Astrolojiyi nasıl öğrenebilirim?

Eylül 06, 2016

~ Herkesin yolu denk düşmez kehanet kapısına. ~


Bugünün Astronomisi dünün Astrolojisinden doğmuş olsa da, Astroloji bir çok kişi tarafından bilim olarak değil, fal hatta saçmalık ve uydurma olarak kabul edilir. 
Oysa aynı şekilde bir zamanın simyası bugünün kimyası olmuştur. 
Zamanla kavramların içi boşaltılır, çünkü asıl gerçeklerinin farkına varılması istenmez. Zaten bazı bilgileri herkes kaldıramaz. 
Bir aile babası düşünün, sabahtan akşama kadar, sistemin içinde, köle gibi çalışan, hayatının merkezinde para ve ailesi olan, dünyadan aslında bir haber olan. Bu adam her akşam gelir, yemeğini yedikten sonra televizyonun karşısına geçer ve ona hiç birşey kazandırmicak olan dizisini, yarışmasını veya maçını izler. Ertesi sabah olur ve günlük rutin hayatı, ömrünün sonuna kadar devam eder. 
Bu tür insanlar çevremizde çok vardır. Genelde çok mutsuz ve umutsuz varlıklardır. Hatta en büyük arzuları var olmamaktır. Çünkü insanın uğruna savaşabileceği birşey olmadığında, nefes almakta saçma gelir zamanla. 

Hepimiz aslında bu aşamalardan geçeriz. 
Hepimizin karanlık ve aydınlık günleri olur. 
Hepimiz sorarız kendimize, hayatımızın bir bölümünde 'Ben aslında kimim?' ve 'Niçin bu gezegendeyim?' diye. 
Bazılarımız bu soruları kafasına fazla takar, sistemin içinde köle olmamak için bir yol arar. 
Ve bir yol belirir karşımızda ve bir kapı. 
İşte bu kapıyı aralayacak kadar meraklı olana, içindeki gökyüzü küçük bir mum ışığı yakar bundan sonraki hayat yolculuğuna. 

☆☆☆

Astrolojiye insanın işi en çok aşık olduğunda düşüyor sanırım. Nedense yıldızlardan bir onay alma gereği duyuyor insan. Acaba burçlarımız uyumlumu? Acaba ne zaman evlenicem? 
Oysa bu sorular ve meraklar daha objektif bir bakış açısıyla baktığında çok saçma geliyor insana. Çünkü asıl sorular şöyle olmalı:

Aslında ben kimim? 
Ve ne işim var benim bu gezegende?
...
Benim kapımı aşk çalmadan düştüm bu yollara. Küçüklüğümden beri yıldızları saymayı zaten severdim. Zamanı geldiğinde, öğrenme vakti de gelmişti yıldızların gerçek sırlarını. 
Ben kimim? sorusuyla çıktım yollara ve sorunun cevabını ömrümün son nefesine kadar arayacağım. 

Zamanla kendimi yarım hissetiren şeyin sadece egom olduğunu anladım. Aslında tamdım. Kimseye ve hiç birşeye ihtiyacım yoktu. Yalnızlığın en güzel huzur olduğunu anladım. 
Bu huzurun içinde insan, kendine değil ama dünyaya hizmet etmesi gerektiğini anlıyor. Hepimiz buraya birbirimize yardımcı olmak için gelmişiz. Oysa bencilce hareketlerle ömrümüzü tüketiyor, boş ellerle bu dünyaya veda ediyoruz. 
İşte ömrün kısalığının farkına varınca insan, 'acaba benim var olma görevim ne?' diye soruyor. 
Bunun cevabını ne annen, ne baban, ne okuldaki öğretmenin, nede piskoloğun verebiliyor. Ama yıldızlar sorunun cevabını sezgilerin aracılıyla sana fısıldıyor. 
Oysa mantığın ve aklın hüküm sürdüğü bu dünyada, sadece zenginin ve güçlünün kazandığı modern kölelik sisteminde, duygular ve sezgiler, kalbin fısıldadığı ses duymazlıktan geliniyor. 
O sesi, yani içimizdeki sezgiyi, bize her zaman için doğru yolu gösteren ilahi sesi ve onun  farkına varabilmek için, astrolojiyi öğrenmek, insanın gerçek potansiyelinin farkına varıp, kaderin çizgisinde ilerlemesi, hayatın bir anlam kazanmasına sebep oluyor. 

Hepimiz özel yaratılmışız, hiç birimiz birbirimize benzemiyor. 
Burçları aynı olan insanlar dahi birbirine benzemiyor. Çünkü burçları yöneten nakşatralar yani takımyıldızları var ve bu nakşatraların farklı pada'ları var. Bu yüzden belirli bir ayda doğmamız ve o burçtan olmamız bize biz hakkında anca sığ ve yetersiz bilgi verebilir. Bu yüzden günlük veya aylık burç yorumları dahi, bize kendimiz hakkında çok az şey söyleyebilir. 
Çünkü her birimizin haritası kendine has. Hint astrolojisinde öyle haritalar var ki, 2 dakikada bütün harita değişiyor. Yani ikizlerin dahi kaderleri birbirlerinden farklı oluyor. 
O zaman tüm başaklar veya akrepler için yapılan günlük, aylık burç yorumlar nasıl aynı ve kesinlikle doğru olabilir ki? 

☆☆☆

Astroloji yıldızların ilmidir bu yüzden ilahi bir ilimdir ve isteyen herkes öğrenebilse de, derinliklerine herkes inemez. 
Ayrıca kısa süre içinde öğrenilebilecek birşey de değildir. Öğrenmeye bir ömür dahi yetmez, çünkü her kapı yeni bir kapıya götürür, her bilgi yeni bir soruya sebep olur. 
Astroloji yeni bir dil öğrenmek gibidir ama bu dil sembollerin dilidir bu yüzden işin içine hem akıl, hem hafıza, ama en çokta sezgi girer. 
İlk önce burçlar, gezegenler ve evler öğrenilir. Çünkü burçlar senaryolar, gezegenler oyuncular ve evler de, sahnelerdir. 
Bunları öğrendikten sonra, kişi biraz olsun potansiyelinin farkında olur. Ben kimim ve ne yapmalıyım sorularına yanıtlar bulabilir. Buraya kadar batı astrolojisi yardım ederken burdan sonrasında derinleşmek için, vedic astroloji gerekir. Çünkü bundan sonra işin içine yogalar, nakşatralar, daşalar, bölünmüş haritalar vs. girer. 

Ama ilk başlangıç için gezegen, burç ve evler yeterlidir. 
Çünkü kişi bu aşamada gezegenlerinin enerjilerini yükseltmeye çalışmalıdır. 
Mesela kötücül diye bilinen Mars, yıkıma ve şiddete sebep olabilir. Bu onun düşük seviyelerdeki enerjisidir. Oysa Mars aynı zamanda, güçtür, yaşamak için ihtiyacımız olan enerjimizdir. Haritamızın hangi evine yerleştiyse, enerjimizi orda verimli kullanmaya çalışmalıyızdır. 

Mesela Venüs sevginin, aşkın, sanatın, zevkin gezegenidir. Gerçek yaratıcılığımızı gösterir. Enerjisini düşük seviyelerde tutarsak, bizi zevklerimiz uğruna perişan edebilir. Sevgiye sebep olacağı yerde, şehvete sebep olabilir. Oysa enerjisini yüksek seviyelerde kullanırsak, bulunduğu ev, en yaratıcı olabileceğimiz alanı gösterebilir. 

Veya Satürn, herkesin korktuğu ama hepimizin en çok gerek duyduğu büyük öğretmendir. Yoldan saptığımız anda, bizi cezalandırır. Onun koyduğu kurallara göre yaşamak istemeyen insanlar, hayatları boyunca ondan çok çekerler. Oysa oyununu Satürne göre kuranlar, öz disipline kavuşur, hayatın gerçek değerinin farkına varırlar. Başlarına ne gelirse gelsin, yılmazlar, düştükleri yerden kalkmayı iyi bilirler ve Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmazlar. 

Kısacası her gezegenin olumlu ve olumsuz yansımaları vardır ve kendi haritamızda bunun farkına varıp, enerjilerini yükseltmek bizim elimizdedir. Onların yerlerini değiştiremeyiz, bu kaderimizdir, kabul etmek zorundayızdır ama enerjilerini yükseltebiliriz. 
Bunu başardıktan sonra, haritamızdaki enerjileri dengelemiş oluruz bu da hayatımıza huzur ve mutluluk şeklinde geri yansır. Daha enerjik ve daha sağlıklı oluruz. 
Çünkü bu süreç içinde kişi potansiyelinin ve zaaflarının farkına varır ve kendisini farkındalıkla şifalandırmaya başlar. Bu süreç içinde kişide teslimiyet hissi yerleşmeye başlar. Çünkü ilahi bir gücün biz bir şey yapmadan bizi yönlendirdiği ve bu yüzden hiç bir şekilde korkmamız gerektiğinin farkına varırız. Cenneti dünyada deneyimlemek bu teslimiyetten sonra başlar. Artık bu kişi benimle uyumlumu? Ne zaman evlenicem? Ne zaman ölücem? Zengin olacakmıyım? gibi sorular anlamını yitirir. 
Çünkü hayatımıza giren her insan, Allah tarafından bize yönlendirilir. Bu şahıs ister iyi ister kötü olsun, tek bir amacı vardır. O da bizi büyütmek, olgunlaştırmaktır. Ne kadar kazanacağımızın da hiç bir önemi yoktur, çünkü rızkı verenin yine Allah olduğunu biliriz. 
Kısacası tam bir teslimiyet yaşarız. Bu aşamaya gelmek tabiki kolay değildir ama köle gibi yaşamamanın tek kurtuluşudur. 

Uzun lafın kısası. 
Astroloji kendini tanımak için öğrenilmelidir, geleceği kurcalamak için değil. Çünkü onu sadece öngörebilir ama kesin olarak bilemeyiz. 
En temel bilgiler öğrenildikten sonra, gezegen enerjilerinin olumlu yönleri hayata geçirilmelidir. Buraya kadar piyasadaki bir çok kitap yardımcı olabilir ama bundan sonrası için kitaplar bir kenarıya konmalıdır. Çünkü asıl öğretmen olan hayat, bu aşamadan sonra görevi üstüne alır. 
Astroloji ve hayat konusunda uzmanlaşmış bir çok hoca bundan sonra kişinin günde en az yarım saat baş başa doğada vakit geçirmesi gerektiğini önerir. Namaz veya meditasyon gibi, kişinin kendisini içe döndürecek şeylerele vakit geçirmesi gerekir. Böylelikle kişi kendi iç sesini kuvvetlendirmeye başlar ve sezgisi kuvvetlenir. 
Bu aşamadan sonra kişi astroloji konusunda daha çok derinleşmek istiyorsa, kendisi birşey yapmadan evren ona ihtiyacı olduğu bilge kişileri getirecektir. 

You Might Also Like

4 yorum

  1. Sizinle iletişime geçebilme şansım var mı

    YanıtlaSil
  2. Blog sayfamdaki iletişim bölümünden mesajını iletebilirsin

    YanıtlaSil
  3. Maalesef öyle ancak Kuranda buruc suresi vardır burçlar geçer 1 ayeti inkar eden ise kafir olur ama millet bilmiyor...

    YanıtlaSil
  4. Öğrenmeye nerden başlamalıyız

    YanıtlaSil

Astrolojiyi nasıl öğrenebilirim?

~ Herkesin yolu denk düşmez kehanet kapısına. ~


Bugünün Astronomisi dünün Astrolojisinden doğmuş olsa da, Astroloji bir çok kişi tarafından bilim olarak değil, fal hatta saçmalık ve uydurma olarak kabul edilir. 
Oysa aynı şekilde bir zamanın simyası bugünün kimyası olmuştur. 
Zamanla kavramların içi boşaltılır, çünkü asıl gerçeklerinin farkına varılması istenmez. Zaten bazı bilgileri herkes kaldıramaz. 
Bir aile babası düşünün, sabahtan akşama kadar, sistemin içinde, köle gibi çalışan, hayatının merkezinde para ve ailesi olan, dünyadan aslında bir haber olan. Bu adam her akşam gelir, yemeğini yedikten sonra televizyonun karşısına geçer ve ona hiç birşey kazandırmicak olan dizisini, yarışmasını veya maçını izler. Ertesi sabah olur ve günlük rutin hayatı, ömrünün sonuna kadar devam eder. 
Bu tür insanlar çevremizde çok vardır. Genelde çok mutsuz ve umutsuz varlıklardır. Hatta en büyük arzuları var olmamaktır. Çünkü insanın uğruna savaşabileceği birşey olmadığında, nefes almakta saçma gelir zamanla. 

Hepimiz aslında bu aşamalardan geçeriz. 
Hepimizin karanlık ve aydınlık günleri olur. 
Hepimiz sorarız kendimize, hayatımızın bir bölümünde 'Ben aslında kimim?' ve 'Niçin bu gezegendeyim?' diye. 
Bazılarımız bu soruları kafasına fazla takar, sistemin içinde köle olmamak için bir yol arar. 
Ve bir yol belirir karşımızda ve bir kapı. 
İşte bu kapıyı aralayacak kadar meraklı olana, içindeki gökyüzü küçük bir mum ışığı yakar bundan sonraki hayat yolculuğuna. 

☆☆☆

Astrolojiye insanın işi en çok aşık olduğunda düşüyor sanırım. Nedense yıldızlardan bir onay alma gereği duyuyor insan. Acaba burçlarımız uyumlumu? Acaba ne zaman evlenicem? 
Oysa bu sorular ve meraklar daha objektif bir bakış açısıyla baktığında çok saçma geliyor insana. Çünkü asıl sorular şöyle olmalı:

Aslında ben kimim? 
Ve ne işim var benim bu gezegende?
...
Benim kapımı aşk çalmadan düştüm bu yollara. Küçüklüğümden beri yıldızları saymayı zaten severdim. Zamanı geldiğinde, öğrenme vakti de gelmişti yıldızların gerçek sırlarını. 
Ben kimim? sorusuyla çıktım yollara ve sorunun cevabını ömrümün son nefesine kadar arayacağım. 

Zamanla kendimi yarım hissetiren şeyin sadece egom olduğunu anladım. Aslında tamdım. Kimseye ve hiç birşeye ihtiyacım yoktu. Yalnızlığın en güzel huzur olduğunu anladım. 
Bu huzurun içinde insan, kendine değil ama dünyaya hizmet etmesi gerektiğini anlıyor. Hepimiz buraya birbirimize yardımcı olmak için gelmişiz. Oysa bencilce hareketlerle ömrümüzü tüketiyor, boş ellerle bu dünyaya veda ediyoruz. 
İşte ömrün kısalığının farkına varınca insan, 'acaba benim var olma görevim ne?' diye soruyor. 
Bunun cevabını ne annen, ne baban, ne okuldaki öğretmenin, nede piskoloğun verebiliyor. Ama yıldızlar sorunun cevabını sezgilerin aracılıyla sana fısıldıyor. 
Oysa mantığın ve aklın hüküm sürdüğü bu dünyada, sadece zenginin ve güçlünün kazandığı modern kölelik sisteminde, duygular ve sezgiler, kalbin fısıldadığı ses duymazlıktan geliniyor. 
O sesi, yani içimizdeki sezgiyi, bize her zaman için doğru yolu gösteren ilahi sesi ve onun  farkına varabilmek için, astrolojiyi öğrenmek, insanın gerçek potansiyelinin farkına varıp, kaderin çizgisinde ilerlemesi, hayatın bir anlam kazanmasına sebep oluyor. 

Hepimiz özel yaratılmışız, hiç birimiz birbirimize benzemiyor. 
Burçları aynı olan insanlar dahi birbirine benzemiyor. Çünkü burçları yöneten nakşatralar yani takımyıldızları var ve bu nakşatraların farklı pada'ları var. Bu yüzden belirli bir ayda doğmamız ve o burçtan olmamız bize biz hakkında anca sığ ve yetersiz bilgi verebilir. Bu yüzden günlük veya aylık burç yorumları dahi, bize kendimiz hakkında çok az şey söyleyebilir. 
Çünkü her birimizin haritası kendine has. Hint astrolojisinde öyle haritalar var ki, 2 dakikada bütün harita değişiyor. Yani ikizlerin dahi kaderleri birbirlerinden farklı oluyor. 
O zaman tüm başaklar veya akrepler için yapılan günlük, aylık burç yorumlar nasıl aynı ve kesinlikle doğru olabilir ki? 

☆☆☆

Astroloji yıldızların ilmidir bu yüzden ilahi bir ilimdir ve isteyen herkes öğrenebilse de, derinliklerine herkes inemez. 
Ayrıca kısa süre içinde öğrenilebilecek birşey de değildir. Öğrenmeye bir ömür dahi yetmez, çünkü her kapı yeni bir kapıya götürür, her bilgi yeni bir soruya sebep olur. 
Astroloji yeni bir dil öğrenmek gibidir ama bu dil sembollerin dilidir bu yüzden işin içine hem akıl, hem hafıza, ama en çokta sezgi girer. 
İlk önce burçlar, gezegenler ve evler öğrenilir. Çünkü burçlar senaryolar, gezegenler oyuncular ve evler de, sahnelerdir. 
Bunları öğrendikten sonra, kişi biraz olsun potansiyelinin farkında olur. Ben kimim ve ne yapmalıyım sorularına yanıtlar bulabilir. Buraya kadar batı astrolojisi yardım ederken burdan sonrasında derinleşmek için, vedic astroloji gerekir. Çünkü bundan sonra işin içine yogalar, nakşatralar, daşalar, bölünmüş haritalar vs. girer. 

Ama ilk başlangıç için gezegen, burç ve evler yeterlidir. 
Çünkü kişi bu aşamada gezegenlerinin enerjilerini yükseltmeye çalışmalıdır. 
Mesela kötücül diye bilinen Mars, yıkıma ve şiddete sebep olabilir. Bu onun düşük seviyelerdeki enerjisidir. Oysa Mars aynı zamanda, güçtür, yaşamak için ihtiyacımız olan enerjimizdir. Haritamızın hangi evine yerleştiyse, enerjimizi orda verimli kullanmaya çalışmalıyızdır. 

Mesela Venüs sevginin, aşkın, sanatın, zevkin gezegenidir. Gerçek yaratıcılığımızı gösterir. Enerjisini düşük seviyelerde tutarsak, bizi zevklerimiz uğruna perişan edebilir. Sevgiye sebep olacağı yerde, şehvete sebep olabilir. Oysa enerjisini yüksek seviyelerde kullanırsak, bulunduğu ev, en yaratıcı olabileceğimiz alanı gösterebilir. 

Veya Satürn, herkesin korktuğu ama hepimizin en çok gerek duyduğu büyük öğretmendir. Yoldan saptığımız anda, bizi cezalandırır. Onun koyduğu kurallara göre yaşamak istemeyen insanlar, hayatları boyunca ondan çok çekerler. Oysa oyununu Satürne göre kuranlar, öz disipline kavuşur, hayatın gerçek değerinin farkına varırlar. Başlarına ne gelirse gelsin, yılmazlar, düştükleri yerden kalkmayı iyi bilirler ve Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmazlar. 

Kısacası her gezegenin olumlu ve olumsuz yansımaları vardır ve kendi haritamızda bunun farkına varıp, enerjilerini yükseltmek bizim elimizdedir. Onların yerlerini değiştiremeyiz, bu kaderimizdir, kabul etmek zorundayızdır ama enerjilerini yükseltebiliriz. 
Bunu başardıktan sonra, haritamızdaki enerjileri dengelemiş oluruz bu da hayatımıza huzur ve mutluluk şeklinde geri yansır. Daha enerjik ve daha sağlıklı oluruz. 
Çünkü bu süreç içinde kişi potansiyelinin ve zaaflarının farkına varır ve kendisini farkındalıkla şifalandırmaya başlar. Bu süreç içinde kişide teslimiyet hissi yerleşmeye başlar. Çünkü ilahi bir gücün biz bir şey yapmadan bizi yönlendirdiği ve bu yüzden hiç bir şekilde korkmamız gerektiğinin farkına varırız. Cenneti dünyada deneyimlemek bu teslimiyetten sonra başlar. Artık bu kişi benimle uyumlumu? Ne zaman evlenicem? Ne zaman ölücem? Zengin olacakmıyım? gibi sorular anlamını yitirir. 
Çünkü hayatımıza giren her insan, Allah tarafından bize yönlendirilir. Bu şahıs ister iyi ister kötü olsun, tek bir amacı vardır. O da bizi büyütmek, olgunlaştırmaktır. Ne kadar kazanacağımızın da hiç bir önemi yoktur, çünkü rızkı verenin yine Allah olduğunu biliriz. 
Kısacası tam bir teslimiyet yaşarız. Bu aşamaya gelmek tabiki kolay değildir ama köle gibi yaşamamanın tek kurtuluşudur. 

Uzun lafın kısası. 
Astroloji kendini tanımak için öğrenilmelidir, geleceği kurcalamak için değil. Çünkü onu sadece öngörebilir ama kesin olarak bilemeyiz. 
En temel bilgiler öğrenildikten sonra, gezegen enerjilerinin olumlu yönleri hayata geçirilmelidir. Buraya kadar piyasadaki bir çok kitap yardımcı olabilir ama bundan sonrası için kitaplar bir kenarıya konmalıdır. Çünkü asıl öğretmen olan hayat, bu aşamadan sonra görevi üstüne alır. 
Astroloji ve hayat konusunda uzmanlaşmış bir çok hoca bundan sonra kişinin günde en az yarım saat baş başa doğada vakit geçirmesi gerektiğini önerir. Namaz veya meditasyon gibi, kişinin kendisini içe döndürecek şeylerele vakit geçirmesi gerekir. Böylelikle kişi kendi iç sesini kuvvetlendirmeye başlar ve sezgisi kuvvetlenir. 
Bu aşamadan sonra kişi astroloji konusunda daha çok derinleşmek istiyorsa, kendisi birşey yapmadan evren ona ihtiyacı olduğu bilge kişileri getirecektir.