MEDİKAL ASTROLOJİDE NEPTÜN VE PARAZİTLER

Mart 11, 2022

 

Bir önceki yazımda her hastalığın ardında inflamasyon bulunur demiştim. Birçok inflamasyonun ardında da parazit olarak adlandırdığımız görünmeyen canavarlar vardır. Kısacası parazitler alzheimer, epilepsi gibi nörolojik rahatsızlıklara sebebiyet verebilirken aynı zamanda kansere yakalanmamızın ardındaki ana sebeplerden olabilir. Hatta Amerikalı bir doktor kanser hastalarını yüksek doz parazit ilaçlarıyla iyileştirmeyi bile başarmıştır. 

Bilim dünyası şimdilik insanın bedeninde yaşayabilen 200 bin parazitin var olabildiğini keşfetti ve henüz bu konu hakkında pek fazla bir şey bilmiyorlar. Bu yüzden teşhisi de tedavisi de muallakta kalıyor. Oysa toplumumuzda birçok kişide bu problem var. Özellikle bağışıklığı düzgün çalışmayan insanların parazitlere yakalanması büyük bir olasılıktır. Bu yüzden otoimmün hastalıkları olanların parazitler konusuna büyük önem vermeleri şarttır. Özellikle otizimli çocuklarda parazitlerin olmaması çok nadir görülmektedir ve parazitler için önlem alındığında otizm belirtileri ortadan kalkmaktadır. 

Depresyon, ankisyete, panik atak, şizofreni, bipolar bozukluk veya yeme bozuklukların ardında da parazitler bulunabilir. Eğer hastalığa teşhis konamıyorsa psikolojik bir sorun damgasını vurmadan parazitlerin olup olmayacağı kontrol edilmelidir. 

Toxoplasma gondii çok sevdiğimiz kedilerimizden bize bulaşabilen bir bakteridir. Aslında doğada bol miktarda bulunur ve fareleri kedilerin bulunduğu ortama yönelmeleri için iradelerini adeta ele geçiren çok akıllı bir bakteridir. Kedi fareyi bir kere yedi mi toxoplasma gondii kendini 3 hafta içerisinde kedinin içinde 3-4 kat çoğaltabilir ve kedinin okşanmasıyla eller yıkanmadan ağıza götürülüyorsa, artık toxoplasma gondii insan bedenindedir. Belirtileri ise yorgunluk ve bir var olan bir kaybolan kas ağrıları, migren gibi şiddetli baş ağrıları, gece ter basmaları, unutkanlık, baş dönmesi, konsantrasyon güçlüğü çekilmesi, depresyon belirtileri ve korku halleridir. Ayrıca bir gün iyi görme bir gün daha kötü görme gibi şikayetlere de yol açabilir. 

Bu arada bu bakteri sadece kedilerde veya farelerde yoktur. Yediğimiz balıktan ete hatta marul gibi sebzelere kadar birçok şeyde var olabildiği söylenmektedir ama kediler çoğunlukla hane halkına yakın olan hayvanlar olduğu için en çok onlardan bu bakteri kapılmaktadır. Maalesef bu durum hamileler için büyük bir tehlikedir ve çocuğun gelişimine korkunç etkiler olabileceği için hamileliği sonlandırmak bile gerekebilir. 

Toxoplasma gondii örneğiyle kimseyi kedilere veya doğaya karşı düşman etme niyetinde değilim. Dedelerimiz ve ninelerimiz doğayla birlik içerisinde yaşarken kimse toxoplasma gondii'nin ne olduğunu bile bilmiyordu çünkü atalarımızın bağışıklığı kuvvetliydi. Hayvanlarla bir arada yaşar ama onları evlerin içlerine almazlardı. Günümüzde artan aşırı hayvan sevgisinin ardında maalesef psikolojik sorunlar yatmaktadır. İnsanların çocuk sahibi olmak yerine hayvan sahibi olmayı seçmelerinin ardında bencil bir öz sevgi ihtiyacı yatar. Özellikle kedilerin mistik yetenekleri olduğu ve insanın negatif enerjisini çekebildikleri için, insanlar tarafından adeta kullanılıyorlar. Lütfen bu sözlerimi yanlış anlamayın. Ben de kedi baktım ve kedileri çok severim. Sadece kendi sevgimi irdelediğimde ve çevremdeki insanların davranışlarını gözlemlediğimde böyle bir acı gerçeklikle karşılaştım. Kedi köpeklerini yatak odalarına kadar alan insanlar kendilerini çok yalnız hisseden ve çocukluğunda sevgisizlikle ilgili travmaları olan insanlardır. Evcil hayvanlar bu negatif enerjiyi üzerine çektiği için hayvan sahipleri onlara bağımlı hale gelir. Aslında bir vampir misali hayvanın enerjisini emer ama bunu hayvan sevgisi zannederler. 

Bir virüs, parazit veya bakteri zayıf bir bedene ihtiyaç duyar. Biz modern yaşam tarzımızla bedenimizi zayıf düşürerek doğadaki en ufak bir bakteriye karşı bile savaşamayacak duruma geldik.

En son ne zaman ateşlendiğinizi hatırlayın? Eskiden insanlar sık sık ateşlenirdi. Ateş bedenimizdeki tüm bakterileri yakar yok ederdi. 38 derece vücut ısısı atalarımızın hareketli yaşam tarzları sayesinde gerçek vücut ısılarıydı. Oysa şimdi ateş 38 dereceye çıktı mı hemen ateş düşürücü kullanıyoruz. Bedenimizin arınma mekanizmasını devre dışı bıraktığımız için bedenimiz parazitlerle kaynıyor. 

Yaklaşık olarak toplumun %20'sinin parazit kaynaklı hastalıklara sahip olduğu düşünülmektedir. Bu Türkiye baz alındığında yaklaşık olarak İstanbul nüfusunun tümü gibi düşünülebilir. 

Maalesef parazitlerin teşhisini koymak çok zordur ve dışkı örnekleri parazitlerin varlığını gösterebilmesi için laboratuvarda 15 dakika içerisinde analiz edilmelidir ve bu maalesef imkansız gibi bir şeydir. 

Bedenimizde parazitlerin olup olmadığını anlamanın en kolay yollarından biri çinko ve selenyumu ölçtürmektir. Eğer bir eksiklik varsa takviye alınmalı ve ölçüm tekrardan yapılmalıdır. Eğer takviyeye rağmen ölçüm hala eski değerleri gösteriyorsa, bedenimizdeki bir canavarın bizimle birlikte bir şeyleri yiyip tükettiğine emin olabiliriz. 

Parazitler konusu çok tuhaf bir konudur çünkü bedenimizdeki parazitler bize zarar veren ağır metallerden, glifosat gibi tarım ilaçlarından ve şekerden beslenirler. Bize zarar veren şeylerle beslendikleri için bizi bir bakıma korurlar ve hayatta kalmamızı sağlarlar. İçinizde bir canavarın yaşadığını ve onun sürekli zararlı şeyler yediğini ve ağır metallerle etrafında bir zırh oluşturduğunu düşünün. Zavallı bağışıklığımız her geçen gün güç kazanan bu canavarın karşısında güçsüz düşer. Kanserli hücrelerin büyümesinin ardında bu canavardan başka bir şey yoktur. Bu yüzden bilim dünyası henüz hala inatçı da davransa artık yavaş yavaş bu canavarı habis ruhlara benzetmeye başladı. 

Dr. Dietrich Klighardt kongre konuşmasında Hz. İsa'nın onca insanı tedavi ederken yaptığı tek şeyin bu habis ruhları uzaklaştırmak olduğunu ve bilim dünyasının bunu tamamen görmezden geldiğini anlattı. Ve egzorsizmle ilgilenen rahiplere giden insanların ertesi gün 3-4 metre kadar büyüklüğünde parazitleri çıkarttıklarına şahit olduğundan bahsetti. 

İslam literatüründe parazitler musallat enerjileri olarak tanımlanır ve korunmak için temizliğin, abdestin ne kadar önemli olduğuna dair birçok ayette vurgu yapılır. Parazit kongresinde Alman bilim insanları Kuran'dan örnek vererek, kutsal metinlerin hijyen kurallarını önemsenmesinin ardında parazitlerin olması gerektiğini anlattılar. TRT belgeseli izleyenler dünyayı gezen Amerikalı Reshad'ın "onca ülkeyi gezdim ama hiçbir yer Türk kadınların evi kadar temiz değildi" sözüne belki denk gelmiştir. Lütfen buradaki hijyen kurallarından deterjanla temizliği anlamayalım. Abdestle kastedilen şeyin fiziksel ve ruhsal bir arınma ve temizliktir. Deterjanlarla evlerini temizlediklerini zannedenler daha çok parazitlerin yaşayabileceği ortamları yaratmaktadır. 

Fareler üzerinde yapılan deneylerde bahsetmiş olduğum toxoplasma gondii bakterisi farelere enjekte edildiğinde, bile bile kedilere gidip kendilerini yedirdikleri gözlemlendi. Parazitler o kadar zekidir ki, zihnimizi adeta ele geçirir ve yönetmeye başlarlar. Bu yüzden şizofreni veya bipolar bozukluk gibi ruhsal hastalıkların oluşumuna neden olurlar. 

Parazitlerin en çok sevdiği şey asidik bir bedendir bu yüzden şekerli gıdaları yeme isteğimizin ardında daima bedenimizdeki parazitler bulunur. Bu habis ruhların sevdiği bir diğer şey elektrosmog, yani radyasyon ve elektromanyetik alanlardır. Bu yüzden 5G teknolojisiyle birlikte parazitlere karşı çok daha açık hale geleceğiz. 

Stres ve elektrosmog birleştiğinde beynin kapıları açılır ve kandaki tüm zehirler ve parazitler beyine ulaşır. Zamanla bu ya alzheimer, ya demans, ya MS ya da beyin tümörü olarak kendini tezahür eder. Beyindeki tüm zehirler üçüncü göz olarak bilinen epifiz bezimizin çalışmasını engeller. Kişi ya aptallaşır ya da zombileşir. Kısacası şifa gücü olan ruh, habis enerjiler tarafından köşeye kıstırılır, ele geçirilir ve yönetilmeye başlanır. Epifiz bezi şifa merkezidir. Üçüncü gözünü, yani sezgilerini hissedebilen insan kendini nasıl iyileştirmesi gerektiğini de iyi bilir. Maalesef parazitler beyne ulaştı mı bu merkez etkisiz hale getirilir. 

Parazit ilaçlarıyla tedavi edilmeye başlandığında bu habis ruh ölür ve bütün zırh parçalanarak tüm toksinler açığa çıkar. İşte bu beden için büyük bir felakettir ve kişinin ciddi sağlık sorunları hissetmesine neden olur. Bu yüzden aktif kömür, klorella veya çeşitli killer kullanılmalıdır ki, serbest kalan zehirler yakalanıp bedenden atılsın. 

Çeşitli nedenlerden dolayı ilaç kullanmak istemeyen veya kullanmasına rağmen bir fayda görmemiş olanlar doğa tıbbının hazinelerinden faydalanabilirler. Özellikle Artemisia ailesinin tıbbi bitkileri olan pelin otu, peygamber süpürgesi veya misk otu parazitlere karşı nasıl savaşması gerektiğini gayet iyi bilen ve binlerce yıldır bu amaç için kullanılan bitkilerdir. 10 diş sarımsak kaynatılıp ezilip yenebilir. Bedene yayılan bu yoğun kokuyla bütün parazitler panikle popo deliğinin çıkışını arayacaktır.

Bu arada İran bilim adamları bilimsel araştırmalarında üzerlik otunun toxoplasma gondii'yle çok güzel bahşedebildiğini ve etkisiz hale getirdiğini kanıtladı. Hintlilerin kutsal içeceği Soma tanrıların içtiği iksir olarak bilinir ve ölümsüzlük bahşettiğine inanılır. Bu iksirin ana kaynağı Anadolu insanın binlerce yıldır kullandığı üzerlik otudur. 

Eskiden çocuklarda gelişim sorunu olduğunda, göz altlarında morluklar gözlemlendiğinde nineler bir parazitin olduğunu bilir ve hemen önlem alırdı. O zamanlar ilaç da doktor da olmadığı için sarımsak, kişniş tentürü, zeolit, boraks veya karbonat gibi basit ve ucuz şeyler kullanılırdı ve bu kürler yılda en az bir kez yapılırdı. 

Bir önceki yazımda bütün hastalıkların ardında inflamasyon vardır demiştim. Bu yazımı da inflamasyonun ardında parazitler vardır sözlerimle bitirmek istiyorum. Unutmayın bedenimiz bir mucizedir ve her şey birbiriyle bağlantılıdır. Modern bilim MS, alzheimer, romatizma gibi çeşitli süslü püslü isimler takmış olsa da, atalarımız hastalıkların ardındaki ana sebeplerin bilincindeydi ve doğal yöntemlerle kendilerini ve ailelerini koruyorlardı. Modern hastalıklar birer hastalık değil sadece birer semptomdur. 

Eğer kronik rahatsızlıklarınız varsa ve eğer doktorun yönlendirmeleri hiçbir işinize yaramadıysa parazitler konusuna dalmanın zamanı geldi demektir. 

Parazitler kendi hayatlarını yaşamayı bırakıp başka insanların kuklaları haline gelen insanların bedenlerinde hayatta kalabilirler. Hiçbir parazitin ana amacı insana zarar vermek değildir. Çünkü doğada bulunan hiçbir şey salt kötü olamaz. Doğada her şey ahenk ve denge üzerine kuruludur. Biz kendi doğamızı bozduğumuz için bakteri ve parazitler bize zarar vermeye başladı. Onlardan korkmak yerine kendimize ihanet etmeyi bırakmalı ve başka insanların emirlerine göre hayatlar yaşamaktan vazgeçmeliyiz.

Sakın bu canlılardan korkmayın ve onlarsız bir hayat yaşayabileceğinizi sanmayın. Bakteriler bizden milyonlarca yıl önce bu dünyaya ayak uydurdular. Biz sonradan geldik ve onlara ayak uydurmayı öğrendik. Eğer bedeninizde parazit sorunu varsa, sorun parazit değil, sizsiniz demektir çünkü bir parazit sadece güçsüz bir bedende var olabilir. Doğanıza geri dönerseniz, parazitler de kendi doğalarına geri dönecektir. 

You Might Also Like

0 yorum

MEDİKAL ASTROLOJİDE NEPTÜN VE PARAZİTLER

 

Bir önceki yazımda her hastalığın ardında inflamasyon bulunur demiştim. Birçok inflamasyonun ardında da parazit olarak adlandırdığımız görünmeyen canavarlar vardır. Kısacası parazitler alzheimer, epilepsi gibi nörolojik rahatsızlıklara sebebiyet verebilirken aynı zamanda kansere yakalanmamızın ardındaki ana sebeplerden olabilir. Hatta Amerikalı bir doktor kanser hastalarını yüksek doz parazit ilaçlarıyla iyileştirmeyi bile başarmıştır. 

Bilim dünyası şimdilik insanın bedeninde yaşayabilen 200 bin parazitin var olabildiğini keşfetti ve henüz bu konu hakkında pek fazla bir şey bilmiyorlar. Bu yüzden teşhisi de tedavisi de muallakta kalıyor. Oysa toplumumuzda birçok kişide bu problem var. Özellikle bağışıklığı düzgün çalışmayan insanların parazitlere yakalanması büyük bir olasılıktır. Bu yüzden otoimmün hastalıkları olanların parazitler konusuna büyük önem vermeleri şarttır. Özellikle otizimli çocuklarda parazitlerin olmaması çok nadir görülmektedir ve parazitler için önlem alındığında otizm belirtileri ortadan kalkmaktadır. 

Depresyon, ankisyete, panik atak, şizofreni, bipolar bozukluk veya yeme bozuklukların ardında da parazitler bulunabilir. Eğer hastalığa teşhis konamıyorsa psikolojik bir sorun damgasını vurmadan parazitlerin olup olmayacağı kontrol edilmelidir. 

Toxoplasma gondii çok sevdiğimiz kedilerimizden bize bulaşabilen bir bakteridir. Aslında doğada bol miktarda bulunur ve fareleri kedilerin bulunduğu ortama yönelmeleri için iradelerini adeta ele geçiren çok akıllı bir bakteridir. Kedi fareyi bir kere yedi mi toxoplasma gondii kendini 3 hafta içerisinde kedinin içinde 3-4 kat çoğaltabilir ve kedinin okşanmasıyla eller yıkanmadan ağıza götürülüyorsa, artık toxoplasma gondii insan bedenindedir. Belirtileri ise yorgunluk ve bir var olan bir kaybolan kas ağrıları, migren gibi şiddetli baş ağrıları, gece ter basmaları, unutkanlık, baş dönmesi, konsantrasyon güçlüğü çekilmesi, depresyon belirtileri ve korku halleridir. Ayrıca bir gün iyi görme bir gün daha kötü görme gibi şikayetlere de yol açabilir. 

Bu arada bu bakteri sadece kedilerde veya farelerde yoktur. Yediğimiz balıktan ete hatta marul gibi sebzelere kadar birçok şeyde var olabildiği söylenmektedir ama kediler çoğunlukla hane halkına yakın olan hayvanlar olduğu için en çok onlardan bu bakteri kapılmaktadır. Maalesef bu durum hamileler için büyük bir tehlikedir ve çocuğun gelişimine korkunç etkiler olabileceği için hamileliği sonlandırmak bile gerekebilir. 

Toxoplasma gondii örneğiyle kimseyi kedilere veya doğaya karşı düşman etme niyetinde değilim. Dedelerimiz ve ninelerimiz doğayla birlik içerisinde yaşarken kimse toxoplasma gondii'nin ne olduğunu bile bilmiyordu çünkü atalarımızın bağışıklığı kuvvetliydi. Hayvanlarla bir arada yaşar ama onları evlerin içlerine almazlardı. Günümüzde artan aşırı hayvan sevgisinin ardında maalesef psikolojik sorunlar yatmaktadır. İnsanların çocuk sahibi olmak yerine hayvan sahibi olmayı seçmelerinin ardında bencil bir öz sevgi ihtiyacı yatar. Özellikle kedilerin mistik yetenekleri olduğu ve insanın negatif enerjisini çekebildikleri için, insanlar tarafından adeta kullanılıyorlar. Lütfen bu sözlerimi yanlış anlamayın. Ben de kedi baktım ve kedileri çok severim. Sadece kendi sevgimi irdelediğimde ve çevremdeki insanların davranışlarını gözlemlediğimde böyle bir acı gerçeklikle karşılaştım. Kedi köpeklerini yatak odalarına kadar alan insanlar kendilerini çok yalnız hisseden ve çocukluğunda sevgisizlikle ilgili travmaları olan insanlardır. Evcil hayvanlar bu negatif enerjiyi üzerine çektiği için hayvan sahipleri onlara bağımlı hale gelir. Aslında bir vampir misali hayvanın enerjisini emer ama bunu hayvan sevgisi zannederler. 

Bir virüs, parazit veya bakteri zayıf bir bedene ihtiyaç duyar. Biz modern yaşam tarzımızla bedenimizi zayıf düşürerek doğadaki en ufak bir bakteriye karşı bile savaşamayacak duruma geldik.

En son ne zaman ateşlendiğinizi hatırlayın? Eskiden insanlar sık sık ateşlenirdi. Ateş bedenimizdeki tüm bakterileri yakar yok ederdi. 38 derece vücut ısısı atalarımızın hareketli yaşam tarzları sayesinde gerçek vücut ısılarıydı. Oysa şimdi ateş 38 dereceye çıktı mı hemen ateş düşürücü kullanıyoruz. Bedenimizin arınma mekanizmasını devre dışı bıraktığımız için bedenimiz parazitlerle kaynıyor. 

Yaklaşık olarak toplumun %20'sinin parazit kaynaklı hastalıklara sahip olduğu düşünülmektedir. Bu Türkiye baz alındığında yaklaşık olarak İstanbul nüfusunun tümü gibi düşünülebilir. 

Maalesef parazitlerin teşhisini koymak çok zordur ve dışkı örnekleri parazitlerin varlığını gösterebilmesi için laboratuvarda 15 dakika içerisinde analiz edilmelidir ve bu maalesef imkansız gibi bir şeydir. 

Bedenimizde parazitlerin olup olmadığını anlamanın en kolay yollarından biri çinko ve selenyumu ölçtürmektir. Eğer bir eksiklik varsa takviye alınmalı ve ölçüm tekrardan yapılmalıdır. Eğer takviyeye rağmen ölçüm hala eski değerleri gösteriyorsa, bedenimizdeki bir canavarın bizimle birlikte bir şeyleri yiyip tükettiğine emin olabiliriz. 

Parazitler konusu çok tuhaf bir konudur çünkü bedenimizdeki parazitler bize zarar veren ağır metallerden, glifosat gibi tarım ilaçlarından ve şekerden beslenirler. Bize zarar veren şeylerle beslendikleri için bizi bir bakıma korurlar ve hayatta kalmamızı sağlarlar. İçinizde bir canavarın yaşadığını ve onun sürekli zararlı şeyler yediğini ve ağır metallerle etrafında bir zırh oluşturduğunu düşünün. Zavallı bağışıklığımız her geçen gün güç kazanan bu canavarın karşısında güçsüz düşer. Kanserli hücrelerin büyümesinin ardında bu canavardan başka bir şey yoktur. Bu yüzden bilim dünyası henüz hala inatçı da davransa artık yavaş yavaş bu canavarı habis ruhlara benzetmeye başladı. 

Dr. Dietrich Klighardt kongre konuşmasında Hz. İsa'nın onca insanı tedavi ederken yaptığı tek şeyin bu habis ruhları uzaklaştırmak olduğunu ve bilim dünyasının bunu tamamen görmezden geldiğini anlattı. Ve egzorsizmle ilgilenen rahiplere giden insanların ertesi gün 3-4 metre kadar büyüklüğünde parazitleri çıkarttıklarına şahit olduğundan bahsetti. 

İslam literatüründe parazitler musallat enerjileri olarak tanımlanır ve korunmak için temizliğin, abdestin ne kadar önemli olduğuna dair birçok ayette vurgu yapılır. Parazit kongresinde Alman bilim insanları Kuran'dan örnek vererek, kutsal metinlerin hijyen kurallarını önemsenmesinin ardında parazitlerin olması gerektiğini anlattılar. TRT belgeseli izleyenler dünyayı gezen Amerikalı Reshad'ın "onca ülkeyi gezdim ama hiçbir yer Türk kadınların evi kadar temiz değildi" sözüne belki denk gelmiştir. Lütfen buradaki hijyen kurallarından deterjanla temizliği anlamayalım. Abdestle kastedilen şeyin fiziksel ve ruhsal bir arınma ve temizliktir. Deterjanlarla evlerini temizlediklerini zannedenler daha çok parazitlerin yaşayabileceği ortamları yaratmaktadır. 

Fareler üzerinde yapılan deneylerde bahsetmiş olduğum toxoplasma gondii bakterisi farelere enjekte edildiğinde, bile bile kedilere gidip kendilerini yedirdikleri gözlemlendi. Parazitler o kadar zekidir ki, zihnimizi adeta ele geçirir ve yönetmeye başlarlar. Bu yüzden şizofreni veya bipolar bozukluk gibi ruhsal hastalıkların oluşumuna neden olurlar. 

Parazitlerin en çok sevdiği şey asidik bir bedendir bu yüzden şekerli gıdaları yeme isteğimizin ardında daima bedenimizdeki parazitler bulunur. Bu habis ruhların sevdiği bir diğer şey elektrosmog, yani radyasyon ve elektromanyetik alanlardır. Bu yüzden 5G teknolojisiyle birlikte parazitlere karşı çok daha açık hale geleceğiz. 

Stres ve elektrosmog birleştiğinde beynin kapıları açılır ve kandaki tüm zehirler ve parazitler beyine ulaşır. Zamanla bu ya alzheimer, ya demans, ya MS ya da beyin tümörü olarak kendini tezahür eder. Beyindeki tüm zehirler üçüncü göz olarak bilinen epifiz bezimizin çalışmasını engeller. Kişi ya aptallaşır ya da zombileşir. Kısacası şifa gücü olan ruh, habis enerjiler tarafından köşeye kıstırılır, ele geçirilir ve yönetilmeye başlanır. Epifiz bezi şifa merkezidir. Üçüncü gözünü, yani sezgilerini hissedebilen insan kendini nasıl iyileştirmesi gerektiğini de iyi bilir. Maalesef parazitler beyne ulaştı mı bu merkez etkisiz hale getirilir. 

Parazit ilaçlarıyla tedavi edilmeye başlandığında bu habis ruh ölür ve bütün zırh parçalanarak tüm toksinler açığa çıkar. İşte bu beden için büyük bir felakettir ve kişinin ciddi sağlık sorunları hissetmesine neden olur. Bu yüzden aktif kömür, klorella veya çeşitli killer kullanılmalıdır ki, serbest kalan zehirler yakalanıp bedenden atılsın. 

Çeşitli nedenlerden dolayı ilaç kullanmak istemeyen veya kullanmasına rağmen bir fayda görmemiş olanlar doğa tıbbının hazinelerinden faydalanabilirler. Özellikle Artemisia ailesinin tıbbi bitkileri olan pelin otu, peygamber süpürgesi veya misk otu parazitlere karşı nasıl savaşması gerektiğini gayet iyi bilen ve binlerce yıldır bu amaç için kullanılan bitkilerdir. 10 diş sarımsak kaynatılıp ezilip yenebilir. Bedene yayılan bu yoğun kokuyla bütün parazitler panikle popo deliğinin çıkışını arayacaktır.

Bu arada İran bilim adamları bilimsel araştırmalarında üzerlik otunun toxoplasma gondii'yle çok güzel bahşedebildiğini ve etkisiz hale getirdiğini kanıtladı. Hintlilerin kutsal içeceği Soma tanrıların içtiği iksir olarak bilinir ve ölümsüzlük bahşettiğine inanılır. Bu iksirin ana kaynağı Anadolu insanın binlerce yıldır kullandığı üzerlik otudur. 

Eskiden çocuklarda gelişim sorunu olduğunda, göz altlarında morluklar gözlemlendiğinde nineler bir parazitin olduğunu bilir ve hemen önlem alırdı. O zamanlar ilaç da doktor da olmadığı için sarımsak, kişniş tentürü, zeolit, boraks veya karbonat gibi basit ve ucuz şeyler kullanılırdı ve bu kürler yılda en az bir kez yapılırdı. 

Bir önceki yazımda bütün hastalıkların ardında inflamasyon vardır demiştim. Bu yazımı da inflamasyonun ardında parazitler vardır sözlerimle bitirmek istiyorum. Unutmayın bedenimiz bir mucizedir ve her şey birbiriyle bağlantılıdır. Modern bilim MS, alzheimer, romatizma gibi çeşitli süslü püslü isimler takmış olsa da, atalarımız hastalıkların ardındaki ana sebeplerin bilincindeydi ve doğal yöntemlerle kendilerini ve ailelerini koruyorlardı. Modern hastalıklar birer hastalık değil sadece birer semptomdur. 

Eğer kronik rahatsızlıklarınız varsa ve eğer doktorun yönlendirmeleri hiçbir işinize yaramadıysa parazitler konusuna dalmanın zamanı geldi demektir. 

Parazitler kendi hayatlarını yaşamayı bırakıp başka insanların kuklaları haline gelen insanların bedenlerinde hayatta kalabilirler. Hiçbir parazitin ana amacı insana zarar vermek değildir. Çünkü doğada bulunan hiçbir şey salt kötü olamaz. Doğada her şey ahenk ve denge üzerine kuruludur. Biz kendi doğamızı bozduğumuz için bakteri ve parazitler bize zarar vermeye başladı. Onlardan korkmak yerine kendimize ihanet etmeyi bırakmalı ve başka insanların emirlerine göre hayatlar yaşamaktan vazgeçmeliyiz.

Sakın bu canlılardan korkmayın ve onlarsız bir hayat yaşayabileceğinizi sanmayın. Bakteriler bizden milyonlarca yıl önce bu dünyaya ayak uydurdular. Biz sonradan geldik ve onlara ayak uydurmayı öğrendik. Eğer bedeninizde parazit sorunu varsa, sorun parazit değil, sizsiniz demektir çünkü bir parazit sadece güçsüz bir bedende var olabilir. Doğanıza geri dönerseniz, parazitler de kendi doğalarına geri dönecektir.