AY & İÇSEL ÇOCUĞUMUZ

Haziran 22, 2023

 

Katıldığım son kongre içsel çocukla ilgiliydi ve birçok değerli psikolog bu konuyla ilgili kendi hayat deneyimlerini paylaştı. Bu yazımda bu paylaşımlardan örnekler vermek istiyorum. 

Astroloji haritalarımızda Ay, hem duygusal iç dünyamızdan hem de çocukluk dönemimizden sorumludur. Ay konumumuzu inceleyerek bu iki konu hakkında derinlemesine bilgi edinebiliriz. Mesela benim Ay burcum Kova. Ben içsel çocuğumla ne zaman iletişime geçsem kendimi 4-5 yaşlarında görürüm. O halim genelde hep yalnızdır ve tek başına oyun oynar ama gözleri pırıl pırıl parlar ve genelde mutludur. Çocukken bile kendimi insanların arasında hep yalnız hisseden biriydim. Yani çevrem hep kalabalıktı ama ben hep yalnızdım. Tipik bir Kova burcu işte. Ne varki o yaşlarımda dünyadaki en mutlu çocuğun ben olduğuma inanırdım bu yüzden içsel çocuğumla iletişime geçtiğimde onu hep güçlü ve mutlu olarak bulurum. Benim asıl karanlık yıllarım ergenlik dönemlerimde başlamıştı. Bu yüzden ergen halimle iletişime geçtiğimde kendimi kapkaranlık bir odanın köşesine sıkışmış, korkudan titreyen biri olarak görürüm. Hayat neşesi kalmamış hatta yaşamak dahi istemeyen biri var içimde. 

Aslında içsel çocuk da, içsel ergen de benim bilinçaltımda yaşayan benliklerimdir. Ben bunları geçmişin hayaletleri olarak da tanımlarım. Aslında artık yokturlar ama yine de vardırlar ve hayati öneme sahip olan bütün kararlarımda bilinçaltımdan bana etki ederler. 

Terapilerde uzmanlar bu içsel çocuk benzetmesiyle çok sık çalışırlar. Özellikle travma terapilerinde bu benliklerin bilinç düzeyine çıkarılıp sevgiyle sarmalanması şifalanma sürecinin çok önemli bir parçasıdır. Çünkü zamanında yara almış olan bu içsel çocuğumuz asla büyümez. Ne kadar büyüsek ve olgunlaşsak da en ufak bir tetiklenmede kendisini tekrardan belli eder. Bu tetiklenmeler nelerdir biliyor musunuz? Öfke krizleri, kıskançlıklar, korkular.. hepimizin gündelik hayatta yaşadığı günlük sıkıntılarda bilinçaltındaki bu içsel çocuk kendini belli eder ve şifalanmak için adeta yalvarır. Onun yakarışlarına kulak vererek, o anda içimize yönelip "neyin var, neden birden öfkelendin, neden şu an korkuyorsun" gibi soruları sorarak onunla bağ kurabilir ve hayatımızdaki kısır döngüleri sonlandırabiliriz.

Mesela kongredeki psikolaglardan biri şöyle bir örnek vermişti. Şu an maddi durumu çok iyi olmasına rağmen bir gün parayla ilgili bir konuşma sırasında birden çok şiddetli bir şekilde sinirlenmiş. Bunun nedenini bulmak için içsel çocuğuyla iletişime geçtiğinde onu karanlık bir odanın içinde korku dolu bir şekilde bulmuş. Şu anki yetişkin hali maddi olarak çok güçlü de olsa içindeki çocuk fakir olmaktan korkuyormuş. Bunun altında yatan ise babasının parası olmasına rağmen ailesine karşı hep cimri davranıp, "bunun için paramız yok" cümlesini çocukken sürekli duymasıymış. Bu örnek bilinçaltımızın mantıklı değil tam tersine ne kadar duygusal çalıştığını gösteriyor. Eğer bu kişi bu içsel çocuğunun korkusunun farkına varmasaydı zamanla parasal sıkıntılar yaşamaya başlayacaktı ta ki içindeki çocuk bu korkuyu yenecek cesareti bulana dek. 

Bir diğer uzman bir gün kazandığı yüklü miktarda parayı banka hesabında görünce birden paniğe kapıldığını anlattı. Onun içsel çocuğun en büyük korkusu ise ebeveyne olan bağlılığından dolayı "ben asla anne ve babamdan daha fazla para kazanmayı hak etmiyorum" düşüncesiymiş. Bunun altında yatan duygu ise değersizlik hissi. Kendisini bu kadar çok para kazanmayı hak etmeyen birisi olarak gördüğü için maddi gücü, refahı ve bolluk bereketi ister istemez reddettiğini fark etmiş. 

Vermiş olduğum bu iki örnek parayla ilgili de olsa aslında içsel çocuğumuz her konuda kendini belli eder. Özellikle ikili ilişkiler alanında her iki tarafın yaralı içsel çocukları ilişkinin gidişatını sekteye uğratır. Günümüzde ikili ilişkilerin bu kadar zorlaşmış olması ve ayrılıkların bu derece artmasının ardında da yine yaralı içsel çocuğumuz vardır. Çünkü sağlıklı ilişkileri ve olgun birliktelikleri sadece yetişkinler kurabilir. Çocuklar anne babaya bağımlıdır. İçsel çocuklarımızla bir aşk ilişkisi yaşamaya başladığımızda iletişime geçen parçalar olgun yetişkinler değildir. Bu yüzden evlilik ilişkisi zaman içerisinde anne - oğul veya baba - kız ilişkisine dönüşür. İşte bu aşamadan sonra kavgalar, küslükler, ihanetler ve ayrılıklar başlar. Çünkü misal olarak kadının içsel çocuğu ailede sevgiyi hizmet etmekle eşdeğer gördüyse, eşinden sevgi alabilmek için ona hizmet etmesi gerektiğini düşünür. Yemeğini hazırlar, çamaşırlarını yıkar, ütülerini yapar. Farkında olmasa da erkeğin annesine dönüşür. Her erkek annesine bağlıdır bu yüzden bu kadına da bağlı kalmaya devam eder ama hiçbir erkek annesiyle sevişmek istemez. Bu yüzden karısını aldatmaya başlar ama yine de ondan asla boşanmaz. 

Bu örnekleri o kadar çok uzatabiliriz ki.. Bunlar hepimizin kendinden veya yakın çevresinden her gün duyduğu sorunlardır. Oysa bu sorunlar yaralı içsel çocuklarımızı sevgiyle sarmalamayı öğrenmemizle çözülebilecek basit sorunlardır. 

İçsel çocuğumla nasıl iletişime geçerim?

Genelde dolunaylarda veya transit Ay etkilerinin zorlayıcı olduğu zamanlarda duygusal olarak tetiklenir ve kendimizi huzursuz hissederiz. Bu gibi zamanlarda biliçaltının bilince ulaşması için kapılar açılır. Bu anlardan birini bulduğunuzda kendinizle başbaşa kalabileceğiniz bir ortama geçip gözlerinizi kapatıp "çocukluğumda yaşadığım hangi olayda aynı hisleri hissetmiştim?" sorusunu sormalısınız. Bu sizi belirli bir anıya götürecek. Bu anıyı hatırlamaya çalışın ve neler hissettiğinize bakın. Sonra içinizdeki çocuğa neye ihtiyacı olduğunu sorun ve ona bunu verin. Ona sarılın, güçlü olduğunu hissettirin ve sevgi gösterin. Çünkü içimizdeki çocuğun ihtiyaç duyduğu tek şey sevgidir. Çocukluğumuzda veya ergenliğimizde sevgi görememiş ve kendimizi değersiz hissetmiş olduğumuz birçok hayat deneyiminden geçmiş olabiliriz. Önemli olan bu anlara şimdide yolculuk edip o çocuğa ihtiyaç duyduğu şeyi vermektir. Şifa aslında bu kadar basittir. Carl G. Jung'un dediği gibi bilinçaltının bilince ulaşması şifanın yarı yoludur. Zannetmeyin ki, bunu bir kere yaparak bütün sorunlarınızdan kurtulacaksınız. Bizi paramparça yapan birçok anımız vardır. Bu çalışmayı her tetiklendiğinizde yapmalısınız. Her negatif duygunuzda derin bir nefes almalı, gözlerinizi kapatmalı ve sezgilerinizin sizi bu duygunun ilk defa ortaya çıktığı o an'a geri götürmesine izin vermelisiniz. Bunu yaptıkça, kendinizle olan bağınızın kuvvetlendiğini, içinizde çok güzel bir simya gerçekleştiğini hissedeceksiniz. Şifalanma süreci bitmek bilmeyen uzun bir içsel yolculuktur. Gökkubbedeki Ay var olduğu sürece duygusal tetiklenmelerimiz devam edecektir çünkü bu tekamül sürecinin çok önemli bir parçasıdır. 

Korkmayalım. 

Sadece sevgiyi hatırlayalım. Onu merkezimize tekrardan davet edelim ve sevgiyle kendimizi sarmayalım. 

You Might Also Like

0 yorum

AY & İÇSEL ÇOCUĞUMUZ

 

Katıldığım son kongre içsel çocukla ilgiliydi ve birçok değerli psikolog bu konuyla ilgili kendi hayat deneyimlerini paylaştı. Bu yazımda bu paylaşımlardan örnekler vermek istiyorum. 

Astroloji haritalarımızda Ay, hem duygusal iç dünyamızdan hem de çocukluk dönemimizden sorumludur. Ay konumumuzu inceleyerek bu iki konu hakkında derinlemesine bilgi edinebiliriz. Mesela benim Ay burcum Kova. Ben içsel çocuğumla ne zaman iletişime geçsem kendimi 4-5 yaşlarında görürüm. O halim genelde hep yalnızdır ve tek başına oyun oynar ama gözleri pırıl pırıl parlar ve genelde mutludur. Çocukken bile kendimi insanların arasında hep yalnız hisseden biriydim. Yani çevrem hep kalabalıktı ama ben hep yalnızdım. Tipik bir Kova burcu işte. Ne varki o yaşlarımda dünyadaki en mutlu çocuğun ben olduğuma inanırdım bu yüzden içsel çocuğumla iletişime geçtiğimde onu hep güçlü ve mutlu olarak bulurum. Benim asıl karanlık yıllarım ergenlik dönemlerimde başlamıştı. Bu yüzden ergen halimle iletişime geçtiğimde kendimi kapkaranlık bir odanın köşesine sıkışmış, korkudan titreyen biri olarak görürüm. Hayat neşesi kalmamış hatta yaşamak dahi istemeyen biri var içimde. 

Aslında içsel çocuk da, içsel ergen de benim bilinçaltımda yaşayan benliklerimdir. Ben bunları geçmişin hayaletleri olarak da tanımlarım. Aslında artık yokturlar ama yine de vardırlar ve hayati öneme sahip olan bütün kararlarımda bilinçaltımdan bana etki ederler. 

Terapilerde uzmanlar bu içsel çocuk benzetmesiyle çok sık çalışırlar. Özellikle travma terapilerinde bu benliklerin bilinç düzeyine çıkarılıp sevgiyle sarmalanması şifalanma sürecinin çok önemli bir parçasıdır. Çünkü zamanında yara almış olan bu içsel çocuğumuz asla büyümez. Ne kadar büyüsek ve olgunlaşsak da en ufak bir tetiklenmede kendisini tekrardan belli eder. Bu tetiklenmeler nelerdir biliyor musunuz? Öfke krizleri, kıskançlıklar, korkular.. hepimizin gündelik hayatta yaşadığı günlük sıkıntılarda bilinçaltındaki bu içsel çocuk kendini belli eder ve şifalanmak için adeta yalvarır. Onun yakarışlarına kulak vererek, o anda içimize yönelip "neyin var, neden birden öfkelendin, neden şu an korkuyorsun" gibi soruları sorarak onunla bağ kurabilir ve hayatımızdaki kısır döngüleri sonlandırabiliriz.

Mesela kongredeki psikolaglardan biri şöyle bir örnek vermişti. Şu an maddi durumu çok iyi olmasına rağmen bir gün parayla ilgili bir konuşma sırasında birden çok şiddetli bir şekilde sinirlenmiş. Bunun nedenini bulmak için içsel çocuğuyla iletişime geçtiğinde onu karanlık bir odanın içinde korku dolu bir şekilde bulmuş. Şu anki yetişkin hali maddi olarak çok güçlü de olsa içindeki çocuk fakir olmaktan korkuyormuş. Bunun altında yatan ise babasının parası olmasına rağmen ailesine karşı hep cimri davranıp, "bunun için paramız yok" cümlesini çocukken sürekli duymasıymış. Bu örnek bilinçaltımızın mantıklı değil tam tersine ne kadar duygusal çalıştığını gösteriyor. Eğer bu kişi bu içsel çocuğunun korkusunun farkına varmasaydı zamanla parasal sıkıntılar yaşamaya başlayacaktı ta ki içindeki çocuk bu korkuyu yenecek cesareti bulana dek. 

Bir diğer uzman bir gün kazandığı yüklü miktarda parayı banka hesabında görünce birden paniğe kapıldığını anlattı. Onun içsel çocuğun en büyük korkusu ise ebeveyne olan bağlılığından dolayı "ben asla anne ve babamdan daha fazla para kazanmayı hak etmiyorum" düşüncesiymiş. Bunun altında yatan duygu ise değersizlik hissi. Kendisini bu kadar çok para kazanmayı hak etmeyen birisi olarak gördüğü için maddi gücü, refahı ve bolluk bereketi ister istemez reddettiğini fark etmiş. 

Vermiş olduğum bu iki örnek parayla ilgili de olsa aslında içsel çocuğumuz her konuda kendini belli eder. Özellikle ikili ilişkiler alanında her iki tarafın yaralı içsel çocukları ilişkinin gidişatını sekteye uğratır. Günümüzde ikili ilişkilerin bu kadar zorlaşmış olması ve ayrılıkların bu derece artmasının ardında da yine yaralı içsel çocuğumuz vardır. Çünkü sağlıklı ilişkileri ve olgun birliktelikleri sadece yetişkinler kurabilir. Çocuklar anne babaya bağımlıdır. İçsel çocuklarımızla bir aşk ilişkisi yaşamaya başladığımızda iletişime geçen parçalar olgun yetişkinler değildir. Bu yüzden evlilik ilişkisi zaman içerisinde anne - oğul veya baba - kız ilişkisine dönüşür. İşte bu aşamadan sonra kavgalar, küslükler, ihanetler ve ayrılıklar başlar. Çünkü misal olarak kadının içsel çocuğu ailede sevgiyi hizmet etmekle eşdeğer gördüyse, eşinden sevgi alabilmek için ona hizmet etmesi gerektiğini düşünür. Yemeğini hazırlar, çamaşırlarını yıkar, ütülerini yapar. Farkında olmasa da erkeğin annesine dönüşür. Her erkek annesine bağlıdır bu yüzden bu kadına da bağlı kalmaya devam eder ama hiçbir erkek annesiyle sevişmek istemez. Bu yüzden karısını aldatmaya başlar ama yine de ondan asla boşanmaz. 

Bu örnekleri o kadar çok uzatabiliriz ki.. Bunlar hepimizin kendinden veya yakın çevresinden her gün duyduğu sorunlardır. Oysa bu sorunlar yaralı içsel çocuklarımızı sevgiyle sarmalamayı öğrenmemizle çözülebilecek basit sorunlardır. 

İçsel çocuğumla nasıl iletişime geçerim?

Genelde dolunaylarda veya transit Ay etkilerinin zorlayıcı olduğu zamanlarda duygusal olarak tetiklenir ve kendimizi huzursuz hissederiz. Bu gibi zamanlarda biliçaltının bilince ulaşması için kapılar açılır. Bu anlardan birini bulduğunuzda kendinizle başbaşa kalabileceğiniz bir ortama geçip gözlerinizi kapatıp "çocukluğumda yaşadığım hangi olayda aynı hisleri hissetmiştim?" sorusunu sormalısınız. Bu sizi belirli bir anıya götürecek. Bu anıyı hatırlamaya çalışın ve neler hissettiğinize bakın. Sonra içinizdeki çocuğa neye ihtiyacı olduğunu sorun ve ona bunu verin. Ona sarılın, güçlü olduğunu hissettirin ve sevgi gösterin. Çünkü içimizdeki çocuğun ihtiyaç duyduğu tek şey sevgidir. Çocukluğumuzda veya ergenliğimizde sevgi görememiş ve kendimizi değersiz hissetmiş olduğumuz birçok hayat deneyiminden geçmiş olabiliriz. Önemli olan bu anlara şimdide yolculuk edip o çocuğa ihtiyaç duyduğu şeyi vermektir. Şifa aslında bu kadar basittir. Carl G. Jung'un dediği gibi bilinçaltının bilince ulaşması şifanın yarı yoludur. Zannetmeyin ki, bunu bir kere yaparak bütün sorunlarınızdan kurtulacaksınız. Bizi paramparça yapan birçok anımız vardır. Bu çalışmayı her tetiklendiğinizde yapmalısınız. Her negatif duygunuzda derin bir nefes almalı, gözlerinizi kapatmalı ve sezgilerinizin sizi bu duygunun ilk defa ortaya çıktığı o an'a geri götürmesine izin vermelisiniz. Bunu yaptıkça, kendinizle olan bağınızın kuvvetlendiğini, içinizde çok güzel bir simya gerçekleştiğini hissedeceksiniz. Şifalanma süreci bitmek bilmeyen uzun bir içsel yolculuktur. Gökkubbedeki Ay var olduğu sürece duygusal tetiklenmelerimiz devam edecektir çünkü bu tekamül sürecinin çok önemli bir parçasıdır. 

Korkmayalım. 

Sadece sevgiyi hatırlayalım. Onu merkezimize tekrardan davet edelim ve sevgiyle kendimizi sarmayalım.