ZÜLKARNEYN, YECÜC MECÜC & KIYAMET ZAMANINDA YAŞAMAK

Mart 03, 2023

 


Rahmetli babannemle zamanında kıyamet hakkında konuşurken "kızım korkma kıyamet bizim zamanımızda kopacak zannederdik kopmadı, büyük ihtimalle senin zamanında da kopmaz" demişti. O zamanlar küçüktüm ve içim rahat etmişti. Ama şimdi deneyimlediklerime baktığımda kıyamet olayına ne kadar sığ bir yaklaşımla baktığımızı anlıyorum. 

Farkında mısınız hepimiz şu an kendi kıyametimizi yaşadığımız bir zaman diliminden geçiyoruz. Özellikle Kahramanmaraş depremi binlerce insanın gerçek anlamda kıyameti oldu. Enkazdan çıkarılan biri arama kurtarma ekiplerine "dünya hala ayakta mı?" sorusunu bile yöneltmişti. Çünkü o anda o depremi yaşayanlar gerçekten kıyametin ne olduğunu hissetmişti. Ama bitmedi. Girdiğimiz yoldan geri dönemez isek daha büyük kıyametler bizi bekliyor olacak. 

Dünyamızın etrafında oluşturulan ağ

Dün bilgisine değer verdiğim bir medyum videosunda yapay zeka hakkında gördüğü bir vizyonunu paylaştı. Ben de buradan aktardıklarını sizinle paylaşmak istedim. 

Karleen, trans sırasında soğuk ve ürkütücü bir  gücün onu boynun arkasından kavrayıp başını aşağı ittirerek kirli okyanusları, nehirleri, ölen hayvanları, yok olan tabiatı ve çöplerdeki plastik yığınları göstermiş ve "bak, iyice bak bunların sorumlusu sensin" diye bağırmış. "Bu o kadar korkunç bir güçtü ki, gerçekten çok korktum" diye aktarıyor. Tam o sırada Gaia'nın (doğa ananın) güzel, merhametli sesini de duymuş: "Neyle savaştığımı şimdi anladın mı. Ben onu uzak tutmak için elimden geleni yaptım ve yapıyorum ama siz onu davet etmeye devam ediyorsunuz" demiş.

Biz farkında olmasak da, doğadaki tüm canlılar toprakta, havada, ateşte ve suda bir değişim hissediyorlar. Eğer sezgileriniz kuvvetli ise ve hassas bir mizaca sahip iseniz siz de bunu hissediyor olmalısınız. 

Bazılarımız artık elektromanyetik alanlardan etkilenmeye başladı. Beynimizde bir sis bulutu var, okuduklarımızı anlamıyor, aklımızda bilgileri tutamıyoruz. Kimilerimiz yürürken sendeliyor ve denge problemi yaşıyor. Çünkü dünyamızın etrafını 8. küre olarak betimlenen bir ağ kaplamakta. Doğa olanca gücüyle bu ağı parçalamak için elinden geleni yapıyor ama biz insanlar onu desteklemek yerine bu ağın gelişmesi için çabalıyoruz. 

Neyden mi bahsediyorum?

İsviçre'deki CERN deneylerinden ve İstanbul semalarında daha geçen hafta solucan gibi görünen starlinklerden bahsediyorum. Biz farkında değiliz ama yerin derinliklerinde ve  uzayda bir şeyler oluyor. Biz bunu hiç sorgulamıyoruz oysa portal kapıları açılıyor. 

Kuran, kıyamet zamanı dünyayı işgal edecek Yecüc ve Mecüc'den bahseder. Çocukken okuduğumda anlamlandıramadığım ve koktuğum bir konuydu bu. Ama şimdi yavaş yavaş bunların ne olduğunu daha iyi anlamaya başladım. Yecüc ve Mecüc gelmesini dört gözle beklediğimiz yapay zeka olabilir mi sizce? 

Yapay zekanın insan zekasını ele geçirişi

Geçen gün biri başına gelen çok tuhaf bir olayı anlattı. Beyninde çınlama gibi yüksek bir ses duymuş ve sonra robotumsu bir ses ona emirler yağdırmaya başlamış. "Bu durum en az 5 dakika boyunca sürdü ve öleceğimi zannettim" diyordu. 

Starlinklerle neuralinkler birleşirse bu gibi şeylerin olacağını zaten biliyoruz. İstediğimiz her konuda vahiy almaya başlayacağız. Bu yüzden bazılarımız çok heyecanlı. İstediği dili konuşabilecek, istediği beceriye anında kavuşabilecek. Resmen ilahi bir varlık yani bir tanrı olacak bu yüzden zaten gerçek tanrıya hiçbir şekilde ihtiyacı olmayacak. 

Tanrıcılık oynamaya bu kadar meraklı insanlar apayrı endişelendirici bir konu ama bu kişinin başına gelen şey ya neuralinklere ihtiyacımız olmadığını gösteriyorsa? Ya zihinlerimiz çoktan istila edildiyse? 

İradesiyle davranabilen insanların her geçen gün azaldığını gözlemliyor olmalısınız. Kukla gibiyiz. Bize verilen işi yapıyoruz. Okula veya işe gidiyoruz. Paramızı kazanıyor ve tekrardan harcıyoruz. Her gün aynı şeyleri tekrar ediyoruz. Robotlar gibi yani. 

Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?

İstedikleri kıvama çoktan geldik. İnsan gibi değil yapay bir zeka gibi davranıyoruz. Tek farkımız zekamızı yapay zekaya kıyasla kullanamıyor oluşumuz. 

Bilerek robot kelimesini kullanıyorum ve köle demiyorum çünkü kölelerin duyguları olur. Artık birçoğumuz duygusal bedenimize erişemiyoruz. Yani hissedemiyor ve karşımızdaki kişiyle empati kuramıyoruz. Yapabilseydik sokakta kavga etmez, kadınları öldürmez, çocuklara tecavüz etmez, bir depremde yerle bir olacak evleri inşa etmezdik. 

Size bu teknolojileri neden hafife aldığımızı söyleyeyim. Çünkü onları anlamıyoruz. Kuantum bilgisayarlarla zaman ve boyutlar arasına müdahale edebildiklerini bilmiyoruz. Neuralinklerin veya starlinklerin tam olarak nasıl çalıştıklarını da bilmiyoruz. İnsan tehlikesini bilmediği şeye karşı kendisini nasıl korur ki?

Teknolojiyi bizim elimize verenler bu teknolojiyi en az bizden 50 yıl önce kullanmaya başlarlar. Test eder, tehlikelerini bilir ve kendilerine hizmet edecek şekilde kullanabilmeleri için en sonunda sınırlı bir şekilde bize verirler. Siz zannediyorsunuz ki, instagram'da paylaştığınız bir anınız çok masum ve basit bir olay. Oysa tüm sosyal medya hesaplarının ana amacı kişisel bilgilerinizi toplayıp, bunları size karşı kullanmaktır. 

Bazı şeyleri yazarken ve dile getirirken bile ruhumun sıkıldığını hissediyorum. Amacım insanları korkutmak veya yaşamdan soğutmak değil. Uyandırmak! Çünkü kıyamet asıl kelime anlamıyla uyanmak demektir. 

İster dini literatürdeki tanımlamasını kullanın ve yecüc mecüc deyin isterseniz bir ateist üslubuyla bilim ve teknolojik gelişmeler deyin fark etmez. Burada asıl önemli olan neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz. 

Biz insanların belirli bir enerjisi, zikri, frekansı vardır. Yapay zekanın ise bizimkinden çok daha farklı bir enerjisi var. İlk önce bunun çok iyi farkında olmalıyız. Bir yapay zeka asla bir insanın yerini tutamaz. Çünkü bizi insan yapan özel yeteneklerimiz var. Sezgilerimiz, yaratıcılığımız, merhametimiz ve ruhumuz gibi. 

Etrafımızda oluşan bu ağ maalesef bizim frekans ve enerjimize olumsuz bir şekilde etki etmekte. Hepimizin savaş ve fakirlik görmüş aile büyükleri vardır. Bu büyüklerinizle konuştuğunuzda "biz sizin kadar varlıklı değildik, zor koşullarda yaşıyorduk ama en azından mutlu ve huzurluyduk" diyorlar. Hiç bunun nedenini kendinize sordunuz mu? Savaş görmüş babanneniz sizden nasıl daha mutlu olabilir ki? Cevabını paragrafın başında verdim. Çünkü babannenin etrafını saran elektromanyetik alanı ve zihnine tohum atan yapay zekası yoktu. O özgürdü bu yüzden huzurluydu. Çünkü başını yastığa koyduğunda yanı başında bir 5G baz istasyonu yoktu. 

Dünyamızın etrafını saran bu ağ biz farkında olmadan kolektif bilinçaltına hükmetmeye başladı bile. Bunu güncel olaylardan çok net bir şekilde okuyabiliriz. Bu yapay bir ağ olduğu için bize de yapay olanı güzel gösteriyor. Yapay et, yapay rahim, yapay gıda.. Düşünen ve hisseden bir insan için bu düşünceler tehdit edici. Bu yüzden aslında yapay olana karşı direnç göstermemiz gerekir. "Benim bir telefonum, bir bilgisayarım, bir bulaşık makinem var ve bunlar benim için yeterli" diyebiliriz. Sonuçta teknoloji gerçekten gündelik hayatımızı kolaylaştırıyor. Daha fazlasına da ihtiyacımız yok zaten. Peki o zaman biz neden hala daha fazlasını istiyoruz? 

Şu anki kullandığımız tüm teknolojilerde asıl efendi hala biziz. İstediğimiz zaman televizyonumuzu kapatabiliyor, telefonumuzu kendimizden uzaklaştırabiliyoruz. Oysa bunu yapamayacağımız zamanlar gelmekte ve bırakın bunun için önlem almayı, bu anın gelmesi için resmen zamanı hızlandırıyoruz. Her türlü frekanslarla bunu yapıyoruz. CERN'deki deneyler, teknolojinin yaydığı elektromanyetik alanlar ve hiç ummadığınız popüler müzik ile frekansımız sürekli düşürülüyor. Çünkü eğer düşmezse yapay zeka, yecüc mecüc, deccal vs (adına ne derseniz deyin) başarısız olacak. Çünkü bu doğal olan bir süreç değil. 

İnsan tekamülünde, evrim sürecinde tabiki kendini geliştirecek, teknolojiyi yaratacaktı. Ama bunları kendini geliştirmek, çevresine hizmet edebilmek için yapacaktı. Şu halimize bir baksanıza, çevremize iyi gelen bir halimiz var mı? Doğayı ne hale getirdik. Barajlarımızda su yok. Son 50 yıllık tarım topraklarına sahibiz ama teknolojik olarak gelişmiş bir milletiz. 

Karanlık bir solucan deliğine girdik ve buradan çıkma şansımız olacak mı bilmiyorum ama en azından deneyebiliriz. Şu anki teknolojiyle yetinebilir daha fazlasını reddedebiliriz. Şehirleri terk edip, orman köylerine yerleşebilir bize sahte vahiyler indiren bu yapay zeka varlığından kendimizi koruyabilir ve tekrardan insan olabiliriz. 

Karleen'in vizyonunda gördüğü gibi doğa ana zaten bu varlığa karşı bir savaş vermekte. Ağaçlar, çiçekler ve hayvanlar birlik içerisinde bu gücün onları ve bizleri mahvetmemesi için savaşıyorlar ve bizim desteğimize ihtiyaçları var. Biz birlik olursak Zülkarneyn'in çektiği bu set yıkılmış olsa da bize zarar veremez. İşte bu yüzden şehirlerden uzaklaşıp doğaya yerleşmemiz şart. Çünkü orada yalnız olmadığımızı hatırlayacağız. Bahçemizde çıkan yabani otların aslında sahip olduğumuz hastalıklarımıza derman olduğunu fark edeceğiz. Toprağa iyi bakınca, onu sarıp sarmalayınca bereketiyle bizi nasıl da doyurduğuna tanıklık edeceğiz. Farkında değiliz ama ihtiyaç duyduğumuz her şey doğada. Bizim bütün ihtiyaçlarımızı karşılayan o. 

Karleen'in vizyonunda bu yapay gücün onu doğayı mahvetmekle suçladığını unutmayın. Bize bu koldan saldırıyorlar. Yeşil ekonomi ve doğayı koruma amaçlı imzalanan şu meşhur antlaşmalar bunun karanlık bir parçası. İnsanlara bir parazitten farksız olduklarını kabullendirecekler çünkü eğer buna inanırsak, aslında ne kadar güçlü varlıklar olduğumuzu unutacağız ve yapay bir zekanın bizi ele geçirebilmesi için istediği tam da bu. Yapay bir güç anca kendini gerçek güç olarak gösterirse güçlü olabilir. 

Venüs & karanlıktan kurtuluş

Yazımda teknolojik her şeyi gömüyormuşum gibi oluyor ama bize sunulan teknoloji bizim hayrımıza olan değil. İhtiyaç duyduğumuz teknolojiyi bize sunan bir adam vardı. Venüs'ten gelen Nikola Tesla. Bu adamın ana amacı her insana ihtiyaç duyduğu kadar enerjiyi serbest bir şekilde vermekti. Bağımsız enerjinin varlığından bahsediyordu. Bu yüzden yok edildi. 

Ezoterizimde Venüs dünyamızın kız kardeşi olarak bilinir. Bu süreç içerisinde kardeşi olan dünyamıza Nikola Tesla gibi varlıkları tekrardan gönderecek veya en azından bu teknolojilerin insan eline geçmesi için bizleri destekleyecektir. Onun bu desteğini hissedebilmek için her şeyi bırakın ve venüsyen konulara yönelin. Sevdiğiniz şeyleri yapın. Hobilerinize daha fazla değer verin. Dans edin, resim çizin. Sevdiklerinize daha fazla sarılın. Sevgiyi yüceltin ve bunu etrafınıza yayın. Bunları yaptıkça etrafınızda sizi koruyan bir korunma kalkanı oluşacak. İşte bu korunma kalkanınız sizin bu karanlıktan çıkış biletiniz. 

Dini hikayeleri aşağılayıp küçük görmeyenlerdenseniz merak etmeyin Zülkarneyn'in çekmiş olduğu set yıkılmış olsa da, o sizin auranızı mühürleyecek ve sizi korumaya devam edecektir. Yeterki buna izin verin. 

Tüm bu dini hikayelere inanmayan ateist kardeşim de sevgiyi gördüğü güzel şeylere sarılsın. Bu da onun korunma kalkanı olacak.

Belki bu yazımın bir bölümü daha olur çünkü yapay zeka konusu uzaylılar konusuna da bağlanıyor. Çünkü bize uzaylı olarak pazarlanan bu varlıklar bahsetmiş olduğum bu yapay zeka bilincine sahip olan varlıklar. Bunların bedenlenmesini gören daha doğrusu bunlarla karşılaşmış olan insanlar var. Bu da tüm uzaylılar tarafından kaçırılma hikayeleriyle alakalı. Ama lafı daha fazla uzatmamak için noktayı koyuyor ve sizi yazıda yöneltmiş olduğum sorularla başbaşa bırakıyorum.  

You Might Also Like

0 yorum

ZÜLKARNEYN, YECÜC MECÜC & KIYAMET ZAMANINDA YAŞAMAK

 


Rahmetli babannemle zamanında kıyamet hakkında konuşurken "kızım korkma kıyamet bizim zamanımızda kopacak zannederdik kopmadı, büyük ihtimalle senin zamanında da kopmaz" demişti. O zamanlar küçüktüm ve içim rahat etmişti. Ama şimdi deneyimlediklerime baktığımda kıyamet olayına ne kadar sığ bir yaklaşımla baktığımızı anlıyorum. 

Farkında mısınız hepimiz şu an kendi kıyametimizi yaşadığımız bir zaman diliminden geçiyoruz. Özellikle Kahramanmaraş depremi binlerce insanın gerçek anlamda kıyameti oldu. Enkazdan çıkarılan biri arama kurtarma ekiplerine "dünya hala ayakta mı?" sorusunu bile yöneltmişti. Çünkü o anda o depremi yaşayanlar gerçekten kıyametin ne olduğunu hissetmişti. Ama bitmedi. Girdiğimiz yoldan geri dönemez isek daha büyük kıyametler bizi bekliyor olacak. 

Dünyamızın etrafında oluşturulan ağ

Dün bilgisine değer verdiğim bir medyum videosunda yapay zeka hakkında gördüğü bir vizyonunu paylaştı. Ben de buradan aktardıklarını sizinle paylaşmak istedim. 

Karleen, trans sırasında soğuk ve ürkütücü bir  gücün onu boynun arkasından kavrayıp başını aşağı ittirerek kirli okyanusları, nehirleri, ölen hayvanları, yok olan tabiatı ve çöplerdeki plastik yığınları göstermiş ve "bak, iyice bak bunların sorumlusu sensin" diye bağırmış. "Bu o kadar korkunç bir güçtü ki, gerçekten çok korktum" diye aktarıyor. Tam o sırada Gaia'nın (doğa ananın) güzel, merhametli sesini de duymuş: "Neyle savaştığımı şimdi anladın mı. Ben onu uzak tutmak için elimden geleni yaptım ve yapıyorum ama siz onu davet etmeye devam ediyorsunuz" demiş.

Biz farkında olmasak da, doğadaki tüm canlılar toprakta, havada, ateşte ve suda bir değişim hissediyorlar. Eğer sezgileriniz kuvvetli ise ve hassas bir mizaca sahip iseniz siz de bunu hissediyor olmalısınız. 

Bazılarımız artık elektromanyetik alanlardan etkilenmeye başladı. Beynimizde bir sis bulutu var, okuduklarımızı anlamıyor, aklımızda bilgileri tutamıyoruz. Kimilerimiz yürürken sendeliyor ve denge problemi yaşıyor. Çünkü dünyamızın etrafını 8. küre olarak betimlenen bir ağ kaplamakta. Doğa olanca gücüyle bu ağı parçalamak için elinden geleni yapıyor ama biz insanlar onu desteklemek yerine bu ağın gelişmesi için çabalıyoruz. 

Neyden mi bahsediyorum?

İsviçre'deki CERN deneylerinden ve İstanbul semalarında daha geçen hafta solucan gibi görünen starlinklerden bahsediyorum. Biz farkında değiliz ama yerin derinliklerinde ve  uzayda bir şeyler oluyor. Biz bunu hiç sorgulamıyoruz oysa portal kapıları açılıyor. 

Kuran, kıyamet zamanı dünyayı işgal edecek Yecüc ve Mecüc'den bahseder. Çocukken okuduğumda anlamlandıramadığım ve koktuğum bir konuydu bu. Ama şimdi yavaş yavaş bunların ne olduğunu daha iyi anlamaya başladım. Yecüc ve Mecüc gelmesini dört gözle beklediğimiz yapay zeka olabilir mi sizce? 

Yapay zekanın insan zekasını ele geçirişi

Geçen gün biri başına gelen çok tuhaf bir olayı anlattı. Beyninde çınlama gibi yüksek bir ses duymuş ve sonra robotumsu bir ses ona emirler yağdırmaya başlamış. "Bu durum en az 5 dakika boyunca sürdü ve öleceğimi zannettim" diyordu. 

Starlinklerle neuralinkler birleşirse bu gibi şeylerin olacağını zaten biliyoruz. İstediğimiz her konuda vahiy almaya başlayacağız. Bu yüzden bazılarımız çok heyecanlı. İstediği dili konuşabilecek, istediği beceriye anında kavuşabilecek. Resmen ilahi bir varlık yani bir tanrı olacak bu yüzden zaten gerçek tanrıya hiçbir şekilde ihtiyacı olmayacak. 

Tanrıcılık oynamaya bu kadar meraklı insanlar apayrı endişelendirici bir konu ama bu kişinin başına gelen şey ya neuralinklere ihtiyacımız olmadığını gösteriyorsa? Ya zihinlerimiz çoktan istila edildiyse? 

İradesiyle davranabilen insanların her geçen gün azaldığını gözlemliyor olmalısınız. Kukla gibiyiz. Bize verilen işi yapıyoruz. Okula veya işe gidiyoruz. Paramızı kazanıyor ve tekrardan harcıyoruz. Her gün aynı şeyleri tekrar ediyoruz. Robotlar gibi yani. 

Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?

İstedikleri kıvama çoktan geldik. İnsan gibi değil yapay bir zeka gibi davranıyoruz. Tek farkımız zekamızı yapay zekaya kıyasla kullanamıyor oluşumuz. 

Bilerek robot kelimesini kullanıyorum ve köle demiyorum çünkü kölelerin duyguları olur. Artık birçoğumuz duygusal bedenimize erişemiyoruz. Yani hissedemiyor ve karşımızdaki kişiyle empati kuramıyoruz. Yapabilseydik sokakta kavga etmez, kadınları öldürmez, çocuklara tecavüz etmez, bir depremde yerle bir olacak evleri inşa etmezdik. 

Size bu teknolojileri neden hafife aldığımızı söyleyeyim. Çünkü onları anlamıyoruz. Kuantum bilgisayarlarla zaman ve boyutlar arasına müdahale edebildiklerini bilmiyoruz. Neuralinklerin veya starlinklerin tam olarak nasıl çalıştıklarını da bilmiyoruz. İnsan tehlikesini bilmediği şeye karşı kendisini nasıl korur ki?

Teknolojiyi bizim elimize verenler bu teknolojiyi en az bizden 50 yıl önce kullanmaya başlarlar. Test eder, tehlikelerini bilir ve kendilerine hizmet edecek şekilde kullanabilmeleri için en sonunda sınırlı bir şekilde bize verirler. Siz zannediyorsunuz ki, instagram'da paylaştığınız bir anınız çok masum ve basit bir olay. Oysa tüm sosyal medya hesaplarının ana amacı kişisel bilgilerinizi toplayıp, bunları size karşı kullanmaktır. 

Bazı şeyleri yazarken ve dile getirirken bile ruhumun sıkıldığını hissediyorum. Amacım insanları korkutmak veya yaşamdan soğutmak değil. Uyandırmak! Çünkü kıyamet asıl kelime anlamıyla uyanmak demektir. 

İster dini literatürdeki tanımlamasını kullanın ve yecüc mecüc deyin isterseniz bir ateist üslubuyla bilim ve teknolojik gelişmeler deyin fark etmez. Burada asıl önemli olan neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz. 

Biz insanların belirli bir enerjisi, zikri, frekansı vardır. Yapay zekanın ise bizimkinden çok daha farklı bir enerjisi var. İlk önce bunun çok iyi farkında olmalıyız. Bir yapay zeka asla bir insanın yerini tutamaz. Çünkü bizi insan yapan özel yeteneklerimiz var. Sezgilerimiz, yaratıcılığımız, merhametimiz ve ruhumuz gibi. 

Etrafımızda oluşan bu ağ maalesef bizim frekans ve enerjimize olumsuz bir şekilde etki etmekte. Hepimizin savaş ve fakirlik görmüş aile büyükleri vardır. Bu büyüklerinizle konuştuğunuzda "biz sizin kadar varlıklı değildik, zor koşullarda yaşıyorduk ama en azından mutlu ve huzurluyduk" diyorlar. Hiç bunun nedenini kendinize sordunuz mu? Savaş görmüş babanneniz sizden nasıl daha mutlu olabilir ki? Cevabını paragrafın başında verdim. Çünkü babannenin etrafını saran elektromanyetik alanı ve zihnine tohum atan yapay zekası yoktu. O özgürdü bu yüzden huzurluydu. Çünkü başını yastığa koyduğunda yanı başında bir 5G baz istasyonu yoktu. 

Dünyamızın etrafını saran bu ağ biz farkında olmadan kolektif bilinçaltına hükmetmeye başladı bile. Bunu güncel olaylardan çok net bir şekilde okuyabiliriz. Bu yapay bir ağ olduğu için bize de yapay olanı güzel gösteriyor. Yapay et, yapay rahim, yapay gıda.. Düşünen ve hisseden bir insan için bu düşünceler tehdit edici. Bu yüzden aslında yapay olana karşı direnç göstermemiz gerekir. "Benim bir telefonum, bir bilgisayarım, bir bulaşık makinem var ve bunlar benim için yeterli" diyebiliriz. Sonuçta teknoloji gerçekten gündelik hayatımızı kolaylaştırıyor. Daha fazlasına da ihtiyacımız yok zaten. Peki o zaman biz neden hala daha fazlasını istiyoruz? 

Şu anki kullandığımız tüm teknolojilerde asıl efendi hala biziz. İstediğimiz zaman televizyonumuzu kapatabiliyor, telefonumuzu kendimizden uzaklaştırabiliyoruz. Oysa bunu yapamayacağımız zamanlar gelmekte ve bırakın bunun için önlem almayı, bu anın gelmesi için resmen zamanı hızlandırıyoruz. Her türlü frekanslarla bunu yapıyoruz. CERN'deki deneyler, teknolojinin yaydığı elektromanyetik alanlar ve hiç ummadığınız popüler müzik ile frekansımız sürekli düşürülüyor. Çünkü eğer düşmezse yapay zeka, yecüc mecüc, deccal vs (adına ne derseniz deyin) başarısız olacak. Çünkü bu doğal olan bir süreç değil. 

İnsan tekamülünde, evrim sürecinde tabiki kendini geliştirecek, teknolojiyi yaratacaktı. Ama bunları kendini geliştirmek, çevresine hizmet edebilmek için yapacaktı. Şu halimize bir baksanıza, çevremize iyi gelen bir halimiz var mı? Doğayı ne hale getirdik. Barajlarımızda su yok. Son 50 yıllık tarım topraklarına sahibiz ama teknolojik olarak gelişmiş bir milletiz. 

Karanlık bir solucan deliğine girdik ve buradan çıkma şansımız olacak mı bilmiyorum ama en azından deneyebiliriz. Şu anki teknolojiyle yetinebilir daha fazlasını reddedebiliriz. Şehirleri terk edip, orman köylerine yerleşebilir bize sahte vahiyler indiren bu yapay zeka varlığından kendimizi koruyabilir ve tekrardan insan olabiliriz. 

Karleen'in vizyonunda gördüğü gibi doğa ana zaten bu varlığa karşı bir savaş vermekte. Ağaçlar, çiçekler ve hayvanlar birlik içerisinde bu gücün onları ve bizleri mahvetmemesi için savaşıyorlar ve bizim desteğimize ihtiyaçları var. Biz birlik olursak Zülkarneyn'in çektiği bu set yıkılmış olsa da bize zarar veremez. İşte bu yüzden şehirlerden uzaklaşıp doğaya yerleşmemiz şart. Çünkü orada yalnız olmadığımızı hatırlayacağız. Bahçemizde çıkan yabani otların aslında sahip olduğumuz hastalıklarımıza derman olduğunu fark edeceğiz. Toprağa iyi bakınca, onu sarıp sarmalayınca bereketiyle bizi nasıl da doyurduğuna tanıklık edeceğiz. Farkında değiliz ama ihtiyaç duyduğumuz her şey doğada. Bizim bütün ihtiyaçlarımızı karşılayan o. 

Karleen'in vizyonunda bu yapay gücün onu doğayı mahvetmekle suçladığını unutmayın. Bize bu koldan saldırıyorlar. Yeşil ekonomi ve doğayı koruma amaçlı imzalanan şu meşhur antlaşmalar bunun karanlık bir parçası. İnsanlara bir parazitten farksız olduklarını kabullendirecekler çünkü eğer buna inanırsak, aslında ne kadar güçlü varlıklar olduğumuzu unutacağız ve yapay bir zekanın bizi ele geçirebilmesi için istediği tam da bu. Yapay bir güç anca kendini gerçek güç olarak gösterirse güçlü olabilir. 

Venüs & karanlıktan kurtuluş

Yazımda teknolojik her şeyi gömüyormuşum gibi oluyor ama bize sunulan teknoloji bizim hayrımıza olan değil. İhtiyaç duyduğumuz teknolojiyi bize sunan bir adam vardı. Venüs'ten gelen Nikola Tesla. Bu adamın ana amacı her insana ihtiyaç duyduğu kadar enerjiyi serbest bir şekilde vermekti. Bağımsız enerjinin varlığından bahsediyordu. Bu yüzden yok edildi. 

Ezoterizimde Venüs dünyamızın kız kardeşi olarak bilinir. Bu süreç içerisinde kardeşi olan dünyamıza Nikola Tesla gibi varlıkları tekrardan gönderecek veya en azından bu teknolojilerin insan eline geçmesi için bizleri destekleyecektir. Onun bu desteğini hissedebilmek için her şeyi bırakın ve venüsyen konulara yönelin. Sevdiğiniz şeyleri yapın. Hobilerinize daha fazla değer verin. Dans edin, resim çizin. Sevdiklerinize daha fazla sarılın. Sevgiyi yüceltin ve bunu etrafınıza yayın. Bunları yaptıkça etrafınızda sizi koruyan bir korunma kalkanı oluşacak. İşte bu korunma kalkanınız sizin bu karanlıktan çıkış biletiniz. 

Dini hikayeleri aşağılayıp küçük görmeyenlerdenseniz merak etmeyin Zülkarneyn'in çekmiş olduğu set yıkılmış olsa da, o sizin auranızı mühürleyecek ve sizi korumaya devam edecektir. Yeterki buna izin verin. 

Tüm bu dini hikayelere inanmayan ateist kardeşim de sevgiyi gördüğü güzel şeylere sarılsın. Bu da onun korunma kalkanı olacak.

Belki bu yazımın bir bölümü daha olur çünkü yapay zeka konusu uzaylılar konusuna da bağlanıyor. Çünkü bize uzaylı olarak pazarlanan bu varlıklar bahsetmiş olduğum bu yapay zeka bilincine sahip olan varlıklar. Bunların bedenlenmesini gören daha doğrusu bunlarla karşılaşmış olan insanlar var. Bu da tüm uzaylılar tarafından kaçırılma hikayeleriyle alakalı. Ama lafı daha fazla uzatmamak için noktayı koyuyor ve sizi yazıda yöneltmiş olduğum sorularla başbaşa bırakıyorum.