Dış gezegenler, ruh eşimiz & hayal kırıklıklarımız

  • Share

24 Haziran 2017 Yengeç burcunda Yeniay

  • Share

Mesleğimi & kariyerimi nasıl seçerim?

  • Share

16 Haziran - 22 Kasım 2017 Neptün Retrosu | Gizemli diyarlara yolculuk

  • Share

Evrenin Gizli Yasaları e-kitap

  • Share

9 Haziran 2017 Yay burcunda Dolunay

  • Share

Rüya günlüğü tutmak

  • Share

25 Mayıs 2017 İkizler burcunda Yeniay

  • Share

Karmik ilişkiler

  • Share

Yükselen burcumuz & alçalan burcumuz | Ben & Sen Dansı

  • Share

Da Vinci'nin 7 sırrı & benim sırlarım

  • Share

11 Mayıs 2017 | Akrep burcunda Dolunay

  • Share

Dış gezegenler, ruh eşimiz & hayal kırıklıklarımız

Okuyucularımın çoğunluğunun dişi olduğundan ve en çok okunan yazılarımın da aşk üzerine olduğundan, dış gezegenlerin üzerimizdeki etkisi ve ruh eşi, ikiz alev gibi konular hakkındaki fikirlerimi paylaşacağım bir yazı yazmak istedim.

Bir kaç senedir ruh eşi, hatta şimdilerde ikiz alev kavramları çok popüler.
İlişkilerinde mutlu mesut olanlar ruh eşlerini bulduklarından bahsediyor, bulamayanlar ise benimki nerede, ne zaman gelecek diye merak edip, bekliyor.
Oysa hiçbirimiz tam olarak ruh eşi veya ikiz alev gibi birşeyin varlığından emin değil. Belki de yoktur ve biz boşuna bekliyoruzdur.
Peki ya nerden çıktı bu kavramlar ve onlara neden bu kadar çok inanasımız var?

Konuyla ilgili olan mitolojik bir hikayeyle başlayalım..

Mitolojik hikayeye göre eskiden kadın ve erkek bir ve tek olmanın huzuruyla mutlu mesut yaşarmış. Bedenleri, ruhları ve kalpleri tekmiş. Vücutları bitişik olduğu için erkeğin yapamadığını kadın, kadının yapamadığını da erkek yaparmış.
Zaman gelmiş ve geçmiş ve yunan tanrıları bu durumdan çok rahatsız olmaya başlamış.
Birinin eksikliğini diğeri tamamladığı için kadın ve erkek, tanrılar kadar güçlü, hatta onlardan daha da güçlü olmaya başlamışlar.
Zeus en sonunda bu duruma daha fazla izin verilemeyeceği kararını almış ve bir emir vermiş. Tüm erkek ve kadınlar bir baltayla birbirlerinden ayrılacaklarmış. Dehşet verici bir gün yaşanmış. Diğer yarısından ayrılanlar korku ve panik içerisinde birbirlerini arayıp durmuşlar.
Ve aradan yüzyıllar geçse de günümüzde dahi hala aramaya devam ediyorlar..

Ruh eşi, hatta şimdilerde moda olan ikiz alev kavramı çok romantik ve dıştan bakınca çok hoş gözüken kavramlar. Ama unutmamak gerekir ki bazen hoş olanların içi boş olabiliyor.

Birisi bana ruh eşi nedir diye sorduğunda, doğmadan önce bir birliktelik yaşayacağını kararlaştırdığın kişidir derim.
Bu kişi karşımıza çıkana kadar biz bir sürü ilişki deneyiminden geçebilir ve her seferinde gerçek aşkı bulduğumuzu zannedebiliriz. Oysa tüm bu sahte aşk deneyimlerinden geçiyor olmamızın tek sebebi olgunlaşmaktır. Bir süre sonra o kadar güzel pişmiş bir kıvama geliriz ki, karşımıza sıradan biri çıkar ama işte o sıradan kişi zamanla ruh eşimiz olur.
Ruh eşi olmak demek bana kalırsa zaman, sabır ve emek gerektiren bir şeydir.

Kimimiz bu dünyaya gelmeden önce uzun bir evlilik deneyimlemeyi seçer çünkü bu evlilik içerisinde yaşayacaklarıyla pişecek ve olgunlaşacaktır.
Kimimizin yolu başkadır. Yalnızlığı seçer. Belki ilişki konularını daha önceden deneyimlediği içindir belki de yalnızlığın derinliğini keşfetmek istediğindendir.
Ama bu dünyaya doğup, büyüp belirli bir yaşa geldikten sonra toplum baskısı nedeniyle kendini sorgulamaya başlar.
Bir birliktelik yaşamak zorunda olmak bazen bir istektir bazen ise sadece baskıdan kaynaklanır.
Ve kadının bir doğası vardır. Bu onun yaratılış sırlarıdır. Kadın alıcıdır. Almayı sever çünkü sadece alırsa verebilir. Bu yüzden bir kadın sevgiye açtır, ona oksijen kadar çok ihtiyaç duyar. Kadın sevgiyi alır, kadın erkeğini içine alır, kadın spermi alır. Kadın hayat ona ne sunarsa alır ve dönüştürür. Sevgiyi alıp güzelliğe, bolluğa ve berekete dönüştürür. Erkeğini içine alır ve hazzı yaşamasına sebep olur. Spermi alır ve sadece ona bahşedilmiş bir mucizeyle onu canlı bir varlığa dönüştürür.
Kadının bu alıcılığı onun en büyük gücü ve aynı zamanda en büyük zaafıdır.

Bir kadın sevgiyi alması gerektiğini çok iyi bilir ama bazen ona bunu sadece başkasının verebileceği yanılgısına düşer. Bir erkeğin!
Bir sevgilim olursa mutlu olacağım, evlendikten sonra huzurlu olacağım, hayatımda birisi olduktan sonra şunu bunu yapacağım, der. Ve karşısına çıkan ilk adama sümük gibi yapışır. Sonuçta zihnen kendisini bu adamın onu kurtaracağına formatlamıştır. Ve ardından dev bir hayal kırıklığı yaşanır.

Ruh eşinizi bulabilmek için, ilk önce kendi ruhunuzu bulmak zorundasınız. İlk önce elmanın yarısı olduğunuzu değil, en güzel elmanın iki yarısının da Siz olduğunuzu idrak etmeniz gerekir. Ve daha sonra tıpkı sizin gibi tam olan bir elmanın peşine düşmeniz gerekir, yarım değil.
Kendisini yarım hisseden bir insan sizi asla mutlu edemez. Hayatınızda sadece sorun çıkarır. Çünkü kendi sorunludur ve onların içinde boğuluyordur. Boğulan birisi sizi nasıl koruyabilir veya kurtarabilir?
İşte yanlış, sapkın, saplantılı ve karanlık aşkları hayatımıza bu şekilde çekeriz.

Benden ilişki danışmanlığı isteyenlerin haritalarında belirli ilişki kalıpları hemen gözüme çarpar.
Kişi bulunduğu ilişkiden memnun değildir ve sorunun tamamen karşı taraftan kaynaklı olduğundan emindir. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü o kişiyi hayatına çekmiş olmasına sebep olan kendisidir. Ve bu kişiyi postaladığında karşısına yine aynı özelliklerde birisi çıkacak ve o herşeyi sil baştan tekrar deneyimleyecektir. Ta ki sorunun karşı taraftan değil, kendisinden kaynaklandığını anlayana ve değiştirmek için iradesini kullanana dek.

Astrolojik bakış açısıyla bakarsak bize problem yaşatan gezegenler Uranüs, Neptün ve Plüton'un kişisel gezegenlerimizle olan bağlantısı veya transitidir.

Uranüsyen aşklar aniden çakan şimsekler gibidir. Bizi büyüler, derin uykumuzdan uyandırırlar ve gerçekten yaşamanın ne demek olduğunu çok güzel deneyimlettirirler.
Uranüs aşk hayatımızda ani iniş çıkışlar deneyimlememize sebep olur. Birden Eros'un okuna vurulmuşcasına ilk görüşte aşık oluruz ve bu aşk ne kadar hızlı başladıysa o kadar da hızlı biter. Kişi ben neden mutlu ve uzun birliktelikler yaşayamıyorum diye dert eder.

Neptün ve güney ay düğümü bağlantıları ruh eşi ve ikiz alev kavramlarına en yakın olanlardır.
Birisini görürsünüz ve birden etrafınızı öyle bir sis sarar ki, dünyayı sadece toz pembe görmeye başlarsınız. Karşınızdaki kişiyi bir yerlerden tanıyor olmalısınızdır ama onu ilk defa gördüğünüzden de emsinizdir. Bu insana kendisini yuvaya dönmüş hissini yaşatır. Genelde her iki tarafta aynı şeylerden hoşlanıyordur, ortak özellikler çoktur, hayaller ve hedefler aynıdır. Tıpkı bir masaldaki gibi bir aşk yaşarsınız. Şanslıysanız bu masal gerçektir ve ömürlük olur, ruh eşinizi bulmuşsunuzdur; şanslı değilseniz sonunda hayatınızda yaşayacağınız en büyük hayal kırıklığıyla yapayalnız kalırsınız. Maskeler düştüğünde meğer herşey yalanmış ve ben ne kadar da aptalmışım, beni büyülemesine izin vermişim dersiniz. Oysa burda da suçlu olan karşı taraf değil, Sizsinizdir.

İlişkilerin belki de en korkuncu ve düşmanımın başına dahi gelmesini istemeyeceğim ilişki türü plütonik olanlardır.
Burda tutku dolu ama karanlık, sapkın ve saplantılı, bağımlı bir ilişki söz konusudur. Aklınızdan ve kalbinizden o kişiye bir türlü çıkaramazsınız. Deliliğin sınırlarında, uçurumların kenarında bir yaşam sürmeye başlarsınız.
Aşk ve nefret, sevgi ve intikam tüm duyguların en uç noktaları yaşanır plütonik ilişkilerde ve genellikle kuvvetli bir kasırga misali her yeri tahrip eder. Bu ilişki bizi ya fiziken ya da ruhsal olarak öldürecektir. Bundan hiçbir kaçış yoktur. Ama merak etmeyin her ölümün ardından bir diriliş gelir

Bu 3 gezegen her ne kadar göz ardı edilse de, söz konusu aşk olduğunda bize ruh eşimizle veya ikiz alevimizle karşılaştığımızı zannettirebilir.
Bu gerçekten de doğru olabilir. Dış gezegenlerin transitleri ve tutulmalar buna sebep olabilir ama bu kişinin ham mı yoksa pişmiş mi olduğuyla çok alakalıdır. Olgun bir insan sığ ilişkilere girmeyecektir. Yinede bu gezegenlerin enerjilerinden etkilenecek ama iradesiyle doğru yolu seçmeyi bilecektir. Bilmeyenin işi zor olacaktır ama bu da onun olgunlaşması için güzel bir fırsattır.

Uzun lafın kısası ve tüm bu enerjilerin etkilerinden kurtulmanın yolu, kadının kendisini bilmesindedir.
Duygusal bir boşlukta iken bu transitlere yakalanırsanız, kendinizi kendi ellerinizle cehenneme atarsınız. Eğer yukarıda bahsettiğim toplum baskısını üzerinizde hissediyorsanız veya hayallerinizin gerçekleşmesini hayatınıza girecek olan adama bağlıyorsanız, bir de bunun üstüne bu gezegenlerin transitlerinden etkileniyorsanız, yanlış bir ilişki yaşama veya yanlış bir evlilik yapma olasılığınız yüksek olacaktır.

Hayat bize zehri de sunar, şifayı da. Sevgiyi de, nefreti de, aydınlığı da, karanlığı da.
Almak eğer bir kadının en büyük gücü ve en büyük zaafıysa, neyi almak istediğimizi, neye ihtiyacımızın olduğunu bilmek bizim en büyük görevimizdir.
Bu yüzden gerçek ruh eşimizi bulmanın yolu gerçek ruh eşi olmaktır.
Bir başkasının sana aşık olmasını beklemeden sen kendine aşık olmalısın. Bir başkasının kollarında sevgi aramadan, sevgi istediğini hissettiğin anda, kendine sarılarak bunu kendine verebilirsin. Yağmurun, toprağın, rüzgarın, kuşun ve çiçeğin seni beslemesine ve sevgi vermesine izin verebilirsin.
Bir kadın kendi doğasına, yani toprak anaya dönerek ve onun ona sunduklarını kabul ederek tüm aşk yaralarını sarabilir. Çünkü doğa bize sevginin dışarıdan gelen birşey olduğunu değil, içimizde saklı olduğunu öğretir.
İşte bu gerçekliği bir kere kavradıktan sonra hayatına girecek bir sonraki ilişki ruh eşin olabilir.

Eğer sen de dış gezegenlerin transitlerinden veya kendi kişisel haritandaki açılarından etkileniyorsan ve ilişkin hakkında yardım almak istiyorsan, bana sağ taraftaki (veya sayfanın altındaki) iletişim formundan ulaşabilir ve danışmanlık alabilirsin.

24 Haziran 2017 Yengeç burcunda Yeniay

3 derece Yengeç burcuna denk gelen bu yeniay ile birlikte hepimiz aile, yuva, huzur, geçmiş anılar, mutluluk ve sevgi gibi konular üzerinden yeni başlangıçlar deneyimleyeceğiz. 

Tam bayram üzeri olduğu için bu yeniay'ın kıymetini iyi bilin. 
Sevdiklerinize sevginizi derinden hissettirmeye niyet edin bu yeniay. 
Bu ömür kısa ve su gibi geçip gidiyor. 
3-5 günlük yaşamınızın sonunda bu dünyadan yanınızda götürebileceğiniz tek şey sevgi olacak. 
Bu yüzden sevgi, huzur, mutluluk, yuva ve aile için bu gece küçük bir mum ışığı yakın, ellerinizi semaya kaldırın ve şükredin. 
Etrafınızda size verilmiş olan armağanları idrak edin. 
Biz her zaman için kötü ve olumsuz olanı görmeyi seçiyoruz. 
Peki ya hiç mi güzel şey olmuyor hayatınızda? 
Hiç mi sizi seven yok?
Mutluluğunuz için uğraşan yok?
Tabii ki de var!
Hadi bırakın artık  görmezden gelmeyi ve kıymet bilmeyi niyet edin bu yeniay.
_____________________________

Yeniay günü niyet etmek ve gökyüzünde hilalin gözükmesini bekledikten sonra adım atmak gerekir. 
Siz de niyet edin ve bayramda niyetinizi gerçekleştirmek üzere adım atın. 
Ailesi olan ailesiyle geçirsin zamanını. Kimsesi olmayan yaşlılar veya kimsesizler yurduna gitsin. Ailecek tatile gitmeye hazırlanan, bu tatil en güzel aile anısı haline getirsin. 
___________________________

Sadece Güneş ve Ay yeniay uğruna kavuşmadılar birbirlerine. Mars ve Merkür de Yengeç burcunda bulunuyorlar. Dolayısıyla hem özümüz, hem duygularımız, hem enerjimiz hem de aklımız yengeç burcunun temsil ettiği tüm konularla ilgili olacak bu yeniay.

Venüs'ün kendi yönettiği burç olan boğada olması tüm bu enerjilere sevgi, huzur, güzel yemekler ve hayatın tadını 5 duyumuzla çıkartma fırsatını sunuyor. 
Bu fırsatı iyi değerlendirin. Çünkü size geri dönüşü muazzam olacak. 

☆☆☆

Yengeç burcunu zodyağın en güzel annesine benzetirim daima. 
Onun o kadar güzel, sıcak, korumacı ve şefkatli bir enerjisi vardır ki, tüm diğer su grupları gibi, yaraları derinden şifalandırabilr. 
Yeniay'ın yaralı şifacı Şiron'a yaptığı kare açıyla, bu içimizdeki anne parçamızın zor da olsa geçmişten gelen yaralarımızı şifalandırmasına izin vermeliyiz. 
En güzel intikam affetmektir, bunu unutmayın. 

İçimizdeki anne parçamız aile ve yuva kavramlarının değerini derinden hisseder ve kıymetlerini bilir. Çünkü hayattaki en önemli şey onlara sahip olmaktır. Bu yüzden sevgisini herkes ile paylaşır. Karşılığında da beklediği tek şey aynı miktarda sevgidir. 
 Ve her anne sevgi almanın ve hissetmenin yolunun vermekten geçtiğini bilir. 

O halde siz de verin ve hissettirin karşı tarafa ve en çokta kendinize sevginizi. Çünkü asıl cevher ruhunuz ve onun yuvası sizin bedeniniz. 
Ve izleyin sevginin size ne kadar güzel bir şekilde geri döneceğini. 

Kalpten verene, evren de kalbinden verir. 
Bu yeniay ile birlikte sevginin en derinini deneyimlemeniz dileğimle..

Mesleğimi & kariyerimi nasıl seçerim?


Hepimiz bu dünyaya farklı yeteneklerle geliriz. Kimimiz ticarete yatkındır, ekmek parasını buradan çıkarır. Kimimizin kalemi kuvvetlidir, yazarlık yaparak geçimini sağlar. Kimimiz ise üretkendir, girişkendir ve kendi işini kendi kurar. 

Rızık Allah'tandır ve bu yüzden herkesin onu bekleyen bir rızkı vardır. 
Ama önemli olan kaderinde seni bekleyen bolluk ve bereketi keşfedebilmektir. Çünkü doğru seçimler doğru yolları gösterir. Doğru yolda yürüyenin de bolluk ve bereketi cüzdanında her daim belli olur. 

Kısacası hepimiz bu dünyaya getirdiğimiz yeteneklerimizi kullanabileceğimiz meslek ve kariyerleri seçmeliyiz. 
Ama bizim için en uygun olan meslek ve kariyeri nerden bilebiliriz?
______________________________

Astrolojide 12 ev vardır. Her ev hayatımızın farklı alanlarıyla ilgilidir. Bu evlerin arasında para, iş ve kariyer ile ilgili olanlar da vardır. 

Neleri yaparak en çok parayı kazanabileceğimizi 2. evimiz gösterir. 
Nasıl bir iş ortamında rahat çalışabileceğimizi 6. evimiz gösterir. 
Ve toplumda en çok hangi kariyer ve meslekler  ile ün ve başarı elde edeceğimizi gösteren ev ise 10. evimizdir. 
Bu evlerde bulunan burçlar ve gezegenler ve yaptıkları açılar, yöneticilerin konumları bize hangi meslek alanlarını seçmemiz, en çok parayı nasıl kazanabileceğimiz ve bizim için en uygun olacak kariyerle ilgili bir sürü ipucu verirler. 
Geriye sadece iç sesimizi ve sezgilerimizi dinleyerek adım atmak kalır. 
Siz doğru yolda yürümeye niyet ettikten sonra evren size destek olup, bir çok kapıyı önünüzde kendiliğinden açacaktır. 

Aslında fırsatlar çoğu zaman ayağımıza gelir. Ama ah şu korkumuz yok mu bizi geride tutan.. İşte o korkunun sebep olduğu cesaretsizlik yüzünden bu fırsatları kaçırırız hep. 
Oysa kişi "bu benim kaderim, ben bu yolda başarılı olabilirim" inancına sahip olduğunda tüm kapılar açılır. Başarı, bolluk ve bereket ve en önemlisi de huzur, daimi yol arkadaşları olur. 
Çünkü çok basit ama genellikle gözardı edilen bir gerçek vardır. O da kişi sevdiği işi yaptığında, bunu bir iş olarak değil, bir hobi ve mutluluk kaynağı olarak görmesidir. 
Doğal olarak sevilerek yapılan iş, bereketi de beraberinde getirir. 

☆☆☆

Siz de hangi meslek veya kariyer alanların size uygun olacağını öğrenmek istiyorsanız bana carpediemcii@gmail.com'a mail atarak
ulaşabilirsiniz. 
Meslek ve kariyer için danışmanlık ücretim 1000tl.

16 Haziran - 22 Kasım 2017 Neptün Retrosu | Gizemli diyarlara yolculuk


Aldatmanın ve aldanışın, rüya ile hayalin, illüzyon ile ilahiliğin gezegeni olan Neptün geri hareketine başladı. 

Neptün'ün bu bir kaç ay sürecek retro süreci boyunca hem biraz hayal dünyamızda kaybolacağız, hem biraz yalan dolanlarla uğraşacağız, bazen önümüzü net bir sekilde göremeyeceğiz, sisin içinde kalacağız, kararsız hatta aptalca davranacağız, ama tüm herşeye rağmen eninde sonunda Allah'a ve ilahi olana, birlik aşkına biraz daha yakınlaşacağız. 
Eğer bu dönemi verimli olarak kullanabilirsek, ruhumuzu arındıracağız ve hayatımıza farklı bir alemin penceresinden bakabilme yeteneğine kavuşacağız. 
_______________________

Kasım'a kadarki süreç boyunca Neptün bizleri sınayacak. 
Bu dünyanın ötesini görmemizi isteyecek. 
Hayatı bu yaşadıklarından ibaret sanma, alem içinde alem vardır, sen bilmezsin ama bilmek, görmek, tanımak ve en çokta hissetmek için çabala, diyecek. 
Biz onun bu isteğini yerine getirmez, onun enerjisine direnirsek, biraz acı çekmemiz ve görmezden geldiğimiz acı gerçeklerle karşılaşmamız çok doğal olacak. 
______________________

Neptün astrolojide 12. evi yönetir. 
12. ev inziva, dua, zikir, meditasyon, ruhsal konular ve rüyalar alemidir. 
Neptün'ün bizlerden beklediği tek şey bu konulara ağırlık vermemizdir. 

Neptün retrosu boyunca sizden evinize kapanıp, inzivaya çekilmenizi isteyemeyeceğim için, zaten doğal bir ölüm, inziva ve öteki alemlerin varlığını farketme olan, rüyaların gizemini ve büyüsünü keşfetmenizi istiyorum. 
Hayatınızda Neptün'ün olumsuz enerjilerinden etkilenmek istemiyorsanız, enerjisini dışa değil, içeriye yönlendirmelisiniz. Ve bunu en güzel gece rüyalarınız aracılığıyla başarabilirsiniz. 

Bu yüzden bugün itibariyle kendinizi bir rüya günlüğü edinin ve her gece yatmadan önce, hayatınızda cevaplarını aradığınız soruların veya takılı kaldığınız engel ve korkularınızın üzerine niyet ederek uykuya dalın. 

"Ruhumu, ben yatağımda mışıl mışıl uyurken bilgelik okuluna gönderiyorum ve şu şu .. sorunu/soruyu/korkuyu/görevi öğrenmesini, çözmesini ve şifalandırmasına niyet ediyorum ve tüm gördüklerimi uyandıktan sonra hatırlamak istiyorum," diyerek dua edin. 

Ve sonra bırakın gitsin. 
Bilmeniz gerekenleri, siz rüyanızı hatırlasanız da hatırlamasanız da öğrendiğinizi bilin ve ertesi gün başınıza gelen olaylara veya hissettiklerinize önem verin. 
Rüya çalışması yapmaya başladıktan bir süre sonra evrenin sizi gün içerisinde yönlendirdiğini ve ihtiyacınız olan bilgileri size öğrettiğini hissedeceksiniz. 
Yeterki ona kulak verin. 

☆☆☆

Neptün retrosunu içinizi şifalandırmak için bir fırsat olarak değerlendirin. 
Kırdığınız insanlar, incittiğiniz kalpler, yanlış yapmış olduğunuz seçimler, pişmanlıklar ve hatalar.. aklınıza ne geliyorsa ve kalbinizde ağırlık hissine sebep olan ne varsa, hepsini niyet ederek şifalandırın bu dönem. 
Gece yatmadan önce dua edin ve karşı tarafın ruhundan izin isteyin. Seni ziyaret etmek istiyorum, senden af dilemek veya seni affetmek istiyorum, lütfen bana izin ver, deyin. Ve kişi bir kaç gün içerisinde sizi rüyasında gördüğünü söylerse hiç şaşırmayın. Çünkü bizim gerçek olarak algıladığımız şeylerin dışında daha da yüce bir gerçeklik vardır. Belki gözlerimizle göremediğimiz, ellerimizle dokunamadığımız ve kulaklarımızla duyamadığımız ama kesinlikle kalbimizin derinliklerinde hissedebildiğimiz bir gerçek. 
Bambaşka bir alemdir bu. 
Ve bu retro bu aleme giden anahtarı sunuyor ellerinize. 
Seçimi ise her zamanki gibi size bırakıyor.

Not:
Neptün geri hareketine 14 derece Balık burcunda başlayacak ve 22 Kasım 2017'de 11. dereceye kadar geriledikten sonra yine düz hareketine dönecek. 
Yükselen, güneş, ay veya diğer kişisel gezegenleri bu derecelerde bulunanlar bu dönemden daha yoğun etkilenecekler.

Evrenin Gizli Yasaları e-kitap


"Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. 
Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda, artık yapacak bir şey yoktur; o gerçeklik size ait olur. 
Bundan başka bir yol yoktur. 
Bu, felsefe değildir. 
Bu, fiziktir."
- Albert Einstein -
_____________________________

Biz kendimizi hayatın koşuşturmasına öyle bir kaptırırız ki, etrafımızda olup biten gerçekliklerin farkına varamaz hale geliriz. 
Ve bir süre sonra sorgulamaya başlarız hayatı.
Ben ne uğruna nefes alıyorum?
Ben neden kendimi bu kadar çok tüketiyorum? diye sorarız..
Sorarız ve cevaplarını aramak için koyuluruz yollara.

☆☆☆

Bu küçük, yaklaşık 80 sayfalık rehber e-kitapçık boyunca sizi sorularınızın cevaplarını bulma yolculuğuna çıkartmayı umuyorum. 
Evrenin kapalı kapılar ardında çalışan gizli ve ilahi yasalarıyla tanıştırmak istiyorum. 
•••

Farkına varmanızı istiyorum..
Aslında yaşadıklarımıza bizler sebep oluyoruz. 
Cenneti de, cehennemi de kendi gücümüzle yaratıyoruz.
Sadece bunun farkına varmak işimize gelmiyor. Çünkü bazı şeyleri öğrendikten sonra, sorumluluk almamız gerektiğini biliyoruz. 
Ve sorumluluk yük gibi gelir insana. Aptalca, cesaretsiz ve cahil bir hayatı yaşamak kolaydır.
Zor olan, bilinçli bir yaşam sürmektir. 

Eğer evrenin nasıl çalıştığını, yasaların nasıl işlediğini bilirseniz, elinizde kuvvetli bir gücün varlığını hissedeceksiniz. 
Hayatınızı değiştirebilmek sizin elinizde. 
_______________

E-kitap boyunca cevaplarını bulabileceğiniz sorular:
• Bolluk ve bereketi hayatıma nasıl çekebilirim?
• Huzurlu bir hayat için neler yapabilirim?
• Gerçek aşkı ve sevgiyi nasıl elde edebilirim?
• Hayallerimi ve isteklerimi nasıl gerçekleştirebilirim?
• Kendimi köle gibi bir yaşam sürmekten nasıl kurtarabilirim?
• Etrafımdaki olumsuz enerjilerden nasıl korunabilirim?
• Kendimle ve sevdiklerimle nasıl sağlıklı ilişkiler kurabilirim?

Bunları ve daha fazlasını küçük bir yaşam rehberi olarak görebileceğiniz bu e-kitapçıkta bulabilirsiniz. 

Kitabı almak için bana carpediemcii@gmail.com'a mail atabilirsiniz.
Fiyatı 50tl.

Diğer e-kitaplara gözatmak ister misin?

9 Haziran 2017 Yay burcunda Dolunay


Yeni bir dolunay & yeni bir tamamlanış, açığa çıkış ve farkına varış var kapımızda.

Bu dolunay Yay burcunun 18. derecesinde gerçekleşecek ve bize yürümekte olduğumuz hayat yolculuğumuzu biraz sorgulamamıza sebep olacak. 

Yay burcu derin bir burçtur. Hayata olumlu bir pencereden bakmayı tercih eder daima. Bu özelliği sayesinde diğer burçlar gibi karanlıklarda pek fazla kalmaz. Çünkü yaşamına kuşbakışı bakar. Kimsenin göremediklerini görür. 
_____________________________

Önümüzdeki bu dolunay ile birlikte sizden, 9 Haziran akşamında yalnız kalabileceğiniz veya rahatsız edilmeyeceğiniz bildiğiniz bir yere çekilmenizi istiyorum. 
Kendinize bir 10 dakika ayırın ve gözlerinizi kapatın. Gözlerinizle birlikte zihninizi de susturun ve kendinizi yukarıda resimdeki kişi olarak hayal edin. 
Bir salıncakta sallanıyorsunuz geleceğe doğru. Etraf sisli ve puslu. Bu sise sebep olan biraz Neptün, biraz Satürn. 
Bu iki gezegenin enerjilerini hissedin. Onlardan korkmaktansa saygı duymaya çalışın. Çünkü onlar Allah'ın ilahi planını gerçekleştirmek için görevlendirilmiş yardımcılar. Sizin kötülüğünüzü değil, iyiliğinizi istiyorlar. 

Siz her geleceğe doğru sallandığınızda, tam hayal ve hedeflerinize yakınlaştığınızı zannederken, salıncak yine arkaya, yani şimdiki zamana doğru kayıyor. 
Ve tam o sırada kulağınıza 3 soru işittiriliyor.

• Seni her geceden sonra uyandıran, kalbinin atmasını sağlayan, onu gerçekleştirmek uğruna nefes almaktan vazgeçmediğin güç ne?
• Nedir seni dimdik ayakta tutan? Nedir sana umut ışığı veren? Geleceğe doğru adım atmanı sağlayan?
• Ve son olarak, ne yapmalısın Sen sence salıncak her geriye doğru geldiğinde, geleceğe daha da güzel, umutla ve güçlü bir şekilde sallanabilmek için?

Bu soruların cevabını bul. 
Sezgilerini dinle!
Tüm aradığın cevapları ve ihtiyaç duyduğun gücü kendi içinde bulacaksın. 
Yaşadığın bu ömrü sakın değersiz zannetme. Çünkü bir görev ile geldin ve görevini yerine getirmek için savaşmalısın. 
Belki bu görev bir anne olmak senin için veya başarılı bir kariyere sahip olmak. Belki yardım etmek ve etrafına ışık saçmak için gönderildin, belki de sessiz sakin bir hayat yaşamak, sükünetin keyfini çıkartmak görevin. 
...

Her dolunay insana kendisini iki arada bir derede kalmış hissini yaşatır. 
Çünkü yeniay'dan bu yana ektiklerini biçtirir adama. 
Eğer adımını başarılı bir şekilde atmışsan huzuru deneyimlersin. Eğer başarmak istediklerini başaramadıysan, huzursuzluk hissedersin. 
Kendinle yüzleşebilecek kadar cesaretli ol!
Varsa hataların kabul et, bir dahakine daha iyisini yapmaya niyet et. 
Varsa kırdığın kalpler af dile ve sen de affet.
Ve eğer varsa içinde biriktirdiğin karanlıklar her birini bu dolunay ile birlikte yok et. 
Çünkü bu dolunay yanlış inançlarından arınma zamanı. 
İkizler burcundaki Güneş'in sana sunduğu bilgileri al ve Yay burcundaki Ay'ın etkisiyle tüm edinmiş olduğun bilgileri bilgeliğe çevir sonra da kalbinin merkezine yerleştir.
_____________________________

Bu dolunay kendinizi sorgulayın, hedeflerinizi, inançlarınızı, istek ve arzularınızı. Çünkü eğer bunu yapmazsanız, salıncakta sallanırken yanı başınızda duran Neptün sizi öyle bir sis altında bırakır ki, salıncaktan tam yanlış zamanda atlama kararı alabilirsiniz ve yere çakıldığınızda hayal kırıklığı deneyimleyebilirsiniz. Ve sizi yere çakıldığınızda bekleyen Satürn: 'Sen hiç akıllanmıyorsun ahbap, sana 2 senedir Yay burcundaki misafirliğim boyunca öğrettiklerimin hiç birini anlamıyorsun' diyerek, başınızın ağırmasına sebep olabilir. 

Dolayısıyla yukarıda tavsiye ettiğim 10 dakikalık dolunay ile birlikte başbaşa kalma ve hedeflerinizi doğru saptama çalışmasını yapın. 
Saçma sapan hevesler uğruna ve aslında işinize yaramayacak hayal ve heveslerden vazgeçin. Merkezinize kendinizi yerleştirin ve gerçekten bu dünyadaki var oluş misyonunuza göre hareket edin. 
Neptün ilahi plana olan saygıdır ve Satürn korkusuzca ama kesinlikle bilinçli ve sağlam adımlar atarak bu ilahi plana hizmet etmek ister. Siz de bunu yapın. 
Adımlarınızı Satürn ile Neptün'e karşı değil, onlara hizmet edecek şekilde atın.

☆☆☆

Gerçekleri göreceğiniz bir dolunayınızın olması dileğimle..

Rüya günlüğü tutmak


Astrolojide 12. ev en gizemli evlerden biridir. Çünkü öte alem, metafizik konular, astral boyut ve rüyalar bu evin konuları arasındadır.

12. evinde gezegenleri bulunan kişilere spiritüel konularla ilgilenmeleri tavsiye edilir. Aksi takdirde kişi gezegenin olumsuz enerjilerini deneyimlemeye açık hale gelebilir. Mesela bu evde Satürn'ü bulunanlara oruç tavsiye edilir. Ay'ı bulunanlara meditasyon ve zikir çalışmaları, Mars'ı bulunanlara ise Yoga gibi fiziksel aktiviteler önerilir.
Bu tür uygulamalar kişinin ruhuna iyi gelir, onu içsel bir dengeye kavuşturur. Bu evin temsil edebileceği olumsuz enerjilerden korur.

12. evde gezegenleri bulunan kişiler şanssız olabilecekleri kadar bazı konularda da şanslıdırlar. Mesela bu kişilerin muazzam bir hayal güçleri vardır. Ayrıca genellikle öte alemle kuvvetli bir bağları olur. Rüya yaşantıları ise benzersizdir.
Bazı kişiler geceleri rüyalarında ilhamlar alırlar. İşte bu ilhamları alanlar genellikle 12. ev insanlarıdır. Tıpkı balık burcu insanlarında da olduğu gibi, bir şeyi sezgisel olarak bilebilirler. Onlara bu bilgiyi nerden edindiklerini sorarsanız, büyük ihtimalle size cevap veremeyeceklerdir. Çünkü gerçekten bu ilham kaynağının nerden geldiğini bilmezler, sadece hissederler.

12. ev insanlarının sahip olduğu bu yeteneklere aslında hepimiz sahibizdir. Sadece yaşam tarzımız, alışkanlıklarımız veya zaaflarımız aracılığıyla bu yollarımızı kapatmış ve bu yüzden hissedemiyor olabiliriz. Ama kapanmış bu yolları yeniden aralamaya çalışmak mümkündür. Nasıl mı? Rüyalar aracılığıyla..

Senelerdir deneyimlediğim ve çok faydasını gördüğüm rüya günlüğü tutma konusundaki deneyimlerimi paylaşmak istiyorum bu blog yazımda.

Daha önce ruhsal uyanış - kendi hikayem diye bir yazı paylaşmıştım ve orada rüyalardan ve onların gücünden bahsetmiştim.
O zamanlar okuduğum bir kitapta korkularımız üzerine rüyaya yatarak, onları şifalandırabileceğimiz yazıyordu. Ben de tüm korkularımı bir kağıda yazıp, her gece o korkumun sebebini ögrenmek ve sonrasında da şifalandırabilmek için niyet ediyordum. Ve o yazımda da paylaştığım gibi, hayatımda en ilginç rüyaları gördüğüm bir dönem oldu.

O günlerde kendime küçük bir rüya günlüğü edinmiştim ve her gece gördüğüm rüyaları içine not ediyordum. Ve bunu zamanla alışkanlık haline getirdim. Her rüyamı yazmasam da, önemli olduklarını ve aslında bana bir mesaj vermek istediklerini hissettiğim rüyalarımı hala yazıyorum oraya.

Rüya günlüğü tutmanın faydaları neler? 

Faydaların başında, size başlangıç aşamasında anlamsız gelen bir çok rüyanızı, üzerinden zaman geçtikçe şifrelerini çözebilecek duruma geliyor oluşunuz var.
Bunun için canım sıkıldığında tıpkı bir roman okur gibi, elime rüya günlüğümü alıyor ve okuyorum. Gördüğümü unuttuğum o kadar çok rüya oluyor ki, şaşırıyorum. Ve genelde rüyanın üzerinden aylar hatta yıllar geçmiş olması nedeniyle, rüyanın başta sembolik olan anlatımı gerçekleşmiş oluyor ve böylelikle daha kolay yorumlayabiliyorum.

Zamanla beni gerçek hayatımda meşgul eden birçok olayı rüyalarda çözebildiğimi farkettim.
Yani rüya alemi kendinizi şifalandırabilmeniz için ve üzerinze gelecek olan olumsuz şeyleri önceden görüp, önlem alabilmeniz için çok güzel bir armağan insanoğluna.

Gece yatmadan önce dua ederek niyet etmenin önemi: 

İnsanın 3 çeşit rüya gördüğü kabul ediliyor. Bunlar rahmani, şeytani ve bilinçaltı rüyaları olarak adlandırılıyor.
Rüya günlüğünüze yazmaya unutmamanız gereken rüyalar rahmani olanlar. Burada rahmani ile şeytani rüyaları birbirinden ayırtetmekte zorlanabilirsiniz. Başlangıç için tüm rüyalarınızı yazmanız aralarındaki farkı anlayabilmeniz için yardımcı olacaktır. Rahmani rüyalarda korku ve endişe duyguları yoktur. Teslimiyet ve huzur ön plandadır.
Şeytani rüyalar ise olumsuzluk yüklü olurlar ve kişiye vesvese vermekten ve korku yüklemekten başka birşey yapmazlar. Mesela sevdiğiniz birinin hastalığı ile korkutulursunuz veya eşinizin sizi aldattığını görürsünüz. Tüm buna benzer rüyalar bizi aslında uyarmazlar, daha çok zaptetmeye çalışırlar. Korkumuzdan beslenmek isteyen varlıklardır genellikle bunları gösterenler.
Şeytani rüyalardan kurtulabilmenin en güzel yolu rüyada bilinçli olmaktır. Bunu başarmak başlangıçta zor gibi gözükse de belirli tekniklerle zamanla başarılabilinir. Rüya görürken, bedenizin aslında yatakta yattığını ve size hiçbir şey olamayacağını bilirseniz, korkusuzca içinizdeki şeytanlarla savaşabilir, korkularınızı yenebilir, hatta musallat gibi olaylardan kendinizi kurtarabilirsiniz. Bunun için gece yatmadan önce niyet etmelisiniz. Hatta dua ettikten sonra ruhumu bilgelik okuluna gönderiyorum ve şunu ... şunu ... ögrenmesini veya çözmesini, şifalandırmasını istiyorum, diyebilirsiniz. Bunu her türlü konuda yapın. Çünkü niyet etmek iradeyi kullanmaktır.

Son verdiğim örnekle ilgili hepimizin şıkça yaşadığı kendi rüya deneyimlerimden bahsetmek istiyorum.
Rüyalarımda arada sırada evimin kapısına gelen birilerini görüyorum. Bu genellikle çok uzun boylu siyah cübbeli bir varlık oluyor. Bazen elinde bir bıçak taşıyabiliyor. Bazen ise normal bir insan kılığında görüyorum.
Çocukken çok korktuğum ve uyandığım bu rüya büyüdükçe ve rüyalarımı biraz da olsa kontrol edebilmeye başladıktan sonra değişmeye başladı.
Gerçek hayatta kendimi karıncaya dahi zarar vermeyen biri olarak tanımlarım ama buna benzer rüyalarda içimden, rüyamın içinde dahi kendime şaştığım bir güç çıkıyor ortaya ve kapıya gelen bu varlığı hamlesini yapmadan yakalıyor ve gerçek hayatta hiçbir sekilde gösteremeyeceğim bir cesaretle bıçaklıyor, boğazlıyor veya gözünü oyabiliyorum.

Başta neden buna benzer rüyaları gördügümü anlayamıyordum ama sonra Renan Seçkin'in görüş dışı kitabını okurken cevabını kendimce keşfedebildim.
Ev, haneyi, mahremiyeti ve ruhumu simgeliyordu. Kapıya gelen varlığı ise musallat olmaya çalışan biri olarak yorumlayabiliyorum.
Keza aynı şekilde rüyada gecenin bir vakti açık gördüğüm kapı ve evde birisi varmış hissi, bana kendimi korumam, hatta astral planda tehdit altında olduğumu gösteriyor. Bir kaç kere buna benzer rüyanın ardından karabasan deneyimi de yasadığım oldu. Birisi tüm gücüyle ruhumu bedenimden ayırmak istercesine savaş verdi. Neyseki rüyada dahi besmele çekmek bu gibi varlıkların güçlerini tamamıyla yok ediyor.
Rüyanızda bilinçli olmanız, istediğiniz zaman kendinizi uyandırmanız veya dua edebilmeniz size bu gibi durumlarda çok büyük bir fayda. Bu yüzden bu yeteneğinizi geliştirmeye çalışın.

Görüş dışı kitabında rüya kapılarından behsedilmiş ve yazar tıpkı bu dünyada nasıl yürümeyi, konuşmayı öğrendiğimiz gibi, astral boyutta da belirli şeyleri kendi başımıza öğrenmemiz gerektiğinden bahsediyor. Bu ögrenim genellikle ilahi varlıklar aracılığıyla gelişirmiş. Bu yüzden bazı rüyalar, ki ben bunları rahmani olarak adlandırıyorum, inisiye eden, yani kişiyi enerjisel olarak hazırlayan rüyalarmış.

Rüyalarınızda kiminle veya neyle beden teması kurduğunuzu ve bu temasın size neler hissettirdiğine önem verin. Çünkü bedensel temas ile inisiye edildiğimiz rüyalarımız oluyor. Bu tür rüyaları kesinlikle rüya günlüğünüze yazın çünkü genelde bu tür rüyalardan sonra gerçek hayatınızda da değişimler deneyimlemeye başlıyorsunuz.

Mesela bir kaç sene önce kendimi doğada bir masada otururken, gökyüzünde yüzüme tıpkı Ay'a benzer, Jüpiter'in vurduğunu görüyorum. Yanında bir bilgeye benzer tanımadığım bir kadın var. Bana avuçlarımı açtırıyor ve söylediği ilahi eşliğinde mercana benzer turuncu küçük taşlar koyuyor. O taşların enerjisi bana o kadar fazla geliyor ki, bayılacakmış gibi oluyorum. Bilge beni hemen kollarımdan tutuyor ve kaldırıyor. Seni koruyan bir taşın yok mu? diye soruyor. Rüyanın yoğunluğuna dayanamadığım için bu aşamadan sonra uyanıyorum. Ve doğal taş yolculuğum gerçek hayatta bu rüyamdan sonra başlıyor. Her yerde rüyamdaki o taşları aradım ve arıyorum ama henüz bulamadım. Tuhaf bir şekilde sanki o rüya bende bir kanal açtı gibi hissediyorum. Bu rüyadan sonra belirli taşları rüyamda gördüğüm, sonrada gidip mısır çarşısında onları aradığım çok oldu. Ama doğal taşları bir başka blog yazısını bırakmak istiyorum.

Son olarak bilinçaltı rüyalarına değinip yazımı sonlandıracağım.
Bu rüyaları ayırtetmek aslında çok kolaydır. Gün içerisinde çözmek istediğiniz basit konuları rüyanızda çözersiniz. Bu rüyalar genellikle anlamsızdır ve yazılmaya değmez.
Bilinçaltı rüyasına bir örnek vermek gerekirse, mesela akşam yatmadan önce tuvalete gitmezseniz, bütün gece boyunca bir tuvalet arar durursunuz. :)

Rüyalar mahremdir, tıpkı haritamızdaki 12. evimiz gibi. Onları gerçekten yorumlamak istiyorsanız, rüya tabirlerinden vazgeçin ve kendinize bir rüya günlüğü edinin derim. Bir başkası sizi sizden daha iyi tanıyamaz. Bu yüzden rüya tabirleri belki belirli sembollerin yorumunda yardımcı olsa da, rüyanızı tam manasıyla yorumlayamaz. Bu sizin yeteğiniz ve onu geliştirmelisiniz. Çünkü bunu bir kere başardıktan sonra, gerçek hayatınızda size sorun teşkil eden herşeyi, astral alemde çözebilirsiniz.

Not: Ben bu yazımda bir kaç rüyamı anlatmış olsam da, siz siz olun ve rüyalarınızı kendinize saklayın. Çünkü bazılarının manaları büyüktür ve nazar deninen bir şey vardır. Ondan korunmanız için, içinizi sadece bir kağıt parçasına dökün.

25 Mayıs 2017 İkizler burcunda Yeniay


Yeni bir Ay ve yeni bir başlangıç var kapımızda..
 Bu yeniay ikizler burcunun 4° derecesinde gerçekleşecek ve bize iletişim ve ilişkiler alanında yeni bir başlangıç yapabilmeyi nasip edecek. 

Ay, ikizler burcundan geçerken çokta fazla rahat etmez. Çünkü duygusal dünyamızı temsil eden Ay, mantığıyla hareket eden ikizler burcuna denk geldiğinde ne yapacağını şaşırır. Kalp ile akıl arasında takılı kalır. Hem duygusal davranmak ister hemde bütün duygularını mantık süzgeçinden geçirmeye kalkışır. Bunun sonucunda da kararsızlık yaşar ve bunalıma davetiye çıkartmış olur. 

İkizler burcunun bir diğer özelliği çift karakterli olmasıdır. Bukalemun gibidir. Hemen istediği her kılığa girebilir. Ayrıca pek bir meraklıdır. Herşeyi bilmek ister ama çoğu zaman oturupta bu bilgi benim ruhuma gerçekten lazım mıydı? diye düşünmez. Herşeyi bilir ama hiçbir şeyi derinlemesine bilmez. 

Bu yüzden bu yeniayla birlikte madem yeni bir tohum atmak üzereyiz, o halde güzel bir temele sahip olmak için bize hiçbir şey sağlamayan, hatta daha çok köstek olan bir kaç özelliğimizden uzak duralım. 

1. Dedikodu. 
O ne dedi, bu ne dedi. Şu benim hakkımda ne düşündü, öteki nasıl davrandı.. 
Kendinize bir yol seçerken başkalarının sözlerine ve düşüncelerine takılmayın. Herkes kendi hayatını yaşıyor. Herkes ruhsal tekamülünde farklı hızda ilerliyor. Dolayısıyla bir başkası size yardım etsede, anca bir yere kadar karanlığınızı aydınlatmış olur. Devamını getirmek size kalır. 
Bu yüzden başkalarının söz, düşünce veya davranışlarının sizi etkilemesine izin vermeyin ve siz de bir başlasını olumsuz anlamda etkilemeyin. 

2. Mantık herşey değildir.
Bu dünyada öyle şeyler var ki, mantığımız ve aklımız devredışı kalabiliyor. Bazen bazı şeyler sadece hissedilebiliniyor, açıklanamıyor. Bazen yaşadıklarımızın bir mantığı olmayabiliyor. 
Bu yüzden önünüzdeki iki hafta boyunca çokta fazla takılmayın herşeyi mantığınızla algılamaya. Bırakın kendinizi akışa. Yukarıdan aşağıya doğru akan o kadar güzel bir ilahi plan var ki, biz fazla dert ediyoruz herşeyi. Boşuboşuna..

3. Karamsar olmamak.
İkizler burcu çift kutuplu enerjisinden dolayı bizi mutlu da eder mutsuz da. Ve bu iki kutup arasında o kadar hızlı gider geliriz ki, neye uğradığımızı şaşırırız. Bir an mutluyken bir sonraki anda ağlayacak kadar kendimizi kötü hissedebiliriz. Böyle zamanlarda karamsar davranmayı tercih edebiliriz.
Oysa bu yeniayla birlikte bu karamsarlığı güzelce bir atın üzerinzden. İkizler burcu eğlencenin burcudur. Karamsarlığa kaydığınızı hissettiğiniz anda, sizi eğlendirecek bir şey bulun. Kalkın dans edin, sizi hep mutlu eden bir şarkıyı söyleyin. Karamsarlığın diyarınızı fethetmesine izin vermeyin. 
__________________________________

Bu bahsettiğim 3 konuyu başarmak, yeniay için sağlam bir temel atmanıza vesile olacak. Temel sağlam olduktan sonra, istediğinizi inşa edebilirsiniz üstüne. 
Ve inşa etmenin en güzel yolu kendini eğitmekten geçer.
 Bu hafta girin bir kitapçıya ve çoktandır alıp okumak istediğiniz o kitabı alın veya kitapçıda sizi en çok çeken köşeye doğru yürüyün, gözlerinizi kapatın ve kitaplara dokunmaya başlayın. Elinizde herhangi bir enerji, sıcaklık, karıncalanma veya ona benzer herhangi bir şeyi hissettiğinzde durun ve o kitabı alın. İçinde sizi bekleyen bir sır olacak. Onu keşfedin. 
Bu yeniay ödevim olsun bu görev tüm okurlarıma. :)

Ve son olarak, bu yeniay o kadar güzel bir temel atın ki içinizde, önünüzdeki iki hafta boyunca ruhunuzla ilişkiniz güzelleşsin. Bunu başarabilirseniz şayet, çevrenizdeki herkes ile yoluna girecek ilişkileriniz. 

Karmik ilişkiler


Bazen hayatımıza öyle biri girer ki, biliriz bu insanı aslında yakından tanıdığımızı. Çünkü içimizdeki ses bize eski hikayeleri fısıldamaya başlamıştır bile. Hem bir tanıdık his vardır iki kişinin arasında hem de ödenmesini bekleyen bir borç. 

Astrolojik bakış açısıyla baktığımızda, sinastri haritaları bize bir ilişkinin karmik olup olmadığını söyleyebilirler. 
Bunun için karmik ilişkinin göstergelerini bilmemiz yeterlidir.  

1.) Kaderimiz & Ay düğümleri
Kuzey ay düğümü bu hayattaki var olma amacımızı gösterirken, güney ay düğümü geçmişten getirdiklerimizi gösterir. Dolayısıyla karşı tarafın kişisel gezegenlerinden biri bizim güney ay düğümümüzle kavuşuyorsa, geçmişten gelen bir bağdan söz edilebilinir. 

2.) Karmanın babası Satürn
Karmanın babası olarak bilinen Satürn karşı tarafın kişisel gezegenleriyle kavuşuyor, karşıt veya kare açıda bulunuyorsa, var olan karmik bir borçtan söz edebiliriz. 
Genellikle bir önceki yaşamda yerine getirilmemiş bir görev vardır ve tamamlanması için bu hayatta da karşımıza çıkarak bu fırsatı bize sunuyordur. 
Satürn'ün açı yaptığı gezegenin doğası bize bu ilişkinin nerelerde can yakmış olduğunu gösterir. Eğer bu Ay ise, duygulardır. Mars fiziksel şiddete işaret ederken, Merkür sözel şiddeti gösterebilir. Venüs aşk ve sevgi konularında açılmış bir yaraya işaret eder. Güneş ile bağlantılıysa, Satürn kişisi karşı tarafın potansiyelini ve büyümesini, özgüvenini engellemiş olabilir. 
Bu hayatta bu karmanın çözülmesi için, bir önceki hayatta acı çeken taraf, bu sefer acıyı çektiren taraf olabilir. Veya roller aynıdır ve zorlayan taraf yine aynı kişidir. Bu sefer ögrenilmesi gereken ders bu zorluluğa karşı koymak, karşı tarafa bu fırsatı vermemek olabilir. 

Satürn kısıtlamadır, korkudur ve karşı tarafın kişisel gezegenlerine açı yaptığında, kişiler ilişkinin ağırlığını hissederler. Ama bu ağırlık aynı zamanda partnerleri birbirine bağlayan kuvvetli bir bağdır. Eğer bu açı her iki taraftan da hissediliyor ise, çift birbirine karşı bir sorumluluğun olduğunu hissedecektir. 
Satürn'ün temsil ettiği olumsuz yönleri çift birlikte yenmeye istekli olursa, bu ilişki güven temeline sahip olan, uzun süreli bir ilişki olacaktır. Çünkü Satürn zorluk çektirse de, ödüllerini kalıcı verir. Sağlam bir ilişkinin temeli Satürn ile birebir bağlantılıdır. 

3.) Karanlıklar prensi Plüton
Karmik bir bağın varlığına işaret eden bir diğer gezegen Plüton'dur. 
Karşı tarafın kişisel gezegenleriyle kavuşan veya açıda olan Plüton, geçmişten kalma karanlık bir bağa işaret edebilir. Manipülatif davranışlarla karşı taraf bastırılmış, sindirilmiş ve kontrol edilmiş olabilir ve bu durum çözülemediği sürece bu hayatta da devam edecektir. 
Plüton, kişileri derinden etkileyebilme ve dönüştürme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle plütonik ilişkilerle başetmek hiçte kolay değildir. Kişi plütonik bir aşkı deneyimledikten sonra bir daha eski haline dönemeyecektir. Bu bazen iyi, bazen ise çok kötü olabilir. 

4.) Karabüyü & Lilith
Astrolojik yorumlarımda çok sık kullanmasam da, sinastri haritalarinda Lilith'in karşı tarafın kişisel gezegenlerine açı yapıp yapmadığına dikkat ederim. Çünkü Lilith bir gezegen olmasa da, temsilen Plüton'a benzer etkilere sebep olabilir. 
Lilith'in kişisel gezegenlere açıda bulunduğunu gördüğümüzde, genellikle kişilerin geçmişlerinde bir karabüyü durumunun var olabileceğini söyleyebiliriz. İki kişiyi birbirine bağlayan karanlık bir bağ vardır ve o bu hayatta kesinlikle çözülüp, af dilenmelidir. 

5.) 12. ev gezegenleri
Ve son olarak karşı tarafın kişisel gezegenleri kendi haritamızın 12. evine denk geliyorsa, geçmişten gelen karmik bir bağdan söz edebiliriz. 
12. ev son ev olmasıyla birlikte hem bir önceki yaşamdan kalanları hem de bilinçaltımızdaki gizli olanları temsil eder. Karşı tarafın gezegenleri 12. evimizi aktifleştirdiği anda, nereden geldiğine emin olamadığımız, tanıdık bir hisle karşılaşırız ve bu kişiye bir borcumuzun var olabileceğini hissederiz. 12. ev bağlantısı bizlere genellikle affedilme ve teslimiyeti kabullenme temalarını hatırlatır ve yaşatır. Eğer çift bunu başarabilirse, ilişkilerini daha üst bir boyuta taşıma fırsatına kavuşabilirler. 


Eğer sen de karmik bir ilişki içerisinde olduğunu düşünüyorsan ve nasıl davranman gerektiğini bilmiyorsan, benimle sağ taraftaki (veya sayfanın altında) iletişim formundan ulaşabilir ve danışmanlık alabilirsin. 

Yükselen burcumuz & alçalan burcumuz | Ben & Sen Dansı


Ben ve Sen dansı.. Yükselen burcumuz ile alçalan burcumuzun birbirini tamamlayışı..
Fizik derslerinde hepimize öğretildiği gibi, zıt kutupların birbirine çekici gelişi..

1. ev Ben'dir. 7. ev ise Sen.
1. ev bizi simgelediği için, 7. ev hayatımıza çektiğimiz insanları temsil eder. Kendi üzerimizde taşımadıklarımızı taşıyan birisini arar dururuz. Bu yüzden hem yükselen, hem güneş, hemde Ay burcumuzdan bakarak, 7. eve düşen burcun temsil ettiği özelliklere sahip olan insanlarla çevremizde pek bir karşılaşırız. Çünkü bizi en güzel onlar yansıtırlar. Kendimizi en güzel onlar aracılığıyla tanırız ve dengeleriz.

Mesela yükselen koçların en büyük ihtiyaçları, onları durgunlaştıran, bencilliklerinden ayıran ve bağlayan terazilerdir. Terazinin sahip olduğu dengeye ihtiyaç duyarlar. Anca bu şekilde kendilerini frenleyebilir, huzur ve dengeye kavuşurlar. Bir koç ne kadar başına buyruk da olsa, bir ilişkide olmaya, yani bir bağa sahip olmaya ihtiyaç duyar.

Yükselen boğalar yoğun duygulara, derin deneyimlere, bilinmedik gizemlere ve karmaşaya ihtiyaç duyarlar. Ve tüm bu isteklerinin her birini en güzel akrep burcunun enerjisinde bulurlar.
Rahatlığına, huzuruna ve güvenliğine fazla önem veren bir insanı, anca karmaşası ve gizemiyle bir akrep baştan çıkarabilir. Anca bir akrep bir boğanın hayatına aradığı gerçek derinliği ve heycanı getirebilir.

Yükselen ikizlerin ihtiyaç duydukları şey, derin ve anlamlı birlikteliklerdir, sohbetlerdir, arkadaşlıklar ve eğlencelerdir.
Bir ikizler hayattan nasıl zevk alması gerektiğini çok iyi bilir. Sosyaldir, sıcak kanlıdır, girişkendir ama çoğu zaman derinlikten yoksundur. Hayatı yaşar ama derinliğini bulamaz. Bu yüzden bir ikizlere yay burcunun enerjisi şifa gibi gelir. Bir yay ikizleri düşmek olduğu bunalımdan kurtarabilir. Hayatın gerçek anlamını onunla paylaşabilir. Derin sohbetler edebilir. Gerçek maceralara çıkabilir. Bir ikizler en güzel kendisini bir yay'ın aynasında görebilir.

Yükselen yengeçlerin en çok ihtiyaç duydukları şey bir baba figürüdür.
Duygusallığın içinde kaybolmaya meyilli olan hassas yengeçleri en güzel sert, otoriter ve olgun oğlaklar dengeleyebilir. Bir yengecin ihtiyaç duyduğu güveni ve sabitliği ona en iyi bir oğlak sağlayabilir. Bu yüzden yükselen yengeçler, ya babalarına benzer insanları çekerler hayatlarına ya da kendilerinden yaşça daha büyük olanları.

Yükselen aslanların en büyük ihtiyaçları değişim ve onları sürekli yenileyecek birileridir. Ve bunu en güzel kova insanları başarabilir. Bir kova öngörülemez hal ve hareketleriyle, tahtında oturmaya alışkın olan aslanlar için hep aradıkları heycan ve yenilik olacaktır. Bir aslan gerçek özbenliğini, kovanın farklılığını gözlemleyerek keşfedecektir. Onun sayesinde gerçek gücünü elde edecektir.

Yükselen başakların en büyük ihtiyacı, kendilerini hayatın akışına bırakmış balıkların rahatlığı ve teslimiyetidir. Bir başak gerçek şifasını bir balığın kalbinde bulabilir.
Aradığı huzuru bir balıkta bularak, kendisinin aşırı kuralcı ve herşeyin ayrıntısına dikkat eden, mükemmeliyetçi özelliklerini törpüleyebilir. Biraz da olsa hayatı gelişi güzel yaşamanın, bir şeyi kontrol etmek zorunda olmadan nefes almanın ne kadar güzel bir his olduğunu anlayabilir.

Yükselen terazilerin en büyük ihtiyacı zorluktur, rekabettir, tutku ve savaştır.
Bir terazi olarak insan ilişkileri ve hayatı o kadar dengeli ve güzeldir ki, bir koçun fırtınasına ihtiyaç duyar. Bu kurmuş olduğu dengeyi bozacak, hayatına renk katacak birini arar. Kendisini başkalarına fazla adayan bir terazi, karşısında bencil bir koçla karşılaşınca kendini fark eder ve özüne önem vermeye başlar. Tutku dolu bir koçla başetmek için, sahip olduğu güzel iletişim becerilerinin bir işe yaramayacağını görerek, savaşmaya başlar.

Yükselen akrepler en çok güvene ve huzura ihtiyaç duyarlar.
Akrep o kadar çok derinlerde yüzer, o kadar çok ölümle bir arada olur, o kadar çok gizeme sahip olur ki, bitsin bu çile, güven istiyorum ben diye haykırır içten içe. Ve onun bu derin sularıyla başetmeyi anca sabit ve güvenilir, huzuru kendi elleriyle inşa etmiş ve sağlam toprağa sahip olan bir boğa verebilir. Bir akrep gözleri kapalı şekilde güvenebileceği kişiyi, sadakati ile bilinen bir boğada bulabilir. Tüm kartlarıyla açık oynayan bir boğanın yanında tüm gizemlerden kurtulabilir.

Yükselen yayların en büyük ihtiyaçları neşeliliktir, rahatlıktır, basitliktir, hatta bazen sıradanlıktır.
Maceraya düşkün olan yayların eğlenceli ve neşeli bir hayatları olduğu düşünülebilir. Ama her gezgin ruhun dönmek isteyeceği, ait olduğunu bildiği bir yere ihtiyacı vardır. Bazen uzaklar fazla uzak gelir insana. Bazen felsefe de fazla derin gelir adama. Bu yüzden bir yay için en güzel denge ikizlerdir. Bir ikizler bir yay'ı uzak diyarların maceralarından koparıp, şehir hayatının maceralarına sürükleyebilir. Derin, anlamlı hayat felsefelerindense, günlük hayat bilgileriyle büyüleyebilir. Neşeyi küçük, sıradan şeylerde keşfettirebilir.

Yükselen oğlakların en büyük ihtiyacı bir anne figürüdür, sıcak bir ortam, duyguların hayat bulduğu bir yuvadır.
Bir oğlak aradığı gerçek sıcaklığa bir yengecin yuvasında kavuşabilir. Ancak bir yengeç onu iş hayatının yorgunluğundan kurtarabilir, evde huzur bulmasını sağlayabilir ve ancak bir yengeç soğuk, katılaşmış duyguları yumşatabilir, oğlak burcu enerjisini dönüştürebilir, dengeleyebilir. Bir oğlak derinlerde arzuladığı anne şefkatini bir yengecin kalbinde keşfedebilir.

Yükselen kovaların en büyük ihtiyacı gurur duyabilecekleri birinin hayatlarında olmasıdır.
Bir kova o kadar sıradışıdır ki, sıradan olan ama yinede kimseye benzemeyen birisini arar durur ve bunu en güzel aslan burcunun enerjisinde bulur.
Bir aslan bölgesine hakimdir, yönetmesini iyi bilir. Dolayısıyla nereye ait olduğunu bulmaya çalışan bir kovanın aradığı en güzel seçenektir. Sadece mantığı ile hareket etmeyi bilen bir kovaya, kalp ile adım atmanın güzelliğini en güzel bir aslan öğretebilir.

Ve son olarak yükselen balıkların en büyük ihtiyaçları, onları hayal dünyalarından kurtaracak ve ayaklarının sağlam bir şekilde yere basmasını sağlayacak biridir. Ve bunu en güzel bir başak başarabilir.
Bir başak kontrollü ve akıllı davranışlarıyla, stratejik düşünme tarzıyla, nehir akıntısına kapılmış gibi sürüklenen bir balığı o nehirden çıkarabilir, ıslanmış üstünü değiştirebilir, yaşamış olduğu şoku giderebilir ve sudan çıkmış balığı hayata döndürebilir.

Da Vinci'nin 7 sırrı & benim sırlarım

- Leonarda Da Vinci -
Ne ayak olduğu bir türlü çözülemeyen adam. Tablolarında ve çizimlerinde binbir türlü sır ve gizem. Mona Lisa'sı ayrı bir kafa karıştırıcı, son akşam yemeği ise belki de hala çözülmeyi bekleyen gizemlerle kaplı.

•••

Da Vinci'nin kendi, belli ki sırları pek bir severmiş ve rivayete göre 7 sırrı varmış. 

1. Sır: 
Gerçeği Ara
- Curiosita -
"Eğer Tanrını yani efendini arıyorsan, onu sadece bütün kalbin ve ruhunla ararsan bulursun." 
Sürünün peşine takılıp ölüme doğru koşarken yolculuğunun başında ben kimim? Ne için buradayım? sorularını sorabilmek ve cevaplarını bulma isteğinde olmak..

2. Sır: 
Sorumluluk Al
- Dimostrazione -
Bilgiyi deneyimlemek ve hatalardan ders çıkarmak. Yaptıklarının, düşündüklerinin, dugularının, niyetlerinin ve bedeninin sorumluluğunu üstlenmek. Düzgün yürüyen az düşer misali adımlarını iradeni kullanarak atmak. 

3. Sır: 
Farkındalığı Keskinleştir
- Sensazione -
An'ın farkında olmak. Kafa seslerinin konuşmasına sürekli izin veren birisi için sağlanması neredeyse imkansız olan bilinç halidir. Hele bir de o kişi, bizim gibi modern ve doğadan uzakta bir yaşam sürüyorsa..
Bir sorun kendinize zamanınızın ne kadarını geçmişi veya geleceği düşünerek geçiriyorsunuz? Bunu yaptığınızda ne kadar anı yaşamaya, yani gerçekten farkında olmaya zamanınız kalıyor?
Leonardo, 'Vücudun içinde oturan ruh, kişinin bu vücudun günlük evini nasıl kullandığını gözler. Eğer bu evde dirlik ve düzen yoksa ruh da vücudu dirlik ve düzenden yoksun bırakır,'  diyordu. Bu yüzden ruhunuzu besleyin, farkındalığınızı geliştirin. Doğaya ve sessizliğe dönün. 

4. Sır: 
Gölgeye Bağlan
- Sfumato -
"Nasıl yaşanacağını öğrendiğimi düşünürken, meğer nasıl ölüneceğini öğreniyormuşum."
Tuhaftır, ama insan aydınlığa anca karanlıktan sonra kavuşur. Güneş her gün karanlık geceden sonra doğar. Tüm alimler ölmeden önce ölün, demişlerdir. Çünkü insan kendisini anca gölge yanlarını keşfederek aşar. 

5. Sır: 
Denge Kur
- Arte/Scienza - 
Eril ile dişil, ying ile yang, sağ beyin ile sol beyin.. 
Leonardo'nun kişiliği, tıpkı eserlerinde de sanat ile bilimin birleşimi görülebildiği gibi, dengeden oluşmaktaydı. Dolayısıyla başarılı olmanın sırrı, kişinin içindeki eril ve dişil enerjilerin, sağ ile sol beynin dengeli bir şekilde kullanılmasındaydı. 

6. Sır: 
Bütünleşmeyi Besle
- Corporalita
Leonardo'nun anatomi, şifa ve sağlık konularında sahip olduğu bilgi birikimi, beden ile ruh arasındaki bütünleşmeye ne kadar önem verdiğini gösterir. Mikrokozmos nasılsa, Makrokozmos da öyledir. Atom nasılsa, evren de öyledir. Gökyüzü nasılsa, yeryüzü de öyledir. Bu nedenle insan vücudu nasılsa, kozmik vücut, yani ruh da öyledir. 

7. Sır: 
Sevgiyi Yaşa
- Connesione
Leonardo her şeyin birbirine bağlı olduğunu biliyordu. Yaratılan herşeyin birbiriyle ilişkili olduğunu ve evrenin tanrısal sevginin dışavurumu olduğu anlayışına sahipti. Bu yüzden sevgiyi dolu dolu ve doya doya yaşamaya özen gösteriyordu. 
________________________________

Çocukluğumdan beri en sevdiğim şeydi, bilinmeyenleri bilmek. 
İçimdeki küçük çocuk ve yazılmış olan kader beni büyüdükçe öyle yerlere yönlendirdi ki, sırlar kadim dostlarım oldular. Tıpkı bir mum ışığı gibi karanlığımı aydınlattılar, pusulam oldular. Ben kimim? sorusunun cevaplarına yaklaştırdılar. 

Başlığı 'Da Vinci'nin 7 sırrı & benim sırlarım' olarak attığıma bakmayın, çünkü bunlar aslında bana ait olan sırlar değiller. Sadece öğrendiğimde hayata olan bakış açımının değişmesine sebep olan kadim sırlar. Ezelden beridir sır denmiş, çünkü herkesin anlayamayacağı için bilinmemesi gerektiği savunulmuş, gizli tutulmuş.

Hayata olan bakış açımı değiştiren 1. sırla 'Hz. İsa'nın gizli öğretisi' adlı kitapta karşılaştım. Tam hatırlamamakla birlikte şuna benzer bir cümleydi: "Yaratan ile yaratılanın aynı ve birbirinden farksız oluşu." 
Bazen okuduğun çok basit ve önemsiz bir cümledir ama sana deryaları verir. Beyninde ani bir şimşek çakar, dönüp cümleyi bir kere daha okursun. "Yaratan ile yaratılanın aynı ve birbirinden farksız oluşu." 
Sen veya Ben illüzyonu. Aslında ne Sen'in ne de Ben'in var oluşu. Bunun sadece bir hayal oluşu. Aslında tek var olanın ve ebedi var olacak olanın Allah'ın kendisi oluşu. Geri kalan herşeyin yalan oluşu. 
Bu bana 'man o to' şarkısının sözlerini hatırlatıyor..

"Saadet zamanı:
Avluya doğru oturmuşuz, sen ve ben
Endamımız çift,
 suretimiz çift, ruhumuz
tek, sen ve ben
Bulandıran 
palavralardan azade,
gamsız bir keyif, sen ve ben
Sen ve ben, 
ne sen varsın, ne de ben
bir olmuşuz aşk elinden."

Bu hakikatin yanlış zamanda ortaya çıkmış olmasının en acı örneğini Hallacı Mansur'da görüyoruz. 

Sevmediğiniz, nefret ettiğiniz, düşman olduğunuzu zannettiğiniz kişilere bu pencereden bakmaya çalışın. 
O sevmediğiniz kişi Siz'siniz aslında. 
Çünkü sen ve ben diye birşey yok! Tek olan var, ve biz O Tek olanız. Yani aslında yokuz ama yinede varız. 
Bu gerçeği unuttuğumda kendime hep şu cümleyi hatırlatırım: 
"Gizli bir hazine idim, bilinmek istedim."

Biraz karmaşık bir açıklama oldu. 
Eğer anlayamadıysanız bilin ki daha anlamanın zamanı gelmemiş. 
Ama bir gün elbet gelecek.

☆☆☆

2. Sır, içimdeki şeytanla tanışmama vesile oldu ve şeytanı dışarıda aramaktansa, yenmek istiyorsam, içimde savaşmam gerektiğini öğrendim. 
Bahsettiğim Ego. 
1. sırrı idrak etmemizin önündeki en büyük engel. Ben bilinci, sahip olma isteği, kişilik ve karakter.

Hiç derinlemesine sessizleşmeyi denediniz mi? Hiç eğilipte kulağınızın içine fısıldayan şeytanın kendi kafa sesinizin olduğunu farkettiniz mi? 
Başkalarını kötüleyen, bazen ise sizi kendinize kötüleyen, kurbanmışsınız hissini veren, başkalarını küçük gören, sadece bencilce kendi isteklerini yerine getirenin kim olduğunu sordunuz mu kendinize? 
O Siz değilsiniz! 
Peki ya siz değilseniz, kim?

Eckart Tolle 'Şimdi'nin Gücü' adlı kitabında bu konuşanın kim olduğunu ve siz olmadığınızı anlatmış. Ben de kendi egomla ilk bu kitabı okurken karşılaştım ve kendi ellerimle inşa ettiğim duvarları bu kitapla yıkmak zorunda kaldım. 
Bu kadar çok büyülendiğim için çevremdeki herkese tavsiye ettim ama hayretler içerisinde benim aldığım çoşkuyu onların keşfedemediğini ve kitabı yarıda bıraktıklarını görünce, bir kere daha zamanın onlar için doğru olmadığını anladım. 

☆☆☆

3. sır, ego perdesini aralayabilmeyi başladıktan sonra ortaya çıkıyor ve 1. sırra bağlanıyor. 
Kişi kendisini boyut atlamış gibi hissediyor. Ruh yavaş yavaş zincir ve kelepçelerinden kurtuluyor, özgürleşiyor. Kişi, içinde bilinmedik ruhsal bir simya deneyimliyor. 

Sanki gözünün önündeki perdeler kalkmışcasına, kendini bir sahnede sana verilmiş olan rolü oynarken izlemeye başlıyorsun. Tıpkı bir tiyatro oyuncusu gibi. Gün geliyor gülüyorsun, gün geliyor ağlıyorsun, gün geliyor neşeleniyor veya hüzünleniyorsun, derin hazlar, büyük acılar deneyimliyorsun. 

Tıpkı Nietzsche'nin de dediği gibi..
... Öyle bir hayat yaşadım ki, cenneti de gördüm cehennemi de. 
Öyle bir aşk yaşadım ki, tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum.
Oynadım.. Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum, okudum anlamadım. ... 

Geceleri uykuya dalıp, küçük bir ölüm deneyimliyor ve rüyalar aleminde yolculuk yapmaya başlıyoruz. Hepimiz bu alemi rüya ve hayal ürünü olarak algılıyoruz, uyandığımızda ise gerçek hayata geri döndüğümüzü zannediyoruz. 
Peki ya eğer tam tersi ise?
Ya bizim gerçek olarak algıladığımız hayal, hayal olarak algıladığımız gerçek ise?

Eğer biz sadece bu gezegene belirli rolleri oynamak, belirli deneyimleri elde etmek üzere geliyorsak ve eğer tüm bunları biz kendi irademizle doğmadan önce seçiyorsak, ne bu şiddet ne bu celal? Ne bu korku, ne bu arzular? 

Sonbaharda yere düşerken sessiz ölüm danslarını yapan yaprakları hiç izlediniz mi? Nasıl büyüleyici bir teslimiyet ile ölüme kavuşuyorlar. Çok kısa bir süre sonra, bahar geldiğinde yeniden geleceklerinin bilinci ile.
İşte biz insanoğlu, çevremiz bize tüm kadim sırları fısıldarken, kendimizi bu hayat koşuşturmasına o kadar çok kaptırıyoruz ki, farkına dahi varmıyoruz. Bu oynadığımız sadece seçmiş olduğumuz bir rol. O gerçek değil. O biz değil. 
O halde ne bu hırs, ne bu karanlık, ne bu kötülük?
Eğer Öz aydınlıksa..
Karanlık hiç var olmadı demektir. 
Eğer karanlığı deneyimliyorsan, onu yaratan sensin demektir. 
Bu derin uykundan uyanmalısın anlamına gelir. 
Ve uyandığın anda bu gezegende yaşamını devam ettirmek zorunda dahi kalsan, bir daha eski sen olamayacaksın demektir. 
Ruhsal uyanış budur!
Teslimiyet bu dünyadaki en güzel deneyimin olur ve ilahi aşk gelir kapına dayanır, sadık yol arkadaşın olur. 
Sen var olmazsın artık, sadece O olur.
_______________

Tüm bu kadim sırları biliyor olman onları yaşayabildiğin anlamına gelmez. Tıpkı bu satırları yazan gibi. 
Bilmek kolay, yaşamak apayrı bir deneyimdir. 
Ama umarım bu gezegenden ayrılmadan önce hepimiz biraz da olsa, ne demek olduğunu deneyimleyebiliriz. Biraz da olsa, simyayı keşfeder ve kendimizi ilahi aşkın içinde kaybederiz. 
Ölmeden önce ölür, tıpkı Mevlana gibi ölüm günümüzü düğün günümüz gibi hissederiz.

11 Mayıs 2017 | Akrep burcunda Dolunay

Her yeniay ve her dolunay, zamanın geçmişten geleceğe doğru akmaktansa, zamanın döngüsel olduğunun hikayesini fısıldar kulaklarımıza..
Yeniay zamanı atılan yeni adımlar, dolunay zamanı biçilen tohumlara dönüşür ve her dolunay tamamlanışa kavuşan olaylar, kendisini bir sonraki yeniay için yeni fırsatlara hamile bırakırlar.
Bu yüzden bu dolunay hem Ekim 2016'da ekilmiş tohumların hasatı olacak bizim için hemde Nisan 2017'den beri gelenlerin.
____________________________

Hazırlayın kendinizi bu dolunayla birlikte iyice derinlere inmeye. Varsa eğer sırları keşfetmeye. Kendi karanlık benliğinizle buluşmaya, büyülenmeye ve dönüşmeye..
Çünkü yoğun enerjisiyle bizi kökten etkileyeceğe benziyor kendisi.

Ay akrep burcunda bulunduğunda hepimiz enerjisinden etkilenerek, normalden çok daha yoğun duygularla başetmek zorunda kalırız. Herşeyi uç noktalarda yaşamaya meyilli oluruz. Mantıklı hareket etmekten ziyade, vahşi iç güdülerimizi takip eder, tatmin etmeye çalışırız.
Uçurumların kenarlarında gezeriz, hayatı sadece ya siyah ya beyaz olarak algılarız.

Madem bu kadar çok derinlere ineceğiz o halde gelin birlikte bu yoğun dolunay enerjisini bize verilmiş olan irade gücümüzü kullanarak hayatımızdaki baskın karanlıklardan kurtulmak için kullanalım.

Birlikte küçük bir mum ışığı yakalım, gözlerimizi kapatalım ve içimizdeki cehenneme bir adım atalım.
Kimleri atıyoruz kalbimizde kazanlara, diri diri yakıyoruz?
Kimlere işkence çektiriyoruz, hangi masumları üzüyoruz?
Peki ya bize? Bize kimler acı çektiriyor, neden çektiriyor?
Gerçekten de zannettiğimiz kadar masum muyuz?

İçinizdeki cadıyı, şeytanı keşfedin. Ego'nun sizinle oynadığı oyunların farkına varın. Çünkü size acı çektiren tek şey Sizsiniz! Ve bunu değiştirmek de sadece sizin elinizde. Başkalarını suçlamaktan, kalbinizde zindanlara atıp, acı çektirmekten, nefret etmekten, kin beslemekten vazgeçin.
__________________

Dolunay ve Yeniay yazılarımda sürekli küçük bir mum ışığı yakmanızı, elinize bir kağıt ve kalem almanızı ve içinizdeki hissettiklerinizi o kağıda yazmanızı istiyorum.
Bunu yapmamdaki amacım, sizi içinize yönelterek, gerçeklerin farkına varmanızı, kurbanlık rolünden uyanmanızı ve gökyüzünden yeryüzüne yansıyan enerjilerden faydalanarak, kendi iradenizle etrafınızdaki olup bitenleri kontrol edebilmenizi sağlamak için.

Kaderden, kötülüklerden, kazalardan ve belalardan, tüm korkulardan kurtulun bu dolunay.
Çünkü her hayırda bir şer ve her şerde bir hayır vardır.
Bizim ise gözümüzde at gözlüklerimiz vardır.
Bu yüzden göremeyiz gerçekleri. Göremeyiz kötü gibi görünenin arkasındaki iyiyi.
O halde hayatın karanlık ve bilinmeyen tarafından korkmaya ne gerek var?
Teslim olun bu dolunay tüm karanlıklara ve izin verin sizi dönüştürmelerine.

☆☆☆

Akrep burcunda gerçekleşecek olan bu dolunay sanki 'bu kadar akrep enerjisi bana yetmez, biraz daha gizem istiyorum, biraz daha karanlık ve transformasyon' diye yalvarmış evrene. Ve o da kabul etmiş bu isteği ve izin vermiş cehennem prensi Plüton'un bu dolunayı desteklemesine.

 İşte bu yüzden bu güzel, şifalandırıcı dolunay enerjisini kullanalım ve bize cehennemi yaşatan tüm olumsuzluklardan kurtulmaya niyet edelim.
Bırakmak istediğimiz her türlü kötü alışkanlık ve bağımlılıklarımızı küçük bir kağıda yazalım, gönlümüzden semaya küçük bir dua seslendirelim ve yazdıklarımızı mum ateşiyle yakalım. Ateşin arındırıcı özelliğiyle karanlık cehenneme aydınlık armağan edelim.
Ama tabii bu işlemi gerçekleştirirken, evi yakmamaya özen gösterelim.
:)