Kırsala taşınmak | ARAZİ ALIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

Mart 28, 2022

 

Yazılarımı okuyanlar içine kapanık ve inzivayi bir hayat yaşamayı sevdiğimi büyük ihtimalle keşfetmiştir. Almanya'nın küçük bir köyünde büyüdüğüm için İstanbul'un kalabalığına hiçbir zaman için alışamadım. Hayalimde hep kırsala geri dönmek vardı ama bunun için maddi güç ve bir arazi bulmam gerekliydi. 

Sizinle bu serinin ilk konusu olan arazi alımı hakkında kendi hikayemi paylaşmak istiyorum. Bunun astrolojiyle ne alakası var ki? diyenler için de gelecek serilerde Ay'ın konumunun ev inşaatında ve istenmeyen aksaklıkları önlemede ne kadar önemli olduğunu anlatacağım. Ama gelelim ilk konumuza.. 

• Kırsala yerleşmek için arazi alımı •

İnternetteki arsalara bakmaya üniversite yıllarımda cebimde henüz 5 kuruş para yokken başlamıştım. Yani saftirik bir hayal ile başladı bu süreç benim için. Lakin o yıllarda Erkan Öz'ün bir kitabı geçmişti elime. Kitapta altın ve gümüşün bilmem kaç kat artacağından bahsediyordu. Fırsat bu fırsat deyip giyim kuşama para harcamak yerine elime geçen bütün paraları altına yatırmaya başlamıştım. Doğum günlerimde hediye yerine herkesten çeyrek altın dileniyordum. O zamanlar çeyrek 100 lira bir şeydi. Sonradan altın hesabı da açıp 10tl, 20tl diyerek elime geçen küçücükün paraları büyüttüm. 

2019'un ilk yeni yıl gecesiydi. Arsalar çok pahalıydı ve sürekli inancım kırılıyor, moralim bozuluyordu. Arsalara bakmaktan o kadar çok yorulmuştum ki, "Allah'ım elimde sadece 40 bin lira var ve ben bir yer almak istiyorum, nasip et" diye çok içten dua ettiğimi hatırlıyorum. Aradan birkaç ay geçmişti ve Mart'ın sonunda sahibinden.com'da Sakarya'nın bir dağ köyündeki bu resmi gördüm. 

Nedense bu yol bana çok tanıdık geldi. Fiyatı da 37 bindi. Kalbin çarpmaya başladı. Sahibiyle iletişime geçtim. Polisti ve tayini çıktığı için satıyordu. "Aha böyle bir yere benden başka kimse para vermez ve adam 2 ay içerisinde acil satmak zorunda olduğu için bana 30 bine bırakır" diye iyice sevindim. Aileme anlattım beni ciddiye almadılar. O zamanlar altımda ne araba var ne de bana akıl verip, doğru yönlendirecek biri. Bir de ailede "arsa yerine git forex oyna" gibi saçma şeyler duyunca, kafama koymuştum, alacaktım. Bu cümlelerimden çok cesur olduğumu düşünmeyin çünkü çok korkuyordum. Polis bana "bey" diye hitap ediyordu. Nazik bir şekilde erkek olmadığımı söyleyince adam çok şaşırıp, "bu işlerle hep erkekler uğraşır, helal olsun sana genç bir kız olabileceğini hiç düşünememiştim" demişti. 

Tapu dairesindeki imza gününe kadarki süreç hiç kolay olmadı. Aileden destek göremeyince ağlayarak geçirdiğim gecelerim çok oldu. Bir de benim durumum biraz karmaşıktı. Yaşım çok gençti, ilk defa böyle bir adım atıyordum ve hiç tecrübem yoktu. Bir yandan da dolandırıcılık hikayelerini sürekli duyuyordum. Polis araziyi araba takası olarak almış ve üzerine geçirmemişti. Yani ben parayı başkasının eline verecektim, arsayı bana başka biri gösterecek ama tapuya başkasıyla gidecektim. Bir vukuat çıkacak diye ödüm patlamıştı. :)

Korkuma rağmen polisle anlaştım. Araziyi görmeden pazarlığımı yaptım. Hatta sadece bir kereliğini gitme imkanım olacağı için polisten yardım istedim. Bir gün öncesinden tapu dairesinden benim arsayı görmeye geleceğim güne randevu aldı. Eğer beğenmezsem randevuyu iptal edecektik, eğer beğenirsem hemen aynı gün içerisinde imzalar atılacaktı. Arsayı gördüğümde karar vermek için sadece 10 dakikam vardı ve ben sezgilerimi dinledim. Bu kadar cesur davranabilmemi sağlayan şey ise Aralık ayında Haziran için çektiğim bir melek kartı olmuştu. Kartta ışığa git yazıyordu ve polisin adı Işıklar'dı. Evren beni buraya kadar getirmişken geri adım atamazdım, tapu dairesinde imzamı atacaktım. 

Bu kadar özelime girerek anlatıyorum çünkü bu yazının heves kırıcı değil, motive edici olmasını istiyorum. Çünkü ben bu yolda yapayalnız yürüdüm. Sezgilerimin beni yönlendirmesine izin verdim ve tehlikeleri de göze alarak belki cesur belki de aptalca davrandım. 

Şimdi geriye dönüp baktığımda arsayı kazıklanarak aldığımı biliyorum çünkü takas yapılan arabanın değeri 10 bin bile değildi. Ama şans işte. Birkaç ay sonra salgınla birlikte fiyatlar uçtu gitti. 2118m2'lik bir alanı 30 bine alacak cesareti gösterebildiğim için kendimi taktir ediyorum. 

Şimdi gelelim esas konuya..

Kendi hikayemi paylaşmış olsam da, herkesin arsa alma hikayesi farklı oluyor. Ben bunları yapamadım ama arsa almak isteyene ideal durumda almak istediği araziyi 4 mevsim deneyimlemesini tavsiye ederim. Kışın su nerelerde birikiyor, iklimi nasıl, güneş nereden doğuyor, ay hangi pencerelere denk geliyor? gibi çeşitli faydalı soruların yanıtlarını alabilmeniz için bu bilgiler çok önemli. Aslında gidip köylülerle konuşmanız da çok faydalı olacaktır. 

Benim gibi vakti olmayıp hemen karar vermesi gerekenlere birkaç önemli şey tavsiye etmek istiyorum. Bunlardan ilki Melih Aşanlı'nın geleneksel yapı teknikleri adlı kitabı. Bu kitabı arsayı almadan birkaç ay önce okuyabilmiştim ve çok büyük faydasını gördüm. 

Sağlık sorunlarımdan dolayı Akdeniz iklimi direkt olarak kafamda elediğim bir bölgeydi. Çünkü sıcak ve neme karşı çok hassasım ve bende hem anksiyeteyi hem de bilinç kaybını tetikliyor. Hep hayalimde bol temiz havası yüzünden kaz dağları vardı. Sonra bir gün meyvelitepenin bir paylaşımıyla tema vakfının sitesine denk geldim ve kaz dağlarının eteklerinde hava kirliliğinin santraller yüzünden ne kadar fazla olduğunu okudum. Bu yüzden bir yer almadan tema vakfının sitesindeki raporları indirmenizi ve incelemenizi tavsiye ederim. Özellikle su kaynaklarının hangi bölgelerde temiz veya bollukta olduğuna dair çok güzel bir rapora denk gelmiştim. Tüm bunlar arsayı ararken arama motoruna doğru bilgileri girmeme yardımcı oldu. 

Bu arada bir yeri internetten araştırırken beğendiğiniz bir yer olursa o köyde bulunan evleri ve diğer satılık arazileri de sahibinden.com'dan araştırın. Bu bölgeye gitmeden birçok farklı açıdan ortam hakkında bilgi edinmenize ve yapılaşmanın nasıl olduğunu öğrenmenize yardımcı olacaktır. 

Bir yerin uygun olup olmadığını ararken kendim için belirlediğim kriterler şunlardı: 

- Kaz dağları hayalim gerçekleşmiş olmasa da, bir dağ köyü istiyordum ve Sakarya'nın rakımı 800 m olan bir dağ köyünden arsamı almış oldum. Neden dağ diye soracak olursanız, Bolu Yedigöller ziyaretimde başım çok ağrımıştı. Bu bana kendimi ne kadar kötü bir havaya alıştırdığımı gösterdi. Bu yüzden kriterlerimin ilki temiz havaydı. Dağda oksijen oranı azdır. Beden az oksijene alışana dek adaptasyon sorunu yaşar ve bunun için kandaki alyuvarların sayısını arttırır. Özellikle Ruslar astım hastalarını 7 günde dağa çıkarır orada çeşitli şifalı bitkilerle karışımlar hazırlarmış. Bu hastaların vadiye indiklerinde ne astım ne de başka bir sağlık sorunları kalırmış. Aslında yazları yaylaya çıkmak bizim de kültürümüzün çok önemli bir parçasıydı ve sağlığımızı korumamızda yardımcı oluyordu. Ayrıca dağda, şehirde bulunan toz partikülleri daha az bulunur. Bu yüzden dağ havası vadi havasına göre daha temizdir. Aldığım arazide bir yandan Toscana etkisini buldum bir yandan Alp dağları hissiyatını. Yalnız dağlarda çok çeşitli mikro iklimler olur ve suyu arazide tutmak zordur. Gece sis çöker, kışın çok kar yağar gibi bir sürü bilgiyi aklınızda bulundurmalısınız. Benim arazim köy sınırlarının dışında kalıyor. 3 taraftan eğimle hafif çukurda kalan bir yer. Yan bahçem ise asma bağı. Bu bana iki bilgiyi vermişti. Dağlardan akan yer altı suları büyük ihtimalle benim arazimde birikiyor olmalıydı. Bu da ilerleyen zamanlarda bir kuyu açtırmak istediğimde bana su bağımsızlığımı kazandırabilirdi. Dağ iklimi serttir ama üzüm ılıman iklimde yetişir. Yan komşumun asma bağı dağ iklimi yerine daha ılıman ve korunaklı bir mikro iklime sahip olan bir yerde bulunduğumun bilgisini vermişti. 3 taraftan eğimin olması ve benim çukurda kalmam sert rüzgarlardan beni koruyacaktı bu da kendi gıdamı yetiştirebilmem açısından iyidi. 

- Önemsediğim ikinci kriter tabiki suydu. Arazime henüz bir kuyu açtırmadım ama araziyi alırken yaz kış sürekli akan orman kenarında ve bana yürüme mesafesinde çok yakın olan bir çeşmenin bulunduğunu görmüştüm. Eğer arazimden su çıkmazsa bu çeşmeden faydalanabilirdim. Belli ki orada dağlardan inen bir kaynak vardı. İstanbul'dan kaçanlar genelde Bodrum civarını tercih ediyorlar. Oysa Bodrum ilerleyen zamanlarda su yetersizliği yüzünden büyük sıkıntı çekecek. Şahsen suyu olmayan bir yerde 5-10 milyon değere sahip olan bir villada oturmak istemezdim. Bu yüzden su kriteri benim için çok önemli bir konuydu. Evi faturasız bir şekilde inşa etmek istediğim için eve şebeke suyu bağlatmayı düşünmüyorum ama bu başka bir yazının konusu olsun. 

- Gelelim üçüncü kritere: Ailemin beni hala anlayamayıp kızım sen manyak mısın dediği yalnızlık ihtiyacına. Arsayı öyle bir yerden almak istiyordum ki, civarımda hiçbir komşum olmasın. Elektrik hatları çekilmiş olmasın. 5G baz istasyonları bulunmasın. Hızlıca gelişecek ve kalabalıklaşacak bir yer de olmasın. Bakir, saf doğa olsun. Tam da öyle bir yer nasip oldu. Köye aslında yürüme mesafesindeyim ve şehirle aramda 20 km var. Kaldı ki, İstanbul hızlı trenle 1 buçuk saat, arabayla 2 buçuk saatte ulaşabileceğim bir yerde. Benim mi ailem böyle yoksa Türkiye'de zihniyet mi böyle bilmiyorum ama bakir doğa insanları korkutuyor. Araziyi almayayım diye beni vazgeçirmek için "ayılarla kurtlar saldırır ölür gidersin" cümlelerini bile o kadar çok sık duydum ki. :) Tüm bunlar cehaletten kaynaklı korkular ve bu korkularınızı aşmanız için kendinizi geliştirip eğitmeniz gerek. Evet ayılar ve kurtlara yakın olabilirim çünkü ormana yakınım. Başıma kötü bir şey gelmesini istemiyorsam bu hayvanları tanımayı öğrenmeliyim. Mesela eski Kızılderililerin ayılarla birlikte aynı çalıdan meyve topladıkları anlatılır. Kurtlar ise köpeklerin atalarıdır. Köpekler bugün bize ne kadar yakınsa eskiden kurtlar da o kadar yakındı. Sadece biz doğamızdan koptuğumuz için bu bilgilerden de kopmuş olduk. Eğer amacınız saf bir şekilde doğaya yerleşmek ve şehir yaşantınızı oraya taşımaksa dikkatli olun derim. Çünkü kırsala yerleşmek eskiye geri dönmeyi de beraberinde getiriyor. Yani doğada kendi ayaklarınızın üzerinde duracak kadar beceriye ve bilgiye sahip olmalı ve ne istediğinizi iyi bilmelisiniz. Kimi gecenin karanlığından korkar, kimi ise gecenin karanlığında yere sarkan yıldızlardan büyülenir. Ben kendimi hep doğada güvende, şehirde ise tehlikede hisseden biri oldum ama bu süreç bana herkesin böyle düşünmediğini öğretti. Yani seçimler daima sorumluluklarla gelir. Burada önemli olan çevrenizin korkularıyla beslenmek yerine kendi iç sesinize sadık kalmanız. 

Bu yazı daha fazla uzamadan burada bitirmek istiyorum. Dediğim gibi kriterlerinizi belirlerken hem Melih Aşanlı'nın kitabından faydalanın. Hem tema vakfının sitesindeki raporları iyice inceleyin. Telefonunuza sun locator life adlı uygulamayı indirin. Bu uygulama sayesinde arazinizin neresine ne kadar güneş vurduğunu, Ay'ın nerelere denk geldiğini canlı gibi görebilirsiniz. Özellikle benim gibi dağlarda bir yer almak istiyorsanız bu uygulama çok işinize yarayacaktır çünkü yazın arazinize vuran güneş kışın tamamen dağın arkasında kalabilir ve ısıtma masraflarınızı çoğaltabilir. Bunun haricinde gezme imkanınız varsa gezin ve köylülerle iletişim kurun. Özellikle pandemiyle birlikte fiyatlar o kadar uçuk hale geldi ki, artık sahibinden.com gibi sitelerde sadece büyük paralar peşinde koşan emlakçıların ilanlarını görüyorum. Benim aldığım arsaya emlakçı 45 bin istiyordu. Aramamı doğru yaptığım için arazinin sahibinden almak bana çok daha kârlıya geldi. Artık bu fiyatlara bir yer bulmak zor da olsa, emlakçıları işe karıştırmadan köylülerin bizzat kendilerini bulmanızı tavsiye ederim. Bu size çok daha uygun fiyatlara bir yer bulma imkanı tanıyacaktır. Size gösterilen arazinin doğru arazi olup olmadığını da parsel.sorgu.tkgm.gov.tr adresinden ada ve parsel no bilgileriyle kolaylıkla bulabilirsiniz. Yani devlet aslında dolandırıcılık olaylarına imkan vermiyor. Yeterki yanlış kişilere güvenmeyin. Arazi tapusunu görmeyi talep edin ve bilgileri devletin sitesinden kontrol edin. 

Devlet sitelerinden deprem fay hatlarını da kontrol edebilirsiniz. Sakarya fay hattı üzerinde bulunduğu için araziyi almak istediğim yerin altından fay hattının geçip geçmediğini kontrol etmiştim. Türkiye deprem ülkesi olduğu için depremle birlikte tüm doğal afet risklerini göz önünde bulundurmalısınız. Herkes deniz kenarından ev ister ama eriyen buzullarla birlikte deniz seviyeleri yükselmekte. Ayrıca değişen iklim koşullarıyla birlikte kıyı kesimlerde hortumlara daha sık rastlar olduk. Depremlerin tsunamileri de tetikleyebileceğini göz önünde bulundurduğumuzda herkesin istediği deniz kıyıları çok mantıklı gelmiyor. Tüm bunlar düşünülmesi gerekilen konular. 

Son bir bilgiyi daha vermek istiyorum. Genelde imarlı arazilerin boyutları hem küçük hem de fiyatları yüksek olur. Eğer benim gibi bağımsız olmak istiyorsanız, hem daha büyük hem de daha uygun fiyatlı bir yer almak için tarla vasıflı arazilere bakmalısınız. Yalnız burada belediyeden belediye fark olabiliyor. Bu yüzden imar ve şehircilik müdürlüklerinden bilgi edinmenizi tavsiye ederim. Çünkü tarlalar tarım arazileridir ve tarım faaliyetleri için kullanılır. Bunu yapanların var olduğunu bilsem de tarlalara havuzlu villalar için izin alamazsınız. Tarım arazisine ev izni alabilmek için belirli kriterlere sahip olmanız gerekir. Mesela tarlanın kadastral yola cephesi olmalıdır. Ev ise arazinin büyüklüğüne göre belirlenir. 10 dönüm bir yeriniz olsa bile maksimum 300 m2'lik bir ev inşa edebilirsiniz. Benim gibi sadece 2 dönümse hatırladığım kadarıyla sadece 70-100m2'lik bir eve izin veriliyordu. Ve siz ev yapma iznini tarım faaliyetleri için bakıcı evi adı altında izin alabiliyorsunuz. Mesela ben Sakarya büyükşehir belediyesine tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği için başvurmuştum ve olumlu yanıt aldım. Maalesef araya pandemi girince pek ilerleyemedim. 

Araştırmalarıma devam ediyorum ve kim bilir belki bir gün bu araziye ufak bir köy evi konu verir ve çevresi arılarımız ve kendimiz için tıbbi bitkilerle şifalı bir diyara dönüşür. Her şeyi zaman gösterecek. Eğer başarılı olabilirsem kendi tecrübelerimden de faydalanarak güneş panelleri, yağmur hasadı, ay takvimine göre ev inşaatı, bahçe düzenlemeleri gibi çeşitli konular hakkında yazılar yazmak istiyorum. O zamana dek görüşmek dileğiyle..

You Might Also Like

4 yorum

  1. Okurken aldığım keyfi keşke hissettirebilsem... Paylaşmaya lütfen devam et :)

    YanıtlaSil
  2. Benim de bir hayalim var ve aksi yönde dua eden kötü kalbe inat gerçekleşmesini diliyorum.Seni yürekten kutluyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen kendine inandığın sürece kötü kalpler sana etki etse de başarılı olamaz. Gönlünü ferah tut.

      Sil

Kırsala taşınmak | ARAZİ ALIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

 

Yazılarımı okuyanlar içine kapanık ve inzivayi bir hayat yaşamayı sevdiğimi büyük ihtimalle keşfetmiştir. Almanya'nın küçük bir köyünde büyüdüğüm için İstanbul'un kalabalığına hiçbir zaman için alışamadım. Hayalimde hep kırsala geri dönmek vardı ama bunun için maddi güç ve bir arazi bulmam gerekliydi. 

Sizinle bu serinin ilk konusu olan arazi alımı hakkında kendi hikayemi paylaşmak istiyorum. Bunun astrolojiyle ne alakası var ki? diyenler için de gelecek serilerde Ay'ın konumunun ev inşaatında ve istenmeyen aksaklıkları önlemede ne kadar önemli olduğunu anlatacağım. Ama gelelim ilk konumuza.. 

• Kırsala yerleşmek için arazi alımı •

İnternetteki arsalara bakmaya üniversite yıllarımda cebimde henüz 5 kuruş para yokken başlamıştım. Yani saftirik bir hayal ile başladı bu süreç benim için. Lakin o yıllarda Erkan Öz'ün bir kitabı geçmişti elime. Kitapta altın ve gümüşün bilmem kaç kat artacağından bahsediyordu. Fırsat bu fırsat deyip giyim kuşama para harcamak yerine elime geçen bütün paraları altına yatırmaya başlamıştım. Doğum günlerimde hediye yerine herkesten çeyrek altın dileniyordum. O zamanlar çeyrek 100 lira bir şeydi. Sonradan altın hesabı da açıp 10tl, 20tl diyerek elime geçen küçücükün paraları büyüttüm. 

2019'un ilk yeni yıl gecesiydi. Arsalar çok pahalıydı ve sürekli inancım kırılıyor, moralim bozuluyordu. Arsalara bakmaktan o kadar çok yorulmuştum ki, "Allah'ım elimde sadece 40 bin lira var ve ben bir yer almak istiyorum, nasip et" diye çok içten dua ettiğimi hatırlıyorum. Aradan birkaç ay geçmişti ve Mart'ın sonunda sahibinden.com'da Sakarya'nın bir dağ köyündeki bu resmi gördüm. 

Nedense bu yol bana çok tanıdık geldi. Fiyatı da 37 bindi. Kalbin çarpmaya başladı. Sahibiyle iletişime geçtim. Polisti ve tayini çıktığı için satıyordu. "Aha böyle bir yere benden başka kimse para vermez ve adam 2 ay içerisinde acil satmak zorunda olduğu için bana 30 bine bırakır" diye iyice sevindim. Aileme anlattım beni ciddiye almadılar. O zamanlar altımda ne araba var ne de bana akıl verip, doğru yönlendirecek biri. Bir de ailede "arsa yerine git forex oyna" gibi saçma şeyler duyunca, kafama koymuştum, alacaktım. Bu cümlelerimden çok cesur olduğumu düşünmeyin çünkü çok korkuyordum. Polis bana "bey" diye hitap ediyordu. Nazik bir şekilde erkek olmadığımı söyleyince adam çok şaşırıp, "bu işlerle hep erkekler uğraşır, helal olsun sana genç bir kız olabileceğini hiç düşünememiştim" demişti. 

Tapu dairesindeki imza gününe kadarki süreç hiç kolay olmadı. Aileden destek göremeyince ağlayarak geçirdiğim gecelerim çok oldu. Bir de benim durumum biraz karmaşıktı. Yaşım çok gençti, ilk defa böyle bir adım atıyordum ve hiç tecrübem yoktu. Bir yandan da dolandırıcılık hikayelerini sürekli duyuyordum. Polis araziyi araba takası olarak almış ve üzerine geçirmemişti. Yani ben parayı başkasının eline verecektim, arsayı bana başka biri gösterecek ama tapuya başkasıyla gidecektim. Bir vukuat çıkacak diye ödüm patlamıştı. :)

Korkuma rağmen polisle anlaştım. Araziyi görmeden pazarlığımı yaptım. Hatta sadece bir kereliğini gitme imkanım olacağı için polisten yardım istedim. Bir gün öncesinden tapu dairesinden benim arsayı görmeye geleceğim güne randevu aldı. Eğer beğenmezsem randevuyu iptal edecektik, eğer beğenirsem hemen aynı gün içerisinde imzalar atılacaktı. Arsayı gördüğümde karar vermek için sadece 10 dakikam vardı ve ben sezgilerimi dinledim. Bu kadar cesur davranabilmemi sağlayan şey ise Aralık ayında Haziran için çektiğim bir melek kartı olmuştu. Kartta ışığa git yazıyordu ve polisin adı Işıklar'dı. Evren beni buraya kadar getirmişken geri adım atamazdım, tapu dairesinde imzamı atacaktım. 

Bu kadar özelime girerek anlatıyorum çünkü bu yazının heves kırıcı değil, motive edici olmasını istiyorum. Çünkü ben bu yolda yapayalnız yürüdüm. Sezgilerimin beni yönlendirmesine izin verdim ve tehlikeleri de göze alarak belki cesur belki de aptalca davrandım. 

Şimdi geriye dönüp baktığımda arsayı kazıklanarak aldığımı biliyorum çünkü takas yapılan arabanın değeri 10 bin bile değildi. Ama şans işte. Birkaç ay sonra salgınla birlikte fiyatlar uçtu gitti. 2118m2'lik bir alanı 30 bine alacak cesareti gösterebildiğim için kendimi taktir ediyorum. 

Şimdi gelelim esas konuya..

Kendi hikayemi paylaşmış olsam da, herkesin arsa alma hikayesi farklı oluyor. Ben bunları yapamadım ama arsa almak isteyene ideal durumda almak istediği araziyi 4 mevsim deneyimlemesini tavsiye ederim. Kışın su nerelerde birikiyor, iklimi nasıl, güneş nereden doğuyor, ay hangi pencerelere denk geliyor? gibi çeşitli faydalı soruların yanıtlarını alabilmeniz için bu bilgiler çok önemli. Aslında gidip köylülerle konuşmanız da çok faydalı olacaktır. 

Benim gibi vakti olmayıp hemen karar vermesi gerekenlere birkaç önemli şey tavsiye etmek istiyorum. Bunlardan ilki Melih Aşanlı'nın geleneksel yapı teknikleri adlı kitabı. Bu kitabı arsayı almadan birkaç ay önce okuyabilmiştim ve çok büyük faydasını gördüm. 

Sağlık sorunlarımdan dolayı Akdeniz iklimi direkt olarak kafamda elediğim bir bölgeydi. Çünkü sıcak ve neme karşı çok hassasım ve bende hem anksiyeteyi hem de bilinç kaybını tetikliyor. Hep hayalimde bol temiz havası yüzünden kaz dağları vardı. Sonra bir gün meyvelitepenin bir paylaşımıyla tema vakfının sitesine denk geldim ve kaz dağlarının eteklerinde hava kirliliğinin santraller yüzünden ne kadar fazla olduğunu okudum. Bu yüzden bir yer almadan tema vakfının sitesindeki raporları indirmenizi ve incelemenizi tavsiye ederim. Özellikle su kaynaklarının hangi bölgelerde temiz veya bollukta olduğuna dair çok güzel bir rapora denk gelmiştim. Tüm bunlar arsayı ararken arama motoruna doğru bilgileri girmeme yardımcı oldu. 

Bu arada bir yeri internetten araştırırken beğendiğiniz bir yer olursa o köyde bulunan evleri ve diğer satılık arazileri de sahibinden.com'dan araştırın. Bu bölgeye gitmeden birçok farklı açıdan ortam hakkında bilgi edinmenize ve yapılaşmanın nasıl olduğunu öğrenmenize yardımcı olacaktır. 

Bir yerin uygun olup olmadığını ararken kendim için belirlediğim kriterler şunlardı: 

- Kaz dağları hayalim gerçekleşmiş olmasa da, bir dağ köyü istiyordum ve Sakarya'nın rakımı 800 m olan bir dağ köyünden arsamı almış oldum. Neden dağ diye soracak olursanız, Bolu Yedigöller ziyaretimde başım çok ağrımıştı. Bu bana kendimi ne kadar kötü bir havaya alıştırdığımı gösterdi. Bu yüzden kriterlerimin ilki temiz havaydı. Dağda oksijen oranı azdır. Beden az oksijene alışana dek adaptasyon sorunu yaşar ve bunun için kandaki alyuvarların sayısını arttırır. Özellikle Ruslar astım hastalarını 7 günde dağa çıkarır orada çeşitli şifalı bitkilerle karışımlar hazırlarmış. Bu hastaların vadiye indiklerinde ne astım ne de başka bir sağlık sorunları kalırmış. Aslında yazları yaylaya çıkmak bizim de kültürümüzün çok önemli bir parçasıydı ve sağlığımızı korumamızda yardımcı oluyordu. Ayrıca dağda, şehirde bulunan toz partikülleri daha az bulunur. Bu yüzden dağ havası vadi havasına göre daha temizdir. Aldığım arazide bir yandan Toscana etkisini buldum bir yandan Alp dağları hissiyatını. Yalnız dağlarda çok çeşitli mikro iklimler olur ve suyu arazide tutmak zordur. Gece sis çöker, kışın çok kar yağar gibi bir sürü bilgiyi aklınızda bulundurmalısınız. Benim arazim köy sınırlarının dışında kalıyor. 3 taraftan eğimle hafif çukurda kalan bir yer. Yan bahçem ise asma bağı. Bu bana iki bilgiyi vermişti. Dağlardan akan yer altı suları büyük ihtimalle benim arazimde birikiyor olmalıydı. Bu da ilerleyen zamanlarda bir kuyu açtırmak istediğimde bana su bağımsızlığımı kazandırabilirdi. Dağ iklimi serttir ama üzüm ılıman iklimde yetişir. Yan komşumun asma bağı dağ iklimi yerine daha ılıman ve korunaklı bir mikro iklime sahip olan bir yerde bulunduğumun bilgisini vermişti. 3 taraftan eğimin olması ve benim çukurda kalmam sert rüzgarlardan beni koruyacaktı bu da kendi gıdamı yetiştirebilmem açısından iyidi. 

- Önemsediğim ikinci kriter tabiki suydu. Arazime henüz bir kuyu açtırmadım ama araziyi alırken yaz kış sürekli akan orman kenarında ve bana yürüme mesafesinde çok yakın olan bir çeşmenin bulunduğunu görmüştüm. Eğer arazimden su çıkmazsa bu çeşmeden faydalanabilirdim. Belli ki orada dağlardan inen bir kaynak vardı. İstanbul'dan kaçanlar genelde Bodrum civarını tercih ediyorlar. Oysa Bodrum ilerleyen zamanlarda su yetersizliği yüzünden büyük sıkıntı çekecek. Şahsen suyu olmayan bir yerde 5-10 milyon değere sahip olan bir villada oturmak istemezdim. Bu yüzden su kriteri benim için çok önemli bir konuydu. Evi faturasız bir şekilde inşa etmek istediğim için eve şebeke suyu bağlatmayı düşünmüyorum ama bu başka bir yazının konusu olsun. 

- Gelelim üçüncü kritere: Ailemin beni hala anlayamayıp kızım sen manyak mısın dediği yalnızlık ihtiyacına. Arsayı öyle bir yerden almak istiyordum ki, civarımda hiçbir komşum olmasın. Elektrik hatları çekilmiş olmasın. 5G baz istasyonları bulunmasın. Hızlıca gelişecek ve kalabalıklaşacak bir yer de olmasın. Bakir, saf doğa olsun. Tam da öyle bir yer nasip oldu. Köye aslında yürüme mesafesindeyim ve şehirle aramda 20 km var. Kaldı ki, İstanbul hızlı trenle 1 buçuk saat, arabayla 2 buçuk saatte ulaşabileceğim bir yerde. Benim mi ailem böyle yoksa Türkiye'de zihniyet mi böyle bilmiyorum ama bakir doğa insanları korkutuyor. Araziyi almayayım diye beni vazgeçirmek için "ayılarla kurtlar saldırır ölür gidersin" cümlelerini bile o kadar çok sık duydum ki. :) Tüm bunlar cehaletten kaynaklı korkular ve bu korkularınızı aşmanız için kendinizi geliştirip eğitmeniz gerek. Evet ayılar ve kurtlara yakın olabilirim çünkü ormana yakınım. Başıma kötü bir şey gelmesini istemiyorsam bu hayvanları tanımayı öğrenmeliyim. Mesela eski Kızılderililerin ayılarla birlikte aynı çalıdan meyve topladıkları anlatılır. Kurtlar ise köpeklerin atalarıdır. Köpekler bugün bize ne kadar yakınsa eskiden kurtlar da o kadar yakındı. Sadece biz doğamızdan koptuğumuz için bu bilgilerden de kopmuş olduk. Eğer amacınız saf bir şekilde doğaya yerleşmek ve şehir yaşantınızı oraya taşımaksa dikkatli olun derim. Çünkü kırsala yerleşmek eskiye geri dönmeyi de beraberinde getiriyor. Yani doğada kendi ayaklarınızın üzerinde duracak kadar beceriye ve bilgiye sahip olmalı ve ne istediğinizi iyi bilmelisiniz. Kimi gecenin karanlığından korkar, kimi ise gecenin karanlığında yere sarkan yıldızlardan büyülenir. Ben kendimi hep doğada güvende, şehirde ise tehlikede hisseden biri oldum ama bu süreç bana herkesin böyle düşünmediğini öğretti. Yani seçimler daima sorumluluklarla gelir. Burada önemli olan çevrenizin korkularıyla beslenmek yerine kendi iç sesinize sadık kalmanız. 

Bu yazı daha fazla uzamadan burada bitirmek istiyorum. Dediğim gibi kriterlerinizi belirlerken hem Melih Aşanlı'nın kitabından faydalanın. Hem tema vakfının sitesindeki raporları iyice inceleyin. Telefonunuza sun locator life adlı uygulamayı indirin. Bu uygulama sayesinde arazinizin neresine ne kadar güneş vurduğunu, Ay'ın nerelere denk geldiğini canlı gibi görebilirsiniz. Özellikle benim gibi dağlarda bir yer almak istiyorsanız bu uygulama çok işinize yarayacaktır çünkü yazın arazinize vuran güneş kışın tamamen dağın arkasında kalabilir ve ısıtma masraflarınızı çoğaltabilir. Bunun haricinde gezme imkanınız varsa gezin ve köylülerle iletişim kurun. Özellikle pandemiyle birlikte fiyatlar o kadar uçuk hale geldi ki, artık sahibinden.com gibi sitelerde sadece büyük paralar peşinde koşan emlakçıların ilanlarını görüyorum. Benim aldığım arsaya emlakçı 45 bin istiyordu. Aramamı doğru yaptığım için arazinin sahibinden almak bana çok daha kârlıya geldi. Artık bu fiyatlara bir yer bulmak zor da olsa, emlakçıları işe karıştırmadan köylülerin bizzat kendilerini bulmanızı tavsiye ederim. Bu size çok daha uygun fiyatlara bir yer bulma imkanı tanıyacaktır. Size gösterilen arazinin doğru arazi olup olmadığını da parsel.sorgu.tkgm.gov.tr adresinden ada ve parsel no bilgileriyle kolaylıkla bulabilirsiniz. Yani devlet aslında dolandırıcılık olaylarına imkan vermiyor. Yeterki yanlış kişilere güvenmeyin. Arazi tapusunu görmeyi talep edin ve bilgileri devletin sitesinden kontrol edin. 

Devlet sitelerinden deprem fay hatlarını da kontrol edebilirsiniz. Sakarya fay hattı üzerinde bulunduğu için araziyi almak istediğim yerin altından fay hattının geçip geçmediğini kontrol etmiştim. Türkiye deprem ülkesi olduğu için depremle birlikte tüm doğal afet risklerini göz önünde bulundurmalısınız. Herkes deniz kenarından ev ister ama eriyen buzullarla birlikte deniz seviyeleri yükselmekte. Ayrıca değişen iklim koşullarıyla birlikte kıyı kesimlerde hortumlara daha sık rastlar olduk. Depremlerin tsunamileri de tetikleyebileceğini göz önünde bulundurduğumuzda herkesin istediği deniz kıyıları çok mantıklı gelmiyor. Tüm bunlar düşünülmesi gerekilen konular. 

Son bir bilgiyi daha vermek istiyorum. Genelde imarlı arazilerin boyutları hem küçük hem de fiyatları yüksek olur. Eğer benim gibi bağımsız olmak istiyorsanız, hem daha büyük hem de daha uygun fiyatlı bir yer almak için tarla vasıflı arazilere bakmalısınız. Yalnız burada belediyeden belediye fark olabiliyor. Bu yüzden imar ve şehircilik müdürlüklerinden bilgi edinmenizi tavsiye ederim. Çünkü tarlalar tarım arazileridir ve tarım faaliyetleri için kullanılır. Bunu yapanların var olduğunu bilsem de tarlalara havuzlu villalar için izin alamazsınız. Tarım arazisine ev izni alabilmek için belirli kriterlere sahip olmanız gerekir. Mesela tarlanın kadastral yola cephesi olmalıdır. Ev ise arazinin büyüklüğüne göre belirlenir. 10 dönüm bir yeriniz olsa bile maksimum 300 m2'lik bir ev inşa edebilirsiniz. Benim gibi sadece 2 dönümse hatırladığım kadarıyla sadece 70-100m2'lik bir eve izin veriliyordu. Ve siz ev yapma iznini tarım faaliyetleri için bakıcı evi adı altında izin alabiliyorsunuz. Mesela ben Sakarya büyükşehir belediyesine tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği için başvurmuştum ve olumlu yanıt aldım. Maalesef araya pandemi girince pek ilerleyemedim. 

Araştırmalarıma devam ediyorum ve kim bilir belki bir gün bu araziye ufak bir köy evi konu verir ve çevresi arılarımız ve kendimiz için tıbbi bitkilerle şifalı bir diyara dönüşür. Her şeyi zaman gösterecek. Eğer başarılı olabilirsem kendi tecrübelerimden de faydalanarak güneş panelleri, yağmur hasadı, ay takvimine göre ev inşaatı, bahçe düzenlemeleri gibi çeşitli konular hakkında yazılar yazmak istiyorum. O zamana dek görüşmek dileğiyle..