Da Vinci'nin 7 sırrı & benim sırlarım

  • Share

11 Mayıs 2017 | Akrep burcunda Dolunay

  • Share

Danışmanlık

  • Share

9 mayıs 2017 - 6 kasım 2018 | Transit ay düğümleri aslan - kova aksında

  • Share

Çakralar ve anlamları

  • Share

26 Nisan 2017 Boğa burcunda Yeniay

  • Share

Saçlarımız & Sırlarımız

  • Share

Aşk, tutku, sadakat & paylaşım | insan ilişkiden ne bekler?

  • Share

11 Nisan 2017 Terazi burcunda Dolunay

  • Share

6 Nisan - 25 Ağustos Satürn retrosu | İnancı geri kazanmak

  • Share

Kurtlarla koşan kadınlar

  • Share

Plütonik ilişkiler - derinlerde yalnız yüzenler

  • Share

Da Vinci'nin 7 sırrı & benim sırlarım

- Leonarda Da Vinci -
Ne ayak olduğu bir türlü çözülemeyen adam. Tablolarında ve çizimlerinde binbir türlü sır ve gizem. Mona Lisa'sı ayrı bir kafa karıştırıcı, son akşam yemeği ise belki de hala çözülmeyi bekleyen gizemlerle kaplı.

•••

Da Vinci'nin kendi, belli ki sırları pek bir severmiş ve rivayete göre 7 sırrı varmış. 

1. Sır: 
Gerçeği Ara
- Curiosita -
"Eğer Tanrını yani efendini arıyorsan, onu sadece bütün kalbin ve ruhunla ararsan bulursun." 
Sürünün peşine takılıp ölüme doğru koşarken yolculuğunun başında ben kimim? Ne için buradayım? sorularını sorabilmek ve cevaplarını bulma isteğinde olmak..

2. Sır: 
Sorumluluk Al
- Dimostrazione -
Bilgiyi deneyimlemek ve hatalardan ders çıkarmak. Yaptıklarının, düşündüklerinin, dugularının, niyetlerinin ve bedeninin sorumluluğunu üstlenmek. Düzgün yürüyen az düşer misali adımlarını iradeni kullanarak atmak. 

3. Sır: 
Farkındalığı Keskinleştir
- Sensazione -
An'ın farkında olmak. Kafa seslerinin konuşmasına sürekli izin veren birisi için sağlanması neredeyse imkansız olan bilinç halidir. Hele bir de o kişi, bizim gibi modern ve doğadan uzakta bir yaşam sürüyorsa..
Bir sorun kendinize zamanınızın ne kadarını geçmişi veya geleceği düşünerek geçiriyorsunuz? Bunu yaptığınızda ne kadar anı yaşamaya, yani gerçekten farkında olmaya zamanınız kalıyor?
Leonardo, 'Vücudun içinde oturan ruh, kişinin bu vücudun günlük evini nasıl kullandığını gözler. Eğer bu evde dirlik ve düzen yoksa ruh da vücudu dirlik ve düzenden yoksun bırakır,'  diyordu. Bu yüzden ruhunuzu besleyin, farkındalığınızı geliştirin. Doğaya ve sessizliğe dönün. 

4. Sır: 
Gölgeye Bağlan
- Sfumato -
"Nasıl yaşanacağını öğrendiğimi düşünürken, meğer nasıl ölüneceğini öğreniyormuşum."
Tuhaftır, ama insan aydınlığa anca karanlıktan sonra kavuşur. Güneş her gün karanlık geceden sonra doğar. Tüm alimler ölmeden önce ölün, demişlerdir. Çünkü insan kendisini anca gölge yanlarını keşfederek aşar. 

5. Sır: 
Denge Kur
- Arte/Scienza - 
Eril ile dişil, ying ile yang, sağ beyin ile sol beyin.. 
Leonardo'nun kişiliği, tıpkı eserlerinde de sanat ile bilimin birleşimi görülebildiği gibi, dengeden oluşmaktaydı. Dolayısıyla başarılı olmanın sırrı, kişinin içindeki eril ve dişil enerjilerin, sağ ile sol beynin dengeli bir şekilde kullanılmasındaydı. 

6. Sır: 
Bütünleşmeyi Besle
- Corporalita
Leonardo'nun anatomi, şifa ve sağlık konularında sahip olduğu bilgi birikimi, beden ile ruh arasındaki bütünleşmeye ne kadar önem verdiğini gösterir. Mikrokozmos nasılsa, Makrokozmos da öyledir. Atom nasılsa, evren de öyledir. Gökyüzü nasılsa, yeryüzü de öyledir. Bu nedenle insan vücudu nasılsa, kozmik vücut, yani ruh da öyledir. 

7. Sır: 
Sevgiyi Yaşa
- Connesione
Leonardo her şeyin birbirine bağlı olduğunu biliyordu. Yaratılan herşeyin birbiriyle ilişkili olduğunu ve evrenin tanrısal sevginin dışavurumu olduğu anlayışına sahipti. Bu yüzden sevgiyi dolu dolu ve doya doya yaşamaya özen gösteriyordu. 
________________________________

Çocukluğumdan beri en sevdiğim şeydi, bilinmeyenleri bilmek. 
İçimdeki küçük çocuk ve yazılmış olan kader beni büyüdükçe öyle yerlere yönlendirdi ki, sırlar kadim dostlarım oldular. Tıpkı bir mum ışığı gibi karanlığımı aydınlattılar, pusulam oldular. Ben kimim? sorusunun cevaplarına yaklaştırdılar. 

Başlığı 'Da Vinci'nin 7 sırrı & benim sırlarım' olarak attığıma bakmayın, çünkü bunlar aslında bana ait olan sırlar değiller. Sadece öğrendiğimde hayata olan bakış açımının değişmesine sebep olan kadim sırlar. Ezelden beridir sır denmiş, çünkü herkesin anlayamayacağı için bilinmemesi gerektiği savunulmuş, gizli tutulmuş.

Hayata olan bakış açımı değiştiren 1. sırla 'Hz. İsa'nın gizli öğretisi' adlı kitapta karşılaştım. Tam hatırlamamakla birlikte şuna benzer bir cümleydi: "Yaratan ile yaratılanın aynı ve birbirinden farksız oluşu." 
Bazen okuduğun çok basit ve önemsiz bir cümledir ama sana deryaları verir. Beyninde ani bir şimşek çakar, dönüp cümleyi bir kere daha okursun. "Yaratan ile yaratılanın aynı ve birbirinden farksız oluşu." 
Sen veya Ben illüzyonu. Aslında ne Sen'in ne de Ben'in var oluşu. Bunun sadece bir hayal oluşu. Aslında tek var olanın ve ebedi var olacak olanın Allah'ın kendisi oluşu. Geri kalan herşeyin yalan oluşu. 
Bu bana 'man o to' şarkısının sözlerini hatırlatıyor..

"Saadet zamanı:
Avluya doğru oturmuşuz, sen ve ben
Endamımız çift,
 suretimiz çift, ruhumuz
tek, sen ve ben
Bulandıran 
palavralardan azade,
gamsız bir keyif, sen ve ben
Sen ve ben, 
ne sen varsın, ne de ben
bir olmuşuz aşk elinden."

Bu hakikatin yanlış zamanda ortaya çıkmış olmasının en acı örneğini Hallacı Mansur'da görüyoruz. 

Sevmediğiniz, nefret ettiğiniz, düşman olduğunuzu zannettiğiniz kişilere bu pencereden bakmaya çalışın. 
O sevmediğiniz kişi Siz'siniz aslında. 
Çünkü sen ve ben diye birşey yok! Tek olan var, ve biz O Tek olanız. Yani aslında yokuz ama yinede varız. 
Bu gerçeği unuttuğumda kendime hep şu cümleyi hatırlatırım: 
"Gizli bir hazine idim, bilinmek istedim."

Biraz karmaşık bir açıklama oldu. 
Eğer anlayamadıysanız bilin ki daha anlamanın zamanı gelmemiş. 
Ama bir gün elbet gelecek.

☆☆☆

2. Sır, içimdeki şeytanla tanışmama vesile oldu ve şeytanı dışarıda aramaktansa, yenmek istiyorsam, içimde savaşmam gerektiğini öğrendim. 
Bahsettiğim Ego. 
1. sırrı idrak etmemizin önündeki en büyük engel. Ben bilinci, sahip olma isteği, kişilik ve karakter.

Hiç derinlemesine sessizleşmeyi denediniz mi? Hiç eğilipte kulağınızın içine fısıldayan şeytanın kendi kafa sesinizin olduğunu farkettiniz mi? 
Başkalarını kötüleyen, bazen ise sizi kendinize kötüleyen, kurbanmışsınız hissini veren, başkalarını küçük gören, sadece bencilce kendi isteklerini yerine getirenin kim olduğunu sordunuz mu kendinize? 
O Siz değilsiniz! 
Peki ya siz değilseniz, kim?

Eckart Tolle 'Şimdi'nin Gücü' adlı kitabında bu konuşanın kim olduğunu ve siz olmadığınızı anlatmış. Ben de kendi egomla ilk bu kitabı okurken karşılaştım ve kendi ellerimle inşa ettiğim duvarları bu kitapla yıkmak zorunda kaldım. 
Bu kadar çok büyülendiğim için çevremdeki herkese tavsiye ettim ama hayretler içerisinde benim aldığım çoşkuyu onların keşfedemediğini ve kitabı yarıda bıraktıklarını görünce, bir kere daha zamanın onlar için doğru olmadığını anladım. 

☆☆☆

3. sır, ego perdesini aralayabilmeyi başladıktan sonra ortaya çıkıyor ve 1. sırra bağlanıyor. 
Kişi kendisini boyut atlamış gibi hissediyor. Ruh yavaş yavaş zincir ve kelepçelerinden kurtuluyor, özgürleşiyor. Kişi, içinde bilinmedik ruhsal bir simya deneyimliyor. 

Sanki gözünün önündeki perdeler kalkmışcasına, kendini bir sahnede sana verilmiş olan rolü oynarken izlemeye başlıyorsun. Tıpkı bir tiyatro oyuncusu gibi. Gün geliyor gülüyorsun, gün geliyor ağlıyorsun, gün geliyor neşeleniyor veya hüzünleniyorsun, derin hazlar, büyük acılar deneyimliyorsun. 

Tıpkı Nietzsche'nin de dediği gibi..
... Öyle bir hayat yaşadım ki, cenneti de gördüm cehennemi de. 
Öyle bir aşk yaşadım ki, tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum.
Oynadım.. Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum, okudum anlamadım. ... 

Geceleri uykuya dalıp, küçük bir ölüm deneyimliyor ve rüyalar aleminde yolculuk yapmaya başlıyoruz. Hepimiz bu alemi rüya ve hayal ürünü olarak algılıyoruz, uyandığımızda ise gerçek hayata geri döndüğümüzü zannediyoruz. 
Peki ya eğer tam tersi ise?
Ya bizim gerçek olarak algıladığımız hayal, hayal olarak algıladığımız gerçek ise?

Eğer biz sadece bu gezegene belirli rolleri oynamak, belirli deneyimleri elde etmek üzere geliyorsak ve eğer tüm bunları biz kendi irademizle doğmadan önce seçiyorsak, ne bu şiddet ne bu celal? Ne bu korku, ne bu arzular? 

Sonbaharda yere düşerken sessiz ölüm danslarını yapan yaprakları hiç izlediniz mi? Nasıl büyüleyici bir teslimiyet ile ölüme kavuşuyorlar. Çok kısa bir süre sonra, bahar geldiğinde yeniden geleceklerinin bilinci ile.
İşte biz insanoğlu, çevremiz bize tüm kadim sırları fısıldarken, kendimizi bu hayat koşuşturmasına o kadar çok kaptırıyoruz ki, farkına dahi varmıyoruz. Bu oynadığımız sadece seçmiş olduğumuz bir rol. O gerçek değil. O biz değil. 
O halde ne bu hırs, ne bu karanlık, ne bu kötülük?
Eğer Öz aydınlıksa..
Karanlık hiç var olmadı demektir. 
Eğer karanlığı deneyimliyorsan, onu yaratan sensin demektir. 
Bu derin uykundan uyanmalısın anlamına gelir. 
Ve uyandığın anda bu gezegende yaşamını devam ettirmek zorunda dahi kalsan, bir daha eski sen olamayacaksın demektir. 
Ruhsal uyanış budur!
Teslimiyet bu dünyadaki en güzel deneyimin olur ve ilahi aşk gelir kapına dayanır, sadık yol arkadaşın olur. 
Sen var olmazsın artık, sadece O olur.
_______________

Tüm bu kadim sırları biliyor olman onları yaşayabildiğin anlamına gelmez. Tıpkı bu satırları yazan gibi. 
Bilmek kolay, yaşamak apayrı bir deneyimdir. 
Ama umarım bu gezegenden ayrılmadan önce hepimiz biraz da olsa, ne demek olduğunu deneyimleyebiliriz. Biraz da olsa, simyayı keşfeder ve kendimizi ilahi aşkın içinde kaybederiz. 
Ölmeden önce ölür, tıpkı Mevlana gibi ölüm günümüzü düğün günümüz gibi hissederiz.

11 Mayıs 2017 | Akrep burcunda Dolunay

Her yeniay ve her dolunay, zamanın geçmişten geleceğe doğru akmaktansa, zamanın döngüsel olduğunun hikayesini fısıldar kulaklarımıza..
Yeniay zamanı atılan yeni adımlar, dolunay zamanı biçilen tohumlara dönüşür ve her dolunay tamamlanışa kavuşan olaylar, kendisini bir sonraki yeniay için yeni fırsatlara hamile bırakırlar.
Bu yüzden bu dolunay hem Ekim 2016'da ekilmiş tohumların hasatı olacak bizim için hemde Nisan 2017'den beri gelenlerin.
____________________________

Hazırlayın kendinizi bu dolunayla birlikte iyice derinlere inmeye. Varsa eğer sırları keşfetmeye. Kendi karanlık benliğinizle buluşmaya, büyülenmeye ve dönüşmeye..
Çünkü yoğun enerjisiyle bizi kökten etkileyeceğe benziyor kendisi.

Ay akrep burcunda bulunduğunda hepimiz enerjisinden etkilenerek, normalden çok daha yoğun duygularla başetmek zorunda kalırız. Herşeyi uç noktalarda yaşamaya meyilli oluruz. Mantıklı hareket etmekten ziyade, vahşi iç güdülerimizi takip eder, tatmin etmeye çalışırız.
Uçurumların kenarlarında gezeriz, hayatı sadece ya siyah ya beyaz olarak algılarız.

Madem bu kadar çok derinlere ineceğiz o halde gelin birlikte bu yoğun dolunay enerjisini bize verilmiş olan irade gücümüzü kullanarak hayatımızdaki baskın karanlıklardan kurtulmak için kullanalım.

Birlikte küçük bir mum ışığı yakalım, gözlerimizi kapatalım ve içimizdeki cehenneme bir adım atalım.
Kimleri atıyoruz kalbimizde kazanlara, diri diri yakıyoruz?
Kimlere işkence çektiriyoruz, hangi masumları üzüyoruz?
Peki ya bize? Bize kimler acı çektiriyor, neden çektiriyor?
Gerçekten de zannettiğimiz kadar masum muyuz?

İçinizdeki cadıyı, şeytanı keşfedin. Ego'nun sizinle oynadığı oyunların farkına varın. Çünkü size acı çektiren tek şey Sizsiniz! Ve bunu değiştirmek de sadece sizin elinizde. Başkalarını suçlamaktan, kalbinizde zindanlara atıp, acı çektirmekten, nefret etmekten, kin beslemekten vazgeçin.
__________________

Dolunay ve Yeniay yazılarımda sürekli küçük bir mum ışığı yakmanızı, elinize bir kağıt ve kalem almanızı ve içinizdeki hissettiklerinizi o kağıda yazmanızı istiyorum.
Bunu yapmamdaki amacım, sizi içinize yönelterek, gerçeklerin farkına varmanızı, kurbanlık rolünden uyanmanızı ve gökyüzünden yeryüzüne yansıyan enerjilerden faydalanarak, kendi iradenizle etrafınızdaki olup bitenleri kontrol edebilmenizi sağlamak için.

Kaderden, kötülüklerden, kazalardan ve belalardan, tüm korkulardan kurtulun bu dolunay.
Çünkü her hayırda bir şer ve her şerde bir hayır vardır.
Bizim ise gözümüzde at gözlüklerimiz vardır.
Bu yüzden göremeyiz gerçekleri. Göremeyiz kötü gibi görünenin arkasındaki iyiyi.
O halde hayatın karanlık ve bilinmeyen tarafından korkmaya ne gerek var?
Teslim olun bu dolunay tüm karanlıklara ve izin verin sizi dönüştürmelerine.

☆☆☆

Akrep burcunda gerçekleşecek olan bu dolunay sanki 'bu kadar akrep enerjisi bana yetmez, biraz daha gizem istiyorum, biraz daha karanlık ve transformasyon' diye yalvarmış evrene. Ve o da kabul etmiş bu isteği ve izin vermiş cehennem prensi Plüton'un bu dolunayı desteklemesine.

 İşte bu yüzden bu güzel, şifalandırıcı dolunay enerjisini kullanalım ve bize cehennemi yaşatan tüm olumsuzluklardan kurtulmaya niyet edelim.
Bırakmak istediğimiz her türlü kötü alışkanlık ve bağımlılıklarımızı küçük bir kağıda yazalım, gönlümüzden semaya küçük bir dua seslendirelim ve yazdıklarımızı mum ateşiyle yakalım. Ateşin arındırıcı özelliğiyle karanlık cehenneme aydınlık armağan edelim.
Ama tabii bu işlemi gerçekleştirirken, evi yakmamaya özen gösterelim.
:)

Danışmanlık



Astroloji benim için küçük bir mum ışığı gibidir.
O karanlığımızı aydınlatır,
Bulamadığımız sorularımızın cevabıdır,
Bizi, bizden daha iyi tanıyan bir yol göstericidir.
Astroloji sayesinde kendimizi daha iyi tanırız.
Gerçek yeteneklerimizin, hayallerimizin farkına varırız.

Astroloji göklerin ilmini yeryüzüne indirir ve bu ilimden herkesin kolaylıkla faydalanabilmesi gerekir.

Eğer siz de kendinizi daha iyi tanımak ve hayatınıza bir anlam katmak istiyorsanız benimle iletişime geçebilirsiniz.

Size hangi konularda yardımcı olabilirim?

☆☆☆
___________________________________

Doğum Haritası Analizi

Sizce siz kendinizi yeteri kadar iyi tanıyor musunuz? Nasıl bir kişiliğe sahipsiniz? İnsanlar sizi nasıl tanıyorlar? Topluma karşı taktığınız maskeleriniz neler?
Başarı, mutluluk ve huzur insanın kendisini tanıyıp, doğru yolları seçmesiyle hayatına gelmektedir. O halde siz de burcunuzun ötesinde bilgi edinmek ister misiniz? Devamı için ..
___________________________________

Hayat amacım ne?

Bir çoğumuz hayatımız boyunca bizi mutlu etmeyen insanlarla birlikte oluruz, bize uygun olmayan mesleği yaparız, huzursuz bir yaşam yaşarız. Kısacası karanlıklarda gezinir, aydınlığı ararız. Sonra gün gelir, beden yaşlanır ve geriye dönüp ben niçin yaşadım diye kendimize sorarız.
Daha geç olmadan siz de niçin dünyada var olduğunuzu keşfetmek ister misiniz? Devamı için ...
___________________________________

Sevdiğim kişiyle nasıl uyuşuyorum?

Farkında olmadan, Eros'un okuna vurulduysanız, aşkın ateşine tutuldunuz demektir.
Hemen içinizde kelebekler uçuşmaya başlar. Sevdiğinizle birlikte geçecek bir ömrün hayalini kurarsınız.
Peki ne oldu da birbirinize bu kadar aşık olabildiniz? Sizi birbirine bağlayan, çekici gelen şey ne? İlişkinizin nasıl seyredeceğini, birlikte neler yaşayacağınızı öğrenmek ister misiniz?  Devamı için ...
___________________________________

Çocuğum & Ben - ona nasıl rehber olmalıyım?

Çocuklarımız, en güzel aynalarımızdır. Onları büyütürken biz de ister istemez onlarla birlikte büyürüz.
Onlar bizim en güzel yolculuğumuzdur. Bizi olgunlaştırır ve koşulsuz sevginin ne olduğunu deneyimlememizi sağlarlar. Peki onlar bizim için bu kadar çok şey yaparken, biz onlara nasıl bir rehber olmalıyız? Allah'ın size en güzel armağanı olan çocuğunuzun gerçek potansiyelini öğrenmek ve onu bu özellikleri doğrultusunda eğitmek ister misiniz? Devamı için ...
___________________________________

Astrokartografi ile dünyayı keşfetmek ister misin? 

Astrokartografi haritası, kendi kişisel haritamızın tüm dünya haritasına olan yansımasıdır.
Bunun sonucunda hangi ülkelerde bizi ne tür fırsatların beklediğini, dünyanın neresinde macera, mutluluk, aşk veya tehlike yaşayabileceğimizi, hangi ülkede okuyabileceğimizi, çalışabileceğimizi, yaşayabileceğimizi, hatta nerenin balayı için uygun olabileceğini öğrenebiliriz.
Siz de kalbinizi açıp, maceralar yaşamak için şu güzeller güzeli mavi gezegeni daha yakından keşfetmek ister misiniz? Devamı için..
___________________________________

Hangi meslek & kariyer benim için uygun?

Para herşey değildir desek de, onsuz yaşayamayacağımızın bilincindeyiz hepimiz. Peki ya parayla arkadaş olmanın bir yolu yok mudur?
İnsan doğru mesleği seçerek, sevdiği kariyer uğruna başarı basamaklarını tırmanarak, bolluk ve bereketi hayatına davet edebilir.
Parayla dost olmanın asıl sırrı kişinin sevdiği ve yetenekli olduğu işi yapmasıdır. Çünkü sevgi bolluk ve bereketi beraberinde getirir.
Siz de hangi meslek ve kariyere yatkın olduğunuzu öğrenmek ister misin? Devamı için ..
___________________________________

Beni bir yıl içerisinde neler bekliyor?

Astroloji haritalarımız sırlarla gizlidir.
Gökyüzündeki tüm olaylar haritalarımıza yansır ve Allah'ın yüce mimarlığını ortaya koyarlar.
Tutulmalar, retrolar ve transitler bizi kaderimize yaklaştırırlar.
Bir yıl öncesine kadar ufukta görünmeyen olaylar bir bakmışsınız artık çok yakındırlar.
Siz de bir yıl içerisinde sizi nelerin beklediğini, nelere dikkat etmeniz gerektiğini, en çok hangi alanda şanslı olduğunuzu ve çok daha fazlasını öğrenmek ister misiniz? Devamı için..
___________________________________

Tek Soru | Tek Cevap

Astroloji o kadar derin bir okyanustur ki, bir şeyi öğrendiğinizde başka bir şeyi merak edersiniz.
Venüs retrosu beni nasıl etkileyecek? Ay'ımın hangi gezegene açısı var? Jüpiter'in transiti hayatımın hangi alanında bana şans getirecek? vs. gibi aklınızdaki soru işaretlerine cevaplar bulabilmek için tek soru tek cevap danışmanlığımdan faydalanabilirsiniz.
Siz de aklınızı karıştıran, merak ettiğiniz ve bilmek istediğiniz sorunuzun cevabını öğrenmek ister misiniz? Devamı için ..
___________________________________

Geçmiş yaşam hikayem

Haritalarımız sadece geleceğimiz hakkında değil, geçmişimiz hakkında da bilgiyi içinde barındırırlar. Astrolog Aleksandar İmsiragic ölüm, orgazm ve ana rahmine düşüşün aynı anda yaşandığını söyler. Zaman algımız yüzünden bunu anlamakta zorluk çekiyoruz oysa 'zaman' bizim anladığımızdan çok daha farklıdır. Gerçek olan tek bir zaman vardır. O da an'dır. İşte geçmiş, gelecek ve şimdi bu tek an'da gizlidir ve astroloji bizi bu an'larda zaman yolculuğuna çıkarabilir. Siz de geçmiş yaşam hikayelerinizi hatırlamak ister misiniz? Devamı için..

___________________________________

Yaşam Koçluğu

Yolumu kaybettim, kendimi yalnız ve umutsuz hissediyorum ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum diyorsanız, 1 ay boyunca sürecek yaşam koçluğumdan faydalanabilirsiniz.
Size bu 1 aylık süreç içerisinde yıldızların rehberliğinde yardımcı olup, yol göstermeye çalışacağım.
Siz de önünüzdeki dönem için yıldızların eşliğinde yol almak ister misiniz? Devamı için ..
___________________________________

Danışmanlık Hakkında Önemli Bilgi

Önemli bir rahatsızlığım olduğu için danışmanlığımı sadece mail aracılığıyla gerçekleştirebiliyorum.
Yüzyüze danışmanlıklarda 1 saat boyunca neler aktarılıyorsa, ben de karşımdaki kişiyle konuşurmuşcasına yorumumu kaleme alıyorum. 
Sorularınızı bana önceden sormanızı yeğlerim ama sonradan da anlaşılmayan bir şey varsa, sorulara cevap veriyorum. 
 

9 mayıs 2017 - 6 kasım 2018 | Transit ay düğümleri aslan - kova aksında

Yukarıdan aşağıya doğru akan o kadar güzel ve büyüleyici bir matematik vardır ki, gökyüzünü izlerken beni kendine hayran bırakır.
Sanki küreler ve etrafındakiler Yüce olanın ilahi planını gerçekleştirmek için dans ediyor gibidirler. 

Gökkubbedeki en ufak hareket dahi yeryüzüne yansır ve daha önce kilitli olan kapılar bir bakmışsınız artık açıktır. 

Astrolojik olarak önemli bir olayla karşılaşmak üzereyiz çünkü Güneş ve Ay'ın yörüngelerinin kesişme noktaları olarak bilinen ve kaderimiz hakkında bize ipuçları veren, Ay düğümleri Başak-Balık aksından veda edip, Aslan-Kova aksına geçmek üzereler. 
Hem kişisel hem kitlesel olarak Aslan-Kova enerjilerini deneyimleyeceğiz bu 1.5 yıl boyunca. 
Kişisel hayatlarımızda her birimiz bu enerjiyi en çok Aslan ve Kova burçlarının denk düştüğü evler üzerinden deneyimleyecek. 
Kitlesel olarak ise Aslan enerjisini temsil eden planet Trump, bize bunu önümüzdeki dönem gayet güzel göstereceğe benziyor. 
______________________________

Yaklaşık 1.5 yıldır kaosa düzen getirmenin ne demek olduğunu bizlere ögretmeye çalıştılar Ay düğümleri. Varsa yaraların, illüzyonların bırakma zamanı diye fısıldadı Güney Ay Düğümü, bir diğer adıyla ketu bizlere.
Rahu ise, yani kuzey Ay Düğümü analitik düşünmeyi, organize etmeyi, uçuk kaçık fikirlere düzen getirmeyi, geçmişten kalma yaralara şifa merhemini sürmeyi öğretti bizlere. Ve şimdi bu sahneyi terk ederek bizi 2007-2009 yılları arasında yaşanılanları biraz da olsun hatırlatmak üzere yeni bir kapı açıyorlar. 
O dönemde yaşadıklarımız, önümüzdeki 1.5 yıl boyunca yaşayacaklarımıza bir mum ışığı tutabilir. Çünkü aslında temel atmıştık biz bu yıllar içerisinde ve şimdi o temelin sağlam olup olmadığını anlayacağız. 
Yükleri taşıyorsak o senelerden kalma, bırakacağız. 

Aslan - Kova aksı en basit anlamıyla ben ve biz aksıdır. Aslan bencildir, Kova ise insancıl. Her biri sabit bir burçtur, sağlam adım atar, geri dönmeyi sevmez, inatçıdır. Bu yüzden önümüzdeki 1.5 yıl boyunca bencillik ile bizcilik arasında inatla gidip geleceğiz. Hem tek başımıza karar verip, kendi irade gücümüzü keşfedeceğiz, hem de bir şekilde işimize yaramayan insanlardan, olaylardan, düşüncelerden ve mekanlardan vazgeçeceğiz. Ama tüm bunları yaparken sevdiklerimizin kalbini kırmadan ilerlemeliyiz. Ve bunu yapmakta biraz zorlanabiliriz çünkü sürekli kalbimiz ile aklımız arasında kalacağız. 

Mantığınla hareket etmeyi seven arkadaşlar önlerindeki 1.5 yıl boyunca kalplerinin sesini dinlemeyi öğrenecek. 
Şimdiye kadar hep grup anlayışıyla hareket edenler, kendi öz fakındalıklarını keşfedecek. 
Soğuk ve yabani olanlar, hayattan zevk almaya ve içlerindeki çocukla barışmaya çalışacaklar. 

En basit anlamıyla sürünün içinde hareket ederken, sürünün içindeki kendimize has olan rolü keşfedeceğiz ve biricik olduğumuzu kavrayacağız. Ama tüm bunları yaparken her zamanki gibi dengede kalmayı unutmamalıyız. Aslan burcunun ego, kibir, bencillik gibi özelliklerinden uzak durmalıyız. 

☆☆☆

9 mayıs günü elinize bir kağıt ve bir kalem alın ve sorun bakalım kalbinize..
• Kalbimin en çok arzuladığı şey ne?
• Kişisel isteklerim neler?
• Hayallerim neler, neler istiyorum kendim için?
Ve yazın tüm isteklerinizi. Farkına varın arzularınızın ve niyet edin.
 Küçük bir mum yakarak, Aslan burcunun elementi olan ateşi davet edin mekanınıza ve içinizden küçük bir dua seslendirin. Sonrada gönlünüzden o uçağı kaldırın ve semaya uçtuğunu hayal edin. 
Daha sonra ise kaderin sizin için 1.5 yıl boyunca açmayı planladığı kapıları gözlemleyin. 
:)

Çakralar ve anlamları

Çakra ismini hepimizin bir yerlerden duymuşluğu var. 
Kimimiz ne olduklarını anlayamamış, safsata olarak adlandırmakta.. Kimimiz ise, çağlar boyu hayatta kalmayı başarmış, kadim bir bilgi olarak kabul etmekte çakraları.
_________________

Peki ya çakralar nedir? 

Kadim bilgilere göre her birimizin bedeninde 7 adet çakra bulunmakta. Her bir çakra, resimde de görülebileceği gibi, farklı bir rengi temsil etmekte ve farklı anlamlara sahip. 
Çakraları en basit şekliyle anlatmak gerekirse, onların birer enerji merkezi olduklarını söyleyebiliriz. 
Enerjileri, sahip olduğumuz 5 duyumuzla algılayamadığımız için onları göremiyoruz ama 5 duyusu dışında yeteneklere sahip olanlar (ki aslında herkes sahiptir) çakraların enerjilerini hissedebiliyorlar. 

Çakralar enerji merkezleridir demiştik. Yani buralarda enerjiler depolanır. İnsanoğlu o kadar ilginç yeteneklere sahip olan bir varlıktır ki, düşünceleri aracılığıyla etrafında enerjiler yaratır. Herşey ve tüm evren enerjilerden ibaret olduğu için, yoğunlaşan enerjiler kendilerini gerçek dünyada tezahür ederler. Yani etrafımızı bizler yaratırız ve bunu genellikle ne yazık ki bilinçsizce yaparız. 

Mesela cinsellikle ilgili sorun yaşayanların bilinçaltlarında suçluluk duygusu vardır. Cinselliğin kötü bir şey olduğuna inanırlar ve bunu yinede yaptıkları için kendilerini suçlu hissederler. Suçluluk duygusu, ister kadın ister erkek olsun 2. çakra enerjisini bloke eder. Ve bunun sonucunda enerji o kadar çok birikir ki artık kendisini cinsel organları ilgilendiren bir hastalık olarak belli etmeye başlar. İçte olan bir şey artık dışarıya çıkmıştır ve başımıza bela olarak, beni şifalandır diye yalvarır. Ve bu şifayı hap şeklinde dışarıdan istemez. Dıştan yapılan tedavi hastalığı sadece bastırır ama şifalandırmaz. Bu yüzden siz tam iyileşti derken, hastalık yeniden ortaya çıkar. Şifalanması gereken ilk önce ruh, zihin ve daha sonra bedendir. Şifa dıştan değil, sadece içten gerçekleşir. 
________________________________

Çakralar ve temsil ettikleri kök duygular nelerdir?

1. çakra, bir diğer adıyla kök çakrası, kuyruk sokumumuzda bulunur ve en temel anlamıyla hayatta kalma içgüdümüzü temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, korku enerjisidir. 

2. çakra cinsel organlarımızın bulunduğu yerdedir ve zevk alma duygumuzu temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, suçluluk duygusudur. 

3. çakra göbek deliğimizin bulunduğu yerdedir ve irade gücümüzü temsil eder. Solar pleksus çakramızı bloke eden enerji, utanç duygumuzdur. 

4. çakra kalbimizin bulunduğu hizada yer alır ve sevgi enerjimizi temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, keder ve acı duygularıdır. 

5. çakra boğaz bölgemizde bulunur ve  gerçekliği temsil eder. Onu bloke eden enerji, yalandır. 

6. çakra, iki kaşımızın arasında yer alır. Bir diğer adıyla 3. gözümüz olarak adlandırılır ve sezgilerimizi temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, gerçekleri görmemizi engelleyen illüzyonlarımızdır. 

7. çakra, başımızın üstünde yer alır ve saf, kozmik enerjiyi temsil eder. Bu çakrayı bloke eden enerji, dünya mallarına olan bağımızdır. 
_________________________________

Hayatımızın her alanında asıl önemli olan dengedir. Denge aşırıya kaçmamızı engeller. 
Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda kendinizi gözlemleyin. Hangi alanda zorlanmalar yaşadığınızı ve hangi çakranızda dengesizliğe yol açtığınızı bulmaya çalışın. 

☆☆☆

Teker teker çakraların enerjilerini dengeleyebilmek için yapılması gerekenleri başka bir yazımda paylaşmaya çalışacağım. 
Çakralar hakkında daha fazla bilgi edinmek için Erilin & dişinin mükemmel dansı yazımı okuyabilirsiniz.

26 Nisan 2017 Boğa burcunda Yeniay


Yeniay yeni başlangıçlar demektir.. 
Yeniay yeni tohumlar ekmek demektir..
Boğa burcu da pek bir sever toprak işleriyle uğraşmayı. 
Bu yüzden baharın gelmesiyle birlikte içinizde çiçekler açmış ve yeni adımlar atma, yeni başlangıçlar yapma hevesi içinde olabilirsiniz. 
Ama unutmayın ki gökkubbede bazı gezegenler hala retro harekette. Merkür, Satürn, Jüpiter ve Plüton sizi hala iç dünyanıza davet etmekte..
O halde yeni tohumları ekmeden önce girelim şöyle güzelce bir içimizdeki bahçemize ve toprağımızı yabani otlardan temizleyelim ilk önce. 

Bir tohumun güvenilir bir temele ihtiyacı vardır. Tıpkı yeni bir başlangıç yapmak isteyen insanın da sağlam bir temele sahip olması gerektiği gibi. 
Yabani otları görmezden gelir ve yeni tohumlarımızı inatla ekmeye çalışırsak, onlar yok olup gidecektir. Böylelikle hem hayalleriniz hemde zamanınız boşa gidecektir. 

Hepimiz biliriz yabani otları topraktan koparmak ve köklerini kurutmak pek bir zordur. Bu yüzden biz de zorlanacağız bu işlemi gerçekleştirirken. 
Bu yeniay ile birlikte hayatımızda kokuşmuş, artık çirkin duran ve bize hiçbir faydası olmayan insanlardan, mekanlardan, düşüncelerden, duygulardan ve umutlardan kurtulmanın zamanı. 
Bu yeniay keşkelerden kurtulmanın zamanı. 

Söz verelim kendimize! 
Korkmayalım bu adımı atmaktan. 
Yürümeyen ilişkiler, bizi mutsuz eden düşünceler, ah keşke zamanı geriye çevirip şunu şu şekilde yapsaydım diyerek şu anımızı mahvettiğiniz saçma sapan kuruntularımız.. artık tüm bu içimizi kemiren yaban otlarını yolma zamanı. 
Retro gezegenlerin ve Satürn ile Venüs arasındaki gergin açının enerjisiyle içimizde biriktirdiklerimizden kurtulma zamanı bu. Merkür ile Uranüs'ün kavuşumu ile yaban otların arkasında gizlenen, bilinmeyenleri ortaya çıkarma zamanı bu.
İçimizi acıtsa da, moralimizi bozsa da ve kimilerimiz pembe kuruntu hayallerinden, kurbanlık rollerinden vazgeçip, uyanmak zorunda kalsa da, bilelim ki bu başlangıç bize şifa olarak geri dönecek.
Çünkü bunu yaparak vicdanımızı hafifleteceğiz.

Siz siz olun, karmanızı temizlemek amaçlı yaptığınız bu işlemi yeni karmalar yaratarak mahvetmeyin. Yaban otları koparırken her birinden helallik dileyin. 
Hayatımızda var olan her güzel ve çirkin şeyin çok büyük bir görevi vardır. Kendi iç dünyamıza ayna tutar, ben sadece seni yansıtıyorum diye fısıldar. Yani bizi bize yaklaştırır aslında.
 Bu yüzden bahçenizi yabani otlar sardığında, onları koparmadan önce sevgiyle dönüp bakın içinize, hangi duygum yetişmesine sebep oldu bunların, diye..
_______________________

Boğa burcu bolluktur, berekettir. 
Bolluk ve bereket parada pulda değil, toprağın kendisindedir. Toprakta onda bunda değil, kendi içinizdedir. Toprak bir kere ekildi mi, elbet bereketini beraberinde getirir. 
Tüm güzelliklerin bu yeniay sizi bulması dileğimle..

Saçlarımız & Sırlarımız

Bir gün, adını hatırlayamadığım bir ilahiyatçı hocadan bir cümle duydum. 'İslam o kadar güzel bir dindir ki, mantığınıza yatmayan hiçbir şey bu dinde yoktur', demişti. 
Bu cümle çok hoşuma gitse de, mantığını tek başıma çözemediğim çok konu vardı islamda. 
Onlardan biri de şu ayetti: 
... Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar.
- Nûr 31 -

Kadınların güzel varlıklar olduğunu ve güzele bakmanın güzel olduğunu aklım ve mantığım kabul ediyor. Bir kadın olarak dahi, güzel bir kadını gördüğümde bakarken, bir erkeğin hoş bir kadını gördüğünde neler hissedebileceğini tahmin edebiliyorum. 
Hal böyle olunca kadının kendi güzelliğini ön plana çıkaracak davranış ve kılık kıyafetlerden uzak durması gerektiği gerçeğini aklım idrak edebiliyor. 
Ama gel gelelim saçın neden örtülmesi gerektiğinin mantığını bir türlü anlayamıyordum. 
_______________________________

Ata Nirun'un Adolf Hitler hakkında yazdığı bir kitabı var, "Adolf'un kavgası". 
Tarihe meraklı olduğum için ve Hitler'in gizemli dünyası hakkında daha yakından bilgi edinebilirim düşüncesiyle okumuştum bu kitabı. Çünkü Nazi almanyası hakkında bizlere okullarda öğretilmeyen tuhaf, hatta uçuk hikayeler vardı. 

Bu hikayelerden biri Vril kızlarıyla ilgiliydi. Vril kızları çok güzel ve modern görünümlü kadınlarmış ve en büyük özellikleri saçlarının topuklarına kadar uzun olmasıymış. Saçlarının bu kadar uzun olmasının sebebi, anten görevini üstlendikleri içinmiş. Çünkü onlar aracılığıyla geldikleri yer olan Aldebaran ile iletişime geçebiliyorlarmış. 
Bu hikaye size çok saçma gelebilir ama Hitler ve yakınında bulunan tüm üst rütbeli subaylar bu kızlara adeta tapmışlar. Onlarla gizli yerlerde gizli toplantılar düzenlemişler, hikayelerini ve mesajlarını dinlemişler, inanmışlar vs. Hatta ilk ufo almanlar tarafından 2. Dünya savaşında insan eliyle yapılmış.

Adamların çok ilginç, uçuk kaçık fikirleri vardı ve bu adamlar Alman devletinin başındaydı. 
Okuyup, 'hadi ordan şu saçmalığa bak' diye içimden geçirip kitabı bir yere fırlatmıştım. Ama tabii ki aklımdan çıkaramamıştım. İnandığım için değil, arkasındaki sırrı merak ettiğim için. 
_______________________________

Saçların güzel şey olduğunu biliyorum ve önemli olduklarını da düşünüyorum, yoksa Allah onları yaratmazdı. 
Yalnız diğer insanlardan saklayacak, yani kapanacak kadar önemli olduklarını bilmiyordum ama tuhaf bir şekilde son zamanlarda bilinmeyen bir kuvvet tarafından dışarıya çıkarken kendimi şapka takmak zorundaymış gibi hissediyordum. Sonra youtube'da tesadüfen bir video ile karşılaştım. 

Kızın biri yaklaşık bir yıldır saçlarını kestirmediği için uçlarını aldırmak için kuaför'e gitmiş. Daha saçının ilk teli kesilir kesilmez fenalaşmış, üzerine bir ağırlık çökmüş, hatta ruhu bedeninden çıkıyor gibi olmuş, panikle kuaföre bakmış, kuaförde keserken tuhaf bir enerjinin kızdan ona geçtiğini hissetmiş, kıza dönüp merak etme seni bu enerjiden kurtaracağız, kesmeme izin ver demiş ve saçları kesildikten sonra kız kendine gelmiş. Hem de kendisini tamamıyla yenilenmiş gibi hissetmiş. (Olay Amerika'da amerikalı bir kıza oluyor. Video ingilizce.)
Kızın bu olay çok tuhafına gidince nedenini araştırmaya başlamış ve Hindistan'daki bir arkadaşı ona saçların enerjileri depoladığını ve bu yüzden Hindistan'daki bazı rahiplerin saç veya sakallarını kesmediklerini söylemiş. 
Kız saçlarını kesmediği bu bir yıllık süreç içerisinde çok fazla olumsuz olay deneyimlemiş ve kuafördeki kesilen saçların, sembolik olarak bedeninden ayrılan olumsuz deneyimlerin enerjisi olduğunu anlamış. Yani saçların kesilmesiyle tüm olumsuz enerjilerden arınmış. 
Bu olay yinede tuhafına gittiği için bunu deneyimleyen başkaları da var mıdır acaba diye videoyu paylaşmak istemiş. 


Aranızda buna benzer bir olayı deneyimleyen olduysa bana iletişim formundan veya yorumlar kısmında hikayesini anlatabilir. Merak ediyorum..
___________________________________

Ve merak ettiğim için biraz araştırırken bakın neler buldum.

• Bir yogi'nin bakış açısıyla saçlarımız bizlere doğanın verilen en büyük armağanıymış. Çünkü kundalini, yani hayat enerjimizle bire bir bağlantılıymış. 
• Saçlar kesilmemeliymiş çünkü onlar aslında belirli bir uzunluğa kadar uzar ve sonra kendiliğinden dururmuş. 
• Saçların sıkça kesilmesi bedenimizin sağlığı için harcamakla yükümlü olduğu tüm enerjinin, saçları uzatmak için harcanmasıyla, boşa gidermiş. Kısacası şifa enerjisini kendi ellerimizle çöpe atarmışız.
• Çünkü saçlar kesilmediğinde ve uzayabilecekleri kadar uzatıldıklarında fosfor, kalsiyum ve D vitamini üretirlermiş. Ve bu da insanın hafızasını kuvvetlendirir ve fiziksel, ruhsal güç verirmiş.
• Eski kadim kültürler saçların bu gizemini bildikleri için saçlarını asla kesmezlermiş. Hatta sadece kölelerin saçları kesilirmiş. Çünkü itibarını kaybetmekle ilgiliymiş. (Çin'le ilgili tarihi filmlerde belki izlemişsinizdir. Askerlerin saçları kesildiğinde intihar ediyorlardı)
• Alın bölgemizin açık olması çok önemliymiş, çünkü güneş ışınları buradan beyin epifizine ulaşırmış. (6. çakraya, yani 3. göze) Beyin epifizi beyinsel aktivitelerle alakalı olduğundan, tiroid hormonundan cinsellik hormonuna kadar birçok fonksiyonla yakından bağlantılıymış.
• Cengizhan Çin imparatorluğuna saldırdığında, bu halkın çok bilge olduğunu ve kolayca yenemeyeceğini anladığı için çinli kadınların kahkül kestirmelerini istemiş. Kahkülün alın bölgesini kapatacağını bildiği için, boyun eğmesini bilmeyen bu toplumu daha kolay kontrol edebileceğini düşünmüş.
• Saçlarımız güneşten aldıkları enerjiyi, yani prana'yı (yaşam enerjisi) beynimizin frontal lobuna iletirmiş ve burada kozmik enerjiye dönüştürülürmüş.
• Saçların kesildikten sonra eski güçlerine kavuşmaları ve saç uçlarının anten görevini üstlenmeleri en az 3 yıl sürermiş.
• Hindistan'da Rişi'ler, tıpkı Osmanlıda da yapıldığı gibi saçlarını toplayıp sarık takarlarmış. Gün boyunca sarık takmanın ve akşam olduğunda onu çıkartmanın aura enerjilerine iyi geldiğini ve gönül gözünü açtığına inanırlarmış. Gönül gözünün (3. göz veya beyin epifizi) açık olması ise, kişiye ilham, zeka ve manevi zenginlik verirmiş.
• Saçların kesilmediği taktirde uçların kırılmasını engellemek için geceleri uçlarına badem yağı sürülmeliymiş ve gün boyunca dış enerjilerden korumak için örtünmeliymiş.
• Olumsuz enerjilerden arınmak için saçları doğal yöntemlerle yıkamak, güneş ışığında kurutmak ve tahta taraklarla taramak gerekliymiş. Ayrıca normal zamanlarda saçlar en az 72 saat aralıkla yıkanmalıymış.
• Kadim bilgilere göre saçın uzayabileceği kadar uzamasına izin verilmesi ve onu yukarıda toplayarak sarık takılması, prana enerjisinin beynimizden omurgamızın altına doğru akmasına ve böylelikle kundalini enerjisinin tetiklenip, ters yönde aşağıdan yukarıya doğru tırmanmasına sebep olurmuş. Yogi Bhajan: "Saça sahip olmak tesadüfen olan bir şey değildir. Bunun arkasında bilgelerin keşfedeceği, cahillerin ise gülececeği derin bir sır vardır," diyor.

Bu konuyla ilgili en ilginç olaylardan biri Vietnam savaşı sırasında gerçekleşmiş. Asker tıraşı olan askerler savaş sırasında bütün güç ve algılarını yitirmiş gibi aptalca hareketler sergilemeye başlamışlar. Olayın, saçları kesildikten sonra gerçekleştiği fark edilince deney amaçlı kimilerine tıraş uygulanırken, kimilerine uygulanmamış. Saçları uzun olanlar düşmanın onlara yaklaştığını uykularında dahi hissedip, uyanıp, kendilerini müdafa edebilmişler. Sanki 6. hisleri onları önceden uyarıyormuş gibi sezgileri aracılığıyla ne zaman ne yapmaları gerektiğini çok iyi biliyorlarmış. Sonra bu askerlerin de saçları kesilmiş ve tüm yeteneklerini, algılarını ve sezgilerini yitirdikleri anlaşılmış.
___________________________________

Tüm bu bilgiler ışığında yukarıdaki ayeti okuduğumda ve islamda erkeklerin neden sakal bırakmalarının sünnet olduğunu düşündüğümde, bazı şeyleri daha net anlayabiliyorum. En azından daha mantıklı geliyor.

Yukarıda madde halinde yazdıklarımın gerçek olup olmadığını anlayabilmenin en iyi yolu onları deneyimlemekten geçiyor.
En azından her şeyin mantıklı bir açıklaması var, yeterki insan arasın.
Siz de yazılanları saçmalık olarak damgalamadan önce kendinizi gözlemleyin. Etrafınızdaki enerjilerden nasıl ve ne şekilde etkilendiğinizi keşfetmeye çalışın.
Eğer tüm bu bilgiler doğruysa ve saç uçlarımız etrafımızdaki enerjileri algılayabiliyorsa, onlara çok iyi bakın..

Aşk, tutku, sadakat & paylaşım | insan ilişkiden ne bekler?

Su duygusallıktır, sevgidir. 
Ateş tutkudur, heycandır. Toprak sadakattir, güvendir. Hava ise arkadaşlıktır, paylaşımdır.
_________

Bir insanın mutlu ve huzur dolu bir birlikteliğinin olması için, tıpkı hayatımızın diğer alanlarında da olduğu gibi, ilişkilerimizde de dört element denge içerisinde olmalıdır.
 Lakin bu pek çok ilişkide yoktur. 

Bazı ilişkilerde ateş ağır basar. Tutku ve cinsel çekim inanılmazdır. Birbirlerinin yanında uslu bir şekilde dahi oturamazlar. Kontrollerinin dışında olan bir güç onları birbirlerine çeker. Bütün gün birbirlerini izlesinler, gözlerinin içlerinde kaybolsunlar, tüm gece boyunca sevişsinler isterler. Ama tüm bu tutkuya rağmen ilişkide genellikle güvensizlik hissedilir. Birbirlerine karşı kuvvetli duygular hissetmelerine rağmen ilişkinin sanki yarınları yokmuş gibidir. Aşk bir tohumdur ve onu ekecek toprak yoktur. Bu yüzden yoğun ateş enerjisi zaman geçtikçe sevgilileri tahrip etmeye başlar. Aşk artık besleyici değil, yok edici olmaya başlar.. Aşırı sahiplenme, kıskançlık ve birbirinin hayatını zindana çevirme genellikle bu aşamadan sonra başlar. 

Bazen güven ve sevgi vardır, yani toprak veya su ağırdır ama tutku diye bir şey yoktur. Bu tür çiftleri hepimiz biliriz. Senelerdir evlidirler. Dışarıya mutlu ve birbirini seven iki insan imajını çizerler. Özenirsin. Oysa bu sevimlilik sıra yatak odasına geldi mi yok olur. Çünkü bu iki insanın arasındaki aşk duygusu zamanla yerini ebeveyn sevgisine bırakmıştır. Artık birbirini tutku dolu seven iki insan yerine birbirine hizmet etmeyi aşk zannetmeye başlamış olan insanlara dönüşmüşlerdir. Kocasına yemeğini pişirir, pijamalarını ütüler, karısının sırtına üşümesin diye hırka verir, her akşam eve domates ve patates torbalarıyla gelir, yatağa girdiklerinde yanaklarına iyi geceler öpücüğü kondururlar ve sevişmeden mutlu mesut yaşar giderler. Ta ki adamın veya kadının gözü dışarıya kayana kadar. Böylelikle kendi yatak odasında elde edemediklerini başkasının yatak odasında elde etmeye çalışırlar. 
Tabii ki bu her ilişki için geçerli değildir ama kimileri için olabilir. 

 Peki ya çözüm nedir?

Ateş ile su birbirleriyle geçinemez. Çünkü tıpkı suyun ateşi söndürme potansiyeli olduğu gibi aşırı duygusallığın da tutkuyu yok etme gücü vardır. 
Eğer aşk ilişkilerinizde duygusallığın ön planda olmasına izin veriyorsanız, tutkunuzu kendi elleriniz aracılığıyla öldürüyorsunuz demektir. 
Çünkü aşırı duygusallık karşı tarafın özgürlüğünü kısıtlar. Ben sensiz yaşayamam, sen benim herşeyimsin, herşeyimi seninle yapmak istiyorum gibi cümleler karşı tarafı korkutur ve sizden uzaklaştırır. Çünkü kimse kendisine sümük gibi yapışan birisiyle bir ömür geçirmek istemez. Bir birliktelik içerisinde olmak, hayatı yapışık ikizler gibi deneyimlemek zorunda olmak anlamına gelmez. 
Özgürlüktür tutkuyu yaratan. Çünkü havadır ateşin ihtiyacı olan. 

Eğer ilişkinizde toprak ve su elementleri ağır basıyor ve ateşin eksikliğini hissediyorsanız, hava elementine ağırlık verin. 
İkinizin arasına biraz mesafe koyun. Her yere birlikte gitmektense, bazı yerlere tek gidin. Birbirinizi özleyeceğiniz alanlar yaratın. 
Kendinize bir hobi bulun ve ona ağırlık verin. Bir şeyi severek yapmak tutkunun canlanmasına sebep olur. Ve ister inanın ister inanmayın ama bir insanı sevdiği şeyi yaparken izlemek, izleyene haz ve neşe verir. Bu yüzden sanat bu kadar güzel bir şeydir. Dans eden birisini izlerken onunla aynı anı yaşarız. Onunla heycanlanır, üzülür, çoşar ve duruluruz. 
Kendinize bulduğunuz hobi ile uğraşırken sevdiğinizin sizi izlemesine izin verin. Aranızdaki ateşin tırmanışını izleyin. Sizi izlerken zevk duyacak ve kendisini ne kadar uzak tutmaya çalışsa da sizden uzak duramayacak, yanınıza gelip size sarılmak hatta belki size katılmak isteyecek. 

Hava elementi paylaşımdır. Hava burçları genellikle eğlenceli insanlar olurlar. Çünkü durdukları yerde durmak bilmezler. Hayatlarında hep bir yenilik, hep bir atraksiyon vardır. 
Bu yüzden siz de partnerinizi alın ve şimdiye kadar hiç yapmadığınız yeni şeyler yapmayı deneyin. Genelde hep sinemaya veya tiyatroya gidiyorsanız, bu sefer bir resim atölyesini ziyaret edin, balona, bisiklete, atlıkarıncaya binin, çocuk esirgeme kurumunu ziyaret edin vs. 
Bu hayatta yapılacak o kadar çok şey var ki.. Eğlenmek için maddiyatı sakın ha bahane etmeyin. Ormanda el ele tutuşmak, piknik yapmak, hatta sevişmek bedava. Hayatınıza renk katmak, ateş sönmeden, tutku ölmeden harekete geçmek sizin elinizde. 

☆☆☆

Eğer durumun tam tersi söz konusuysa, yani tutku çok ama güven yoksa bu sefer de toprağın ihiyacı olan suyu, yani duygusallığı katın işin içerisine. 
Hep eğlenmekten, dışarılarda gezinmekten ve sürekli sevişmektense, evde kalmayı deneyin. Birbirinizle sohbet edin, çocukluk anılarınızı anlatın. Müzik dinleyin, film izleyin, birlikte aile gezintilerine gidin, çocuklarla vakit geçirin vs. Sadece arkadaşça takılmaya çalışın. Birlikte yemek yapmak bunun için çok güzel bir çözümdür. Evi birlikte toplayabilir, sorumlulukları paylaşmak konusunda fikir birliğine varabilirsiniz. 
Birlikte gelecek hayalleri kurmaya çalışmakta iyi bir fikirdir. 
Çok fazla abartmadan ilişkinizin içerisine ebeveyn sevgisine benzer bir sevgi katmaya çalışabilirsiniz. Sevdiğiniz hiçbir zaman için anneniz veya babanız konumunda olmamalıdır. Ama biraz şefkat herkese iyi gelir. Uyuduğunda üstünü örtmek, dışarıya çıkarken atkısını boynuna sarmak, ona ihtiyacınızın olduğunu hissettirmek, kulağına sessizce sevgi sözcükleri fısıldamak vs. ateşin sakinleşmesine, suyun yönetimi ele geçirmesine ve toprağın beslenmesine sebep olacaktır. 
Bir ilişkide güven temelinin oluşması zaman ve sabır gerektirir. 
_____________________________

Denge her konuda anahtar kelime ve sihirli sözcüktür. 
Elementler özümüzdür. Onları göremesekte doğadaki dengesizlik sadece bizleri değil, ilişkilerimizi de etkiler. 
O halde o dengeyi sağlamak ve mutlu ilişkilere sahip olmak biraz da olsa bizim elimizde! 
Eksikliklerinizi fark edin ve düzeltmek için çaba sarfedin. 

11 Nisan 2017 Terazi burcunda Dolunay

Dolunay zamanları tamamlanış zamanlarıdır. Yeniay ile başlayan döngü artık kendisini sona doğru hazırlıyordur ve içimizdeki his bize bir şeylerin tamamlanmak üzere olduğunu hissettirir. Bir farkındalık hali deyimleriz.

Bu dolunay Terazi burcunda olduğu için ve Terazi burcu ilişkileri temsil ettiği için bu dolunay enerjisi ilişkilerimizi etkileyeceğe benziyor. Bunlar aşk ilişkileri olabileceği gibi, arkadaşlıkları, iş ortaklıklarını, hatta kendimizle olan ilişkiyi de kapsayabilir. 

Terazi burcundaki Ay, Jüpiter ile bir arada, ilişkileri uğruna herşeyi yapmaya hazır bir umutla geleceğe doğru bakıyor. Yeterki huzura ve dengeye kavuşabilsin, başka istediği bir şey yok. 

Oysa Koç burcundaki Güneş Uranüs ile kavuşmuş olmanın verdiği huzursuzlukla bencil ve ani kararlar vermemize veya ani olaylar deneyimlememize sebep olmakta. 
Dolunay yöneticisi olan retro Venüs, yüceldiği Balık burcunda ama şiron ile kavuşmakta. Kendini şifalandırmaktansa, kurbanlık rolünü oynamayı tercih ediyor. Neden ben, niçin hep benim başıma geliyor diye kendini hırpalıyor. 
Bir de Satürn'den gelen kare açıyla iyice kendini kapana kısılmış gibi hissediyor. 

Plüton ise hem Güneş'e hem de Ay'a yaptığı sert kare açısıyla, 'dön bak bakalım geçmişe, hangi karma'ndan dolayı yaşıyor olabilirsin tüm bunları' diye akıl vermeye çalışıyor. 

Aşırı bencillik ile aşırı vericilik arasında tuhaf yollarda yolculuk etmekteyken, Satürn Güneş'e yaptığı olumlu açıyla 'yoluna devam et ama farkındalıkla ve yaptığın hataları düzelterek' diye destek çıkıyor bizlere. 
__________________________________

Tüm bu gökyüzü olayları bizi bu sene ve en çokta bahar aylarında ilişkilerimiz üzerinden sınıyor. 
Nisan ayında devam etmekte olan Venüs ve Jüpiter retrolarına Merkür ve Satürn retroları da eşlik etmeye hazırlanırken, gökyüzü adeta ileriye dönük adım atmaktansa, içeriye dönük adım atmamızı bekliyor.  
O halde biz de kış uykumuzdan uyanıp bahara hazırlanırken, soğuk kışın etkileri ile birlikte olumsuz yükleri de atmaya çalışalım üzerimizden. 
Gerçek değerimizi ve öz sevgimizi bulmaya devam! 
Çünkü onlar olmadan hiçbir ilişkimizi rayına oturtamayız. 

6 Nisan - 25 Ağustos Satürn retrosu | İnancı geri kazanmak

Astrolojinin en sevilen büyük reisi retro dönemi için hazırlanmakta. 
Peki ya biz ne yapabiliriz bu durumda?

☆☆☆

Satürn'den nedense çok korkulur. Kötü olduğu zannedilir. Bizi yorduğu, sıkıntı içinde bıraktığı bilinir. 
Satürn korkudur, engeldir, gecikmedir. 
Ama Satürn aynı zamanda güçtür, sabırdır, sabitliktir, sağlam bir temele sahip olmaktır. Satürn zamanın kıymetini bilmektir. 
Satürn zannettiğimiz kadar kötü değil, hatta iyidir. 
O olmasaydı ödüller de olmazdı. 
O olmasaydı, insanoğlu yaptığı hataların farkına asla varamazdı..
•••

Satürn gerilemeye hazırlanırken sosyal medyada bir korku paniği estiğine şahitlik ediyorum ve bunu satürnyen biri olarak komik buluyorum. 
_____________________________________

Eğer aydınlığı arıyorsanız, karanlığın üzerine gitmekten korkmayın!
_____________________________________

Eğer sıkıntılar içerisinde yaşıyorsanız, dönüp karanlık içinize bir bakın. 
Tüm belalar ve aksaklıklar aracılığıyla evren bizimle konuşur. "Gittiğin yol senin yolun değil, geri dön, yoksa daha kötü şeyler başına gelecek", diye haykırır. 
Bela daima geleceğini önceden haber verir. Sen sağır ve kör olmayı seçersen, hayatının ortasında kocaman bir enkaz bırakır. Ardından çeker gider ve sen sana uzanacak olan yardım eli beklersin. Ve ne yazık ki bazen düşenin dostu olmayabilir. Tek başına kalkman gerekebilir. 
İçindeki bu gücü bulabilecek misin? 

☆☆☆

Yay burcu bilge bir burçtur. 
Dünyaya ve yaşadıklarına kuşbakışı bakmayı sever. Bu yüzden genellikle tarafsızdır ve daima kimsenin göremediği parçaların farkındadır. Diğerlerine nazaran daha pozitif bir bakış açısına sahiptir bu yüzden. Çünkü gerçekleri daha net bir şekilde görür. Ve hayatı boyunca gördüğü bir diğer şey de, doğruların herkesin kendine has olduğudur. 
Senin için yanlış olan bir başkası için doğrudur. Senin için doğru olan, bir başkası için yanlış. 
Bu yüzden kafasını hiç gereksiz tartışmalara takmaz. O kendi yolunu kendi çizer. Kendi kuralını kendi belirler. Ve kendi yaşam tarzını kendi seçer. Herkesi dinler ama inancını daima kendi oluşturur.

☆☆☆

İşte Satürn baba retro dönemi boyunca bizden bunları başarıyla tamamlamamızı bekleyecek. 
Gerçekten zannettiğin kadar güçlü bir temele sahip misin? diye sorgulayacak. 
Neyin üzerine inşa ediyorsun geleceğini böyle? diye farkına varmamızı bekleyecek. 
Gerçekten samimi misin inançlarında, hayallerinde, arzularında, hedeflerinde? diye soracak. 
Attığın adımlara dikkat et ve ayağını yorganına göre uzat diyerek kulağımızı dahi çekecek. 

Ve tüm bunları bizim kötülüğümüz için değil, iyiliğimiz için yapacak. 
Bu onun görevi ve o bu görevini tamamlamak üzere. Çünkü yakında yuvasına geri dönecek ve oğlak enerjisi üzerinden yepyeni bir döngüye başlayacak. Bu sefer bizi bambaşka imtihanlarla karşılaştıracak. 
___________________________________

Hayat bu işte!
Düşmekten ve düştüğünde tek başına ayağa kalkabilmekten ibaret. Hem de bıkmak usanmak nedir bilmeden..
Ve sevgili Satürn bize bunu öğretmek için yay burcunda bitirmemiz gereken son görevler için bize son şansları sunmakta. 
Korkmayın bu dönemden ve her zamanki gibi içinize dönüp sorgulayın kendinizi. 
Samimi olun, kandırmayın ruhunuzu ve kırın son zincirleri. 
Yay burcu özgürlüktür. Ve özgürlük vicdan huzurundan başka bir şey değildir. 
Özgürlüğü uzaklarda, uçan martılarda, dağların taşların arkasında aramayın. Çünkü özgürlük içinizde saklı. Ve onu bulabilmek de Satürn'ün derslerini iyi öğrenebilmekte saklı. 
O halde hep beraber öğreneceğimiz, özgürlüğümüzü ve huzurumuzu keşfedebileceğimiz bir retro dönemimiz olsun bu..

Kurtlarla koşan kadınlar

Bir gece rüyamda çöl gibi bir yerde, gelinliğe benzer beyaz elbiseler içerisinde, kendilerini kaybetmişcesine dans eden kızlar gördüm. Yanlarında vahşi kurtlar vardı ve hiçbiri onlardan korkmuyordu.  
___________

Etkisinde kaldığım bu rüyanın anlamını seneler sonra "Kurtlarla koşan kadınlar" adlı kitabın içerisinde keşfedebildim. "La Loba" - Kurt Kadın masalı sayesinde..

La Loba gizli bir yerde yaşayan bir kadınmış ve yaptığı tek iş kemik toplamakmış. Kemikleri toplar ve mağarasında saklarmış. En çok da kurtların kemiklerini toplamayı severmiş. 
Bir hayvanın bütün kemiklerini bulana dek toprağı didik didik eder, sürünür, emeklermiş. Bütün iskeleti bir araya getirdiğinde, mağarasında ateşin yanında oturur ve hangi şarkıyı söyleyeceğini düşünürmüş. 
Şarkıyı bulduğuna emin olduktan sonra yaratığın üzerinde kollarını kaldırır ve şarkısını söylemeye başlarmış. 
La Loba şarkısını söyledikçe kurdun bütün kemikleri ete bürünür ve kürkle kaplanırmış. Bunu gören La Loba şarkısını daha da yüksek sesle, daha kuvvetli bir güçle söylemeye devam edermiş ve kurt soluk alıp vermeye başlarmış. Ve La Loba şarkısını öyle bir derinden söylermiş ki, bütün çölün zemini sallanıp, sarsılırmış ve kurt gözlerini açıp, ayağa kalkar ve mağaradan çıkıp, uzaklara koşarmış. 
Koşusunun bir yerinde birden kahkahalar atan özgür bir kadına dönüşürmüş ve gözden kaybolurmuş. 
___________________________________

Bu masal "Kurtlarla koşan kadınlar" adlı kitabın ilk masalı. Ve yazar bu masalın sembolik öğelerini teker teker kitabında açıklamış. 
Kitapta kadınlığa dair birçok masal olduğu için herkesin ömründe bir kere olsun okuması gerektiğini düşünüyorum ve bu yüzden kitap severlere tavsiye ediyorum. 
Eğer kendi derinliğinizi keşfetmek, sezgilerinizi dinlemek ve bilge masallar diyarında gezinmek istiyorsanız, size tavsiye edebilirim. 

Kitapta yazar açıklamayı şu şekilde yapıyor: Yaşlı olan, Bilen, içimizdedir. Kadınların en derin ruh psişesinde, kadim ve canlı vahşi Benlikte serpilip gelişir. Yuvası öyle bir yerdir ki, zamanla orada kadınların ruhu ile kurtların ruhu karşılaşır, zihin ile içgüdüler karışır; orada bir kadının derin hayatı, dünyevi hayatının sermayesidir. Ben ile Sen'in öpüştüğü noktadır, bütün ruhsallığıyla kadınların kurtlarla birlikte koştuğu yerdir. 

La Loba kemiklerin üzerine şarkı söylerken, kendi ruh sesini, yani ilahi yaratıcı gücünü kullanıyor. Sevgisi aracılığıyla yaratığa ruhunu üflüyor. 
Kadınların yaratma ilahisini bulup söylemeye dönük bu çabaları, tek başlarına altından kalkacakları bir iştir, psişenin çölünde gerçekleştirebilecekleri bir iş.

☆☆☆

İçimizde olanı dışarıda aramamız ne tuhaf, değil mi? 
Sevgi içimizde ama biz onu sevgiliden bekliyoruz. 
Mutluluk içimizde ama biz onu maddiyata bağlıyoruz. 
Huzur içimizde ama biz onu uzaklarda arıyoruz. 
Güzellik de içimizde ama biz onu dışımızı süsleyerek elde etmeye çalışıyoruz. 
Yaratıcı güç içimizde ama biz sanki o yokmuş gibi davranıyoruz. 

Bu rüya ve seneler sonra bu masal şimşek gibi idrak etmemi sağladı bu gerçeği. Ve kurt, her yerde karşıma çıkan manevi sembolüm oldu. 
Onun vahşiliği, sürüsüne olan bağlılığı ve sadakati, ama yinede gerektiğinde yalnızlığı seçecek kadar cesur oluşu ve kesinlikle sezgileri. 
__________________________

Bazen en büyük hayat bilgileri okullarda öğretilmez ve bazen öğretmenler insan kılığında karşımıza çıkmaz. Denir ki, öğrenci hazır olduğunda öğretmen kendiliğinden belirir. 
Ve bir kadının en güzel ögretmeni içindeki vahşiliğidir!

Plütonik ilişkiler - derinlerde yalnız yüzenler

Eğer bir haritada Plüton'un kişisel gezegenlere (en çok Güneş, Ay & Venüs) açı yaptığını görüyorsak, bu kişinin yakın ilişkilerinde zorlanmalar yaşayacağını öngörebiliriz. 
Zamanla karanlık insanlarla yolu kesişecek veya ruhsal olarak dönüşmesine sebep olacak olaylar deneyimleyecektir. 
Aslında içinde muazzam şifalandırma yeteneği vardır. Ve bu yeteneğini ortaya çıkarabilmek için karanlıklara ihtiyaç duyar. Gerçek aydınlığa karanlıkları dönüştürerek kavuşacaktır. 
____________________________________

Güneş özümüzü, Ay duygusal yönümüzü, Venüs ise sevgimizi gösterir. 
Plüton ise değişim ve dönüşüm, ölüm ve diriliş temalarını temsil eder. 
Eğer kişisel gezegenler Plüton ile iletişim içerisindeyse, tüm karanlıklar ruhumuzun içine işler. Biz bilmeyiz ama bilinçaltımız bu enerjiyle her daim başeder.

Sıradanlıktan bir türlü tatmin olamayız. 
Daima bilinmeyene doğru bir kuvvet tarafından çekildiğimizi hissederiz. Eğer Plütonik enerjileri doğru kullanmayı bilmiyor isek, bilinmeyene olan merakımız bizi kötü yerlere yönlendirebilir. 

Mesela Plüton'un kişisel gezegenlere karşıt açıda bulunması, hayatımıza genellikle Plütonik kişileri davet etmemize sebep olur. Bu kişiler tüm karanlıklarıyla gelirler. Kıskançlık, manipülasyon, şiddet, aşırı bağımlılık, derin bir tutku, vazgeçememe, kurban rolünü üstlenme gibi temalar hayatımızın kaçınılmaz gerçekleri olabillir.  
Çünkü bilinçaltımızda gizli olan derin korkularımız vardır. Bu yüzden doğum haritalarında Plüton açılarına sahip olanlarda genellikle kontrol manyaklığı vardır. Delicesine herşeyi ve herkesi kontrol etmeye çalışırlar. Bunu başarabilmek için manipülatif davranışlarda bulunabilirler. İnsanın yüzüne gülebilir ama arkasından işler çevirebilirler. Bilinçaltlarında onları yöneten korkuyu bastırabilmek için, çevrelerindeki insanları bastırmaya çalışırlar. Ve ne yazık ki bunun farkına bile varmazlar. 

Evrenin muazzam bir işleyiş tarzı vardır. 
Bilinçaltımız her şeyin arkasındaki asıl yaratıcı güç olduğundan, hayatımızda yaşadığımız tüm olaylar ve ilişkiler, bilinçaltımızı bize geri yansıtan birer ayna görevini üstlenirler. 
Bu yüzden haritalarımızda Plüton'un kişisel gezegenlere karşıt açıda bulunması, plütonik temaları dıştan deneyimleyeceğimiz anlamına gelir. Kişi içinde barındırdığı kendi karanlık tarafını yakın ilişkileri aracılığıyla deneyimleyecek ve böylelikle farkına varabilme imkanına kavuşacaktır. Ama ne var ki, bilinçaltının bilince ulaşması, acı yaşanmadan olmayacaktır. 

Plütonik ilişkileri, eğer Güneş ile bağlantılıysa babamız ve otorite figürleri aracılığıyla deneyimleriz. Patronlarımız, iş verenlerimiz, bizden daha üst mertebede bulunanlar vs. 
Eğer Ay ile bağlantılıysa, anne ve anne figürleri aracılığıyla deneyimleriz. 
Eğer Venüs ile bağlantılıysa, aşık olduğumuz kişiler aracılığıyla deneyimleriz. 

Bu tür ilişkileri deneyimlerken hep karşımızdaki insanı suçlama eğiliminde oluruz. Eğer küçüksek bir an önce anne veya babanın yanından uzaklaşmaya çalışırız. Eğer Plütonik bir kişiye aşık olmuşsak, sorunun ondan kaynaklandığını ve bir sonraki ilişkimizin çok daha iyi olacağı yanılgısına kapılırız. 
Oysa sorun bu kişilerde değil, bizim bilinçaltımızdadır. Bunun farkına varıp, kendimizi düzeltmeden ilişkilerimiz ve deneyimleyeceklerimiz değişmez. 
Şiddet uygulayan babadan kaçıp, yakışıklı prensin kollarında huzur ararken, o yüreğinde huzur bulduğumuzu zannettiğimiz prensimiz, tıpkı babamız gibi şiddet uygulayan, zalim bir krala dönüşecektir. Bunu fark etmemiz ise bazen çok geç olabilir. Çoktan evlenmiş, çoluk çocuğa kavuşmuş oluruz. Ve tıpkı bizim çocukluğumuzda kendi babamızdan deneyimlediklerimizi, kendi kızımız kendi babasından deneyimleyecek ve tüm döngü kendisini sil baştan bir kere daha tekrarlayacaktır. Ta ki, aile üyelerinden biri bunun farkındalığına ulaşıp, döngüyü bilinçli bir şekilde değiştirmeyi göze alana dek. 
İşte bu yüzden aile haritalarında benzer temalar gözümüze hemen çarpar. Biliriz ki annenin yaşadıklarını kızı da deneyimleyecektir. 
__________________________________

Peki ya çare nedir?

Ben akıllıyım. Ben bilirim. Ben hata yapmam. Ben mantıklı karar veririm.. gibi cümleleri hepimiz kurar ve bunların gerçekliğine tüm kalbimizle inanırız. Oysa bilimsel araştırmalar kişinin mantığını kullanmadan seçimlerde bulunduğunu kanıtlıyor. 
Biz her ne kadar akıllı seçimlerde bulunduğumuzu düşünsek de aslında bizi yöneten bilinçaltımızdır. Biz her ne kadar tekbaşımıza karar verdiğimizi zannetsek de, sadece kendimizi kandırıyoruz. 
Bu yüzden yapabileceğimiz en iyi şey, ilk önce bu gerçeğin farkına varmak ve daha sonra dönüp kendi hayatımıza bakmak. 

Babam, annem, eşim, sevgilim veya çevremle ilgili yaşadığım sorunlar var mı?
Eğer başıma gelen herşey bana bir ayna tutuyorsa, o halde tüm bunlar benim hangi özelliğimden kaynaklanıyor?
Beni bilinçaltımdan yöneten ne gibi korkulara sahibim?

Eğer bu soruların cevaplarını bulabiliyorsanız, yolu yarıladınız demektir. Çünkü farkındalığın ardından acı ve onun ardından da şifa gelir. 

☆☆☆

Plüton karanlıklar diyarının gezegenidir. Bu karanlık ve korkutucu maskesinin ardında aslında çok önemli bir sır vardır. 
Onun asıl manevi amacı ego'nun transformasyonudur.
 İçimizdeki şeytanları hiçbir zaman için yenemeyeceğimizi ama onlardan daha güçlü olabileceğimizi göstermektir. Bu hissi deneyimlettirmektir. Ve işin ilginç yanı, gerçekten de başımıza gelen tüm plütonik olaylar bize şu sözü yaşatır: 'Beni öldürmeyen şey, güçlendirir.' 

Plüton bizi zorlar, yıkar, ölümün kıyılarında gezdirir ve kötülük ile biraraya getirir. Tam gücümüzün son sınırlarını deneyimlemek üzereyken, ruhumuzda tuhaf bir simya gerçekleştirir. Etrafımızdaki karanlığın içimizdeki karanlıktan başka bir şey olmadığının idrakı ile tüm dünyaya bakış açımız değişir. 

İşte bu yüzden kendi kişisel haritalarınızdaki Plüton'un zorlayıcı açılarına bu gözle bakmayı tercih edin. 
Kare açıları yenmek biraz daha zordur. Çünkü içsel krizi gösterirler. Karşıt açıları yenmek biraz daha kolay olabilir çünkü etkileri genellikle hayatımızdaki kişiler aracılığıyla deneyimleriz. Olumlu açılar ise destek verici oldukları için, genellikle sıkıntı yaratmazlar. 

Söz konusu Plüton olduğunda, farkında olmanız gereken en önemli şey, bilinçaltınızda var olan korkularınızdır. 
Bu korkuların başında güvensizlik gelir. 
Güvensizlik sorunu aşılamazsa, yakın ilişkilerde problemler ortaya çıkar ve kişi ister istemez manipülatif davranışlarda bulunarak, kendisini koruma altına alır. 
Mesela kocası gayet normal ve sadık bir insanken, karısının içinde onu aldattığına dair bir korku olabilir. Ve bunu ispatlayacağım diyerek tüm ailenin huzurunu mahvedebilir. 
Veya bir kız çocuğu babasını daima güvenilmez olarak bildiyse, kendisini aşka kapatabilir. Çok güzeldir, çok hoştur ve gayet de başarılıdır. Hatta aşık olmak için can atar, bir sevgilisi olsun diye hayal kurar ama Eros onu her daim görmezlikten gelebilir. O ise kendinden çok daha çirkin ama mutlu ilişkilere sahip olan arkadaşlarını bir türlü anlayamaz hale gelir. 
Asıl sorun, bu kızın kendisini kapatmasındadır. Bilinçaltı onu kendi duvarlarının içine hapseder. Hepimiz görmüşüzdür böyle örnekleri. Genellikle herkesden kaçar ve çevrelerine sadece güvenebileceklerinden yüzde yüz emin oldukları insanları toplarlar. Sevdikleri insanlar az ve özdür. Ve çoğu zaman yalnızlığı tercih ederler. Kendilerini kapatma huylarından dolayı onları gerçekten tanıyan çok az insan bulunur. İşte bu yüzden derinlerde yapayalnız yüzen balıkları andırırlar. Kendileri kadar derine inebilen kimse yoktur, oysa olması için herşeylerini vermeye hazırdırlar. 

Bu insanları aşık olmaktan alıkoyan bir diğer şey, bağlarının çok kuvvetli olacağını hissetmeleridir. Bir insanla 'Bir' oldukları anda artık geri dönüşün olmayacağını bilirler. 
Plüton akrep burcunu yönetir ve bir akrep ile aşkı yan yana koyduğunuzda ortaya çıkan tablo kırmızı ve siyah renklerin karışımı olacaktır. Tutku dolu bir aşkın yanında ya benimsin ya da kara toprağın hissini deneyimlettirir insana. Orta yolu olmaz genellikle bu insanların. Aşk ya vardır ya yoktur. Bu yüzden hayatları boyunca ya karanlık ama tutku dolu ilişkiler yaşayacaklar, ya da derinlerde yalnız yüzmeyi tercih edeceklerdir. 

Dış gezegenlerin enerjileriyle başedebilmek zordur. Onları aşabilmek bir süreç ve zaman gerektirir. Çünkü plütonik açıların gerçek potansiyelini kullanabilmemiz teslimiyetimize bağlıdır. 
Bu kişilerin öğrenmeleri gereken en önemli şey, Yaratıcıya olan güvendir. Anca kendilerinden daha üstün bir varlığa olan inançları kuvvetlendiğinde, kontrol etme ihtiyaçlarından vazgeçecekler ve herşeyi olduğu gibi kabul etmeyi deneyeceklerdir. İşte ancak o zaman dış dünyadaki yolculuğun aslında kendi iç dünyalarındaki yolculuk olduğunu idrak edebilecekler ve Plüton'un simyasını hissedeceklerdir. 

☆☆☆

Plüton'un enerjileriyle ilgili kişisel sorunlar yaşıyorsan ve ne yapman gerektiğini bilmiyorsan, bana sağ taraftaki (veya sayfanın altındaki) iletişim formundan ulaşıp, danışmanlık alabilirsin.