Astrolojide Mars & Cinsellik

  • Share

Doğum Haritası Analizi

  • Share

20 Eylül 2017 | Başak burcunda Yeniay

  • Share

Kristaller & Doğal Taşlarla Tanışma Serüvenim

  • Share

6 Eylül 2017 | Balık burcunda Dolunay

  • Share

Kadının Ay Hali - En Kutsal Dönemi

  • Share

21 Ağustos 2017 | Aslan burcunda Güneş Tutulması

  • Share

Masallar & İnisiyasyonlar | Güzel & Çirkin'in sırları

  • Share

Astrolojide Mars & Cinsellik


Konuşulması toplumuzca neredeyse 'yasak' olan seks ve porno hakkında bir yazı yazmak istedim. Bu yazıyı yazma isteğime sebep olan şey ise, bir kaç gün önce tavsiye üzerine izlediğim Don Jon adlı film ve en son verdiğim danışmanlıklarımdan birinde bu konu hakkında partnerinle açık ve net olarak konuşmalısın dediğimde, 'konuşsam ne olacak' diye aldığım cevaptı. 
Aslında şu konular hakkında bir konuşabilmeyi becerebilsek, belki bütün ilişki sorunlarımızı aşacağız ama biz bunu saçma sapan nedenlerden dolayı yapmıyoruz. 

Söz konusu aşk ve ilişkiler olduğunda hepimizin tek bildiği şey entrika, yalan ve dolan. 
Aşık olduktan sonra her iki tarafın da yapmaya çalıştığı tek şey birbirini kontrol etmek ve alttan alta yönetmek. 
Bu yüzden günümüzde yaşanılan ilişkiler sadakat ve sevgi temeli üzerine inşa edilmektense, yalan ve entrika üzerine inşa ediliyor. Sonrada evlilikler başladığı gibi bitiyor ve her kadın 'adam gibi güvenilecek, eril ve güçlü adam yok', her erkek de 'derin olan, bağlanıp, güvenebileceğim feminen kadın yok' diye ağlanıyor. Eskilerde 'ah, nerde o eski, saf, masum aşklar' diye iç geçiriyor. 

Cinsellik bir ilişkinin temelidir ve bir erkek çocuğu ergenlik çağına geldi mi babası, abisi veya aileden güvenebileceği bir büyüğü tarafından bir kenara çekilip, öğüt nasihat verilerek, gerçekler öğretilmelidir. 
Kızılderili kabilelerinde erkek çocukları annelerinin yanında sadece 6 yaşına kadar kalırmış, daha sonra erkeklerin yaşadığı yere yerleşirmiş ve orda erkekler tarafından ona, bir kadına nasıl davranılması gerektiği öğretilirmiş. 

Bu aynı şekilde kız çocukları için de geçerli. Eskiden insanlar kız çocuklarına masalları boşuna anlatmıyorlardı. Her masal bir inisiyasyondu ve kız çocuğunu, büyüp eril olan biriyle ilk karşılaştığında nasıl davranması, nasıl seçim yapması gerektiğini bilsin diye anlatılıyordu. 
Ne masallar kaldı ne de ergenlik dönemimizde bize doğru yolu gösteren anne veya ablalarımız. 
Kimse hiçbir şey öğretmeyince de öğrenilecek tek yer pornolar oldu ve maalesef bu tuzaktan en kötü etkilenenler de erkekler oldu. 

Bir kadına nasıl dokunulması gerektiğini bilmeyen erkekler, pornolarda gördüklerini uygulamaya çalışınca işler iyice çığrından çıktı. Ve maalesef daha 18-19 yaşlarında olanlardan dahi, sevgilimle artık birlikte olamıyorum ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum diyenler çok. 
Çünkü kamera önünde olan herşey yalan ve abartı ama bu gerçek, pornografik görüntüleri izleyenler tarafından, hele ki yaş daha küçükse algılanamıyor. Bu ayrıca sadece erkek çocuklarını ilgilendiren bir problem de değil. 
Kız çocuklarının veya kadınların romantik aşk filmleri izleyip, bunları gerçek hayat zannetmeleri de aynı oranda korkunç. Çünkü her ikisi de bizi yanlış yönlendiriyor, yanlış şeylere inandırıyor ve bunun sonucunda yanlış ilişkiler yaşamamıza sebep oluyor. 

Gerçek hayat büyük göğüslerden ve dik bir popodan ibaret değil. 
Gerçek hayat kaslı ve cepleri parayla dolu biri olmaktan da ibaret değil. 
Gerçek hayat yaralardan, zorluklardan, karanlıklardan ve aralara serpiştirilmiş gelip geçici olan küçük mutluluklardan ibaret. 
______________________________

Astrolojde Mars tutkularımızı ve cinsel gücümüzü temsil eder. Bu yüzden Mars'ın bulunduğu ev ve burç nasıl bir cinsel yaşamımızın olduğunu, nelerden hoşlandığımızı veya neleri sevmediğimizi gösterir. 

Mars'ın diger gezegenlerden aldığı açılar da çok önemlidir. Mesela Neptün'den gelen sert açılar cinsel sapmalara veya bulanık fantazilere sebep olabilirken, Plüton'dan gelen açılar karanlık fantezilere sebep olur, hatta bazen sadist veya mazoşist eğilimler de verebilir.

Astrolojide her gezegenin bir olgunlaşma yaşı vardır ve bu Mars için 28. yaştır. 
 Bu yüzden hepimiz 28. yaşımıza kadar Mars'in biraz daha ham halini deneyimler ve anca 28 yaşından sonra bu konularda pişmiş olur ve olgunluk kazanırız. 
Bu yüzden 28 yaşına kadar seksi daha çok ego temelli deneyimleriz. 
Bir kadın için seks o yaşa kadar sadece kendini karşı tarafa beğendirmekten ibarettir. 
Giydiği seksi iç çamaşırları, hatta çekici olduğunu zannettiği kostümleri aslında üzerinde eğreti duruyordur ve çoğu zaman yapmak istemediği şeylerin bedenine yapılmasına dahi izin verir. Çünkü Marsı, karşımdaki beni ya beğenmezse korkusuyla hareket eder. 
Aynı şekilde Mars'ın olgunluğuna erişmemiş bir erkek, bir kadına nasıl dokunulması, ona nasıl yaklaşılması, sevilmesi veya sevişilmesi gerektiği hakkında çok az şey biliyordur. Deneme yanılma yoluyla ilerler. Kadının içinde saçma sapan hareketler yaparken, kadının ruhunu incittiğinin dahi farkında olmayarak, bir sonraki hamlesini geçen gün izlediği pornodaki gibi mi uygulasa diye düşünür. 

Sekse zihin karıştığı anda ego bizi korkuyla yönetmeye başlar. Egonun olduğu yerde şeytan vardır ve şeytan acele işe karışmayı pek bir sever. 
Böylelikle seks saçma sapan, kısa süreli, tuhaf ve anlamsızca yapılan birşey haline dönüşür ve biz farkına varamasak da aslında ruhen her iki tarafa da zarar verir. 

Cinsellik doğamızda vardır ve aslında kutsaldır çünkü daha büyük bir amaca hizmet eder. Bu yüzden onu bastırmak doğru bir yol değildir ama ona bağımlı olmak, hatta sapkın bir şekilde kullanmak da doğru değildir. 
Bu dürtü her hissedildiğinde onu mastürbasyon yaparak bedenden atmak bize zarar olarak geri döner. Çünkü cinsellik bir enerji alışverişinden ibarettir. Eril ve dişil, ying ve yang, rahim ile rahman esmasının kavuşumu ve birliğe ulaşmasıdır. Aslında cennetteki teklik halini kısa bir süreliğine de olsa, hatırlamaktır. 

Mastürbasyon sırasında tek taraflı bir enerji açığa çıkar ve karşı kutuptaki enerjiyi alamadığı için ruhsal ve enerjisel olarak bir doyuma ulaşmaz, yarım kalır, yani yaşam enerjisi çöpe gider. Ve çoğu zaman buna zihnimizde kurguladığımız görüntüler eşlik ettiği için, ortaya çıkarttığımız cinsel güç sayesinde görünmeyen alemde zihnimizdekileri çok çabuk form olarak yaratırız. Hırıstiyanlar bu tür varlıklara incubus ve succubus derler. Eril ve dişil şeytanlar. 
Onların inanışına göre bu varlıklar geceleri bize musallat olur ve ortaya çıkarttığımız kendi cinsel enerjimizden faydalanırlar. Bu da gece boşalmalarının nedenini açıklar. 
Bir erkek bunun farkına pek varmasa da ve bu gibi şeylere inanmak istemese de, gün içerisinde gördüğü veya zihninde kurguladığı görüntüleri geceleri bedenlenmiş varlık olarak üzerine çeker. Ve bu tür varlıklar enerji vampirleri gibidir. Cinsel enerji aslında yaşam enerjisi olduğu için, biz farkında olmadan bütün yaşam enerjimizi emerler. Dinimizde abdestin neden bu kadar çok önemsendiğinin arkasındaki yatan gerçeklerden biri de budur, arınmak ve korunmak. 

Aynı durum eşcinsel ilişkiler için de geçerlidir. 
Orda da tek taraflı bir enerji ortaya çıkar ama bu sefer ortaya çıkan enerji iki kişininkidir ve daha kuvvetlidir. Bu yüzden bu yöntemi genellikle belirli çevreler kara büyü amaçlı kullanarak sapkın inançlarını hayata geçirirler. (Mesela Aleister Crowley'nin kara büyü uygulamaları için küçük erkek çocuklarıyla sapkın cinsel ilişkilere girdiği söylenir.) 
Bu konuyu daha fazla uzatmak istemediğim için burda kapatıyorum ama bu tür bir yöntemin çok tehlikeli olduğunu ve şakasına bile olsa asla denenmemesi gerektiğini ekstradan belirtmek isterim. Çünkü işin içerisine diğer alemin varlıkları girdiği anda, ruhun kurtuluşu imkansızlaşır ve kişi bunun bedelini çok ağır ödemek zorunda kalır.

☆☆☆

Cinsellik gelişigüzel yaşanılacak kadar hafife alınmamalıdır çünkü içinde belirli sırları ve tehlikeleri barındırır. Bu yüzden tek eşlilik ve sadakat çok önemlidir. 
Tantra öğretisi bize bu konuda bir yol göstericidir. 
Birbiriyle bu anı paylaşmak isteyen iki insan sadece bedenlerini çırıl çıplak bırakmaz aslında, ruhlarını da bırakır. 
Sevişirken bütün maskeler düşmelidir suratımızdan çünkü teslimiyet anca böyle gerçekleşir. 
Sevdiğin kişinin içinde eriyip, kendini kaybedemedikten sonra alacağın haz maksimum sadece bir kaç saniyeliktir. 
Oysa tantrik sevişmelerde bu haz saatlere akar çünkü zaman algısı tamamıyla yitirilir. 
Sadece seks değildir artık iki kişinin arasında yaşanan, rahman ve rahim olanın birleşimi ve dansıdır. Sadece bedenler değil, ruhlar da bir olur. Çakralar ve her iki kişinin aurası birbirleriyle etkileşime geçer. Ve tüm bunlar bizim göremediğimiz ama derinlerde bir şekilde hissedebildiğimiz bir boyutta gerçekleşir. 
_____________________________

Peki ya tüm bu anlattığım şeyler gerçek hayata nasıl geçirilir? 
Porno izleyen erkek arkadaş bunu yapmaktan nasıl vazgeçirilir?
Mars, ego tuzağından nasıl kurtarılabilir ve bizi olumsuz bir şekilde etkilemesi nasıl engellenebilir?

Karanlık, hatta sapkın fantazilere mi sahipsin ve kimseye bunu anlatmak istemiyor musun? Bil ki o zaman tüm bunları bilinçaltına atıyorsun ve tüm bu arzularının kölesi olmayı, seni alttan alta yönetmelerine ve ilişkilerini mahvetmelerine izin veriyorsun. 
Oysa aklını meşgul eden cinsel duygu ve düşüncelerini karşı tarafla paylaşarak kendini bu işkenceden kurtarabilirsin. Çünkü paylaştıkça bilinçaltını arındıracak ve sonra da bu tür sapkın şeylerden vazgeçtiğini göreceksin. 
Sevgilinin veya eşinin seninle bu tür konular hakkında konuşmasına izin ver ve sen de konuş, paylaş, anlat. Bana bu şekilde dokunduğunda hoşlanıyorum, bunu yaptığında kendimi rahat hissetmiyorum, seninle ilgili .... hayaller kuruyorum, de. Kırmadan, nazikçe ve karşı tarafı asla yargılamadan. O günkü yaşadıkları ruh haline yansımış olabilir ve bunun sonucunda sana belki iğrenç gelecek şeyleri anlatabilir. Belki yarına o bile neden bu tür şeyleri anlattığını bilmeyecektir. Önemli olan şey paylaşmak ve o yakınlığı kurmak. Maskelerden vazgeçmek, kırılabileceğini bilsen de kendini karşı tarafa açmak. 

Bir ilişki, hele ki cinsel boyuta da taşındıysa bir takım çalışması haline dönüşür. Bir partnerin diğerinden bazı şeyleri saklaması, karşı tarafta dengesiz ve saplantılı hareketlere yol açar. Bu yüzden bir kadın kendisini cinsel anlamda erkeğine açmadığında, onu başka kadınlara bakmaya, hatta maalesef pornografik görüntüleri izlemeye yönlendirmiş olur. Bunu yapan erkek de bu sefer görmeyi alıştığı görüntü ve davranışları partnerinden bekleyecek ama gerçek hayatta Mars'ını doğru kullanmayı bilen hiçbir kadın pornodakilere benzemeyecektir. Böylelikle bir kısır döngü oluşur, ilişki yıpranır ve en sonunda da acı bir sonla biter. 

Aslında bir erkeğin cinsel gücünü kontrol edebilmesi, kadının elindedir. Kadın birlikte olmak istediği erkeği çok dikkatlice seçmelidir ve bu seçimini yaptıktan sonra kendini ona adamalı ve yatak odasında erkeğin (ama sadece seçmiş olduğu o tek erkeğin) orospuluğunu üstlenmelidir. Ama bu kadının erkeğin her istediğini yatakta yapması gerektiği anlamına asla gelmez. Orospu kavramının burada yanlış anlaşılmasını istemem. Eskiden anaerkil toplumlarda, tapınaklarda erkeğin cinsel eğitimini üstlenen rahibeler vardı. Bu rahibeler ataerkil topluma geçişle birlikte yozlaşmadan dolayı tapınak fahişelerine çevrildi. Ben orospu kelimesini kullanırken bu rahibelerden bahsediyorum aslında. Cinsel gücünü nasıl kullanması gerektiğini ve erkeğe de bu konuda nasıl yardımcı olması gerektiğini bilen kadınlardan. 
Bu yüzden erkeğin cinselliğe olan ihtiyacını ve açlığını karşılamak bir kadının elindedir. Cinsel arzuları çift birbiriyle paylaştığında bu açlık giderilir.
 Kadın doğası gereği daha çok kontrolcüdür ve içine kapanıktır çünkü korkar ve bu yüzden cinsel arzuları hakkında bahsetmeyi sevmez. Oysa erkek kadının isteklerini duymaktan büyük haz alır ve heycanlanır. Kadın cinsellikte teslim olmayı ve kendisini açmayı öğrenirken, erkek de kendisini kontrol etmeyi öğrenir. Ve bu öğrenim her iki tarafın da birlikte hareket etmesiyle gerçekleşir. Böylelikle erkek zaman içerisinde diğer kadınlardan uzaklaşacak ve sapkın tavırlarından da vazgeçecektir. Çünkü artık cinsel dürtülerini bastırmak zorundaymış gibi hissetmez. Hissetmediği için de cinsel dürtüleri üzerinde kontrol kazanır.

Cinsel fantaziler hakkında konuşarak kadın haritasındaki Mars enerjisini, erkek de haritasındaki Venüs enerjisini aktifleştirir. Bunun sonucunda kadın yatakta cesaretlenirken, erkek de çok daha duygusal davranmayı öğrenir. 

Bu yüzden paylaşmaktan korkmayın. 
Siz karşı tarafla bedeninizi olanca çıplaklığıyla zaten paylaşıyorsunuz, niye kalbinizi, duygularınızı, arzularınızı ve ruhunuzu saklayasınız? 
Karşı tarafın arzuları sizi korkutsa da buna aldırmayın. Çünkü hayal dünyalarımız gelip geçicidir. Nasıl kendini cadı veya süperman olduğunu zanneden küçük çocuğu yargılamıyorsanız, sevgilinizi de o gözle görmeye çalışmalı ve sahip olduğu arzuları yüzünden yargılamamalısınız. Çünkü aslında sizinle paylaştığı arzuları ilişkinizdeki bir tıkanıklıktan kaynaklanıyor. Ve bu blokajı bilinçaltından bilince ulaştırarak şifalandırmış oluyorsunuz. Yani sevgiliniz cinsel bir fantazisinden bahsetti diye onu yapmak zorunda değilsiniz. Bu yüzden de korku gereksiz. 

Ayrıca unutmayın ki, cinsel gücümüzü bedenimizin belirli bölgelerinde depolarız. Mesela hayatta varolmayla ilgili korkulara sahip olan kadın, cinsel enerjisini kök çakrasında, yani anüsünde biriktiriyordur ve bu korkusu bilinçaltı düzeyinde hayatındaki erkeğe yansır ve ortada bir baskılanma söz konusu olduğu için, erkekte analsex fantazisini uyandırır. Erkek bu fantazisinin aslında kadının hayata karşı olan korkusundan kaynaklandığının farkında dahi değildir ve bu dürtüsü seks sırasında ortaya çıktığında, kadın kendi korkusuyla çok korkunç bir şekilde yüzleşmek zorunda kalır. 

Bu yüzden korktuğumuz veya baskıladığınız herşeyden karşı taraf bilinçaltı düzeyinde haberdar olur. Erkeğin cinsel fantazileri aslında sevgilisinin bastırdığı cinsel enerjisinden kaynaklanır. Dolayısıyla karşı taraf size çok tiksindirici gelen bir şeyden bahsettiğinde, sen ne biçim ahlaksız bir insansın demektense, dönüp ilk önce ben ona bu enerjiyi nasıl yansıtabilmişim diye düşünmelisiniz. İlişkilerde her iki taraf da ayna olma görevini üstlenir. Aslında karşı tarafın yaptığı veya söylediği herşeyde kendimizi görmeliyiz ve ilk önce kendimizi düzeltmeliyiz. Böylelikle karşı taraf kendiliğinden düzelir, ilişki sahip olması gerektiği dengeye kavuşur.   

☆☆☆

Not: Yazının başında bahsettiğim Don Jon filimindeki kadın oyuncular, haritamızdaki Mars'ın farklı şekillerdeki olgunluk mertebesini temsil ediyorlar. Mars enerjisini daha net anlamak istiyorsanız, filmdeki kadın oyuncuların davranışlarına bakabilirsiniz. 
Filmdeki sarışın hatun cinselliğini aslında sadece karşı tarafı kontrol ve manipüle etmek amaçlı kullanıyor ve onca çekiciliğine rağmen, erkeği porno tuzağından kurtarmaktansa, daha çok içine itiyor. 
Yaş olarak çok daha olgun olan kızıl saçlı hatun ise, pek bir çekici özelliğe sahip olmamasına rağmen, erkeği bu tuzaktan kurtarıyor ve cinselliğin bambaşka bir boyutunu keşfetmesini sağlıyor. Erkek porno izleme ihtiyacından kurtuluyor ve bir kadınla sağlıklı bir bağ kurarak hayatında ilk defa gerçekten aşık oluyor. 

Doğum Haritası Analizi

Neredeyse hepimiz burcumuzu ve özelliklerini biliriz. 
Bazılarımız yükselen ve ay burçlarını da bilir. 
Ama astroloji haritamız güneş ve yükselen burcumuzdan da ötedir. İçinde tüm gezegen konumlarımızı, gezegenlerin birbirine yaptıkları açıları ve ev yerleşimlerini gösterir.

Üzerimizde en çok hangi elementi taşıyoruz?
En çok hangi burçtan etkileniyoruz? 
Özümüzü, ruhumuzu, zihnimizi, duygularımızı, aşk hayatımızı veya iş hayatımızı yöneten gezegen hangisi?
Bu gibi sorular ve çok daha fazlası doğum haritası analizinde incelenir. 
_______________________________ 

Aslında tek bir insan dahi içinde kocaman bir gökyüzü barındırır. 
Bu yüzden içimizde 12 burcun özelliklerini de taşırız. Haritamızdaki tüm gezegenleri, yerleştikleri burçlar ve evler aracılığıyla deneyimler ve hissederiz.
Koskoca gökyüzü içimizden hayatımıza yansır ve kader planımızı oluşturur.

Doğum haritamız, gizemlerle doludur ve bize karanlıkta yol gösteren pusula görevini üstlenir. 
Hem geçmişi, hem şimdiyi hem de geleceği içinde barındırır. Ve gökyüzündeki dans eden gezegenler, doğru zaman geldiğinde haritamızda belirli evleri aktifleştirir ve kilitli kapıların anahtarlarını bizlere sunarlar. 
Böylelikle su akar denizine kavuşur ve deniz okyanusuyla buluşur. 
Bizler de, ya bu yaşam için seçtiklerimizi gerçekleştirir ve mutlu bir şekilde yuvaya geri döneriz, ya da ellerimiz boş kalır ve öldükten sonra bir ömrü boşuna tükettiğimizi idrak ederiz. 

Astroloji bir fal değildir ve sadece kehanet odaklı kullanılmamalıdır. 
Astroloji kendini anlamak, kendini gerçekleştirmek ve gökyüzünden yeryüzüne yansıyan mükemmel ilahi düzenin farkına varmak ve idrak etmek için kullanılmalıdır.
İşte bu yüzden haritamızdaki zorlukların farkına vararak, kendimizi gerçekleştirirken Allah'ın bize sunmuş olduğu bu kadim ilimden  faydalanmak gerekir. 
______________________________

Doğum haritası analizinizde ilk olarak gezegen, ev ve burç yerleşimlerinizi ve haritanızdaki açılarınızı inceleyeceğim. 
Hangi alanlarda başarılı olabileceğinizi ve doğuştan gelen, belki henüz sizin dahi fark edemediğiniz yeteneklerinizin hangi alanlarda olduğuna bakacağım ve bu hayat yolculuğunuzda neleri öğrenmek için geldiğinize dair ipuçları vereceğim ve karanlığınıza ufak da olsa bir mum ışığı armağan etmeye çalışacağım.

(Lütfen eğer özel sorularınız ve merak ettikleriniz varsa bunları bana önceden belirtin. Mesela haritanıza göre hangi esmayı veya doğal taşı kullanmanız gerektiğini sorabilirsiniz. Böylelikle haritanızdaki elementlerin dengesizliğini giderebilmeniz veya haritanızdaki zorlayıcı ve gerçek potansiyelinize ulaşmanızı engelleyen, açı ve gezegen kombinasyonlarını aşabilmeniz için hangi esma, kristal ve doğal taşların size uygun olacağına bakıp, bu konuda size tavsiyelerde bulunabilirim. 
Kimileriniz bunlara inanmadığı için her yorumuma bunları katmıyorum. Bu yüzden lütfen önceden sorularınızla birlikte belirtin. 
Yorumuma katmadığım diğer şeyler henüz deneyimim az olduğu için Kiron hariç asteroitler. Bunu da önceden belirtmek istedim) 

Harita bir bütündür. 
Okunması gerekilen birçok şey vardır ama temelinde bütün göstergeler aynı potansiyelleri veya zorlukları gösterirler. 
Doğum haritası danışmanlığımda sizi bu farkındalığa ulaştırmaya çalışıyorum. 
Ayrıntılardan ziyade temel çekirdeğin bilincine ulaşıp, kendinizi tanıyabilmenizi ümit ediyorum. 
__________________________

Doğum haritası danışmanlık ücretim 2000tl.
Eğer benden danışmanlık almak istiyorsanız, carpediemcii@gmail.com'a mail atarak ulaşabilirsiniz. 

20 Eylül 2017 | Başak burcunda Yeniay


27 derece Başaklar diyarında gerçekleşecek olan yeniay, sonbahar temizliği ve detoks kampıyla birlikte geliyor. 

Yeniay yeni başlangıçlar demektir. 
Ama yeni başlangıçlar için sağlam bir temel gerekir. 
Sağlam bir temeli atmak da, sağlam bir temizlikle gerçekleşir. 
Dolayısıyla ilk önce içimize yönelip, şöyle güzelce bir bakmak gerekir.

Hayatımda beni rahatsız eden şeyler neler? 
Huzurum için, arınmam için temizlemem gereken neler var? 

Açın dolaplarınızı, kalbinizi, eski eşyalarınızı sakladığınız kutularınızı, anılarınızı..
Ne var ne yok gerekli gereksiz, herşeyi boşaltın ve arının. 
Kırgınlıklardan, öfkeden, intikam arzularından, takıntılardan kurtulun. 
Onları hepsi size zarar. 
Allah herseyin gereğini bilir, herkese ektiğini biçtirir. 
Bu yeniay güzel şeyleri ekmenin zamanı. 
Bu yüzden kullanın bu anı. 
_________________________________

Başak burcu mantık burcudur. 
Kalbiyle değil, aklıyla hareket etmeyi sever. 
Plan program yapar, düşünür tartar ve en uygun zamanı yakaladığında hedeflerini hayata geçirir. 

Başak sezonundayız, bu yüzden gökyüzü bizlerden bu burcun özelliklerini tıpkı bir elbise gibi üzerimize geçirmemizi istiyor. Bir başak gibi hareket edip, onun gibi düşünmemizi istiyor. 
Bu yeniay eski yaralarımızı şifalandırmamızı, bilinçaltımıza hapsettiğimiz köklü korkularımızdan arınmamızı talep ediyor. 
Aksi taktirde, 'temelini sağlam attırmam, ayağını kaydırırım, binanı da yıkarım,' diye fısıldayan Satürn'le, önümüzdeki 6 ay içerisinde gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalabilir ve onun yükü altında ezilebiliriz. 
Satürn'ün yeniaya yaptığı bu zorlayıcı kare açıyı yenmenin en güzel yolu, yukarıda bahsettiklerimi yerine getirmek. 
Büyümüş, olgun, akıllı ve sorunlarla nasıl başedilmesini bilen bir insan gibi davranalım ve içimzdeki bu gücü ortaya çıkaralım. 

☆☆☆

Başak Burcu Yeniay Ritüeli

Hilali gökyüzünde gördüğünüzde, ışığın yüzünüze vuracağı şekilde karşısına oturun. (Eğer hilali göremiyorsanız, odanızın bir köşesinde de oturabilirsiniz.)
3 derin nefes alın.
 Aldığınız nefeslerin diyaframdan olmasına özen gösterin. Karnınıza kadar oksijenin inmesini sağlayın. 
Aldığınız her nefesinizle, hayatınzda olan birşey için şükredin ve verdiğiniz her nefesinizde hayatınızda artık olmasını istemediğiniz şeyi düşünün ve bedeninizden ayrılan nefesinizle birlikte, istemediklerinizden de ayrıldığınızı zihninizde canlandırın. 
Beyin hayal ile gerçek arasında ayırım yapmayı bilmez. Bu yüzden her birimiz küçük birer yaratıcıyız. Düşüncelerimizle yarınlarımızı yaratıyoruz. 
Bu yeniay bilinçli bir şekilde yaratalım yarınları. 

İsterseniz saatinizi 10-15 dakikalığına kurabilirsiniz. 
Bu 10-15 dakika boyunca zihninizi sakinleştirmenizi ve içinizdeki sesleri susturmanızı istiyorum. 
Sonra sarmaşıklarla dolu olan karmaşık bir bahçeye adım attığınızı düşünün. 
Bu bahçe sizin bahçeniz olacak ve her bir sarmaşık, bilinçaltınızda yer edinmiş köklü zehirli duygularınızı temsil edecek. 
15 dakika boyunca bu sarmaşıkları kökünden kazırken, onlara 'sen içimdeki hangi duygumsun' diye sorun ve cevabın gelmesini bekleyin. Eğer sabırlı davranırsanız, sezgileriniz aracılığıyla cevaplara kavuşaksınız. 

Carl G. Jung, bilinçaltının acıyla bilince ulaştığını söyler. 
Acı bir duygudur ve duygular hissedilerek şifalanır. 
İçinizdeki karanlıkları korkusuzce hissedin ve kendinizi özgürleştirin. 
Bu yeniay size bu konuda yardımcı olmaya hazır!

Kristaller & Doğal Taşlarla Tanışma Serüvenim


Küçük iken, yaklaşık olarak 5 yaş civarlarında annem ve babamla mağazaları gezerken vitrinlerin birinde küçük bir taş görmüşüm. Yalvar yakar o benim olmalı diye ağlamaya başlamışım. Babam kıyamamış ve pahalı olmasına rağmen küçük kalp formundaki kehribarı bana almış. 

Tabii seneler geçti ve ben o günkü halimi ve o taşa ilk görüşte aşık olduğumu unuttum, ta ki bir gece beni çok etkileyen bir rüya görene ve kristaller ile taşların peşine düşene dek.  

Daha önceki yazılarımdan birinde bu rüyamı paylaştığımı hatırlıyorum. 
O zamanlar astrolojiye daha yeni merak sarmıştım ve bir gece doğada bir yerde kendimi bir masa başında otururken gördüm. Karşımda, gökyüzünde Ay kadar yakın Jüpiter vardı. Masanın diğer tarafında büyücü veya şamana benzer bilge bir kadın oturuyordu ve bana, 'seni koruyan bir taşın yok mu?' diye sordu.
Elimi boynuma götürdüm ve olmadığını farkettim. 'Avucunu aç', dedi ve elime turuncu taşlar koydu. Taşların enerjisi o kadar yoğundu ki dayanamayacağımı anladım ve tam bayılacakmış gibi olurken taşlar avucumdan düştü. Bilge kadın ilahiye benzer birşeyler söylemeye başladı, beni tuttu ve yığıldığım yerden kaldırdı. 
Tam o sırada uyandım. 

Daha sonra her yerde o taşları aramaya başladım ve maalesef hiçbir yerde bulamadım, bulamayacağım herhalde diye üzülürken, teyzem bir gün 'gözlerini kapat, sana birşey vereceğim' dedi ve rahmetli dedemden kalma bir tespihi, tıpkı rüyamdaki gibi avucumun içine koydu.
Rüyamda gördüğüm taşlar dedemin tespihindeki taşlardı. Ve her kız çocuğu için dede özeldir çünkü geçmişteki atanın sembolü ve gelecekteki sevgili ve eşin seçimindeki, (babayla birlikte) en büyük rol sahibi olandır. Bizler daima büyüklerimizin açmış olduğu yolda ilerler ve onlardan kalan mirası devralırız.
______________________________

Bu rüya, kristal ve taşlarla ilgili gördüğüm ilk rüyaydı ve zaman içerisinde arkası da geldi. 
Minimalist bir yaşam tarzını benimsediğim için hiçbir şeyi biriktirmemeye ve elimde tutmamaya özen göstermeye çalışırım. Ama taşlar zaman içerisinde bir şekilde karşıma çıktılar ve yol arkadaşım olmaya karar verdiler. Böylelikle küçük bir doğal taş ve kristal koleksiyonum oldu.
Hatta ne zaman yeni bir taş veya kristal arama yollarına koyulsam, karşıma ilginç insanlar çıkıyorlar. En son, uzun yıllar yurtdışında yaşamış ve biyoenerjiyle uğraşmış bir adamla karşılaştım ve bana elime aldığım bazı taşları yerine bıraktırdı, onları alma, bunu al veya şurdan bak vs. dedi. Her taş sanki benim tercihimle değil, bir şekilde birilerinin yönlendirilmesiyle geldi.  
Zaten inanışa göre kristal ve doğal taşlar bizleri seçermiş, biz onları değil. O yüzden hayatıma girene hoşgeldin diyor ve kıymetini bilmeye özen gösteriyorum çünkü biliyorum, bana öğretmek ve hatta armağan etmek istediği birşey var. 

Peki kristal ve doğal taşlarımı nasıl kullanıyorum & ne işe yarıyorlar?

Astrolojide Kuzey Ay düğümü bu hayattaki var oluş amacımızı, neler yapmamızı ve neleri öğrenmemiz gerektiğini gösterir. Hayatın bu alanında bocalar dururuz çünkü tıpkı yürümeyi yeni öğrenen bir ceylan yavrusu gibiyizdir.
Her burcun esmaları vardır ve kuzey ay düğümünün bulunduğu burcun esmalarını çekmek, o burcun enerjisini üzerimize çekmemizde yardımcı olur. Ben üzerimde ay düğümünün burcunun enerjilerini dengelemek istediğimde, doğal taşlardan yapılmış olan tespihimi kullanmayı seviyorum ve işe de yaradığını hissediyorum.   

Bir yere gitmem gerekiyorsa, o günkü ruh halime bağlı olarak bir taşımı veya kristalimi yanıma alıyor ve ya cebimde ya da çantamın içinde taşıyorum. 
Yapmayı sevdiğim bir diğer şey, taşların üzerine dua ve esmaları okumak. Böylelikle korktuğum, kendimi sevgisiz veya bitkin hissettiğim anlarda taşları ya elime alıyor ya da bedenimin üzerine koyuyorum. 

Taşların enerjisine alıştıktan sonra onları yastığınızın altına koyarak, rüyalarınızdaki değişikliklere de dikkat edebilirsiniz. Bazı taşlar sizi mışıl mışıl uyuturken, diğerlerinin tam ters etkiye sahip olduğunu göreceksiniz. 
Mesela ben, siyah Oniks'imle uyuduğumda tüm gece boyunca elimde küçük bir elektrik akımı hissediyorum. 

☆☆☆

Etrafımızdaki herşey enerjiden ibaret ve herşeyin belirli bir titreşimi var. Duygunun, düşüncenin, ağacın, çiçeğin ve tabii ki milyonlarca yıldır bu dünyada bulunan kristal ve doğal taşların da. 
Taş deyip geçmek çok kolay. Eğer onların size iyi geleceğine ve şifalandıracağına inanmıyorsanız uzak durun derim. Çünkü biz neye inanırsak onu üzerimize çekiyoruz. Ve ben kristal ve taşlarımı küçük birer manevi arkadaş olarak görmeyi seçiyorum. Elime pembe kuvarsımı alıp, bedenimin sıcaklığıyla ateş kadar ısındığını hissettiğimde, tüm hücrelerime sevgiyi yaydığını hissetmeyi tercih ediyorum. 
Karar verme konusunda zorluk çekiyorsam elime Ametist'imi alıyor ve Allah'ım sezgilerimi kuvvetlendir, gönül gözümü aç ve doğruyu görmeyi nasip et, diye dua ediyorum. 
Üzerime olumsuz enerjilerin çöktüğünü hissediyorsam ve arınmak istiyorsam dumanlı kuvars veya oniks taşımı kullanıyorum.  
__________________________________

Peki ya sizin sevdiğiniz, gönlünüzde hikayesi yer etmiş olan veya ansızın bir gün karşınıza çıkmış olan doğal bir taşınız veya kristaliniz var mı? İsterseniz hikayenizi benimle paylaşabilirsiniz. 
:) 

6 Eylül 2017 | Balık burcunda Dolunay


Yeni bir dolunay ve yeni bir farkındalık ve tamamlanış var kapımızda. 

Güneş başak burcunda, Ay ise balık burcunun 13. derecesinde bulunuyorlar. 
Bu dolunay aynı zamanda Neptünyen bir dolunay çünkü Ay ile retro harekette olan Neptün birbirine kavuşuyorlar. 

İşin içerisinde Neptün varsa, hayaller ve hayalkırıklıkları başrolü paylaşacak demektir. 
Her dolunay, bilmediklerimizi ortaya döker, sırları günışığına kavuşturur ve farkındalığımızı aydınlatır. 
6 Eylül'ü takip edecek olan iki hafta boyunca, 26 Şubat'daki Güneş tutulmasıyla attığımız adımların veya aldığımız kararların bir sonuca vardığını göreceğiz ve Balık-Başak aksında gerçekleşmiş olan tutulmaların defterini kapatacağız. 
Şubat'dan bu yana aklımızı kurcalayan şeylerin nihayet farkına varacağımız bir süreç bizi beklemekte ve bu süreç hayallerimiz, zannettiklerimiz ve gerçekler üzerinden bizi büyütecek. 
________________________________

Aslan burcundaki Güneş tutulması bazılarımızın hayatına yenilik ve değişiklikleri getirdi bile. Eğer hala tutulmanın şaşkınlığı içerisindeyseniz, kapınızdaki bu dolunay balık burcunun derin sularına daldıracak sizi. 
Hem Neptün hem de balık burcu bilinçaltımızı, gizli kalanları, illüzyonları, rüyaları ve hayalleri temsil eder. 
Dolayısıyla bu dolunay rüyalarımıza dikkat edelim, hatta onları bir kenarıya not edelim. Çünkü bize uzun zamandır beklediğimiz bir farkındalık armağan edebilirler. 
________________________________

6 Eylül akşamı tekbaşınıza olabileceğiniz bir yere çekilin, elinize bir kağıt ve kalem alın. 
Hayatınızdan çıkmasını istediğiniz şeylerin farkına varın ve her birini yazın. 
Kağıdın arkasını çevirin ve bu sefer de hayatınıza davet etmek istediğiniz şeyleri yazın. Tüm bunları yazarken, sanki zaten her biri gerçekleşmiş gibi, şükrederek yazın. 

Hayatımdaki bolluk ve bereket için şükrediyorum.
Hayatımdaki sevgi ve aşk için şükrediyorum. 
Sağlığım, huzurum, mutluluğum için şükrediyorum vs..

İstediğiniz herşeye sahipsiniz aslında. Bunu kendinize hatırlatmanız için güzel bir dolunay bu. Çünkü transformasyona sebep olan Plüton bu dolunaya olumlu açı göndererek destek çıkıyor. 
Siz hayal kurdukça ve şükrettikçe, Neptün ve Plüton ilk önce sizi sonra da çevrenizi değiştirecek. Hayallerinizi (eğer sizin ve herkesin hayrına ise) teslimiyet içerisinde olduğunuz anda gerçekleştirecek. 

☆☆☆

Bu dolunayla birlikte herbirimizin sezgileri ve psişik yetenekleri artacak. 
Sezgilerinize güvenin ve sizi yönlendirmelerine izin verin. 

Tutulmalar sonrası kendimizi hala şaşkın ve şapşal gibi hissedebiliriz ama tutulmaları atlattık, artık gelecek aydınlık ve Merkür retrosunu sonlandırdık. 
Bu dolunayla kavuşacağınız farkındalık sayesinde doğru adımları atabileceğiz. 
Bu yüzden bu dolunay enerjisini hissedebilmek için kendinizi açın ve etrafınızdaki enerjilerin sizin isteklerinizi gerçekleştirmek için nasıl da dans ettiğininin farkına varın. 
Biz evrenin hizmetkarı olmayı seçtiğimiz anda, evren de bizi memnun etmek için çabalar. 
_________________________________


Küçük Bir Dolunay Ritüeli

Üzerimizdeki olumsuz ve bizi engelleyen enerjilerden arınmak için ufak bir dolunay ritüelini paylaşmak istiyorum. 
Malum zorlayıcı zamanlardan geçmekteyiz ve bir çoğumuz hangi yolu seçmemiz gerektiğini sorguluyoruz. 

Yatağa yatmadan önce (gece olmamak şartıyla) arındırıcı bir duş alın. 
Eğer evinizde lavanta yağı bulunuyorsa, bir kasenin içine bir kaç damla yağdan dökebilir ve su ekleyerek, duştan çıkarken üzerinizden dökebilirsiniz. (Lavanta yerine taze veya kurumuş fesleğen de kullanabilirsiniz) Eğer yağınız yoksa merak etmeyin, sadece su da yeterli olacaktır. 
Bu tür şeyleri kullanma imkanınız yoksa, duştan çıkarken, 'suyun bedenimi, ruhumu, zihnimi ve kalbimi arındırmasına niyet ediyor ve izin veriyorum', diyebilirsiniz. 

Arınmanın rengi beyazdır. Bu yüzden üzerinize beyaz bir pijama giyin ve yatağa girmeden önce küçük bir arınma duası edin. 
Buna benzer bir dua olabilir:

Allahım karanlıklarda ışığım, seçtiğim yollarda rehberim, vereceğim kararlarda sezgilerim olmanı istiyorum. Doğruları görmem konusunda beni aydınlat, bilmediklerimin bu gece farkına varmamı sağla ve bundan sonra nasıl ve hangi yöne doğru adım atmam gerektiğini bu gece rüyalarımda bana fısılda. 

Daha sonra sizi sakinleştireceğinden emin olduğunuz bir müzik seçin ve yatağa girdikten sonra 5-10 dakika boyunca onu dinleyin. Zihninizin sakinleşmesine ve bilincinizin bilinçaltına yönelmesine izin verin. 
Sonra da elektronik cihazlarınızı kendinizden uzak bir yere koyarak uykuya dalın. 
Sabah kalktığınızda yapacağınız ilk şey rüyalarınızı not etmek olsun. Eğer rüya gördüğünüzü hatırlamıyorsanız, sabah kalktığınızdaki hislerinizi yazın. 
Dolunay gecesi ve onu takip eden 2 haftalık süreç içerisinde duanızın kabul olduğunu ve sezgilerinizin sizi doğru yola yönlendirdiğini göreceksiniz.

Kadının Ay Hali - En Kutsal Dönemi


Erkekler Güneş gibidir. Kadınlar ise Ay gibidir. 
Güneş sabit iken, doğma ve batma saatleri belirli iken, Ay bunun tam tersidir. Değişkendir. Sürekli yenilenir.
 Bir bakmışsınız yeniaydır, bir bakmışsınız dolunaydır. 
Erkeklerin kadınları anlayamamalarının ve kadınların da erkekleri anlayamamalarının başında bu yaratılış farkı gelir. 

Bir kadın tıpkı gece gibi karanlıktır. 
O bütün hazinelerini içinde saklar ve bu hazinelerinden biri de, kutsal olan rahmidir.
Bu rahim o kadar büyük bir mucizedir ki, bir erkeğin cenneti sevdiği kadının bacakları arasındadır denir. Ve sadece karanlıklardan korkmayacak kadar cesaretli olan bir erkek bu cenneti keşfedebilir. 
Ne var ki bu cennetin varlığından birçok kadın dahi habersizdir. 
Bu yüzden sizi gerçek doğanıza geri döndürüp, bir kadın olarak yaratılmış olmanın ne kadar güzel bir ayrıcalık ve kutsal bir vazife olduğunu hatırlatmak istiyorum. 
_________________________________

Birçok kadının adet dönemi kabusudur. 
Acılar içinde kıvranır ve içindeki karanlıklarla boğuşur ve çoğu zaman akan bu güzel kanın gerçek manasını kavrayamaz. Kavrayamamasının sebebidir aslında acı çekmesi. 
Ama bunu bilmez. Çünkü kendisini kirli hisseder, kötü hisseder, hatta çirkin ve değersiz hisseder. Ve tüm bu hissedişleri onu daha da karanlık derinlere çeker. 

Karanlıklardan korkmak yok, onlarla yüzleşmek var!
Çünkü sadece karanlıklar aracılığıyla içimizde bir mum ışığı yakabilir ve gerçek aydınlığı keşfedebiliriz. 
Bu yüzden bu yazımdan sonra adet döneminize olan bakış açınızı değiştirmenizi ve bu dönemi tıpkı kadim toplulukların yaptığı gibi kutsal bir şekilde geçirmenizi istiyorum. 
Bunu yapabilmek için ise, ilk önce Ay ile olan kadim bağımızı keşfetmeliyiz. 

Ay'ın 4 evresi vardır tıpkı her kadının da içinde taşıdığı 4 gizemli kimliği olduğu gibi. Bunlar bakire, orospu, anne ve cadıdır. 
Bir ay 4 haftaya bölünür ve kadın her hafta farklı bir varlığa bürünür.  
Bu kimliklerin her biri Yaratıcının bize verdiği bir armağandır ve her biri eşit miktarda sevgi ve saygı görmeyi hak eder. 
Bir erkek, kadının bu 4 kimliğini sahiplendiği anda, o kadın sonsuza dek onun olur. 

Kendiyle barışık yaşayan birçok kadının bu evreleri Ay'ınkiler ile birleşir. 
Genelde birçok kadın ya yeniay ile adet görür ya da dolunay ile. 
Eğer bir kadın doğum kontrol hapı kullanıyorsa aşağıda anlatacağım duygu durumlarında aksamalar veya farklılıklar deneyimleyebilir. 

Cadı

Her kadın adet görürken derinlere davet edilir. Bu yüzden normalden daha karanlık duygulara ve tuhaf bir ruh haline bürünürüz. Kendi halimizde olup, yalnızlığı tercih etmemiz bundandır. Eğer bu yalnızlığa kavuşamaz isek, tıpkı bir cadı gibi çirkinleşebiliriz. Bu yüzden adet gördüğümüz günlerde çok daha sinirli olur, damarımıza basıldığı anda kükreriz.  
Bir kadın ister psişik güçlere sahip olsun veya olmasın, her kadının adet döneminde ruhsal güçleri uyanır, sezgileri artar ve normal zamanda aklına dahi gelmeyecek şeyleri hissetmeye başlar. 
Bunu bilen eski kadim topluluklar, kadınlara destek ve yardımcı olabilmek için onların gitmelerine izin verirlermiş. Kadınlar vahşi doğada bu zamanlarını inzivaya çekilerek geçirir ve adet dönemlerinin bitiminde erkekleri tarafından şenlik içinde karşılanırlarmış. Kadının adet dönemindeki sezgi gücünden haberdar olan erkekler, kadınlarına inzivadayken neler hissettiklerini, ekinin bu ay iyi olup olmayacağını, yağmurun ne kadar yağacağını ve başlarına ilerleyen günlerde neler geleceğini sorarlarmış. 
Hatta kimi erkekler kadınları adet görmeye başladığında sırtlarını çizdirip, kanlarını akıttırırlarmış. Çünkü inanışa göre bir kadın adet görürken sadece rahmini değil, tüm ruhunu, hatta sevdiklerini ve yaşam alanını da temizlermiş. Yaratılışları itibariyle böyle bir arınma ve arındırma yeteneğine sahip olmayan erkekler, kanlarını dışarıdan müdahale ile akıtırlarmış. 
Bugünün zihniyetiyle kadim toplulukları araştıranlar, kadınların pislendikleri için köylerinden uzaklaştırıldığına inanıyorlar. Oysa bu uzaklaştırma kadına ihtiyacı olan özgürlüğü tanımak içindi. Kadına duyulan saygıdan ötürüydü bu davranış. 

Bakire

Bir kadın adet görürken bir aylık süreç boyunca rahminde, ruhunda ve etrafında biriktirdiği tüm enerjileri temizler. Bu temizliğin ardından yumurtlama dönemine kadar ki hafta içerisinde kendisini tıpkı bir bakire gibi saf, arınmış ve enerji dolu hisseder. 
Bu haftanızı yeni şeyleri yaratmak, birşeylere başlamak, hatta öğrenmek istediğiniz yeni şeyler için planlayın. Çünkü bu dönem, toplam bir ay boyunca kendinizi en çok enerji dolu hissettiğiniz haftanız olacak. 

Anne

Yumurtlamanın gerçekleştiği hafta, annelik içgüdülerinin kuvvetlendiği ve ortaya çıktığı haftadır. 
Bazı kadınlar ürettikleri yumurtanın bir bebeğe dönüşmemesinin acısını içten içe hissettikleri için, yumurtlama haftasında acı deneyimleyebilirler. 
Yumurtlama dönemindeyken mutfak işlerine ağırlık vermek, hatta evi temizlemek ve çocuklarla vakit geçirmek iyi bir fikirdir. 
İçinizdeki annenin neyi yapmak istediğine kulak verin. Eğer başlamış olduğunuz yeni birşey varsa bu hafta onu büyütmek için çabalayabilirsiniz. Çünkü bu konuda doğal bir yeteneğe sahip olduğunuzu hissedeceksiniz.

Orospu

Adet görmeden önceki son hafta bir kadın için en çok inişli çıkışlı geçen günleridir. 
Bu günlerde hem cinsel arzularımız artar (tıpkı bakirelik döneminde de olduğu gibi) ve cinsel gücün artmasıyla yaratıcılığımız çoğalır, hem de bazılarımız adet günlerinin yaklaşmasıyla bel ağrıları, göğüslerde şişkinlik, hatta acıma hissi gibi şeyler deneyimleyebilir. 
Bu son haftada genellikle her kadın hayatını sorgulamaya başlar. Ben neden böyleyim?, neden bunlar benim başıma geliyor?, niçin hayatımda bunları yaşıyorum? gibi düşüncelerle kafasını meşgul eder. Ve tüm bu cevapsız sorular enerjisini tüketir. Bu yüzden adet görmeden önceki haftamızda bize iyi geleceğinden emin olduğumuz şeyleri yapmaya vermeliyiz kendimizi.

 Doğanıza aykırı davranmadığınız zamanlarda bu 4 evreyi rahat, ağrısız ve güzel atlattığınızı göreceksiniz. 
En az 3 aylık bir süreç içerisinde kendinizi gözlemleyin. Yukarıda bahsetmiş olduğum kimlikleri kendi içinizde keşfedin. Ve her birine ihtiyaçlarını sorun. Anne nasıl davranmak istiyor, cadı hayatında nasıl bir temizlik yapıyor, bir ay boyunca yaşadığı neleri arındırıyor, bakire nasıl davranıyor, orospu nasıl tatmin edilmek istiyor? 
Siz bu soruların cevaplarını keşfettikçe kendi bedeninizle, varlığınızla ve en önemlisi de rahminizle barışacak ve bağınızı kuvvetlendireceksiniz. 

☆☆☆

Ay hali her kadın için kutsaldır ve bunun kıymetini bilmek her birimizin görevi. 
Kendinizi gözlemlemeye başladıktan sonra deneyimlerinizi benimle paylaşabilirsiniz. 
Neler hissediyorsunuz, içinizdeki bu 4 kimliği nasıl deneyimliyorsunuz?
 Ve bu 4 kimlik ile Ay'ın arasında bir bağ keşfettiniz mi? 
Genelde dolunay zamanı mı adet görüyorsunuz, yoksa yeniay'da mı?

Biliyorum bu tür konular 'mahrem'dir ve genellikle kimse paylaşmaz ama eskiden kadınlar adet günlerinde toplanır ve yaşadıklarını birbirleriyle paylaşırmış. Belki bu geleneği yine yaşatabiliriz. Arkadaşlarımızla bu gibi günlerde buluşup, ruhumuzu arındırma ritüelleri düzenleyebiliriz. 

21 Ağustos 2017 | Aslan burcunda Güneş Tutulması


Uzun zamandır hem heycan hem biraz korkuyla beklenen tutulma nihayet karşımızda. 
Bu tutulma aynı zamanda bir yeniay ve sabit bir burç olan aslan'da gerçekleşeceği için etkisini uzun bir dönem boyunca hissettirecek.

Haritalarınızda aslan burcunun yerleştiği evle ilgili, en çok da bu evde 28° civarında bulunan gezegenleriniz bulunuyorsa ani, beklenmedik ve önemli olaylar deneyimleyecek veya bunları yaşamanıza sebep olacak kişilerle karşılaşacaksınız. Tüm bu değişimleri hemen beklemeyin çünkü dediğim gibi önümüzdeki 1-3 sene arasında gelişecek herşey ve tutulmanın asıl etkilerini 2018 yılının bahar aylarında göreceğiz. 

Bu tutulmaya Mars gezegeni eşlik etmekte ve aynı zamanda gökyüzünde büyük ateş üçgeni oluşmakta. 
Hem Güneş, hem Ay, hem Kuzey Ay Düğümü, hem de Mars aslan burcunda konumlanıyorlar. 
Koç burcunun son derecelerinde bulunan ve ani değişimlere sebep olmakla bilinen, Uranüs gezegeniyle uyumlu açıdalar. Ayrıca yay burcunun son derecelerinde, retrosunu sonlandırmak üzere olan, ağır abimiz Satürn'den de destek alıyorlar.  
Yani bu tutulma sıradan bir tutulma değil, tam bir 'Ateş Tutulması' diyebiliriz çünkü gezegenler ateş burçlarında bulunuyorlar. 

Madem kapımızda bir Ateş tutulması var, o halde hepimiz hayatımızın belirli bir bölümünde, tıpkı aslan burcu gibi sahneye çıkmak, yaratıcılığımızı kullanmak ve agresif bir şekilde tutkularımızın peşinde koşup, istediklerimizi elde etmek isteyeceğiz. 
Ego savaşlarına girebilir, hırslarımızın kölesi haline gelebilir ve sonrasında ektiklerimizi çok korkunç bir şekilde biçebiliriz. 
Tüm bunları hepimiz kendi küçük mikrokozmos'umuzda yaşarken, tutulmanın etkilerini makrokozmos boyutunda da deneyimleyeceğiz. Çünkü bu tutulma aynı zamanda Donald Trump'ın yükselenini etkileyecek ve ayrıca Amerika'dan gözleneceği için, en büyük değişimleri önümüzdeki süreç içerisinde Trump'ın Amerika'sında gözlemleyeceğiz. 
ABD'nin haritasına göre bu tutulma 9.evlerini etkileyecek, yani tüm tiyatroyu dış ülkeleriyle olan ilişkileri ve inanç konuları üzerinden deneyimleyeceğiz.
Bu gözlemimizin iyi bir gözlem olmasını ümit etsem de, tutulmanın Regulus yıldızıyla birleşmesi ve Mars'ın Kuzey Ay Düğümü ile kavuşuyor olması, yönetici konumunda olan kişilerin, sahip oldukları güçlerini abartılı, hatta maalesef yanlış kullanacaklarını gösterebilir ve bunun bedelini sadece Amerika değil, hepimiz ödemek zorunda kalabiliriz. 
__________________________________

Tutulmalar kadersel olaylardır ve Allah'ın ilahi planını harekete geçirirler. 
Onlardan korkmamalıyız çünkü korkumuz aynı zamanda Allah'ın yüceliğine olan inançsızlığımızdır ve bunun sonucunda çektiğimiz acının sebebi de, teslimiyet içerisinde olmayışımızdır. 
Korkmak yok.
Dua etmek var!
Eskiler tutulmanın izlenmemesi gerektiğini söylerlermiş. 
Odanıza çekilip, mahremiyet içerisinde kalbinizi Yaradan'a açıp, ellerinizi semaya kaldırarak, tutulmanın hayatınıza getireceği olumsuzlukları aza indirebilirsiniz. 

Dualarınızda karanlığınıza aydınlık armağan edilmesini isteyin ve size doğru yolu gösterecek bir pusula.
Çünkü gökyüzünde aktif olan ateş üçgeni sizlerden bir şeyler yapmanızı bekleyecek. Geriye çekilip beklemek bu gökyüzü ile kaybetmek anlamına gelebilir. Adım atmaktan korkmayın. Ama aynı zamanda çok temkinli davranın ve dualarınızda ne zaman adım atmanız gerektiğine dair rehberlik dileyin. 
Tutulmalar etrafımızı sislerle kaplarlar. Önümüzü göremez, neyi seçmemiz gerektiğini bilemeyiz. Bu dönem içinde retro olan gezegenler herşeyin üstünden geçip, herşeyi düzeltip öyle adım atmamızı bekliyorlar bizlerden. Bu yüzden ağırdan almak, herşeyi iyice bir düşünüp öyle harekete geçmek iyi bir fikir olabilir 

21 Ağustos günü tüm bunları deneyimleyeceğiz. Bir şeylerin değişeceğini, hatta değişmesi gerektiğini hissetsek de, nerden başlamamız gerektiğini bilemeyeceğiz. Ama merak etmeyin, önümüzdeki süreç içerisinde herşey rayına oturacak ve hayatımızda yeni kapılar açılacak. Yeterki girişimci ruhumuzu harekete geçirelim, değişimlere direnmeyelim. Çünkü öncü burçlarda bulunan Jüpiter, Uranüs ve Plüton bizleri köklü değişimlere hazırlamakta ama bunun için bizim de biraz çabalamamızı arzu ediyorlar. 

Gökyüzündeki Ateş tutulması tutkuların sınavına tabi tutacak bizleri. 
Bu yüzden kalbinize hatırlatmayı unutmayın
"Tatminsizlik ıstırabı arzunun cezasıdır."

☆☆☆

Arzularımızın ve tutkularımızın kölesi olmayacağımız, 
ateşin hayatımızdaki karanlığı götüreceği ve yerine aydınlığı armağan edeceği bir tutulmayı deneyimlemiz dileğimle 
hem kendi kişisel hayatlarımız
 hem de dünyamız için. 

Masallar & İnisiyasyonlar | Güzel & Çirkin'in sırları


Küçüklüğümüzden beri masallarla büyütüldük. Onları sıradan hikayeler zannettik. 
Oysa her birinin içerisinde kadim ezoterik sırlar saklıydı.
Ve işte bu sırlar bu masallar aracılığıyla ruhumuza aşılandı. 
Aşılandı ki, belirli inisiyasyonlarla karşılaştığımızda, doğru adımları atabilelim ve doğru seçimlerde bulunabilelim. Kısacası ne yapmamız ve nasıl davranmamız gerektiğini doğru zaman geldiğinde bilelim. 

Eskiden büyükler masalların kişinin üzerinde büyük etkiye sahip olduğunu biliyorlardı ve bu yüzden masalları anlatmalarının ardında, kişiyi karşılarına çıkacak belirli inisiyasyonlara hazırlayabilmek vardı.  
Masallar, küçük kızlara karşılarına ilk defa eril/yang enerji çıktığında, nasıl davranmaları gerektiğinin bilgisini aşılamak içindi. 
Çünkü biz farkında olmasak da semboller bilinçaltına yerleşiyor ve bilinçaltımız yaşamımız boyunca bizi yöneten gizli kuvvet haline geliyordu. 

☆☆☆

Her kızın küçükken pek bir sevdiği masalı ve bir prenses karakteri vardır. 
Kendimizi belirli bir masala yakın hissetmemiz, aslında o masaldan bir şey öğrendiğimiz içindir ve genellikle o masalın içerisindeki ezoterik sembolleri büyüdükçe kendi yaşamımızda deneyimleyeceğimiz içindir. 

Güzel ve Çirkin masalı bir aşk masalı ama bu aşkın içerisinde kadının ve erkeğin seçmesi gereken yollar ezoterik sembollerin içine işlenmiş bir şekilde karşımıza çıkmakta. 
Bu masal aynı zamanda erkeğin ve kadının ruhsal yolculuklarını da anlatmakta. 
_______________________________

Masalın ilk sahnesinde karşımıza ruhsal yolculuğuna hazır olan, maddi olarak zengin ama içsel olarak boşluğun verdiği acıyla yaşayan bir prens çıkıyor. 
Burda eril/yang enerjinin ilk inisiyasyon aşamasını görüyoruz. Zenginliğe ve maddi doyuma ulaşmış ve bunun ona hiçbir şey kazandırmadığını idrak etmiş bir erkek, artık gerçek ruhunu bulmanın yolunu aramakta ama bunu nasıl yapacağını bilmemekte. 
İşte tam bu sırada kapısına fırtınadan etkilenmiş ve yardım arayan yaşlı bir kadın geliyor. 
Bu kadın tüm mitolojik ve dini hikayelerde de olduğu gibi, şeytani gücü temsil etmekte. 
Aydınlığa giden yol daima karanlıktan geçeceği için ve prensin içindeki gerçek potansiyeli ortaya çıkarabilmesi için, ışık taşıyıcısı olarak bilinen Lucifer kılığında biri ile karşılaşması gerekiyor ve bu karşılaşma ruhsal yolculuğunu başlatan etken oluyor. 
Prens, içinde taşıdığı karanlığından dolayı cadının ona verdiği gülü reddettiği için lanetleniyor ve böylelikle yakışıklı prens korkunç, çirkin bir canavara dönüştürülüyor. Bu lanet ve canavara olan dönüşüm aynı zamanda ruhsal yolculuğuna başlayan erkeğin geri dönüşünün olmadığını gösteriyor. 
Prensi canavar kılığında yeraltına yönelten bu dönüşüm ile birlikte düalizmin sebep olduğu en büyük ezoterik sembollerden biri anlatılmak isteniyor. Cenetten düşüş ve yasaklı elma. Aydınlığa giden yolun karanlıktan geçiyor oluşu.


Burada karşımıza çıkan ve büyük bir öneme sahip olan diğer sembol, kırmızı gül sembolü. 
Venüs tarafından sembolize eden kırmızı gül ayrıca kalp çakrasını temsil etmekte. 
Cadı, canavara gül tüm yapraklarını dökene dek müddet veriyor ve (kalp çakrasını aktifleştirmesi için yani evrensel sevgiyi keşfedebilmesi için) gerçek aşkı bulması gerektiğini söylüyor. Eğer canavar onu bu haliyle kalpten sevebilecek birisini bulamazsa, sonsuza dek lanetli olarak kalmakla tehdit ediliyor. 

Kırmızı gül, yani Venüs erkeğin kendi içinde taşıdığı dişil parçasını temsil etmekte. Bir kadın nasıl kendisini gerçekleştirebilmek için eril parçasıyla birleşmek zorundaysa, bir erkek de dişil parçasıyla birleşmek zorundadır. 
Sadece bu birleşme gerçekleştiğinde her iki tarafın da kalp çakrası aktifleşir ve bu çakra insani aşkı ilahi aşka dönüştürür. Cehennemden çıkış ve cennete geri dönüş bu şekilde gerçekleşir. 

Masalın bir sonraki sahnesinde karşımıza güzel Belle çıkıyor. 
Belle kasabasındaki diğer insanlardan çok farklı ve derinliğin peşinde olan biri. Toplumun yaşadığı günlük hayattan daha derin bir boyutun var olduğunun farkında ve bu yüzden diğer insanların onu mecbur bırakmak istedikleri hapis hayattan kaçma isteğinde, sıradan günlük şeylerle hiçbir şekilde ilgilenmeyen biri. Zaten bu yüzden herkes tarafından 'tuhaf' olarak algılanıyor. 
Kasaba halkı, yaşayış ve düşünce tarzları ile cehaleti ve bilinçsizliği temsil etmekteler. Günlük işlerle uğraşıyor ama hayatın gerçek manasını hiçbir şekilde merak etmiyor ve kendilerini sorgulamıyorlar. 
Belle kasabasının sokaklarında gezerken söylediği şarkı ile bu cehaleti aştığını ve bilinmeyenin ardındaki gerçek sırrı keşfetmek için can attığını belli ediyor. 

Belle, prens gibi zengin olmasa da, maddi gücün onu büyülemesine izin vermeyen biri. Bu da onun belirli bir ruhsal olgunluğa ulaştığını ve ruhsal yolculuğuna başlamak için hazır olduğunu gösteriyor. O manevi zenginliğin ve derinliğin peşinde. Bu yüzden kasabadaki tüm genç kızların hayran olduğu yakışıklı, varlıklı, narsist Gaston'un evlenme teklifini reddederek ilk inisiyasyonunu başarıyla geçiyor. 

Gaston gibi erkeklerin peşinde koşan kadınlar, ruhsal tekamülünde alt boyutlarda olanları temsil etmekteler.
Gaston ve temsil ettiği arketip ise, toplumun gözünde mükemmel evlenme adayını ama aslında maddi hayatın kölesi ve hayvani doğasını tatmin etme peşinde olan basit bir erkeği temsil etmekte. Bu yüzden masaldaki prensin aksine, ruhsal tekamülünde henüz çok aşağalarda olan birini simgeliyor. 
Yani burada hem kadın hem erkek arketipinin 2 farklı örneğini görüyoruz. Ruhsal olgunluğa ulaşmamış Gaston ve kasaba kızları ile ruhsal tekamüllerinde üst boyutları deneyimlemeye hazırlanan Belle ve canavar prens. 

Gaston'un tüm diğer kızların üzerindeki illüzyonun Belle'i etkilememesinin ardında, Belle'in babasıyla olan kuvvetli bağı yatıyor.
Her küçük kızın ilk aşkı daima babasıdır. Çünkü bir kız ilk olarak babası aracılığıyla eril/yang olan enerjiyle etkileşime girer ve bu yüzden eril dünyaya ait tüm herşeyi ilk olarak babasından öğrenir. 
Babayla olan kuvvetli bağ, eril enerjinin doğru bir şekilde deneyimlendiğini gösterir. Bu yüzden Belle'in karşısına çıkacak sevgili, babasından daha kuvvetli bir eril enerjiye sahip olmalıdır. Aksi taktirde Belle'in kalbini asla fethedemeyecektir. 
(Bu yüzden sevgili dişi okurlarım, gerçek aşka giden yol babanızla olan ilişkinizden geçmekte. Eğer aşk hayatınızda sorun yaşıyorsanız, kökeni babanıza dayanmakta. İlk olarak orayı şifalandırmalısınız). 

Sadece bu sahne bile küçük bir kızın bilinçaltına zengin sembolleri yerleştiriyor. 
Herkesin istediğini istememeyi. Sürüyle birlikte yürümektense, sezgilerini takip edip kendi yolunu seçmesi gerektiğini. 
Sadece refah ve maddi zenginlik uğruna ruhunu satmaması gerektiğini ve aşk uğruna gerçek eril parçasını/ruh eşini bulmadan kendisini herhangi bir erkeğe teslim etmemesi gerektiğini vs. 

(Astrolojik olarak bakarsak bu masaldaki aşk hikayesi plütonik bir aşk ve 8. evinde gezegenleri bulunanları temsil etmekte. Bu yüzden aynı zamanda bu insanların tercih etmeleri gerektiği ruhsal ve okült yolculuğu anlatmakta. 
Bu konuda bir çok mail aldığım için ve ben neden böyleyim diye soranlar olduğu için, belirtmek istedim) 
________________________________

Ruh eşlerinin buluşması & Simyasal düğün


Yukarıda da bahsettiğim gibi sevgili olacak olan erkeğin, sevdiği kızın babasını geçecek potansiyele ve manevi güce sahip olması gerekiyor. Ve bu konu masalda canavarın Belle'in babasını kaçırıp, zindana atmasıyla gerçekleşiyor. 
Babasına olan sevgisinden dolayı Belle onu kurtarmaya geliyor ve onun yerine zindana kendi geçerek, babasının özgür kalmasını sağlıyor. 

Bir kız çocuğu babasından daha kuvvetli olan eril enerjiyle ilk defa karşılaştığında, tıpkı Belle'in masalda babasından ayrılmak zorunda olduğu gibi, ilk defa ruhsal olarak ayrılığın verdiği acıyı deneyimler. Bu yüzden aşk ve acı her zaman için aynı anda yaşanılan duygulardır. 

Ruhsal tekamülüne başlamış olan erkek gerçek dengeye ancak kadınınla kavuşacağı için, başlangıçta ürkütücü, karanlık ve dengesiz davranır. Henüz yarımdır ve o da bu yarımlığın verdiği acı yüzünden nasıl davranması ve kadınına nasıl yaklaşması gerektiğini bilmez. Tıpkı masalda Belle'e başlangıçta kötü davranan canavar gibi. 

Masalın bu kısmında karşımıza hala Mars'ın etkisi altında olan, olgunluktan uzak ve hayvani eğilimleri olan erkek arketipi çıkmakta. Ne varki canavar artık hayvani yönünün farkında ve bunu iradesiyle değiştirme isteğinde. Seçtiği yol Mars'ınki değil, onun bir üst düzeyini temsil eden Güneş'in eril enerjisi. 
Canavarın Belle'i yemeğe davet ederkenki davranışı, Mars etkisi altında olan dominant erkeğin kadını fethedebilmek için uyguladığı zulüm ve aynı zamanda geçmek zorunda olduğu inisiyasyonu simgeliyor. Çünkü Belle himaye altına alınıp, korkutulabilecek biri değil. Bu yüzden Marsiyen enerjiler onu hiçbir şekilde sindiremiyor. Ve erkek ilk defa en az onun kadar güçlü olan aynadaki dişil parçasıyla tanışıyor ve bu tanışma onun içindeki ilk transformasyonu başlatıyor. Mars gezegenini kontrol altına almak zorunda olduğunu idrak ediyor. 
Bu aşama bir erkeğin dişil enerjiye maruz kaldığında, içindeki gerçek gücü keşfedebilmesi için yapması gereken ilk şeylerden biri. Yıpratıcı hatta öldürücü, saldırgan ve vahşi yönünü korumacı, verici ve tutku dolu olan enerjiye çevirebilmek. 

Bir sonraki sahnede Belle canavarın ona olan sert davranışı yüzünden lanetli şatodan kaçıyor ve tam vahşi kurtlara yem olacak iken canavar tarafından kurtarılıyor. 
Bu sefer kendi içindeki eril parçayla yüzleşme ve kavuşma sırasının kadında olduğunu görüyoruz. Belle içinde hiçbir güzelliğin bulunmadığına inandığı canavarın ona aslında değer verdiğini ve korumak pahasına kendi canını tehlikeye atabileceğini görüyor ve böylelikle canavar Belle'in kalbine giden yoldaki ilk engeli aşmış oluyor. 

Bir kadının bir erkekte en korktuğu ama aynı zamanda en çok hayran olduğu ve arzuladığı şey, erkeğin fiziksel gücü ve onu koruyabilme yeteneğidir. Korunmasız ve genellikle zayıf yaratılmış olan kadın, gerçek gücü her daim sevdiği adamın korunaklı kollarında bulur. Ve her kadının içten içe hissettiği en büyük arzu da budur: Sahiplenilmek ve güven ihtiyacı. Bu yüzden her erkek ilk önce kadınına sahip çıkmak zorunda olduğu sert bir imtihandan geçirilir. Bu erkeğin 3. inisiyasyonudur. 

Belle, canavarın onun için yaralandığını görünce kaçmaktan vazgeçip, onu şifalandırmanın yolunu seçiyor. 
Bu aşamadan sonra biz masalda görmesek de genellikle kadın erkeğe ait olmayı kabul eder ve olay cinsel boyuta taşınır. Venüs ile Mars birbirlerine kavuşur. 
Erkek cinsellik sırasında kadından aldığı sevgi sayesinde ona kalbini açmayı öğrenir.
Kadınlar için doğal olarak gerçekleşen bu olay bir erkek için çok daha zorlayıcı ve zaman gerektiren bir süreçtir. Çünkü bir erkeğin bir kadına aşık olabilmesi için kendini ona bağlanmış hissetmesi gerekir. Bu sevgi bağını bir kadın çok daha hızlı kurar çünkü sevdiği adamla cinsel ilişkiye girdikten sonra, kendisini sonsuza dek erkeğine bağlanmış hisseder. Oysa bir erkek bunu deneyimleyebilmek için kadınına kalpten bağlanması gerekir ve bu uzun bir süreçtir. 

Bir erkeğin kendini kadınına açmasının ne demek olduğunu, canavarın Belle'e kütüphanesini hediye etmesiyle görüyoruz. Bilgiye ve bilgeliğe aç olan Belle, gerçek ilahi bilgiye kendisini erkeğine açtıktan sonra, ona armağan edilen kütüphaneyle kavuşuyor.
Burda da ezoterik bir sembolle karşılaşıyoruz. Çünkü kütüphane Belle'in sahip olmadığı ama arzuladığı herşeyi temsil ediyor. Bu da ruhsal yolculuğunda kadının en güzel rehberinin sevdiği erkek olduğu ve arzuladığı herşeye onun aracılığıyla kavuşacağı anlamına geliyor. Yani bir kadın kendisine bir sevgili seçerek, aslında aynı zamanda bir üstat, öğretmen ve rehber seçmiş oluyor. 

Kadın Ay'dan dolayı karanlığı, erkek Güneş'den dolayı aydınlığı temsil ettiğinden, bir kadının karanlıktaki en güzel mum ışığı seçmiş olduğu erkeğidir. Bu aşamadan sonra Güneş ile Ay birbirlerine kavuşur ve tıpkı yeniayda da olduğu gibi eril ve dişil birbirinin içine geçer, birleşir ve bütünleşir. 

Bir sonraki sahnede canavarın Belle'e özgürlüğünü geri verdiğini ve Belle'in babasını kurtarmak için şatodan ayrıldığını görüyoruz. 
Masalda canavar eril enerjisiyle babadan daha kuvvetli olsa da, bu kuvvetin babayı ezme veya yok etme ya da yerine geçme isteğindense, yüceltme ve koruma isteğine sahip olduğunu görüyoruz. 
Erkek kadınını sevse de onun mutluluğu için kendi ölümünü gözler önüne alabiliyor çünkü Belle babasının yanına giderken kırmızı gülün yaprakları iyice azalmış oluyor. 

Güneşi'in enerjisine sahip olan erkek, eril enerjinin gerektirdiği gibi sevdiği kadına karşı sonsuz verici davranır. Bu aşamadan sonra koşulsuz ve karşılıksız bir aşk söz konusudur. Canavar artık bu gücü içinde keşfettiği için, Belle'in yine ona geri döneceğini umarak, gitmesine izin vermiştir.

Belle ise, canavarla birleştiği için sevgilisinin sahip olduğu irade gücüne kavuşmuştur ve bu aslında eril olana ait olan enerji, Belle'in yine sevgilisine kavuşmasındaki en büyük gücü haline gelir. 
Kadın artık erkeği yanında olmadığında dahi, onun gücünü hissediyor ve bu gücü kendi hayatında kullanabiliyordur. 

Son sahnelere yaklaştığımızda Gaston'un kasaba halkıyla birlikte canavarı öldürmeye geldiğini görüyoruz. 
Gaston'un gelişi canavarın karmasıyla olan son savaşını ve onun öldürülmesiyle son arınışını gösteriyor. Çünkü Gaston'un ölümüyle birlikte kendi içindeki karanlık tarafını sonsuza dek yenmiş oluyor. 
Şatoda yaşanan bu büyük karmaşa ve çatışma, gökyüzünde gerçekleşen ve okültizmde ilahi/kozmik/simyasal evlilik olarak adlandırılan, her iki tarafın da geçmek zorunda olduğu son ve en zor olan inisiyasyonu gösteriyor. 

Erkeğin kendi içindeki karanlığı yenmesi, masalda gülün son yaprağı kaybetmesiyle, canavarın ölümü olarak sembolize ediliyor. Tam bu sırada şatoya gelen cadı ve Belle'in gözyaşları içerisinde canavara sana aşık oldum sözleri, bütün laneti yok ediyor ve canavar yakışıklı bir prense dönüşüyor. 

Tüm masal ruhsal yolculuğuna çıkan kadının gerçek rehberinin sevgi olduğunu; erkeğin ise irade gücünün olduğunu anlatıyor. 
Çünkü canavar karanlığı iradesiyle aşarken, Belle sonsuz olan sevgisiyle aşıyor. 

Masallarda karşımıza çıkan cadı karakteri en kadim sırrı içinde taşır ama bu apayrı ve uzun bir konu olduğu için başka bir blog yazısına saklıyorum. O yazımda şeytan ve cennetten düşüş gibi sembolik ifadeleri anlatacağım. Böylelikle bu masaldaki cadı karakterini ve canavara dönüştüren laneti de daha net anlamış olacağız.

☆☆☆

Güzel ve çirkin beni her zaman için derinden etkileyen masallardan olmuştur. 
Bazı sembolleri yeteri kadar net açıklayamadıysam affola. Çok fazla okült semboller içeren bir masal olduğu için yazarken yeteri kadar açıklayıcı olmak adına bir hayli çabaladım ve zorlandım ama umarım yinede faydalı olmuşumdur. 
Masalı daha iyi anlayabilmeniz için filimini de izlemenizi tavsiye ederim.