21 Mart 2019 | Terazi burcunda ekinoks dolunayı

  • Share

Hayatımızda neden zorluklar yaşarız?

  • Share

6 Mart 2019 | Balık burcunda yeniay

  • Share

Hastalık da bir şifadır

  • Share

19 Şubat 2019 | Başak burcunda dolunay

  • Share

Neptün - Aşka giden yolculuk

  • Share

5 Şubat 2019 | Kova burcunda Yeniay

  • Share

İç yolculuk rehberim

  • Share

21 Ocak 2019 | Aslan burcunda kanlı ay tutulması

  • Share

Evlilik öncesi & evlilik sonrası astroloji haritamız

  • Share

6 Ocak 2019 | Oğlak burcunda Güneş tutulması

  • Share

ASTROKARTOGRAFİYİ farklı okumak

  • Share

22 Aralık 2018 | Yengeç burcunda Dolunay

  • Share

MİNİMALİZM | Uranüs ile Boğa dost olur mu?

  • Share

7 Aralık 2018 | Yay burcunda Yeniay

  • Share

21 Mart 2019 | Terazi burcunda ekinoks dolunayı


Kış bitti.
Uyanma vakti geldi.
Güneş'in 0 derece Koç burcuna geçişiyle birlikte astrolojik yeni yılımızı kutluyor olacağız. 
Bu yılki ekinoksun bir özelliği daha var, o da Terazi dolunayıyla gerçekleşecek olması.

Hem bir yeni başlangıç hem de dolunay enerjisinin getirdiği bir tamamlanış yaşayacağız hep birlikte. 
Balık burcundaki yeniayla hayaller kurmuştuk tezahür etmesini istediklerimizle ilgili. 
 Ekinoks günü ise bu hayallerle ilgili ön hazırlık yapmak zorundayız. 
Merkür retrosunun ay sonunda bitmesiyle birlikte bu planlar gerçekliğe dönüşebilir. 
Ama bu yine bizim emeklerimize bağlı. 
Bunu sakın unutmayalım!
_______________________

0 derece Terazi burcunu Sabîî sembollerinde, okyanustan çıkan bir kız ve ona sarılan bir fok temsil eder. 
Ekinoks için ne kadar güzel bir sembol.
Bu kız nasıl okyanustan çıkıyorsa, biz de ekinoksla birlikte kendi karanlığımızı geride bırakma fırsatına kavuşuyoruz. 
Çünkü Güneş Koç burcunda Kiron ile kavuşuyor olacak dolunay zamanı.
Benliğimizi, kimliğimizi, var oluşumuzu tehdit eden tüm yaraları geride bırakma fırsatı bu.
Ruhu özgürleştirmek uğruna bir dolunay topraklaması yapıp, karanlık duygulardan vedalaşmak için ne kadar güzel bir imkan.

Sabîî sembolü bize Fok'la birlikte daha derin bir anlayış sunuyor bu ekinoks dolunayıyla ilgili.
Çünkü Fok duru görüyü, içsel farkındalığı, uyumu, kendi alanını korumayı ve eril enerjinin hakimiyetini temsil eder. 
Ekinoks ve dolunay günü gökyüzüne hakim olan Mars ve Venüs karesi mevcut. 
Jüpiter Venüs'e sekstil açıyla yardım etmeye çalışsa da bir sürtüşme enerjisini deneyimliyor olacağız.

İçimizdeki anima ile animus,
dış dünyamızdaki ben ve sen ilişkimiz, yani tüm ikili ilişkilerimiz..
Tüm bu alanlar üzerinde duru görümüzün artacağa ve farkındalığa kavuşacağımız özel bir enerji etkisine girmeye hazırlanıyoruz. 
Bu etki kendisini 2 hafta boyunca bir sonraki yeniaya kadar yoğun bir şekilde hissettirecek ama bu aynı zamanda ekinoks günü etkin olacağı için, etkisini komple 1 yıla yayacak.
Çünkü ekinoks dünyamızın doğum günüdür ve doğum günü yaşanılan herşey önümüzdeki 1 yılın tamamıdır. 
Doğum gününüzün sembol okumasını doğru yaparsanız, 1 yıl boyunca yaşayacaklarınız hakkında kehanetlere kavuşursunuz. 
Ekinoks zamanı bu dünyamız için geçerlidir. 

Peki ya neler bekliyor bizi bu yıl?
Her zamanki gibi ektiklerimizi biçmek bekliyor her birimizi bu yıl.
Bu yüzden bu dolunayı iyi değerlendirin.
İlişkileriniz üzerinden sınanacağınızı bilin.
Tutkularınız üzerinden de sınanacaksınız ve arzularınız üzerinden de.
Çünkü Mars da Venüs de kendi isteklerini yerine getirmek istiyorlar ve bu kare açı devam ettiği sürece bir savaş ortamı hakim olacak diyara. 
Çünkü her iki taraf da geriye adım atıp, anlayış göstermek istemiyor.
İşte bu sürtüşmeyi hem kendi iç dünyamızda hem de ekonomi, politika vs. aracılığıyla dış dünyamızda deneyimleyeceğiz 1 yıl boyunca.

Jüpiter'in ise burda bir yardımı söz konusu, yardımı görmek isteyenlere. 
Venüs'e, yani arzu ve isteklerimize büyük açıdan bak, diye fısıldıyor. 
Umudunu kaybetme ama umudun için savaş, bu yüzden Mars'la, yani hayatındaki eril tüm enerjilerle savaşmayı kes, diyor. 

Eril de dişil de bir bütündür ve ayrıldığında güç kaybeder.
Bunu bir idrak edelim bu dolunay. 
Sezen Aksu'nun da dediği gibi savaşmak değil, sevişmek daha çabuk çözüm arar.
Bu yüzden savaşmayalım, sevişelim çevremizle ama sadık kalalım sevdiklerimize. 
Uyum gösterelim birbirimize. 
Kızmayalım, anlamaya çalışalım, çözüm arayalım bu ay.
İhanetle karşılaşıyorsak, soralım kendimize bize ihanet edene kızmadan önce, ben nerelerde ne zaman ihanet ettim kendime?

Çevrendeki herşey ve herkes senin aynan. 
Bunu da idrak et bu dolunay ve ekinlerini ona göre ek bu bahar!

Hayatımızda neden zorluklar yaşarız?


Bazılarımız, belki bilgisizlikten belki de düşüncesizlikten kaynaklı olarak Astrolojiyi sadece kehanet aracı olarak görüyorlar. 
Maalesef benim elimde tüm dertlere şifa olacak altın bir hap yok. Şu saatte mutlu olacaksın, şu yılda bunu yaşayacaksın gibi net cümleler kullanamam. Bu tanrıcılık oynamaya girer.

Kendi hayat hikayem ve korkularım hakkında da yazılar yazıyorum ki, bilin ben de bir insanım, benim de bilgim eksik ve ben de aynı yolculukta yol alırken zorlanıyorum. Yani Astrolojiyi bilmek tüm herşeyi öngörebileceğiniz ve hayatınızdaki tüm sorunlara çözüm bulacağınız anlamına gelmiyor. Tam aksine bu sorunlara çözümler ancak zamam içerisinde bulunuyor.

Hepimizin bir doğum haritası var. Doğduğumuz andaki yıldızların konumu kaderimiz. Ama gökyüzü durmuyor sürekli değişmeye devam ediyor. İşte bu değişimler aracılığıyla, ki Astrolojide bunlara transitler deniliyor, hayatımızdaki kader planımız kendini açığa vuruyor. Yani gerçekler sadece zaman içerisinde kendini gösteriyor. Bizler hata yaparak, yanlış yollara saparak öğreniyoruz. Olgunlaştıkça hayata daha farklı yaklaşıyoruz.

Bu olgunlaşmanın 7 süreci oluyor. Buna aynı zamanda ruhsal uyanış da deniliyor. Bu yazımda bu 7 süreçten bahsetmek istiyorum ki, aramızda Astrolojiyi kullanarak hazıra konabileceklerini zannedenler bu işin bu kadar kolay olmadığını idrak edebilsinler. Çünkü tanrı zar atmaz ve kullarına da attırmaz, zarı atıp hazıra konan şeytandır.

1.| Karanlıkla tanışma:

Mutsuzluk, moral bozukluğu, bunalım ve kaybolmuşluk hissiyle başlar bu süreç. Hepimiz yaşar ve geçeriz bu süreçten hayatımızın belirli bir döneminde. Genelde Satürn transitleri tetikler bunu veya Plüton, bazen de Uranüs.
En karanlık yıllarımız olur bunlar. Hiç kolay geçmeyen bir süreçtir çünkü kişi güzel günlerin var olabileceğine dair inancını tamamıyla yitirir. Ruhsal olarak zayıf ve çevre olarak da yalnız olanlarımız bu aşamada kolay yolu seçerek intihara başvurur, ki bu maalesef bir çözüm değil, çok daha büyük bir uçurumdur. İntihar eden ruhların ölüm sonrası neler yaşadıklarını belki bir gün başka bir yazımda ele alırım. Şimdi ele alırsam konu çok uzayacak.
Bu süreçten geçerken bir arayış başlar ama ruh tam olarak ne aradığını bilemez. Aradığının ne olduğunu bilmediği için daha da bocalar. Çünkü içindeki boşluğu bir türlü dolduramıyordur.

2.| Karanlıkla yüzleşme:

Bu ikinci aşamaya birçok insan dünyanın düzeni hakkında bilgi edinerek erişiyor. Dünyanın karanlık efendileri ve planları hakkında bilgi ediniliyor, komplo teorileri öğreniliyor, illuminati vs.
Bu ister istemez bir korku yaratıyor ama bu korku bu aşamada çok önemli çünkü daha derinde yatanı tetikliyor. O da çözüm arayışı.
İnsan, onu hasta edenin bu düzen olduğunu idrak ettiği anda kendini kurtarmanın yollarını arıyor. Yani ilk aşamada ne aradığını bilmeyen artık ne aradığını idrak etmiş oluyor. Özgürlük!
Bu özgürlük arayışı manevi bir arayış çünkü kurtarmaya çalışılan şey aslında kendi ruhumuz.

3.| Özgürlük arayışı:

Sorularımızın cevaplarını aradığımız serüven bu 3. aşamada başlıyor. Şimdi artık sıra ruhun zincirlerini kırmada.
Nelere bağımlıyım ben?
Niçin hayatımda bu sorunlar var?
Kim olmalıyım, buraya hangi amaçla geldim ve buna nasıl ulaşabilirim? gibi sorular bizi gerçek benliğimize ve Allah'a yaklaştırıyor. Bulunan her bir cevap ile ruha vurulmuş zincirler kopuyor.
Özgürlüğü bir sırt çantasıyla dünyayı gezmek olarak algılamayın. Bunu yapan özgür olan değil, arayışta olan. Gerçek özgürlük bu zincirleri kırmasını bilenindir ve bu bir süreçtir.

4.| Cevaplara kavuştukça:

Bu aşamaya geldiysek karşımıza belirli kişiler çıkıyor. Bunlar sadece kitaplar, videolar veya gerçek kişiler de olabilirler. Öğrenci hazır olduğunda üstat yetişir ama bu üstadın nerelerden yetişeceğini siz bilemezsiniz. Bu yüzden bu aşamada sembolleri okuyabilmek çok önemli. Yoksa gelen yardımları göremeyebiliriz. 4. aşamadan sonra evren bizimle konuşmaya başlıyor ve biz ilk defa onun dilini okuyabilecek kıvama geliyoruz. İşte burda çok tehlikeli bir şey başlıyor. İngilizce'de buna "spiritual bypassing" deniliyor. Kişi kendini öyle bir mertebeye getiriyor ki, herşeyi aştığını zannediyor. Hani var ya bu tür insanlar çıkıp televizyonlara herşeyin güzelliğinden bahsediyorlar. Herşey sevgi, herşey ışık, bu hayat cennet falan filan. Buraya çok dikkat edin hepimiz bu aşamada şeytanın varlığının inkarına düşüyoruz. Pozitif düşünerek, olumlu olarak her şeyin yoluna gireceğine dair kendimizi kandırmaya başlıyoruz. Karanlık duyguları inkar ederek bastırdığımızda kendi şeytanlarımızı yaratırız. Bu 4. aşama aslında bu şeytanları yaratmanın değil bu şeytanları yenme aşamasıdır. Bu arada şeytan kelimesini burda mecazi olarak kullanıyorum. Anlatmaya çalıştığım şey negatif düşünce, duygu ve alışkanlıklarımız. İçimizdeki şeytanlar bunlar. Dış dünyamızı cehenneme çeviren de bunlar.

5.| Arayışın derinleşmesi:

4. aşamada arayışın sığ hali mevcuttu. Bu yüzden her türlü kişisel gelişim veya dini, spiritüel kitap ve bilgi hap gibi yutuluyordu ama 5. aşamada bu tür bilgilerin artık bize hiçbir şey kazandırmadığını idrak ettiğimiz farklı bir aydınlanma yaşıyoruz. Artık bu arayış derinleşmek zorunda. Burdan sonrasında üstat zannettiklerimizin de aslında sadece bizim gibi arayışta olan insanlar olduğunun bilincine ulaşmak bizi artık tamamıyla iç yolculuğumuza davet ediyor. Burdan sonrasında en güzel dost yalnızlık. Çünkü tüm cevaplar baştan beri dışta değil, içteydi. Bu yüzden inzivaya çekilmek ve sessizleşmek gerekliydi.

6.| Kendini keşfetme:

Tüm peygamberlerin kendilerini geri çektikleri bir mağaraları var. Tek başına kaldıkları bir zaman var. Biz birer peygamber değiliz. O devir Hz. Muhammed ile kapandı ama o ve diğerleri bizlere takip edebileceğimiz altın bir yol bıraktılar. Bize erdemli yaşamanın kurallarını miras olarak bıraktılar. İnsan-ı kamil mertebesine ulaşmış olmayı kendi hayatlarıyla örneklediler. İşte 6. aşama bunu yaşayabilmek demektir. Gerçek hak adaleti yerine getirebilmek için savaşmak, doğru zamanda konuşmak doğru zamanda susmak ve haddini bilmek demektir. Nefsine söz geçirip, iradeni Allah'ın emrine bırakabilmek demektir. Erdemli bir insan olarak, çevrene güzel bir örnek olabilmek demektir. Bu aşamada artık devreye dış gezegenler girer. Artık Uranüs, Neptün ve Plüton kendilerini bu kişi aracılığıyla tezahür ediyorlardır. Kişi kendi özüyle (uranüs) ve ona verilen ilhamlar (Neptün) aracılığıyla diğer insanlarda köklü değişimlere (Plüton) sebep olur. Yani tek kişinin uyanışı birçok kişinin uyanışına sebebiyet oluşturur.

7.| Kendini aşma:

Ben diye bir kavramın artık tamamıyla ortadan kalktığı aşamadır. Kişi bu aşamada tüm arayışlarını yitirir çünkü artık sadece teslimiyet ve huzur vardır.
Bunun nasıl bir mertebe olduğunu yine ermişlerin hayatlarından öğrenebiliriz. Hepsi günlük işlerine devam etmişler. Hiçbiri evlenmekten, çocuk sahibi olmaktan, çalışmaktan ve hizmet etmekten geri çekilmemiş. Yani aslında bu aşamada kişi baştaki hayatına geri dönüyor ve zaten yaptığı şeyleri sürdürmeye devam ediyor. Hayat kaldığı yerden devam ediyor. Tüm bu süreçler boyunca değişen tek şey kişinin kendisi. Bilgelik de bu demek işte. Aslında değişen hayata olan bakış açımız. Bu serüvene başlarken var olan tek şey korku ve endişeydi. Bu serüven biterken var olan tek şey ise sevgi, teslimiyet ve huzur oluyor.

Hayat bundan ibaret işte. Bu 7 mertebeden ve bu 7 yolculuk serüveninden.
Bizi bu yolculuklara doğru zaman geldiğinde çıkaran ise yine Allah'ın emrinde olan gezegenler ve diğer gök olayları. Bu bakış açısıyla bakıldığında ne kadar muazzam bir kurgunun içinde yaşadığımızı idrak ediyor insan. Bu yüzden abartmayın hayatınızdaki zorlukları ve sıkıntıları. Boşuna kızmayın size kazık atanlara. Hepimiz birer oyuncuyuz. Amacımız ise ruhlarımızı ait oldukları cennete ulaştırmak. Geri kalan herşey yalan..

6 Mart 2019 | Balık burcunda yeniay


Kapımızda bizi bekleyen balıklar diyarında bir yeniay bulunmakta.
Bu yeniay Balık burcunun 15. derecesinde gerçekleşecek. 
Bu derece Sabîî sembollerinde, sessiz bir anda yaratıcı birine gelen ilham olarak simgelenir. 
Yani eğer sessizleşmesini bilirsek, sezgilerimiz aracılığıyla ilhamlar alıp yeni bir başlangıç yapma imkanına kavuşmuş olacağız bu yeniay. 

Hem Mars'a, hem Satürn'e olan sekstil açılarıyla birlikte huzurlu bir enerjiye sahip bu yeniay. 
Lakin kendisi aynı zamanda Neptün ile kavuşumda. 
Bu gezegen işin içerisinde olduğunda biliyoruz ki, görünmeyen alemin perdeleri açılmakta. 

Bu yeniayın görünmeyen karanlık bir yüzü var. 
O da kendini umutlara fazla kaptırmak. 
Mars ve Satürn'e olan sekstil açılar bize bunu fısıldıyorlar. 
Hayatı güllük gülistanlık zannetme, acılarıyla birlikte var olur anılar, diye fısıldıyorlar. 

Neptün'ün bu hatasını zaman zaman yapıyoruz hepimiz. 
Bu da geçer, deyip karanlıklardan kaçıyoruz. 
İzin veriyoruz hayatın bizi aldatmasına.
Sonra da kendimizi kurbanmış gibi hissediyoruz. 
Oysa biz çevirdik kafamızı.
Görmezlikten geldik görmemiz gerekenleri.
Bu yeniay bu anlayışı artık sürdürmemek için yeni bir başlangıç yapmamızı bekliyor bizden. 

Bir kere de olsun ayaklarımız sağlam bassın yere. 
Satürn gibi katı olabilelim.
Bir kere bile olsun, nasılsa her şey yoluna girer diyerekten ayağımıza beklemeyelim. 
Mars gibi olup, doğrular için savaşabilelim. 
Adaletle bize düşenleri yerine getirebilelim. 

Her Balık burcundaki gökyüzü olayı mistiktir ve mistik diyarın kapılarını açar yeryüzündekilere. 
Kimimiz sezgileri aracılığıyla algılar bunu, kimimiz ise rüyalar ve ilhamlarla alır ruhunun gıdalarını. 
Siz de dinleyin ruhunuzun sesini ve rüyalarınızın sembollerini okuyun.
Okuyun ki, Sabîî sembollerinin tanımladığı bu ilhamı alabilin. 

Merkür geriliyor olacak bu hafta.
Yani içe yönelmek ve yeni bir başlangıç için farkındalık yaratmak için çok güzel bir fırsat bu.
Aynı zamanda yeniayla birlikte Uranüs 7 yıllık Boğa burcundaki yolculuğuna başlıyor olacak. 

Yani bu yeniay sıradan bir yeniay değil.
Değişimi ve fırsatları beraberinde getiren bir enerji bu. 
Bu mistik portaldan yararlanabilmek için gerçekçi hayaller kurun hilali gökyüzünde görebildiğinizde. 
Önünüzdeki yıllar için hedefler belirleyin. 
Bunların her birini dua eşliğinde Ya Hadî esmasını zikrederek yapın. 
Mars ve Satürn'ün etkisiyle birlikte Neptün sayesinde çok daha çabuk tezahür olacak bu istekler.
Bu yüzden hedef belirlerken, istekte bulunurken ve dua ederken çok dikkatli olun. 

Bu yeniayın hepimize hayırlara vesile olacak kapılar açması dileğimle..

Hastalık da bir şifadır


Umre yolculuğumu tamamladım, kutsal topraklardan geri döndüm ve çok feci bir şekilde hastalandım. İlk önce boğazda bir kaşıntıyla başladı her şey, sonra bir ateş, ardından korkunç bir tıkanma ki, gözlerimden bile iltihap geldi ve sonrasında da gözlerimde kayma gerçekleşti. 

Denir ki, ordan dönen tüm günahlarından arınır ve bebeklikteki masumluğuna geri döner. İşte bu arınma bende hastalık kanalıyla gerçekleşti. 
Bu yüzden bu yazımda hem hastalıklardan hem de manevi sepeblerinden bahsetmek istiyorum. Çünkü çoğumuzun sandığı gibi hastalıklarımız bazen birer lanet değil, lütuftur.

Bazen merak edip soranlarınız oluyor neden danışmanlığımı yüzyüze değil de mail aracılığıyla yaptığıma dair. Manevi sebebini başka bir blog yazısında paylaşmıştım. Bir diğer sebebi ise önemli bir rahatsızlığımın olması. Çok nadir görülen bir kas rahatsızlığım var. O kadar nadir ki, doktorlar için çok ilgi çekici olabiliyorum. İlginç bir uzaylıymışım gibi birçok şeyi denemek, heycanla öğrencilerini yanlarına çağırıp onlara da göstermek istiyorlar. Zamanında bu tavırları beni çok derinden etkileyip sarsıyor ve kırıyordu. Sonuçta zaten hasta psikolojisine sahipsiniz yani gereğinden fazla hassas ve kırılgınsınız, sağlıklı bir insan gibi düşünemiyorsunuz. Bazen sadece öğrenciler de öğrenebilsin ve şahit olabilsinler diye işkencelere iki doz maruz bırakıldım. Ve tüm bu yaşadıklarım bana yetersizlik korkusunu armağan etti. Tipik bir Satürn-Güneş karesi. Hayatım boyunca beni en çok zorlayan açım. 

Doktorum bana en son, kalbin atmaması gerekir, yürüyememen gerekir, nefes alamaman gerekir ama sen hepsini yinede yapabiliyorsun demişti. O zaman anladım ki, bu hastalığım sadece bir perde. Sadece bir korunma. Saf kalabilmem için belki de insan suresinin 18. ayetinde geçen ismime layık olabilmem için. 

____________________________________

Küçükken manevi enerjisi temiz olmayan bir evde yaşadık. 3 yaşındaydım ve ateşliydim ve birden çığlık atmışım. Babam yanıma geldiğinde ellerimle yerleri gösterdiğimi ve görmemek için yorganın altına saklandığımı söylüyor. Bu anıya dair bende her şey silinik, hatırlayamayacağım kadar küçük bir yaş zaten.. Ama babama göre (ateşli olmamdan kaynaklı), diğer alemin varlıklarını gördüm ve korkuyla kaslarımda bir boşalma oldu. Sadece anlık bir his ve korkunun tetiklemesiyle.
Tıp bu tür şeyleri tabiki kabul etmiyor bu yüzden Almanya'da büyük sıkıntılar yaşadık.
Burdaki doktorlar daha anlayışlı olduklarından, kendi doktorum hastalığımın ilerlememesinin sebebinin bunun olabileceğini söyledi. Anlık korku kaslarda bir güçsüzlüğe sebep olmuştu. Bu etki ömür boyu kalacaktı ama en azından bir ilerleme olmayacaktı. 

Hastalıkların manevi sebeplerini araştırdığınızda kas hastalıkların temel sebebinin korku ve kontrol kaynaklığı olduğunu buluruz. 
Haritasında 29. derece Kova'da Satürn'ü bulunan birisi için ne kadar manidar korku ve kontrolün en büyük imtihan alanları olacağı. Kova burcu da hastalığın hangi alanda etkili olacağını gösteriyor. Sonuçta bu nörolojik bir rahatsızlık aynı zamanda. 

İşte bu benim geçmişim. Çocukken hala tam olarak ne yaşadığımı bilmediğim bir travma geçirmişim. Sonrasında da hayatın yüklediği ufak tefek yükler var. 
Umre'ye davet çıkınca, benim henüz yaşım genç,  büyük günahlarımda yok, pişmanlıklarım da.. nasıl bir arınma yaşarım acaba diye çok merak etmiştim. 

Gittim, gördüm, sevdim. 
Aşk meğer buymuş diyebildim. 
Hayatınızda bu dünyaya ait olmayan günler geçirmek istiyorsanız siz de niyet edin ve mistik bir davetiye bekleyin. O davetiye gelecek, benimki ilkinde geri çevrilmişti, ikincisinde çıktı. Çünkü gerçekten kelimelerin sığ kalıp asla anlatamayacağı derinlikte güzel şeyler yaşıyor insan orda. 
Kocaman adamların hüngür hüngür ağlayışını gördüm mesela ve onların gözyaşları bana sevginin en masum en duru en saf halini öğretti. Kim diyor erkekler ağlamaz diye. Erkekler o kadar güzel ağlar ki, ve bu asla bir güçsüzlük göstergesi değildir. 
Onları ağlarken gördüğümde, duygularını bu kadar derinden paylaşabildikleri için ve beni de bu kadar derinden etkileyebildikleri için ne kadar güçlü olduklarını hissettim. Bu çok güzel bir hismiş. Ruhların bu kadar derin bir sevgi boyutunda el ele tutuşabilmesi. Gönüllerin birleşmesi. Allah yolunda. Birlik ve teklik.. Bunlar çok özel hatıralar insanın şu garip dünya yolculuğuna. 

Geriye döndüğünüzde bir hüzün kaplıyor içinizi. Ordaki deneyimlediğiniz manevi zengin deryadan kopuyorsunuz diye. Ve bu yüzden yitirmemek için bir çaba oluyor ister istemez ama çabaya rağmen başarılı da olamıyorunuz bir türlü. Çünkü döndükten sonra şeytanın imtihanları da şiddetlenmiş ve artmış oluyor. Yani ordaki günler döner dönmez içinizi ısıtan hatıralara dönüşüyor ve arınmanın devamı için ruh daha büyük imtihanlardan geçiriliyor. 

Döndükten sonra bir müddet geçirdiğim hatalığın etkisiyle her gece Mekke ve Medine'yle uğraştım. Oranın insanlarıyla, oranın şahinleriyle, oranın enerjisiyle. Vizyon şeklinde görüntüler iniyordu gözümün önüne. İhramına sarınan bir adam beni kefenliyordu. Yeşil halıda namaz kılan annem bir anda izdihama yakalanıyordu vs. Her bir kare sıkıntı içeriyordu ve sanki onca sene bastırmış olduğum korkularımı su yüzeyine çıkarıyordu. 
Kefenleyen adamla ölüm korkum, ölüm korkumun arkasında yatan yaşama korkum. 
Özgürce uçan şahinlerle teslimiyet konusundaki korkularım. Herşeyi kontrol etmek isteyişimin altında yatan sebepler. 
Peygamberimizin yanında yeşil halıda namaz kılan annemin görüntüsüyle birlikte birden küçüklüğümü hatırladım. 
Küçükken yemek yemezdim annem de yemezsen bırakır giderim derdi. Bir keresinde gerçekten bahçeye çıkıp saklanmıştı. Onun babamla birlikte aradığımı hatırlıyorum. 
Yemek yememen nazımdam değildi. Almanya'da doğduğumda iki aşının aynı anda yapılması alerjik bir reaksiyona sebep olmuştu. Yutamıyordum. Yutamadığım için de yemek yiyemiyordum. Ama annemde anne yüreği işte, yiyemiyorum diye türlü türlü çareler arıyordu. Nerde bilebilirdi ki kızının bilinçaltına terk edilme korkusunu nakış gibi işlediğini..

İşte yeşil halıda yaşadığımız izdiham ve hepimizin birden birbirinden kopuşu bende anksiyeteyi tetikledi. O korku daha derininde gizli olanı açığa çıkarttı ve ben hiçbir şekilde bilincinde olmadığım bir terk edilme korkumun varlığından haberdar oldum. Bu korkuyu o kadar güzel bastırmışım ve kamufle etmişim ki senelerce, yalnızlığı deli gibi arayışımda ve kimseyi yanıma yaklaştırmak istemeyişimin ardındaki en büyük sebebin bu korkum olduğunu idrak edebildim. Çünkü yalnız ve tekbaşına kendime yetebilirdim ve herkesten uzak durursam, yani sevginin en derinime yerleşmesine izin vermezsem, kimse beni terk edemezdi. Zihnim sorununa mantıklı bir çözüm bulduğunu zannetmişti senelerce. Beni sevmekten ve güvenmekten uzak tutarak. 

İdrak şifa yolunun yarısıdır denir. Bilinçaltı sadece yaşattığı acıyla kapılarını bilince açar. Bir kere bilinçlendikten sonra artık irade devreye girer. Bundan sonrası kişinin kendi elindedir. Şifalanmanın anahtarını artık Allah kişinin eline teslim etmiştir. Kulunun zaman, azim, akıl ve sabır kavramlarını birleştirmesi gerektiğini izleyebilmek için geri çekilir. 

Hastalık kötü. Çünkü hastalık zorluk ve eziyet çekmek demek. 
Gözlerimin kaymasıyla birlikte büyük bir panik yaşadım ve tüm korkularımın belki de en büyüğünle yüzleştim. Yaşam korkusu! 
Çoğumuz ölümden korktuğumuzu zannederiz oysa asıl korktuğumuz yaşamaktır. Ve hayat bizi hastalık aracılığıyla bu korkumuzla çok güzel bir şekilde yüzleştirir. Kıymet bilmeyi öğretir. Hem de her anın kıymetini. 
Biz insanoğlu fazlasıyla nankör davranıyoruz çoğu zaman. Şükürsüzüz ve minnet duymuyoruz. Oysa Allah o kadar cömert ki her konuda. O kadar fazla seviyor ki kullarını, her açıdan destek oluyor, yardımlarımıza koşuyor, sevgisiyle bizi ruhen doyuruyor. Aslında her birimiz ne kadar şanslıyız ama bunu unutuyoruz çoğu zaman. Hastalık hatırlatıyor. İşte bu yüzden hastalıklarımız aslında birer lütuf. Bizi özümüze döndüren bir vesile. Kötülük olarak görmemeliyiz çünkü her şerde bir hayır var. 
Ben umre ziyareti sonrası zorlayıcı şeyler yaşadım ve bu zorluklar derin idraklara ve arınmalara vesile oldu. Bu yüzden iyiki yaşamışım diyebiliyorum. 

Bu yazıyı yazarak hem işlediğimiz küçük şükürsüzlük günahlarımızı hatırlatmak istedim hem de Umre'nin ne kadar etkili olduğunu anlatmak istedim. 
Hocamız bize yolculuktayken 'bu sıradan bir gezi değil, biz geziye falan gitmiyoruz, ibadete gidiyoruz' demişti. Bu yüzden zannetmeyinki boş ellerle gidip boş ellerle dönebileceğinizi. Orda gerçekten Kabe'nin yakınında dururken ve tir tir titrerken DNA'nız da bir değişiklik olduğunu hissediyorsunuz. Bu ilk görüş bana o kadar ağır geldi ki, kalbimde kopan gümbürtüyü ve saniyeler boyunca süren teklemesini hayatım boyunca unutmayacağım. 
Döndüğünüzde de sıradan hayatınıza istediğiniz kadar devam ettiğinizi zannedin. Şeytan imtihanlarıyla her köşede bekliyor ve hayat sizi bu imtihanlar aracılığıyla arınmaya davet ediyor.
Bunun her daim farkında olmanız ve hayırlara kullanabilmeniz dileğimle.

Ve unutmayın ki, her derdin var bir dermanı. Hastalıklarımızı da büyütmemeliyiz. Çünkü her hastalık şifasıyla birlikte gelir. 
Hasta olup da içi daralanlar bu güzel kardeşimin sesini içlerine işletsinler.

19 Şubat 2019 | Başak burcunda dolunay


Arınmayı ve şifalanmayı temsil eden, 0 derece Başak burcunda dolunay var kapımızda. 
Bu yine özel bir dolunay çünkü kraliyet yıldızı Regulus ile kavuşumda. 
Ayrıca Mars ve Uranüs'e üçgen açıda. 
Bu ikili kavuşmuştu geçen hafta.
Kimilerimize ani olaylar yaşattı. 
Kimilerimiz ise yepyeni bir enerjiyle depolandı.
Şimdi ise Mars Boğa burcundaki transitiyle birlikte yavaş ve emin adımlarla ve sağlam kararlarla yol almamızı bekliyor bizden. 
Başak dolunayı ise arınmamızı arzuluyor.

Başak burcunun haritamızda bulunduğu alanda arınma uğruna çok güzel bir fırsat duruyor karşımızda.
Çünkü bu dolunay kalıpları yıkma, kanayan yaraların kabuklarını kaldırma ve şifalandırma imkanımız var. 
Bu her zaman için karşımıza çıkan bir fırsat değil. 
Kirleniyoruz biz bu dünyada.
Unutuyoruz asıl var olma sebebimizi ve kaptırıyoruz kendimizi etrafımızı saran karanlıklara. 
İşte şimdi geri çekilip farkındalık yaratma ve arınma zamanı.

Bu dolunay haritamızdaki Başağın bulunduğu alanda etkili olacak.
İlk önce Başak burcunun haritanızın hangi alanına denk düştüğünü bulun ve bu evin anlamlarını öğrenin. 
Sonra da sorun kendinize..

Arınmak, artık vazgeçmek ve bırakmak istediğim neler var? 

Tüm kötü alışkanlıklarınızın farkına varın. 
Kendinize en çok hangi alanlarda zarar verdiğinizi bulun. 
Sigara mı, Alkol mü, uyuşturucu maddeler mi?
Bunlar hepimizin bildikleri.
Peki ya ruhunuzu uyuşturan neler var?
Kalbinizi mahveden kimler var?

Balık Başak aksı bu. 
Kurban ile kurtarıcının yolu. 
Hayatınızın hangi alanında kendinizi çaresiz hissediyorsunuz, kurban olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Bunu bulun ve sonra teslim olun.
Bu dolunay kurban olmamızı değil kurtarıcı olmamızı bekliyor bizden. 
Fedakarlığı dozunda yaşamamızı istiyor. 
Cömertliği de.
Sevgiyi de.
Nerde veriyorsun da karşılığını alamadığın için hırpalanmış hissediyorsun kendini?
İşte bu kısır döngüyü çözmeni ve çevrendeki sevdiklerinden önce kendi ruhunu kurtarmanı istiyor. 

Tüm bu yukarıda sorduklarımın cevapları bu dolunayın enerjisinde saklı. 
Bu cevapları bulabilmeniz için bu haftayı iyi değerlendirin. 
Kendinize bir gün ayırın.
Tefekküre dalın.
Kalkın sabah abdestinizi alın, oruç tutmaya niyetlenin, namazınızı kılın ve sonra gününüzü sessizlik içerisinde geçirin. 
Çünkü hepimizin ruhunun ihtiyacı var buna. 
Unutmayın gökyüzü olaylarının her birini Allah ayarlar. 
Gezegenler her hareketleriyle sadece yüce olanı zikreder.
Yukarıda olan herşey yeryüzüne de yansır.
Şifa enerjisi yansıyorsa, arınmaya ihtiyacımız var demektir.
 Bu yüzden bu enerjiyi iyi kullanmamız gerekir.

Ben yapamam bunların hepsini demeyin. 
Herkes kendi içinden geçtiği kadarıyla bu arınmayı gerçekleştirebilir. 
Sadece su orucu da tutabilirsiniz veya sadece hafif gıdalar da tüketebilirsiniz. 
Orucu sadece dilinize ve kalbinize de tutturabilirsiniz. 
Seçim sizin. 
Sadece bilin ki bu dolunay özel ve güzel. 
Arınmak için niyet ederseniz eğer, karanlıkları çok daha kolay aştığınızı göreceksiniz. 
Bence denemeye değer. 

Bu dolunay enerjisini kendileriyle başbaşa geçirmek isteyenler Ya Şafi'yi bolca zikredebilirler.
Hepimizin arındığı, saflaştığı, duruluğu arzuladığı ve cennete bir adım daha yakınlaştığı bir hasat zamanı olması dileğimle..

Neptün - Aşka giden yolculuk


Uranüs, Neptün ve Plüton gibi dış gezegenler gözle görülemeyeni temsil ederler. Onların enerjisini her ruh kendi tekamülüne göre deneyimler. Olgunluk mertebemize göre ya gazaplarını çekeriz, ya da cennetin anahtarlarını elde ederiz.

Satürn dünyanın son kapısıdır. Onun halkalarını, yani nefsinizin sınırlarını aştığınız anda, bu dünyaya ait olmayan mertebelere yol açılır.
Uranüs bunların ilkidir ve kişiye Allah'ın ruhundan üflediği parçayı idrak ettirir.
Sonra Neptün gelir, o öyle bir kapıdır ki, gönül Hz İbrahim'in atıldığı ateşin yangınını deneyimler. Yanar, kül olur sonra da gül olur. Ebedi gül bahçesinde cennetine kavuşur.

Neptün'ü en güzel anlatan aşk hikayesi, Kuran'da geçen tek aşk hikayesidir. Züleyha'nın Yusuf'a vuruluşudur.
Hayvani aşk mertebesinde bu yolculuk başlar, insani aşk mertebesine varır ve son yolculuk ilahi aşktır. O öyle bir kapıdır ki, Yusuf Züleyha'nın karşısına çıktığında Züleyha onu artık görmez olur.

Ne Mecnun aşıktı aslında Leyla'sına, ne de Züleyha Yusuf'una..
Hepsinin ve hepimizin ararken acı çektiği tek aşk vardı, o da Allah aşkı.
Neptün'ün diyarı.
Bu diyara bu dünyada sadece nefsinin zincirlerini kıran, şehvetini aşan ruhlar varır.

Bu garip dünya yolculuğunda hepimizin arayıp bulamadığı parça Neptün'ün kalbinde saklı. Danışmanlık verdikçe idrak ettim bunu.
Yalnız olanımız, benim karşıma ne zaman sevebileceğim biri çıkacak diye soruyor. Sevdiğini çoktan bulmuş, evlenmiş, çoluk çocuğa kavuşmuş ve tüm bu sevgileri deneyimlemiş olan, eksik bir şey var aradığım, ne olabilir bu diye soruyor. Yani kul hayvani ve insani aşk mertebesinde takılı kaldığında kendisini her daim eksik hissediyor. Mecnun bu eksik parçayı Leyla aracılığıyla çölde buldu. Züleyha ise Yusuf'u zindana attırdığında, vicdanındaki pişmanlığında buldu.
Şanslı olanlarımız bu neptünyen kapıyı daha bu hayattayken buluyor, uyuyanlarımız ise ancak cehennemin ateşinde yanarken bulacak.
____________________________

Bu dünyaya Allah öyle bir cennet kapısı açmış ki, Neptün'ü en güzel o diyarda hissedebiliyor insan. Bu yüzden o diyarda almak istedim kaleme bu yazımı.
Hz. Adem'in yeryüzüne gönderildiği ilk yerde, Hz. İbrahim'in oğlu İsmail ile inşa ettiği ilk mabette. Dünya'daki en büyük ley hatlarının merkezi olan Kabe'de.

Dünyada büyük iki enerji merkezi var. Bunlardan biri rahmani diğeri ise şeytani. Bermuda şeytan üçgeninin bulunduğu alan cehennem gibi içine çeken ve yok eden enerjiye ev sahipliği yapar. Dünyanın diğer ucunda, onun karşısında duran ise Kabe'nin dışarıya yansıtan, arındıran ve şifalandıran rahmani enerjisidir.
Bu iki enerji merkezi insanın en mistik deneyimleri elde edebileceği yeryüzü yerleşkeleri. Diğer diyarlara açılan iki kapı. Birini açan yok olup gidiyor. Diğerini açan da yok olup gidiyor ama bu yok oluş yeniden doğuşa vesile oluyor.

Gece gündüz, 7/24, her gün Kabe'nin etrafında dünyanın dönüşüyle birlikte bu rahmani enerji tavaf ediyor. İnsanlar yeryüzünde, melekler gökyüzünde.
Bu enerji merkezine bir girdiniz mi bir vorteksin içine girmiş gibi oluyorsunuz. Burası bu dünyaya ait değil. Gözlerinzden yaşlar akmaya başlıyor. Sebebini kelimelerin açıklayamayacağı bir şekilde insan kendisini kaybediyor. Kalbiniz sanki bu enerjiyi kaldıramayacak gibi oluyor. Dünyaya ait olan tüm her şeyi unutuyor. Allah'ı en derininde, gönlünün merkezinde, ruhunun mabedi olan bedeninin her bir zerresinde hissediyor. Gerçek aşk bu olsa gerek. Şimdiye kadar deneyimlediğim en yüksek neptünyen enerji bu. Ve bu kesinlikle bu dünyaya ait değil. Kabe bir cennet kapısı ve ona yakınlaştığınız anda dünyalık her şey bitiyor. Yok oluyor..

☆☆☆

Bazı danışanlarım o kadar güzel hülyalara sahipler ki, ben çok büyük bir aşk yaşamak istiyorum diyorlar. O zaman çok büyük bir bedel ödemeye de hazırlan diyorum, ne demek istediğinizi anlamadım diyorlar.

Neptünyen aşkın en güzel anlaşılır mirasını Mevlana bıraktı bizlere. Onu bile yanlış anladı zamanında çevresindekiler.
Neptün öyle bir mertebe ki burda şehvete yer yok. Oysa insani aşkta şehvetin kırıntıları daima bulunur.
Ben büyük bir aşk yaşamak istiyorum diyen kendisini büyük bir ateşte yanarken bulur. Bu yola bir girdiniz mi sizi sevgililer tatmin edemez olur.
Gerçek aşk, özlemi beraberinde getirir daima. İnsanın canını acıtan da budur. Mecnun Leyla'ya kavuşsaydı veya Züleyha Hz. Yusuf'a, hiçbiri varamayacaktı neptünyen diyara.

İşte bu yüzden haritamızda Neptün'ün bulunduğu alan ve gökkubbedeki transiti, arzulayıp da kavuşamadıklarımızı, kavuştuğumuzu zannetsek de yarım kalışımızı hatırlatır durur bize. Hayal kırıklığı üzerine hayal kırıklığı hapseder bizi kendi cehennemimize.

Siz siz olun ya yanmaya gönüllü olun ya da sadece Venüs ile yetinin yeryüzünde. Yoksa en büyük arzunuz ölüm olacak. Tıpkı Mevlana'nın da dediği gibi ölüm gününüz düğün gününüz gibi olacak.
Çünkü bu dünya cennetin sadece bir kopyası. Neptün bu perdeyi aralayan Allah'ın emrindeki tek gezegen.
Kim ister ki kopyayı, gerçeğine kavuşabilme hakkını Allah hepimize vermişken?

Bu dünya sadece ışıkları size yönlendirilmiş, başrolü size verilmiş bir sahne. Kaptırmayın kendinizi bu kimliğinize.
Bu vücudu şehrimizde hepimiz misafiriz. Bu perde bir gün kapanacak ve Neptün'ü asıl o zaman idrak edebileceğiz.
Bu oyunu öyle bir farkındalıkla oynayın ki, hak edin bu mertebeyi. İşte o zaman ölümünüz en büyük huzurunuz olur.


Mekke'deyken kaleme almak istedim Neptün'ü çünkü bu gezegenden ben de bir haberim. En yakın deneyimini burda elde ettim ve yeşil halıya ayak basar basmaz, Medine'de.
Umarım kelimelerimle biraz olsun hissettirebilmişimdir burdaki ilahi enerjiyi ve umarım bunu hissetmek hepinize bir gün nasip olur çünkü tıpkı Kabe gibi biz de ait değiliz aslında buraya. Kökenimiz aşk ve biz de onun peşinde perişan olan arayanlarız. Bir gün tekrardan bulmak dileğiyle.

Bir gün hepimizin kavuşması dileğimle..

5 Şubat 2019 | Kova burcunda Yeniay


Tutulmalarla geçen yoğun bir Ocak ayından sonra özgürleştirici bir yeniay var kapımızda.
Bu yeniay Kova burcunun 15. derecesinde gerçekleşecek ve hepimize yeni bir sayfa açma imkanını tanıyor olacak. 

Hepimiz yoğun bir Ocak atlattık. 
Kafamız karışıktı.
Tutulmaların etkisi üzerimize bir ağırlığın ve belirsizliğin çökmesine sebep olmuştu. 
İşte şimdi bu yeniayla birlikte silkelenme ve kendine gelme zamanı.
Uranüs ile Mars kavuşumu bize bu konuda yardımcı olacak. 
Ama bu yardımdan önce huzursuzluk ve patlamalar yaşayabiliriz. 
Bu konuda dengeli davranmaya özen göstermeliyiz.

Yeniay yöneticisi Uranüs bize bir Şahin'in bakış açısını kazandırma niyetinde. 
2019'u net göremedik geçen ay, bu yüzden yolumuzu da belirleyemedik bir türlü oysa şimdi Uranüs geleceğin önündeki bilinmemezliği kaldırıyor. 
Mars bize değişim için güç veriyor.
Bu yeniayla birlikte önümüze bir mum ışığı yakıyor.
Bizi karanlıklardan çıkartmak için yardım elini uzatıyor. 
Bu ikili enerjiyi tahrip edici olarak değil inşa edici olarak kullanmalıyız. 

Şubat ayı 2019 yılının belki de en güzel ve en şanslı ayı. 
Çünkü hiçbir gezegen retroda değil. 
Satürn ise gökyüzünde görünür hale geliyor.
 Güneş ile kavuşarak bir yıllık ilahi toplantısını yaptı ve Allah'ın tüm görevlerini yerine getirmek üzere kendi yeniayını yaşayacak bu hafta. 
Onun bu yeni doğuşunu hepimizin ruhu hissedecek bu dünyada. 
Satürn'ün haritanızda yönettiği evlere dikkat edin. 
Aylardır sönüktü bu evlerin enerjisi. 
Şimdi ise bu hanelere ışık vuracak.
Enerji akışı geri dönüyor yani tezahürler tekrardan başlıyor.  

Bu yeniay Güneş, Ay ve Merkür kafa kafaya vermişler Jüpiter'e sekstil açıda konumlanarak selamlarını iletiyorlar. 
Jüpiter dokunduğu her şeye olumlu, şanslı ve bereketli enerjisini iletir. 
Bu yüzden hem zihnimize, hem kalbimize hem ruhumuza çok iyi gelecek bu yeniay. 
Çoktandır mutluluk ve huzur çalmadıysa kapınızı, işte şimdi açık bırakın ki kapıyı misafir edebilin hanenizde huzuru ve aydınlığı.
Her gökyüzü olayı bir fırsat ve bu fırsatı değerlendirmek her kulun görevi. 
Bu enerjiyi davet etmezseniz işkence çekmeye devam edersiniz. 

Nadir gerçekleşen bir gökyüzü etkisi daha var ki bu ay, o da Satürn ile Neptün'ün arasındaki 60 derecelik açı.
Sınırları, korkuları ve engelleri temsil eden Satürn; sınırsızlığı, ilahiliği ve hayalleri temsil eden Neptün ile sıkça el ele vermez. Anlaşamazlar çünkü genelde. 
Birleştirmezler güçlerini. 
Sadece özel anları beklerler gökkubbede. 
İşte bu özel anların her biri Şubat ayının içinde gizli. 
2019 için hayal ve hedeflerini belirlemiş olanlar, sakın bu enerjiyi kaçırarak dilek ve niyetlerinizi bu senenin sonuna atmayın. 
Çünkü niyet ve kısmet kapıları Şubat'da açılacak ve tüm 2019'a yayılacak.

Bu yıl korkuları aşma ve hayalleri gerçekleştirme yılı. 
Şubat'da karşınıza çıkan fırsatlara dikkat edin çünkü bunlar Allah'ın hikmet ve nimetleri olacaklar. 
Her zamanki gibi farkına varan bu güzel kapıdan içeriye girebilecek.
Farkına varamayan ise cehennem yolculuğuna devam edecek. 

☆☆☆

Mitolojide Şahin ve Atmaca'nın önemli bir yeri vardır.
İki alemi aynı anda görebildiğine ve bu yüzden gaybî bilgilere sahip olduğuna inanılır.
Vicdanı ve ruhu ve hayallerin gerçekleşmesini sembolize eder.

İşte bu yıl bize birer Şahin olma görevini veriyor Satürn ve Neptün. 
Diğer alemden bilgi getiren sezgilerimizi dinleyerek, dünya hayatımızda bir şeyler inşa etme, yani hayallerimizi gerçekleştirme imkanını sunuyor. 
Bu yeniayı değerlendirin çünkü o bir kapı.
Ve o kapıyı açmanın anahtarı da "El Hadi" esmasında saklı.
Bu yüzden Ya Hadi, önümü aydınlat, istikametimi sana eyle diye dua edin.
Umudu hanenize davet edin.
İhtiyacımız var bu güzel özgürleştirici enerjiye.

Hepimize hayırlı bir yeniay olması dileğimle..

İç yolculuk rehberim


Yaşam koçluğu danışmanlığımdan faydalananlar dolunaylarda topraklama yaptırdığımı bilirler. 
Topraklamayı düzenli olarak ritüel halinde yapanlar ise, insana iç yolculuğunda çok büyük fayda sağladığını bilirler. 
Bu açıdan yaşam koçluğumdan faydalanamayanlar ama yinede tek başına topraklama yapmayı öğrenmek isteyenler için küçük bir iç yolculuk rehberi hazırladım. 

Bu rehberde duygularınızın frekansı ve sizi nasıl etkiledikleri hakkında bilgi edinebilecek ve çıktısını alabileceğiniz çalışma kağıtları bulacaksınız. Son sayfasına da tam sayfa mandala ekledim. Kendinizi kötü hissettiğinizde onun da çıktısını alarak, negatif enerjinizi atabilirsiniz. 
Bir yıl boyunca her dolunay için farklı bir kök duyguyu ele aldım. Yani bu iç yolculuk rehberinizle 1 yıl boyunca çalışabileceksiniz. 
Çalışma kağıtlarında bu duygunuzun üzerine çalışabileceğiniz yönlendirici sorular sizi bekliyor olacak. Her ay için ayrıca kendinizin belirlediği görevleriniz olacak. Bu görevleriniz korkularınızı aşabilmeniz için size yardımcı olacak. 

Moon journal - içsel yolculuk rehberim sadece bilgi içerikli bir e-kitap değil. Önsöz olarak sizin için yönlendirici bilgileri ekledim ama geri kalan sayfalarda sadece rehberlik yapabilmek için yönlendirici sorularım olacak ve bütün görev size düşecek. Çünkü bir başkası sizin karanlık iç dünyanızı tanıyamaz. Kendinizi en iyi tanıyan sizsiniz. Bu yüzden iç yolculuğunuzda tek başınasınız. Ama merak etmeyin eğer tıkanır rehberliğime ihtiyaç duyarsanız, tek soru tek cevap danışmanlığımdan faydalanabilirsiniz. Yardımcı olabilmek için elimden geleni yaparım. Sonuçta dünyada ne kadar çok insan kendi karanlık tarafını yenebilirse, dış dünyada karanlığa o kadar az yer kalır. Ve hepimizin hedefi bu. Bu yüzden birbirimize kendi karanlıklarımızı aşabilmek için yardımcı olmak zorundayız. 

Eğer kendi karanlığınızla yüzleşmek istiyor ve korkularınızın üzerine gidebilecek kadar cesaretli olduğunuzu düşünüyorsanız, moon journal - iç yolculuk rehberimi iletişim formundan bana ulaşarak isteyebilirsiniz. 

Ücreti 5tl. 
PDF formatında. 
Bir yıl içindeki her dolunay için 1 sayfa çalışma kağıdından ve ek bilgilerden oluşuyor. 

Eğer her dolunay 1 yıl boyunca topraklama ritüeli yaparsanız, iradeniz üzerinde hakimiyet kazandığınızı göreceksiniz. Artık ne insanlar ne de olaylar sizi dengeden kolay kolay çıkaramayacak. Duygularınızın kölesi olmaktan kurtulacaksınız. Merkezinizde kendiniz olacak ve iradenizle seçimlerinizi yaparak Allah'ın yazmış olduğu kader planına uygun davranabileceksiniz. 
Unutmayın, Allah kimsenin kaderini kötü yazmamıştır. Bu yüzden hayatınızda sürekli bir şeyler ters gidiyorsa, bu sizin bilinçsiz eylemlerinizdendir. İçinize yönelerek, şeytanlarınızla tanışırsanız, dış dünyanızda onlarla karşılaşmazsınız. 
Bu bir ömür devam eden bir savaş. Bunu başarabilmek ve arınabilmek için buradayız. Ne kadar yol alırsak o kadar çok huzura varırız. Aradığınız bütün cevaplar dışarıda değil, içinizde..

Görünüşünüz, yalnızca kalpten bakabildiğinizde berraklaşır, dışarıya bakanlar düş kurar, içe bakanlar uyanış yaşar.
• Carl Gustav Jung •

Not: Topraklama çalışmalarını akıl ve ruh sağlığı düzgün olmayanların tek başına yapmamaları gerekir. Lütfen bu konuda hassasiyet gösterin.

21 Ocak 2019 | Aslan burcunda kanlı ay tutulması


Oğlak burcundaki Güneş tutulmasını atlattıktan sonra şimdi de 0 derece Aslan burcunda kanlı bir Ay tutulması var kapımızda.

Sabîî sembollerinde 0 derece Aslan burcu, kanı beynine sıçrayan bir adam tarafından temsil edilir.
Sonuçta Uranüs bu tutulmaya kare açıda konumlanmakta.
Biraz öfke ve isyan ve stres var kimilerimizin ruhunda ve bu tutulma bunun arınışını arzulamakta.

Aslında çok doğal bu hislerimiz.
Sonuçta tutulma dönemindeyiz.
Ne geçmişe dönebiliyor, ne geleceği tam olarak öngörebiliyoruz.
Bu yüzden bir iç huzursuzluğumuz var kollektif olarak hissettiğimiz.
Bir şeyler rayına otursun, bir önümüzü görelim, adımlarımızı belirleyelim istiyoruz.
Ama şimdilik bunu yapabilmek için biraz erken.
Tutulmalar, ki bu aynı zamanda bir dolunay, yeni başlangıçlar için uygun zamanlar değildir.
Kişinin önünü görebilmesi için karanlık içine çekilmesi gerekir.

Bu tutulmanın yöneticisi olan Güneşi dışarılarda değil, kendi içinizde arayın, bulun ve aydınlatın.
İlk önce kendi karanlığınıza aydınlık olun, sonra dış dünyanız kendiliğinden aydınlanacak zaten.

Bu tutulmayla birlikte 9 yıllık bir döngü kapanıyor.
Bu yüzden bu kanlı dolunayı iyi değerlendirin.
Şu son 1-2 senedir yaşadıklarınızı gözden geçirin.
Nererdeydiniz, nerelere geldiniz?
Neler kaybedip, neler kazandınız?
Bir döngüyü tamamladı aslında ruhunuz.
Aslan burcunun haritanızda bulunduğu alanda bir şey kazandınız, Kova'nın bulunduğu alanda ise bir şeyi teslim ettiniz Allah'a.
O şey ney?
İdrak edin ki, kapatabilin bu döngüyü.

Aslan burcunun merkezi olan kalbinizde temizlik yapma zamanı olarak değerlendirin bu kanlı tutulmayı.
Bırakın size ait olmayanlar gitsin.
Bir ateş yangını başlatın yüreğinizde.
Ateş elementinin o güzel enerjisini tahribat için değil arınma ve yenilenmek için kullanın.
Her şeyin başlangıcıdır ateş.
O öyle bir elementtir ki, içinde hem kıvılcımı, hem alevi, hem sıcaklığı barındırır.

Sevgidir aslan.
Çünkü kalbi sevgi yönetir.
Ve sevgi öyle bir duygudur ki, yaratıcı ateş onun aracılığıyla kendisini tezahür eder.
Bilinç ve idrak onun aracılığıyla oluşur.
Küçük bir kıvılcımdan alev, alevden ise etrafa yayılan bir sıcaklık oluşur.
İhtiyaç duyduğumuz şey tam da bu sıcaklığın verdiği his.
Ve bu hissi Jüpiter Venüs kavuşumu gökyüzünden yeryüzüne yansıtıyor olacak.
Sabîî sembollerindeki adama benzememek için gayret gösterin.
Ateş beyninize değil kalbinize yayılsın bu kanlı dolunay.

Madem 9 yıllık bir döngünün kapanışı var kapımızda ve gökyüzünde Jüpiter ile Venüs kavuşumda, o halde bunu Ya Vedud esmasının zikriyle taçlandıralım ve dualarımızda korkularımızı ve isyanlarımızı Yaratıcımıza teslim ederek aşalım.
Gerçek, saf sevginin bu tutulma yolunuzu aydınlatması ve size sevginin en saf halini derinden hissettirmesi dileğimle..

Evlilik öncesi & evlilik sonrası astroloji haritamız


"Sen evlenmeden önce böyle değildin, evlendikten sonra çok değiştin" cümlesi pek bir meşhurdur bu diyarlarda gezinen ruhlara.
Öyle ya, gerçekten kimi insanlarda bu çok bariz belli olur. Bu farkı en çok da gören ve hisseden evlendiğimiz kişi olur. Ve eğer bu fark bir uçurumsa kişi evlilik yolunu tuttuğu gibi boşanma yoluna da hemen koyulur.

Astrolojik olarak bunun mantıklı bir açıklaması da vardır aslında. Aşk hanesi 5. evdir, evliliği ise 7. ev gösterir ve bu iki evde daima birbirinden farklı burçlar bulunur. Farklı burç demek, kişi bu hayat alanlarında farklı senaryoları deneyimleyecek demektir.
Yani aslında evlendiğiniz kişi değişmez evlendikten sonra, sadece siz 5. ev yerine 7. evin etkisini hissetmeye başlarsınız. Bu nedenle yukardaki cümlenin kargaşasını deneyimlememek için evlenmeden önce sevdiğiniz kişinin 5. ve 7. evdeki burçlarından haberdar olun.

Mesela Boğa burçlarının 5. evinde Başak vardır. Bu yüzden Boğa, söz konusu aşk olduğunda daha çekimser davranır. Pimpiriklidir ve sevdiğine kolay güvenmez, eleştirel yaklaşır ve bu yüzden aşk hayatında biraz sıkıntı yaşar. En iyi kaliteyi istediği için bir türlü kendine uygun mükemmel bir sevgili bulamaz. Eğer olur da bulur ve evlenirse, bu sefer 7. evdeki Akrep etkisini göstermeye başlar. Aşırı tutku dolu, sevdiğini paylaşamayan, kıskanç biri olur. Aşıkken o sakin tavırlarından artık eser yoktur. Bir sevgiliyken pratik olana verdiği değer ve mesafeli haller gitmiş artık her şeyin derinini yaşamayı arzulayan biri gelmiştir. Aşk hayatında ne kadar sakin ve pratikse, evlilik hayatında bir o kadar karmaşık ve inişli çıkışlı, yakıp yıkan ve dönüştüren biri olmuştur.

Tam ters senaryoyu Yengeç yaşar. Onun 5. evi Akrep, 7. evi Oğlak'tır.
Aşık olduğunda kendisini aşırı bağlar. Ben onsuz yaşayamam diye yakarışlar başlar. Tutku dolu sever, duyguları çok derindir ve karanlık dahi olabilir ama bir evlendi mi bu karanlıktan eser kalmaz. Oğlak enerjisi ona evlilikte sorumluluk aldırmasını bilir. Artık karşımızda duygularını daha çok kontrol edebilen ve soğuk olabilen biri vardır. Olgundur ve akıllı davranır ama aşıkken indiği derinlere bir daha inmez. Sen beni çok kıskanırdın yoksa artık sevmiyor musun gibi gereksiz bir soruyu sormayın bir Yengeç'e, çünkü Oğlak pek kıskanmaz, kıskançlığın özgüven eksikliğinden kaynaklandığını bilir. O çoktan dağın tepesine tırmanmış ve ameline ulaşmış, yani evlenmiştir. Kaybetme korkusu olmadığı için, kıskanmayı saçma ve gereksiz bulur çünkü o kendisini çoktan başka bir olaya adamıştır. Sizi sevmediğini sanmayın sakın. Hala seviyordur sadece daha sabit bir şekilde.

Eğer Oğlak yükseleniyseniz, 5. evinizde Boğa bulunur. Siz zannedersiniz ki bu kişi çok soğuk ve karamsar biri oysa 5. evindeki Boğa burcu size çok güzel bir aşk hayatı yaşatabilir. Bir Oğlak yükseleni sizi lüks restoranlara götürür, olmadı evinde ağırlar nefis yemekler yapar, hediyeler alır. Sizin 5 duyunuzu öyle bir tatmin eder ki, anında aşık olur ve ben seni ne kadar yanlış tanımışım, sen meğer ne kadar romantik biriymişsin dersiniz. Eğer bu aşkı ilerletir ve evlenme teklifini kabul ederseniz bu romantik dozu iki katına çıkmış haliyle deneyimlemeye başlarşınız çünkü artık Yengeç enerjisi vardır. Sizi öyle bir sever ki, yeter artık bu kadar duygusallık diyebilirsiniz. Evliliğini ve sizinle kurduğu yuvayı adeta yüceltir ve bir hayli anaç veya babacan davranmaya başlayabilir. Yakışıklı ve romantik bir adamla veya çekici ve güzel bir kadınla evlendiğinizi zannederken birden aslında anne veya babanızla evlenmiş olduğunuzu hissedebilirsiniz.

Uzun lafın kısası kişi neyse odur ve çook zor değişir. Siz siz olun, evlenmeden önce bir astroloğa başvurun ki, evlendiğiniz kişiden emin olun. Çünkü astroloji haritası aslında kim olduğumuzu veya olacağımızı gösterir.
Evlilik masasında "Evet" demek, senin kahrını çekmeye niyetliyim demektir. Bu yüzden sen evlenmeden önce hiç böyle değildin diyecek kadar saf olmayın. Evlilik zor iştir ve eğer bu kahrı çekmeye hazır değilsek uzak durmamız gerekir.

6 Ocak 2019 | Oğlak burcunda Güneş tutulması


Yeni yıla karmik bir başlangıçla adım atıyoruz hep beraber 15 derece Oğlak burcundaki bu Güneş tutulması aracılığıyla. 
Gökyüzünde Oğlak enerjisi bir stelyumu ağırlamakta. 
Kimler yok ki bu toplantıya katılan..
Güney Ay Düğümü tüm geçmişimizi çağırmakta, Satürn bizi yüzleştirmeyi planlamakta, Güneş eril yanımızı, Ay dişil özümüzü masaya yatırarak yeni bir başlangıca zemin hazırlamakta, Merkür mantığımızı kullanmak zorunda olduğumuza hatırlatmakta, Plüton ise dönüşümümüzü arzulamakta. 
Hazır mısınız bu yoğunlukla 2019 hedeflerinizi sıralamaya? 

Bu bir Güneş tutulması olduğu için yeni bir başlangıcın kapımızda olduğunu gösteriyor. Ama bu tutulma aynı zamanda Güney Ay Düğümü eşliğinde olduğu için bu yeni başlangıcın karmik mirasımızdan yük bırakarak gerçekleşeceğini gösteriyor. 
Bunun için hepimize yapacak çok iş düşüyor. 

Çıkarın bakalım tüm sırtlandığınız yüklerinizi 2019'un ilk haftasında.
Neler var geçmişten gününüze sürüklediğiniz?
İntikamlarınız, hiçbir zaman için ihtiyaç duymayacağınız arzularınız, hakkınızı helal etmediğiniz için hamal gibi taşıdığınız kanlı bıçaklı dostlarınız..
Yatırın tüm geçmişinizi masaya. 
Çağırın cesetlerinde parmak izi olmayan kurbanlarınızı ve yüzleşin bu karanlık tarafınızla. 
Yoksa aydınlanmayacak diyarınız bu tutulmayla ve yitireceksiniz yeni bir başlangıç yapma fırsatını. 

Oğlak burcunun haritamızda bulunduğu alan karanlıklarla en çok başetmek zorunda kaldığımız yerdir. 
Burası yüzleşmemizi bekler. 
Korkularımızla, kendi içimizde yarattığımız şeytanlarımızla. 
Oğlak burcunun bulunduğu alan bize en büyük başarıları getirecek olan diyardır aynı zamanda. 
Çünkü kişi aşarsa korkularını, yüzleşirse karanlıklarıyla, güç kazanır. 
Ve bu güç ona tüm zorlukları aştırır. 

Ne var ki kaçarız biz bu diyardan. 
Çünkü zaaflarımızla yüzleşmenin bizi daha da güçsüz bırakacağını sanarız. 
Sandıkça daha da batarız. 
Dipsiz bir kuyu gibi karanlıklara varırız.
İşte bunun sınavını verecek ruhlarımız.
_____________________

Tutulma bu kadar yoğun bir satürnyen enerjiyle gelince, kalem de karanlıklaşabiliyor birden. 
Alışkın değilim böyle karamsar cümleler kurmaya ama Satürn bu. 
Kendisini daha farklı nasıl anlatabilir ki insan..

Tüm bu karanlık diyara rağmen güzel bir ilahi yardım da var bizlere verilen.
Karanlık bir ormanda yolunu kaybetmişcesine korku dolu olan ruhlarımız, çok uzaklarda parlayan güzeller güzeli Vega yıldızının ışığıyla pusulasını bulacak.

Kadimler bu yıldızı ilahi atfetmişler.
Vega'nın meleklerin malikhanesi olduğunu zannetmişler.
Gönül gözleri açık olanlar Vega'dan duyulan lirin ilahi sesini işitmişler.
Mistik, manevi bir enerjisi olduğu için bu yıldızı kutsal bilmişler.

İşte tüm bu karanlık ormandaki kayboluşumuzu temsil eden bu tutulma aslında büyük yerden gelen ilahi emirleri yeryüzüne yansıtmakta.
Bu yüzden ne korkun ne de geri çekilin.
Bırakın bu gizemli kutsal esrar içinize işlesin.
Sizi büyülesin.
Sonuçta Plüton var işin ucunda.
Bu tutulma bize kökenimizi hatırlatacak.
Tüm gücünü geçmişimizden alacak, ruhumuzda ufak bir simyaya vesile olacak ve dönüşümü başlatacak.

Her gökyüzü olayı biricikindir.
Ama bazen öyle mistik kapılar açılır ki sadece bilen ruhlar değerlendirir.
Siz de bu bilenlerden olun.

Sizi tutulma günü kendi karanlık içinize davet ediyorum.
Madem Vega kaynaklı ilahi bir enerji akacak yeryüzüne o halde siz de açın aşağıdaki parçayı ve dalın bir yarım saatliğine tefekküre.
El Adl esmasını zikredin ve tövbe edin tutulma anı.
Söz veriyorum aradığınız aydınlığı hissedecek ruhunuz.


ASTROKARTOGRAFİYİ farklı okumak


Astrolojiyi öğrenme yolculuğuna başladığımdan beri her gün yeni bir kapının açıldığını fark ediyorum.
Sanki yıldızlar yeminliler ve bazı şeyleri sadece zamanla açıyorlar yeryüzündekilere. Bu yüzden heryerini ezberlediğini zannettiğin haritan, seni sürekli büyülemeye devam ediyor bir şekilde. Her seferinde yeni bir bilgiyle, yeni bir idrak oluşuyor zihninde.

☆☆☆

Bu yazımda biraz Astrokartografiden bahsetmek istiyorum ve bizi nasıl etkilediğinden. Çünkü ilk zamanlarda dünyanın birçok yerinden geçen çeşitli gezegen çizgilerime bir anlam veremiyordum. Kimi yerleri ömrü boyunca gidip görmeyecekti ruhum. O halde nasıl etkileyebilirdi ki beni Astrokartografi haritam?

Hepimiz kocaman bir alemde kendi küçük alemimizi deneyimliyoruz.
Kimimiz tek bir ömürde bütün dünyayı geziyor kimimiz ise doğduğu köyden bir adım öteye gidemiyor.
Oysa çok gezenin de hiçbir yeri göremeyenin de bir Astrokartografi haritası var ve bu harita kendi küçük alemimizdeki yolculuğumuzu bir şekilde etkiliyor.

İnternet çağında yaşadığımız için kocaman dünya küçücükün bir köy oldu bir anda. Artık tek bir tıkla Japonya'daki bir kişiye ulaşabiliyor, Sibirya'da yaşayan birinin hayat hikayesinden etkilenebiliyorsun.
İşte Astrokartografi haritan da tam bunu gösteriyor. Dünyanın neresinden hangi gezegen çizgin geçiyorsa, orda seni bekleyen bir dersin oluyor.
Öğrenci hazır olduğunda üstat yetişir denir, işte bazen bu üstatlar hiç zannetmesen de bu gezegen çizgilerinden ruhuna dokunabiliyor.

Daha net anlatabilmen için kendi Astrokartografi haritamdan örnek verebilirim.
Benim Venüs DC çizgim Azerbaycan'ın Bakü şehrinden geçiyor. Hayatım boyunca gitmedim, büyük ihtimalle de yolumun düşmeyeceği bir şehir diye düşünüyorum. Ama Bakü'de doğmuş olan bir kişi var ki, Venüsyen tüm konuları onun üzerinden deneyimliyorum. Bahsettiğim kişi Mimi İkonn. Aslında sadece sosyal medya aracılığıyla yıllardır takip ettiğim biri. Hem instagram'da çok aktif hem de hayatını paylaştığı bir youtube kanalı var.
Hayatının her aşamasını; aşık oluşunu, evlenişini, eşiyle birlikte kurdukları işlerini, hamile kalışını, tatillerini, sevdiklerini yani her şeyi paylaşan biri zamanla sizi ve düşüncelerinizi derinden etkilemeye başlıyor. Yıllar geçti ve ben parasız, orta düzeyin de altında olan ailelerden gelen bu iki gencin sevgi ve birbirlerine duydukları aşk ile hayatlarını ve yaşam tarzlarını nasıl kurduklarını izleyebildim. Başarı basamaklarını birlikte nasıl çıktıklarını ve lüks denebilecek bir yaşam tarzına kavuşmalarına rağmen nasıl da mütevazi kalmayı başardıklarını görmek bana Venüs'ün birçok hayat dersini öğretti. Aşk gerçekten cesaret ve emek istiyor ve sadece bunu başarabilenler ilişkilerinde huzuru keşfediyor, sevginin Allah'ın kuluna bahşettiği en değerli hediye olduğunu anlıyor.
Ben hayatımda belki hiçbir zaman için yüzyüze gelmeyeceğim birinin ve hiçbir zaman için ziyaret etmeyeceğim bir yerin etkisini hissediyorum Venüs çizgim sayesinde.

İkinci bir örneği ise Kuzey Ay Dügümü'müm geçtiği İsveç'ten verebilirim. Yine ziyaret etmediğim bir ülke, bilmem bir gün yolum düşer mi..
İsveç'in doğusundan Kuzey Ay Düğümü IC çizgim geçiyor. Bu çizgim hayatımın amacıyla yakından ilgili. Nasıl Venüs ilişkiler, aşk, para konuları üzerinden beni etkiliyorsa, Kuzey Ay Düğümüm de misyonum hakkında bilgi veriyor. Ve bu misyonumu bana İşveç'in Grundtjärn adlı küçük bir köyünde yaşayan Jonna Jinton hatırlatıyor.
Bazen birisini gördüğünüzde kalbiniz hızla atmaya başlar, ruhunuz ilhamla dolar. Bu gibi anlık duyguların kaynağının ruhun doğmadan önce seçmiş olduklarını hatırlaması sonucu oluştuğunu söyleyenler var. Psikolojide buna 'golden shadow' deniyor. Birisini görüp etkilendiğinizde aslında kendi içinizdeki yaratıcı kıvılcımı gördüğünüz için etkileniyorsunuz. Ruhunuz bir bakıma Yaratıcıya vermiş olduğu sözü hatırlıyor. İnsanın ruhu ilhamları bu şekilde alır. Anlık hissiyatlarla. Yoktan var olan çoşkuyla.
Daha önce doğduğum ülkeyi geride bırakarak yeni bir başlangıç yapmıştı zaten ruhum ama biliyorum ki yükselen yöneticim ve Güneş'imin üzerinden geçmeye hazırlanan Uranüs benden yeni bir başlangıç daha yapmamı isteyecek. Hayat rotamı doğaya kıracak. Ve Jonna şimdilik bu konuda en büyük ilham kaynağım ve sessizce destek aldığım biri. Sonuçta radikal kararları alanlar genelde yalnız kalırlar. Yapabileceklerine inanmayan insanlar kendi inançlarını size yansıtır ve sizin de yapamayacağınızı zannederek hayat enerjinizi çalarlar. Eğer başkalarının inançlarına kuvvet verirseniz, asla hayalini kurduğunuz hayatı yaşayamazsınız. Bu da Jonna Jinton aracılığıyla Kuzey Ay Düğümü çizgimin bana öğrettiği hayat dersi.


Peki ya sizce sizi nasıl etkiliyor bu güzeller güzeli mavi gezegen?
Astrokartografiyle ilgili danışmanlık almak isterseniz yardımcı olabilirim, tıklayın..

22 Aralık 2018 | Yengeç burcunda Dolunay


2018 yılının son dolunayı var karşımızda hem de tam kış solstisinde. 
Bu dolunay 0 derece Yengeç burcunda, Güneş'in Oğlak burcuna geçmesiyle birlikte gerçekleşecek. 
En karanlık gecemizi aydınlatan son dolunay sembolüyle bize ufak bir sırrı hatırlatıyor olacak aslında. 
O da karanlığın asla ebedi olamayacağını,
Aydınlığın her zaman için galip geleceğini..

Her kış Güneş'in Oğlak burcuna geçişi bizi kendi karanlık içimize yönlendirir ve aydınlığı keşfetmemizi arzu eder. 
Paganlar doğanın bu döngüsünü mumlarla karanlığa aydınlık getirerek kutlarlarmış. 
Herkes ruhsal alemine çekilir, ailesiyle vakit geçirirmiş. 
Çam ağacı ve onun üzerindeki yanan mum, bu karanlık gecenin geçeceğinin ve aydın günlerin geleceğinin sembolü olduğu için kış solstisi kutlanırmış. 
Bu pagan bayramı hırıstiyanlar tarafından devşirilip noel haline getirildi. Oysa kökeni gerçekten Hz. İsa'ya değil, pagan inançlara dayanıyor ve yılbaşı süslenen ağaç ile aslında bu pagan inanışa geri dönülüyor. 
Doğanın döngüsü kutlanılıyor. 
Doğaya bu kadar zarar veren insanların bunu hala kutlamaları ise bana her şeyin ne kadar içi boşaltılmış şekilde yaşanıldığını hatırlatıyor. 
_____________________

Bu dolunay derecesi Sabîî sembollerinde, eski bayrağı indirip, yenisini çıkaran denizciler tarafından sembolize edilir. 
Sonuçta 2018'in bayrağını indirmek üzereyiz hepimiz. 
Yeni bir yolculuk bizi beklemekte.  
2019 sürprizleriyle bizi yeni bir maceraya davet etmekte. 
Denizci mistik ve bilinmeyen macerasına başlamak üzere son hazırlıklarını yapıyor. 
Su elementini ağırlayan bu Yengeç dolunayıyla birlikte hepimiz bir denizci gibiyiz kendi küçük alemimizde. 

Peki ya gökyüzü ne alemde?

Venüs ile Satürn arasında sekstil açı mevcut.
Sevgi uğruna sağlam bir temel atma imkanını sunuyor yeryüzündekilere bu ikili.
Venüs ayrıca Neptün'e üçgen açıda konumlanıyor ve bu enerji gerçekten güzel bir atmosfer yaratma potansiyelimizin var olduğunu gösteriyor. 
Sevginizi belli edin bu dolunay. 
Korkmayın onu paylaşmaktan.
Bu hayat o kadar kısa ki, su gibi akıp gidiyor.
Veda ederken yanınızda götürmek isteyeceğiniz tek şey bu sevgidolu anlar, sevgi kokan hatıralar. 
Ve bu dolunay bu anıları biriktirmek için güzel bir kapı aralıyor herbirimize.

Bu dolunay, Merkür ve Jüpiter Antares yıldızıyla kavuşuyor. 
Akrep'in kalbinde kadersel bir toplantı söz konusu. 
Büyük bir vizyonun peşinde bazılarımız. 
Umudumuzu bir şeye bağlamış gibiyiz.  
Bütün zihnimizle, tüm var olan gücümüzle takıntılı bir şekilde inanmışız bu işin bize başarı getireceğine.
Eğer hırs ise bizi yöneten kaybedeceğiz. 
Eğer sezgilerimizse bizi bu yola yönlendirmiş olan emin adımlarla yürüyebiliriz. 
Bu çelişkiyi yaşıyor olacak bazılarımız. 
Ve bir idrak yaşanacak tıpkı her dolunayda olduğu gibi. 

Yengeç ve Oğlak ekseninde gerçekleşen bu dolunay bu iki burcun temsil ettiklerini birleştirmemizi istiyor aslında bizlerden. 
Hem aile hem iş ve başarı konularını sentezleyebilmemizi istiyor. 
İkisini bir dengeye oturtmamızı bekliyor.
Sonuçta bundan sonraki tutulmalar da bu iki burçta gerçekleşecekler. 
Yani aslında bu dolunay ruhumuza öncülük ediyor, bizi bekleyen enerjilerle tanıştırıyor. 
 Siz de bu kış solstisine uygun olarak içinize yönelin, bu haftasonunu sıcak bir ortamda sevdiklerinizle geçirin ve sorun ruhunuza..
Beni en çok doyuran şey ne?

Bu sorunun cevabını bu dolunay keşfetmeniz dileğimle..
El Vedud esmasının o güzel büyüsü yayılsın her birimizin gönlüne.

MİNİMALİZM | Uranüs ile Boğa dost olur mu?


Belki duymuşsunuzdur "Hayatı sadeleştirmek için derle topla rahatla" adında uluslarası çok satanlar listesine girmeyi başarmış olan bir kitap var piyasada. Yazarı Marie Kondo adında bir Japon. Kitap da Japon toplama ve düzenleme sanatıyla ilgili.
Garip insanoğlu maddi dünyaya öyle bir saplanmış vaziyette ki, temizlik üzerine yazılan bir kitap uluslarası en çok satanların arasına girebiliyor.
Bu blog yazımı yazmamdaki amaç kitabın tanıtımını yapmak ve almaya yönlendirmek değil. Zaten temel prensipleri aktarıyor olacağım, alıp boşunuza evinizi doldurmanıza gerek kalmayacaktır..
Bu yazıyı yazış amacım, Boğa burcunu ve 2. ev konularını ele alarak, minimalizmin nasıl terapi olabileceği hakkında farklı ve alternatif bir bakış açısı kazandırmak.

Astrolojide 2. ev maddi manevi sahip olduklarımızı gösterir. Hayatta var olabilmek ve yaşamımızı sürdürebilmek için ihtiyaç duyduklarımızı. Ev, yemek, oksijen vs. Maalesef doğadan kopuk yaşadığımız için karnımızı doyurabilmek uğruna para kazanmak zorundayız. Başımızda bir çatı olması için de para kazanmak zorundayız. Allah korusun ama pek uzak olmayan zamanda oksijen alabilmek için de paraya ihtiyaç duyacağız gibi gözüküyor. Tıpkı Allah'ın dağından çıkan suya para ödediğimiz gibi.
Yani anlayacağınız ihtiyaç duyduğumuz her şey paraya bağlandığı için, 2. ev paranın evidir. Boğa burcu da tüm bu konularla yakından ilişkilendirilir.

Bir Boğa maddenin önemini diğer zodyak burçlarından daha iyi bilir. Para Boğa için güven demektir. Bu yüzden her şeyi sahiplenir. Bir Boğa biriktirmekle bilinir. Her şeyi biriktirir. Sahip oldukça kendini güvende zanneder ve sonra bu güvenin sahte olduğunu idrak edince depresyona girer.
Bunun ne kadar korkunç olduğunu bizzat kendim de bilenlerdenim.
Bir Boğa yavrusu olarak küçükken gördüğüm her şeye sahip olmak isterdim. Biriktirmeyi en çok sevdiğim şeyler incik cincik saçma sapan şeylerdi. Takı toka, kartpostal, her türlü oyuncak. Almanya'da bir aralar "Diddl" çılgınlığı vardı. Blok halinde üzerinde fare resimleri bulunan kağıtlar. Kapitalist sistem bir şeyi çıkarıyorsa onu çok iyi pazarlar. Bu Diddl faresinin nelerini çıkartmadılar. Evler saçma sapan peluş farelerle doldu, bir sürü farenin olduğu okul eşyaları, magnetler, her şey. Bu kağıtların hepsi elimde kaldı ve hala da varlar.

Sonra aradan yıllar geçti ve depresyon kapımı çaldı. Bu süreç içerisinde yapmak zorunda olduğum ilk şeyin arınmak olduğunu idrak ettim. Bizi hasta eden bu hırsımızdı. Sürekli sahip olma isteğimiz. Hep daha fazlasına ihtiyaç duyduğumuzu zannetmemiz.
İçimdeki istifçi zamanla Boğa'nın ezoterik astrolojideki anlamını keşfetti. Malı biriktirmek yerine, güzel anıları biriktirmek. Evi doldurmak yerine, ruhu doyurmak. Dışı süslemek yerine, içi beslemek.
İşte minimalizmle de bu dönemde yolum kesişti ve bir arınma başladı. Etrafımdaki malları verdikçe daha mutlu oluyordum. Benim senelerdir kullanmadığım bir şeyi başkasının değerlendirdiğini gördüğümde seviniyor ve neşe duyuyordum. Ve daha da önemlisi daha az şeye sahip oldukça kendimi daha huzurlu hissediyordum. Azaltmak ve azla yetinmek bir terapi olmuştu benim için. İyileşiyordum..

Marie Kondo'da bunlardan bahsediyor aslında kitabında. Temizlik yaparken oda oda başlamayın diyor. Kategorilere göre hareket edin ve ilk önce giysilerden başlayın önerisinde bulunuyor. Bir giysiyi elinize alıyor ve kendinize bu bana neşe veriyor mu? Faydalı mı, işime yarıyor mu, ihtiyacımı karşılıyor mu? diye soruyorsunuz. Cevap evet ise kalıyor, hayır ise ihtiyaç sahiplerine gidiyor. Bunu tüm diğer eşyalar için uyguluyorsunuz. Kitaplar, süs eşyalar, mutfak eşyaları, hediyeler vs.
Bunu yaptırmasının arkasındaki amaç eşyayla yeniden bağ kurmayı öğretmek. Biz her şeye o kadar kolay ulaşıyoruz ki hiçbir şeyin kıymetini bilmemeye başladık. Oysa büyüklerimize 40 yılın başı bayramda kırmızı pabuç alındığında yastık uçlarına koyar, onlarla yatarlarmış. Bu minnet ve şükür duygusu. Bizim çoktan unuttuğumuz küçük mutluluk hatıraları. Günümüzün çocuklarının tadamadığı hazlar.

Çocukken, fabrikada üretilirken yanlışlıkla gülümsemesi ters basılan ayıcığın hikayesini anlatan masaldan çok etkilenmiştim. Oyuncakçıda bütün ayıcıklar satırlırken onu kimse istemiyordu. Ayıcığın ise tek isteği onu olduğu gibi kabul eden biri tarafından sahiplenilmekti. En sonunda bu isteği gerçekleşiyordu ama gerçekleşene kadar ayıcıkla kurduğum empati beni mahvediyordu.
Bu masal beni o kadar çok etkilemişti ki herşeyin bir ruha sahip olduğunun ve bu yüzden her şeye iyi davranmam gerektiğinin inancı gelişti. Oyuncaklarımın her birine o kadar iyi baktım ki kimileri hala yepyeni duruyor.

Marie Kondo eşyayla bağ kurun dediğinde bu masal ve çocukluğum geliyor aklıma.
Hangimiz bu bağı kuruyoruz gerçekten?
Az eşyaya sahip olduğunuzda sahip olduklarınızın sizin için sadece maddi değeri değil, manevi bir değeri oluyor. Çocuklarımıza ve bizden sonraki gelen nesle yine bunu hatırlatmak ne güzel olur düşünsenize. 40 yılın başı alınan ve 10 yıl giyinen bir kazak, yırtılana kadar giyilen ayakkabı. Oha, olmaz biz fakir miyiz demeyin. Benim dolabımda 10 yıldan fazla giydiğim şeyler var. Ne renkleri soldu, ne küçüldüler. Bana hala hizmet etmeye devam ediyorlar ve bu bende minnet duygusunu uyandırıyor. Gerçekten kullanılmayacak hale geldiklerinde teşekkür ve şükürle geri dönüşüme verebiliyorum.
Bunu sahip olduğunuz eşyalarınızla bir denemenizi tavsiye ederim. Gerçekten bağ kurun, minnet duyun, dost gibi davranın. Hem kendinize iyilik yapın, hem doğaya. Çünkü bu tüketim çılgınlığıyla sadece kendimize değil en çok doğa Ana'ya zarar veriyoruz ve onun intikamını değişen iklim koşulları aracılığıyla çok büyük bedeller ödeyerek görmeye başladık.

Bu yazı sadece lafta kalmasın diye size bu minimalist yaşamı gerçekten hayata geçirmiş insanların örneklerini sunmak istiyorum ki, göz de kabullensin gerçekten kendisinin de böyle bir hayatı yaşayabileceğini. Çünkü Uranüs Boğa burcundaki transiti boyunca bu tür alternatiflerin zannedildiği kadar uçuk kaçık olmadığını kanıtlayacak.
Amerika'da bu "tiny house" akımı 2008 ekonomik krizinden sonra patlak verdi. 2020'de böyle bir fırtına yaklaşırken belki de bazılarımızın almak istediği önlemler olabilir ve bu videolar ilham verebilir. Daha fazlası için youtube'da living big in a tiny house kanalını takip edebilirsiniz.

İlk videodaki adamın gözlerine dikkat edin. Bir şeyi tutkuyla yapan insanların bambaşka büyüleyici bir enerjileri oluyor. Yaptığı işe sevgi ve tutku katan herkesde oluyor bu ve bunu görmek insana muazzam ilham veriyor.
İkinci video ise, benim çocuklarım var böyle bir yaşam tarzı yaşayamam diyenlere kapak olsun. Çünkü asıl çocukların böyle bir yaşam tarzına ihtiyaçları var.
3. örnek de çocukları büyüttük artık huzura kavuşalım diyen emeklilerimiz için.
Son örneği ise çocuklara hayran kaldığım için eklemek istedim. Büyük şehirlerde sitelerden büyük paralara evler alıp, sonrasında borcu kapatabilmek için köle gibi çalışmadan önce bu gibi alternatiflerin hayal olmadığını bilmek, özgürlük verir.




7 Aralık 2018 | Yay burcunda Yeniay


Umutlar diyarında 15 derece Yay burcunda bir yeniay ve yeni bir başlangıç var kapıda. 
Dilerdim ki bu gerçekten umutla dolu bir yeni başlangıç olsun ama bu haftanın enerjileri biraz karanlık. 
Yeniay Mars karesi var gökyüzünde. 
Çatışma var her birimizin içinde. 
Şiddetli bir kavga ve benlik savaşı. 
Belki de kimlik savaşı.
Gökyüzünde ayrıca Neptün ile Mars kavuşumda.
Bir yandan adım atmak istiyoruz bir yandan da o kadar çok karışık ki aklımız, mantıklı düşünemiyoruz.
Sanki gücümüz de yok gibi veya istek.
Boşvermişlik var hayata karşı.
_________________________

15 derece Yay burcu Sabîî sembollerinde bir geminin etrafında yemek uğruna uçan martılar tarafından temsil edilir.
Burdaki martı sembolü Yay burcunun enerjisiyle çok uyumlu.
Bu yeniay özgürlük uğruna yapılan bir yeni başlangıcı temsil ediyor ama ya martılar yanlış geminin üzerinde uçuyorsa?
Ya beklentilerimiz saçma sapansa?
Ya özgürlüğü yanlış yerde arıyor, yanlış şey uğruna ümit ediyorsak?

Tüm bu cevapları belli olmayan sorular üzerinden bir kimlik krizi yaşıyoruz kollektif olarak.
Bu enerji yeniayla birlikte 2 hafta boyunca etkili olacak. Ve asıl cevapları ancak 6 ay sonra Yay burcundaki Dolunay civarı alacağız.

Yeniayın Mars'a olan karesini hafife almayın.
Kazalara açık bir hafta içerisindeyiz.
Hem duygusal kazalar hem fiziksel kazalar.
Aynı zamanda ego patlamaları ve öfke isyanları.

Bu gökyüzü enerjisini dışarıya yansıtmayın.
Bu kavgayı içinizde yapın.
Sorgulamamız gerekenler dışarıda değiller çünkü.
Biz sorumluyuz!
Hayatımızdan, seçimlerimizden, kaderimizden.
Bu isyan enerjisini yapıcı bir şekilde kullanmamız gerek.
Sorunları kendi içimizde çözmemiz gerek.
Bunu başarabilmek için ise başvurmamız gereken yer Neptün.
Yani inancımız ve Yaratıcımız.
Bu bağın kopmasına izin vermeyin çünkü karanlıkları aydınlatabilmenin tek yolu Allah'a sığınmak ve ondan rehberlik dilemek.

Her ne yaşarsak yaşayalım veya hissedelim yinede Yay burcunun o olumlu enerjisini hayatımıza çekmeye gayret gösterelim.
Umudumuzu kaybetmeyelim.
Belki de gerçekten martılar aç kalmaz.
Belki de gerçekten doğru yoldayız.
Kim bilebilir.
Hazır Merkür de düz hareketine dönerken, yolumuz açık.
Ufkumuz berrak.

Bu yeniayın anahtarı Jüpiter'in elinde.
Çünkü kendisi hem Yay burcunu hem Balığı yönetiyor.
Yani tüm bu stresli gökyüzü aslında jüpiteryen bakış açısına kavuşmamız için bizi zorluyor.
Daha büyük olan resmi görmemizi bekliyor.
Tıpkı martılar gibi.
Siz gemideyken denizin derinliğini göremeyebilirsiniz ama martılar kuşbakışına sahip oldukları için çok daha fazlasını görebiliyor olabilirler.
Bunun bilincinde olun bu yeniay ve bu bilince kavuşabilmek için El Alim esmasını zikrettirin kalbinize, ruhunuza ve zihninize.
Bereketli bir yeni başlangıç olması dileģimle..