SATÜRN & 7 YAŞ GİZEMİ

Haziran 05, 2023

Tuhaf bir deneme tahtasına dönüşmüş olan bir eğitim sistemine sahibiz. Ne denersek deneyelim yanlış olduğunu idrak ediyor ve tekrardan değiştiriyoruz. Ne var ki, çözümleri çok yanlış yerlerde arıyoruz. Bu yüzden her yeni sistemle daha da fazla bocalıyoruz. Olan da maalesef çocuklarımıza ve onlar büyüdüklerinde de toplumumuza oluyor. Bu yazımda bu konuya ve Waldorf okullarının kurucusu olan mistik Rudolf Steiner'in öğretilerinden bahsedeceğim. 

Bir anne değilim ama eğitim fakültesi mezunu olan biri olarak farklı eğitim sistemleriyle ve çocuk gelişimiyle yakından ilgilenmeyi sevenlerdenim. Günümüzde Montessori ve Waldorf okullarının popülerlik kazandığını gözlemliyoruz çünkü zenginler çocuklarını daima bu okullara gönderiyorlar. Oysa Montessori İtalya'da fakir aileler için kurulmuştur. Waldorf okulunun kelime anlamı ise orman köyü okuludur. 

Sizce de burada bir tezatlık yok mu? Neden bu sistemler uzun yıllardır var olmasına rağmen çocuklarımız gerçek eğitimden mahrum bırakılıyor ve neden sadece zenginlerin çocukları bu güzel eğitimleri görme hakkına sahip?

Yazılarımı takip edenler bu sorunun cevabını net bir şekilde biliyorlar. İnsan ırkını köle gibi kullanmak isteyen elit zihniyet, çocukların gerçek potansiyellerine erişmesinden büyük bir korku duyduğu için uzun yıllardan beri birçok ülkede aptallaştırma politikası uygulanıyor. İsrail gibi bazı ülkeler milli gelirlerinin büyük bir çoğunluğunu eğitim bütçesi olarak ayırırken maalesef biz aptallaştırma politikasına maruz bırakılan ülkelerin arasında bulunmaktayız. 

Sorumluluğu başkasına atmak her zaman için kolay yoldur. Yani bir gün düzgün bir eğitim bakanı gelir de el atar diye ümit etmeye devam edebiliriz. Ama unutmamamız gereken bir şey var. Eğitim okulda değil ailede başlar. Daha doğrusu eğitim 7 yaşından önce başlar. 

7 yaş ilk Satürn karemizi yaşadığımız yaştır. Bu yaşa dek çocuğun eterik bedeni anne ve babanınki ile birdir ve sadece 7 yaşından sonra kendi eterik bedenine kavuşur. Eterik beden, matrix'in enerjisel olarak bedene ve organlara yansımasıyla oluşan bedendir. Eterik bedenin sağlıklı bir şekilde oluşabilmesi için çocuğun 7 yaşına kadar olan süreci doğada geçirmesi şarttır. Bu yüzden çocuğunuzu 7 yaşından önce elektromanyetik alanlardan ve teknolojiden uzak tutmanız çok önemlidir. Bırakın çocuklar çıplak ayakla çayırlarda, kumsallarda koşsun, doğayı tanısın, hayvanlarla içiçe olsun, ormanın şifalı kokularıyla büyüsün. 

7 yaşına kadarki süreç hayatının zeminini oluşturma sürecidir. Bu yaşa kadar çocuğunuzu sağlıklı gıdayla beslerseniz 7 yaşından sonra kendi seçimi ve iradesiyle çikolata, abur cubur veya fast food'a saldırmayacak, tam tersine bunları kendi isteğiyle zararlı olduğu için reddedecektir. 

Rudolf Steiner, en az 7 yaşına kadar çocuğun okuma yazma ve hesaplamayı öğrenmemesi gerektiğini de savunur çünkü ilk 7 yıl sağ beynin oluşumu için çok önemlidir. Doğal gıdayla beslenen ve doğada büyüyen çocuklar sol beyin aktivitelerinden önce sağ beyinlerini kullanmayı öğrendiklerinden çok daha yaratıcı ve sezgileriyle derin bir bağa sahip olan çocuklardır. Yaratıcılığın bu denli gelişmesine izin verilmesi aynı zamanda çocuğun ruhsal yeteneklerini de geliştirmesine zaman tanır. Bu süreçte özellikle 5 duyu ötesi yetenekler gelişir. Duru işiti, duru görü gibi mistik eğilimler artar. Günümüzde bu duyularımızı bırakın önemsemeyi ruhsal hastalık belirtisi olarak görüyor ve bu şekilde bir yaşam tarzını yaşamak için çabalayan çocuklara hiperaktivite teşhisi koyuyoruz. Bu bir çocuğa yapılabilecek en yanlış yakıştırmadır çünkü bir çocuğun bu yaşlarda hareketli olması dünyadaki en doğal şeydir. Bu yaşta hiperaktif olmayan ve yeteri kadar doğada vakit geçirmeyen çocuk ilerleyen yaşlarında çeşitli sağlık sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalır. Lütfen bu konuda bilinçli olalım ve çocuklarımızı uyuşturmayalım. Onların uyanmak için can atan bu özel yeteneklerini kapatıp, hayatlarını zindana çevirmeyelim. 

Çocuklarımızın hayatlarını zindana çevirmeyelim dedim çünkü eterik beden oluşurken güneşe, rüzgara, toprağa ve temiz havaya ihtiyaç duyar. 7 yaşına kadar çocukların kapalı ortamlarda, hele uzun müddet oturması beklendiği okullarda zaman geçirmesi hem fiziksel, hem psikolojik, hem de ruhsal sağlığı açısından çok tehlikelidir. Modern çalışma hayatı çocukların erken yaşta okula başlamasını desteklese de, bunun gelişim açısından iyi olmadığını idrak etmeliyiz. Okullar sosyalleşme ortamları olarak tanıtılıyorlar ama aslında okullar değil doğa çocuğa sosyalleşmeyi öğretir. Bunu doğada, çiçeklerin ve hayvanların arasında büyüyen çocuklarda çok güzel gözlemleyebilirsiniz. Eğer çocuk 7 yaşından önce okula başlayacaksa ilk şart bunun 4 elementi deneyimleyebileceği bir doğa okulu olmasıdır. 

7 yaşına kadar doğal ortamlarda bulunan çocuk prana veya chi olarak adlandırdığımız yaşam enerjisinin her yerde var olduğunu keşfeder. Bir bitkiyi ellediğinde, bir hayvanı okşadığında, ormanın havasını soluduğunda bedenini bu yaşam enerjisiyle doldurmayı, o enerjiyle adeta dans etmeyi öğrenir. Bu ona nasıl bir yetenek kazandırır biliyor musunuz? Şifacılık yeteneğini. Her şeyle derin bir bağa sahip olduğunu öğrenen çocuklar kendi bedenlerindeki dengesizlikleri gidermenin becerisine ulaşırlar. Bedenlerindeki tıkanmaları daha net hisseder ve yaşam enerjilerini doğru kullanarak tıkanıklıkları daha hızlıca giderirler. 

İlk 7 yıl boyunca çocuklar sadece örnek alarak öğrenirler. Onlara bu süreçte öğrettiğiniz hiçbir şeyin bir önemi yoktur. Zaten Steiner bu yüzden çocuğun okul ortamından uzak tutulması gerektiğini savunur. Çünkü çocuk ilk 7 yıl boyunca sadece çevresini taklit ederek öğrenir. Anne babanın iletişiminden ikili ilişkileri öğrenir. Sevgi dolu bir ortamda büyüyen çocuk yetişkinliğinde sevgi dolu bağlara sahip olan ilişkileri hayatına çekecektir. Tam tersine sevginin olmadığı kavgalı ortamlarda büyüyen çocuk ise, ona zarar verecek, zehirli duygularla besleneceği ilişkileri hayatına çeker. 

Her çocuk ilk 7 yıl alpha bilincinde yaşar. Etrafındaki her şeyi emen bir sünger gibidir. Ona ahlak eğitimi vermek istiyorsanız, sizin ahlaki davranışlar sergilemeniz gerekir. Akıllı olmasını istiyorsanız, sizin akıllı kararlar almanız gerekir. Sevgi dolu bir çocuk olmasını istiyorsanız, sizin ailenizde sevgi dolu bağlara sahip olmanız gerekir. Kısacası ilk 7 yıl çocuğa vermeniz gereken tek eğitim siz kendinizsinizdir. İyi bir önek olmanız onun ömrü boyunca iyi bir insan olması için gerekli olan tek şeydir. Bir yandan ne kadar basit ama bir yandan da başarılması ne kadar zor değil mi?

İlk 7 yıl çocuk alpha frekansında var olduğu için anne ve babanın ama özellikle annenin astral bedeniyle birdir. Bu yüzden onların duygu durumlarından zannedildiğinden çok daha derin bir şekilde etkilenir. Çünkü alpha boyutu çocuğun hipnotize olmuşçasına yaşamasına neden olur. Anne eğer öfkeliyse, üzüntülü ve depresif ise, her ne kadar bu duygularını çocuktan saklamaya da çalışsa, çocuk bu duyguları kendi bilinçaltına alır ve hayatı boyunca kendisini etkilemelerine izin verir. Kısacası ilk 7 yıl beyne ve ruha format atılan yıllar olduğu için muazzam bir öneme sahiptir. 

Özetle

Satürn'ün en büyük görevi bize gerçek hayatı, zamanı, sabrı, azmi ve sorumluluğu öğretmektir. Satürn'ün 7 yaş civarında gerçekleşen ilk kare açısıyla çocukların ilk gelişim aşaması tamamlanır. Mesela çocuğun hayata dair önemli dersler öğrenip, sorumluluk üstlenmesi için ona kendi gıdasını yetiştirmeyi öğretebilirsiniz. Bir domates fidesini yetiştirme sürecinin ona ne kadar değerli dersler katacağını hayal bile edemezsiniz. 7 yaşına kadar çocuk en güzel eliyle, bedeniyle, ruhuyla bir şeyleri yaparak öğrenir. Bu yüzden ona bir çocuk gibi değil, adeta bir yetişkinmiş gibi davranmalısınız. Bunun haricinde sağ beynini kuvvetlendirecek yaratıcı hikayeler ve masallardan faydalanabilir, bunları ya okuyabilir ya da minik bir tiyatro gibi ailecek canlandırabilirsiniz. 7 yıl boyunca sadece kalbe hitap edilmelidir. Hikayeler ve masallar kadar kalbe hitap eden diğer önemli şeyler müzik ve sanat dallarıdır. Resim, dans gibi aktiveteler bu yaş aralığında büyük bir öneme sahipler. Çocuğa sol beyin ağırlıklı hesaplama veya okuma yazma öğretilecekse de, bunlar yukarıda saymış olduğum yöntemler aracılığıyla yapılmalıdır. Mesela alfabeyi bir şarkı aracılığıyla kendiliğinden öğrenmesi çok daha kolay olacaktır. 

Daha önce Plüton'u Oğlak burcunda olan Alfa bebekleri hakkında bir yazı yazmıştım. İnşallah en yakın zamanda 2023 itibatiyle doğan Kova nesli hakkında da bir yazı yazacağım. Bu iki nesli çok önemsiyorum çünkü bu çocuklar sevgi frekansıyla doğuyorlar. Şu an gelecek çok iç karartıcı gözükse de, bu çocuklar muazzam bir düzen ve sevgi dolu kardeşlikler yaratacaklar. Bu iki nesil sayesinde dünya tamamen değişecek. Önümüzde çok güzel bir gelecek ve yepyeni bir çağ olduğu için bu saatten sonra çocuk büyütenlere ve anne olmaya karar verenlere büyük bir görev düşüyor. Dünyanın birçok ülkesindeki problemli eğitim sistemine çocuklarımızı emanet ederek, beyinlerinin yıkanmasına ve depresif, aptal varlıklarla dönüştürmülmelerine izin vermemeliyiz. Bir çocuk sahibi olmak büyük bir sorumluluktur. Bunu unutmamalı ve bu sorumluluğu başkalarının iradelerine bırakmamalıyız. Her anne ve baba çocuğunun eğitiminden kendi sorumludur. Bu gerçeği asla unutmayalım çünkü televizyonlarda izlediğimiz katilleri ve sokaklarda yanlarından geçtiğimiz psikopatları biz kendimiz yetiştiriyoruz. Bunu değiştirmek senin, benim yani bizim elimizde..


You Might Also Like

0 yorum

SATÜRN & 7 YAŞ GİZEMİ

Tuhaf bir deneme tahtasına dönüşmüş olan bir eğitim sistemine sahibiz. Ne denersek deneyelim yanlış olduğunu idrak ediyor ve tekrardan değiştiriyoruz. Ne var ki, çözümleri çok yanlış yerlerde arıyoruz. Bu yüzden her yeni sistemle daha da fazla bocalıyoruz. Olan da maalesef çocuklarımıza ve onlar büyüdüklerinde de toplumumuza oluyor. Bu yazımda bu konuya ve Waldorf okullarının kurucusu olan mistik Rudolf Steiner'in öğretilerinden bahsedeceğim. 

Bir anne değilim ama eğitim fakültesi mezunu olan biri olarak farklı eğitim sistemleriyle ve çocuk gelişimiyle yakından ilgilenmeyi sevenlerdenim. Günümüzde Montessori ve Waldorf okullarının popülerlik kazandığını gözlemliyoruz çünkü zenginler çocuklarını daima bu okullara gönderiyorlar. Oysa Montessori İtalya'da fakir aileler için kurulmuştur. Waldorf okulunun kelime anlamı ise orman köyü okuludur. 

Sizce de burada bir tezatlık yok mu? Neden bu sistemler uzun yıllardır var olmasına rağmen çocuklarımız gerçek eğitimden mahrum bırakılıyor ve neden sadece zenginlerin çocukları bu güzel eğitimleri görme hakkına sahip?

Yazılarımı takip edenler bu sorunun cevabını net bir şekilde biliyorlar. İnsan ırkını köle gibi kullanmak isteyen elit zihniyet, çocukların gerçek potansiyellerine erişmesinden büyük bir korku duyduğu için uzun yıllardan beri birçok ülkede aptallaştırma politikası uygulanıyor. İsrail gibi bazı ülkeler milli gelirlerinin büyük bir çoğunluğunu eğitim bütçesi olarak ayırırken maalesef biz aptallaştırma politikasına maruz bırakılan ülkelerin arasında bulunmaktayız. 

Sorumluluğu başkasına atmak her zaman için kolay yoldur. Yani bir gün düzgün bir eğitim bakanı gelir de el atar diye ümit etmeye devam edebiliriz. Ama unutmamamız gereken bir şey var. Eğitim okulda değil ailede başlar. Daha doğrusu eğitim 7 yaşından önce başlar. 

7 yaş ilk Satürn karemizi yaşadığımız yaştır. Bu yaşa dek çocuğun eterik bedeni anne ve babanınki ile birdir ve sadece 7 yaşından sonra kendi eterik bedenine kavuşur. Eterik beden, matrix'in enerjisel olarak bedene ve organlara yansımasıyla oluşan bedendir. Eterik bedenin sağlıklı bir şekilde oluşabilmesi için çocuğun 7 yaşına kadar olan süreci doğada geçirmesi şarttır. Bu yüzden çocuğunuzu 7 yaşından önce elektromanyetik alanlardan ve teknolojiden uzak tutmanız çok önemlidir. Bırakın çocuklar çıplak ayakla çayırlarda, kumsallarda koşsun, doğayı tanısın, hayvanlarla içiçe olsun, ormanın şifalı kokularıyla büyüsün. 

7 yaşına kadarki süreç hayatının zeminini oluşturma sürecidir. Bu yaşa kadar çocuğunuzu sağlıklı gıdayla beslerseniz 7 yaşından sonra kendi seçimi ve iradesiyle çikolata, abur cubur veya fast food'a saldırmayacak, tam tersine bunları kendi isteğiyle zararlı olduğu için reddedecektir. 

Rudolf Steiner, en az 7 yaşına kadar çocuğun okuma yazma ve hesaplamayı öğrenmemesi gerektiğini de savunur çünkü ilk 7 yıl sağ beynin oluşumu için çok önemlidir. Doğal gıdayla beslenen ve doğada büyüyen çocuklar sol beyin aktivitelerinden önce sağ beyinlerini kullanmayı öğrendiklerinden çok daha yaratıcı ve sezgileriyle derin bir bağa sahip olan çocuklardır. Yaratıcılığın bu denli gelişmesine izin verilmesi aynı zamanda çocuğun ruhsal yeteneklerini de geliştirmesine zaman tanır. Bu süreçte özellikle 5 duyu ötesi yetenekler gelişir. Duru işiti, duru görü gibi mistik eğilimler artar. Günümüzde bu duyularımızı bırakın önemsemeyi ruhsal hastalık belirtisi olarak görüyor ve bu şekilde bir yaşam tarzını yaşamak için çabalayan çocuklara hiperaktivite teşhisi koyuyoruz. Bu bir çocuğa yapılabilecek en yanlış yakıştırmadır çünkü bir çocuğun bu yaşlarda hareketli olması dünyadaki en doğal şeydir. Bu yaşta hiperaktif olmayan ve yeteri kadar doğada vakit geçirmeyen çocuk ilerleyen yaşlarında çeşitli sağlık sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalır. Lütfen bu konuda bilinçli olalım ve çocuklarımızı uyuşturmayalım. Onların uyanmak için can atan bu özel yeteneklerini kapatıp, hayatlarını zindana çevirmeyelim. 

Çocuklarımızın hayatlarını zindana çevirmeyelim dedim çünkü eterik beden oluşurken güneşe, rüzgara, toprağa ve temiz havaya ihtiyaç duyar. 7 yaşına kadar çocukların kapalı ortamlarda, hele uzun müddet oturması beklendiği okullarda zaman geçirmesi hem fiziksel, hem psikolojik, hem de ruhsal sağlığı açısından çok tehlikelidir. Modern çalışma hayatı çocukların erken yaşta okula başlamasını desteklese de, bunun gelişim açısından iyi olmadığını idrak etmeliyiz. Okullar sosyalleşme ortamları olarak tanıtılıyorlar ama aslında okullar değil doğa çocuğa sosyalleşmeyi öğretir. Bunu doğada, çiçeklerin ve hayvanların arasında büyüyen çocuklarda çok güzel gözlemleyebilirsiniz. Eğer çocuk 7 yaşından önce okula başlayacaksa ilk şart bunun 4 elementi deneyimleyebileceği bir doğa okulu olmasıdır. 

7 yaşına kadar doğal ortamlarda bulunan çocuk prana veya chi olarak adlandırdığımız yaşam enerjisinin her yerde var olduğunu keşfeder. Bir bitkiyi ellediğinde, bir hayvanı okşadığında, ormanın havasını soluduğunda bedenini bu yaşam enerjisiyle doldurmayı, o enerjiyle adeta dans etmeyi öğrenir. Bu ona nasıl bir yetenek kazandırır biliyor musunuz? Şifacılık yeteneğini. Her şeyle derin bir bağa sahip olduğunu öğrenen çocuklar kendi bedenlerindeki dengesizlikleri gidermenin becerisine ulaşırlar. Bedenlerindeki tıkanmaları daha net hisseder ve yaşam enerjilerini doğru kullanarak tıkanıklıkları daha hızlıca giderirler. 

İlk 7 yıl boyunca çocuklar sadece örnek alarak öğrenirler. Onlara bu süreçte öğrettiğiniz hiçbir şeyin bir önemi yoktur. Zaten Steiner bu yüzden çocuğun okul ortamından uzak tutulması gerektiğini savunur. Çünkü çocuk ilk 7 yıl boyunca sadece çevresini taklit ederek öğrenir. Anne babanın iletişiminden ikili ilişkileri öğrenir. Sevgi dolu bir ortamda büyüyen çocuk yetişkinliğinde sevgi dolu bağlara sahip olan ilişkileri hayatına çekecektir. Tam tersine sevginin olmadığı kavgalı ortamlarda büyüyen çocuk ise, ona zarar verecek, zehirli duygularla besleneceği ilişkileri hayatına çeker. 

Her çocuk ilk 7 yıl alpha bilincinde yaşar. Etrafındaki her şeyi emen bir sünger gibidir. Ona ahlak eğitimi vermek istiyorsanız, sizin ahlaki davranışlar sergilemeniz gerekir. Akıllı olmasını istiyorsanız, sizin akıllı kararlar almanız gerekir. Sevgi dolu bir çocuk olmasını istiyorsanız, sizin ailenizde sevgi dolu bağlara sahip olmanız gerekir. Kısacası ilk 7 yıl çocuğa vermeniz gereken tek eğitim siz kendinizsinizdir. İyi bir önek olmanız onun ömrü boyunca iyi bir insan olması için gerekli olan tek şeydir. Bir yandan ne kadar basit ama bir yandan da başarılması ne kadar zor değil mi?

İlk 7 yıl çocuk alpha frekansında var olduğu için anne ve babanın ama özellikle annenin astral bedeniyle birdir. Bu yüzden onların duygu durumlarından zannedildiğinden çok daha derin bir şekilde etkilenir. Çünkü alpha boyutu çocuğun hipnotize olmuşçasına yaşamasına neden olur. Anne eğer öfkeliyse, üzüntülü ve depresif ise, her ne kadar bu duygularını çocuktan saklamaya da çalışsa, çocuk bu duyguları kendi bilinçaltına alır ve hayatı boyunca kendisini etkilemelerine izin verir. Kısacası ilk 7 yıl beyne ve ruha format atılan yıllar olduğu için muazzam bir öneme sahiptir. 

Özetle

Satürn'ün en büyük görevi bize gerçek hayatı, zamanı, sabrı, azmi ve sorumluluğu öğretmektir. Satürn'ün 7 yaş civarında gerçekleşen ilk kare açısıyla çocukların ilk gelişim aşaması tamamlanır. Mesela çocuğun hayata dair önemli dersler öğrenip, sorumluluk üstlenmesi için ona kendi gıdasını yetiştirmeyi öğretebilirsiniz. Bir domates fidesini yetiştirme sürecinin ona ne kadar değerli dersler katacağını hayal bile edemezsiniz. 7 yaşına kadar çocuk en güzel eliyle, bedeniyle, ruhuyla bir şeyleri yaparak öğrenir. Bu yüzden ona bir çocuk gibi değil, adeta bir yetişkinmiş gibi davranmalısınız. Bunun haricinde sağ beynini kuvvetlendirecek yaratıcı hikayeler ve masallardan faydalanabilir, bunları ya okuyabilir ya da minik bir tiyatro gibi ailecek canlandırabilirsiniz. 7 yıl boyunca sadece kalbe hitap edilmelidir. Hikayeler ve masallar kadar kalbe hitap eden diğer önemli şeyler müzik ve sanat dallarıdır. Resim, dans gibi aktiveteler bu yaş aralığında büyük bir öneme sahipler. Çocuğa sol beyin ağırlıklı hesaplama veya okuma yazma öğretilecekse de, bunlar yukarıda saymış olduğum yöntemler aracılığıyla yapılmalıdır. Mesela alfabeyi bir şarkı aracılığıyla kendiliğinden öğrenmesi çok daha kolay olacaktır. 

Daha önce Plüton'u Oğlak burcunda olan Alfa bebekleri hakkında bir yazı yazmıştım. İnşallah en yakın zamanda 2023 itibatiyle doğan Kova nesli hakkında da bir yazı yazacağım. Bu iki nesli çok önemsiyorum çünkü bu çocuklar sevgi frekansıyla doğuyorlar. Şu an gelecek çok iç karartıcı gözükse de, bu çocuklar muazzam bir düzen ve sevgi dolu kardeşlikler yaratacaklar. Bu iki nesil sayesinde dünya tamamen değişecek. Önümüzde çok güzel bir gelecek ve yepyeni bir çağ olduğu için bu saatten sonra çocuk büyütenlere ve anne olmaya karar verenlere büyük bir görev düşüyor. Dünyanın birçok ülkesindeki problemli eğitim sistemine çocuklarımızı emanet ederek, beyinlerinin yıkanmasına ve depresif, aptal varlıklarla dönüştürmülmelerine izin vermemeliyiz. Bir çocuk sahibi olmak büyük bir sorumluluktur. Bunu unutmamalı ve bu sorumluluğu başkalarının iradelerine bırakmamalıyız. Her anne ve baba çocuğunun eğitiminden kendi sorumludur. Bu gerçeği asla unutmayalım çünkü televizyonlarda izlediğimiz katilleri ve sokaklarda yanlarından geçtiğimiz psikopatları biz kendimiz yetiştiriyoruz. Bunu değiştirmek senin, benim yani bizim elimizde..