Hayatımızda neden zorluklar yaşarız?

Mart 11, 2019


Bazılarımız, belki bilgisizlikten belki de düşüncesizlikten kaynaklı olarak Astrolojiyi sadece kehanet aracı olarak görüyorlar. 
Maalesef benim elimde tüm dertlere şifa olacak altın bir hap yok. Şu saatte mutlu olacaksın, şu yılda bunu yaşayacaksın gibi net cümleler kullanamam. Bu tanrıcılık oynamaya girer.

Kendi hayat hikayem ve korkularım hakkında da yazılar yazıyorum ki, bilin ben de bir insanım, benim de bilgim eksik ve ben de aynı yolculukta yol alırken zorlanıyorum. Yani Astrolojiyi bilmek tüm herşeyi öngörebileceğiniz ve hayatınızdaki tüm sorunlara çözüm bulacağınız anlamına gelmiyor. Tam aksine bu sorunlara çözümler ancak zamam içerisinde bulunuyor.

Hepimizin bir doğum haritası var. Doğduğumuz andaki yıldızların konumu kaderimiz. Ama gökyüzü durmuyor sürekli değişmeye devam ediyor. İşte bu değişimler aracılığıyla, ki Astrolojide bunlara transitler deniliyor, hayatımızdaki kader planımız kendini açığa vuruyor. Yani gerçekler sadece zaman içerisinde kendini gösteriyor. Bizler hata yaparak, yanlış yollara saparak öğreniyoruz. Olgunlaştıkça hayata daha farklı yaklaşıyoruz.

Bu olgunlaşmanın 7 süreci oluyor. Buna aynı zamanda ruhsal uyanış da deniliyor. Bu yazımda bu 7 süreçten bahsetmek istiyorum ki, aramızda Astrolojiyi kullanarak hazıra konabileceklerini zannedenler bu işin bu kadar kolay olmadığını idrak edebilsinler. Çünkü tanrı zar atmaz ve kullarına da attırmaz, zarı atıp hazıra konan şeytandır.

1.| Karanlıkla tanışma:

Mutsuzluk, moral bozukluğu, bunalım ve kaybolmuşluk hissiyle başlar bu süreç. Hepimiz yaşar ve geçeriz bu süreçten hayatımızın belirli bir döneminde. Genelde Satürn transitleri tetikler bunu veya Plüton, bazen de Uranüs.
En karanlık yıllarımız olur bunlar. Hiç kolay geçmeyen bir süreçtir çünkü kişi güzel günlerin var olabileceğine dair inancını tamamıyla yitirir. Ruhsal olarak zayıf ve çevre olarak da yalnız olanlarımız bu aşamada kolay yolu seçerek intihara başvurur, ki bu maalesef bir çözüm değil, çok daha büyük bir uçurumdur. İntihar eden ruhların ölüm sonrası neler yaşadıklarını belki bir gün başka bir yazımda ele alırım. Şimdi ele alırsam konu çok uzayacak.
Bu süreçten geçerken bir arayış başlar ama ruh tam olarak ne aradığını bilemez. Aradığının ne olduğunu bilmediği için daha da bocalar. Çünkü içindeki boşluğu bir türlü dolduramıyordur.

2.| Karanlıkla yüzleşme:

Bu ikinci aşamaya birçok insan dünyanın düzeni hakkında bilgi edinerek erişiyor. Dünyanın karanlık efendileri ve planları hakkında bilgi ediniliyor, komplo teorileri öğreniliyor, illuminati vs.
Bu ister istemez bir korku yaratıyor ama bu korku bu aşamada çok önemli çünkü daha derinde yatanı tetikliyor. O da çözüm arayışı.
İnsan, onu hasta edenin bu düzen olduğunu idrak ettiği anda kendini kurtarmanın yollarını arıyor. Yani ilk aşamada ne aradığını bilmeyen artık ne aradığını idrak etmiş oluyor. Özgürlük!
Bu özgürlük arayışı manevi bir arayış çünkü kurtarmaya çalışılan şey aslında kendi ruhumuz.

3.| Özgürlük arayışı:

Sorularımızın cevaplarını aradığımız serüven bu 3. aşamada başlıyor. Şimdi artık sıra ruhun zincirlerini kırmada.
Nelere bağımlıyım ben?
Niçin hayatımda bu sorunlar var?
Kim olmalıyım, buraya hangi amaçla geldim ve buna nasıl ulaşabilirim? gibi sorular bizi gerçek benliğimize ve Allah'a yaklaştırıyor. Bulunan her bir cevap ile ruha vurulmuş zincirler kopuyor.
Özgürlüğü bir sırt çantasıyla dünyayı gezmek olarak algılamayın. Bunu yapan özgür olan değil, arayışta olan. Gerçek özgürlük bu zincirleri kırmasını bilenindir ve bu bir süreçtir.

4.| Cevaplara kavuştukça:

Bu aşamaya geldiysek karşımıza belirli kişiler çıkıyor. Bunlar sadece kitaplar, videolar veya gerçek kişiler de olabilirler. Öğrenci hazır olduğunda üstat yetişir ama bu üstadın nerelerden yetişeceğini siz bilemezsiniz. Bu yüzden bu aşamada sembolleri okuyabilmek çok önemli. Yoksa gelen yardımları göremeyebiliriz. 4. aşamadan sonra evren bizimle konuşmaya başlıyor ve biz ilk defa onun dilini okuyabilecek kıvama geliyoruz. İşte burda çok tehlikeli bir şey başlıyor. İngilizce'de buna "spiritual bypassing" deniliyor. Kişi kendini öyle bir mertebeye getiriyor ki, herşeyi aştığını zannediyor. Hani var ya bu tür insanlar çıkıp televizyonlara herşeyin güzelliğinden bahsediyorlar. Herşey sevgi, herşey ışık, bu hayat cennet falan filan. Buraya çok dikkat edin hepimiz bu aşamada şeytanın varlığının inkarına düşüyoruz. Pozitif düşünerek, olumlu olarak her şeyin yoluna gireceğine dair kendimizi kandırmaya başlıyoruz. Karanlık duyguları inkar ederek bastırdığımızda kendi şeytanlarımızı yaratırız. Bu 4. aşama aslında bu şeytanları yaratmanın değil bu şeytanları yenme aşamasıdır. Bu arada şeytan kelimesini burda mecazi olarak kullanıyorum. Anlatmaya çalıştığım şey negatif düşünce, duygu ve alışkanlıklarımız. İçimizdeki şeytanlar bunlar. Dış dünyamızı cehenneme çeviren de bunlar.

5.| Arayışın derinleşmesi:

4. aşamada arayışın sığ hali mevcuttu. Bu yüzden her türlü kişisel gelişim veya dini, spiritüel kitap ve bilgi hap gibi yutuluyordu ama 5. aşamada bu tür bilgilerin artık bize hiçbir şey kazandırmadığını idrak ettiğimiz farklı bir aydınlanma yaşıyoruz. Artık bu arayış derinleşmek zorunda. Burdan sonrasında üstat zannettiklerimizin de aslında sadece bizim gibi arayışta olan insanlar olduğunun bilincine ulaşmak bizi artık tamamıyla iç yolculuğumuza davet ediyor. Burdan sonrasında en güzel dost yalnızlık. Çünkü tüm cevaplar baştan beri dışta değil, içteydi. Bu yüzden inzivaya çekilmek ve sessizleşmek gerekliydi.

6.| Kendini keşfetme:

Tüm peygamberlerin kendilerini geri çektikleri bir mağaraları var. Tek başına kaldıkları bir zaman var. Biz birer peygamber değiliz. O devir Hz. Muhammed ile kapandı ama o ve diğerleri bizlere takip edebileceğimiz altın bir yol bıraktılar. Bize erdemli yaşamanın kurallarını miras olarak bıraktılar. İnsan-ı kamil mertebesine ulaşmış olmayı kendi hayatlarıyla örneklediler. İşte 6. aşama bunu yaşayabilmek demektir. Gerçek hak adaleti yerine getirebilmek için savaşmak, doğru zamanda konuşmak doğru zamanda susmak ve haddini bilmek demektir. Nefsine söz geçirip, iradeni Allah'ın emrine bırakabilmek demektir. Erdemli bir insan olarak, çevrene güzel bir örnek olabilmek demektir. Bu aşamada artık devreye dış gezegenler girer. Artık Uranüs, Neptün ve Plüton kendilerini bu kişi aracılığıyla tezahür ediyorlardır. Kişi kendi özüyle (uranüs) ve ona verilen ilhamlar (Neptün) aracılığıyla diğer insanlarda köklü değişimlere (Plüton) sebep olur. Yani tek kişinin uyanışı birçok kişinin uyanışına sebebiyet oluşturur.

7.| Kendini aşma:

Ben diye bir kavramın artık tamamıyla ortadan kalktığı aşamadır. Kişi bu aşamada tüm arayışlarını yitirir çünkü artık sadece teslimiyet ve huzur vardır.
Bunun nasıl bir mertebe olduğunu yine ermişlerin hayatlarından öğrenebiliriz. Hepsi günlük işlerine devam etmişler. Hiçbiri evlenmekten, çocuk sahibi olmaktan, çalışmaktan ve hizmet etmekten geri çekilmemiş. Yani aslında bu aşamada kişi baştaki hayatına geri dönüyor ve zaten yaptığı şeyleri sürdürmeye devam ediyor. Hayat kaldığı yerden devam ediyor. Tüm bu süreçler boyunca değişen tek şey kişinin kendisi. Bilgelik de bu demek işte. Aslında değişen hayata olan bakış açımız. Bu serüvene başlarken var olan tek şey korku ve endişeydi. Bu serüven biterken var olan tek şey ise sevgi, teslimiyet ve huzur oluyor.

Hayat bundan ibaret işte. Bu 7 mertebeden ve bu 7 yolculuk serüveninden.
Bizi bu yolculuklara doğru zaman geldiğinde çıkaran ise yine Allah'ın emrinde olan gezegenler ve diğer gök olayları. Bu bakış açısıyla bakıldığında ne kadar muazzam bir kurgunun içinde yaşadığımızı idrak ediyor insan. Bu yüzden abartmayın hayatınızdaki zorlukları ve sıkıntıları. Boşuna kızmayın size kazık atanlara. Hepimiz birer oyuncuyuz. Amacımız ise ruhlarımızı ait oldukları cennete ulaştırmak. Geri kalan herşey yalan..

You Might Also Like

0 yorum

Hayatımızda neden zorluklar yaşarız?


Bazılarımız, belki bilgisizlikten belki de düşüncesizlikten kaynaklı olarak Astrolojiyi sadece kehanet aracı olarak görüyorlar. 
Maalesef benim elimde tüm dertlere şifa olacak altın bir hap yok. Şu saatte mutlu olacaksın, şu yılda bunu yaşayacaksın gibi net cümleler kullanamam. Bu tanrıcılık oynamaya girer.

Kendi hayat hikayem ve korkularım hakkında da yazılar yazıyorum ki, bilin ben de bir insanım, benim de bilgim eksik ve ben de aynı yolculukta yol alırken zorlanıyorum. Yani Astrolojiyi bilmek tüm herşeyi öngörebileceğiniz ve hayatınızdaki tüm sorunlara çözüm bulacağınız anlamına gelmiyor. Tam aksine bu sorunlara çözümler ancak zamam içerisinde bulunuyor.

Hepimizin bir doğum haritası var. Doğduğumuz andaki yıldızların konumu kaderimiz. Ama gökyüzü durmuyor sürekli değişmeye devam ediyor. İşte bu değişimler aracılığıyla, ki Astrolojide bunlara transitler deniliyor, hayatımızdaki kader planımız kendini açığa vuruyor. Yani gerçekler sadece zaman içerisinde kendini gösteriyor. Bizler hata yaparak, yanlış yollara saparak öğreniyoruz. Olgunlaştıkça hayata daha farklı yaklaşıyoruz.

Bu olgunlaşmanın 7 süreci oluyor. Buna aynı zamanda ruhsal uyanış da deniliyor. Bu yazımda bu 7 süreçten bahsetmek istiyorum ki, aramızda Astrolojiyi kullanarak hazıra konabileceklerini zannedenler bu işin bu kadar kolay olmadığını idrak edebilsinler. Çünkü tanrı zar atmaz ve kullarına da attırmaz, zarı atıp hazıra konan şeytandır.

1.| Karanlıkla tanışma:

Mutsuzluk, moral bozukluğu, bunalım ve kaybolmuşluk hissiyle başlar bu süreç. Hepimiz yaşar ve geçeriz bu süreçten hayatımızın belirli bir döneminde. Genelde Satürn transitleri tetikler bunu veya Plüton, bazen de Uranüs.
En karanlık yıllarımız olur bunlar. Hiç kolay geçmeyen bir süreçtir çünkü kişi güzel günlerin var olabileceğine dair inancını tamamıyla yitirir. Ruhsal olarak zayıf ve çevre olarak da yalnız olanlarımız bu aşamada kolay yolu seçerek intihara başvurur, ki bu maalesef bir çözüm değil, çok daha büyük bir uçurumdur. İntihar eden ruhların ölüm sonrası neler yaşadıklarını belki bir gün başka bir yazımda ele alırım. Şimdi ele alırsam konu çok uzayacak.
Bu süreçten geçerken bir arayış başlar ama ruh tam olarak ne aradığını bilemez. Aradığının ne olduğunu bilmediği için daha da bocalar. Çünkü içindeki boşluğu bir türlü dolduramıyordur.

2.| Karanlıkla yüzleşme:

Bu ikinci aşamaya birçok insan dünyanın düzeni hakkında bilgi edinerek erişiyor. Dünyanın karanlık efendileri ve planları hakkında bilgi ediniliyor, komplo teorileri öğreniliyor, illuminati vs.
Bu ister istemez bir korku yaratıyor ama bu korku bu aşamada çok önemli çünkü daha derinde yatanı tetikliyor. O da çözüm arayışı.
İnsan, onu hasta edenin bu düzen olduğunu idrak ettiği anda kendini kurtarmanın yollarını arıyor. Yani ilk aşamada ne aradığını bilmeyen artık ne aradığını idrak etmiş oluyor. Özgürlük!
Bu özgürlük arayışı manevi bir arayış çünkü kurtarmaya çalışılan şey aslında kendi ruhumuz.

3.| Özgürlük arayışı:

Sorularımızın cevaplarını aradığımız serüven bu 3. aşamada başlıyor. Şimdi artık sıra ruhun zincirlerini kırmada.
Nelere bağımlıyım ben?
Niçin hayatımda bu sorunlar var?
Kim olmalıyım, buraya hangi amaçla geldim ve buna nasıl ulaşabilirim? gibi sorular bizi gerçek benliğimize ve Allah'a yaklaştırıyor. Bulunan her bir cevap ile ruha vurulmuş zincirler kopuyor.
Özgürlüğü bir sırt çantasıyla dünyayı gezmek olarak algılamayın. Bunu yapan özgür olan değil, arayışta olan. Gerçek özgürlük bu zincirleri kırmasını bilenindir ve bu bir süreçtir.

4.| Cevaplara kavuştukça:

Bu aşamaya geldiysek karşımıza belirli kişiler çıkıyor. Bunlar sadece kitaplar, videolar veya gerçek kişiler de olabilirler. Öğrenci hazır olduğunda üstat yetişir ama bu üstadın nerelerden yetişeceğini siz bilemezsiniz. Bu yüzden bu aşamada sembolleri okuyabilmek çok önemli. Yoksa gelen yardımları göremeyebiliriz. 4. aşamadan sonra evren bizimle konuşmaya başlıyor ve biz ilk defa onun dilini okuyabilecek kıvama geliyoruz. İşte burda çok tehlikeli bir şey başlıyor. İngilizce'de buna "spiritual bypassing" deniliyor. Kişi kendini öyle bir mertebeye getiriyor ki, herşeyi aştığını zannediyor. Hani var ya bu tür insanlar çıkıp televizyonlara herşeyin güzelliğinden bahsediyorlar. Herşey sevgi, herşey ışık, bu hayat cennet falan filan. Buraya çok dikkat edin hepimiz bu aşamada şeytanın varlığının inkarına düşüyoruz. Pozitif düşünerek, olumlu olarak her şeyin yoluna gireceğine dair kendimizi kandırmaya başlıyoruz. Karanlık duyguları inkar ederek bastırdığımızda kendi şeytanlarımızı yaratırız. Bu 4. aşama aslında bu şeytanları yaratmanın değil bu şeytanları yenme aşamasıdır. Bu arada şeytan kelimesini burda mecazi olarak kullanıyorum. Anlatmaya çalıştığım şey negatif düşünce, duygu ve alışkanlıklarımız. İçimizdeki şeytanlar bunlar. Dış dünyamızı cehenneme çeviren de bunlar.

5.| Arayışın derinleşmesi:

4. aşamada arayışın sığ hali mevcuttu. Bu yüzden her türlü kişisel gelişim veya dini, spiritüel kitap ve bilgi hap gibi yutuluyordu ama 5. aşamada bu tür bilgilerin artık bize hiçbir şey kazandırmadığını idrak ettiğimiz farklı bir aydınlanma yaşıyoruz. Artık bu arayış derinleşmek zorunda. Burdan sonrasında üstat zannettiklerimizin de aslında sadece bizim gibi arayışta olan insanlar olduğunun bilincine ulaşmak bizi artık tamamıyla iç yolculuğumuza davet ediyor. Burdan sonrasında en güzel dost yalnızlık. Çünkü tüm cevaplar baştan beri dışta değil, içteydi. Bu yüzden inzivaya çekilmek ve sessizleşmek gerekliydi.

6.| Kendini keşfetme:

Tüm peygamberlerin kendilerini geri çektikleri bir mağaraları var. Tek başına kaldıkları bir zaman var. Biz birer peygamber değiliz. O devir Hz. Muhammed ile kapandı ama o ve diğerleri bizlere takip edebileceğimiz altın bir yol bıraktılar. Bize erdemli yaşamanın kurallarını miras olarak bıraktılar. İnsan-ı kamil mertebesine ulaşmış olmayı kendi hayatlarıyla örneklediler. İşte 6. aşama bunu yaşayabilmek demektir. Gerçek hak adaleti yerine getirebilmek için savaşmak, doğru zamanda konuşmak doğru zamanda susmak ve haddini bilmek demektir. Nefsine söz geçirip, iradeni Allah'ın emrine bırakabilmek demektir. Erdemli bir insan olarak, çevrene güzel bir örnek olabilmek demektir. Bu aşamada artık devreye dış gezegenler girer. Artık Uranüs, Neptün ve Plüton kendilerini bu kişi aracılığıyla tezahür ediyorlardır. Kişi kendi özüyle (uranüs) ve ona verilen ilhamlar (Neptün) aracılığıyla diğer insanlarda köklü değişimlere (Plüton) sebep olur. Yani tek kişinin uyanışı birçok kişinin uyanışına sebebiyet oluşturur.

7.| Kendini aşma:

Ben diye bir kavramın artık tamamıyla ortadan kalktığı aşamadır. Kişi bu aşamada tüm arayışlarını yitirir çünkü artık sadece teslimiyet ve huzur vardır.
Bunun nasıl bir mertebe olduğunu yine ermişlerin hayatlarından öğrenebiliriz. Hepsi günlük işlerine devam etmişler. Hiçbiri evlenmekten, çocuk sahibi olmaktan, çalışmaktan ve hizmet etmekten geri çekilmemiş. Yani aslında bu aşamada kişi baştaki hayatına geri dönüyor ve zaten yaptığı şeyleri sürdürmeye devam ediyor. Hayat kaldığı yerden devam ediyor. Tüm bu süreçler boyunca değişen tek şey kişinin kendisi. Bilgelik de bu demek işte. Aslında değişen hayata olan bakış açımız. Bu serüvene başlarken var olan tek şey korku ve endişeydi. Bu serüven biterken var olan tek şey ise sevgi, teslimiyet ve huzur oluyor.

Hayat bundan ibaret işte. Bu 7 mertebeden ve bu 7 yolculuk serüveninden.
Bizi bu yolculuklara doğru zaman geldiğinde çıkaran ise yine Allah'ın emrinde olan gezegenler ve diğer gök olayları. Bu bakış açısıyla bakıldığında ne kadar muazzam bir kurgunun içinde yaşadığımızı idrak ediyor insan. Bu yüzden abartmayın hayatınızdaki zorlukları ve sıkıntıları. Boşuna kızmayın size kazık atanlara. Hepimiz birer oyuncuyuz. Amacımız ise ruhlarımızı ait oldukları cennete ulaştırmak. Geri kalan herşey yalan..