YARATILIŞ HİKAYEMİZ 1 | YILANOĞULLARI ANUNNAKİLER

  • Share

YARATILIŞ HİKAYEMİZ 3 | ATLANTİS'İN MİRASI & GÜNÜMÜZ

  • Share

YARATILIŞ HİKAYEMİZ 2 | İNSANOĞLU & TRANSHÜMANİZM

  • Share

20 ŞUBAT 2023 | BALIK BURCUNDA YENİAY

  • Share

5 ŞUBAT 2023 | ASLAN BURCUNDA DOLUNAY

  • Share

ÖLÜM & ÖTESİ 2 | 7 KAT GÖK & MATRİX

  • Share

21 OCAK 2023 | KOVA BURCUNDA YENİAY

  • Share

7 OCAK 2023 | YENGEÇ BURCUNDA DOLUNAY

  • Share

23 ARALIK 2022 | OĞLAK BURCUNDA YENİAY

  • Share

8 ARALIK 2022 | İKİZLER BURCUNDA MARSİYEN DOLUNAY

  • Share

24 KASIM 2022 | YAY BURCUNDA YENİAY

  • Share

8 Kasım 2022 | Boğa burcunda uranüsyen ay tutulması

  • Share

25 EKİM 2022 | AKREP BURCUNDA VENÜSYEN GÜNEŞ TUTULMA

  • Share

9 EKİM 2022 | Koç burcunda dolunay

  • Share

26 EYLÜL 2022 | TERAZİ BURCUNDA YENİAY

  • Share

ALFA KUŞAĞI | PLÜTON'U OĞLAK BURCUNDA OLAN NESİL

  • Share

10 Eylül 2022 | BALIK BURCUNDA DOLUNAY

  • Share

YARATILIŞ HİKAYEMİZ 1 | YILANOĞULLARI ANUNNAKİLER

 

Son yıllarda kendimi karanlığın ışığından geri çekip sadece güzel ve iyi olan konulara adamıştım. Enerjimin çoğunu otacılık derslerine veriyor ve tıbbi bitkileri araştırıyordum. Ama özellikle son iki sene içerisinde yaşadıklarımız sanki beni tekrardan şeytanla aynı masaya oturttu gibi hissediyorum. Aslında sadece ben değil tüm insanlık belki de varoluşun en önemli ve en karanlık sınavını vermek üzere. Yani hepimiz şeytanla aynı masaya oturmuş vaziyetteyiz ve en büyük tekamül sınavımızı vermekteyiz. Bu sınavı geçenler Rudolf Steiner'ın bahsettiği yeni Jüpiter'e yani 5. boyuta geçecek ve çok güzel şeyler yaşayacaklar. Bu sınavı veremeyenler ise bir yapay zekanın içerisine hapsedilip, dev bir cehennem hapsinde yanarak sönecekler. 

Etrafımızda olup bitenleri daha iyi anlayabilmemiz ve şeytanın bu son sınavını başarılı bir şekilde geçebilmemiz için birkaç yazıdan oluşan yeni bir seriye başlamak istiyorum. Bu yazı serisinde ana konumuz yaratılış hikayemiz olacak. Ama bu ilk yazım insanoğlunun yaratılış hikayesinden ziyade yılanoğullarının yaratılış hikayesiyle başlayacak. Bunun için gelin Elon Musk Mars'a çıkmadan biz yakın geçmişimizle başlayıp, derin geçmişe doğru bir zaman yolculuğuna çıkalım..

Naziler, Thule örgütü & Aldebaran

Tıpkı şimdi de yaşandığı gibi Uranüs 1930'lu yıllarda Boğa burcundan geçerken dünya üzerinde genler üzerinde bir takım tuhaf deneyler yapılıyordu. (Lebensborn çocuklarını araştırın) Bunları yapanlar Nazilerdi. Bu tuhaf grubun aynı zamanda tuhaf inançları da vardı. Saçları topuklarına kadar uzanan Vril kızlarıyla tuhaf ayinler gerçekleştirip, Aldebaran yıldızıyla iletişime geçiyor ve ufoların teknolojik olarak nasıl tasarlanmaları gerektiğine dair bilgiler ediniyorlardı. Yani kısacası bugünkü tüm uzay teknolojileri, yapay zekaya ait tüm bilgiler ve genetik üzerine olan deneyler 2. Dünya Savaşı sıralarında Thule örgütünün üyelerinin elinde biriktiriliyordu. 

Peki bu Thule örgütünün ve üyeleri olan Nazilerin Aldebaran yıldızıyla ne alakaları vardı?

Nazilerin ezoterik karanlık geçmişleri hakkındaki bilgiler gizli tutulmaya çalışılsa da Adolf Hitler'in Ari ırkla ilgili büyük bir sapkın takıntısının olduğunu hepimiz biliyoruz. İşte bu Ari ırk ile Aldebaran yakından ilgililer. Çünkü Aldebaran Ari ırkın ilk anavatanı.

Nazi kaynaklarına göre kendileri (Ari ırk) ilk önce Aldebaranda var olmuşlar. Teknolojik olarak kendilerini o kadar çok geliştirmişler ki, diyalarını mahvetmişler. Yok olacaklarını anlayınca ufolarına atlayıp bu sefer de Marduk/Nibiru/Maldek vs gibi çeşitli isimlerle anılan başka bir gezegeni istila etmişler. Ama orayı da teknolojileriyle mahvedip kendilerine yeni bir gezegen aramaya başlamışlar. Bu sefer bizim komşu gezegen Mars'a yerleşmişler. Zamanla tabiki bu gezegenin de içine etmişler. Mars'ın da işe yaramayacağını anlayınca hayatta kalan son varlıklar ufolarına atlayıp bu sefer güzel Gaia yani dünyamıza gelmişler ve şu an senin benim yanımda yaşıyorlar. 

Anunnakiler, yeni din & Elon Musk'un Mars takıntısı

Sümer tabletleri incelendiğinde Anunnakiler ve yarı tanrılar hakkında birçok tarihi kafa karıştırıcı bilgiye erişiriz. Kutsal kitaplarda düşmüş melekler konusuna da çokça atıf vardır. Mitolojilerde devlerden, titanlardan bahsedilir. Yani okulda öğrenmiş olmasak da, kutsal kitaplar ve tarihi kaynaklar Anunnakilerin yani yılanoğullarının bu geçmişini inkar etmez. Ama gel gelelim bu geçmiş insanoğlunun geçmişi değildir. 

Madem bizim geçmişimiz değil o zaman bizi ne ilgilendiriyor diye düşünebiliriz. Ben de uzun zamandır böyle düşünüyor ve NASA'nın bizi bombardımana tuttuğu ufo açıklamalarını ve uzaylı tartışmalarını görmezden geliyordum. Ta ki olayın ciddiyetinin farkına varana dek. 

Yazımın başında bahsetmiş olduğum Naziler var ya, onların içinden bir grup bilim adamı Nürnberg mahkemelerinde yargılanmadan hemen Amerika'ya kaçırılıp, üst pozisyonlara getirildiler. NASA'yı, çeşitli DNA çalışmaları yapan kuruluşları Naziler kurdu. Zamanla bunların alt dalları oluştu ve Elon Musk sahneye çıkarıldı. Ama Elon Musk sahneye çıkarılmadan önce Rockefeller'ın sponsorluğunu üstlendiği Secharia Sitchin ve Erich von Däniken gibi milyonlarca eser satmış insanların kitaplarıyla ve daha sonra uzaylı belgeselleriyle insanların beyinleri yıkanmaya başlandı. Bir yandan uzaylı hikayeleri hepimizin bilinçaltına yerleştirilirken çok önemli bir mesaj daha yerleştiriliyordu. Yuval Noah Harari'nin "hayvanlardan tanrılara - Sapiens" adlı kitabının reklamının ne kadar iyi yapıldığını hatırlayın. Bu kitabı herkesin elinde, kitapçıların en çok satanlar raflarında görmedik mi? Peki neydi bu kitabın konusu? Şempanze büyük baba ve maymun büyük annelerimizden türeyip, yüksek teknolojileri yaratıp, muazzam bir medeniyet haline dönüşümümüzü anlatıyordu. Vay be diyordu kitabı okuyanlar nerelerden ne kadar üst düzey bir hale geldik. 

Özetle şu an bize "siz insanlar maymundan türediniz ama biz (Ari ırk) uzaylı atalarımız olan Anunnakilerin soyundanız" yalanı yutturuluyor. Yani insanlar aslında bir köle ırk. Anunnakilerin genetik manipülasyonları sayesinde maymun olmaktan kurtarılan bir ırk. Bize anlatılan hikaye bu ve bunu kabul ettirmek için Elon Musk mesih olarak seçilmiş vaziyette. 

Kutsal kitapların bahsettiği insanoğlunun yaratılış hikayesini ellerinin tersleriyle ittirip, kendi marsiyen uzaylı dinlerini bize dayatabilecekleri o mükemmel anı bekliyor Elon Musk'un arkasındaki şahıslar. Bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorum ve bence onlar da tam olarak bilmiyorlar ama yola çıktılar. Bir salgın çıkaralım, insanları küçük bir virüs ile korkutalım ve veri toplayalım dediler. Küçük, görünmez bir virüs bile insanları bu kadar çok korkutup onları histeri içerisinde yaşadıkları bir transa sokuyorsa bir uzaylı saldırısında nasıl tepki verirler şeklinde küresel bir deneye tabi tutulduk. Sonuçta korku çok güçlü bir silahtır ve üzerimizde bu silahı kullanarak, asla kabul etmeyeceğimiz şeyleri daha hızlıca bize kabul ettirebileceklerini biliyorlardı. Bu yüzden UFO haberleri corona haberlerinin arasına sıkıştırılarak insanların bilinçaltlarına yerleştirildi. Tabiki bu deneyin bir de dev bir DNA boyutu vardı. Çünkü belki de Elon Musk Mars'a gittiğinde kendi atasına dair DNA örneklerinin insanlarla birebir olduğunun bilgisiyle geri dönecekti.

Çok açık ve net bir şekilde bir kere daha tekrarlıyorum. Dünyaya uzun zaman önce Anunnakilerin geldiğini ve maymunlar üzerinde bir takım DNA değişiklikleri yaparak hibrit bir ırkın oluşturulduğunun hikayesini bize kabul ettirecekler. Bu hibrit ırkın biz olduğumuzun yalanını yutturacaklar. Sonra da diyecekler ki, Anunnakiler söz verdikleri üzere tekrardan geliyorlar ve insanların DNA'sını değiştirip, süper insan ırkını yaratacaklar. 

Hanginiz inandınız şimdi bu saçma hikayeye? 

Durun bekleyin. Bir sonraki yazımda transhümanizm ve yapay zekayı ele aldığımda bize bu saçmalığı nasıl kabul ettireceklerini daha iyi anlayacaksınız. 

Bu yazı serim uçuk kaçık bir seri olacak çünkü inanılmaz önemli bir bilinç sıçramasının eşiğindeyiz. Bütün galaktik ırkların gözleri bizim üzerimizde ve merakla Gaia'nın neye dönüşeceğini merak ediyorlar. Bu güzel cennet dünya yeni Jüpiter adıyla anılan ruhsal bir gezegene mi dönüşecek yoksa yılanoğulları galip gelerek diğer mahvolan gezegenler gibi yok mu olacak? 

Gözümüzün önünde bu sıçramayı başaramayıp mahvolmuş olan çok değerli bir örnek var. Mars. Eski halinin dünyaya çok benzediği ve çok güzel bir yer olduğu anlatılır. İngo Swan vb psişiklerin aktardıklarından Mars'ın son zamanlarında yaşayan varlıkların ne kadar hüzünlü ve pişman olduklarını öğreniyoruz. 

Elon Musk'ı Adem torunu olarak anlamak çok zor. Yaşamın var olduğu bir gezegeni yani dünyamızı kurtarmak yerine mahvolmuş bir gezegende yeni bir hayat kurma fikri şeytani. Ama damarlarında akan kan yüzünden dünya mahvolursa kaçabilecekleri yeni bir yere sahip olmaları şart. Aramızdaki Anunnaki kanına sahip olan marsiyenler yüzünden çok korkunç şeyler yaşayabiliriz. Sana bana benzeseler de, yılanoğullarının amaçlarını çok iyi okumalı ve Allah'ın ilahi çizgisinden asla ayrılmamalıyız. Yani bu insanların bize dayattıklarına artık bir dur demeliyiz. İçimizdeki Mehdi ışığını uyandırıp bilinç sıçramamızı yapmalıyız. Bize pazarlandığı gibi kıyamet zamanı ne Mehdi ne de Hz. İsa gelecek. Bizi devlet ve otorite de kurtarmayacak. Zaten bu marsiyenleri bizden nasıl ayırt edeceğiz diye soruyorsanız sizin üstünüzde olanlar onlar derdim. Yöneticiler, politikacılar, papa, DSÖ, dünya ekonomik forum.. şu son yıllarda bize köleliği dayatan tüm sistemlerin ardında yılanoğulları var. Armageddon savaşı çoktan başladı. Artık uyanma zamanı. Savaşma değil UYANMA ZAMANI! Çünkü uyandığımız anda barışı zaten biz kazanmış olacağız. Güzel Gaia kazanacak..

YARATILIŞ HİKAYEMİZ 3 | ATLANTİS'İN MİRASI & GÜNÜMÜZ



Bilindiği üzere Kova çağına yaklaşmak ve Demir çağından uzaklaşmakta olduğumuz için şu ana kadar doğru bildiğimiz birçok bilginin gerçek yüzüyle karşılaşacak ve kim olduğumuzun sorusunu kendimize soracağız. Çünkü bu sorunun cevabına artık hazırız. Kova çağında insanoğlu galaktik ırklarla nasıl bir bağa sahip olduğunu keşfedecek. Kendi gezegeninin dışındaki varlıklarla iletişime geçecek ama bu bize pazarlandığı gibi teknoloji, yapay zeka veya ufolar aracılığıyla olmayacak. Ruhsal tekamül aracılığıyla olacak. Bu yüzden ilk önce şu uzaylı saçmalığını iyice idrak ederek konumuza giriş yapmak istiyorum. 

Ufolar ve uzaylılar var mı?

Ufolar varlar ve onları çok daha sık görmeye kendimizi hazırlamalıyız ama merak etmeyin içinde uzaylılar yok, bu dünyaya ait varlıklar var. İlk yazımda bahsetmiş olduğum gibi ufoları ilk Almanlar yaptılar, daha sonra bu teknolojiyi Amerika'da iyice geliştirdiler. Yani ufolar artık tamamıyla insan yapımı, NASA'nın araçları. Ama daha da önemlisi Almanlardan önce de bu teknoloji dünyada vardı. - Atlantis'de. 
O halde gelin Atlantis dönemi yani Nuh tufanı öncesinde dünyada yaşananları hatırlayalım. 

Atlantis, cinler & DNA deneyleri

Kuran çok açık ve net bir şekilde geçmişte bizden daha üstün olan medeniyetlerin varlığından bahseder. Bahsetmesine rağmen ne gariptir ki, eskilerin bizden daha az teknolojiye sahip olduğunu zanneder ve piramitler gibi yapıların insan eliyle inşa edildiğini söyler dururuz. Oysa dünyanın birçok yerindeki arkeolojik buluntular Atlantis ve Mu medeniyetlerinin kalıntılarıyla doludur. Bu medeniyetler dünyanın altın çağ döneminde var olmuş olan ve yüksek teknolojiye sahip olan medeniyetlerdir. 


Edgar Cayce gibi psişiklerden Atlantis dönemi bir grubun (yılanoğulları) kristal teknolojisini ve solucan deliklerinden elde ettikleri enerjileri korkunç kara büyü ayinlerinde kullandıklarını ve insanoğlu üzerinde genetik deneyler yaparak canavar vari varlıkları (bize uzaylı olarak pazarlanan gri yaratıkları) ürettiklerini biliyoruz. Anlatımlara göre bu işin içerisinde cinlerin de olduğu ve amacın onlara bir beden yaratmak olduğu söylenmekte. Yani kısacası şu an transhümanizm projesiyle yapılmak istenen şey, Nuh tufanı öncesi zaten yapıldı ve korkunç bir tufanla sonuçlandı. Allah'ın elçisi olan Zülkarneyn sonrasında devreye girerek bu yaratık varlıklarla dünya boyutu arasına bir set çekti. 

Olay Atlantis dönemi o kadar çok çığrından çıkıyor ki, Allah Hz. Nuh'u görevlendirip bütün kavmi helak ediyor. Tabiki kaçanlar da oluyor. İyi olan taraf Tibet'e gidip, bütün kadim bilgeliği Veda metinlerinde gizliyor. Yılanoğulları ise Mısır'a geçip, Antik Mısır'daki rahip sınıfını oluşturuyor. Böylelikle her iki soy tufan sonrası yaşamını devam ettirip, günümüz koşullarını oluşturuyor. Yılanoğulları masonluk, illuminati akımı gibi çeşitli teşkilatları kurarak ve evlilikleri aile içerisinde yaparak, soylarını saf kalacak şekilde devam ettiriyorlar. 

Rudolf Steiner, Lusifer, Ahriman & deccal

Tüm dini öğretiler, kahinler ve kutsal metinler bize gelmekte olan bu zamanın kehanetlerini vermekteydi. Şüphesiz bu öğretilerin en anlaşılır ve modern halini bize mistik Rudolf Steiner bırakmıştı. 
Jüpiter'in 8. evimdeki transiti boyunca Steiner'in öğretilerini araştırma imkanım oldu ve öğrendiklerimi yaratılış hikayemiz serisinin içerisinde aktardım. Bu yazımda onun Lusifer ve Ahriman betimlemelerini açıklamak istiyorum ki, bugünkü yaşadıklarımızın ardındaki gerçekleri iyice kavrayalım ve geçmişi nasıl tekrarlamak üzere olduğumuzu idrak edelim. Çünkü tüm kahinlerden sadece Rudolf Steiner özellikle son iki sene içerisinde yaşadığımız salgın ve aşılanma sürecini bu kadar net ve kesin bir şekilde öngörebilmiş ve bizi uyarmıştı. 

Steiner, öğretilerinde şeytanın iki yüzünden bahseder. Lusifer'in manevi anlamdaki gücünden ve New Age akımlarındaki rolünden bahsederken bir de ahriman adıyla tanımladığı ve ahir zamanda dünyada bedenleneceğini aktardığı farklı bir şeytani gücü daha anlatır. 
İslam kaynaklarında ahriman deccal olarak geçmektedir. Aslında en basit anlamıyla bu kelimenin ardında yapay zekayı ve transhümanist varlıkları anlamalıyız. 
Lusifer ise dini kaynaklarda aynı zamanda ışığı, yani bilgeliği getiren düşmüş baş melek olarak bilinir. Lusifer bu özelliğinden dolayı din ve spiritüel konuların içine de sızar. Yani şeytan size maddiyatı kullanarak saldırdığı gibi manevi yönünüzün zayıflıklarını da kullanabilir. Bu yüzden özellikle New Age akımlarının, tarikat ve dini kuruluşların öğretilerinde de gizlidir. Onun asıl görevi bizi bedenimizin dışına yöneltmek, kötüyü görmememizi sağlamak ve alt çakraların ateşini alevlendirmektir. Mesela bizi zorluklardan uzaklaştırır. Acımızı görmezden gelmemize yardımcı olacak alışkanlıklar kazandırır. Yeme alışkanlığı, lüks yaşam arzusu.. Halüsinojenik maddeler, uyuşturucular vs. gibi şeyleri ön plana çıkartır. (Bu yüzden en yakın zamanda uyuşturucu maddelerin yasal hale geldiğini göreceğiz.) Gerçeklerden kaçarken kollarına düştüğümüz kişi daima Lusifer'dir. Mesela bir diğer önemli silahı cinlerdir. Onların aracılığıyla insanlara sahte vahiyler indirir. Hacı, hoca takımına tarikatlar kurdurup, sapkın cinselliğe yönlendiren de kendisidir. Tutku, arzu, haz ve alışkanlıklarımızı yöneterek, kanımızı işgal bile edebilir. Kısacası Lusifer'in görevi inancımızı zayıflatmaktır. Ahriman yani deccalin görevi ise maddi yönümüzü kuvvetlendirmektir. 

Steiner, şeytanın bu iki kanadı kullanarak insanları 8. küre adını verdiği yere hapsedeceğini anlatır. Bu 8. küreyi arafa benzer bir boyut olarak algılayabiliriz. Bu astral boyutta tekamül sürecini tamamlamak yerine gerilemeyi tercih eden parazit varlıklar bulunur. Steiner kehanetine göre bu paraziter varlıklar tam da günümüz zamanında dünya boyutuyla birleşir ve insanın bedenini ele geçirirler. Steiner'ın bu kehaneti Kuran'daki Zülkarneyn ve yecüc mecüc anlatımını hatırlatır. 

Şimdi gelelim bu 8. küre olarak bahsedilen şeyin madde alemde ne olduğuna. Özellikle medikal astroloji yazılarımın hepsinde sağlık sorunlarının elektromanyetik alanlardan ne kadar olumsuz etkilendiğinden ve 5G teknolojisinin bize ve doğaya ne kadar büyük zarar vereceğinden bahsediyorum. Atalarımızın maruz kalmadığı kadar çok bu elektromanyetik alana, çeşitli frekans ve dalgalara maruz kalıyoruz. İnterneti ve çevremizdeki bütün elektronik aletleri kullanırken bizi nasıl bir hale soktuğundan bir haberiz. Oysa tüm bu aletler bizi an'dan koparıp sanal bir şeye hapsetmekte ve nörolojik dengemizi bozmaktalar. Bu etrafımızı adeta kuşatan ateş çemberi biz farkında olmasak da yaratılış zikrimizi bozarak, paraziter varlıkların (cinlerin) musallat olabilmesi için gerekli zemini oluşturuyor. 
Peygamberimizin "ümmetimden cenneti kazanacak olanlar bir avuç kadar insanı geçmeyecek" sözünü hatırlayın. Çünkü biz cenneti cehennem, cehennemi ise cennet gibi görmek zorunda bırakılan ümmetiz. 

Şeytani ayinler & kurban edilen bizler

Biliyorum, yaratılış hikayemiz serisindeki anlattıklarım birçok okur için yeni olabilir bu yüzden yazılanlar çok uçuk ve şizofrenik algılanabilir. Gerçekleri görmezden gelmeye o kadar çok alıştırıldık ki, artık şeytan kendisini gizlemeye bile çalışmıyor. Madonna, Katy Perry, Lady Gaga veya diğerlerinin performanslarını izlediğimizde zevkten dört köşe oluyor ve aslında şeytani bir ayinin parçası olduğumuzun farkına bile varmıyoruz. Farkında olanlar da neden kendilerini bu kadar çok açık ediyorlar? diye kendini sorguluyor. Oysa cevap çok basit. Şeytanın gücü insandır! Şeytan sadece bizim ona verdiğimiz enerjiden faydalanarak güç kazanır. Yani Madonna sahneye çıktığında hipnotize olmuş bir şekilde onu izleyen insanların yaşam enerjilerini çalmaktan başka bir şey yapmaz. Danslarıyla, müziğinin frekanslarıyla, giyimi ve kuşamıyla insanın bilinçaltına şeytani mesajlar ekerken, onu izleyenler farkında olmadan kendi iradelerini şeytana kaptırırlar. Şeytan bu şekilde güçlenir. İnsanın iradesini eline geçirerek. 
Ahir zamanda yaşayan varlıklar olarak irademizin ne kadar büyük bir güç olduğunu ve onu kimlerin eline teslim ettiğimize çok iyi bakmalıyız. 

Şimdi günümüzde yaşadığımız her şeyi bu yazılarda okuduğunuz bilgiler doğrultusunda tekrardan değerlendirin. Neden kadına şiddetin bu kadar fazla olduğunu, çocuk tecavüzlerin arttığını, uyuşturucu ve madde kullanımının çoğaltıldığını, GDO'lu tohumların piyasaya sürüldüğünü, neden salgının çıktığını, niçin aşılandığımızı, ufoları, 5G teknolojisini, yapay zekayı.. tüm bunları bir kere daha düşünün. 

Ben bu iki farklı ırk saçmalığına inanmıyorum diyorsanız da, neden Rh- ve Rh+ şeklinde iki farklı kanın olduğunu ve neden evlenmeden önce kan uyuşmazlığı testini yaptırmak zorunda olduğunuzu hatırlayın. Neden kan uyuşmazlığı yüzünden anne rahminin bebeği öldürdüğünü düşünün. Çünkü Adem o elmayı yemeyecek, yani o soyla birleşmeyecekti. Kanımız Allah'ın bu emrini ve cennetten düşüşümüzü hala hatırlıyor. Sadece biz unuttuk çünkü unutturulduk. 

Gençlerimizin dinden nasıl uzaklaştırıldığını ve bilim dinine nasıl yakınlaştırıldıklarını görüyoruz. Sağlığımızın nasıl elimizden çalındığını ise yeni idrak etmeye başladık ve çaresizce kendimizi kapana kıstırılmış gibi hissediyoruz. Oysa çare var. Biziz! 

Arap alimleri Rönesans'ın doğuşuna icatlarıyla zemin oluştururken çok önemli bir tehlikenin farkına varıp kendilerini bilimden geri çekmişlerdi. İslam medeniyetinin teknolojik olarak gerilemesinin bir sebebi vardı çünkü alimler şeytanın bunu nasıl silah olarak bize karşı kullanabileceğini idrak etmişlerdi. 

Bu yazılarımın amacı dağa yerleşip, teknolojiyi reddetmekle ilgili değil. Ama bazılarımızın sağlıklı kalabilmek için bunu da yapmak zorunda kalacağını biliyorum. Bu yüzden dağ ve orman köylerimize sahip çıkıp, imkanımız oldukça buralardan ev ve arsa almalıyız. İnternetin çekmediği, yoğun bir elektrik akımının olmadığı yerlere gitmeli ve kendimizi topraklamak için yere uzanıp güneşin bizi yıkamasına izin vermeliyiz. Sadece bunu yapabilecek gücü olanlar şehirlerde kurulan bu deccaliyet sistemine karşı güçlü durabilecekler. Burada amaç kaçmaktan ziyade denge kurmak. Teknolojiye sahip olmak ama teknoloji olmadan da hayatta kalabilmek. Amaç teknolojiden, yapay zekadan faydalanmak ama ona bağımlı olmamak. Bunu başaracak olanlarımızı çok güzel günler bekliyor ve inanıyorum ki bu grup bir azınlık olmayacak. Çünkü daha şimdiden metaverse'in istediği ilgiyi elde edemediğini görüyoruz. İnsanoğulları bilinç sıçramasını yapacak kadar aydınlar ve sadece doğru anı bekliyorlar.. 

Atlantis tekrarlanmayacak.

YARATILIŞ HİKAYEMİZ 2 | İNSANOĞLU & TRANSHÜMANİZM


Gizli bir hazine idim, bilinmek istedim..

Belki de insanoğlunun ilk yaratılışının ardında bu cümlenin gizemi yatmaktadır. Büyük bir patlama meydana gelir. Yoktan, karanlıktan kocaman bir ışık var olur ve dev bir evren yaratılır. Galaksiler, yıldızlar, gezegenler oluşur. Elementler var olur ve varlıkları yaratır. Ateşten yılanoğulları meydana gelir. Topraktan ise Adem'in oğulları ve kızları yani insanoğulları..

Cennette yaşıyordur Adem ve çok mutludur. Güzeller güzeli Havva adında bir eşi vardır. Ama bir kural da vardır. Cenetteki o ağaca asla dokunulmayacak, onun meyvesi yenmeyecektir. Ama günlerden bir gün şeytan bir yılanın kılığına girerek Adem ve Havva'yı kandırır ve Adem o ağacın yasaklı meyvesini yer. 

Yaklaşık olarak bütün semavi dinler insanoğlunun yaratılışını buna benzer anlatımlarla aktarır. Bu tabiki sembolik bir anlatımdır. Eski zamanlarda insanların kalp gözleri akıllarından daha fazla gelişmiş olduğu için etraflarında olup bitenleri sembolik hikayeler şeklinde anlar ve anlamlandırırdı. Kali yuga yani demir çağı döneminde bulunduğumuz için kalp gözlerimiz kapandı. Onun yerine elimizde sadece mantığımız ve zekamız kaldı. Bu yüzden bu sembolik anlatımları anlamıyor ve mantıklı olmadıkları için onlara olan inancımızı yitiriyoruz. 

Oysa yaratılış hikayemizdeki yasaklı ağaç bir önceki yazımda bahsetmiş olduğum Anunnakilerin yasaklı soyunu anlatır. Ağacın meyvesi ise bu soydan doğan çocuktan başkası değildir. İşte hikayenin bu kısmında insanoğullarıyla yılanoğullarının yolları birleşir. Yani Adem şeytanla birlikte cennetten kovulur. Artık altın çağ sona ermiş ve demir çağ başlamıştır. Bu çağ boyunca insanoğulları ile yılanoğullarına birleşip barışacaksınız emri verilir. Ademoğlu bu emre sadık kalır ve kardeşini ayırmaz. Ama şeytanın emrinde devam eden yılanoğulları insanoğlunun hızına zaman içerisinde yetişmekte zorlanır. 

Ademoğulları olan insanoğulları tekamülünde çok daha hızlı ilerliyordur. Oysa yılanoğulları onlardan çok daha zekidir. Ademoğulları ilahi varlıkların, meleklerin rehberliğinde ilerleyip, gelen peygamberlerin öğretilerini takip ederken, yılanoğulları Zülkarneyn'in çektiği seddin arkasındaki şeytani varlıkların rehberliğini seçerler. Bu iblisler onlara yeryüzünü mahvedecek, fitne, fesata yol açacak kara büyüyü yani teknolojik bilgileri ve paranın sırlarını verirler. 

İnsanoğulları tüm bu süreç boyunca yılanoğullarının getirdiği teknolojik gelişmeleri saf bir niyetle kullanmaya başlar. Maddede iyice maddileşir. Ta ki o büyük tehdit gelene dek.

Transhümanizm & 4. Endüstri devrimi

Yılanoğullarının çok önemli bir dini var: Bilim! Bilimle teknolojik gelişmelere yol açıyor ve işlerine gelmeyen her şeyi bilim dışı ilan edip dışlıyorlar. Bilmemiz gereken bir diğer önemli şey de bu insanların bizim gibi düşünmedikleri. Bir önceki yazımda dediğim gibi neden bu dünyayı kullanmak, iyileştirmek varken Mars'ı ısıtmak için dünyanın kutuplarına nükleer bomba atalım? Bu mantıklı mı sizce. Sağlıklı düşünen bir insanın aklına böyle uçuk bir fikir gelemez bile. Anca Mars'ın savaş enerjisinden gelen şeytan soyu bunu diyebilir. Dikkatli olmak zorundayız çünkü bize dahi bir mesih olarak pazarlan Elon Musk gibi adamlar dini öğretilerin bizi uyardığı deccaliyet sistemini yayma amacıyla hareket ediyorlar. Bize cenneti cehennem, cehennemi cennet gibi tanıtıyorlar. 4. endüstri devrimi ve transhümanizm ile insan süper yaratık haline gelecek. Bundan daha güzel ne olabilir dimi. Düşünsenize parkinson, alzheimer, ALS ve kanser hastalarının hayatlarını neuralinklerle kurtarabileceğiz. Artık insanlar ölmek zorunda kalmayacak. 

Rahim enerjisini yok etmek için bu grup elinden gelen her şeyi yapıyor. Nedeni ise çok basit. Allah'ın ruhundan üflediği parçayı yok etmenin tek yolu kadının doğurganlığını yok etmek. Çünkü sadece bir kadın bir ruha 9 ay boyunca yuva olabilmekte. Bu yüzden tamamen laboratuvar ortamında oluşacak yapay rahimler tasarlanmalı. Tabiki bu laboratuvarlarda oluşan robotumsu varlıkların bir ruhu olmayacak. Duyguları, empatileri, erdemleri ve ahlakları olmayacak ama dışarıya tüm bunlara sahiplermiş gibi davranacaklar. Yani yapay zekalar bizim duygusal zekamızı, iyi ve saf niyetimizi istedikleri gibi suiistimal edebilecekler. Ne kadar korkunç bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu siz düşünün. Ama bu bize çocuğunuzun göz rengini, saçını, boyunu ve huyunu siz belirleyin şeklinde tanıtılacak. Tüm bunlar piyasaya tabiki çok saf ve güzel niyetlerle sunulacak. Doğurganlığı azalan kadınlara yapay rahimler çocuk sahibi olmanın yeni bir yolu gibi pazarlanacak. Zaten tüp bebek olayına alıştırıldık, bize yapay rahimler tuhaf bile gelmeyecek. Düşünsenize senelerdir hamile kalmak istiyorsunuz ama bir türlü olmuyor. İşte bu yapay rahimlerle bunu mümkün kılacaklar. Bebeğinizin gri bir yaratık olduğunu siz çok sonradan öğreneceksiniz. 

Bu arada bir parantez açıp dünyamızı istila etmek için son aşamaları tamamlayan bu gri yaratıkların kim olduklarını açıklamalıyım. Bu konuda birçok farklı görüş var ama özetle bu varlıkları yılanoğullarının gelecek versiyonu olarak düşünün. Yani transhümanizm yolunu seçen, DNA'sını değiştirdiği için de artık herhangi bir yaşam enerjisine sahip olmayan, boyutlar arası yaşayan bir ırk bu. (Belki de Atlantis deneylerinden arta kalanlar.) Dünya ile Ay arasında hapis yaşayan bu varlıkların tek istekleri yapmış oldukları bu hatayı geri çevirmek. Ama sanmayın ki, niyetleri iyi. Yılanoğullarına yıllardan beri onları bu hale getiren teknolojiyi öğretmeye çalışıyorlar. Amaçları insanoğullarının bedenlerine kavuşmak. Bunun için ruhsuz doğan bebek yaratıkların bedenlerine ihtiyaçları var. Yani DNA'sı onların varlıklarına ev sahipliği yapabilecek şekilde bozulmuş olan insan ırkına ihtiyaçları var. Şimdi neden RNA teknolojisiyle aşılandığımızı anlıyor musunuz? 

Kuranda bahsi geçen Zülkarneyn işte tam da bu varlıklarla aramıza kıyamet zamanında yıkılacak olan bir set çekmişti. Yecüc ve mecüc olarak anılan bu varlıkların boyut kapıları İsviçre'deki CERN deneylerinde açıldı. Psişik yeteneklere sahip olanlar onları artık aramızda görebiliyorlar. Bu parazit varlıkların var olabilmesi için bizim transhümanist olmamız yani ruhumuzdan tamamen vazgeçmemiz gerekiyor. Bu yüzden imana ev sahipliği yapan geni bulup yok etme ve kendi ırklarını arttırma konusunda bu kadar ısrarcılar. Son yıllarda gündeme gelen Jeffrey Epstein'in sapıklıkları bile bu ari ırk projesinin bir parçası. Bize unutturulmuş olsa da, dünyadaki birçok aile saf kanlarını korudular. Yılanoğulları insanoğullarını asla kardeş olarak görmedi, göremedi çünkü her iki ırkın tekamül süreci birbirinden farklıydı. Günümüzde yaşadığımız tüm acılar işte bunun bir parçası. 

Bu yazımın son bir bölümü daha var. O bölümde Atlantis dönemi yaşanılanlara ve starlinklerin tepemizde 8. küreyi nasıl yarattıklarına değiniyor olacağım. Çünkü Elon Musk'un starlinkleri resmen dünyamızı kuşatmış durumda. Daha geçen hafta İstanbul semalarında gözüktüler. Biz dünyada minik bir virüsçükle uğraşırken asıl büyük olay tepemizde oluyordu ama biz bunun farkına varamadık. 

20 ŞUBAT 2023 | BALIK BURCUNDA YENİAY

 


Yeni bir yeniay döngüsüne girmek üzereyiz. Özellikle yakınlarını ve sahip olduğu her şeyi kaybedenleri yeni bir hayat bekliyor. Aramızdan ayrılanları da diğer boyutlarda yeni bir hayat bekliyor. Yaşananlar ne kadar acı da olsa hayat bir şekilde devam etmekte..

Bir önceki dolunay yazımda halının altına süpürüp, görmezden geldiğimiz şeylerle yüzleşmek zorunda kalacağız demiştim. Bu cümlemi kurarken deprem gerçeği aklıma gelmemişti ama çok önemli değişim dönemlerinden geçmekteyiz. Maalesef beton yığınlarına yatırım yapan bir ülke olarak halının altına süpürdüğümüz çok büyük yanlış kararlarımız vardı ve bunlarla çok acı bir şekilde yüzleştik. Dilerim yaşanan onca acılar akıllanmamıza neden olur ve bir deprem ülkesi olduğumuzu idrak ederek betona değil, güvenli yuvalara yatırım yapmaya başlarız. 

Astrolojiyle ilgilenenler böyle acı bir olayı neyin tetiklemiş olabileceğini merak edebilir. Önemli zamanlardan geçmekteyiz dedim ya, bunu aslında büyük gezegenlerin burç değişimlerine gebe olduğumuz için dedim. Ölümün kralı ve yeraltının tanrısı olarak bilinen Plüton şu an Oğlak burcunun 29. derecesinde bulunmakta. Bu anaretik derece daima kritik olarak benimsenmiş ve dikkatli olunması gerektiği söylenilmiştir. Köprüden önce son çıkıştır bu derece ve bize burcu terk etmeden önce almamız gereken son dersleri bazen çok ağır bir şekilde öğretir. Tıpkı 29. derece gibi 1. derece de çok önemlidir. Plüton ölümleri tetikler. Kova burcu ise insanlığı temsil eder. Plüton'un Kova burcuna geçişini daima bu depremle anıyor ve hatırlıyor olacağız. Çünkü bu deprem tüm insanlığı sarsan ama aynı zamanda birleştiren bir güç oldu. Kova aynı zamanda teknolojiyi de temsil etmekte. Bu depremin haarp teknolojisiyle bir alakası olup olmadığı çok tartışıldı çünkü bir gün öncesindeki Kâğıthane depremini hissedip, uğultuyu duyanlar bir gariplik sezinlemişti. Plüton'un Kova burcuna geçişiyle teknolojinin karanlık yüzüyle hepimiz tanışmak zorunda bırakılacağız. Yani anlayacağınız bu olaylar ve acılar 20 yıllık bir döngünün başlangıç acıları. 

Depremin haricinde düşen göktaşı olaylarında ve UFO haberlerinde bir artış gözlemliyoruz. Bu bize gökyüzünün ne kadar önemli bir konu olacağını göstermekte. Bakalım bu kritik günler bir önemli olayı daha tetikleyecek mi..

Yeniay haritasına gelirsek. İnsan, onca acılar hala yaşanmaya devam ederken olumlu sözleri bulmakta zorlanıyor. Balık burcunun 1. derecesinde gerçekleşecek olan bu yeniay aynı zamanda bir süper ay. Yani Ay dünyaya olduğundan çok daha yakın seyretmekte. Bu da maalesef devam etmekte olan artçı ve harici depremleri tetiklemekte. 

Balık burcu insanın maneviyatına etki eden bir enerjidir. Bu yüzden bu yeniay döngüsü bizi iç dünyamıza yöneltip, bir yandan yasımızı tutmamız için bize izin verirken, bir yandan da gökten yağan kozmik birlik enerjisini hissetmeye davet ediyor olacak. Acıların sarılması için semaya dualar yükselmeli. Ülkenin bu yıkımın altından kalkıp, güçlenebilmesi için fetih suresi okunmalı. Kalbinizden nasıl geliyorsa, sezgileriniz sizi nasıl yönlendiriyorsa.. Bu yazımı mübarek kandil günü kaleme alıyorum. Dilerim hem yeniay hem kandil günü semaya yükselen dualar nur olarak yeryüzüne yağar. Hastanelerde şifa bekleyenlere şifa, her şeyini yitirmiş olanlara yeni kapılar açar. Ve umarım kötü niyetli olan herkesin eli ayağa bağlanır. 

Bu yeniay içimize çekilip, farkındalık kazanmamızı istiyor. Çünkü sadece idrak ve farkındalık bir değişimi tetikleyebilir ve sadece bir değişim bir daha bu kadar büyük bir acı yaşanmamasına neden olabilir. İşte bu değişimin kıvılcımı kalplerimizde yeniay gecesi atılacak. Sahip çıkın bu kıvılcıma çünkü sizi o kurtaracak.

5 ŞUBAT 2023 | ASLAN BURCUNDA DOLUNAY

 

Aslan burcundaki döngümüzü tamamlamak üzereyiz. Bundan 6 ay önce Aslan burcunun haritamızda bulunduğu alanla ilgili hir konuda yeni bir başlangıç yapmıştı ruhumuz. Gönlümüze yeni tohumlar ekmiştik. Şimdi bu tohumların yeşereceği 2 haftalık bir sürecin içerisine girmek üzereyiz. 

Her dolunay bir tamama eriştir. Eğer hayatımızı farkındalıkla yaşarsak, ay döngüleri aracılığıyla nasıl ruhsal ve duygusal değişimlerden geçerek olgunlaştığımızı idrak edebiliriz. 

Aslan burcundaki gök olayları daima içimizdeki çocuğa hitap eden etkilerdir. Bu yüzden böyle zamanlarda bazen çocuksu bir neşe veya meraka kavuşuruz ya da içimizdeki yaralı çocuğu şifalandırmak üzere yola koyuluruz. 

Bu dolunay Uranüs'ün kare enerjisiyle etki edeceği için idrak etmekte zorlandığımız ya da bilerek uzun zamandır görmezden geldiğimiz içsel yaralarımızla bizi yüzleştirebilir. Hayat yolunda giderken içimizdeki ses bir şeylerin yolunda gitmediğini bize hatırlatabilir.

Dolunayın etki edeceği 2 haftalık süreç boyunca bu Uranüs'ün uyandırıcı sesine kulak verelim. Çünkü eğer vermezsek etkisini suratımıza tokat yemiş gibi hissedebiliriz. Pislikleri halının altına süpürmek yerine halıyı silkeleme zamanı geldi. Saklamak yerine açık etmeliyiz. 

Aslan burcu cesurdur. Korkusuzdur. Yüreklidir.

Oysa kolektif olarak kendimizi güçsüz ve aciz hissettiğimiz bir döngüden geçiyoruz. Sanki şeytanla kumar masasına oturmuş ve kaybedeceğimizden eminmişiz gibi davranıyoruz.  

Farkında mısınız? Bize ait olan gücü yitirdik. İşte bu yüzden bu dolunay hepimize bu içsel gücümüzü tekrardan hatırlatacak. Hatırlamak istemeyenlerimizi de bir hayli sarsacak. 

Mış gibi yaşamak yerine tekrardan kalpten, hissederek yaşamayı hatırlatacak bize bu dolunay. Biliyorum kendinizle nasıl bağ kurmanız gerektiğini bile unuttunuz şu son senelerde yaşadıklarınız yüzünden ama bunu tekrardan başarmak zorundasınız. 

Bunu başarabilmek için dolunayın etkisinde vakit bulduğunuz bir anda elinize bir kağıt ve kalem alın ve hiçbir şekilde düşünmeden, içinizden geldiği gibi ruhsal durumunuzu resmedin. Sonra dönün ve ruh halinizi o kağıttan okuyun.

Ben kocaman bir yuvarlağın içine Kova burcunun sembolüne benzer olan dalgaları çizdim. Dönüp baktığımda bunu mükemmelliği bölen parazitli frekanslara benzettim ve beynimi, ruhumu ne kadar kötü etkilediklerini fark ettim. Tuhaf bir saldırı altında olduğumuzu hassas olanlarımız hissediyorlar. Ne olduğunun farkında olmayanlarda zaten depresyon haplarıyla kendilerini sakinleştirmeye çalışıyorlar. Zülkarneyn'in çektiği sed yıkıldığından beri dünya aynı dünya değil. Bizler de aynı kişiler değiliz. Eski halimizi veya eski günlerin mutluluğunu aramak yerine yeni bir benlik yaratıp, yeni yarınların temellerini atmak zorundayız. Hatırlatın bunu kendinize ve toparlanın. 

Bu dolunay değişim uğruna size ihtiyaç duyduğunuz tüm içsel gücü veriyor olacak. Enerjisinden faydalanabilirseniz Uranüs'ün araladığı özgürlük kapısından yeni bir dünyaya geçebilirsiniz. 

ÖLÜM & ÖTESİ 2 | 7 KAT GÖK & MATRİX

 


Ekim ayında ilk doğduğum andan beri yanımdan hiç ayrılmamış olan babannemi kaybettim. Ailenin en büyük çınarıydı kraliçem ve artık diğer boyutlardan bana rehberlik eden atam oldu.

Onun ölümü ve Jüpiter'in 8. evimdeki seyahati ölüm ve ötesi konusunda derin araştırmalarda kendimi bulmama yol açtı. 

Kitaplığımda babamın doğduğum yıl aldığı ve 30 senedir beni bekleyen mor renkli bir kitap vardı. Ruhum en sonunda onu okumaya karar verdi ve çevirdiğim her sayfayla okuduklarıma inanamadım. İlk defa bir kitabı bitir bitirmez tekrardan başlama isteği oluştu içimde çünkü okuduklarımın en az yarısından fazlasını idrak edemediğimin bilincindeyim. 

Bahsetmiş olduğum kitap Gottfried von Purucker adlı bir araştırmacı yazara ait. Türkçesi olduğunu pek sanmıyorum. Ben almancadan okudum ama merak etmeyin anladığım kadarını burada sizin için özet geçeceğim. 

Daha önce ölüm ve ötesi adlı bir yazı yazmış ve öldüğümü gördüğüm bir rüyamdan bahsetmiştim. O rüyada cenetten tekrardan dünya boyutuna gönderilirken Hz. İnsan diye birinin arkasından bağırmamı ve hissettiğim acıyı bir türlü unutamayıp Hz. İnsanın kim olduğuna kafayı takmıştım. İşte bahsetmiş olduğum bu mor kitapta bu varlığın kim olduğunu öğrendim. Benmişim!

İngilizcede 'soul' sözcüğü vardır ve türkçeye gönül, ruh ya da can olarak çevrilir ama aslında bu tanımların hiçbiri gerçek manada ne olduğunu açıklamaz. Ruh olarak tanımladığımız şey astral bedenimizdir. Bedende fiziksel ölüm gerçekleştiğinde toprak altındaki beden gübreye dönüşerek toprağa karışır ve oradan da börtü böceğe, çiçeğe karışarak, arıya şifa olarak tekamül sürecini devam ettirir. Aslında şu güzel evrende mutlak ölüm ve yok oluş hiçbir şekilde yoktur. Sadece bir dönüşüm vardır. İşte biz fiziksel bedenimizin doğa anaya dönüşmesine ölüm deriz.

Bu aşamadan sonra ruhumuz olan astral bedenimiz yukarı yükselerek 7 kat göğü yani 7 gezegeni dolaşmaya başlar. Ruhumuz her kat gökte kendi benlikleriyle birleşir, yüzleşir ve bunları katman katman kendinden soyar. Tüm bu sürece kabir azabı denmektedir. Bazı ruhlar için bu gerçekten acı çekici olabilir ama genellikle bu süreç aslında çok eğitici ve olgunlaştırıcı, hoşumuza giden bir süreçtir çünkü ilk defa uzun zamandır özgür olduğumuzu hissederiz. 

7. kat göğe ulaşan ruh sırat köprüsünden geçtikten sonra tekrardan 7 kat gökten aşağa inerek her gezegende bırakmış olduğu öze doğru geri çağrılır. Son durak olan Ay'da dünyaya reenkarne olmak üzere hazırlanarak bir önceki yaşamlarının astral kıyafetini tekrardan üzerine geçirir ve dünyaya doğar.  

Bize bunlar uzun zamanlarmış gibi gözükse de, Aleksandar İmsiragic ölüm ve orgazm anının aynı anda yaşandığını aktarır. Yani zaman algınız size oyun oynamasın. Uzayda zaman çok daha farklı işler ve her şey döngüseldir. Zaman geçmişten geleceğe doğru akmaz. An'dan an'a akar bu yüzden zam'an dediğimiz şey aslında sadece bir an'dır. Bu yüzden son nefesimizle babamızın orgazm nefesi aynı an'dır.

Konumuza geri dönersek. Kitapta Ay'ın en büyük görevinin bizi tekrardan dünya boyutundaki matrixin içine sokmak olduğunu anlıyoruz. Bu, ruhlar tekamül süreçlerini tamamlayana dek devam edeceği için yazar, Ay'ın yavaş yavaş dünyadan uzaklaştığını ve en sonunda görünmez olacağından da bahsetmiş. Bu bilimsel olarak gerçek mi henüz araştırma imkanı bulamadım ama bazı bilim adamları Ay'ın dünyanın bir uydusu olduğunu ve eskiden dünyaya çok yakın olduğunu söylemekteler. Belki bu Ay'ın neden artık uzaklaştığını açıklayabilir. Yani artan nüfusumuzun sonlarına gelmek üzereyiz. Ay'ın uzaklaşmasıyla dünyaya doğmak için bekleyenlerin sayısında da bir azalma olacaktır. 

Beni kitapta asıl etkileyen şey yazarın, gerçek özümüzün yani Allah'ın ruhumdan üfledim dediği parçanın (ingilizcede soul olarak geçen) sadece ölüm anından kısa bir süre önce dünya boyutundaki bedenini ziyaret etmesiydi. Yani rüyamda kendini Hz. İnsan olarak tanıtan yüksek benliğim aslında hiçbir zaman için cenneti terk etmemişti. Hiçbirimizin gerçek özü, yüksek benliği cenneti terk etmedi. Dini literatürde koruyucu melek olarak bahsedilen varlıklar da cenette kalan Hz. İnsan halimzden başkası değil. Yani bu dünya boyutunda kendimize rehberlik eden kendi yüksek benliğimiz. Cennette ebediyete kadar var olan parçamız. 

Ruhumuzun ölüm ve orgazm arası 7 kat gökteki seyahati boyunca adeta kıyafet misali benliklerinden kendini soyması ve tekrardan giymesi astrolojik haritalarımızın matematiğini oluşturan ana şeydir. Yani bu 7 kat gök yolculuğu kaderimizi oluşturduğu gibi kaderimizde oynayacağımız olgunluk mertebelerini de belirler. Bu yüzden ruh her gök katında aynı gezegen enerjilerine bürünür. Yani her reenkarnasyonda haritamızın enerjileri aynı kalır. Konumlar değişiklik gösterebilir ama kişinin kaderi yine aynıdır. Mesela Aleksandar İmsiragic en son kirabında haritalar üzerindeki araştırmalarından Çarlık Rusya'sını yıkan Vladimir Lenin ile tekrardan Rusya'yı eski kudretine taşımaya çalışan Vladimir Putin'in aynı kişi olduğundan bahseder. Kitaptan bu örneği vermek istedim çünkü az çok bu iki karakteri de tarih sayfalarından biliyoruz. 

Tıpkı bu örnekteki gibi biz de belki tarih sahnesindeki ünlü kişilerden olsak çok kolaylıkla şu anki hayatımızın geçmişten nasıl etki aldığını görebilirdik. Mesela kendimden örnek verirsem hipnoz sırasında kendimi ortaçağ'da cadı olarak yakılanlardan biri olarak görmüştüm. Ne gariptir ki, annemin halası Emine ben doğmadan yıllar önce 4-5 yaşlarında yanarak ölmüş. Bu örnekteki verdiğim iki kişi de farklı an'larda yaşamı deneyimlemiş olan benim. Haritasında ateş elementinde büyük üçgeni olan biri olarak güvenimin beni cayır cayır yakmasına izin vermişim. Burada iki hayat boyunca genç yaşta öldüğü için kendini en sonunda buz yangınına teslim etmiş ve katılaştığı için 29. derece Satürn konumuyla doğan biri var. 

7 kuşak atalarımızın hikayelerini maalesef tam olarak bilmiyoruz ama eğer bilseydik atalarımızın hikayelerinde kendi yaşamlarımızı görürdük. Çünkü çoğunlukla tekrardan aynı aileye enkarne oluyoruz. Her yaşamda benzer zorluklarla karşılaşıyoruz ama yine de her yaşamımızda farklı şeyler deneyimliyoruz çünkü özgür irademizi daha farklı kullanıyoruz. Bu da paralel evrenleri yani paralel gerçeklikleri oluşturmamıza neden oluyor.

Bu çok uçuk olacak ama zaten bu yazıda bahsettiğim her şey çok uçuk kaçık oldu :) Yukarıda anlattığım özgür irade olayına örnek olsun diye yine kendimden örnek veriyorum. Hipnoz altında beni yakan adamla bu yaşamımda tekrardan sevgili olduğumu düşünün. Ruhum aynı senaryoyu yaşıyor. Tek fark artık ortaçağ'da değiliz ve daha farklı bir bilinçle yaşıyoruz. Yine de ikimizin ilişkisinde o zamanın yansımalarını çok net görebiliyorum. Kliselere girdiğinde ortama hissettiği bağı ve otoritenin himayesinde olma isteğini.. tüm bunlar geçmişin izleri ve ruhu hala bu izlerin etkisinde. Aynı iz benim de ruhumda güvensizlik korkusu olarak yaşamaya devam ediyor. Bilinçaltımda her an aldatılıp, ihanete uğrayabilecekmişim korkusu var. Şimdi bu yaşamımda ruhum bu korkusuyla yüzleşecek. Ya zamanı büküp bu kişiyle karmasını yakmayı yani sevginin korkusuna galip gelmesini seçecek ya da zamanı bükemeyip, tekrardan geçmişin ihanetini bu sefer 21.yüzyıl koşullarında deneyimleyecek. 

Bu 7 kuşak atalarımızın ektiklerinden neden etkilendiğimizi de özetlemekte ve Kuran'daki başkalarının günahlarından sorumlu olmadığımızın nedenini de açıklamakta. Şahsen bu iki tezat konu aklımda karmaşaya yol açıyordu. Madem başkalarının günahlarından sorumlu değilsek neden atalarımızın günahları bizi etkiliyor sorusuna bir türlü cevap bulamıyordum ama bu kitapta buldum. Atalarımız bizzat biziz bu yüzden atalarımızın günahları bize ait ve bu dünyaya bu günahlardan kendimizi arındırabilmek için gelip gidiyoruz. Ta ki cennette bizi bekleyen Hz. İnsanla bir olana dek.

Ermiş insanların, ariflerin astroloji haritalarını okumak ve kehanetleri tutturmak çok zordur çünkü bu kişiler zamanı büke büke artık kader planlarını yani gezegen enerjilerini en yüksek mertebede tezahür ederler. İşte hepimizin en büyük görevi bu mertebeye ulaşabilmek çünkü ondan önce bu matrix'ten kurtulmanın başka bir yolu yok. Yani öldükten sonra tünelin sonundaki Ay'ın ışığına karşı koymak pek de kolay değil. 

Bu arada tıpkı benim gibi özellikle Neptün retroda doğanlar için geçmişin kapıları aralık bırakılır. Eğer natal haritanızda Neptün gerilemekteyse siz de benim gibi çeşitli teknikler kullanarak geçmiş yaşamlarınızla bu yaşamınız arasında bağ kurarak özgür iradenizi çok daha etkili bir şekilde kullanıp kaderinizi değiştirebilir daha doğrusu kendinizi karmadan bağımsızlaştırabilirsiniz. 

Tek bir yazıda hem ölümü, hem reenkarnasyonu hem de kaderin ne olduğunu ve nasıl şekil aldığını çok basit bir şekilde anlatmaya çalıştım. Biliyorum kimileriniz için bu çok uçuk bir yazı olmuş olabilir ama ben burada sadece bilgimin zekatını veriyorum. İnanmak veya inanmamak sizin bilgeliğinize kalmış..

21 OCAK 2023 | KOVA BURCUNDA YENİAY

 

1 derece Kova burcunda gerçekleşecek olan yeniaya yaklaşıyoruz. Bu yeniay döngüsünü özel kılan şey Altair yıldızıyla olan kavuşumu olacak. Göğün bilgeliğini yeryüzüne indirecek olan bu yıldız insana azim, başarı ve cesareti verir.

Önümüzdeki süreçte 2 hafta boyunca çok daha cesur olacağımız bir zaman diliminde olacağız. Aklımızda şimşek misali yeni fikirler belirebilir ve ruhumuz yeni kapıların farkına varabilir. 

Kova burcunun deha kıyafetini üzerinize giyinin ve farklı davranmaktan, uçuk fikirleri dile getirmekten korkmayın. Çevrenizdeki insanlar sizi yolunuzdan döndürmek isteyebilir ve çılgın, hatta aptalca davrandığınızı düşünebilir ama siz onları dinlemeyin. Çünkü Kova enerjisi tüm diğer burçlardan geleceği daha fazla öngörebilme yeteneğine sahiptir. Kova herkesten daha farklı bir zaman çizelgesinde, yani gelecekte yaşadığı için, insanlar bu burcu anlamakta zorluk çekerler. 

2 hafta boyunca geleceği öngörebilme kabiliyetimiz hepimizde artacak. Zihnimiz çok daha hızlı çalışacak ve hayatımızdaki sorunlara daha farklı çözümler üretebilme kabiliyetine erişeceğiz. Bu yüzden aklınıza yeni tohumlar atan perileri önemseyin. Onların ilhamlarını görmezden gelmeyin ve onların fısıldadığı yollara koyulma cesareti gösterin. Altair yıldızı arkanızda gerçek bir güç oluşturup, sizi zafere yönlendirecektir. 

Yeniay akabinde etkili olan Venüs-Satürn kavuşumu sevdiğimiz, arzuladığımız ve istediğimiz şeyleri sabitleştirme konusunda destekleyici bir enerjinin etkisinde olacağımızı gösteriyor. 

Güneş ve Plüton'un kavuşumu ise içimizde büyük bir gücün doğmak üzere olduğunun müjdesini veriyor. Bu gücün aydın ışığını söndürmeyin. Umutsuzluğa kapılmayın. Hüznünüzü ve yüreğinizdeki karanlıkları büyütmeyin. Şu an size bazı şeyler imkansızmış gibi gelebilir ve bu yüzden yeni bir adım atmak istemeyebilirsiniz ama öyle bir doğru an gelir ki, imkansız gibi görünen şey birden gerçek olabilir. 

Bu yeniay cesaret gösterenlere sürpriz imkanları verecek ve başarıyı garantileyecektir. Dilerim bu güzel etkiden en hayırlı şekilde faydalanır ve yolunuzu aydın bir şekilde belirlersiniz..

7 OCAK 2023 | YENGEÇ BURCUNDA DOLUNAY

 

Güzel açıların hakim olduğu bir haftaya ve güzel bir dolunay enerjisini deneyimlemeye hazırlanıyoruz. Gökyüzünde hem Güneş ve Uranüs arasında bir üçgen açı, hem de Venüs ile Jüpiter arasında bir sekstil açının etkisinde olacağız. Bu güzel gökyüzü enerjisi bize ihtiyaç duyduğumuz gücü, umudu ve cesareti verebilir. Bu dolunay ortaya çıkaracağımız etki çok güzel şeylere vesile olabilir. 

Ay gökkubbede Canopus ve Sirius yıldızlarıyla kavuşumda olacak. Güneş ise Vega yıldızıyla kavuşacak. Onca sabit yıldızın etkisi bu dolunayın enerjisinde iyice yüceltmekte. Bu yıldızlar başarı ve güzellik getiren yıldızlardır ve kışın, karanlığın ortasında bize birer mum ışığının armağan edileceğini göstermekteler. 

Dolunay enerjisinden faydalanabilmek için yaratıcılığınızı ön plana çıkarın. Çoktandır olmaaını istediğiniz şeyler için yeni niyetlere girin. Sevdiğiniz işlerle meşgul olun ve minnet duygusunu kalbinizde büyütün. Dua ve isteklerimizin kabul olacağı, önümüzde yeni kapıların açılacağı bereketli bir yeni döngüye girmek üzereyiz. Kalbimize huzuru yerleştirebilir isek, aklımızla güzel şeyler yaratabiliriz.

Bu dolunayın en güzel sürprizini ise Uranüs getirecektir. Hepimize hiç beklemediğimiz anda hiç beklemediğimiz bir kapının anahtarını vererek, yeni bir fırsatı değerlendirmemiz için bizi yüreklendirip, destekleyecektir. 

Tam dolunay günü Güneş'in Merkür ile kavuşması kalbinizdeki sesi daha net duymanızı sağlayabilir. Sezgilerinizi çok kuvvetli çalışabilir ve uzun zamandır cevabını aradığınız sorunlarınızın çözümüne dair ilahi bir ses işitebilirsiniz. Dinleyin bu sesi çünkü sizi bahsetmiş olduğum yıldızların geçidine getirecek. Yalnız hemen bu geçitten içeri girmeye çalışmayın. Sonuçta Merkür gerilemekte ve henüz yeni bir adım atmak için doğru zaman değil. Bu yüzden sezgilerinizin sesini duyacak kadar sessizleşin ve içinizde huzuru keşfedin. Derin bir nefes alın ve verirken sırtınızdaki yüklerin azaldığını hissedin. Her nefesle birlikte huzur, her verişinizle birlikte bir yük daha gitsin hayatınızdan. Bu küçük huzur nefeslerinizi dolunay günü boyunca bol bol tekrar edin. Ruhunuza şifa gibi yansıyacağınızı görecek ve hissedeceksiniz. 

Dünya büyük değişimlere gebe iken bu kadar huzurlu bir dolunay her birimize iyi gelecek..


23 ARALIK 2022 | OĞLAK BURCUNDA YENİAY

 

Gök kubbede Güneş ve Ay, Oğlak'ın 1. derecesinde kavuşarak her birimiz için yeni bir döngü başlatmaya hazırlanıyorlar. Oğlak burcunda aynı zamanda Merkür, Venüs ve Plüton gezegenleri de bulunmaktalar. Bu yüzden yoğun bir Oğlak enerjisinin etkisi altındayız. 

Aslında bu Oğlak burcunda 2022 yılı içerisinde deneyimlediğimiz ikinci yeniay. 2022 yılının ilk yeniayı da Oğlak burcundaydı ve son yeniayı da yine Oğlak burcunda gerçekleşiyor. 

21 Aralık'ta gerçekleşen kış solstisi ile en karanlık gecemizi deneyimledik ve tekrardan ışık kazanan günleri yaşamaya hazırlanıyoruz. Hazır bu güzel aydınlanma enerjisinin içindeyken yüce Satürn'ün bilgelik kıyafetini üzerimize geçirelim ve 2021 yılının son gecesine gidelim. 

O geceden sonra bir yıl boyunca neler deneyimlediğinizi hatırlamaya çalışın. 

Sizi en çok mutlu eden an neydi? Peki ya sizi en çok üzen olay? Hayat size bu yıl neleri armağan etti ve neleri götürdü? Kendi zaman çizelgenizde minik bir zaman yolculuğuna çıkın. 

Tıpkı tarot kartlarındaki ermiş arketipi gibi içimize yönelip, zaman yolculuğumuzda olgunluk kazanmamız, hem yeniay döngüsü hem de yeni yılımız için hayırlı olacak ve bize güç verecektir. 

Geçmişin kapalı kutusunu kilitlemeye hazır iseniz yeniay gününden iki gün sonra elinize bir kağıt, kalem alın ve yeni yıl dileklerinizi yazın. Sonra da bir mum ışığı yakın. Geçin karşısına ve alevini izleyin. İzin verin içinize işlesin. İzin verin yeni döngü size yenilikleri getirsin. 

Bir burcun 1. derecesi her daim özel bir derecedir. Aceminin yeni başlayan yolculuğunu anlatır. Bu yeniay bu yüzden çok önemli. Çünkü bir önceki yeniay da, bir sonraki yeniay da 1. derecede gerçekleşecekler. Kısacası evren bizi sessiz sedasız yeni bir şeylere hazırlıyor. Henüz bunun ne olacağının bilincinde olmasak da, istediğimiz yeni tohumları ekerek enerjisinden güzel bir şekilde faydalanabiliriz. 

Temmuz'dan beri geri harekette olan Kiron tam da yeniay enerjisine uygun olarak direkt harekete dönmeye hazırlanıyor. 2022 yılının acısıyla, tatlısıyla sonuna yaklaşmaktayız. Bu yüzden Kiron 'sar yaralarını ve yeni döngüye yeni bir Sen olarak adım at' diyor. 

Gücünü bu yıl kimler elinden aldı? Kim hakkını yedi, kim zamanını çaldı? 2030 yılına kadar o kadar tuhaf şeyler gelecekki başımıza bu soruların çok net cevaplarını bulacağız. 

Yeniaydan birkaç gün önce Jüpiter Koç burcuna tekrardan giriş yaptı. Yeni yıla Jüpiteryen Koç enerjisiyle giriş yapacağımız gibi Ay Düğümlerinin de burç değiştirmesiyle yoğun bir ateş elementi etkisi hissedeceğiz. Bu konu hakkında ayrıyetten bir yazı yazacağım ama şimdilik bilinki bu yeniay ve 2023 yılı gücümüzü tekrardan kendi elimize alacağımız ve isyan, öfke, yenilik enerjisiyle yepyeni şeyler yaratıp birçok şeyi değiştireceğimiz bir yıl olacak. 

Bu yüzden yaktığınız mum ışığınızı çok iyi gözlemleyin. Çünkü o sizsiniz. Karanlığınızi aydınlatacak tek kişi de Sizsiniz. Etrafınıza o sıcacıkın güzel enerjiyi de yayan sadece Sizsiniz. 

Bu yeniay kendi gücümüzün tekrardan farkına varmamız için gerçekleşiyor. Göklerin bilgeliği artık kendimize gelmemiz için bizi silkelemeye hazırlanıyor. Büyük enerji değişimlerine gebeyiz. Kullanın bu güzel yeniay enerjisini ve tüm karanlığı arkanıza gömerek yeni yıla girin. Karşınıza çıkacak zorluklarla yüzleşecek güç sizden bu yıl asla esirgenmeyecek..

8 ARALIK 2022 | İKİZLER BURCUNDA MARSİYEN DOLUNAY

 

Gök kubbede Güneş ve Ay birbirine kavuşmak üzere. Bu buluşma ikizler diyarında Mars'ın önderliğinde gerçekleşecek. Bu yüzden dilimizi tutmakta zorlanacağımız, düşünmeden aptalca adımlar atıp, sonrasında pişman olacağımız girişimlerde bulunabiliriz. 

Bu süreç içerisinde bizi en çok yanıltan şey doğru zannettiğimiz yanlış bilgiler olacak. Bu yüzden bir işe kalkışmadan, ağzımızdan olumsuz bir lafı çıkartmadan önce ilk önce bilginin kaynağını araştırıp, sorgulamalıyız. 

Mars ikizler diyarında gerilediği için iki kelimeyi bir araya getirip, bir işi tamama erdirme konusunda da zorluk yaşıyoruz. Sanki elimiz kolumuz bağlıymış gibi oturduğumuz yerde öfkelenmekten başka bir şey yapamıyoruz. 

Venüs ve Jüpiter arasında kesinleşen kare açı özellikle ilişkilerimizde her şeyi büyütme eğilimimizin ashabımızı iyice bozacağını göstermekte. 

Gökyüzü bu kadar çok üzerimize gelirken durup bir anlığına da olsa derin bir nefes almamız şart. Öfke duygusunu içine atmadan dışarıya vurmak çok önemlidir. Kendisi hissettiğimiz en kuvvetli duygulardan biri olduğu için aslında bizi harekete geçirir. 

Mars'ın özellikle ikizler burcundaki retro süreci çok konuşmak yerine içimize yönelip, sezgilerimizi dinlemek için güzel bir fırsat. Bu yüzden dıştan maruz kaldığımız onca kalabalık boş lafa inat, sessizleşip kendi içimizdeki sese kulak verelim. O ses bize öfkemizin nedenini hatırlatacak. Neden hareket edemediğimizin sırrını paylaşacak. 

Tıpkı Uzak Doğu'daki savaşçıların bildiği gibi gerçek güç hiçbir zaman için öfkeden gelmez. Daima sakinlikten gelir. Çünkü dingin olan an'da ruhumuz tam merkezindedir. Onu hiçbir duygu bu merkezinden saptıramaz. 

Bu dolunay hep birlikte bu dinginliği deneyimleyelim. Susma orucuna başlayalım ya da en azından şikayet orucu tutalım. Kendimizi olumsuz söz söylemeyi haram kılalım. Onun yerine sessizliğin iletişimini kuralım. 

Bunu başarabilenler bu yılı çok güzel bir huzur enerjisiyle kapatacak. Nasıl hortum anında hortumun kendisi her yeri mahvederken, hortumun merkezinde sessiz bir huzur varsa, bizim de merkezimizde bu sessiz huzura yer açalım. Çünkü etrafımızda kopacak olan maddi manevi fırtınalara karşı kendimizi koruyabilmemizin tek yolu bu. 

Dilerim fırtınalarınızın içindeki dingin, huzurlu enerji olabileceğiniz çok güzel bir güç dolunayı deneyimlersiniz..

24 KASIM 2022 | YAY BURCUNDA YENİAY


Yeni bir döngü başlamak üzere. 24 Kasım'da yay burcunun 1. derecesinde güzel enerjilere sahip olan bir yeniay deneyimleyeceğiz. 

Yeniay anında Antares yıldızıyla kavuşumda olan Merkür, yeni adımlarımızı atmadan önce stratejik düşünmemiz ve iyi bir plan yapmamız gerektiğini gösteriyor. Bu yüzden adım atmadan, yeni bir işe başlamadan önce içinizdeki savaşçı güce bu yükün ne kadarını kaldırabileceğinizi sormalısınız. 

Yeniay enerjisine uyumlu olarak direkt harekete dönen Jüpiter, şanslı fırsatları ve bolluk bereket kapılarını ardına kadar açıyor olacak. Ayağını yorganına göre uzatan ve planlarını da mantıklı bir şekilde yapanlara bu 6 aylık süreç güzel kazançlar getirebilir. Aynı şekilde eğitim ve öğretim konularında da başarılı bir döneme giriyor olacağız. Bu yüzden gökyüzü hepimizi kendimize yatırım yapmaya ve ufkumuzu genişletmeye çağırıyor. Alın elinize uzun zamandır okumak istediğiniz bir kitabı, açın bir belgeseli veya uzun zamandır gitmek istediğiniz bir ülkenin seyahat videosunu izleyin. 

Bu yeniay yay burcunun bilge enerjisine bürünmemizi istiyor. Biraz gündelik zorluklardan ve stresli yaşam koşullarından kurtulup kendimize ve sevdiklerimize yatırım yapmak, bazı gerçeklere kuş bakışı bakabilmemiz konusunda yardımcı olabilir ve bu da problem çözme kabiliyetimizi arttırabilir. 

Hazır gök kubbede güzel Venüs, akıllı Merkür ve şifacı Kiron birlikte tatlı bir sohbete dalıyorken bu arındırıcı enerjiden faydalanmalı ve zihnimizi, kalbimizi son yıllarda yaşadığımız zorluklardan arındırmalıyız. 

Dilerim bu yeniay şöyle bir derin nefes alır ve verdiğimiz nefesle tüm karanlık enerjileri içimizden kusar, çıkarırız. 

Bol bereketli, huzur dolu ve bilge dolu bir yeniayınızın olması dileğimle..

8 Kasım 2022 | Boğa burcunda uranüsyen ay tutulması

 

2022 yılının son tutulmasına yaklaşıyoruz. Bu tutulma 16 derece Boğa burcunda gerçekleşecek ve bu burcun haritamızda yönettiği alanla ilgili konularda bir sonlanış yaşamamıza neden olacak. Bu tutulmayla birlikte bir döngünün daha sonuna gelmiş olacağız ve uzun zamandır açık olan deftere son cümlelerimizi yazarak kapatacağız. 

Her tutulma kadersel olayları gündeme getirir ve şüphesiz etkisi kuvvetlidir. Bu tutulmayı zorlu hale getiren şey ise Satürn ve Uranüs arasındaki gerginlik olacak. 

Satürn ve Uranüs arasındaki dik açı dengeyi tutturmakta zorlanacağımızı gösteriyor. Çünkü Satürn olanı korumakla, Uranüs olanı değiştirmekle meşgul olacağından hepimizin hayatı bir müddetliğine karmaşık hale gelebilir. Hepimiz içimizde sessiz bir korkunun bizi nasıl ele geçirdiğine tanık olacağız. Cesur olanlar bu korkularının üzerine giderek tutundukları her şeyi geride bırakacak gücü gösterecekler. Korkanlar ise sımsıkı bir şekilde sahip olduklarına tutunacaklar. Zaman değişim zamanı olduğu için cesurların mı yoksa korkakların mı kazanacağını hep beraber göreceğiz. 

Lakin Boğa burcu sahip olmayı, parayı, bolluğu, bereketi ve güveni sembolize eder. Tüm bu konular uranüsyen bir anlamda resmen çarpılacaklar. Bu ekonomik karmaşayı küresel çapta tetikleyeceği gibi kendi küçük dünyalarımızda da güven krizi yaşayıp hiç ummadığımız bir anda imtihan edileceğimizi gösteriyor. 

Her şeyi sorgulamamız gereken bir zaman diliminden geçiyoruz. Hayat, evren, düzen.. adına ne derseniz deyin bize paranın gerçek değerini öğretmeye çalışıyor. Anlamı olmayan bir kağıt parçasına bu kadar büyük anlamlar yükleyip o kağıt parçasının sahte gücüyle haram işler yaptığımız için bütün dünya halkları olarak büyük bedeller ödemeye hazırlanıyoruz. Bu yüzden büyük depremler bizi bekliyor. Depremden kastım ise taptığımız her şeyin yıkılacak olması. 

Bu yüzden etrafınızdaki putlarınızın çok iyi farkına varın. Farkında olmadan kimlere taptığınıza, kendinizi nelere bağımlı hale getirdiğinize bir bakın. Bu putları bu tutulma yerle bir edecek. Eğer taptığınız şey paraysa elinizdeki para eriyip gidecek. Eğer taptığınız şey mal varlıklarınızsa ya enkaz altında kalacak ya da çalınıp, yağmalanacak. Eğer taptığınız şey gıdaysa alamayacağınız kadar pahalı hale gelecek. Bu listeyi dilediğiniz gibi uzatın. Hepimizin putları o kadar fazla ki, saymakla bitmek bilmez. 

Ama korkmayın! Bu depremler, sarsıntılar ve vereceğimiz kayıplar hepimizin hayrına olacak. Çünkü bize gerçekten neyin değerli olduğunu hatırlatacak. Hatırladıkça yeni bir parasal düzen ve yeni bir yaşam tarzı her birimizin içinde sessizce doğmaya başlayacak. İşte güzel ve aydın günler ondan sonra gelecek. 

Bu yazımı kaleme alırken dışarıda pırıl pırıl bir güneş ve adeta bir yaz havası var. Bu yüzden barajlarımızda sular az, tarım arazilerimiz birer birer kurumaya yüz tutmuş. Yan komşum ise kim bilir kaçınıcıya balkonunu yıkıyor. Umarım ne demek istediğimizi anlamışsınızdır. 12'ye 5 yok. 12'yi 5 geçiyor. Yani eğer Uranüs'ün emrine uymayıp değişmez isek, Satürn bizi değiştirecek. Hem de çok sert ve acı bir şekilde. 

Dilerim bu tutulma hala inatla etrafımızda olup bitenlere karşı at gözlüğü takmış olanlarımızı uyandırır. Çünkü biz hepimiz aynı kayıktayız ve birimizin yaptığı tek bir hatadan hepimiz sorumlu tutulacağız. Zaten tutulma Menkar yıldızıyla kavuşumda olacak. Yani kolektif bilinçaltının karanlık diyarında kurban edilme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bu yüzden aklımızı kullanmalı, kendi hatalarımızı düzeltmenin acil yoluna koyulmalıyız. Bunu idrak edip, değişim yapmaya niyet edeceğimiz aydın günlerin önümüzde olması dileğimle..

25 EKİM 2022 | AKREP BURCUNDA VENÜSYEN GÜNEŞ TUTULMA

 

Sonbahar tutulma mevsimini açmak üzereyiz. Önümüzdeki tutulmalar aynı zamanda 2022 yılını kapatan tutulmalar olacaklar. Bu yüzden çok önemli gelişmelerin gerçekleşeceği bir dönemin içerisinde bulunmaktayız. Bir yandan enerji krizi, bir yandan adeta uçuşa geçen fiyatlar.. Hayat hepimizi büyük bir sınava tabi tutmakta. Peki hazır mıyız bu imtihana?

•••

2 derece Akrep burcunda gerçekleşecek olan bu tutulmayı biraz da olsa ülkemizden gözlemleyebileceğiz. Bu tutulma enerjisinden daha fazla etkileneceğimiz anlamına gelir. Tutulma anları ezelden beridir tehlikeli olarak görülmüştür. Bu yüzden tutulma anını gözlemlemek yerine karanlık iç dünyamıza çekilip, bir mum yakmak ve dua etmek en faydalısı olacaktır. 

Tutulma güney ay düğümü tarafında olacağından ileriye gitmek için bazı şeyleri bırakmamız gerekecek. Aksi taktirde bu güneş tutulması önümüzde açılmasını beklediğimiz kilitli kapıları açmayabilir. 

Akrep burcu tüm zehirli duygularımızı temsil ettiğinden bu kapıların açılması için bırakmamız gereken ilk şey geçmişe dair içimizde biriktirmiş olduğumuz tüm öfkeler, nefretler, kinler.. Bizi yıllardır zehirleyen bilinçaltımızda yer etmiş olan tüm bu karanlık enerjileri teslim etmemiz gerekiyor. 

Kendiyle, geçmişiyle ve içindeki şeytanlarla yüzleşebilen herkes bu tutulmayla venüsyen bir şifa elde edecek. Kalp çakranızın adeta açıldığını ve kocaman bir sevgi selinin sizi kucakladığını hissedebilirsiniz. Tüm zorluklara rağmen bereketiniz artabilir ve bu süreci daha kolay atlatacak maddi manevi refaha erişebilirsiniz.

Akrep burcu derindir. Ketumdur. Korkusuzdur ve muazzam bir büyücü ve simyacı gücüne sahiptir. Bu içsel gücümüzü tutulma gecesi hatırlar ve su yüzeyine çıkarabilirsek kudretli bir Anka kuşuna dönüşebilir ve içimizdeki karanlıkları yakarak aydınlığa erişebiliriz. 

Bu tutulma hem irademizi hem de gücümüzü sınayabilir. Özellikle sahip olduklarımızı kaybettiğimizde geriye neyin kalacağı sorusunu kendimize binlerce kez soracak ve korkularımızla yüzleşmeyi seçerek mütevazileşmenin, daha azla yetinmenin yollarına koyulacağız. 

Takıntılarınızdan, uçuk ve lüks arzularınızdan ve sahip olma hırsınızdan vazgeçin. Verdikçe ve vazgeçtikçe kuş gibi hafiflediğinizi  hissedeceksiniz. Azalmak fakirlik gibi algılansa da aslında bir zenginliktir. Biz sadece bu zenginliğin ne anlama geldiğini unuttuk. Bu tutulma bize bunu tekrardan hatırlatacak. 

Akrep burcunun yöneticisi olan Mars'ın Neptün ile zorlayıcı bir açısı olduğundan verdiğimiz ve vereceğimiz kayıplarla yüzleşmek hiç de kolay olmayacak. Tutunacak bir şeyi bulamamak içimizi acıtacak ama zaman bu acımızı da dindirecek. 

Merkür, Arcturus ve Spica yıldızlarıyla kavuşumda olacağından gökten olumlu ve başarı vaat eden bir enerji akışının da etkisinde olacağız. Aklınıza gelenlere, düşüncelerinize ve çevrenizden aldığınız ilhamlara değer verin. Şimdiye kadar aldığınız bir eğitim veya bilgiden güzel bir kazanç elde edebilirsiniz ve önünüzde tekrardan tutunacağınız yeni bir kapı açılabilir. 

Tutulma sonrasında Mars retrosuyla karşılaşacağımızdan birçok konuda agresif geri adımlar atmak ve bazı şeyleri tekrardan gözden geçirmek zorunda kalabiliriz. Özellikle bahsetmiş olduğum konularda tereddüt eder ve adım atamazsak Mars retrosu büyük pişmanlıkları beraberinde getirebilir. Bunun olmaması için sezgilerinizi dinleyin ve gerekli adımları atmaktan çekinmeyin. 

Her şeyin değiştiği bir zaman diliminden geçiyoruz. Geleceği çok iyi öngörmeli ve adımlarımızı, planlarımızı ona göre belirlemeliyiz. Bu tutulma bir kere daha gerçek değerlerin neler olduğunu hatırlatacak hepimize. Korkmak yerine teslim olalım bu sürece. İçimiz nasılsa geleceğimiz de öyle olacak. Bu yüzden gönlümüze güzel tohumlar ekelim ve sabredelim teslimiyet içerisinde. 

Dilerim bu tutulma karanlığımızı aydınlatır ve önümüzde bir mum ışığı yakarak cennete doğru yol gösterir. 


9 EKİM 2022 | Koç burcunda dolunay

Ay ve Güneş karşıt burçlara yerleşiyor. Yeni bir döngü tamamlanıyor. Eski bir dönem son buluyor..

16 derece Koç burcunda gerçekleşecek olan dolunay özellikle ikili ilişkilerimize vurgu yapıyor olacak. Güneş ile Ay karşıtlığı dişil ve eril enerjilerde çatışma yarattığı gibi, Ay ve Venüs arasındaki karşıtlık ve Venüs'ün Güneş ile kavuşmasından dolayı yanık oluşu işleri bir hayli zorlaştırabilir ve halı altına süpürdüğümüz bazı gerçekleri tekrardan ortaya çıkartabilir. 

Her dolunay anı aslında kendimizle yüzleşme zamanıdır. Aynada gözlerinin içine bakmaktan korkmayanlar için bu çok güzel bir arınma fırsatıdır. 

Dolunay ve Kiron gökyüzünde Alpheratz yıldızına yakın olacağından özgürlük ve bağımsızlık arzusu zilleri ruhumuz için çalacak ve bizi derin uykumuzdan uyandıracaktır. Bu zil sesini uyarı şeklinde duyan her ruh dönüp sorsun kendine..

Nerede kısıtlanıyorum bu kadar çok? Nerede prangalar takılıyor zihnime? Neden atamıyorum adımımı geleceğime? 

Bu 3 soru önümüzdeki 2 haftalık süreç boyunca çeşitli farkındalık kapılarına ulaşmamıza neden olacak. Kendimizi sorguladıkça içimizdeki Koç enerjisi uyanıp kendi kurtuluş savaşını ilan edecek hayatında yaşadığı tüm karanlık anlara. Kurtulmak isteyeceğiz bizi bir yerlere bağlayan sorumluluklardan ve hapis hayatı yaşatan koşullardan. Bir çaba ve hareket etme arzusu yükselebilir içimizde.  Kimseyi dinlemeden kafamızın dikine gitmek isteyebilir, bencilce davranarak sevdiklerimizi incitebiliriz. 

Güzeller güzeli Venüs'ün güneşe bu kadar yakın olması kralın sofrasında ağırlanmak üzere olduğunu gösterse de, aslında cayır cayır yanmasına neden oluyor. Eğer bu süreç içerisinde dikkat etmez isek biz de ateşler içerisinde yanabiliriz çünkü aşk diyarında hata yapma potansiyelimiz bir hayli yüksek olacak. İstek ve ihtiyaçlarımız kafamızı karıştıracak. Arzularımız kuvvetlenecek ve bize sahip olduklarımızı unutturacak. İşte tam da bu anda nankörlük kıyafetimizi üzerimize giyerek büyük bir günah işleyebiliriz. 

Dolunayın ve gökyüzünden yeryüzüne inen bu enerjinin farkında olun ve arzularınızı büyütmek yerine sahip olduklarınızın kıymetini bilin. 

Büyük bir değişime gebe olan dünya insanlarını şimdilik pek de parlak bir gelecek beklemiyor. Bu dolunay öyle bir enerji ki, şımarık davrananları cezalandırabilir. Bu yüzden mütevazi olmakta ve kendi yolumuzu belirlerken kimsenin kalbini kırmamakta büyük fayda var. Sonuçta dolunay haritasında Mars Bellatrix yıldızıyla kavuşumda olacak. Yani eril enerji dişil enerjiye savaş açacak. Tek bir tarafa ağırlık vermek ve bu gücün yıkıcı etkisini ortaya çıkartmak yerine Güneş ve Venüs'ün misafir olduğu Terazi burcunun uyum, ahenk, denge ve adaletini ön plana çıkarmalıyız. Erdemli ve ahlaklı davranan bir topluma geri dönebilirsek belki gebe olduğumuz karanlık tahtını aydınlığa devredebilir. 

Dolunay zamanı direkt harekete dönen Plüton güzel bir dönüşüm yaşama potansiyeline sahip olduğumuzu vurguluyor. Bu değişimi en hayırlı şekilde deneyimlemeye niyet edelim. 

Dilerim eril ve dişil enerjilerimize sahip çıkar ve hayatımızın en çok denge ve adalet gerektiren alanlarına dolunay şifasını akıtır, geleceğimizi aydınlatırız. 



26 EYLÜL 2022 | TERAZİ BURCUNDA YENİAY

23 Eylül ekinoksu ile birlikte mevsimsel olarak sonbahara adım atmış olduk. Gün ve gece eşitlendi ve 21 Aralık'a kadar karanlığın her gün biraz daha arttığına tanıklık edeceğiz. 

Ekinoks sadece mevsimsel değişimi beraberinde getirmedi, kendi iç dünyamızda da değişimleri tetikledi. Biraz daha sessizleşip, içimize dönüp, kendi karanlık diyarımızı aydınlatmamız gereken bir sürece girdik. O halde dönüp kendimize soralım. Bu yeniay ve bu sonbahar neyi geride bırakmak ve neye yeni bir adım atmak isteriz? 

Terazi burcu dengemizi bulmamızla ilgilidir. Bu burçta gerçekleşen yeniaylar denge ve huzuru yakalama konusunda bizlere yardımcı olurlar. Hayatımızda nerede bir dengesizliğin var olduğunu idrak ettirir ve değişim uğruna fırsat tanırlar. 

Bu yeniay Jüpiter karşıtlığına ev sahipliği yapmakta. Yani hepimizin hayatında abarttığı bir şey var ve bunu bu önümüzdeki iki hafta içerisinde bir şekilde çözmemiz gerekecek. Bu kimilerimiz için para kimilerimiz için ikili ilişkilerle alakalı olabilir. Sonuçta gök kubbede Venüs ile Neptün karşıtlığı söz konusu. Yani hem parasal konularda aldanabilir hem de ilişkiler alanında yanlış umutların peşinde koşturabiliriz. Bu gibi etkilere maruz kalmamak için iç dünyamızda güzel bir sonbahar temizliğine girişmekte fayda var. 

Astrolojik olarak şu an tam 6 gezegen retro konumda. Yani evren ileriye yönelik adım atmak isteyenlerin işlerini bir hayli zorlaştırırken, geriye dönüp de hatalarından ders çıkaranlara güzel destekler sunmak için bekliyor. Kısacası geçmişte yarım bıraktıklarımızı tamamlayabilmek, ileriye yönelik yol almamız için çok önemli. 

2 derece Terazi burcunda gerçekleşecek olan yeniayın bize en önemli mesajı: Hakettiğinden fazlasını istememekle ilgili. Bu yüzden kendimize şu gerçeği hatırlatmakta fayda var. Bize daima ihtiyaç duyduğumuz verilir ve bu isteğimizle örtüşmek zorunda değildir. Evrenin o kadar güzel bir adaleti var ki, Yaradan hiçbir kulunu ayırmaksızın herkesin ihtiyaçlarını karşılar. Ama evren herkesin isteklerini karşılayamaz. Bazı zamanlar o kadar aç gözlü davranıyoruz ki, dünyada büyük bir adaletsizliğe yol açtığımızın bilincinde bile olmuyoruz. Bu yeniay bunu fark edelim ve açgözlü olan huylarımızı törpülemeye niyet edelim. 

Bu yeniay aynı zamanda M87 karadeliğinden etki alıyor olacak. Başak burcunun takımyıldızında bulunan bu karadelik mecazi anlamda kendi karadeliğimize çekilme tehlikemize işaret etmekte. Ama karadelikler aynı zamanda paralel evrenlere ve yüksek boyutlara olan çıkış kapılarını temsil ederler. Yani bu yeniay kendimize yeni bir gerçeklik de yaratabiliriz. 

Her zamanki gibi gökyüzü sadece etkileri gönderir. Bu etkileri ne şekilde hangi amaç için kullanacağımız ise bize bırakılır. 

Aç gözlü davrananlar önümüzdeki 2 hafta boyunca kocaman bir karanlık deliğin içinde adeta boğulurken, kimilerimiz ise bu yeniay enerjisini kullanarak, kendilerine yeni bir gerçeklik oluşturacaklar. İç dünyalarındaki karanlığı yenerek, Jüpiter'in bilge tarafına geçiş yapacaklar. Seçim sizin, seçim bizim..

Dilerim deliklerde yok olmadan, karanlıkları aşıp adalet, huzur ve ahengin olduğu yeni bir döngü ve yeni bir dünyayı tercih edenlerimiz bol olur..

ALFA KUŞAĞI | PLÜTON'U OĞLAK BURCUNDA OLAN NESİL

 

Her geçen gün büyük reset projesine biraz daha yakınlaşırken aslında 2012'de ilk alfa bebeklerinin doğuşuyla gerçekleşen büyük reset hakkında bahsetmek istiyorum. Sonuçta bu bebeklere boşuna alfa denmedi. Plüton'u Yay burcunda olan Z kuşağı, alfabenin son harfiyle aslında bir sonun geldiğinin haberini vermekteydi. Peki bu son neydi ve 2012'den beri doğan alfa bebekleri neden yeni bir başlangıcı sembolize ediyordu? Gelin birlikte bu yeni jenerasyonu keşfedelim..

2012 yılını hatırlayanlar vardır. Maya takviminin son bulmasıyla Mayaların hiçbir zaman söylememiş olduğu kıyamet haberleriyle gündem çalkalanmıştı. Aslında Mayalar sadece yeni bir zamanın başladığının haberini vermişlerdi ve bu zamanı başlatacak olan ilk alfa bebekleri o yıl içerisinde doğmaya başladılar ve 2025 yılına kadar da doğmaya devam edecekler. 

Alfa bebeklerini doğuranlar çoğunlukla Plüton'u Akrep burcunda olan Y kuşağı. Plüton'u Akrep burcunda olan neslin en büyük özelliği yıkımı gerçekleştiren ve buna tanıklık eden nesil olmaları. Ekonomi, siyasi ve sosyal tüm yaşanılanların en karanlık tarafını gördükleri için bu nesil yalanı ve manipülasyonu sıfır toleransla karşılıyor. Yani Y kuşağı bebeklerini aydın ve köle sisteminden uzak bir şekilde yetiştiriyor. Çünkü olup bitenin arkasındaki şeytani sistemin ve verdiği zararların çok iyi farkındalar. Kendileri kuşkucu oldukları için bebeklerini bu şeytani sistemden mümkün mertebe uzak tutarak büyütüyorlar. 

Plüton'u Akrep burcunda olan nesli, anne ve babaları olarak tercih eden alfa kuşağının ise Plüton'u bilge Satürn'ün yönettiği Oğlak burcunda. Oğlak burcu toprak elementine mensup olarak doğal bir düzeni yani doğaya yakın olanı yaratmayı sembolize eder. Kurallara çok değer verir ama bunlar insanın değil, evrenin var oluş kurallarıdır. Yani Oğlak aslında ilahi düzeni yeryüzünde sabitleştiren bir enerjidir. İstenilen ve arzulananı değil, olması gerekeni tezahür eder. 

Daha önceki bir yazımda Katharların topluluğundan ve ölüm döşeğindeki üstatlarının ettiği yeminden bahsetmiştim. Bu yeminde 700 yıl sonra gerçekleşecek olan bir kehanetten bahsediliyordu. Bu kehanet üstat bilgelerin 2000'li yıllarda tekrardan dünyaya doğacağıyla ilgiliydi. Bunun gerçek olup olmadığını bilemen ama sanki alfa kuşağı bu kehaneti gerçekleştirmiş gibi gözüküyor. Çünkü Plüton'u Oğlak burcunda olan nesil üstat ve peygamberlerin frekans ve enerjilerine sahip olarak doğuyorlar. Yani bu bu çocuklar ilk defa bu dünyaya gelmiyorlar. Binbir zorluk yaşadıkları ve her şeyin gerçek yüzünü gördüklerı geçmiş yaşam tecrübelerine sahipler ve tüm bu kadim bilgiyi tekrardan su yüzeyine çıkartmak için bu zamanda enkarne olmayı tercih ediyorlar. Bir önceki kuşakların sahip oldukları bağımlılık enerjisine de sahip değiller. Yani büyüdüklerinde hiçbir şeye karşı bir bağımlılık geliştirmeyecek tam tersine muazzam bir sevginin yeryüzünde yayılmasına neden olacaklar. Unutmayalım ki, alfa kuşağı aynı zamanda Neptün'ü Balık burcunda olan kuşak. Bu çocuklar özel ruhsal yeteneklere sahipler. 6. hisleri, empati yetenekleri ve daha bilmediğimiz birçok ruhsal, psişik yeteneklerle donatılarak dünyamıza geliyorlar. Kısacası  ruhları bilge, zihinleri akıllı, kalpleri ise merhamet ve koşulsuz sevgiyle dolu. Bu nesil 20'li yaşlara geldiğinde Gaia dev bir bilinç sıçraması yaşayacak. Daha doğrusu doğa ana zaten bu frekansta bizi bekliyor sadece insanlık olarak hala korku frekansında yaşamaya devam ediyoruz ve alfa kuşağı bizim asıl kurtarıcımız olacak. 2045 yılı bunun miladı. 

Bir yandan büyük reset projesi, bir yandan küçücükün çocuklara bile enjekte ettirilen ne olduğu bilinmeyen sıvı paniği derken alfa kuşağından pek umitli değildim ta ki bu bilgileri öğrenene dek. 

Yeni doğan çocukların teknolojiyle aralarının bu kadar iyi olması hatta neredeyse bağımlılık derecesinde teknolojiye meraklı olmaları beni çok ürkütüyordu. Ama diğer kuşaklardan  farklı olarak sevgi frekansıyla doğuyor olmaları bu konuda o kadar da çok endişelenmememiz gerektiğini bana kanıtladı. Sonuçta bu kuşağın bir kısmı Uranüs Koç ve Uranüs Boğada doğuyor. Yani girişimci ve doğacı çocuklar yetişmekte ve büyüdüklerinde doğaya teknolojiyle hizmet eden yetişkinler olacaklar. Zaten belki fark etmişsinizdir bu neslin oynamayı en çok sevdiği oyun minecreaft. Bu oyunun onlara öğrettiği çok ilginç şeyler var mesela hayatta kalmak için kaynaklar toplamak, yeni yapılar inşa etmek, yaratıklarla savaşmak gibi. Tüm bunlar Oğlak burcunun sembolizmasıdır ve onları şu anki toplumsal değişime hazırlıyor. Bu çocuklar minecraft oyununda resmen zor koşullarda hayatta kalabilmek için gerekli becerileri kazanıyorlar bu yüzden bu oyuna bu kadar bağımlılık derecesinde aşıklar. 

Mars'ı ısıtıp, yaşanılır hale getirmek için kutuplarımıza nükleer bomba atmanın hayaliyle yaşayan sahte dahi, ahriman Elon Musk gibilerine nazaran bu çocuklar mahvolmanın eşiğinde olan doğa ve tabiatin da kurtarıcıları olacaklar. Kısacası kıyamete her an hazır olan ve korkunç felaketlerde, toplumsal karmaşalarda bile hayatta kalmayı başaracak kocaman bir bilgeler topluluğu yetişiyor aramızda. 

Aslında geçmişe dönüp baktığımızda ve 240 yıl kadar geriye gittiğimizde Plüton'u Oğlak burcunda olan ve o yıllarda 20'li 30'lu 40'lı  yaşlarında olan benzer bir jenerasyonla karşılaşıyoruz. O zamanki tarih sahnesinde yine toplumsal dönüşüm, kan ve savaş var. Bilmeyenler için o zamanki kraliyetlerin yıkılış temelini atan Fransız İhtilalinden bahsediyorum. O zamanki nesil bugünkü demokrasinin mihenk taşlarını oluşturdu. Günümüzde demokrasi yozlaştığı için şimdi tekrar Plüton Oğlak hanesinde sahnede ve bu nesil aracılığıyla yeni bir dünya düzeni kuracak. 

Biliyorum şu an alfa bebeklere sahip olan anne ve babalar kendilerini çok kötü hissediyor ve çocuklarının geleceği için endişeleniyorlar. Bu yazımı onlara umut olsun diye kaleme almak istedim. Bir Plüton Akrep kuşağa olarak bu korku ve endişeleri kemiklerime kadar hissediyorum ama bu kadar korkunç ve değişimlere gebe olan değişim çağına rağmen bu üstatların aramıza doğmalarına sağlayan tüm ebeveynleri cesaretlerinden ötürü kutluyorum. İyi ki varsınız ve iyi ki bu yeni çağ bebeklerini doğurup büyütüyorsunuz. Sakın onların gelecekleri hakkında endişelenmeyin çünkü bu özel bebekler hiçbir şey yapmasalar da sadece enerjisel olarak bu dünyada var olarak mucizeler yaratacak ve bize nasıl olmamız gerektiğini hatırlatacaklar. Alfa kuşağı yepyeni bir düzen kuracak ve toplumları, sosyal yaşantıyı adeta sıfırdan oluşturacak. Bu çocuklar yeni dünya düzenini kuracak ama bu düzen kürelselcilerin bize dayattığı düzenden çok daha farklı olacak.

Pandemi, ekonomik kriz, resesyon derken bu çocuklar korkunç sıkıntıların var olduğu bir dünyaya gelmeyi tabiki de bilerek seçiyorlar. 3. dünya savaşının çıkması ve insanlığın yok olması için bu kadar büyük bir çaba sarfedilirken kim böyle bir dünyaya doğmak ister ki? diye düşünebiliriz. Sonuçta bu kadar korkunç bir dünyaya en son Plüton'u Yengeç burcunda olan nesil gözünü açmıştı. Onlar iki dünya savaşını ve büyük buhranı birden yaşadılar ve çok büyük darbeler aldılar. Ama unutmayalım Yengeç burcu duygusaldır. Tam karşısında yer alan Oğlak burcu ise tam tersine mantık odaklı, pratik ve akıllı bir burçtur. Ayrıca Oğlak öncü burçların ve toprak elementinin son burcu olduğu için yüksek mertebedeki bir olgunluğu taşır. İşte bu çocuklar bu olgunlukla dünyaya geliyorlar. Çağın tüm karanlık taraflarından haberdarlar ama bunu nasıl değiştireceklerini de çok iyi biliyorlar ve bunu Satürn'ün yardımıyla çok yavaş, sessizce ve bilgece başaracaklar. Büyük büyük büyük babalarının vatan ve aileyi korumak için savaş meydanlarında çektikleri acılarn bilinciyle doğdukları için bu enerjilerin kendilerini tekrarlamasına asla izin vermeyecekler. Eğer olur da Doğa Ana ahrimanik güçleri yok etmek için dünyayı felaketlerle sarsmaya karar verirse bu nesil bize hayatta kalmayı, sıfırdan başlamayı ve yeni toplumsal düzenler kurmayı öğretecek. 

Bu neslin başlangıçta en çok zorlandığı şey içine doğdukları sistemde kendilerine ait olan yeri bulmak olacak. Sonuçta bu çocuklar LGTB vs gibi birçok topluluğun yarattığı sosyal düzen içindeki kırılmaların içine doğuyorlar. Dünyaya onların gözünden bakarsak her şeyin ne kadar karmaşık göründüğünü görebiliriz. Sonuçta bu çocukların bazıları sıradan anne ve babalara bile sahip değiller. Çoğu ya sadece anne tarafından büyütülüyor ve baba rolünün yoksunluğunu yaşıyor. Bazıları ise iki anneye veya iki babaya sahip. İşin içerisine kiralık rahimleri, taşıyıcı anneleri ve sperm bankalarını da eklersek iş iyice karmaşık hale geliyor. Kısacası abuk subuk bir toplumsal düzende ve birbiryle savaşan sosyal grupların içinde yaşıyoruz. İşte alfa çocukları bütün bu karmaşıklığa ilahi bir düzen getirmek yani bize sağlam bir ayar çekmek için geliyorlar. 

Bu arada yazımda alfa kuşağından bahsettim ve 2012'den beri aramızdalar dedim ama aslında Plüton Oğlak burcuna 2008'de geçti. Alfa kuşağıyla Plüton'u Oğlak burcunda olan nesil benim gözümde yine de aynı özelleliklere sahipler bu yüzden yazımda ikisini bir tuttum. 

Dilerim bu kuşak bizim kurtarıcımız olur aksi taktirde gidişat hiç parlak değil. Ama her zaman dediğim gibi umut en son ölen şeydir ve bu yazımı kaleme alırken bu umut resmen bana inanılmaz güçlü bir hissiyat verdi. Bedenlenen ahrimana yani deccale karşı yaratıcı kocaman bir Alfa ordusu hazırlıyor. Aslında hangi tarafın kazanacağı sizce de çok bariz belli değil mi? 

10 Eylül 2022 | BALIK BURCUNDA DOLUNAY

 


10 Eylül'de Balık burcunda Mars ile sert açıda bir dolunay gerçekleşecek. Bunu sert ve sürprizlerle dolu bir tamamlanma olarak görebiliriz çünkü Uranüs gezegeni de dolunayı destekliyor olacak. 

Bundan 6 ay öncesinde duygusal bir karar almış ve bir adım atmış olabiliriz. Geriye dönüp bir bakın bakalım 6 ay öncesinde sizi hangi rüzgarlar ne yöne savurdu? İşte o savrulmanın etkilerini deneyimleyeceğimiz bir sürece girmiş bulunuyoruz ve önümüzdeki iki haftalık süreç içerisinde Balık burcunun haritamızda bulunduğu alanla ilgili bizi şaşırtacak sürprizlerle karşılaşabiliriz. 

Neptün ile de dizilimde gerçekleşecek olan dolunay aşırı duygusal kararlar almamıza neden olabilir. Hatta hem gerçek hem de mecazi anlamda sular sellere kendimizi kaptırıp, kayıplar verebiliriz. Sonuçta işin içerisinde Neptün oldu mu hayal kırıklığı yaşama potansiyeli bir hayli yüksek oluyor. Bu yüzden dikkat edin, ne siz aldatın ne de siz aldanın. 

Öte taraftan Neptün muazzam bir sezgi ve yaratıcılık yeteneği bahşeder. Bu enerji Balık burcunun etkisiyle birleşince yaratıcı her türlü faaliyet için çok güzel bir başarı kapısı açacaktır. Yani çoktandır yapmak isteyip de bir türlü cesaret edemediğiniz veya zaman bulamadığınız o şeyi yapmak için çok özel bir zaman dilimindesiniz. 

Bunun haricinde Merkür'ün Terazi burcundaki gerilemesinden etki alan Balık dolunayı, özellikle söz ve düşüncelerimize dikkat etmemiz gerektiğini gösteriyor. Şimdiye kadar denge kuramadığımız alanlarda adil davranma şansına erişeceğiz. Bu yüzden yaptığınız ve maruz kaldığınız tüm haksızlıkları hatırlayıp, bunları bu dolunay şifasıyla açıklığa kavuşturmayı dileyin. Bırakın aklınız boşalsın, kalbiniz huzurla dolsun ve Merkür retrosu hakettiğiniz adaleti hayatınıza davet etsin. Bunu başarabilirseniz Uranüs size hoş sürprizler getirebilir ve siz hayatın aslında ne kadar da güzel bir adalete sahip olduğunu idrak edebilirsiniz. 

Hem Neptün hem Uranüs'ün enerjisi bu dolunaya mistik ve ruhsal bir enerji de katıyor olacak. Dolayısıyla yaratıcıyla olan bağımızı muazzam derecede kuvvetli hissedebilir yani göksel ilahi rehberlik alabiliriz. Özellikle rüyalarımız bu iki hafta boyunca rengarenk olacaktır ve bize önemli mesajlar iletebilir. Bu mesajları alabilmek için hala edinmediyseniz kendinize bir rüya günlüğü edinin ve rüyalarınızı yazın. Bırakın semboller size yol göstersin ve karanlığınızı aydınlatsın. 

Balık dolunayı bize sıkıca tutunduklarımızdan vazgeçme gücünü veriyor olacak. Bu yüzden bırakalım duygusal iniş çıkışlarımız Mars'ın öfkesinden değil gücünden ve yaşama sevincinden beslensin. 

Hepimiz için manevi huzura erişeceğimiz çok güzel ve özel bir dolunay olması dileğimle..