur.
Bu iki sembol bize akrep burcunu daha net anlayabilmemiz için yardımcı olur.

Akrep küçücükün olmasına rağmen hepimizin korkuyla yaklaştığı bir hayvandır. Bu bize çıkmaya hazırlandığımız yolculukta hiçbir şeyi hafife almamamız gerektiğini gösterir. Sonuçta küçük gibi görünen şey, bizi zehirleyebilecek güce sahiptir.

Bir akrep 2 hafta boyunca donmuş bir buzun içinde hayatta kalabilir. Bir akrep bir yıl boyunca hiç su içmeden ve beslenmeden de hayatta kalabilir. Bu da yolculuğumuzdaki koşullar ne olursa olsun, ölmeyeceğimiz, her ortama ayak uyduracağımız anlamına gelir.

Bir akrebin kopan organları yeniden yerine gelir. Bir senelik süreç boyunca kalbimiz ne kadar kırılırsa kırılsın, canımız ne kadar yanarsa yansın, eskisine nazaran yenilenmiş olduğumuzu göreceğiz. Belki farkında dahi olmadığımız derin yaralarımızı keşfedeceğiz ve şifalı merhemler sürerek kendimizi kendi ruhumuzla tedavi edeceğiz.

Bir akrep ne kadar susuz kalırsa, zehri o kadar kuvvetli olur.
Bu yolculuk boyunca ruhumuzun o kadar derinine ineceğiz ki, keşfettiğimiz her bir katmanla güçlendiğimizi göreceğiz.
Özgüveni tam olan korkusuz bir insan, zaaflarının farkında olur. Bu zaaflarını o kadar güzel kapatır ki, karşındakini varlığıyla sindirir. Korkanın bilmediği şey, bu güce sahip olmanın ardında verilmiş olan bir savaşın olmasıdır. Bu dünyada gerçekten güçlü olan insanlar, güçsüzlüğün ne demek olduğunu çok iyi bilen insanlardır.
Yokluğu bilmektir, bize kıymet bildiren. Zayıflığı aşmaktır, bize güç veren. Tüm bunların ne demek olduğunu öğreneceğiz önümüzdeki 13 ay içerisinde.

Bir akrebin etrafı ateşle çevrildiğinde, kendisini sokarak öldürür. Bu basit bir intihar gibi gözükse de, arkasında asil bir davranış saklıdır. Bir akrep yanan ateşten korkmaz ama bu ateşin proteinlerini yok edeceğini ve bundan sonra eskisi gibi özgür bir hayatının olmayacağını bildiği için ölümü göze alır. Kısacası köleliği kabul etmektense, ölümü kabul eder.
Biz de bu yolculuğumuz boyunca küçük bir şeytanla karşılaşabilir ve ruhumuzun kurtuluşu için bazı şeylerden vazgeçmek ve fedakarlık yapmak zorunda kalabiliriz. Ve bunlar kibir, gurur, intikam ve maddi güç olabilir.

Çiftleşme sonrası akrep dişisinden kaçmazsa, dişi tarafından yenilir.
Düşmanını kendine yakın tutmak ama doğru an geldiğinde ondan uzaklaşmak gerekir.
Hayatın bize nereden ve neden darbe indirdiğini çoğu zaman bilmeyiz. Oysa uyanık olmak en büyük görevimiz.
Bazen bize en büyük zararı veren en yakınımızdır. Bazen ise tek düşmanımız kendimiz.
Jüpiter'in akrep burcundaki transiti çevremizdeki insanları maskesiz halleriyle görmemizi sağlayabilir. Bu yüzden şimdiye kadar haberdar olmadığınız sırlar, su yüzeyine çıkabilir.

Anka kuşu ise, dirilmenin sembolüdür. Hem de yanarak, küllerinden yeniden dirilmenin sembolü. Bu yüzden hazırlayın ruhunuzu bu sene güzel bir dirilişe.

Jüpiter'in hanenizi ziyareti boyunca sezgilerinizde ve tutkularınızda bir artışın olduğunu gözlemleyeceksiniz. Daha bir azimli, daha bir hedef odaklı, daha güçlü bir savaşçının içinizde bir yerlerde uyanmak üzere olduğunu hissedeceksiniz.
Jüpiter yukarıda bahsettiğim tüm akrep özelliklerini daha da çoğaltacak içimizde ve herşeyi normalden daha da derinden hissetmemize, anlamamıza ve yaşamamıza sebep olacak.
Bu süreç içerisinde akrebin karanlık gölge yönlerinde de bir artış gözlemleyebiliriz. Bu yüzden hırslı, kibirli, kıskanç, zorba, intikamcı, kontrolcü ve manipülatif özelliklerimize normalden daha çok dikkat etmeli ve uzak durmalıyız.
Akrebin gölge yanından ziyade, şifalandırıcı etkisini ortaya çıkarabilmek için, okült, ezoterik ve gizemli konuları araştırıp, ruhun derin dünyasına dalabileceğinz şeylere verin kendinizi. Araştırın şimdiye kadar merak etmediklerinizi ve sorun kendinize Neden? Herşeyin bir nedeni var ve şimdiye kadar bilmediklerimizi öğrenebilmek için güzel bir fırsatımız olacak hepimizin. Bunu kullanalım. Kendi iç dünyamızın derinliğini keşfedelim, farkındalığımızı geliştirelim. Kendimizi ruhumuza vurulmuş zincirlerden kurtaralım.

Jüpiter akrep burcundaki transitiyle birlikte ayrıca altın, gümüş gibi değerli yeraltı madenlerinin değerini çıkartabilir. Maalesef yeraltı örgütlerini, mafyayı ve cinsel suçları da arttırabilir.
Ama Jüpiter terazi burcundaki transitine göre diğer gezegenlerden de daha fazla destek alacağa için, kötü şeylerdense daha çok iyi şeylerin olacağına söyleyebiliriz. Çünkü hem Plüton hem de Neptün Jüpiter'e iyicil açılar göndererek, arka çıkıp, destek olacaklar.
Balık, Oğlak ve Akrep burçlarında gezegenleri olanlar için bu yıl güzel fırsatları ve büyümeyi beraberinde getirecek.

Jüpiter'in akrep burcundaki transiti ayrıca Plüton'u akrep burcunda olan nesle de çok iyi gelecek. Hatta kitlesel olarak bu jenerasyonun küllerinden yeniden doğup, uyanacağı bir yıl olacak diyebiliriz. Bu beraberinde küçük çapta bir nesil çatışmasını da getirebilir. Çünkü Jüpiter bu jenerasyonun Plüton'larının üzerinden geçerken, aynı zamanda Plüton'u aslan burcunda olanlara kare açıda olacak. (Plüton'u akrep burcunda olanların ebeveynlerinin çoğunun Plüton'u aslan veya başak burcundadır.) Satürn'ün de oğlak burcunda transitine başlamasıyla birlikte oğlak burcunun yönettiği tüm kuruluşlarda bu kuşak çatışmasını hissedebiliriz. Belki de büyüklerin biraz geri çekilip yerlerini küçüklere vermeleri gerektiği bir zamanın geldiğini Jüpiter gösterebilir. Bunun sonucunda devlet ve devlet kuruluşlarında yeniliklerin doğuşunu gözlemleyebiliriz.

Kendi ülkemiz açısından değerlendirecek olursak, Jüpiter'in 5.evden geçecek olması gençlerimizin eğitim imkanlarını genişletecek ve iyileştirecektir. En azından eğitim konularında yeniliklerin olacağını göreceğiz. Ama unutmayın ki burda söz konusu olan burç akrep olduğu için, yeniliklere belirli krizleri atlatarak kavuşacağız.
Ama genel anlamda ülkemiz için güzel bir yıl olacağını ümit edelim ve bunun için dua edelim.
Jüpiter hem Güneş'imizin, hem Venüs'ümüzün hem de Jüpiter'imizin üzerinden geçerek bize ülkecek Jüpiter dönüşümüzü de yaşatacak.
Her ne kadar karanlık zamanlardan geçiyor olsak da, ülkemize güzel şeyleri getirmesini diliyorum..

Akrebin kanı beyazdır.
İronik de olsa tehlikeli, zehirli, siyah bir hayvanın kanının beyaz olması, bize aslında her karanlığın içinde bir aydınlığın olduğunun hikayesini fısıldar.
Bu bir yıl boyunca her birimizin görevi karanlıktaki aydınlığı keşfetmek ve bu aydınlığı hayatımızda genişletmek olacak.
Bol şans! :)

5 Ekim 2017 - Koç burcunda Dolunay


Gecelerimizi aydınlatan dolunaylar, haritamızda etkiledikleri alanı da aynı şekilde aydınlatırlar ve 6 ay öncesine kadar farkında dahi olmadığımız şeyler, artık gözümüzün önünde parlıyorlardır.
Dolunay zamanları bilinçaltımız ortaya çıkar ve bu yüzden sakladıklarımız ve bastırdıklarımızla yüzleşmek zorunda kalırız.

5 Ekim günü Koç burcunun 12. derecesinde dolunay gerçekleşecek.
Güneş terazi burcunda bulunurken ve bizi ilişkiler üzerinden sınarken, Ay Koç burcunda bulunarak, bencilliğimizi harekete geçirecek ve içimizdeki gerçek gücü keşfetmemizi isteyecek. Böylelikle sen ile ben, biz ile siz arasında küçük çapta bir kriz yaşayabilir ve yeni bir farkındalık kazanabiliriz.

Sonbahar kapımıza dayandı. İçe yönelmemiz gereken ve evimizde sevdiklerimizle vakit geçirip, derin duyguları keşfetme ihtiyacında olduğumuz bir zamandayız.
Yavaş yavaş ait oldukları yerden kopup, ölüm danslarını gerçekleştiren yaprakları örnek alıp, bir ömrün nasıl da su gibi akıp gittiğini idrak edip, bu anımızın ve hayatımızdaki olan herşeyin değerini bilmek zorundayız. Her sonbahar terazi ve akrep burçları enerjisiyle bize bunu fısıldar: Tutun sevdiğine, değer ver hayatındaki herşeye! Çünkü herşey gelip geçici.

Doğa bize herzamanki gibi yol göstermeye çalışırken biz bu dolunayın etkisiyle hem birliktelik için yalvarırken bir yandan da kendi bencilliğimizle yüzleşmek zorunda kalacağız. Ve önümüzdeki haftalarda tıpkı ipin üzerindeki cambaz gibi ben ile sen, biz ile siz arasında dans ederek, dengeyi tutturmayı öğreneceğiz.

Hayatımızdaki ilişkilerimiz evimizdeki çiçeklerimiz gibidir. Su isterler, güneşi beklerler, sevgimizi ve ilgimizi arzularlar. Bunları vermezsek solar, küser ve yok olurlar.
Bu yüzden bu dolunay ilişkilerimizi beslemeye özen göstermeliyiz. Hayatında karanlık bir dönemden geçtiğini bildiğimiz yakınlarımıza içimizdeki güneş enerjisini hissettirmeliyiz. Isıtmalıyız sevdiklerimizin kalbini gülüşümüzle, öpüşümüzle, sarılışımızla.
Bir koç dolu dolu sever. Korkmaz asla, saklamaz bu yüzden sevgisini.

Güneş gibi ısıtırken etrafımızı, Güneşin bireyselliğini ne kadar çok önemsediğini de hatırlamalıyız aynı anda.
Severken ve sevilirken, sevginin gerçek kaynağının kendi içimizden geldiğini ve ilişkilerimizde ipleri kendi elimizde tuttuğumuzu hissetmeliyiz.
Karşı tarafın bize neyi ne kadar yapabileceğini biz belirleriz. İlişkilerimizin çerçevesini her daim biz çizeriz.
Bu dolunay bu çizdiğimiz çerçevenin farkına daha net varacağız. Ve belki onu yeniden çizme ihtiyacı duyacağız.

Bu dolunayın en güzel tarafı Rigel sabit yıldızından aldığı destek olacak ve bize ruhumuzu ve yaşamımızı zenginleştirecek bir bilgiyi sunacak. Bu gökyüzü hepimize güçlü ilişkiler kurmak için çizmemiz gereken çerçevenin bilgisini sunacak. Bu bilgiyi akıllıca kullanmak ise herzamanki gibi kendi irademize bağlı olacak.
Bu yüzden şu anki gökyüzündeki diğer gezegenlerin üzerimizdeki etkilerinin farkında olmalı ve bilgece davranmalıyız. Çünkü Mars ve Venüs el ele tutuşmuş bir şekilde başak burcunda dilimizi gereğinden fazla sivri şekilde kullanmamıza sebep olabilirler. İlişkilerimize eleştirel yaklaşıp, ani davranıp, kalp kırmamaya özen göstermeliyiz bu günlerde. Yoksa bu dolunayın Rigel sabit yıldızından kapımıza getireceği armağana kavuşamayabiliriz.

Bu dolunayın en zorlayıcı yani ise, bizi Plüton'un sınavından geçirecek olması.
İnsanların birbirinin damarına basma isteğinde olduklarını gözlemleyeceksiniz. Çünkü Plüton dolunaya gönderdiği kare açısıyla kibirli, manipülatif, sadist ve bencil yanlarımızı ortaya çıkaracak ve onları yenebilmemiz için bize birer fırsat sunacak.

Dolunay Ritüeli
Madem gökyüzünde koçlar ile teraziler diyarında bir enerji alışverişi söz konusu, o halde biz de bu enerjileri dıştan yaşamaktansa, içten yaşamak ve çözümlemek için küçük bir dolunay ritüeli yapabiliriz.


Tek başınıza kalabileceğiniz bir ortama geçin ve gözlerinizi kapatın. Nefeslerinize odaklanarak zihninizin sakinleşmesini bekleyin.
Sonbahar ormanında tekbaşınıza küçük bir yürüyüşe çıktığınızı hayal edin.
Yere düşen yaprakları, yeşilin, kızılın ve altının binbir tonundaki yaprakların ait oldukları dallardan kopup, nasıl da huşu içinde yere düştüklerini canlandırın gözünüzün önünde.
Yere düşen her bir yaprak sizin içinize attığınız bir parçanız. Kırılganlıklarınız, öfkeleriniz, üzüntüleriniz ve olumsuz anılarınız. Bu anıları hatırlayın ve her birini yere düşen bir yaprağa bağlayın. O yaprağın yere düşerken bir nehir akıntısına kapıldığını ve sizden uzaklaştığını hayal edin. O hatıranın uzaklaştığını hissedin. O aslında zaten size ait değildi. Geçmişte kaldı ve artık yok. Bırakın gitsin. Bırakın tüm olumsuzluklar yere düşen yapraklarınızla birlikte gitsin.

Bu sonbahar ormanında özür dilemek istediğiniz kişilerle karşılaştığınızı da hayal edebilirsiniz.
Sevdiklerinizi gözünüzün önünde canlandırın. Onları ne kadar çok sevdiğinizi fısıldayın. Sarılın, öpün, özlem giderin. Şu anda hayatta var olmayan sevdikleriniz dahi bu sonbahar ormanında sizinle birlikteler. Bu yüzden söylenmemiş olan herseyi söyleyin. Sadece sevginizi değil, kırgınlıklarınızdan ve öfkelerinizden de bahsedin. Sonra onları ağaçtan yere düşen yapraklara yükleyin ve nehir akıntısına bırakın birlikte..
Geçmişinizi arındırın ki, geleceğiniz tıpkı geceyi aydınlatan dolunay gibi parlak olsun.
Karanlık geçmişinize adım atın ki, gerçek hayatta atacağınız adım aydınlık olsun.

Bu güzel Ekim akşamı dolunayının size verdiği gücü nasıl kullanacağınız çok önemli. Bir karar alırken bağımsız ve iradeli davranmak ne kadar önemliyse, çevremizdeki insanları da göz önünde bulundurmamız o kadar önemlidir.
Geçmişten kalma olan bağlardan kurtulun, yoksa bu bağlar içinizdeki koçun yolunu tıkarlar. Gücü dıştan deneyimleyebilmeniz için, ilk önce içten keşfetmelisiniz.
Bunu keşfedeceğiniz bir dolunay olması dileğimle..

Astrolojide Mars & Cinsellik


Konuşulması toplumuzca neredeyse 'yasak' olan seks ve porno hakkında bir yazı yazmak istedim. Bu yazıyı yazma isteğime sebep olan şey ise, bir kaç gün önce tavsiye üzerine izlediğim Don Jon adlı film ve en son verdiğim danışmanlıklarımdan birinde bu konu hakkında partnerinle açık ve net olarak konuşmalısın dediğimde, 'konuşsam ne olacak' diye aldığım cevaptı. 
Aslında şu konular hakkında bir konuşabilmeyi becerebilsek, belki bütün ilişki sorunlarımızı aşacağız ama biz bunu saçma sapan nedenlerden dolayı yapmıyoruz. 

Söz konusu aşk ve ilişkiler olduğunda hepimizin tek bildiği şey entrika, yalan ve dolan. 
Aşık olduktan sonra her iki tarafın da yapmaya çalıştığı tek şey birbirini kontrol etmek ve alttan alta yönetmek. 
Bu yüzden günümüzde yaşanılan ilişkiler sadakat ve sevgi temeli üzerine inşa edilmektense, yalan ve entrika üzerine inşa ediliyor. Sonrada evlilikler başladığı gibi bitiyor ve her kadın 'adam gibi güvenilecek, eril ve güçlü adam yok', her erkek de 'derin olan, bağlanıp, güvenebileceğim feminen kadın yok' diye ağlanıyor. Eskilerde 'ah, nerde o eski, saf, masum aşklar' diye iç geçiriyor. 

Cinsellik bir ilişkinin temelidir ve bir erkek çocuğu ergenlik çağına geldi mi babası, abisi veya aileden güvenebileceği bir büyüğü tarafından bir kenara çekilip, öğüt nasihat verilerek, gerçekler öğretilmelidir. 
Kızılderili kabilelerinde erkek çocukları annelerinin yanında sadece 6 yaşına kadar kalırmış, daha sonra erkeklerin yaşadığı yere yerleşirmiş ve orda erkekler tarafından ona, bir kadına nasıl davranılması gerektiği öğretilirmiş. 

Bu aynı şekilde kız çocukları için de geçerli. Eskiden insanlar kız çocuklarına masalları boşuna anlatmıyorlardı. Her masal bir inisiyasyondu ve kız çocuğunu, büyüp eril olan biriyle ilk karşılaştığında nasıl davranması, nasıl seçim yapması gerektiğini bilsin diye anlatılıyordu. 
Ne masallar kaldı ne de ergenlik dönemimizde bize doğru yolu gösteren anne veya ablalarımız. 
Kimse hiçbir şey öğretmeyince de öğrenilecek tek yer pornolar oldu ve maalesef bu tuzaktan en kötü etkilenenler de erkekler oldu. 

Bir kadına nasıl dokunulması gerektiğini bilmeyen erkekler, pornolarda gördüklerini uygulamaya çalışınca işler iyice çığrından çıktı. Ve maalesef daha 18-19 yaşlarında olanlardan dahi, sevgilimle artık birlikte olamıyorum ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum diyenler çok. 
Çünkü kamera önünde olan herşey yalan ve abartı ama bu gerçek, pornografik görüntüleri izleyenler tarafından, hele ki yaş daha küçükse algılanamıyor. Bu ayrıca sadece erkek çocuklarını ilgilendiren bir problem de değil. 
Kız çocuklarının veya kadınların romantik aşk filmleri izleyip, bunları gerçek hayat zannetmeleri de aynı oranda korkunç. Çünkü her ikisi de bizi yanlış yönlendiriyor, yanlış şeylere inandırıyor ve bunun sonucunda yanlış ilişkiler yaşamamıza sebep oluyor. 

Gerçek hayat büyük göğüslerden ve dik bir popodan ibaret değil. 
Gerçek hayat kaslı ve cepleri parayla dolu biri olmaktan da ibaret değil. 
Gerçek hayat yaralardan, zorluklardan, karanlıklardan ve aralara serpiştirilmiş gelip geçici olan küçük mutluluklardan ibaret. 
______________________________

Astrolojde Mars tutkularımızı ve cinsel gücümüzü temsil eder. Bu yüzden Mars'ın bulunduğu ev ve burç nasıl bir cinsel yaşamımızın olduğunu, nelerden hoşlandığımızı veya neleri sevmediğimizi gösterir. 

Mars'ın diger gezegenlerden aldığı açılar da çok önemlidir. Mesela Neptün'den gelen sert açılar cinsel sapmalara veya bulanık fantazilere sebep olabilirken, Plüton'dan gelen açılar karanlık fantezilere sebep olur, hatta bazen sadist veya mazoşist eğilimler de verebilir.

Astrolojide her gezegenin bir olgunlaşma yaşı vardır ve bu Mars için 28. yaştır. 
 Bu yüzden hepimiz 28. yaşımıza kadar Mars'in biraz daha ham halini deneyimler ve anca 28 yaşından sonra bu konularda pişmiş olur ve olgunluk kazanırız. 
Bu yüzden 28 yaşına kadar seksi daha çok ego temelli deneyimleriz. 
Bir kadın için seks o yaşa kadar sadece kendini karşı tarafa beğendirmekten ibarettir. 
Giydiği seksi iç çamaşırları, hatta çekici olduğunu zannettiği kostümleri aslında üzerinde eğreti duruyordur ve çoğu zaman yapmak istemediği şeylerin bedenine yapılmasına dahi izin verir. Çünkü Marsı, karşımdaki beni ya beğenmezse korkusuyla hareket eder. 
Aynı şekilde Mars'ın olgunluğuna erişmemiş bir erkek, bir kadına nasıl dokunulması, ona nasıl yaklaşılması, sevilmesi veya sevişilmesi gerektiği hakkında çok az şey biliyordur. Deneme yanılma yoluyla ilerler. Kadının içinde saçma sapan hareketler yaparken, kadının ruhunu incittiğinin dahi farkında olmayarak, bir sonraki hamlesini geçen gün izlediği pornodaki gibi mi uygulasa diye düşünür. 

Sekse zihin karıştığı anda ego bizi korkuyla yönetmeye başlar. Egonun olduğu yerde şeytan vardır ve şeytan acele işe karışmayı pek bir sever. 
Böylelikle seks saçma sapan, kısa süreli, tuhaf ve anlamsızca yapılan birşey haline dönüşür ve biz farkına varamasak da aslında ruhen her iki tarafa da zarar verir. 

Cinsellik doğamızda vardır ve aslında kutsaldır çünkü daha büyük bir amaca hizmet eder. Bu yüzden onu bastırmak doğru bir yol değildir ama ona bağımlı olmak, hatta sapkın bir şekilde kullanmak da doğru değildir. 
Bu dürtü her hissedildiğinde onu mastürbasyon yaparak bedenden atmak bize zarar olarak geri döner. Çünkü cinsellik bir enerji alışverişinden ibarettir. Eril ve dişil, ying ve yang, rahim ile rahman esmasının kavuşumu ve birliğe ulaşmasıdır. Aslında cennetteki teklik halini kısa bir süreliğine de olsa, hatırlamaktır. 

Mastürbasyon sırasında tek taraflı bir enerji açığa çıkar ve karşı kutuptaki enerjiyi alamadığı için ruhsal ve enerjisel olarak bir doyuma ulaşmaz, yarım kalır, yani yaşam enerjisi çöpe gider. Ve çoğu zaman buna zihnimizde kurguladığımız görüntüler eşlik ettiği için, ortaya çıkarttığımız cinsel güç sayesinde görünmeyen alemde zihnimizdekileri çok çabuk form olarak yaratırız. Hırıstiyanlar bu tür varlıklara incubus ve succubus derler. Eril ve dişil şeytanlar. 
Onların inanışına göre bu varlıklar geceleri bize musallat olur ve ortaya çıkarttığımız kendi cinsel enerjimizden faydalanırlar. Bu da gece boşalmalarının nedenini açıklar. 
Bir erkek bunun farkına pek varmasa da ve bu gibi şeylere inanmak istemese de, gün içerisinde gördüğü veya zihninde kurguladığı görüntüleri geceleri bedenlenmiş varlık olarak üzerine çeker. Ve bu tür varlıklar enerji vampirleri gibidir. Cinsel enerji aslında yaşam enerjisi olduğu için, biz farkında olmadan bütün yaşam enerjimizi emerler. Dinimizde abdestin neden bu kadar çok önemsendiğinin arkasındaki yatan gerçeklerden biri de budur, arınmak ve korunmak. 

Aynı durum eşcinsel ilişkiler için de geçerlidir. 
Orda da tek taraflı bir enerji ortaya çıkar ama bu sefer ortaya çıkan enerji iki kişininkidir ve daha kuvvetlidir. Bu yüzden bu yöntemi genellikle belirli çevreler kara büyü amaçlı kullanarak sapkın inançlarını hayata geçirirler. (Mesela Aleister Crowley'nin kara büyü uygulamaları için küçük erkek çocuklarıyla sapkın cinsel ilişkilere girdiği söylenir.) 
Bu konuyu daha fazla uzatmak istemediğim için burda kapatıyorum ama bu tür bir yöntemin çok tehlikeli olduğunu ve şakasına bile olsa asla denenmemesi gerektiğini ekstradan belirtmek isterim. Çünkü işin içerisine diğer alemin varlıkları girdiği anda, ruhun kurtuluşu imkansızlaşır ve kişi bunun bedelini çok ağır ödemek zorunda kalır.

☆☆☆

Cinsellik gelişigüzel yaşanılacak kadar hafife alınmamalıdır çünkü içinde belirli sırları ve tehlikeleri barındırır. Bu yüzden tek eşlilik ve sadakat çok önemlidir. 
Tantra öğretisi bize bu konuda bir yol göstericidir. 
Birbiriyle bu anı paylaşmak isteyen iki insan sadece bedenlerini çırıl çıplak bırakmaz aslında, ruhlarını da bırakır. 
Sevişirken bütün maskeler düşmelidir suratımızdan çünkü teslimiyet anca böyle gerçekleşir. 
Sevdiğin kişinin içinde eriyip, kendini kaybedemedikten sonra alacağın haz maksimum sadece bir kaç saniyeliktir. 
Oysa tantrik sevişmelerde bu haz saatlere akar çünkü zaman algısı tamamıyla yitirilir. 
Sadece seks değildir artık iki kişinin arasında yaşanan, rahman ve rahim olanın birleşimi ve dansıdır. Sadece bedenler değil, ruhlar da bir olur. Çakralar ve her iki kişinin aurası birbirleriyle etkileşime geçer. Ve tüm bunlar bizim göremediğimiz ama derinlerde bir şekilde hissedebildiğimiz bir boyutta gerçekleşir. 
_____________________________

Peki ya tüm bu anlattığım şeyler gerçek hayata nasıl geçirilir? 
Porno izleyen erkek arkadaş bunu yapmaktan nasıl vazgeçirilir?
Mars, ego tuzağından nasıl kurtarılabilir ve bizi olumsuz bir şekilde etkilemesi nasıl engellenebilir?

Karanlık, hatta sapkın fantazilere mi sahipsin ve kimseye bunu anlatmak istemiyor musun? Bil ki o zaman tüm bunları bilinçaltına atıyorsun ve tüm bu arzularının kölesi olmayı, seni alttan alta yönetmelerine ve ilişkilerini mahvetmelerine izin veriyorsun. 
Oysa aklını meşgul eden cinsel duygu ve düşüncelerini karşı tarafla paylaşarak kendini bu işkenceden kurtarabilirsin. Çünkü paylaştıkça bilinçaltını arındıracak ve sonra da bu tür sapkın şeylerden vazgeçtiğini göreceksin. 
Sevgilinin veya eşinin seninle bu tür konular hakkında konuşmasına izin ver ve sen de konuş, paylaş, anlat. Bana bu şekilde dokunduğunda hoşlanıyorum, bunu yaptığında kendimi rahat hissetmiyorum, seninle ilgili .... hayaller kuruyorum, de. Kırmadan, nazikçe ve karşı tarafı asla yargılamadan. O günkü yaşadıkları ruh haline yansımış olabilir ve bunun sonucunda sana belki iğrenç gelecek şeyleri anlatabilir. Belki yarına o bile neden bu tür şeyleri anlattığını bilmeyecektir. Önemli olan şey paylaşmak ve o yakınlığı kurmak. Maskelerden vazgeçmek, kırılabileceğini bilsen de kendini karşı tarafa açmak. 

Bir ilişki, hele ki cinsel boyuta da taşındıysa bir takım çalışması haline dönüşür. Bir partnerin diğerinden bazı şeyleri saklaması, karşı tarafta dengesiz ve saplantılı hareketlere yol açar. Bu yüzden bir kadın kendisini cinsel anlamda erkeğine açmadığında, onu başka kadınlara bakmaya, hatta maalesef pornografik görüntüleri izlemeye yönlendirmiş olur. Bunu yapan erkek de bu sefer görmeyi alıştığı görüntü ve davranışları partnerinden bekleyecek ama gerçek hayatta Mars'ını doğru kullanmayı bilen hiçbir kadın pornodakilere benzemeyecektir. Böylelikle bir kısır döngü oluşur, ilişki yıpranır ve en sonunda da acı bir sonla biter. 

Aslında bir erkeğin cinsel gücünü kontrol edebilmesi, kadının elindedir. Kadın birlikte olmak istediği erkeği çok dikkatlice seçmelidir ve bu seçimini yaptıktan sonra kendini ona adamalı ve yatak odasında erkeğin (ama sadece seçmiş olduğu o tek erkeğin) orospuluğunu üstlenmelidir. Ama bu kadının erkeğin her istediğini yatakta yapması gerektiği anlamına asla gelmez. Orospu kavramının burada yanlış anlaşılmasını istemem. Eskiden anaerkil toplumlarda, tapınaklarda erkeğin cinsel eğitimini üstlenen rahibeler vardı. Bu rahibeler ataerkil topluma geçişle birlikte yozlaşmadan dolayı tapınak fahişelerine çevrildi. Ben orospu kelimesini kullanırken bu rahibelerden bahsediyorum aslında. Cinsel gücünü nasıl kullanması gerektiğini ve erkeğe de bu konuda nasıl yardımcı olması gerektiğini bilen kadınlardan. 
Bu yüzden erkeğin cinselliğe olan ihtiyacını ve açlığını karşılamak bir kadının elindedir. Cinsel arzuları çift birbiriyle paylaştığında bu açlık giderilir.
 Kadın doğası gereği daha çok kontrolcüdür ve içine kapanıktır çünkü korkar ve bu yüzden cinsel arzuları hakkında bahsetmeyi sevmez. Oysa erkek kadının isteklerini duymaktan büyük haz alır ve heycanlanır. Kadın cinsellikte teslim olmayı ve kendisini açmayı öğrenirken, erkek de kendisini kontrol etmeyi öğrenir. Ve bu öğrenim her iki tarafın da birlikte hareket etmesiyle gerçekleşir. Böylelikle erkek zaman içerisinde diğer kadınlardan uzaklaşacak ve sapkın tavırlarından da vazgeçecektir. Çünkü artık cinsel dürtülerini bastırmak zorundaymış gibi hissetmez. Hissetmediği için de cinsel dürtüleri üzerinde kontrol kazanır.

Cinsel fantaziler hakkında konuşarak kadın haritasındaki Mars enerjisini, erkek de haritasındaki Venüs enerjisini aktifleştirir. Bunun sonucunda kadın yatakta cesaretlenirken, erkek de çok daha duygusal davranmayı öğrenir. 

Bu yüzden paylaşmaktan korkmayın. 
Siz karşı tarafla bedeninizi olanca çıplaklığıyla zaten paylaşıyorsunuz, niye kalbinizi, duygularınızı, arzularınızı ve ruhunuzu saklayasınız? 
Karşı tarafın arzuları sizi korkutsa da buna aldırmayın. Çünkü hayal dünyalarımız gelip geçicidir. Nasıl kendini cadı veya süperman olduğunu zanneden küçük çocuğu yargılamıyorsanız, sevgilinizi de o gözle görmeye çalışmalı ve sahip olduğu arzuları yüzünden yargılamamalısınız. Çünkü aslında sizinle paylaştığı arzuları ilişkinizdeki bir tıkanıklıktan kaynaklanıyor. Ve bu blokajı bilinçaltından bilince ulaştırarak şifalandırmış oluyorsunuz. Yani sevgiliniz cinsel bir fantazisinden bahsetti diye onu yapmak zorunda değilsiniz. Bu yüzden de korku gereksiz. 

Ayrıca unutmayın ki, cinsel gücümüzü bedenimizin belirli bölgelerinde depolarız. Mesela hayatta varolmayla ilgili korkulara sahip olan kadın, cinsel enerjisini kök çakrasında, yani anüsünde biriktiriyordur ve bu korkusu bilinçaltı düzeyinde hayatındaki erkeğe yansır ve ortada bir baskılanma söz konusu olduğu için, erkekte analsex fantazisini uyandırır. Erkek bu fantazisinin aslında kadının hayata karşı olan korkusundan kaynaklandığının farkında dahi değildir ve bu dürtüsü seks sırasında ortaya çıktığında, kadın kendi korkusuyla çok korkunç bir şekilde yüzleşmek zorunda kalır. 

Bu yüzden korktuğumuz veya baskıladığınız herşeyden karşı taraf bilinçaltı düzeyinde haberdar olur. Erkeğin cinsel fantazileri aslında sevgilisinin bastırdığı cinsel enerjisinden kaynaklanır. Dolayısıyla karşı taraf size çok tiksindirici gelen bir şeyden bahsettiğinde, sen ne biçim ahlaksız bir insansın demektense, dönüp ilk önce ben ona bu enerjiyi nasıl yansıtabilmişim diye düşünmelisiniz. İlişkilerde her iki taraf da ayna olma görevini üstlenir. Aslında karşı tarafın yaptığı veya söylediği herşeyde kendimizi görmeliyiz ve ilk önce kendimizi düzeltmeliyiz. Böylelikle karşı taraf kendiliğinden düzelir, ilişki sahip olması gerektiği dengeye kavuşur.   

☆☆☆

Not: Yazının başında bahsettiğim Don Jon filimindeki kadın oyuncular, haritamızdaki Mars'ın farklı şekillerdeki olgunluk mertebesini temsil ediyorlar. Mars enerjisini daha net anlamak istiyorsanız, filmdeki kadın oyuncuların davranışlarına bakabilirsiniz. 
Filmdeki sarışın hatun cinselliğini aslında sadece karşı tarafı kontrol ve manipüle etmek amaçlı kullanıyor ve onca çekiciliğine rağmen, erkeği porno tuzağından kurtarmaktansa, daha çok içine itiyor. 
Yaş olarak çok daha olgun olan kızıl saçlı hatun ise, pek bir çekici özelliğe sahip olmamasına rağmen, erkeği bu tuzaktan kurtarıyor ve cinselliğin bambaşka bir boyutunu keşfetmesini sağlıyor. Erkek porno izleme ihtiyacından kurtuluyor ve bir kadınla sağlıklı bir bağ kurarak hayatında ilk defa gerçekten aşık oluyor. 

Doğum Haritası Analizi

Neredeyse hepimiz burcumuzu ve özelliklerini biliriz. 
Bazılarımız yükselen ve ay burçlarını da bilir. 
Ama astroloji haritamız güneş ve yükselen burcumuzdan da ötedir. İçinde tüm gezegen konumlarımızı, gezegenlerin birbirine yaptıkları açıları ve ev yerleşimlerini gösterir.

Üzerimizde en çok hangi elementi taşıyoruz?
En çok hangi burçtan etkileniyoruz? 
Özümüzü, ruhumuzu, zihnimizi, duygularımızı, aşk hayatımızı veya iş hayatımızı yöneten gezegen hangisi?
Bu gibi sorular ve çok daha fazlası doğum haritası analizinde incelenir. 
_______________________________ 

Aslında tek bir insan dahi içinde kocaman bir gökyüzü barındırır. 
Bu yüzden içimizde 12 burcun özelliklerini de taşırız. Haritamızdaki tüm gezegenleri, yerleştikleri burçlar ve evler aracılığıyla deneyimler ve hissederiz.
Koskoca gökyüzü içimizden hayatımıza yansır ve kader planımızı oluşturur.

Doğum haritamız, gizemlerle doludur ve bize karanlıkta yol gösteren pusula görevini üstlenir. 
Hem geçmişi, hem şimdiyi hem de geleceği içinde barındırır. Ve gökyüzündeki dans eden gezegenler, doğru zaman geldiğinde haritamızda belirli evleri aktifleştirir ve kilitli kapıların anahtarlarını bizlere sunarlar. 
Böylelikle su akar denizine kavuşur ve deniz okyanusuyla buluşur. 
Bizler de, ya bu yaşam için seçtiklerimizi gerçekleştirir ve mutlu bir şekilde yuvaya geri döneriz, ya da ellerimiz boş kalır ve öldükten sonra bir ömrü boşuna tükettiğimizi idrak ederiz. 

Astroloji bir fal değildir ve sadece kehanet odaklı kullanılmamalıdır. 
Astroloji kendini anlamak, kendini gerçekleştirmek ve gökyüzünden yeryüzüne yansıyan mükemmel ilahi düzenin farkına varmak ve idrak etmek için kullanılmalıdır.
İşte bu yüzden haritamızdaki zorlukların farkına vararak, kendimizi gerçekleştirirken Allah'ın bize sunmuş olduğu bu kadim ilimden  faydalanmak gerekir. 
______________________________

Doğum haritası analizinizde ilk olarak gezegen, ev ve burç yerleşimlerinizi ve haritanızdaki açılarınızı inceleyeceğim. 
Hangi alanlarda başarılı olabileceğinizi ve doğuştan gelen, belki henüz sizin dahi fark edemediğiniz yeteneklerinizin hangi alanlarda olduğuna bakacağım ve bu hayat yolculuğunuzda neleri öğrenmek için geldiğinize dair ipuçları vereceğim ve karanlığınıza ufak da olsa bir mum ışığı armağan etmeye çalışacağım.

(Lütfen eğer özel sorularınız ve merak ettikleriniz varsa bunları bana önceden belirtin. Mesela haritanıza göre hangi esmayı veya doğal taşı kullanmanız gerektiğini sorabilirsiniz. Böylelikle haritanızdaki elementlerin dengesizliğini giderebilmeniz veya haritanızdaki zorlayıcı ve gerçek potansiyelinize ulaşmanızı engelleyen, açı ve gezegen kombinasyonlarını aşabilmeniz için hangi esma, kristal ve doğal taşların size uygun olacağına bakıp, bu konuda size tavsiyelerde bulunabilirim. 
Kimileriniz bunlara inanmadığı için her yorumuma bunları katmıyorum. Bu yüzden lütfen önceden sorularınızla birlikte belirtin. 
Yorumuma katmadığım diğer şeyler henüz deneyimim az olduğu için Kiron hariç asteroitler. Bunu da önceden belirtmek istedim) 

Harita bir bütündür. 
Okunması gerekilen birçok şey vardır ama temelinde bütün göstergeler aynı potansiyelleri veya zorlukları gösterirler. 
Doğum haritası danışmanlığımda sizi bu farkındalığa ulaştırmaya çalışıyorum. 
Ayrıntılardan ziyade temel çekirdeğin bilincine ulaşıp, kendinizi tanıyabilmenizi ümit ediyorum. 
__________________________

Doğum haritası danışmanlık ücretim 2000tl.
Eğer benden danışmanlık almak istiyorsanız, carpediemcii@gmail.com'a mail atarak ulaşabilirsiniz. 

20 Eylül 2017 | Başak burcunda Yeniay


27 derece Başaklar diyarında gerçekleşecek olan yeniay, sonbahar temizliği ve detoks kampıyla birlikte geliyor. 

Yeniay yeni başlangıçlar demektir. 
Ama yeni başlangıçlar için sağlam bir temel gerekir. 
Sağlam bir temeli atmak da, sağlam bir temizlikle gerçekleşir. 
Dolayısıyla ilk önce içimize yönelip, şöyle güzelce bir bakmak gerekir.

Hayatımda beni rahatsız eden şeyler neler? 
Huzurum için, arınmam için temizlemem gereken neler var? 

Açın dolaplarınızı, kalbinizi, eski eşyalarınızı sakladığınız kutularınızı, anılarınızı..
Ne var ne yok gerekli gereksiz, herşeyi boşaltın ve arının. 
Kırgınlıklardan, öfkeden, intikam arzularından, takıntılardan kurtulun. 
Onları hepsi size zarar. 
Allah herseyin gereğini bilir, herkese ektiğini biçtirir. 
Bu yeniay güzel şeyleri ekmenin zamanı. 
Bu yüzden kullanın bu anı. 
_________________________________

Başak burcu mantık burcudur. 
Kalbiyle değil, aklıyla hareket etmeyi sever. 
Plan program yapar, düşünür tartar ve en uygun zamanı yakaladığında hedeflerini hayata geçirir. 

Başak sezonundayız, bu yüzden gökyüzü bizlerden bu burcun özelliklerini tıpkı bir elbise gibi üzerimize geçirmemizi istiyor. Bir başak gibi hareket edip, onun gibi düşünmemizi istiyor. 
Bu yeniay eski yaralarımızı şifalandırmamızı, bilinçaltımıza hapsettiğimiz köklü korkularımızdan arınmamızı talep ediyor. 
Aksi taktirde, 'temelini sağlam attırmam, ayağını kaydırırım, binanı da yıkarım,' diye fısıldayan Satürn'le, önümüzdeki 6 ay içerisinde gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalabilir ve onun yükü altında ezilebiliriz. 
Satürn'ün yeniaya yaptığı bu zorlayıcı kare açıyı yenmenin en güzel yolu, yukarıda bahsettiklerimi yerine getirmek. 
Büyümüş, olgun, akıllı ve sorunlarla nasıl başedilmesini bilen bir insan gibi davranalım ve içimzdeki bu gücü ortaya çıkaralım. 

☆☆☆

Başak Burcu Yeniay Ritüeli

Hilali gökyüzünde gördüğünüzde, ışığın yüzünüze vuracağı şekilde karşısına oturun. (Eğer hilali göremiyorsanız, odanızın bir köşesinde de oturabilirsiniz.)
3 derin nefes alın.
 Aldığınız nefeslerin diyaframdan olmasına özen gösterin. Karnınıza kadar oksijenin inmesini sağlayın. 
Aldığınız her nefesinizle, hayatınzda olan birşey için şükredin ve verdiğiniz her nefesinizde hayatınızda artık olmasını istemediğiniz şeyi düşünün ve bedeninizden ayrılan nefesinizle birlikte, istemediklerinizden de ayrıldığınızı zihninizde canlandırın. 
Beyin hayal ile gerçek arasında ayırım yapmayı bilmez. Bu yüzden her birimiz küçük birer yaratıcıyız. Düşüncelerimizle yarınlarımızı yaratıyoruz. 
Bu yeniay bilinçli bir şekilde yaratalım yarınları. 

İsterseniz saatinizi 10-15 dakikalığına kurabilirsiniz. 
Bu 10-15 dakika boyunca zihninizi sakinleştirmenizi ve içinizdeki sesleri susturmanızı istiyorum. 
Sonra sarmaşıklarla dolu olan karmaşık bir bahçeye adım attığınızı düşünün. 
Bu bahçe sizin bahçeniz olacak ve her bir sarmaşık, bilinçaltınızda yer edinmiş köklü zehirli duygularınızı temsil edecek. 
15 dakika boyunca bu sarmaşıkları kökünden kazırken, onlara 'sen içimdeki hangi duygumsun' diye sorun ve cevabın gelmesini bekleyin. Eğer sabırlı davranırsanız, sezgileriniz aracılığıyla cevaplara kavuşaksınız. 

Carl G. Jung, bilinçaltının acıyla bilince ulaştığını söyler. 
Acı bir duygudur ve duygular hissedilerek şifalanır. 
İçinizdeki karanlıkları korkusuzce hissedin ve kendinizi özgürleştirin. 
Bu yeniay size bu konuda yardımcı olmaya hazır!

Kristaller & Doğal Taşlarla Tanışma Serüvenim


Küçük iken, yaklaşık olarak 5 yaş civarlarında annem ve babamla mağazaları gezerken vitrinlerin birinde küçük bir taş görmüşüm. Yalvar yakar o benim olmalı diye ağlamaya başlamışım. Babam kıyamamış ve pahalı olmasına rağmen küçük kalp formundaki kehribarı bana almış. 

Tabii seneler geçti ve ben o günkü halimi ve o taşa ilk görüşte aşık olduğumu unuttum, ta ki bir gece beni çok etkileyen bir rüya görene ve kristaller ile taşların peşine düşene dek.  

Daha önceki yazılarımdan birinde bu rüyamı paylaştığımı hatırlıyorum. 
O zamanlar astrolojiye daha yeni merak sarmıştım ve bir gece doğada bir yerde kendimi bir masa başında otururken gördüm. Karşımda, gökyüzünde Ay kadar yakın Jüpiter vardı. Masanın diğer tarafında büyücü veya şamana benzer bilge bir kadın oturuyordu ve bana, 'seni koruyan bir taşın yok mu?' diye sordu.
Elimi boynuma götürdüm ve olmadığını farkettim. 'Avucunu aç', dedi ve elime turuncu taşlar koydu. Taşların enerjisi o kadar yoğundu ki dayanamayacağımı anladım ve tam bayılacakmış gibi olurken taşlar avucumdan düştü. Bilge kadın ilahiye benzer birşeyler söylemeye başladı, beni tuttu ve yığıldığım yerden kaldırdı. 
Tam o sırada uyandım. 

Daha sonra her yerde o taşları aramaya başladım ve maalesef hiçbir yerde bulamadım, bulamayacağım herhalde diye üzülürken, teyzem bir gün 'gözlerini kapat, sana birşey vereceğim' dedi ve rahmetli dedemden kalma bir tespihi, tıpkı rüyamdaki gibi avucumun içine koydu.
Rüyamda gördüğüm taşlar dedemin tespihindeki taşlardı. Ve her kız çocuğu için dede özeldir çünkü geçmişteki atanın sembolü ve gelecekteki sevgili ve eşin seçimindeki, (babayla birlikte) en büyük rol sahibi olandır. Bizler daima büyüklerimizin açmış olduğu yolda ilerler ve onlardan kalan mirası devralırız.
______________________________

Bu rüya, kristal ve taşlarla ilgili gördüğüm ilk rüyaydı ve zaman içerisinde arkası da geldi. 
Minimalist bir yaşam tarzını benimsediğim için hiçbir şeyi biriktirmemeye ve elimde tutmamaya özen göstermeye çalışırım. Ama taşlar zaman içerisinde bir şekilde karşıma çıktılar ve yol arkadaşım olmaya karar verdiler. Böylelikle küçük bir doğal taş ve kristal koleksiyonum oldu.
Hatta ne zaman yeni bir taş veya kristal arama yollarına koyulsam, karşıma ilginç insanlar çıkıyorlar. En son, uzun yıllar yurtdışında yaşamış ve biyoenerjiyle uğraşmış bir adamla karşılaştım ve bana elime aldığım bazı taşları yerine bıraktırdı, onları alma, bunu al veya şurdan bak vs. dedi. Her taş sanki benim tercihimle değil, bir şekilde birilerinin yönlendirilmesiyle geldi.  
Zaten inanışa göre kristal ve doğal taşlar bizleri seçermiş, biz onları değil. O yüzden hayatıma girene hoşgeldin diyor ve kıymetini bilmeye özen gösteriyorum çünkü biliyorum, bana öğretmek ve hatta armağan etmek istediği birşey var. 

Peki kristal ve doğal taşlarımı nasıl kullanıyorum & ne işe yarıyorlar?

Astrolojide Kuzey Ay düğümü bu hayattaki var oluş amacımızı, neler yapmamızı ve neleri öğrenmemiz gerektiğini gösterir. Hayatın bu alanında bocalar dururuz çünkü tıpkı yürümeyi yeni öğrenen bir ceylan yavrusu gibiyizdir.
Her burcun esmaları vardır ve kuzey ay düğümünün bulunduğu burcun esmalarını çekmek, o burcun enerjisini üzerimize çekmemizde yardımcı olur. Ben üzerimde ay düğümünün burcunun enerjilerini dengelemek istediğimde, doğal taşlardan yapılmış olan tespihimi kullanmayı seviyorum ve işe de yaradığını hissediyorum.   

Bir yere gitmem gerekiyorsa, o günkü ruh halime bağlı olarak bir taşımı veya kristalimi yanıma alıyor ve ya cebimde ya da çantamın içinde taşıyorum. 
Yapmayı sevdiğim bir diğer şey, taşların üzerine dua ve esmaları okumak. Böylelikle korktuğum, kendimi sevgisiz veya bitkin hissettiğim anlarda taşları ya elime alıyor ya da bedenimin üzerine koyuyorum. 

Taşların enerjisine alıştıktan sonra onları yastığınızın altına koyarak, rüyalarınızdaki değişikliklere de dikkat edebilirsiniz. Bazı taşlar sizi mışıl mışıl uyuturken, diğerlerinin tam ters etkiye sahip olduğunu göreceksiniz. 
Mesela ben, siyah Oniks'imle uyuduğumda tüm gece boyunca elimde küçük bir elektrik akımı hissediyorum. 

☆☆☆

Etrafımızdaki herşey enerjiden ibaret ve herşeyin belirli bir titreşimi var. Duygunun, düşüncenin, ağacın, çiçeğin ve tabii ki milyonlarca yıldır bu dünyada bulunan kristal ve doğal taşların da. 
Taş deyip geçmek çok kolay. Eğer onların size iyi geleceğine ve şifalandıracağına inanmıyorsanız uzak durun derim. Çünkü biz neye inanırsak onu üzerimize çekiyoruz. Ve ben kristal ve taşlarımı küçük birer manevi arkadaş olarak görmeyi seçiyorum. Elime pembe kuvarsımı alıp, bedenimin sıcaklığıyla ateş kadar ısındığını hissettiğimde, tüm hücrelerime sevgiyi yaydığını hissetmeyi tercih ediyorum. 
Karar verme konusunda zorluk çekiyorsam elime Ametist'imi alıyor ve Allah'ım sezgilerimi kuvvetlendir, gönül gözümü aç ve doğruyu görmeyi nasip et, diye dua ediyorum. 
Üzerime olumsuz enerjilerin çöktüğünü hissediyorsam ve arınmak istiyorsam dumanlı kuvars veya oniks taşımı kullanıyorum.  
__________________________________

Peki ya sizin sevdiğiniz, gönlünüzde hikayesi yer etmiş olan veya ansızın bir gün karşınıza çıkmış olan doğal bir taşınız veya kristaliniz var mı? İsterseniz hikayenizi benimle paylaşabilirsiniz. 
:) 

6 Eylül 2017 | Balık burcunda Dolunay


Yeni bir dolunay ve yeni bir farkındalık ve tamamlanış var kapımızda. 

Güneş başak burcunda, Ay ise balık burcunun 13. derecesinde bulunuyorlar. 
Bu dolunay aynı zamanda Neptünyen bir dolunay çünkü Ay ile retro harekette olan Neptün birbirine kavuşuyorlar. 

İşin içerisinde Neptün varsa, hayaller ve hayalkırıklıkları başrolü paylaşacak demektir. 
Her dolunay, bilmediklerimizi ortaya döker, sırları günışığına kavuşturur ve farkındalığımızı aydınlatır. 
6 Eylül'ü takip edecek olan iki hafta boyunca, 26 Şubat'daki Güneş tutulmasıyla attığımız adımların veya aldığımız kararların bir sonuca vardığını göreceğiz ve Balık-Başak aksında gerçekleşmiş olan tutulmaların defterini kapatacağız. 
Şubat'dan bu yana aklımızı kurcalayan şeylerin nihayet farkına varacağımız bir süreç bizi beklemekte ve bu süreç hayallerimiz, zannettiklerimiz ve gerçekler üzerinden bizi büyütecek. 
________________________________

Aslan burcundaki Güneş tutulması bazılarımızın hayatına yenilik ve değişiklikleri getirdi bile. Eğer hala tutulmanın şaşkınlığı içerisindeyseniz, kapınızdaki bu dolunay balık burcunun derin sularına daldıracak sizi. 
Hem Neptün hem de balık burcu bilinçaltımızı, gizli kalanları, illüzyonları, rüyaları ve hayalleri temsil eder. 
Dolayısıyla bu dolunay rüyalarımıza dikkat edelim, hatta onları bir kenarıya not edelim. Çünkü bize uzun zamandır beklediğimiz bir farkındalık armağan edebilirler. 
________________________________

6 Eylül akşamı tekbaşınıza olabileceğiniz bir yere çekilin, elinize bir kağıt ve kalem alın. 
Hayatınızdan çıkmasını istediğiniz şeylerin farkına varın ve her birini yazın. 
Kağıdın arkasını çevirin ve bu sefer de hayatınıza davet etmek istediğiniz şeyleri yazın. Tüm bunları yazarken, sanki zaten her biri gerçekleşmiş gibi, şükrederek yazın. 

Hayatımdaki bolluk ve bereket için şükrediyorum.
Hayatımdaki sevgi ve aşk için şükrediyorum. 
Sağlığım, huzurum, mutluluğum için şükrediyorum vs..

İstediğiniz herşeye sahipsiniz aslında. Bunu kendinize hatırlatmanız için güzel bir dolunay bu. Çünkü transformasyona sebep olan Plüton bu dolunaya olumlu açı göndererek destek çıkıyor. 
Siz hayal kurdukça ve şükrettikçe, Neptün ve Plüton ilk önce sizi sonra da çevrenizi değiştirecek. Hayallerinizi (eğer sizin ve herkesin hayrına ise) teslimiyet içerisinde olduğunuz anda gerçekleştirecek. 

☆☆☆

Bu dolunayla birlikte herbirimizin sezgileri ve psişik yetenekleri artacak. 
Sezgilerinize güvenin ve sizi yönlendirmelerine izin verin. 

Tutulmalar sonrası kendimizi hala şaşkın ve şapşal gibi hissedebiliriz ama tutulmaları atlattık, artık gelecek aydınlık ve Merkür retrosunu sonlandırdık. 
Bu dolunayla kavuşacağınız farkındalık sayesinde doğru adımları atabileceğiz. 
Bu yüzden bu dolunay enerjisini hissedebilmek için kendinizi açın ve etrafınızdaki enerjilerin sizin isteklerinizi gerçekleştirmek için nasıl da dans ettiğininin farkına varın. 
Biz evrenin hizmetkarı olmayı seçtiğimiz anda, evren de bizi memnun etmek için çabalar. 
_________________________________


Küçük Bir Dolunay Ritüeli

Üzerimizdeki olumsuz ve bizi engelleyen enerjilerden arınmak için ufak bir dolunay ritüelini paylaşmak istiyorum. 
Malum zorlayıcı zamanlardan geçmekteyiz ve bir çoğumuz hangi yolu seçmemiz gerektiğini sorguluyoruz. 

Yatağa yatmadan önce (gece olmamak şartıyla) arındırıcı bir duş alın. 
Eğer evinizde lavanta yağı bulunuyorsa, bir kasenin içine bir kaç damla yağdan dökebilir ve su ekleyerek, duştan çıkarken üzerinizden dökebilirsiniz. (Lavanta yerine taze veya kurumuş fesleğen de kullanabilirsiniz) Eğer yağınız yoksa merak etmeyin, sadece su da yeterli olacaktır. 
Bu tür şeyleri kullanma imkanınız yoksa, duştan çıkarken, 'suyun bedenimi, ruhumu, zihnimi ve kalbimi arındırmasına niyet ediyor ve izin veriyorum', diyebilirsiniz. 

Arınmanın rengi beyazdır. Bu yüzden üzerinize beyaz bir pijama giyin ve yatağa girmeden önce küçük bir arınma duası edin. 
Buna benzer bir dua olabilir:

Allahım karanlıklarda ışığım, seçtiğim yollarda rehberim, vereceğim kararlarda sezgilerim olmanı istiyorum. Doğruları görmem konusunda beni aydınlat, bilmediklerimin bu gece farkına varmamı sağla ve bundan sonra nasıl ve hangi yöne doğru adım atmam gerektiğini bu gece rüyalarımda bana fısılda. 

Daha sonra sizi sakinleştireceğinden emin olduğunuz bir müzik seçin ve yatağa girdikten sonra 5-10 dakika boyunca onu dinleyin. Zihninizin sakinleşmesine ve bilincinizin bilinçaltına yönelmesine izin verin. 
Sonra da elektronik cihazlarınızı kendinizden uzak bir yere koyarak uykuya dalın. 
Sabah kalktığınızda yapacağınız ilk şey rüyalarınızı not etmek olsun. Eğer rüya gördüğünüzü hatırlamıyorsanız, sabah kalktığınızdaki hislerinizi yazın. 
Dolunay gecesi ve onu takip eden 2 haftalık süreç içerisinde duanızın kabul olduğunu ve sezgilerinizin sizi doğru yola yönlendirdiğini göreceksiniz.

Kadının Ay Hali - En Kutsal Dönemi


Erkekler Güneş gibidir. Kadınlar ise Ay gibidir. 
Güneş sabit iken, doğma ve batma saatleri belirli iken, Ay bunun tam tersidir. Değişkendir. Sürekli yenilenir.
 Bir bakmışsınız yeniaydır, bir bakmışsınız dolunaydır. 
Erkeklerin kadınları anlayamamalarının ve kadınların da erkekleri anlayamamalarının başında bu yaratılış farkı gelir. 

Bir kadın tıpkı gece gibi karanlıktır. 
O bütün hazinelerini içinde saklar ve bu hazinelerinden biri de, kutsal olan rahmidir.
Bu rahim o kadar büyük bir mucizedir ki, bir erkeğin cenneti sevdiği kadının bacakları arasındadır denir. Ve sadece karanlıklardan korkmayacak kadar cesaretli olan bir erkek bu cenneti keşfedebilir. 
Ne var ki bu cennetin varlığından birçok kadın dahi habersizdir. 
Bu yüzden sizi gerçek doğanıza geri döndürüp, bir kadın olarak yaratılmış olmanın ne kadar güzel bir ayrıcalık ve kutsal bir vazife olduğunu hatırlatmak istiyorum. 
_________________________________

Birçok kadının adet dönemi kabusudur. 
Acılar içinde kıvranır ve içindeki karanlıklarla boğuşur ve çoğu zaman akan bu güzel kanın gerçek manasını kavrayamaz. Kavrayamamasının sebebidir aslında acı çekmesi. 
Ama bunu bilmez. Çünkü kendisini kirli hisseder, kötü hisseder, hatta çirkin ve değersiz hisseder. Ve tüm bu hissedişleri onu daha da karanlık derinlere çeker. 

Karanlıklardan korkmak yok, onlarla yüzleşmek var!
Çünkü sadece karanlıklar aracılığıyla içimizde bir mum ışığı yakabilir ve gerçek aydınlığı keşfedebiliriz. 
Bu yüzden bu yazımdan sonra adet döneminize olan bakış açınızı değiştirmenizi ve bu dönemi tıpkı kadim toplulukların yaptığı gibi kutsal bir şekilde geçirmenizi istiyorum. 
Bunu yapabilmek için ise, ilk önce Ay ile olan kadim bağımızı keşfetmeliyiz. 

Ay'ın 4 evresi vardır tıpkı her kadının da içinde taşıdığı 4 gizemli kimliği olduğu gibi. Bunlar bakire, orospu, anne ve cadıdır. 
Bir ay 4 haftaya bölünür ve kadın her hafta farklı bir varlığa bürünür.  
Bu kimliklerin her biri Yaratıcının bize verdiği bir armağandır ve her biri eşit miktarda sevgi ve saygı görmeyi hak eder. 
Bir erkek, kadının bu 4 kimliğini sahiplendiği anda, o kadın sonsuza dek onun olur. 

Kendiyle barışık yaşayan birçok kadının bu evreleri Ay'ınkiler ile birleşir. 
Genelde birçok kadın ya yeniay ile adet görür ya da dolunay ile. 
Eğer bir kadın doğum kontrol hapı kullanıyorsa aşağıda anlatacağım duygu durumlarında aksamalar veya farklılıklar deneyimleyebilir. 

Cadı

Her kadın adet görürken derinlere davet edilir. Bu yüzden normalden daha karanlık duygulara ve tuhaf bir ruh haline bürünürüz. Kendi halimizde olup, yalnızlığı tercih etmemiz bundandır. Eğer bu yalnızlığa kavuşamaz isek, tıpkı bir cadı gibi çirkinleşebiliriz. Bu yüzden adet gördüğümüz günlerde çok daha sinirli olur, damarımıza basıldığı anda kükreriz.  
Bir kadın ister psişik güçlere sahip olsun veya olmasın, her kadının adet döneminde ruhsal güçleri uyanır, sezgileri artar ve normal zamanda aklına dahi gelmeyecek şeyleri hissetmeye başlar. 
Bunu bilen eski kadim topluluklar, kadınlara destek ve yardımcı olabilmek için onların gitmelerine izin verirlermiş. Kadınlar vahşi doğada bu zamanlarını inzivaya çekilerek geçirir ve adet dönemlerinin bitiminde erkekleri tarafından şenlik içinde karşılanırlarmış. Kadının adet dönemindeki sezgi gücünden haberdar olan erkekler, kadınlarına inzivadayken neler hissettiklerini, ekinin bu ay iyi olup olmayacağını, yağmurun ne kadar yağacağını ve başlarına ilerleyen günlerde neler geleceğini sorarlarmış. 
Hatta kimi erkekler kadınları adet görmeye başladığında sırtlarını çizdirip, kanlarını akıttırırlarmış. Çünkü inanışa göre bir kadın adet görürken sadece rahmini değil, tüm ruhunu, hatta sevdiklerini ve yaşam alanını da temizlermiş. Yaratılışları itibariyle böyle bir arınma ve arındırma yeteneğine sahip olmayan erkekler, kanlarını dışarıdan müdahale ile akıtırlarmış. 
Bugünün zihniyetiyle kadim toplulukları araştıranlar, kadınların pislendikleri için köylerinden uzaklaştırıldığına inanıyorlar. Oysa bu uzaklaştırma kadına ihtiyacı olan özgürlüğü tanımak içindi. Kadına duyulan saygıdan ötürüydü bu davranış. 

Bakire

Bir kadın adet görürken bir aylık süreç boyunca rahminde, ruhunda ve etrafında biriktirdiği tüm enerjileri temizler. Bu temizliğin ardından yumurtlama dönemine kadar ki hafta içerisinde kendisini tıpkı bir bakire gibi saf, arınmış ve enerji dolu hisseder. 
Bu haftanızı yeni şeyleri yaratmak, birşeylere başlamak, hatta öğrenmek istediğiniz yeni şeyler için planlayın. Çünkü bu dönem, toplam bir ay boyunca kendinizi en çok enerji dolu hissettiğiniz haftanız olacak. 

Anne

Yumurtlamanın gerçekleştiği hafta, annelik içgüdülerinin kuvvetlendiği ve ortaya çıktığı haftadır. 
Bazı kadınlar ürettikleri yumurtanın bir bebeğe dönüşmemesinin acısını içten içe hissettikleri için, yumurtlama haftasında acı deneyimleyebilirler. 
Yumurtlama dönemindeyken mutfak işlerine ağırlık vermek, hatta evi temizlemek ve çocuklarla vakit geçirmek iyi bir fikirdir. 
İçinizdeki annenin neyi yapmak istediğine kulak verin. Eğer başlamış olduğunuz yeni birşey varsa bu hafta onu büyütmek için çabalayabilirsiniz. Çünkü bu konuda doğal bir yeteneğe sahip olduğunuzu hissedeceksiniz.

Orospu

Adet görmeden önceki son hafta bir kadın için en çok inişli çıkışlı geçen günleridir. 
Bu günlerde hem cinsel arzularımız artar (tıpkı bakirelik döneminde de olduğu gibi) ve cinsel gücün artmasıyla yaratıcılığımız çoğalır, hem de bazılarımız adet günlerinin yaklaşmasıyla bel ağrıları, göğüslerde şişkinlik, hatta acıma hissi gibi şeyler deneyimleyebilir. 
Bu son haftada genellikle her kadın hayatını sorgulamaya başlar. Ben neden böyleyim?, neden bunlar benim başıma geliyor?, niçin hayatımda bunları yaşıyorum? gibi düşüncelerle kafasını meşgul eder. Ve tüm bu cevapsız sorular enerjisini tüketir. Bu yüzden adet görmeden önceki haftamızda bize iyi geleceğinden emin olduğumuz şeyleri yapmaya vermeliyiz kendimizi.

 Doğanıza aykırı davranmadığınız zamanlarda bu 4 evreyi rahat, ağrısız ve güzel atlattığınızı göreceksiniz. 
En az 3 aylık bir süreç içerisinde kendinizi gözlemleyin. Yukarıda bahsetmiş olduğum kimlikleri kendi içinizde keşfedin. Ve her birine ihtiyaçlarını sorun. Anne nasıl davranmak istiyor, cadı hayatında nasıl bir temizlik yapıyor, bir ay boyunca yaşadığı neleri arındırıyor, bakire nasıl davranıyor, orospu nasıl tatmin edilmek istiyor? 
Siz bu soruların cevaplarını keşfettikçe kendi bedeninizle, varlığınızla ve en önemlisi de rahminizle barışacak ve bağınızı kuvvetlendireceksiniz. 

☆☆☆

Ay hali her kadın için kutsaldır ve bunun kıymetini bilmek her birimizin görevi. 
Kendinizi gözlemlemeye başladıktan sonra deneyimlerinizi benimle paylaşabilirsiniz. 
Neler hissediyorsunuz, içinizdeki bu 4 kimliği nasıl deneyimliyorsunuz?
 Ve bu 4 kimlik ile Ay'ın arasında bir bağ keşfettiniz mi? 
Genelde dolunay zamanı mı adet görüyorsunuz, yoksa yeniay'da mı?

Biliyorum bu tür konular 'mahrem'dir ve genellikle kimse paylaşmaz ama eskiden kadınlar adet günlerinde toplanır ve yaşadıklarını birbirleriyle paylaşırmış. Belki bu geleneği yine yaşatabiliriz. Arkadaşlarımızla bu gibi günlerde buluşup, ruhumuzu arındırma ritüelleri düzenleyebiliriz.