23 Kasım 2018 | İKİZLER burcunda dolunay

  • Share

8 Kasım 2018 - 3 Aralık 2019 | Transit Jüpiter yay burcunda

  • Share

7 Kasım 2018 | Akrep burcunda yeniay

  • Share

6 Kasım 2018 - 5 Mayıs 2020 | Transit Ay dügümleri Yengeç - Oğlak aksında

  • Share

24 Ekim 2018 | Boğa burcunda dolunay

  • Share

9 Ekim 2018 | Terazi burcunda Yeniay

  • Share

5 ekim - 16 Kasım Venüs retrosu

  • Share

25 Eylül 2018 | Koç burcunda Dolunay

  • Share

Mars & bilinmeyen etkileri

  • Share

Uranüs - Özgürlüğe açılan kapı

  • Share

9 Eylül 2018 | Başak burcunda neptünyen Yeniay

  • Share

Vedic astrolojiden neden vazgeçtim?

  • Share

26 Ağustos 2018 | Balık burcunda Dolunay

  • Share

Tutulmalar sonrası Ekonomik Deprem

  • Share

23 Kasım 2018 | İKİZLER burcunda dolunay


0 derece ikizler burcunda gerçekleşecek olan bir dolunay var kapımızda. 
Karşıt burç olan Yay'da ise bir stelyum bulunmakta. 
Gezegenlerin çoğu ise sabit yıldızlarla iş birliği yapmakta.
Kadersel ve mistik bir gökyüzü tablosu ile bu dolunay bizi ağırlamakta.

 Bu dolunay Alcyone sabit yıldızıyla birleşmekte. 0 derece Yay'da bulunan Güneş ise Toliman yıldızı ile kavuşumda. 
Mars da T-kare açısıyla ve kavustuğu Fomalhaut yıldızıyla bizi biraz sınamakta. 
Merkür ise Antares ile geriye doğru yol almakta. 
Peki tüm bunlar bize neyi anlatmakta?

Dolunaylar bilindiği ve hissedildiği üzere bilinçaltımızdakileri su yüzeyine çıkartarak bize bir farkındalık kazandırırlar. 
Bu farkındalığı bu dolunayla birlikte haritamızda İkizler ve Yay burçlarının olduğu evler üzerinden deneyimleyeceğiz. 
Bu deneyim daha çok zihinsel bir idrak ile gerçekleşecek, sonuçta işin ucunda İkizler burcunun enerjisi bulunmakta. 

Alcyone yıldızı öngörüler ve sezgilerle bağdaştırılır. 
 Toliman yıldızı ise eğitimi anlatır. 
Formalhaut, Mars'ın sivriliğini belki biraz yumşatabilecek potansiyele sahipken aslında bizi uyarıyor. Yanlış idealler peşinde koşmanın bedelinin ağır olabileceğini fısıldıyor. 
Merkür ile kavuşan Antares bu yüzden içimizdeki savaşçı gücü doğru amaçlar uğruna ortaya koymamız gerektiğini hatırlatıyor. 
Yani bu dolunay ufkunuzu genişletin ve bunu şimdiye kadar biriktirmiş olduğunuz hayat tecrübeleriniz aracılığıyla yapın. 
Sonra da öngörüde bulunun. 
Değişim zamanları var önümüzde. 
Bu rüzgarlar diyarınızı vurduğunda elinizde ne tür önlem planları olacak bunları inceleyin. 

Venüs retrosunu atlatmış olabiliriz ama Merkür geriliyor. 
Yeni adımlar atmaktansa, bu dolunay bizlerden sadece geleceğe yönelik mantıklı ama netice itibariyle sezgilerimize dayanan bir vizyon geliştirmemizi bekliyor. 
Güneş ile Jüpiter kavuşumu da bunu simgeliyor. 
Jüpiter ile Mars arasındaki kare açı ise, sakın bunu yaparken abartıya kaçıp, kendini kaptırma uyarısında bulunuyor. 

Bu dolunayın Yay burcundaki stelyumla belki de bize olan mesajı, her ne olursa olsun umudumuzu kaybetmemek olacak.
Bu nedenle her ne iç sıkıntısıyla boğuşuyorsak boğuşalım, bilelim ki en son ölen şey umudun kendisidir. 
Tutunun bu dolunay umudunuza sıkı sıkıya ve izin vermeyin bu ışığın sönerek hayatınızı karartmasına.

8 Kasım 2018 - 3 Aralık 2019 | Transit Jüpiter yay burcunda


Gezegenlerin en yücesi olarak sayabileceğimiz Jüpiter, 8 Kasım'da burç değiştirmeye hazırlanıyor.
Kendi yönettiği burç olan Yay'a geçerek bize bolluk ve bereketini, şansını ve bilgeliğini dolu dolu yaşatabileceği yeni bir döngüyü başlatıyor. Bu önümüzdeki döngünün neler getirebileceğine değinmeden önce Akrep'teki yolculuğunda neleri aydınlattığına bakmakta fayda var diye düşünüyorum.

☆☆☆

Jüpiter ilahi gerçekleri temsil eden bir enerjidir. Bulunduğu burcun kalitesine göre gerçeklerini ortaya çıkarır.
Kontrol ve manipülasyon, güç ve karanlık, cinsellik ve sapkınlık konularını temsil eden Akrep burcunda, Jüpiter bu burcun karanlık yönlerini ortaya çıkararak başladı transitine 2017 yılında. "Me too" hareketi ABD'de büyük yankılar uyandırdı. Kadınlar ayaklandı. Bir sürü protesto gördük. Çığ gibi büyüdü ve etkisini bütün yıla yığdı. Gerçekler bir bir ortaya çıktı.
Akrep kendisini daha fazla saklayamadı. Jüpiter bütün gerçekleri ortaya saçtı.

Peki bizim ülkemizde neler oldu?
Çocuk cinayetlerinin ve tecavüzlerinin karanlık yüzüyle yüzleşmek zorunda kaldık ki örneklerini yaşatmamak için hatırlatmak dahi istemiyorum. Olay o kadar büyüdü ki kimyasal hadım hatta idam dahi gündeme geldi. Tüm bu olaylar daha öncelerde de yaşanıyordu tabii ama bu sefer olay canımıza tak etti. Tüm bu olayları televizyonlarda göstererek bu tür sapkınlıkları daha da arttırdık. Haramı gören göz harama alışır. Bu gerçeği maalesef unutuyoruz çoğumuz. Oysa bu tür sapıkları her birimiz kendi ellerimizle yaratıyoruz. Her çocuk masum doğar, hiçbiri sapık doğmaz, sapıklar yozlaşmış toplum tarafından yaratılırlar. Bu sapıkları yaratan içimizdeki hangi şeytani yönümüz diye sorgulamamız gerekiyordu kendimizi, suçlamadan ve saldırmadan önce. Çünkü kökünü kurutmadan ne kimyasal hadım ne de idam çare.

Jüpiter büyük benefiklerdendir ama bu enerjisini ve etkisini her zaman için olumlu yaşayacağımız anlamına gelmez. Akrep burcundaki bu transiti bizi tam tersine karanlıklarla yüzleştirerek büyüttü, eğitti, olgunlaştırdı. Ahlak konularını cinsellik üzerinden ortaya yatırmamızı istedi. Kendimizi sorgulattırdı.

Yavaş hareket eden gezegenlerin etkileri kolektif olarak hissedilir ve bu şekilde yansır genelde dünya gündemine. Ve birçoğumuz henüz hala alt boyuttaki enerjilerden beslendiği için, yani bilinçsiz olduğu için gezegen ve burç enerjileri daha çok olumsuz taraflarını tezahür eder. Bunu özellikle 2018 yılında çok güzel gözlemleyebildik. Akrep burcunun çok da güzel olmayan konuları üzerinden bir genişlemeye şahitlik ettik.

Bireysel anlamda ise olumlu taraflarını tezahür edenler kendi iç dünyalarında genişlediler. Ruhsal büyüme gerçekleşti. Vicdani olgunluğa erişebildik. Ruhumuzla derin bir bağ kurduk, sezgilerimizin bilgeliğini keşfettik. Cinsel gücümüzün ne kadar ilahi ve şifalandırıcı bir güç olduğunu idrak ettik.
Eyvah tren kaçtı, ben bunların hiçbirini yaşayamadım diyorsanız bu treni 12 yıl beklemek zorunda kalacaksınız. Önemli olan şimdiki durağa odaklanmanız ki, bare bunu kaçırmayın.

Jüpiter Yay'da

Zaman geçmişten geleceğe doğru akmaz zannettiğimiz gibi. Zaman döngüseldir ve gezegenler bunun en güzel örneğidir.
Bir gezegen bu döngü içinde gökyüzünde Allah'ın emriyle dans ederken, uğradığı her konağın enerjisini yansıtır yeryüzüne. Tıpkı onlarca çiçeğe konan bal arısı gibi.
Jüpiter Akrep'teyken bir zemin hazırladı aslında. Bir temel attı ruhumuza. Şimdi ise Yay enerjisiyle bu temeli kuvvetlendirme amacında.
Sezgilerimizin sesini keşfettirdi bize, şimdi bunun üzerine inancımızı kuvvetlendirecek. Derinliğe indin, karanlıklarla yüzleştin, şimdi ise aydın bir gelecek kur kendine diye fısıldıyor olacak her birimize.
Yay'a özgü bir yaşam tarzı, ilahi amaçlara hizmet eden adil, ahlaklı bir hayat felsefesi oluşturmak bu önümüzdeki süreç içerisinde her birimizin manevi görevi.

Bu yıla adalet kavramı damgasını vuracak. Hem kendimize hem doğaya hem diğer insanlara karşı adil davranmakla yüzleşmemizi gerektirecek olaylar yaşayacağız. Birçoğumuz bu konuda zorlanacak. Kendi hakkımı yedirmem diyerek başkalarına zulmetmeye devam edecek. Kendisini haklı bularak gerçek Hakkı çiğneyecek. Gerçek adaleti sadece ve sadece Allah sağlayabilir, insanoğlu sadece sağladığını zanneder. İşte bunun acı gerçeğiyle yüzleşeceğiz hep birlikte.

Yönelmemiz gereken farklı inançları, farklı etnik grupları birleştirmek ve bütünleştirmek iken, bu konularda aşırı fanatikleşmenin yaşandığını göreceğiz 2019 yılında.
Kuzey Ay Düğümünün de Yengeç burcuna geçmesiyle birlikte vatan severlik yerine koyu ve zarar verici bir milliyetçilik kavramının hortlamasını izleyeceğiz dünya gündeminde.
Bu sene etkin olacak Jüpiter - Neptün karesiyle öngörmekte zorlanacağımız olaylar bizi beklemekte.

Bir insanın kendini keşfedebilmesi için ufkunu genişletecek bilgiye ihtiyacı vardır. Din, kültür, seyahat, yasalar ve eğitim bu yüzden vardır.
Jüpiter 2019'da tüm bu alanlara sihirli değneğini değdirecek.
Çok daha adil yasalar, daha farklı bakış açılarına esnek davranan dini yaklaşımlar, seyahat alanında büyük gelişmeler ve kolaylıklar, yeni eğitim sistemleri gibi birçok farklı konu üzerinden olumlu yanlarını da deneyimleyeceğiz hep beraber.

Hazır Satürn Oğlak'ta, Uranüs Boğa'da, Jüpiter ise Yay'dayken bu yılı doğaya yönelerek geçirmek, doğaya uygun inşa etmek, temel atmak ve teknolojiyi yenilenebilir enerjilerle kullanmak için çok güzel fırsatlarımız olacak birçoğumuzun. Duru ve doğal olana bir geri dönüş başladı çünkü başlamak zorunda. Bu süratle gidersek bütün dünyayı mahvedip, neslimizin sonunu getireceğiz. Birçok canlının neslini tükettik zaten. Rakamlar o kadar yüksek ve dehşet verici ki, aklımızı başımıza almazsak sonumuz yakın. Kendi çocuklarımıza ve torunlarımıza korkunç bir miras bırakmak üzereyiz ve bunu değiştirmeliyiz. Jüpiter bu konuda da bize yardım elini uzatacak. Her zamanki gibi tutanlar kazanacak, tutamayanlar treni kaçıracak.
Unutmayın her transit ilahi bir fırsattır. Bu fırsatları değerlendirmek ise kişinin kendisine kalmıştır. Elinize geçen bu bilgileri değerlendirin. Bu yıl bilgilerinize bilgelik katın ve arkanızdan altın bir iz bırakın. Doğru, adil, ahlaklı ve düzgün bir örnek olun ki, çevreniz bu altın izi örnek alsın, sizin yürüdüğünüz yolu seçsin.

Söz verin kendinize ve bu yıl kibiri, yargılamayı, üstünlük taslamayı, bilmişliği ve ukalalığı törpüleyin ruhunuzdan. Çünkü en büyük imtihanımızı bu yönlerimiz üzerinden vereceğiz. Mütevaziliğe ne kadar çok önem verirsek, ruhumuzun erdemlerini o kadar güzel zenginleştirebiliriz. Erdemlerinizi genişletin, ruhunuzu özgürleştirin bu yıl. Sadeleştirin hayatınızı ve bolca gezin. Çünkü çok güzel deneyimler sizi bekliyor olacak.

Jüpiter'in bu güzel transitinin ruhumuzu doyurması ve hepimize umut olması dileğimle..
________________

Bu transitin kişisel haritalarını nasıl etkileyeceğini merak edenler tek soru tek cevap danışmanlığımdan faydalanabilirler.

7 Kasım 2018 | Akrep burcunda yeniay


Ay düğümlerinin transitiyle birlikte bu yeni döngüyü güzel bir yeniayla karşılamak üzereyiz hep birlikte. 
İlginç bir hafta ve kadersel bir dönüşüm var hepimizin önünde.

Bu yeniay Akrep burcunun 15. derecesinde gerçekleşecek. Bu derece, Sabii sembollerinde ansızın gülmeye başlayan bir kız ile simgelenmekte. 
Akrep her ne kadar karanlık da olsa bu yeniay bizi mutlu edecek gibi gözüküyor bu sembol sayesinde. 

Gökyüzünde Neptün'e güzel bir üçgen, Plüton'a ise sekstil açıda gerçekleşecek bu yeniay. 
Neptün sayesinde etrafımız yine sislerle kaplı. Ama bu sisin görevi bizi yoldan çıkartmak değil, tam tersine yolumuzu büyülemek. 
Mistik ve bilinmedik bir sır perdesiyle karşı karşıyayız ve bu sefer korkmuyoruz karanlık ormana dalmaktan, korkmuyoruz sisin içinde kaybolmaktan çünkü sezgilerimizin fısıltısını dinlemeye hazırız. 

Masallarda korkusuzca ormana dalan kızların hikayeleri bize boşuna anlatılmadı onca zaman. 
Hepsi kendi içimizdeki karanlığımızdan korkmamamız içindi. 
Derinliğe dalabilmek, tıpkı kırmızı başlıklı kızın yaptığı gibi kurtla konuşabilecek cesaretin hepimizin içinde var olduğunu idrak edebilmemiz içindi. 
İşte bu yeniay bize bu bilinci hatırlatmak üzere geliyor. 
Neptün sisin içerisine davet ediyor, Plüton ihtiyaç duyduğumuz gücü veriyor. 
O halde sizin yapmanız gereken tek şey cesaret edip, yolunuzu belirlemek. 
__________________

Şimdiye kadar korktuğunuz ama artık korkmak istemediğiniz şey, olay ne veya kişi kim? 
__________________

Bu sorunun cevabını bulun ve gidin bu yeniayla birlikte bu korkunuzun üstüne. 
Arınma ve sizi güldürecek güzel bir sürpriz sizi beklemekte. 
Çünkü korkunuzun sadece bir illüzyon olduğunu ve aslında hiçbir zaman için var olmadığını idrak edeceksiniz 6 aylık süreç içerisinde. 
Bizi korkutan korkunun kendisidir daima. 
Korkunun duygusudur, sadece verdiği hissiyattır. 
Dönüştürmemiz gereken tam da bu işte. 
Ve bunu sadece bilinmeyeni kabul etmekle ve içten cesaretle üzerine yürüyerek başarabilirsiniz. 

Akrep diyarında kadersel bir yeni başlangıç gerçekleşmek üzere. Bu yeni başlangıç tabiki Akrep burcuna uygun olarak karanlığı, ölümü ve yeniden dirilişi yaşamamızı istiyor olacak bizlerden.  
O halde içimizdeki gerçek gücü keşfedebilmek, bilinmeyenin üzerine gidebilmek için Ya Kaviy ve Ya Habir esmalarını zikrettirelim gönlümüze. 

Bu yeniayla birlikte karanlıktaki mum ışığınızı keşfetmeniz dileğimle..

6 Kasım 2018 - 5 Mayıs 2020 | Transit Ay dügümleri Yengeç - Oğlak aksında


Akrep sezonuna girmiş bulunuyoruz. Bir yandan sonbahardaki yapraklar ölümü tadıyor, bir yandan da bizler karanlık içimize çekiliyor ve etkisini hissettiren Venüs gerilemesiyle içimizdeki karanlıkları öldürmek için çaba sarf ediyoruz.
Tüm bu etkiler ruhumuzun üzerindeyken bir de mistik mi mistik bir Kasım ayı var önümüzde. Hem Akrep burcunda bir yeniay, hem Jüpiter'in burç değişimi hem de kadersel Ay düğümlerinin Yengeç ve Oğlak aksına geçişine şahitlik edeceğiz hep birlikte aynı hafta içerisinde. İlginç ve özel bir ay olacak Kasım 2018.

Tüm bu gökyüzü olaylarının bizi en uzun etkileyecek olanı ay düğümlerinin transiti olacak. Çünkü Jüpiter bizi sadece bir sene ağırlayacak hanesinde, oysa ay düğümlerinin etkisini 19 ay boyunca hissedeceğiz üzerimizde.

Güneş ve Ay'ın yörüngelerinin kesişme noktaları olarak bilinen ve kaderimiz hakkında bize ipuçları veren Ay düğümleri Aslan - Kova aksından veda edip Yengeç - Oğlak aksına geçmek üzereler.
Şu son 19 ay boyunca kimim ben bu sürünün içinde? sorusuyla yüzleştik hep beraber. Haritamızda tetiklenen Aslan ve Kova burçlarının bulunduğu evler aracılığıyla tutulmalar yaşadık ve her tutulma bir döngüyü kapattı, diğerini açtı hayatımızda. Kimilerimiz güçlerini keşfetti tutulmaların yardımıyla, kimilerimiz ise acı yaşadı verdiği kayıplarla.

Şimdi ise yeni bir döngü var kapımızda. Bu döngünün neler getirebileceğini öngörebilmek için geçmişe dönüp 2009 - 2010 yıllarında neler yaşadığınızı hatırlamaya çalışın. Temel atmıştık biz bu yıllarda. Şimdi ise ektiğimizi biçme zamanı.

2020 yılına doğru yol alırken hem Satürn, hem Plüton, hem Jüpiter hem de Güney Ay Düğümü misafir olacak Oğlak burcunda. Bu stelyum Oğlak burcunun temsil ettiği alanlarda büyük değişimleri getirecek beraberinde.
2017 yılının son ayı itibariyle ekonomik durgunluğa girdik dünya halkı olarak Satürn sayesinde. Plüton 2008'de Oğlak burcuna girdiğinde bizi bir ekonomik krizle uyarmıştı zaten. Bu etkisi hala devam etmekte. Şimdi ise geçmişi ve bırakmamız gerekenleri temsil eden Güney Ay Düğümü de etkilerini hissettirecek Oğlak burcunda gerçekleşecek olan her bir tutulmayla. Yani bırakmayı öğreneceğiz bu burcun karanlık tezahürlerini önümüzdeki 19 ay boyunca.
Yönelmemiz gereken yer ise sıcak Yengeç burcunun korunaklı yuvası.
Bıktık kölelik sisteminden, bıktık daha fazla para uğruna ruhumuzu satmaktan, statü uğruna hayvan gibi çalışarak kendimizi mahvetmekten. Yorulduk aslında hem de çok..
Yalnız hissediyoruz kendimizi ve özlem dolu içimiz. Ait olmak istiyoruz bir yerlere. İşte bu 19 ay bunu gerçekleştirebilmemiz için yardım gönderiyor gökyüzünden bizlere.

Uranüs'ün Boğa'ya girmesiyle birlikte duru ve doğal olana bir yöneliş başladı. Mütevazi bir hayat arzusu. Görebiliyor musunuz bunu çevrenizde? Hissedebiliyor musunuz içinizde? Sessiz bir simya gerçekleşmekte.
Hayatı okumayı bilen deneyimlemeye başladı bu etkileri çoktan. Sadece ruhsal olarak hala uyuyanlar farkına varamıyor bunun.

Yengeç burcundaki Kuzey Ay düğümü bizi sıcak yuva hissine geri çağırıyor. İçimizdeki dişil özümüz yaşama geri dönmek istiyor.
Günümüzün maddiyat cehenneminde çekirdek aile dahi zor ayakta dururken, bu transit bize geniş ailenin ne kadar önemli olduğunu hatırlatacak. Vatan, toprak, bayrak, kısacası ait olduğun yer, köklerin bu 19 ay boyunca pek bir umrunda olacak.
Odak noktan bu konular olmalı ki kaçırma bu gökyüzü  transitinin o güzel kök salabilme kabiliyetini. Keşfet ilk önce kendi içindeki sıcaklığı. Bedenin, ruhunun yuvası. Sonra da yay bu sıcak yuva hissini çevrene, kök salabil sevdiklerinin gönüllerine.

Bu 19 ay boyunca bu arzularla baş etmeyi öğreneceğiz. Evlilik, yuva kurmak, ev almak, çocuk sahibi olmak.. tüm bu konular ruhumuzun en büyük arzuları olacak ve Yengeç burcundaki her tutulma bunların gerçekleşmesi için bizlere bir fırsat sunacak. Ama bu fırsatlarla birlikte Oğlak burcundaki her tutulmayla bırakmamız gerekecek bize engel olan inançları veya insanları. Bunu başaramadığımız sürece Yengeç diyarına giriş yapamayacağız ve belki de boş ellerle geride kalacak yapamayanlarımız.

Yengeç burcu iç alemimizi temsil eder aynı zamanda. Bundan önceki 19 ay boyunca kalbimizi dinlemeyi ve açmayı öğrendik biz Aslan burcuyla. Gerçekten kim olduğumuzu bildikten ve korkmadıktan sonra çevremize bizim gibileri daha kolay çekebileceğimizi gördük, hissettik, deneyimledik. Aslında bir çevre oluşturduk bir bakıma. Benlikten yola çıkarak Biz olmanın ne demek olduğunu öğrendik bu yolda.
Şimdi ise daha da derine inme zamanı. Kalbin merkezidir duygular. Duygularımızın, iç alemimizin derinliğini keşfetme ve bunu sevdiklerimizle paylaşma zamanı.

Bu 19 ay boyunca kendimize sormamız ve cevaplarını bulmamız gereken sorular:

- İş ve aile arasında en güzel dengeyi nasıl kurabilirim?
- Kendime ve sevdiklerime nasıl daha iyi bakabilirim, sevgimi nasıl daha derinden paylaşabilirim?
- Hem kendim hem sevdiklerim için nasıl daha sağlıklı bir yaşam tarzını benimseyebilirim?

Bu güzel transit çok güzel bir su üçgeni temeliyle oluşuyor. Kiron Jüpiter ve Kuzey Ay Düğümü arasında oluşan bu enerji olduğu gibi ruhumuza yansıyarak yeni bir döngünün inşasına başlıyor.
Ben çok güzel, derin, mistik ve ilahi bir şifa enerjisini hissediyorum. Bu Kasım gerçekten büyüleyici bir ay olacak bazılarımız için.
Dualarınızı eksik etmeyin ki ruhunuz etkilenebilsin Allah'ın yaratmış olduğu bu kürelerin dansından.

Hepimiz için çok güzel ve sıcacıkın yeni bir dönemin başlaması dileğimle..

24 Ekim 2018 | Boğa burcunda dolunay


Kapımızda 1 derece Boğa burcunda uranüsyen bir dolunay bulunmakta. 
Sabii sembollerinde 1 derece Boğa burcu elektrik fırtınasıyla sembolize edilir. 
Bu sembol tam da Uranüs'ün etkisini anlatıyor olacak bizlere önümüzdeki 2 hafta boyunca. 
Hazır mısınız şimşek çarpmışcasına şok olmaya? 
:)
Hazırlanın umulmadık olanla karşılaşmaya.
Kimilerimiz için ayrılıklar var kapıda, kimilerimiz için ise yepyeni bir aydınlanma.
__________________________

Para ve maddiyat, değerler ve maneviyat, sahip olduklarımız ve olmak istediklerimiz üzerinden bir tamama eriş yaşayacağız bu dolunayla birlikte. 
Her zamanki gibi Güneş Ay karşıtlığı sayesinde her birimizi küçük çapta krizler beklemekte.
Yüzleşmek zorunda bırakılıyoruz bu sonbahar kendimizle. 
Değerlerimizi sorgulattırıyor bu yüzden bu dolunay hepimize. 

Nesin, ne kadarını hak ediyorsun, hak ettiğin için ne yapıyorsun? 

Bu soruyu sorun kendinize. 
Bulun cevabını Güneş ve Venüs ilahi bir toplantıya girmeden önce. 
Çünkü onların kavuşumu bu soruyu sil baştan keşfettirecek bize.
 __________________________

İlişkiler konusunda da sürprizler var kapıda. Çünkü bu dolunay Uranüs ile kavuşumda, Satürn'den destek almakta, ay düğümlerine kare açıda. Ayrıca Güneş ile Venüs de birbirine kavuşmak üzereler. Hem İnanna'nın yeraltı yolculuğu devam etmekte, ki bunu hepimiz ruhsal düzeyde hissediyoruz, sessiz bir simya gerçekleşiyor içimizde. Hem de Uranüs özgürleşmemiz için tüm karanlıklardan, bu dolunay etkilerini gönderiyor yeryüzüne.
Satürn ise sağlamlaştırıyor temelimizi bir yandan, bulabilmemiz için sorduğumuz soruların cevaplarını.
Ay düğümleri ise kaderin ağlarını örüyor gizlice ve kaçamayacağımız şeylerin var olduğunu hatırlatıyor sessizce. 

Söz konusu Uranüs olduğunda etkilerinden korkabiliriz. Sonuçta bu dolunay Boğa burcunda ve Boğa burcu değişikliği pek sevmez, sabit kalmak ister her seferinde. 
Oysa önümüzdeki 7 sene boyunca alışmak zorunda kalacağız, değişmez dediklerimizin de değişebileceğine. 

Her zamanki gibi kilidi açan kapı anahtarı teslimiyette.
Değişime ne kadar çok direnirsek o kadar kötü etkileniriz bu elektrik fırtınasından. 
Kendimizle ve çevremizle ne kadar uyum içerisindeysek, o kadar aydınlatıcı yaşayabiliriz bu dolunayın etkilerini. 
Aslında yine herşey bizim elimizde, tıpkı hiçbir şeyin bizim elimizde olmadığı gibi. 
:)

Gülüp geçin bu önünüzdeki 2 hafta boyunca başınıza gelenlere. 
Bilin ki ilahi bir plan işliyor gökyüzünden yeryüzüne. 
Yaşadığımız hiçbir şey boşuna değil, hayatımıza giren ve çıkanlar öylesine değil. 
Göremediklerimizin ardında ilahi bir matematik var. 
Ne mutlu onu bu dolunay görebilene ve içindeki simyayı keşfedebilene. 

9 Ekim 2018 | Terazi burcunda Yeniay


9 Ekim'de 15 derece Terazi burcunda yeniay gerçekleşmekte. 
Bu yeniay Sabii sembollerinde fırtınadan sonra karaya yaklaşan hasarlı gemiyi sembolize ediyor. 
Belli ki bir darbe almış bazılarımız veya almak üzere. Bu nedenle bu yeniay karada tamir edilecekleri halletmemiz gerektiğini simgelekte. 

İlişkiler, uyum, denge ve huzur diyarında bir yeniay bu. 
Terazi burcu yukarıdaki kavramlar üzerinden yeni bir başlangıcın kapısını aralamak üzere etkilerini gönderse de yöneticisi Venüs gerilemekte. Ayrıca Mars'a kare açı göndermekte. Güneş ve Ay kavuşumu ise Plüton'a kare açı göndermekte. Karanlık hesaplaşmalar var hepimizin önünde. 

Bu Mars karesinin etkisi yeni değil aslında. Yazdan beri su yüzeyine çıkmaya başlayan olaylar, kişiler veya duygular söz konusuydu. 
Venüs'ün gerilemesiyle birlikte halı altına süpürülen herşey su yüzeyine çıkacak bu yüzden. Daha fazla bastıramayacağız çünkü içimizdeki karanlıkları. 
Bu son durak çünkü bu son fırsat.
Hazır yeniay yöneticisi Akrep burcunun karanlık diyarındayken, içsel dönüşüm hepimizi beklemekte.  
Yani bu yeniay içe yöneliş gündemde. 
Yeni bir başlangıcı dış dünyamızda değil ruhumuzda yapmalıyız bu yeniay enerjisini güzel bir şekilde deneyimleyebilmek için. 

Gerçekten değerlerimizi sorgulamalıyız, duygularımızın kökenine inerek kendimizi şifalandırmalıyız. En çok da öfkemizin kökenine inmeliyiz. Mars ve Plüton karesini ancak bu şekilde aşabiliriz. 
Yıkımı dışarıya değil içimize yansıtarak buz yangınını gerçekleştirmeliyiz ki erisin bütün karanlıklar, yok olsun öfke ve intikamlar. 
Vazgeçelim çaresizce kontrol ve manipüle etmeyi hem kendimizi hem çevremizi. 
Çünkü fazla müdahale ediyoruz kadere. 
Kendimizi fazlasıyla akıllı zannediyoruz boş yere. 
Bu zorlayıcı yeniay enerjisi teslimiyeti hatırlatıyor yine hepimize. 
________________________

Karanlıkları aşmaya bu sonbahar Venüs gerilemesiyle niyetlenmişken öz sevginin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha idrak etmeliyiz aslında. 
Hasarlı gemiyi zannetmeyinki bir başkası tamir edecek. 
Kabuk tutmuş yaraları kaldırıp kanatma zamanı. 
Şifa ancak acının üzerine giderek gerçekleşir, korkular ancak bu şekilde yenilir, iç şeytanlar ancak bu şekilde etkisiz hale getirilebilinir. 
Bütün karanlık yaraları yine sevginin ancak kendisi iyileştirir. 

Bu yüzden gelin korkmayalım.
Aynanın karşısına geçip derince gözlerimizin içine dalalım. 
Ruhumuzla bağ kuralım. 
Soralım ona ne istediğini, niye bu kadar öfkeli olduğunu, neden bu kadar çok korktuğunu..
Sonra da sevgimizi haykıralım ona, yalnız olmadığını fısıldayalım kulağına. 
Çünkü değil! 
Çünkü hiçbirimiz değiliz.
Bunu bu yeniay Terazi burcunun etkisiyle hepimizin keşfetmesi dileğimle..

5 ekim - 16 Kasım Venüs retrosu


Bu yazıma Sümer tanrıçası İnanna'nın mitolojik hikayesini anlatarak başlamak istiyorum çünkü bu efsane Venüs'ün döngüsünü ve bizi nasıl inisiye ettiğini anlatıyor aslında. 

Efsaneye göre İnanna, karanlık tarafını temsil eden kız kardeşi Ereshkigal'e kavuşmak için öteki dünyaya yani yeraltına inme kararı alır. Bu amaçla yeraltına inen 7 kapıdan geçerken, giyiminden bir parçayı vermek zorunda bırakılır. İlk kapıda tacını, ikincisinde küpelerini, üçüncüsünde kolyesini, dördüncüsünde pelerinini, elbiselerini vs.. Ta ki çırıl çıplak kalana dek. En sonunda yeraltı dünyasının son kapısına ulaşır ve içeriye alınır. Pelerini üzerinden alınır alınmaz İnanna bir cesede dönüşür ve bir çiviyle asılır.
Bir müddet geçtikten sonra yeryüzünde eksikliği anlaşılır. Kış ebedi, yaz ise gelmez olmuştur.
Veziri Ninşubur bütün tanrılara İnanna'yı kurtarmaları için yalvarır. Ne güneş tanrısı ne de bir başkası oralı olur.
Veziri duyan ve ciddiye alan sadece yeraltı suların efendisi Enki olur ve yardım için çamurdan iki cinsiyetsiz yaratık yaratır. Bu iki yaratık su halinde yeraltına sızar ve Ereshkigal'in karşısına çıkar. Ereshkigal acı içerisinde kıvranmaktadır ve bu iki cinsiyetsiz yaratık onun bütün acılarını taklit eder. Ereshkigal ne söylüyorsa onlar da aynısını tekrarlar. Kendisini ilk defa bir aynada gören Ereshkigal farkındalığa ulaşır ve yaratıklara ondan ne istediklerini sorar.
Su akmayı emreder, İnanna'yı yeryüzüne geri ister. Kız kardeşi buna izin verir ve cesedin üzerine 60 damla yaşam pınarı akıtılır. İnanna yeniden dirilir ve geldiği 7 kapıdan çıkarak yeryüzüne inisiye olmuş bir tanrıça olarak ulaşır..

•••

İnanna, İştar ve Afrodit hepsi farklı isimlerle Venüs'ü anlatırlar.
Venüs'ün gökkubbedeki dansı ise, nasıl inisiye edildiğimizi. Çünkü Venüs'ün 19 aylık döngüsünde ister erkek ister kadın olalım bu 7 kapıdan aşağa iner, cehennemi deneyimler, ölür, dirilir ve 7 kapıdan yine aydınlığa çıkarız. 

Bu mitolojik hikaye sembolik anlatımlarla doludur bu yüzden ilk okunduğunda saçma dahi gelebilir. Oysa gökkubbedeki Venüs'ün döngüsünü anlatır.
Unutmayın ki Sümer mitolojisinden bahsediyoruz. O zamanlar psikoloji diye birşey yok. İnsanlar yaşadıkları döngüleri nasıl anlatsınlar? Tabiki de hikyaleştirerek, sembollerle anlatmışlar. Her gece gökyüzünde izledikleri yıldızların döngülerini fark ederek onlara isimler takmışlar. İnanna Venüs, Vezir Ninşubur Merkür, İnanna'nın eşi Kral Dumuzi ise Mars olmuş. (Bazı anlatımlara göre İnanna yeraltına eşi Kral Dumuzi'ye kavuşmak için iner)

Her ay Ay Venüs ile kavuştuğunda biz İnanna'nın kapılarda bıraktığı eşyalarınndan birini bırakırız bilinçsizce. Yeniye yer açmak için işe yaramayan eski ihtiyaçları terk etmemiz gerekir.
Venüs yolculuğuna sabah yıldızı olarak başlar ve her ay Ay ile kavuştuğunda İnanna'nın 7 kapısından birine ulaşır.
Venüs'ün döngüsü boyunca 7 kapı ve 7 inisiyasyon yaşarız iç dünyamızda, sessizce ve çoğu zaman farkına varamayacağımız şekilde. Ve bu döngü kendisini sürekli tekrarlar. Cehenneme sabah yıldızıyken 7 kapıdan inerek ulaşır, karanlık yeraltında inisiye edilir ve Venüs akşam yıldızıyken bu 7 kapıdan geçerek yine yeryüzüne ulaşırız. 

İnanna'nın her bir eşyası maddi dünyadaki katmanları anlatır. Bizi maddi dünyaya bağlayan ruhumuzun etrafındaki zincirleri, ayağımızdaki prangaları, yani egomuzun inançlarını, hayal kırıklıklarımızı, doğru zannettiğimiz yanlışları, önyargılarımızı..
Ereshkigal'in yaşadığı acının farkında olmadığını ve yaratıklar aracılığıyla kendi karanlığının bilincine ulaştığını görüyoruz hikayede. Aslında Ereshkigal kendi içimizdeki karanlık parçamızı temsil ediyor. Biz de tıpkı onun gibi ağlanıp duruyoruz sürekli. Aşk hayatımız yolunda gitmediğinde, istediklerimizi elde edemediğimizde.. sürekli bir isyan var içimizde. İşte bu isyanın sembolü hikayedeki kötü kız kardeş. Kendi içimizdeki karanlık parçamız. Her 7 kapıda bırakmamız gereken yanımız. Sabah yıldızının lusifer Venüs olarak anılmasının sebebi de bu. Karanlığımıza aydınlık getirebilmek için. 

İnanna yeraltına kendi isteğiyle inerek cesaretini kanıtlıyor. Her kadın veya erkek kendi karanlığıyla yüzleşecek kadar cesur davranmalı hayatında. Bu mitolojik hikaye aslında dişiliğin ve gerçek gücün dirilişini anlatıyor.
Lusifer Venüs akşam yıldızından daha cesaretli davrandırır. Bu yüzden İnanna'nın yeraltına inecek cesareti bulduğunu görüyoruz. Venüs akşam yıldızıyken daha dişil, sabah yıldızıyken daha eril gibi davranır. Bu eril enerjiyi kullanarak karanlık gölge benliğiyle buluşmayı göze alabiliyor ve bunun sonucunda çok daha güçlü ve dişil bir şekilde yeryüzüne çıkıyor. İnisiye olmuş gerçek bir tanrıça olarak. Onun bu güzelliğini ise akşam yıldızı olduğunda karanlık gökkubbeyi o güzel ışığıyla parlattığında idrak edebiliyoruz.


Peki tüm bunları neden anlattım?

Çünkü Venüs Akrep burcundaki retro dönemine başlamak üzere. 5 Ekim - 16 Kasım arası Venüs 10 derece Akrep burcundan 25 derece Terazi burcuna kadar gerileyecek.  
Böylelikle Venüs'ün temsil ettiği aşk, ilişkiler, güzellik ve para konularında bir duraklama dönemine gireceğiz. 

26 Ekim'de Venüs Güneş ile kavuşacak ve ondan sonra sabah yıldızı olarak doğmaya başlayacak ve Koç burcundaki 19 aylık döngüsünü kapatarak, yepyeni bir Terazi döngüsünü başlatacak. Yani önümüzdeki 19 aylık süreç boyunca Venüsyen konuları Terazinin enerjisi üzerinden deneyimleyeceğiz. Çok daha dengeli, çok daha uyumlu ve belki de çok daha sevecen, sıcak ve ilişki odaklı olacağız..
Bunun için dönüp 8 yıl önce yaşadıklarınızı hatırlamaya çalışın. Çünkü bu döngü 8 yıl önce yaşanılanlarla yakından ilgili olacak. 

Venüs gerilerken kendi derin, karanlık içimize geri çekilmeli ve hepimizin içinde gizli olan parçamızı temsil eden Ereshkigal ile birleşmeliyiz. Yani bizi çevreleyen tüm karanlıklarımızın farkına varmalıyız. Tıpkı sudan yaratılan yaratıkların yaptığı gibi korkularımızı ve acılarımızı hissetmeliyiz. Bu yüzden bu retro dönemi boyunca duygularınızı bastırmayın. Tam tersine dinleyin. Bırakın sizlere gerçekleri anlatsınlar. Acınızı hissedin. Yasınızı tutun. Yoksa bu sonbahar manevi ölümünüzü bir diriliş gibi yaşayamazsınız. Bırakmayı öğrenmek zorundayız. Gölgelerimizle barışmayı da öğrenmek zorunda olduğumuz gibi. 

Yeni işlere başlamayın, bolca büyük miktarlarda paralar harcamayın, güzelliğinizi veya yaratıcılığınızı etkileyecek yeni büyük adımlar atmayın bu dönem. Çünkü içsel yeraltı yolculuğumuza başlamak üzereyiz. Sessizleşip sezgilerimizi dinlemeliyiz. İç şeytanlarımızla savaşıp, yaralarımıza şifalı merhemler sürmeliyiz. 

• Akrep burcundaki bu gerileme bizlerden yakınlık korkumuzu yenmemizi istiyor. 
• Nefsimizin takıntılı isteklerinden sıyrılmamızı istiyor. 
• Artık ruhumuza hiçbir şekilde hizmet etmeyen kişi veya olaylardan ayrılmamızı bekliyor. 
• Hayatımızdaki blokajların farkına varmamızı ve korkularımızla yüzleşmemizi arzuluyor.
• Kırılmaktan korktuğumuz için yüzümüze taktığımız onca maskelerimizi sonsuza dek çıkarıp atmamızı emrediyor. 
• Ve belki de bu Venüs gerilemesinin en çok istediği şey gerçekten neye veya kimlere değer vermemiz gerektiğini idrak etmek ki, tezahür edebilelim bu Terazi döngüsünde gerçekten ruhumuzun derin arzularını. Retronun sonlanacağı Terazi burcunun uyumlu, dengeli, huzurlu ilişkilerini. 

Bu yazıyı bir hayli iç sıkıntısıyla yazdım. Belli ki bazılarımız için bu yüzleşme pek kolay olmayacak ve baya zorlayacak. Sonuçta Venüs başlangıçta Mars ile kare açıda konumlanacak. Zaten Akrep burcu da Venüs'ün çok rahat etmediği bir burç. Dolayısıyla bu retronun kolay geçmeyeceğini öngörmek zor değil.
Yinede kaçmayalım karanlıktan ve korkularımızın üzerine cesaretle yürüyelim. Bu Venüs gerilemesinin enerjisine ruhumuzun ihtiyacı var. 

25 Eylül 2018 | Koç burcunda Dolunay


Kapımızda 1 derece Koç burcunda gerçekleşecek olan bir dolunay bulunmakta. 
Yeryüzüne etkilerini biraz acı yaşatarak yansıtabilecek bir dolunay enerjisi bu çünkü Ay Kiron ile kavuşumda olacak. 
Dolunay ayrıca Satürn'e T-Kare açıda gerçekleşecek. 

Bu dolunay bize Ben Kimim? sorusunu sorgulatmak üzere geliyor. 
Sağlıklı bir benlik bilinci geliştirmek, gerçekten ne istediğimizi bilmek bu dolunay ve akabindeki haftalarda çözmemiz gereken sınav sorumuz olacak. 

Koç burcu bizden kendi yolumuzu çizmemizi bekleyecek. 
Bu bir dolunay olduğu için kendi bireysel geleceğimiz ve hedeflerimizle ilgili bir farkındalık yaşayacağız. Ve bize bu farkındalığı yaşatan ailevi kökenimiz ve geçmişimiz olacak. 

Bir çatışma var gökyüzünden içimize yansıyan. 
Başkalarının beklentileri ile kendi isteklerimiz arasında bir çatışma bu. 
Kimin kazanacağı ise henüz belirsiz. 
Tek bir şey belli aslında. 
O da Mars ile Güney Ay Düğümü kavuşumunun en son durağına geldiğimiz. 
Şimdiye kadar bir engel vardı önümüzde.
Geçmişten, belki aileden, belki de koşullardan dolayı. 
Ama artık yok. 
Mars retrosunun sonlanmasıyla birlikte Mars bir yana, Güney Ay Düğümü bir yana bundan sonra. 
Yani geçmişten gelen bağlarımızı koparmanın ve irade gücümüzle ilerlememiz gereken bir yol var artık hepimizin önünde. 
Bağlı kalamayız bundan sonra yaralara veya geçmişten gelen pişmanlıklara. 
__________________________

Koç burcunda gerçekleşen Ay ile Kiron kavuşumu kimlik inancımızla ilgili yeniden yapılandırmamız gereken şeylerin var olduğunu gösteriyor. 
İnancımızı yitirmişiz biraz. 
Neye güvenmemiz gerektiğini bilmiyoruz. 
Satürn'den gelen karelerle özgüvenimizin yerle bir olduğu belli. 
Yolumuzu kaybetmiş, pusulamızı yitirmişiz.
Bazı şeyleri tek başımıza başaracağımıza inanmıyoruz. 
Aslında yalnız kalmaktan ve tek başına başarmak zorunda olmaktan korkuyoruz. 
Oysa bu dolunay tam da bu inancı yıkmak için yansıtıyor enerjilerini diyarımıza. 

Kendine gel, toparlan biraz, ne bu olumsuzluk ne bu inançsızlık diyor. 
En büyük güç insanın içerisindedir. 
Bu inançtır insana en büyük engelleri aştıran, hatırla diye sesleniyor. 
Kim olduğunun, ne istediğinin farkına var ve arkana bakmadan yolunu çiz diye öğüt veriyor. 

☆☆☆

Bu dolunay yaz boyunca belki bastrdığımız veya tam tersine bastıramadığımız öfkemizi teslim etme ve tamamıyla arınma zamanı. 
Bu dolunay yeni bir adım atmasak da, kendimizi hedeflerimize ulaşmak için motive etme zamanı. 
İrade gücümüzle yaşadığımız zorlukları aşabileceğimizin farkındalığını ve inancını kazanma zamanı. 

Bunun için bu dolunay gönlümüze El Fettah esmasını zikrettirelim ve kolaylık ver Allah'ım diye dua edelim. 
Bilelim ki her kapının var bir anahtarı. 
Ve bu anahtar inancın sırrı!

Dolunay Ritüeli

Madem bir tıkanıklık yaşıyoruz bu dolunay. 
Gitmek istediğimiz bir yol, önümüzde açılmasını beklediğimiz kapılar var o halde bundan sonra hayatımızda açtığımız her kapıyla, henüz kilitli olan manevi kapıların da aynı anda açıldığını zihnimizde canlandıralım. 
Bu ister evimizin kapısı olsun, ister bir başkasının. 
Anahtarın kapıya her girişi bize kendi hayatımızda görünmeyen kapıların açılışının sembolü olsun bundan sonra. 
İnanın ve gerçekleşsin. 

Mars & bilinmeyen etkileri


Taş devrinde erkek de kadında anadan doğma haliyle çıplak yaşarmış.
Erkek kadının cinsel organını görür, kadın erkeğinkini görür ve bir koku salgılarmış. İşte kadının salgıladığı bu fark edilemeyen koku iki kişiyi birbirine bağlarmış ve cinsel birleşme yaşanırmış. Bu kokunun özel bir anlamı varmış.

Aradan yüzyıllar geçmiş ve biz mahrem bölgelerimizi kapatmayı öğrenmişiz ama cinsel organlarımızı korumayı ve cinsel enerjimizi doğru kullanmayı öğrenememişiz.

Günümüzün aksine taş devrinde yaşayan adam biliyordu, eğer o mamutu devirmek istiyorsa güçlü olmak zorundaydı. Ormanda çıplak gezinen onca hatun bu yüzden pekte umrunda olmuyordu. Soyunu devam ettirecek tek bir kadın yeterliydi. Cinsel enerjisini sürekli seks yaparak harcamaya kalkışırsa hem kendisinin hem kadınının hem de çocuğunun açlıktan ölmesine sebep olabilirdi. Bu ağır sorumluluk akıllı davranmasına sebep oluyordu. İhtiyaç duyduğu cinsel enerjisinin küçük bir kısmını soyunu devam ettirmek için kadınıyla paylaşıyor, geri kalanı ise hayatta kalabilmek için yaşam enerjisine çeviriyordu.

Günümüzde herşey şaştı. Sorumluluk üstlenmenin ne demek olduğunu bilmeyen erkekler cinsel enerjilerini çok yanlış bir şekilde kullanmaya başladılar.
Evli erkeklerden, "sabah bir kadınla öğlen başka bir kadınla birlikte oluyorum, eve gidince de karımla birlikte oluyorum ve sosyal ortamlarda çok sıkıntılı durumlar yaşamaya başladım" gibi mide bulandırıcı şeyler duyuyoruz.
Artık 20 yaşındaki gençlerin dahi viagra kullanmak zorunda kaldığını da biliyoruz. Çünkü herhangi bir kadınla gelişigüzel, hayvani bir şekilde yapılan seks olmuyor. Kalkmıyor. O salgılanan koku, o simya ve o saflık yok çünkü. Bu yüzden ruh isyanda ve bu tabi ki de bedene yansıyor.
Bunun nedenini bilmeyen birçok erkek porno eşliğinde mastürbasyon yapmak zorunda kalıyor. Bunun ise beyne verdiği zararlardan habersiz.
Bu arada bu tuazağa artık kadınların da düştüğünü ekstradan belirtmekte fayda var. Çağımızın bu sorunları sadece erkekleri ilgilendirmiyor.
_____________________________

İslam alimleri, "Harama bakmak unutkanlık verir," demişlerdir.
_____________________________

Cinselliğin uç noktalarda yaşanılması aşırı hormon salgısına yol açar ve bu da kişiyi sürekli pornografik görüntülere yönlendirir yani bir raddeden sonra bağımlılık gelişir. Gözün bu hayali cinsel görüntülerden sakındırılamaması zaman içerisinde beyin hücrelerinde ölümle birlikte gelen hafıza kaybına yol açar. Yani aşırı hormon üretimi vücudun aşırı enerji kaybetmesine sebep olur ki, bu da zaman içerisinde hastalıklara davetiye çıkartır.

İslam alimlerinin tek cümleyle özetlediği gerçeği, California Üniversitesinde fareler üzerinde yapılan deneyler de kanıtladı.
Farelere aşılanan aşırı cinsel isteğin beyinlerini küçülttüğünün gerçeği açıklandı.

Bilimsel araştırmalara göre cinsel objelere fazla odaklanan ve pornografik görüntüleri zihninde sürekli tekrarlayan insanın zihnindeki mesaj akışı üst loblardan çekilerek cinselliğin yönetildiği alt kısım olan hipotalamusta gerçekleşmeye başlarmış. Beyin çalışmakta ama beynin düşünme mekanızması durmaktaymış.

Bunun gerçekliğini bilen bazı başarılı erkeklerin cinsel yaşamlarında çok seçici ve bilge davrandıklarını görebiliyoruz. Mesela Muhammed Ali veya David Haye gibi boksörlerin ringe çıkmadan 6 hafta öncesinden cinsel perhize girdikleri biliniyor. Sevişmek yok. Mastürbasyon yok. Cinsellikle ilgili hiçbir şey yok.
David Haye "cinsel enerjim yaşam enerjim, eğer onu kaybedersem chi (yaşam enerjisi) yok olur ve onunla birlikte ruhumun gücünü kaybederim" diyor.
Yani eğer cinsel enerjilerini kendilerine saklamazlarsa, ringde kazanma şanslarının sıfır olacağını ve bedene asıl güç verenin ruhları olduğunu çoktan idrak etmişler ve bunu kendi isteklerini elde etmek için kullanıyorlar.

Bu ünlülerin arasında sadece boksörler yok, Sting, Tom Hanks, Steve Jobs gibi isimler de var.
Bu hayatta bu sırrı keşfetmiş olan erkekler yaşlandıkça gençleşirler. Hayat enerjileri bambaşkadır, herşeyi hayatlarında çok daha kolay tezahür ettirirler. Yaratıcı enerjiyi öyle bir kanalize ederler ki, bu para ve bolluk bereket enerjisine dönüşür.

Bu arada bu adamların seksten uzak durduğunu zannetmeyin. Tam tersine, Sting'in bir arkadaşı verdiği bir röportajda karısıyla günde 7-8 saat seviştiğini söylemişti.

Peki bu adamların bildiği ve toplumun büyük çoğunluğundan uzak tutulan bilginin kökeni ne?

Sır, cinsel enerjinin aslında yaşam enerjisinin kendisi olduğudur. Bu yüzden Mars için, irade gücü denir. Mars hem cinsel enerjidir hem de bizi hedeflerimize götüren, sağlıklı olmamızı sağlayan, hayat kalitemizi yükselten enerjidir.
Bu yüzden cinsel enerjimizi nasıl kullandığımız yaşam kalitemizi, para ve bereketle olan konuları yakından ilgilendirir.

Sığ yaşanılan cinsellik hayvanların dürtüsel yaşadıkları çiftleşmeye benzer. Erkekler bebek oluşturma isteğinin dışında akıttıkları her spermle yaşam enerjilerini çöpe atarlar. Spermi akıtmak tehlikeliyken orgazmı yaşamak şifanın kendisidir. O zaman erkeğin yapması gereken şey ikisini birbirinden ayırt etmektir.

Sting'e şu 7 saat sevişme olayı sorulduğunda, adam sırrını benim daha önce yazmış olduğum Mars'ın konustuğu dili öğrenmek adlı yazımdaki gibi yanıtlamış. Mars'ın Oğlak burcunda yücelişinin cinsellik açısından ne anlama geldiğini o yazımda bulabilirsiniz.

Son olarak hormonel dengenizi sağlayabilmek için küçük bir nefes egzersizi paylaşmak istiyorum. Nefesin hayatımızın her alanında çok büyük bir önemi var. En çok da orgazm sırasında. Ama bu da başka bir yazımın konusu olsun.

Hormonel dengeyi sağlamak için nefes egzersizi:

Kadınlar sol burun deliklerinden nefes alırken, erkekler sağ burun deliklerinden nefes alırlar çünkü sağ beyin sol burundan, sol beyin ise sağ burundan daha aktif nefes almayı sağlar. Nefesi doğru delikten almayan insanlarda zamanla hormonal problemler oluşabilir.
Bir kadın zamanla sağ burun deliğinden nefes almaya başlarsa, kadınlık hormonları azalır ve ilişkilerinde problemler yaşamaya başlar. Aynı şey sol burun deliklerinden nefes alan erkekler için de geçerlidir.
Bu nedenle belirli nefes teknikleri ile dengeyi yeniden sağlayabilirsiniz. Gün içerisinde kadınlar sağ burun deliklerini, erkekler ise sol burun deliklerini elleriyle kapatıp derin nefesler alıp verebilirler.

☆☆☆

Başta taş devrinden örnek verdim ama maymundan türemediğimiz için büyük ihtimalle öyle bir devir zaten yok. Bu küçük örneğe takılmamanızı tavsiye ederim.

Uranüs - Özgürlüğe açılan kapı


Bu yazımda özgürlüğün gezegeni olan Uranüs'den bahsedeceğim. İsyanından, bireyselliğinden, ve belki de yanlış anlaşılmasından..

Hayatımda parmakla sayılacak kadar az ama ruhuma dokunabilmiş kadar değerli olan birkaç öğretmenim oldu. 
Biri çok yaşlı bir tarih öğretmenimdi, Herr Ulmer. Dedesi 1. Dünya Savaşını, babası ise 2. Dünya Savaşını yaşamıştı. Bize tarihi öğretirken bu zenginliğini kullanır, hikayelerle geçmişi adeta yaşatarak öğretirdi. Bizi mezun edemeden emekliye ayrılmak zorunda kaldı.
Onun yerine 25 yaşında genç tuhaf biri geldi. Adı Herr Klein'di. O kadar tuhaf bir varlıktı ki adamı hiçbir zaman için çözemedik. Zaten kendi de kendisini çözememiş olsa gerek ki, birkaç sene sonra öğretmenlik mesleğini bırakıp bir sırt çantasıyla dünya turuna çıktı. Şimdi kimbilir nerelerdedir.

Bu adam benim için Uranüs'ün kendisiydi.
Daha ilk derste size ödev vermeyeceğim, hiçbir şekilde ders kitabından ilerlemeyeceğiz, sınav da olmayacaksınız, sadece kendinize bir günlük alıp her ders sonunda o günlüğe düşüncelerinizi yazmanızı istiyorum demişti.
Çok ciddi bir tipti. Biz şaşırmış olsak da ciddiye almak zorunda kaldık sözlerini. Herkes kitapları bir kenarıya attı, sadece günlük aldı.
Adamın her dersi o kadar tuhaf geçerdi ki, ders süresi biter bitmez sınıfa derin bir sessizlik çökerdi. Kendimize gelmekte zorlanırdık sanki.

Bir gün bizden bir kağıt ve kalem alıp tahtaya yazdığı cümleyi yazmamızı istedi.

"Be part of your own movement"

Ağzında bir düdük vardı. Bu düdüğü çaldığım anda saat yönünde yerinizi değiştirip, partnerinizin kağıdına aynı cümleyi yazacaksınız dedi.
Başta herşey eğlenceliydi. Düdük sesini duyar duymaz yerimizi değiştiriyor, cümleyi kağıda yazıyorduk.

"Be part of your own movement"

Bir süre sonra düdük sesini o kadar çok çabuklaştırmıştı ki, hiçbirimiz cümleyi kağıda yazamadan yarıda kesip koşarak devam etmek zorunda kalıyorduk. İteklemeler ve kavgalar başlamıştı. Bir süre boyunca bu stres altında aynı cümleyi robot gibi kağıda yazmak için çabaladık durduk. Ta ki Moritz adında bir çocuğun sinirlenip kalem ve kağıdı yere fırlatıp "yeter artık" diye bağırana dek. Hepimiz o anda şok olduk ve durduk. Hoca çok sinirlendi. Okuldan atmakla tehdit etti. 
Çocuk korkmadı ve geri çekilmedi. Hocaya meydan okur bir şekilde "atarsanız, atın" dedi. Ondan cesaret bulan akadaşları da ona destek olmak için kağıtlarını yere attılar. Sınıf birden ikiye bölündü. Uyananlar ve uyuyanlar. Hoca sinirinden köpürdü, hepimizi okuldan atmakla tehdit etti. Bir münakaşa oldu, sonrada dersi yarıda bırakıp,  arkasından kapıyı çarparak çekip gitti.
O gün yaşadıklarımı ancak tutun dediği günlüğe düşüncelerimi yazarken idrak edebildim.
___________________________

Almanların bir atasözü vardır.
Sürü olmak, sürü içinde gitmek ve öylece yol almak istersen yaşamın boyunca sadece kıç görürsün.
___________________________

Tahtada yazan ve sürekli kağıda geçirdiğimiz cümlenin farkında bile değildik.

"Be part of your own movement"

O çocuğun o isyanı ve isyan edişinin omurgalı bir şekilde arkasında duruşu hepimize muazzam bir hayat dersi öğretti.
Sürünün bir parçası olmamayı. Kendi hareketinin sorumlusu olmayı. Yani bilinçli olmayı. Tıpkı tahtadaki cümlenin anlamı gibi.

Bu dersten sonra hoca gayet normal davrandı. Bu konuyu bir daha hiç açmadı. Çünkü hoca da gayet iyi biliyordu. Dersini alması gerekenler zaten almıştı.

Adamın her dersi bu şekilde geçiyordu. Her ders uranyendi. Öngörülemez ve şok edici. Bir gün diktatör olmamızı istiyordu, bir gün bombalama sesinin eşliğinde meditasyon yapmamızı.
Bir gün bizi aceleyle çatı katına çıkarttı. Telaşlıydı. 20 dakika içerisinde uzaylılar saldıracak, kendimizi kurtarmamız gerek dedi. Bizi gruplara böldü. Polonya, Rusya, Fransa vs 
Uzaylılar ilk önce Polonya'ya saldıracak dedi. Yapmanız gereken masanızın üzerindeki yumurtayı o kadar iyi korumak ki aşağa attığımızda yumurta kırılmasın yoksa hepiniz ölürsünüz.
Yumurta gerçekti. Onu koruyacak da pek birşey yoktu bizim için hazırladığı masada. Bir kağıt, biraz yapışkan, birkaç tane de pipet.
Hepimiz aceleye kapıldık ve kendi yumurtamızı korumanın derdine düştük. Sanırım Rusya grubuydu, arta kalan malzemelerini Polonya grubuna verdi. Aralarında çok zeki olmasa da çok adaletli olan bir çocuk vardı. Fikir ondan çıkmıştı. Yumurtası kırılmayan grup da onlar oldu çünkü tek kağıdı paraşüt olarak kullanmayı tercih etmişlerdi. Yumurta 5. kattan aşağa atılınca diğerlerine nazaran yere çakılmak yerine uçarak indi.
Bu saçmalığın ardından Hoca bize Hitler'in Polonya'ya saldırmasıyla ilgili küçük bir belgesel izletti ve neden güçlerimizi birleştirmek için ilk önce Polonya grubuna yardım etmediğimizi sordu. Hepimiz bencilce davranmıştık.
2. Dünya Savaşında birçok ülke Hitler'in ilk önce Polonya'ya saldıracağını biliyordu ve göz yumuldu. Oysa bütün güçler birleştirilmiş olsaydı Hitler ilk darbesini orda alacak ve 2. Dünya savaşı belki de hiç bu kadar dehşet verici bir sonla bitmeyecekti.

Bu adamın her dersi ruha ağır bir darbeydi ve bize kendimizi sorgulattırıyordu. Ne kadar iyi bir insansın, ne kadar adaletlisin, ne kadar karakterlisin?

Bir gün de, sevdiğin bir ailen var, eşin ve çocuğun. Çok güzel bir okulda okudun. Eğitimlisin. Ama işsiz ve ailen açlıktan ölmek üzere demişti. Ve tam o sırada sana bir teklif geliyor. Uçakların bomba atma mekanızmasını tasarlayacaksın. Bunun için sana çok güzel bir para teklif ediliyor. Yapar mısın, yapmaz mısın? diye sordu.
Bu soruya siz ne yanıt verirdiniz? Sadece iki kişinin hayatını mı kurtarırdınız, yani ailenizin. Yoksa reddederek milyonlarca kişinin mi? Ama bir yandan siz kabul etmezseniz, başkası edecek. Ama siz kabul ettiğinizde de onca insanın ölümüne sebep olacaksınız. Hangisini seçersiniz?
Ben senelerdir düşünüyorum ve bu sorunun cevabını hala bulamadım. 

Tüm bunları neden anlattım diye düşünüyorsanız, Uranüs'ü daha iyi anlayabilmeniz için.
Çünkü hayatımızda yaşadığımız ikilem ve irademizle yaptığımız seçimleri temsil eder Uranüs.
Ne kadar özgür olduğumuzu anlayabilmemiz için bizi sınar. Ne kadar özgür ve bağımsız olma isteğinde oluşumuzu sorgulattırır.

Özgür olmanın başına buyruk olmakla hiçbir alakasının olmadığını gösterir.
Gözlerini kapattığında huzurla uykuya dalabiliyorsan, yani vicdanın rahatsa, işte anca o zaman özgürsündür. Bunu öğretir.

Eğer diğer koyunlar yapıyor diye sen de yapıyorsan, bir köleden farksız olduğunu öğretir. Bağımsızlık için iradeni kullanman gerektiğini ve etrafindaki duvarları idrak etmen gerektiğini gösterir.

Bilmem farkında mısınız ama Uranüs'ün derslerini öğrenebilmek diğer gezegenlerin enerjilerini üst düzeyde yaşamamıza bağlıdır.
Güneş'i, yani özümüzü keşfetmeden, Ay'ın temsil ettiği duygu ve zaaflarımıza hakim olmadan,  Venüs'ün sevgisini öğrenemeden merhameti keşfetmeden, Mars'ın irade gücünü kullanmadan, Merkür'ün mantıklı düşünme kabiliyetini geliştirmeden, Jüpiter'in ahlak sınavını vermeden ve Satürn'ün duvarlarını aşmadan özgür olamayız.
Bu yüzden bu sınavları veremeyenler Uranüs'ün transitlerinden olumsuz anlamda etkilenirler.
Oysa her transiti Satürn'ün karmasını yakmak ve cennetin ilk kapısını aralamak için bir anahtar armağan eder ruhumuza.
Bilmeyiz bu gerçeği. İdrak edemeyiz ve bu yüzden de Uranüs'ün ani değşimlere sebep olan transitlerinden veya haritamızda bulunduğu alanda darbeler alarak pişeriz.

Eğer gerçekten özgürlüğü ve bağımsızlığı yaşamak istiyorsa ruhumuz, sisteme ve düzene isyan etmeden uyanmalı ve idrak etmeliyiz gerçekleri. 
Uranüs'ün kapısına ulaşmak istiyorsak diğer gezegenlerin imtihanlarını geçmeliyiz önce. 
Uranüs ne direnmeyi temsil eder, ne de isyan ederek yıkmayı. Uranüs aslında daha üst düzey düzeni temsil eder. Bu yüzden ezoterik astrolojide Terazi burcunun yöneticisidir. Yani Uranüs aslında dengeyi ve adaleti getirir hayatımıza. Eğer buna hazır isek tabii. 

9 Eylül 2018 | Başak burcunda neptünyen Yeniay


Kapımızda 17 derece Başak burcunda yeniay bulunmakta. 
Bu yeniay retro Neptün'e karşıt açıda gerçekleşecek. Yani hayaller ile gerçekler iç içe geçecek. 
Hayal mi gerçek yoksa gerçek mi hayal? tam olarak bilemeyeceğiz.
Biraz kafamız karışacak, neyin hayal neyin gerçek olduğunu anlamakta zorlanarak yapacağımız yeni bir başlangıç olacak bu. 

Bir yandan görünen bir yol var önümüzde, diğer yandan ise hayaller, arzular ve istekler var. 
Bu yüzden de içimizde bir çatışma var. 
Hangisini seçeceğiz? 
Mantığın yolunu mu kalbin fısıltısını mı?
_______________________________

Bu yeniay görevimiz, duygularımızın dinleyicisi mantığımızın ise uygulayıcısı olmak. 
_______________________________

Hem hayata kendi isteğimizi dayatma hem de teslim olma zamanı. 
Yani ruhunuza ekilecek ne tohum varsa ekin bu yeniay ve sonra geri çekilin ve teslimiyet içerisinde izleyici konumuna geçin. 
Bırakın hem Başak'taki yeniay görevini yerine getirsin, hem de Balık'taki Neptün tezahür ettirsin. 

Yapmamamız gereken şey ise kendimizi Neptün'ün hayal dünyasına kaptırmak. Balık'taki dolunay bize yeteri kadar hayal kurdurdu. 
Başak'taki yeniay ise, gerçekleşmesi zor olan hayalleri ayıklama ve gerçeklik üzerine oturtma isteğinde. 
Başak'taki gezegenler hayallere gömülmeyi değil, ciddiyetle hayal ile gerçeği birbirinden ayırt etmemizi bekliyorlar. 
Bu yüzden dikkatli olun, karşınıza çıkıp da umut veren insan veya olaylara karşı.
Çünkü yeniay haritasında yükselen derecesinde Uranüs bulunmakta.
Sürprizlere, ani ve beklenmedik gelişmelere gebe önümüzdeki iki hafta ve aslında Başak burcundaki dolunaya kadar olan süreç. 

Teslimiyet içerisinde olmak ama güvenmemek, daha doğrusu farklı yolların da var olabileceğinin bilincinde olmak, hayal kırıklığına uğramamamız için çok önemli olacak. 
Yani dünyevi şeylere güvenmemek ama Allah'a tamamıyla teslim olup, onun herşeyi en doğru zamanda, en doğru şekilde nasip edeceğine inanmak ve güvenmek bu yeniay hepimizin görevi. 
_______________________________

Başak burcu düzen getirmekle bağdaştırılır. 
Bizim görevimiz bu yeniay öyle bir başlangıç yapmak ki, ruhumuza, zihnimize ve çevremize düzen getirebilelim. 
Bu yüzden ayıklayın ihtiyaç duymadığınız herşeyi. 
Ferahlayın.
Bırakın gitsin, zihniniz boşalsın, ruhunuz özgürleşsin. 
İnsanın ne çok fazla mala mülke, paraya veya güce, yada ulaşılması imkansız olan hayal ve isteklere ihtiyacı var. 

Bu hayatta huzurlu olabilmek için ihtiyaç duyduğunuz tek şey bir hedef, biraz gayret, tam inanç ve tam teslimiyet. 
Bunlar bu Başaklar diyarındaki yeniayın kapısını açacak olan sihirli sözcükler. 

Bu sihirli sözcüklerin büyüsünü yaşayabilmek için gönlümüze el kuddüs esmasını zikrettirebilir, ruhumuzu manevi kirlerinden arındırmaya niyet ederek bu yeniayı şifaya vesile kılabiliriz. 

Vedic astrolojiden neden vazgeçtim?


Benden danışmanlık almak isteyenler bazen vedic astrolojiye göre yorum yaptığımı zannediyorlar. Sanırım bu algı vedic astroloji üzerine birkaç blog yazısı paylaşmış olduğum için oluşmuş. Oysa bu doğru değil. Vedic astrolojinin bazı tekniklerini kullanıyorum ama daha fazlasını değil. Nedenini ise bu yazımda paylaşmak istedim.

Sanırım kaderimde var, hep alışıldığın dışında olan yolları seçerim.
Genelde herkes batı astrolojisiyle başlar, sonra sığ bulur çünkü öngörü teknikleri tam olarak istediklerini vermez ve vedic astrolojiye geçerler. Beni rahatsız eden tam da bu oldu ve bu yüzden başlangıçta vedic astrolojiyle başlamış olsam da yolumdan saptım ve modern astrolojiye yöneldim. Çünkü hint astrolojisinin sundukları bana faydadan çok zarar veriyordu. Hatta bu yüzden birkaç blog yazısını dahi sildim.

Bu benim inanışımla alakalı, bu nedenle vedic astrolog arkadaşların hiçbirini incitmek istemem. Sadece ben astrolojinin bir bilim olmasa da bir ilim olduğunu düşünüyorum ve bunun sadece kehanet odaklı kullanılmasına karşıyım. Ne zaman evleneceğim, ne zaman işe gireceğim, kocam beni aldatıyor mu? gibi soruları astroloji cevaplayabilir. Peki tüm bu sorularım kime ne faydası var? Diyelim haritanızda öyle bir yoga var ki bu hayatta çok zengin olacaksınız ve bunu küçük yaşta öğrendiniz. Kendinizi bu kişinin yerine koyun ve düşünün. Bu kişi büyük ihtimalle hiçbir şey yapmayacak, kendisini zorlamayacak ve belki de bu yüzden kaderinde var olan zenginlik potansiyelini yaşayamayacak.
Bazı şeyleri önceden bilmemiz bize çoğu zaman faydadan çok zarar verir. Bunu Nostradamus gibi ünlü kahinlerin hayatlarından çok iyi biliyoruz. Ailesinin ve sevdiklerinin başına gelecekleri önceden öngörebilmesine rağmen hiçbirini engelleyememiş. Bu yükle yaşamak ne kadar zor, bir düşünsenize!
Bilmeden yaşamak ve hayatın sürprizleriyle karşılaşmak o kadar güzel ki..

Yaş aldıkça hayata olan bakış açım tamamıyla değişiyor. Onunla birlikte astrolojiye olan bakış açım ve ilgim, alakam da. Belki bunu yazılarımdan hissediyorsunuzdur. Daha çok hayatın içinden örnekler vermeye başladım ve astrolojiden daha az bahsediyorum. Bu astrolojiyi bırakacağım anlamına gelmiyor çünkü bunun kaderimin bir parçası olduğunu düşünüyorum ve belki bir gün bunun eğitimini dahi verebilirim ama henüz bunun için çok fazla erken. Bu yüzden bu yazı benden ders almak isteyenlere de gelsin. Daha henüz kendim bir bilgelik öğrencisiyken, öğretmem doğru olmaz. Çünkü bunun bu şekilde işlemediğini biliyorum.

Astroloji konusunda bilgisine çok değer verdiğim Frank Felber, ezoterik astroloji kitabında kişinin ruhsal mertebesine göre gezegensel enerjilere inisiye edildiğinden bahsediyor. Yani bir kişi ruhsal olarak ne kadar bilgeyse, ancak o kadar astrolojiyi kullanabiliyor ve öğretebiliyor. Bunun ne kadar doğru olduğunu hem çevremden hem de kendimden çok iyi gözlemleyebiliyorum.

Bir kesim var ki, onlar için astroloji fal.
Şu zaman aldatılacaksın, bu sene kötü seyler yaşayacaksın, satürn burcuna girdi eyvah vs. gibi şeylerle insanların tıpkı enerji vampirleri gibi yaşam enerjilerini emiyorlar. Bu kesime inanan kesim de genelde kurban olma rolünü benimseyenler. Vardır ya böyleleri, acıyla beslenirler. Hayatlarında olumsuzluk yaşamak isterler sürekli, çünkü bunun sayesinde kendilerini çevrelerine acındırırlar, ilgi ve sevgi beklerler. Diyarıma uğramasından en çok korktuğum insan tipidir. Bebek ruhlardır bunlar, yani tekamül aşamalarına yeni başlayanlar. Bunlara maalesef yardımcı olamazsın çünkü yardımlarını asla kabul etmezler.

Bir üst kesim var ki, hayatı daha farkında olarak yaşarlar. Astrolojiyi bir fal olarak değil, kendini tanıma ve keşfetme yolu olarak görürler. Onların asıl amaçları tekamüllerini hızlandırmaktır.
Ben şahsen kendimi bu kategoride görüyorum çünkü astroloji benim hayatıma bu şekilde girdi.
Üniversitede mesleğini yapmayacağımı bildiğim bir bölümde okuyor ve bunalımlı buhranlı bir dönemden geçiyordum. Aklımda sürekli tek bir soru vardı: Ben kimim ve buraya ne yapmaya geldim? O zamanlarda sadece güneş burcunu bilen ben, astroloji sayesinde kim olmam gerektiğinin gerçeğinle karşılaştım. Ve zannetmeyin ki bu mutlak gerçek, olgunlaşma ve tekamül devam ettikçe hiçbirimiz hayat amacımızdan net ve kesin olarak emin olamayız. Çünkü bu yolculuk gökyüzüne ulaştıran bir merdiven gibi. Yükseldikçe ancak, herşeyi daha farklı gözlerle görebiliyoruz.

3. kesim insan-ı kamil, aydınlanmış, ermişler grubudur. Onlar için astroloji çoktan hikaye olmuştur. Tam teslimiyet içerisinde yaşarlar. Ben bu kesimi majör arcana'daki büyücü arketipine benzetirim. Çünkü onlar enerjileriyle ve var oluşlarıyla herşeyi kendiliğinden tezahür ettirirler. Astroloji haritalarını aşanlar bunlardır. Gezegenlerin en yüksek enerji mertebelerine inisiye oldukları için sadece olumlu enerjilerini yeryüzüne çekerler. Bu gibi insanların enerji alanları o kadar etkileyici olur ki, düşük mertebedeki insanları dahi etkiler ve yükseltirler. Tıpkı gelmiş geçmiş olan tüm peygamberlerin yapmış oldukları gibi.

•••

Vedic kültür çok kadimdir ve vedic astroloji de öyle. Çünkü geçmişimizin bütün sırları himalayalarda saklı tutulmuş. Veda'lar onları anlayabilenlere içlerindeki cevherleri sunarlar.

Sanskritçeyi çok iyi bilen ve Veda'ları araştıran Victor Di Cara, şu anki haliyle uygulanan vedic astrolojinin aslında hint astrolojisi olduğunu ve vedic astrolojiyle hiçbir alakasının olmadığını söylüyor. Bu çok ironik çünkü kendisi de bir vedic astrologtur ama mesela tropical zodyağı kullanır çünkü eski metinlerde bahsedilen zodyak budur. Belki de gerçek vedic astrolojiyi uygulayan nadir vedic astrologlardan kendisi. Çünkü yaklaşım tarzı çok farklı. Mitolojileri fazlasıyla kullanıyor, çevirdiği Vedic yazıları kitaplar haline getiriyor vs.

Eğer Vedic astrolojiyi gerçekten sanskritçe bilgisi olan birinden öğrenmeye kalktığınızda öğrendiğiniz şeyin astrolojiden çok daha farklı olduğunu anlıyorsunuz. Öğrendiğiniz şey aslında bir din ve bu din veya inanış o toprakların insanlarına indirilmiş, yani sizin DNA yapınıza uyumlu değil.
Bir Vedic astroloğa gittiğinizde size yantralar, mantralar verir. Bunlar ise sizde faydadan çok zarara sebep olurlar. Çünkü bizim ruhsal yapımız esmalara uygundur. Bizim kavmimize verilmiş olanı bırakıp, başkasınınkine yönelirsek kendi varoluşumuza aykırı davranırız. Bunu söyleyen ben de değilim ayrıca, Budist rahiplerin düşüncesi.

Hint astrolojisini öğrenmeye çalışırken bu mitolojik hikayelerinden örnekler veren vedic astrologlardan birçok tasavvuf hikayeleri duydum. Aslında İslam kültürü Hint kültürünü de etkilemiş.
Hint astrolojisiyle Helenistik astrolojiyi kıyasladığınızda benzerlikleri de keşfedebiliyorsunuz. Hatta kimi astrologlar en kadim halini Pers'lerin kullandığını ve bu şekilde kaynaşarak Hint kültürünü de etkilediğini savunuyorlar. Persler kimden öğrendi peki acaba diye düşününce Babil astrolojisi akla geliyor. Perslerden kalma bilgilerden aynı zamanda İslam alimleri etkileniyor ve ortaçağ astrolojisi oluşuyor. Ortaçağ astrolojisi ise modern, batı astrolojisine zemin hazırladığı için, günümüz astrolojisi de bu şekilde oluşmuş oluyor. Yani anlayacağınız büyük ihtimalle bu ilim Hz. İdris'e vahyedilmiş, Babil'de düşmüş meleklerin öğrettikleriyle saptırılmış da olsa bir şekilde diğer kültürleri etkilemeyi başarmış ve günümüze kadar gelmiş.

Bu çok büyük bir yolculuk ve eğer bu kadim ilim işe yaramıyor olsaydı bu yolculuk sırasında unutulup kaybolur giderdi. Eğer günümüze ulaştıysa çağlar boyunca onu kullanmış, belki saptırmış belki de geliştirmiş olanlar sayesinde.

Astrolojiyi öğrenenlerin ise görevi, sapmış olan kısımlarını ayıklamak ve saflaştırmaya çalışmak olmalı.
Hint astrolojisi ataerkil prensiplere dayanır, kadınlara yönelik değildir. Bu yüzden daha çok ezicidir. Bazı yogalar ise artık işe yaramaz çünkü biz bambaşka bir çağda yaşıyoruz. Bu yüzden birçok kullanılan teknik aslında yanlış ve bu nedenle insanların hayatlarını olumsuz etkiliyor.

Ben astrolojinin bu şekilde kullanılmasına karşıyım. Ve ben, bizim İslam kültürü Vedic kadar kadim bilgilerle doluyken, gidip de vedic astrolojiyi öğrenerek önümdeki hazineyi çiğneyemem. Bu yüzden yoldan saptım ve astrolojinin daha çok manevi, ezoterik yönüyle ilgileniyorum. Amacım ise astrolojiyi hayatın içinden keşfettirerek öğretebilmek.

Ne mutlu bana eğer bunu biraz da olsa başarabiliyorsam.

26 Ağustos 2018 | Balık burcunda Dolunay


Tutulmalar ve retrolarla geçen bir yaz geçirdik. 
Kimilerimiz bir hayli zorlandı, kimilerimiz kendini baya hırpaladı ve pek bir yere varamadı, kimilerimiz ise sakince olup bitenleri izledi. 

Tutulmalar bizi ikilemde bıraktılar. 
Ne ileriye ne geriye gidebildik. 
Mars ve akabinde Merkür retroları ise geçmişe dönük bir arınma yaşamamızı beklediler. 
Yinede onca yoğun içe dönük enerjinin yanında bize destek olan iki güzel gökyüzü olayı yaşıyoruz ki, aradığımız desteği bulabilelim. 
Bunlar bu hafta etkinliğini hissettiren Uranüs Satürn üçgeni ile Neptün Jüpiter üçgeni. 
Bu üçgenlerin güzel enerjisinin yanına bir de mistik bir dolunay var kapımızda. 

Bu dolunay 3 derece Balık burcunda, kraliyet yıldızı Formalhaut ile kavuşumda gerçekleşecek. 
Her dolunay mistiktir ama Balık burcunda olanlar bir apayrı olurlar. Hele bir de gökyüzünde bu kadar güzel üçgenler bir uçurtma açı kalıbı oluşturarak enerjilerini yeryüzüne yansıtıyorlarsa.

Satürn ile Uranüs iş birliği, toprak kadar sağlam bir temeli temsil ederlerken, Neptün ile Jüpiter birliği ilahi bir enerjiyi temsil ediyorlar. Balık burcu ve formalhaut yıldızı da yüksek idealler ve hayaller ile ilişkilendirilir. 
Yani bu dolunay hayal kurma ve bu hayalleri sağlam bir temel üzerine tezahür ettirebilme armağanını sunuyor hepimize. 
Sanki gökyüzü "seni imtihan ettim, zorladım ve sınadım bu yaz ve işte bu dolunayla birlikte sana isteklerini gerçekleştirebilecek gücü veriyorum" der gibi. 
O kadar güzel bir dolunay enerjisi ki bu, onca yaşanılmışlığın üzerine şifa gibi gelecek. 
_______________________________

Bu dolunay kendinize sorun
İstek ve hayal, arzu ve hedef tüm bunları gerçekleştirmek için ne yapıyorsunuz, ne kadar çabalıyorsunuz?

Aslan burcundaki tutulma bize yakın gelecekle ilgili bazı şeyleri idrak ettirdi. 
Şimdi ise bu dolunay bu idrak ile niyet etmemizi istiyor bizlerden. 

Alın teri olmadan hiçbir şey gerçekleşmez. 
Sabır da eller kollar bağlı şekilde beklemek demek değildir.
Sabır niyet etmek, çabalamak ve gerekirse 1 kapıyı 40 kere çalmak yerine 40 kapıyı birer kez çalmak demektir. 
Bunun bilincinde olalım bu önümüzdeki iki hafta boyunca. 

Balık burcundaki bu dolunay bizim hayallerimizi gerçekleştirebilecek potansiyele sahip. 
Sadece Allah'ın isteği ve bizim için hayırlı olan, bizim zannettiğimizden daha farklı olabilir. 
Bunu bilelim ve teslimiyet içerisinde bu ilahi enerjinin üzerimize yansımasına izin verelim. 

Dolunay Ritüeli

Balık burcu rüyalar alemini temsil eder.
Tüm bu retrolar ve tutulmalar bu yaz biraz kafamızı karıştırdılar. 
Bazılarımız pusulalarını kaybetti. 
Bazılarımız inançlarını yitirdi. 
Bu dolunay, sizi rahatsız ve yalnız bırakılmış gibi hissettirdiği konular üzerine dua ederek rüyaya yatabilirsiniz. 
Önümüzdeki iki hafta boyunca bu dolunay enerjisi aktif olacak. 
Yani bu 2 haftalık süreç içerisinde Allah ilahi yardımlarını rehber rüyalar aracılığıyla yeryüzüne indirecek. 
Bunun da bilincinde olun ki, rüyalarınızın kıymetini bilin, onları yorumlayabilmek için not edin. 

Hepimiz için şifalı bir dolunay olması dileğimle. 

Tutulmalar sonrası Ekonomik Deprem


Tam Güneş tutulması öncesi çok ilginç bir gün yaşadık. Şahsen ben kendimi zaman yolculuğunda hissettim, sanki gelecekten bir gün yaşadık.. Çünkü bizim cuma günü yaşadığımız karmaşıklığı Uranüs hepimize dünya halkı olarak yaşatmayı planlıyor zaten önümüzdeki bir kaç sene içerisinde.
Sarı kafa attığı tweetler ile istediği kadar güçlü dolar vurgusu yapsın, hepimiz karşılıksız basılan doların o kadar da güçlü olmadığının bilincindeyiz.

Son tutulmalar Türkiye haritasının 2. ve 8. evlerinde gerçekleşti. Yani para hanelerimiz tetiklendi. Tutulmalar kaderseldir ve bize yeni başlangıçlar yapma imkanı sunarlar. Yapılmış olan hataların ise düzeltmek için çağrı fırsatlarıdır. Yaşadığımız şu anki karmaşa daha güçlü bir ekonomiyi doğuracak inşallah çok yakın zamanda. Sonuçta 2023'e doğru yol alıyoruz. Zamanında Rothschild'ler Atatürk için, bir adam çıktı bizim planlarımızı 100 yıl geriye attı demişlerdi. Bekledikleri 100.yıla yaklaşırken üzerimize her cepheden gelecekleri kesin. Bu yüzden 15 Temmuz darbesinden sonraki darbenin ekonomi üzerinden geleceğini de biliyorduk zaten hane halkı olarak. Çok fazla şaşırmamalıyız bugün yaşadıklarımıza. Herşey dönüşüm fırsatı için. Amerika uşağı olmaktan kurtulabilmemiz, kendi kararlarını kendi veren ve tıpkı eskisi gibi boyun eğmeyen, dik duruşuyla korkutan bir ülke olabilmemiz için. Gerekirse kurtuluş savaşının ruhunu bir kere daha yaşatırız.
Yapmamız gereken tek şey papaya diz çöktüren Atilla'yı hatırlamak, çocuklarını Türkler geliyor diye korkutan Avrupalıları hatırlamak, Osmanlı'nın o güzel kan kırmızısına aşık oldukları için taklit etmeye çalışan ve beceremeyen ingilizleri hatırlamak. Şu an kendini medeni zannedenler medeniyeti kimlerden öğrendiklerini unutuyorlar. Ama suçlu olan yine bizleriz çünkü kendi medeniyetimizi onlardan önce biz unuttuk zaten.

Türkiye bulunduğu bölge itibariyle o kadar ilginç bir konumda yer alıyor ki, dış güçler bu ülkenin ne güçsüz ne de güçlü olmasına izin vermek istemiyorlar. Köprüyüz çünkü. Oysa şu anki Türkiye, Başkanlık Sistemine geçişiyle birlikte gökyüzünde oluşturduğu tabloda yükselen Yay burcunun özelliklerini ön plana çıkartma isteğinde. En büyüklerin arasına girmeye hazırlanıyor ve bu tabiki de bazı çevreleri çok feci rahatsız ediyor.
World economic forum, Türkiye'nin 2030'da dünyadaki en güçlü ekonomilerin arasında yer alacağının tahminlerinde bulundu. Bugünün bakış açısıyla imkansız gibi dursa da, potansiyel var bu topraklarda. Bizim tek görevimiz bunu görmek.

Üzerimize gelmeye devam edecekler bunu tutulma dereceleri diğer gezegenler tarafından önümüzdeki dönem içerisinde tetiklendiğinde göreceğiz. Bu yüzden bu ekonomik savaşı hemen atlatabileceğimizi düşünmek mantıklı olmaz. Tamam dövizler çıkabilir, istedikleri kadar çıksınlar inişlerini de göreceğiz. Altının ise asıl zirvelere doğru koşuşuna tanıklık etmedik henüz. Ötekiler gitse de o zirve yolculuğuna devam edecek.

Şu an Mars, Satürn ve Plüton gezegenlerinin ekonomiyi temsil eden Oğlak burcunda geriliyor oluşları, ekonomik açıdan karanlık bir dönüşümün eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. Biz ülkecek küçük bir kıyamet yaşıyor olabiliriz, ki elbet bunun altından da kalkmasını başaracağız.
Ama asıl kıyameti unutmayalım. Çünkü Uranüs gümbür gümbür dev bir ekonomik krizle geliyor. Parayla ilgili tüm inanışlarınızın yıkılmasına hazır olun. Çünkü bilgi ekonomisinde paranın pek de bir değeri kalmayacak. Yapay zeka işleri kaptığında ve herkesin evinde bir 3D çıkarıcı olduğunda lokal üretime geçilecek. Kendin üretebildiğin kadar var olacaksın bilgiye dayalı ekonomide. Ve belki de kendini doyurabildiğin kadar bağımsız olabileceksin bundan sonra.

Geçenlerde bir çiftçinin ağzından duyduğum cümle beni inanılmaz etkiledi. Dünyadaki en tehlikeli adam bahçesi olandır, çünkü kimseye bağımlı ve muhtaç olmadan kendisini ve ailesini geçindirebilir, dedi.
Şehire bağımlı doğadan uzak olan birisi olarak canımı acıtıyor bu gerçekler. Para nedir ki? Sadece bir kağıt parçası. Biri kalkar bir papazı bahane eder, papazla tehdit edilen memleket bir anda ekonomik olarak altüst olur ve parası değer kaybeder.
Parayı hiçbir zaman için güvence olarak görmeyin. Çünkü değil! Para sadece bir araç, amaca götüren. Bu yüzden amacınız ne bunu belirleyin.
Uranüs Boğa burcundayken asıl özgürlüğü, gücü ve bağımsızlığı toprakla uğraşanlara verecek. Tarımı güçlü olan ülke kendisine yetebilir. Bizim ihitiyacımız olan bu birlik, bu topraklar, bu cennet vatan.
Ben ekonomiden bir haberim, param da yok, dövizim de ne yapabilirim ki demeyin. Yerli üretimi desteklemek, gereksiz saçma sapan tüketim hırsımızdan vazgeçmek bizim elimizde.
Bütün kozmetik markaların israil ürünü olduğunu biliyorsunuz. Bu markaların kurucularının kendi ürettikleri ürünleri kullanmadığını da biliyorsunuzdur umarım. Ülkem israil için yapıyorum ve içindeki zehirleri bildiğim için ben asla kullanmam cevabını veriyorlar bir de küstahça. Biz de gidiyoruz o zar zor ayakta kalmaya çalışan Türk Liramızla onları zengin ediyoruz.

Mesele Trump, İsrail ile ne alakası var demeyin. Çünkü oyun çok büyük kuruluyor. Papaz da bahane, evanjelizm de hikaye. Bana kalırsa bir taşla iki kuş vurulmak isteniyor. Türkiye'yi kurban edip Jim Rickards'ın benzetmesiyle madende ölen kanarya konumuna getirmek isterlerken bir yandan da Trump yalnızlığa mahkum ediliyor. Amerika, Ramazan Kurtoğlu'nun tanımıyla büyücülerin elindeki kurbanlık bakire.
Dünya kutuplaşmaya başladı ve herşey savaş ortamına işaret ediyor. Bunu engellemek biraz da olsa hepimizin elinde.

Bundan sonra söz ver kendine.
Bu toprağın her bir karışına sahip çıkacaksın. Şu an İsrail'lilerin çuvallarla dolu paralarla Suriye'de gezip toprak almalarına sen ülkende asla izin vermeyeceksin.
Yerli mal kullanacak, diğerlerini zengin etmeyeceksin.
Kendi ülkeni kalkındıracak, batının hayaliyle kendini kandırmayacaksın.
Bu ülkenin ve bu toprakların geleceği var.
Bunu görelim ve bilelim ki tüm sıkıntılar gelip geçici. Bizim Allah'ımız var.