2 EKİM 2024 | TERAZİ BURCUNDA GÜNEŞ TUTULMASI

  • Share

18 EYLÜL 2024 | BALIK BURCUNDA AY TUTULMASI

  • Share

Tekrardan merhaba

  • Share

KISA BİR SÜRELİĞİNE ARA

  • Share

25 MART 2024 | TERAZİ BURCUNDA AY TUTULMASI

  • Share

20 ŞUBAT 2024 | KOÇ BURCUNDA KUZEY AY DÜĞÜMÜ & KİRON KAVUŞUMU

  • Share

MU'NUN ÇOCUKLARI - LEMURIALILAR

  • Share

2 EKİM 2024 | TERAZİ BURCUNDA GÜNEŞ TUTULMASI

 


Sonbahar tutulma mevsiminin ikinci tutulmasını deneyimlemek üzereyiz. Güney Ay düğümü ekseninde gerçekleşecek olan bu tutulma hayatımıza yeni bir enerjiyi davet edebilmek için ilk önce eski çöplükleri bırakmamız gerektiğini gösteriyor. Terazi burcu haritamızda hangi hanede konumlanıyorsa, tam da o konularda bir arınma sürecine gireceğiz, bir şeyleri feda edip, vazgeçeceğiz. Bize artık bir fayda sağlamayan şeyi bıraktığımız da ise önümüzde yeni bir patika belirecek. Ama unutmayın bu patikanın belirginleşmesi için bir kurban gerekli. Terazideki dengeyi tekrardan kurabilmek için, dengeden çıkan her şeyi ilk önce derinlesmesine idrak etmeliyiz.

Bu tutulmayı özel kılan şey Lilith ile kavuşumda gerçekleşiyor olması. Venüs'ün yönetiminde olan Terazi burcu ve içimizdeki karanlık dişil tarafı simgeleyen Lilith'in bu tutulmaya eşlik ediyor olmasının ardında dişil kolektif karmanın yaraları yatıyor ve bu yaralar bu tutulmayla birlikte birer birer ortaya çıkacak. Toplumda bu kadın haklarını, feminizimle ilgili konuları hatta kadın cinayetlerini ve çocuk tecavüzlerini su yüzeyine çıkarabilir. Yaralar kanayabilir. Bilinçlenme seçildiği taktirde ise yaralar iyileşebilir. Kadında da, erkekte de var olan vahşi dişil öz kendine bir denge bulabilir. 

Mars ile sert bir açıda gerçekleşecek olan bu tutulma tabiki ikili ilişkilerimizi de sert bir şekilde tetikleyebilir. Hatta ülkeler arası ilişkilerin iyice gerginleştiğini, savaş çanlarının net bir şekilde duyulduğuna tanıklık edebiliriz. 

Biz bu dünyaya kendimizi keşfetmeye, keşfettikçe de kendi ve çevremizin yaralarını sarmaya geliriz. Amellerimiz ve niyetlerimiz önümüzde kapıların açılmasına ya da kapanmasına sebep olur. Çevremizde olup bitenleri aynada kendimizi izliyormuşuz gibi algılamaz isek, ihtiyaç duyduğumuz değişime ulaşamayız. Bu yüzden okurları her yazımda iç dünyalarına yönlendiririm. Her gökyüzü olayı ilk önce içimizdeki gökyüzüne yansıdığı için kör düğümleri içimizde çözmeye başlamaktan başka çaremizin olmadığını bilirim. 

Bu yüzden özellikle ikili ilişkilerde önümüzdeki 1 yıllık süreç boyunca damarınıza her basıldığını hissettiğinizde derin bir nefes alın. Hissettiğiniz duygunuza odaklanın. Ona isim verin. Kim o? Öfke mi, kırgınlık mı, keder mi? Sonra da kafanızdan aşağı bir damacana suyun boşaltıldığını hissedin. Bırakın bu su o duyguyu alıp akıtsın. Ruhunuzdan aksın gitsin. Bunu birkaç kez yaptığınızda ruhunuza bir dinginlik gelecek. İşte o huzura tutunun. Hayatınızda bir değişim yapın ve acılarınıza tutunmak yerine bu sefer huzura tutunun. Damarınıza basan karabasanlara karşı savaş açmak yerine, dengenizde kalın. Sarsılmadan.. dengenizde kalın.. 

Dilerim bu tutulma bizi dengeleyen güzel bir can simidi olur ve ölmüş gibi gözüken vicdanımızın sesini duyar hale geliriz. Çünkü öyle bir zamandan geçiyoruz ki, vicdanın sesini duyan kimse kalmadı. Oysa o ses birçok kilitli kapının anahtarını oluşturan bir sihir. Bulun bu sihri bu güzel şifa tutulmasında. 


18 EYLÜL 2024 | BALIK BURCUNDA AY TUTULMASI

 


Hepimiz ne kadar tuhaf bir süreçten geçiyoruz değil mi? 

Tuhaf bir sisin içinde yol alıyor, bitmek tükenmek bilmeyen bir kaosun içinde yaşam mücadelesi veriyor gibiyiz. Bir belirsizlik var önümüzde. Her ne kadar hırsla, azimle bir şeyleri değiştirmeye çalışsak da, bir türlü yol alamıyor, istediğimiz yere gelemiyoruz. Oysa hepimizin aradığı temel bir şey var: bir gram huzur. 

Balık burcunun 24.derecesinde bir Ay tutulması deneyimleyeceğiz. Balık burcu zodyağın son burcu olarak ilahi bir burçtur. Teslimiyetin sembolüdür. Tüm diğer burçların enerjisini içinde barındırdığı için birleştirici ilahi bir güce sahiptir. Ve her şeyden önemlisi Balık enerjisi sezgileri ön plana çıkarır. 

Bu kadar belirsiz ve zorlayıcı bir süreçte hepimizin ihtiyaç duyduğu şey bir pusula.. bize doğru yolu gösterecek bir rehber. Bu rehber, üstat veya minik mum ışığı bu tutulma anında bizzat Neptün tarafından bizlere sunulacak. Güneş doğmadan önce sabah saatlerinde gerçekleşecek bu. Hassas olanlarımız bu enerjiyi sezgileri ve rüyaları aracılığıyla hissedecek. 

Özellikle tutulma haftası boyunca iç sesinize kulak verin. Sakinleşin ve yavaşlayın. Hatta imkanınız varsa tutulma sabahı bir mum yakın, sonra güneşin doğuşunu izleyin ve bırakın ikisinin de ışığı ruhunuza işlesin. Söz veriyor ve garanti ediyorum kendinizi çok huzurlu hissedeceksiniz. 

Zorlayıcı süreçlerin tek bir amacı vardır. O da bizi güçlendirmek. Biz yaşam yolculuğumuzu, oynayacağımız kimliğimizi ve bize eşlik edecek oyuncuları bilinçli bir şekilde seçerek bu dünyaya geliyoruz. Unutuyor oluşumuz oynadığımız bu gizemli oyunun baş kuralı. Körlüğümüz bu işin sadece sırrı. Oysa önümüzde öyle bir çağ var ki, ölmeden ölmeyi deneyimlettirecek bizlere. Uyanış herkesin içinde gerçekleşen küçük bir enerji akımı. Bu değişimi bu kadar yoğun bir inatla reddettiğimiz için bu kadar çok zorlanıyor ve acı çekiyoruz. 

Bu tutulma frekansımızı yükseltme tutulması ve her birimize görünenin ardındakini gör emrini veriyor olacak. GÖRÜNÜR OLANIN ARDINDAKİNİ İDRAK ETME ZAMANINDAYIZ. Yani görünmeyeni, gizli olanı, anlaşılması zor olanı anlamalıyız. Bu bir teslimiyet gerektiriyor. Bu bilinmezliğe bir yolculuk anlamına geliyor. Bu kontrolü tamamen elimizden bırakmamız gerektiğini gösteriyor. Var mıyız buna? Hazır mıyız yüklerden arınmaya?

Bir çoğumuz değiliz hala.. Bu yüzden öldürülen çocukların, katledilen masumların haberleriyle, savaş korkularıyla çalkalanıyor gündemimiz. Ama unutmayın gündeminizi asıl belirleyen sizsiniz. Acının içinden geçen, ateşler içerisinde yanıp kül olan, bir Anka gibi dirilir. Hep beraber izin verelim mi bu tutulma içimizdeki Anka gücünü uyandırsın? 

İzin verelim Neptün bizi ilahi enerjisiyle yıkasın. İzin verelim bu sonbahar bizi bir yaprak misali oradan buraya savursun. İzin verelim ruhumuz özgürleşsin, saflaşsın, şifa bulsun.. 

Sadece sessizce izin verelim bu tutulma yolumuzu aydınlatsın ve kurban edeceğimiz şeyler varsa, bu güzel tutulma enerjisini pişmanlıklarımızı kurban etmek için kullanalım. Şifalanmanın kapıları ardına kadar açılsın..



Tekrardan merhaba

 


Söze nereden gireceğimi bilmiyorum.. Birçok kişi gibi benim de hayatım biraz tepetaklak bir durumda. Duygusal olarak zorlayıcı bir süreci geride bırakmak için çabalıyorum. 

Doğaya yerleşme hayalim hiç ummadığım bir anda son buldu. Kısaca özet geçmek gerekirse sanırım eşimin yabancı uyruklu olmasından kaynaklı olarak istenmedik. Aslında dağ köylüleriyle sıcak ve samimi bir ilişki kurmuş ve onları sevmiştim ama tabiki herkesten kabulleniş bekleyemeyiz. Özellikle yabancılara karşı bazı kesimler sanırım biraz garip davranabiliyor. Bir ay boyunca onca alın teriyle inşa ettiğimiz saman evimizi 2 gün içinde söküp tekrardan İstanbul'a geri döndük ve şu an bilinmez bir sürecin içindeyim. En azından internete erişimim daha fazla olduğundan danışmanlık hizmetlerime geri döndüm. İnşallah en yakın zamanda yazılarımı da çoğaltabilirim. 

Benim küçük dünyevi sorunlarımı bir kenarı bırakıp, asıl büyük dünyevi sorunlara gelirsek..

Şu anki gezegenler 2020'nin döngüsünü tekrarlamaktalar. Önemli gezegen geçişleri önemli noktaların üzerinden geçtiği için tekrardan bir salgın ve akabinde kapanma sürecini beraberinde getirebilirler. Zaten dünya sağlık örgütü bununla ilgili birçok önlem almış ve bazı ülkeleri kapanına yeni olası kısıtlama senaryolarıyla kıstırmıştı. 2020'deki soykırımı göz önünde bulundurarak aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum. Hepimiz tıbbi bir soykırımdan geçtik ve bedelinin ne kadar ağır ödenmeye başladığını görüyoruz. Yani uyanık ve açık bir bilince sahip olun. Bedeninizdeki zayıflıklarınızın kendini gösterebileceği bir süreçteyiz. Bu en az 6 ay boyunca tetiklenecek. 6 ay boyunca bağışıklığınızı kuvvetlendirmek için elinizden geleni yapın. Ve en önemlisi içsel savaşınızı önemseyin. Birçok yazımda 3. Dünya Savaşının bir öncekilere benzemeyeceğini dile getiriyordum. Bu savaş içimizdeki bir savaş. İçimizden dışımıza yansıyan bir savaş.. Gerçek fiziksel savaş cephelerini oluşturan bizleriz. Bu cephelerinizi içinizde ne kadar azaltırsanız, dünya boyutunda öldürülen masum canların sayısını bir o kadar azaltırsınız. 

Yani anlayacağınız ruhsal bir boyutta büyük değişim ve dönüşümlerden geçiyoruz. Umarım bu süreci sakin ve huzurlu bir şekilde atlatırız duasıyla yazımı sonlandırmak istiyorum ama biliyorum ki özellikle İran ve Doğu Avrupa ülkeleri sıradaki yeni savaş cepheleri olacak gibi gözüküyor. Minik bir kıvılcımla ülkemizi bu ateş çemberine çekmek için ellerinden geleni yapacaklar. Çünkü bir ayıklanma ve azalma sürecinden geçmek zorundayız. Bunun bir kaçışı yok. Bu yüzden siz de size ait olmayanları hayatınızdan ayıklayın. Ve unutmayın.. kaderi sadece dua değiştirir, eğer o duayı etmek kaderimizde varsa.. 

Ülkemizi altın bir korunma kalkanıyla çevreleyelim. Bir yumurta gibi altın bir zırhın bizi korumaya aldığını tasavvur edelim. Birlikte daima güçlüyüz bunu unutmayalım. Zor zamanlar güçlü ruhları doğurur. Güç kazanma zamanındayız. Sabredelim..

KISA BİR SÜRELİĞİNE ARA

 


Yazılarımı takip edenler Uranüs'ün Boğa burcuna geçtiği yıl Sakarya'nın bir dağ köyünde küçük bir toprak parçası aldığımı biliyorlar. Orayı doğa ananın bana emanet edişinin üzerinden tam 5 yıl geçti. Tam 5 yıl boyunca çeşitli imkansızlıklar yüzünden üzerine bir tane bile zeytin ağacı ekemedim. Çok üzüldüm, kendime öfkelendiğim hatta umudumu yitirip, satmayı bile düşündüğüm zamanlarım oldu. Ama her şeyde bir hayır vardır ve her şey doğru zamanı bekler.. Gökyüzü kapıları açmadan, yeryüzünde kul şurdan şuraya adımını dahi atamaz. 

Uranüs'ün değişim getireceğinden astrolojiyle ilgilenen herkes haberdardır. Kendisi bu sene yükselen yöneticim ve Güneş'imin derecelerine yaklaşmaktaydı. Sessiz sedasız bir şekilde acaba hayatımda büyük bir değişiklik olacak mı diye merak ediyordum çünkü hiçbir şey değişmiyordu. Ta ki Nisan'daki o tutulmaya kadar. 

Astroloji bana bir kere daha ne kadar yüce bir ilim olduğunu kanıtladı. Bu kadar kuvvetli göstergeler hayatımda bir değişime yol açmasaydı, gerçekten astrolojiye olan inancımı yitirecektim ama gökyüzü bir şeyin sözünü veriyorsa, onu doğru zamanda yerine getirmeyi biliyormuş. 

5 yıldır kurduğum o hayal sonunda gerçek oluyor. 60m²'lik minik bir dağ evini kendi ellerimizle inşa etmek üzereyiz. Benimle birlikte bu hayali kuranların olduğunu bildiğim için süreci sizinle paylaşmaya niyet ediyorum. Çünkü maddi olarak çok zorlayıcı bir zamandan geçiyoruz. Hiçbirimizin tuzu kuru değil, benim de öyle. Ustalara ve işini profesyonelce yapanlara verebileceğimiz bir paramız yok. Her şeyi doğa ananın bize verdiği malzemelerle yapmaya ve yaparken de nasıl yapılması gerektiğini öğrenmeye niyet ettik. Bu yüzden ana malzemelerimiz tahta, saman ve kerpiç. Ekolojik bir ev olsun, şehirde yitirdiğimiz sağlımızı geri kazanabilmemiz için bize yardımcı olsun istedik ama bakalım bu çıktığımız maceralı yolculuk bizi nerelere vardıracak. 

Bu hayalimi gerçekleştirmemde benden danışmanlık alan herkesin payı var. Sizin sayenizde kalbim şu an heycanla dolu. Bereketimi sizler oluşturdunuz bu yüzden umarım bir gün bahçemi sizlere de açar, doğa ananın sunduklarını sizinle de paylaşabilirim. O kadar saf niyetler var ki içimde, nolur benim için dua edin. Ev küçük bir yuva da olsa yine de buna herhangi bir tecrübesi olmayan iki kişi olarak cesaret etmek yürek istiyor. Sonbaharda gördüğüm bir rüyanın peşine takılarak bu cesareti kazandım. Hz. Nuh'un bir sepet içerisinde bana bir mektup gönderdiğini görmüştüm. Büyük değişimlere gebe olduğumuz bir süreçten geçiyoruz. Hepimiz Nuh'un gemisini arıyor gibiyiz. Sanırım rüyam bana sepet semboli ile kendini güvenli bir alana taşı ve kendi gemini inşa et mesajını vermek istedi. Ben bu rüyamı ilahi bir emir olarak yorumladım. Cesaretim bu yüzden. Yoksa ailem benim tam bir deli olduğumu düşünüyor.

Son bir aydır bu işlerle uğraştığım için bazı önemli gökyüzü değişimleri hakkında yazılar yazamadım. Görünüşe bakılırsa bunu daha bir müddet yapamayabilirim. Ama merak etmeyin geri döneceğim.. :)

25 MART 2024 | TERAZİ BURCUNDA AY TUTULMASI

 


5 derece Terazi burcunda gerçekleşecek olan tutulmanın etkisine girmiş bulunmaktayız. Bu tutulma Güney Ay Düğümü kanadında gerçekleşeceği için geçmişle ilgili bir konuda bize yeni bir denge kazandıracak. Özellikle ikili ilişkilerimizdeki karmik borçlarımız bizlere hatırlatılacak. Eskinin kadim ruhları, gönlünüzün çoktan rahmetli olarak andıkları tekrardan kapımıza gelebilir. Yarım kalmış hesapları kapatmamamız gerekebilir. Eğer geçmiş yaşamlara inanıyorsanız bu tutulma geçmişinizin ruhlarını tekrardan hayatınıza sokabilir. 

Bilin ki, kutsal bir denge kurma fırsatını elde ediyor olacaksınız. Yarım kalan işi sonlandırma ve kendinize yeni bir sayfa açma imkanına kavuşacaksınız. 

Farkında olmalısınız. Zaman hızlandı. Her şey çok çabuk gerçekleşmeye başladı. Sanki hayata yetişemiyormuşuz gibi hissediyoruz. Bahar aylarında bu etki daha da şiddetlenecek çünkü Boğa burcunda Uranüs'ün etkisini yoğun bir şekilde hissettireceği bir stelyum yani gezegen toplaşmasına tanık olacağız. Sağlam zannettiğiniz, ebedi olarak bildiğiniz, gözü kara bir şekilde güvendiğiniz her şey sarsılabilir. Çünkü Uranüs her birimize yeni kapılar açıyor olacak. Bilinmedik ve gidilmedik yolları tercih etmemiz için bize adeta meydan okuyacak. 

Kendiniz olmaya ne kadar cesursunuz? Bu yılın ana teması bu soru. Koç burcundaki Kuzey Ay Düğümü benliğimizi kuvvetlendirirken, Terazi'deki Güney Ay Düğümü "sevdiklerini unutma, bencilliğe kapılma, arkana sevdiklerinin gücünü alarak yol al" diye haykırmakta. 

Önünüzdeki aylarda başınıza ne gelirse gelsin bilin ki, bu yüksek benliğinizin isteği. Değişim ve dönüşüm zamanlarından geçerken yapabileceğimiz en doğru şey, dümeni yaratıcının ilahi adaletine teslim etmektir. Güvenin kendinize. Güvenin çevrenizde olup biten her şeye. Her şey hayrınıza gerçekleşiyor olacak. Bu yüzden kontrol etmeye çalışmayın, kurcalamayın, kafanızı takmayın. Sadece sessiz bir şekide teslim olun. Sadece gözlemci olun. 

Zaniah yıldızıyla kavuşumda gerçekleşecek olan bu Ay tutulması bizlere içsel huzuru armağan etmek isteyecek. Bu yüzden tutulma günü dünya barışı için bolca dua edelim. Semaya yükselttiğimiz enerji, ektiğimiz tohumlar biçeceklerimiz olacak. Huzuru eken, huzuru biçecek. Plüton tutulmaya olumlu bir açı göndereceği için hayatımıza damga vuracak, güçlü olaylarlar yaşayacağız. 

Zaniah Başak burcu takım yıldızının sol kanadında parlayan bir yıldızdır. Meleğin kanadında oturuyormuşcasına parlar. Bu yüzden saflığı ve masumiyeti de temsil eder. Bu tutulma her birimize saflaşmayı, durulaşmayı ve gerçek özümüze geri dönmeyi nasip edecek. Tövbe kapıları tutulma günü ardına kadar açılacaktır ve hatalarından dönmek isteyen herkes aradığı aydınlığa yakınlaşacak. Fahişe iken Azize'ye dönüşenlerin hikayesini anlatan bu yıldız, kendimize ihanet ettiğimiz anları idrak edip, bu yoldan geri dönmemizi bekleyecek. Gittiğiniz yolun doğru olup olmadığını çok iyi sorgulayın. Mecazi anlamda fahişeliği nerede yaptığınızı idrak edin. Ruhunuzu neden, ne uğruna satıyorsunuz? Bu tutulma bunun bir geri dönüşünü simgeliyor olacak. 

Dilerim kim olduğunuzu hatırladığınız ve kendinizi sevginin güvenli kucağına bıraktığınız bir tutulma enerjisi deneyimlersiniz..

20 ŞUBAT 2024 | KOÇ BURCUNDA KUZEY AY DÜĞÜMÜ & KİRON KAVUŞUMU

 


Uzun yıllar boyunca deneyimleyemeyeceğimiz bir gökyüzü olayının etkisi altındayız. Kaderimizin ağlarını ören Kuzey Ay Düğümü, derin yaralarımızı ortaya çıkaran yaralı şifacı Kiron ile Koç burcunun 16. derecesinde kavuşmakta. Yani içimizdeki şifacıyı çıkartmak için kadersel bir yol çıkışında bulunmaktayız. Ne kadar cesur olduğumuza dair sınanacağız. 

İçiniz paramparçaysa ve resimdeki gibi kafa sesleriniz sizi çıldırtmak üzereyse merak etmeyin, şu an hepimiz aynı şeyleri deneyimliyoruz. Şu an hepimiz içimizdeki karanlıklarla yüzleşiyor ve barıştırılıyoruz. Bu kavuşuma direnirseniz, kafa sesleriniz sizi çıldırtabilir. Ama eğer direnmez ve teslim olursanız sizi büyük bir arınma ve şifa bekliyor olacak.

____________________________

Kiron Koç burcunda son birkaç yıldır etkiliydi ve birkaç yıl daha etkili olmaya devam edecek. Bu yıllar içerisinde hepimiz kolektif olarak içimizdeki gücü uyandırmak için önemli bir göreve sahibiz. Çünkü hepimizin pişmanlıkları var. "Ah şu yola keşke girmeseydim, şunu keşke yapmasaydım, söylemeseydim, yaşamasaydım, istemeseydim..' dediğimiz şeyler var. Bu keşkelerimiz aslında derin hüzünlerimiz ve hüzünlerimizi genellikle halı altına süpürme ve görmezden gelme eğilimimiz var. İşte tam da bu davranışımız ruhumuzun bölünüp paramparça olmasına neden oluyor. Hayat akıyor ve ilerliyor bir şekilde. Biz de onunla birlikte rüzgarda savrulan yaprak gibi savruluyor yada bir sürüngen gibi sürünerek yaşamaya kendimizi alıştırıyoruz. Oysa tam da bu davranışımız ruhumuzun travmayı/acıyı deneyimlediği anlarda hapis kalmasına neden oluyor. Her birimiz hüzünlü anlarımızda ruhumuzun adeta donup kalmasına izin veriyoruz. Geride bıraktığımız özlerimiz yaşam yolculuğumuzda ilerlememizi engelliyor. Bu yüzden istediğimiz sevgi dolu ilişkileri yaşayamıyor, bereketi deneyimleyemiyor, bir türlü huzuru hissedemiyoruz. İşte şu anki gökyüzü buna bir son vermek istercesine bir çizgi çizmek istiyor. Gökyüzü bize "şu şeytani kısır döngüne bir son ver" emrini veriyor. Duyun bu sesi ve aynanın karşısına geçip, gözlerinizdeki hüznü görmezden gelmeye son verin. Acılarıyla yüzleşen ruhları güzel bir arınma bekliyor. Yeterki buna cesaret edelim. 

İçinizdeki çocuğun öldüğünü/öldürüldüğünü hissettiğiniz anlara yolculuk yapın. Her birini hatırlamaya çalışın. O anlara şu anki olgun halinizle zaman yolculuğu yapın ve o küçük hallerinize sarılın. Sımsıkı sarılın ve onlara güvende olduklarını hatırlatın. Biliyorum o anılarınızdaki haliniz korkuyor. En çok da yalnız kalmaktan korkuyor ama Kiron tam da yalnız kalma korkumuzu dönüştürmemizi bekliyor. Sevgi ve güven yerleştirin bu korkunuzun yerine. Kendinize sarılarak yapabilirsiniz bunu. 

Gökkubbedeki bu kavuşum çok önemli çünkü kaderimizde yazılı olan kişi olabilmek için olmadığımız tüm sahte kimliklerimizden kendimizi arındırmamız şart. Ama bunu yaparken nolur kendinizi robot gibi tamir etmek yerine, yaralarınızı kabullenmeye özen gösterin. Acıları sevgiye dönüştürebilmenin tek yolu acıyı kabul etmek, onu görmek, ona saygı duymakla başlar. 

Özetle tüm ilişki yaralarımızı iyileştirme zamanındayız. İster aşk ilişkilerimiz olsun, ister ailevi ilişkilerimiz. Bu ay kopuşlar yaşayacağız .. ve önemli olan prangalarımızdan koparken, sevgiye varmamız. Çünkü hayat bizi kendi yüreğimizdeki sevgi potansiyelini yaşamaya ne kadar cesur olduğumuza dair sınayacak. Cesur olanların ödülü huzur ve sevgi olacak ama buna cesaret edemeyenleri maalesef karanlık duygular bekliyor olacak. 

İçimizdeki sönen hevesleri, ölen yaşam enerjisini tekrardan diriltmek için bu özel gökyüzü olayını dilerim hepimiz güzel bir şekide değerlendirebilir ve kaybetmiş olduğumuz rotamızı tekrardan bulabiliriz. 


MU'NUN ÇOCUKLARI - LEMURIALILAR

 

Atlantis'in kara büyücüleri hakkında daha önce bir yazı paylaşmış ve Nuh tufanına neden olan kara büyücülerden bahsetmiştim. Bu yazımda çok daha uzak bir zamana dair size bir yolculuk yaptırıp, Atlantis uygarlığının başlangıcına neden olan Mu uygarlığının çöküşünden bahsetmek istiyorum. 

Mu yada bir diğer adıyla Lemuria dönemini aklınızda daha iyi canlandırabilmek için Avatar filmini hatırlayın. Mu döneminde hepimiz doğayla birdik. Bilinçlerimiz bile birdi. Anaerkil bir toplumduk yani dişil enerjinin etkisi altındaydık. Tanrıça rahibeler olarak adlandırabileceğimiz üst düzey yeteneklere sahip olan kadın bilgelerin yönlendirmeleriyle yaşıyorduk. Madde yerine manevi bir boyutta var olduğumuz için meleklerle ve çevremizdeki her şeyle telepatik iletişim halindeydik. Hepimiz birbirimize bağlıydık.


Ağaçlar bizim için çok önemli ve kutsaldı. Çapları dev olan ağaçlar ebeveynlerimiz gibiydi. Onların içinde yaşar, onların verdikleriyle bütün ihtiyaçlarımızı karşılardık. Kendi klanımıza ait olan ağaçla telepatik bir bağa sahiptik. Ağaç uykumuz geldiğini hissettiğinde bize yatak görevi olacak çiçeğini açar ve içine yattığımızde bizi sarmalayıp, diğer boyutlara yolculuğa çıkarırdı. Bu ağaçların boyları ve kökleri kilometrelerce uzun olduğu için hem göğün hem de yeraltının katmanlarında mistik yolculuklar yapabilmemizi sağlardı. Bu ağaçlar bizim için kutsaldı ve Analar olarak anılırlardı. Ana ağaçlar yılda bir kere özel kokulu beyaz bir çiçek açardı. Bu çiçeğin kokusu halüsinojen etkenlere sahip olduğu için bütün Lemuria'lıları transa sokar ve ilahi bilgileri edinmelerine yol açardı. Bu yüzden çiçek açma zamanı aynı zamanda büyük bir kutlama günüydü. (Bu gelenek bahar kutlamaları ve Paskalya bayramıyla günümüze kadar gelmiştir) Maalesef Mu'nun son dönemlerinde bu ağaçlar kesildi ve Lemuria'lılar üzerinde büyük bir acıya yol açtı. Bu kesilen ağaçların bazılarını günümüzde dağ veya dev kayalar olarak biliyoruz. 

Binlerce yıl bu güzel cennet ortamında yaşadı Mu halkı ama tekamül süreci için sonsuz cennet devam edemezdi. Güneşte ve gökte değişimler yaşanmaya başlanmıştı. Dünya'ya (Umay/Gaia) yeni kozmik enerji dalgaları çarpmaktaydı. Mu'nun insanları astral bedenlerine daha maddesel bir beden eklemek ve cinsel organlara kavuşmak zorundaydı ama bunu başaramayanlar oldu ve yarı insan yarı hayvan, yani canavara benzeyen varlıklar yaratıldı. 

Bizden önceki Ademoğulları bizim şu anki insan şeklimizden daha farklıydı. Mu halkının insanlarının sadece astral yani ruhsal bedenleri vardı ve bu beden ruhsal hissiyatlarına göre sürekli şekil değiştirebilen nitelikteydi. Anlatıma göre kafaları kartal, göğüsleri aslan, kalçaları boğa, alt tarafları ise yılan yani reptil şeklindeydi. (Burada 4 elemente ve Tarot kartlarındaki sembolizmaya atıfta bulunulmaktadır) Mesela günümüzde gönül gözü açık olan insanlar sinsi karakterdeki birini akrep formunda görebildikleri gibi, Lemuria'lılar da sürekli şekil değiştirebilmekteydi. Yani kim olduğun daima ruhunun görünümünden belliydi ama son döneme yaklaşıldığında Lemuria'lılara hayvani/vahşi özelliklerini geride bırakmaları emredildi. Bırakılan bu özler hayvanlar alemini oluşturacaktı. 

Mu'nun son zamanlarına doğru Ana tanrıçalar insanlara daha maddesel bir beden kazanabilmeleri için yardımcı olmaktaydı ama bu zannedildiği kadar kolay değildi. İnsanı maddesel boyuta indirebilmek için cinsel enerji büyük bir öneme sahipti ve Ana tanrıçalar çeşitli cinsel ritüeller aracılığıyla alt çakraların oluşumuna yol açıyor, mükemmel iki fatklı cinsiyetin oluşabilmesi ve yaşam enerjisininin cinsel organlarda köklenebilmesi için her iki cinse de yardımcı oluyordu. Rahmin ürettiği saf kutsal sular vardı ve Ana tanrıçalar ritüeller ile Atlantis döneminde insanlığa rehberlik edecek özel soy erkekleri doğurmakla görevliydi. Bu özel rahip kralların her biri tıpkı Meryem'in İsa'yı doğurduğu gibi, cinsel birliktelik yaşanmadan kutsal bir yolla doğmaktaydı. Yani Ana tanrıçaların ritüelleri kozmik enerjilerle alakalıydı ve günümüzdeki kadın ve erkeğin cinsel birleşmesinden çok daha farklıydı.  

Mu'nun son dönemlerine doğru bazı Ana tanrıçalar sahip oldukları cinsel gücü çok korkunç amaçlar için kullanmaya başladılar. Rahim enerjisi gök kapılarını açan bir portal yani boyut kapısıydı. Tekamül yolculuklarında ilerleyen Lemuria'lılar bu boyut kapılarından geçerek Atlantis döneminde yaşamaya hak kazanmaktaydılar ama bu boyut kapılarından geçemeyenler de vardı. Bu yüzden herkesin sahip olduğu büyü yapma, yani tezahür ettirme yeteneği bazı Mu tanrıçalarının sapkın cinsel büyülerine dönüşmüştü ve karanlık boyut kapılarının açılmasına neden oldu. Mu kıtasının batmasına az bir süre kala bu karanlık boyut kapısını Marsiyenler olarak bildiğimiz beyaz tenli bir ırk kullandı. Bu ırk, insan formunu almayı başaramayan dişil maymun formundaki varlıklarla nesillerini devam ettirmenin ve bir şekilde Atlantis'lilerin arasına karışmanın yıllar sonra bir yolunu bulacak ve günümüze kadar nesillerini devam ettirecekti. 

Aslında bize anlatılan insanın maymundan türediği olayı tam tersine gerçekleşmişti. Mu dönemi ruhsal bedenlerine eterik beden kazandıramayan ve vahşi yönlerinden kopamayan insanlar tekamül süreçlerinde geriledikleri için hayvana ya da canavara benzer bir form kazanmaya başlamışlardı ve tekamül yolculuklarına hayvansal bir boyutta devam etmek zorunda kalmışlardı. Mu kavmi en sonunda helak edildi ve bu varlıklar kıtayla birlikte yok oldular. Yani günümüz maymunlarıyla bir alakaları yok çünkü burada binlerce yıl öncesinden bahsediyoruz. 

Mu döneminde ayrı bir yazıyı hak eden çok önemli bir olay daha yaşadık. Dünya içinden bir Ay doğurdu ve tekamül sürecinde gerileyen enerjileri kendi içine hapsetti. Bu olay yecüc ve mecüc'e, cinlere ve Zülkarneyn'in çektiği set'e bağlanmakta ama yazıyı uzatmamak için burada noktayı koymak istiyorum. 

Kuran gibi kutsal metinler helak edilen kavimlerden bahsetmekte ve bu kavimlerin bizden çok daha üstün olduğunu da aktarmakta. Ayrıca cennetten düşüş hikayesi de Mu ve Atlantis döneminde yaşananların sembolik birer anlatımıdır. İlerleyen dönemlerde bu konuların yazılarını da yazmaya gayret edeceğim. 

Geçmişi ve cenetten düşüşümüzü hatırlarken bazı şeyleri anlamakta zorluk çekebiliriz. Bu yüzden yazılarımı birçok farklı konuya bölüp, kademe kademe yazmaya çalışıyorum. Bunu bir şekil inisiyasyon gibi düşünebilirsiniz. Bazı bilgiler size çok saçma gelebilir.. onları kabul etmek zorunda değilsiniz. Eskiden bu bilgiler belirli bir ruhsal mertebeye ulaşan insanlara gizem okullarında gizli, saklı şekilde verilirdi. Artık Kali Yuga çağından çıktığımız için gizem okullarının sırları her ruha verilmekte ki, geçmişini hatırlasın ve tekamülünde bir sonraki aşamanın ne olacağını bilsin. Bu konuda elimden geleni yapmaya çalışıyorum ve umarım bir şekilde yardımcı olabiliyorumdur. Benim sözlerime kör bir şekilde inanmak yerine izin verin kendi anılarınız canlansın. Yeni doğan birçok çocuk anne ve babalarına bu yazımda bahsetmiş olduğum ağaçların nerede olduğunu soruyor. Yeni gelen nesil hatırlayarak doğuyor. Onlarla birlikte biz de hatırlamalıyız ki, çocuklarımızla birlikte yeni bir boyuta, yani cennete geri dönüş yolculuğumuza hazırlanabilelim.