27 Temmuz 2018 | Kova burcunda kanlı Ay tutulması

  • Share

Mars'ın aşk sırrı - Cinselliği evliliğe saklamak?

  • Share

13 Temmuz 2018 | Yengeç burcunda güneş tutulması

  • Share

VENÜS'ÜN AŞK SIRLARI

  • Share

28 Haziran 2018 | Oğlak burcunda Satürnyen Dolunay

  • Share

27 Haziran - 28 Ağustos | Mars retrosu

  • Share

İlk günah, Lilith & Aşk

  • Share

13 Haziran 2018 | İkizler burcunda Yeniay

  • Share

Reiki inisiyasyonum

  • Share

KUTSAL DİŞİ | e-kitap

  • Share

29 Mayıs 2018 | Yay burcunda Dolunay

  • Share

15 Mayıs 2018 | Boğa burcunda Yeniay

  • Share

15 Mayıs 2018 - 26 Nisan 2026 | Transit Uranüs Boğa burcunda

  • Share

27 Temmuz 2018 | Kova burcunda kanlı Ay tutulması


Kapımızda 21. yüzyılın en uzun sürecek olan marsiyen kanlı ay tutulması var. 
Bu tutulma 4 derece Kova burcunda Mars eşliğinde olacak. Mars ayrıca dünyamıza çok yakın konumda olacak ki bu çok sık rastlanan bir durum değildir. 
Tutulma 27 temmuz gecesi saat 20.13'de başlayacak ve saat 22.00 civarında ay tamamıyla karanlık bir hale bürünecek. 
Bu büyüleyici doğa olayını ve ona eşlik eden Mars'ı çıplak gözle ülkemizden izleyebileceğiz. 

☆☆☆

Sabîî sembollerinde 4 derece Kova burcu, genç liderin çabalarını gören atalar konseyi tarafından temsil edilir. 
Bu tutulma güney ay düğümü ekseninde gerçekleştiği için bize geçmişimizi hatırlatacak. Belki de ektiklerimizi biçtirecek ve bu sefer pek de nazik davranmayacak. 
Hava elementinde gerçekleşeceği için içimizde fırtınalar kopabilir. Retro Mars eşliğinde olacaği için bu fırtınalar yangınlara ve ateşlere de sebebiyet verebilir. Uranüs ile olan dik açı hiç beklenmedik yerlerden bizi etkileyeceğini gösteriyor olabilir. 
Tüm bunları hem manevi hem de maddi anlamda deneyimleyebiliriz. 
Zaten büyük ihtimalle içinizde ufak da olsa bir iç huzursuzluğun başladığını hissediyor olmalısınız. En azından sabit burçlarda 0-10 derecede gezegenleri olanlar bunu daha net hissediyor olmalılar. 
Etkileri ve enerjisi kolay olmayan bir tutulma bu. 

Yapılan yapılmış, yapılmayan kalmış. 
Şimdi sessizce oturup dua ederek ataların kararını bekleme zamanı. 
Bakalım bu atalar konseyi ve alınan karar bu tutulmayla birlikte hayatınızda sizlere neler yaşatacak. 
Genç ve akıllı bir lider gibi tebrik mi edileceksiniz yoksa ilk önce sorunlarla mı başedeceksiniz?
Bu hayat sürekli tekrar eden döngülerden ibarettir. 
Hatasını öğrenmeyen kul sürekli aynı hataları yapmaya devam eder. 
Tutulmalar bunun için birer çıkış kapısıdır aslında. 
Değişime fırsat sunarlar. 

Bu tutulma marsiyen olacağı için Mars'ın etkilerini katlanmış olarak yasayacağız hepimiz. 
Olumsuz yönlerini yaşamak istemiyorsak, Mars'ın olumlu taraflarını aktifleştirmeliyiz hayatımızda. 
Direnmek yerine değişmeye açık olmalıyız mesela. 
Savaşmak kavga etmek şiddet göstermek yerine tıpkı bir uzak doğu savaşçısı gibi içimize yönelip sessizleşmeli ve tüm gücümüzü toplayarak hareket etmeliyiz. 
Yaşam enerjimiz olan cinsel enerjimizi televizyonda gördüğümüz onca iğrenç sapkınlıklara rağmen güzel şeyler yaratmak için kullanmalıyız. 

Tutulmalar arası yeni adımlar atılmaz. 
Hazır Merkür retrosu da önümüzdeyken yeni başlangıçlar uğruna heveslenmeyin.  
Sadece dinginleşmek, içinizde huzuru yeniden keşfedebilmek, biraz olsun kafanızı toplayabilmek için kendinize ve ruhunuza izin verin. 
Bu yaz ayları çok sıcak ve atraksiyonlu da olsa sakinden almalıyız hayatı yoksa hatalar yaparız boşuna. 

Kova burcu özgürlüğün burcudur  bu nedenle özgürlüğümüz iyice kısıtlandı gibi hissedebiliriz bu dönemde ama sıkın dişinizi biraz bu hayatta herşey gelip geçici. 
Önemli olan ruhun özgürlüğü. 
Onu özgürleştirebilmenin tek yolu da gönlün zincirlerini kendi ellerimizle kırmaktan geçiyor. 
Bu tutulma buna vesile olur inşallah çünkü her Ay tutulması bir dolunaydır ve her dolunay eskiyi kapatma zamanıdır. 
Bu tutulma Kova burcunun haritanızda bulunduğu alanda size defteri kapatma imkanını tanıyor olacak. 
Bu haneyle ilgili önünüzdeki süreçte bir tamama eriş ve bitiş deneyimleyeceksiniz. 

Karanlığınız ışıkla dolsun!
:)

Mars'ın aşk sırrı - Cinselliği evliliğe saklamak?


Venüs'ün aşk sırlarından bahsettikten sonra bu yazımda da Mars'ın sırrından bahsetmek istedim, cinsellikten ve bekaretin gerçek nedeninden.

Cinsellik hakkında arada bir yazılar paylaşmaya çalışıyorum çünkü önemli ve genelde doğru bilgiyi edinmekte zorlandığımız bir konu bu. Okullarda öğretilmediği için, arkadaşlardan ve en çok da internetten yanlış öğrenildiği için bu konuda yeteri kadar açık olmaya çalışıyorum ki biraz olsun çevremizdeki etkilerden kurtulabilelim ve bilinçli bir şekilde irademizle seçim yapabilelim. Amacım kimseyi yargılamak veya kırmak değil. Sadece kör bir şekilde sürünün peşine takılmayalım, herkes yapıyor diye biz de bazı şeyleri yapmak zorundaymışız gibi hissetmeyelim, sezgilerimizin bizi yönlendirdiği şekilde hayatımızı ve ilişkilerimizi yaşayalım diye paylaşıyorum.

Bu konularda danışmanlıklarımda insanların bana yönelttiği sorular beni hem şaşırtıyor hem de üzüyor.
Erkek arkadaşlarıyla birlikte olan kızlar, neden benimle evlenmek istemiyor? diye soruyor. O andaki kalp kırıklıklarını ve çaresizliklerini o kadar derinden hissediyorum ki bu beni üzüyor.  Yaşı daha olgun olan kadınlar ise bu adam benimle neden sevişmiyor? gibi sorular soruyorlar.

Kimisinin haritasında bu hayata geliş amaçlarının evlenip bir yuva ve aile kurmak olduğu gözüküyor ama kişinin cinsel tercihi bu yaşamı gerçekleştirmesini engelliyor. İşte o zaman biliyorsun ki kader planından tamamıyla sapılmış. Kişi bu dünyadan ayrıldığında boş ellerle ve büyük bir karmik yük ile ayrılacak. Boşuna yaşanılmış bir hayat sadece cinsel tercihte yapılan yanlışlık yüzünden. Bu kişilerin hayat hikayelerini irdelediğinde, karşıma adam gibi adamlar çıkmadı ben de başka yönlere yöneldim gibi cevaplar alıyorsun. Bu cümlenin alt mesajından maalesef kişinin kendi üzerinde çalışmaktansa, daha kolay olan yanlış yolu tercih ettiğini anlıyorsun.
Evet, bazen yanlış kişilere denk geliriz. Bu ilişkiler bizde büyük yaralar açabilir ama her insan bize bir aynadır. Bu aynada gözlerimizin içine bakıp kendi karanlığımızla karşılaşıp onu yenmenin bir fırsatı vardır. Yani karşınıza çıkan yanlış adam veya kadınlarda bir sorun yok her zaman. Çünkü belirli hayat derslerini edinebilmek için onları siz hayatınıza çekiyorsunuz. Suçlamayın boşuna birbirinizi. Bu ruhun hayatımdaki yeri neydi, bana öğretmeye çalıştığı şey neydi? diye sorgulayın kendinizi.

Cinsellik konusunda televizyon, internet ve tüm diğer medya organları bizi muazzam bir şekilde manipüle ediyor. Olmadığımız birisi olduğumuza inandırıyorlar.
Grinin elli tonu gibi filimlere boşuna milyarlarca dolarlar harcanmıyor. Bu sektörleri ellerinde tutan insanların büyük amaçları var ve bu amaç sadece para kazanmak değil maalesef.

Cinselliği tanımla deseniz, tercihinize göre Allah'a da şeytana da en yakın olabileceğiniz an derim. En çirkin sapkınlıkların ve en yüce ilahi mertebelerin deneyimleneceği bir paylaşım cinsellik. Ve maalesef şeytani şekli ağır basıyor günümüzde.

Bu yazıyı yazmama sebep olan amerikalı bir kaç kızın izlediğim videolarıydı. Kızlar videolarında neden cinselliği evliliklerine sakladıklarını ve yaşadıkları sorunları anlatıyorlardı. Arkadaşları onları seçimlerinden dolayı çok yargılamış, okullarında baya ezilmişler. Çevreleri onlara tecrübesiz olacaklarını bu yüzden ilk gecelerinin ve balayının rezil bir şekilde geçeceğini, canlarının çok acıyacağını ve çok daha fazlasını anlatmışlar.
İzleyip yorumları okuduktan sonra gençlerin üzerinde inanılmaz bir baskının var olduğunu hissettim. Çünkü yorumlarda sen ne kadar geri kafalısın, artık başka bir çağda yaşıyoruz, kadınlar cinselliklerinde özgür olmalı gibi yorumlardan ziyade herkes bunun gibi videoları paylaştıkları için teşekkür etmiş ve onların da aynı fikirde olduklarını söylemiş.
Bir kaç örneği ekliyorum.



Bizim kültürümüz ve bizim değerlerimiz bu tür şeylere çok önem verirdi. Maalesef bu değer çok yanlış aktarıldı. Namus kelimesi çok yanlış anlaşıldı. Bunun cezasını ise şimdiki gençlik çok ağır bedellerle ödüyor. Kızların videolarının altındaki yorumlarda keşke ben de senin gibi bekleseydim, çok pişmanım diyen o kadar çok yorum vardı ki.. Üzüldüm. Çünkü yaşanılmaması gereken cinsellik insanın içerisinde dev bir boşluk hissi yaratıyor. Bu his bir ömür boyu bir yara olarak kalıyor. Ve pişmanlıklarla yaşamaktır hayatı cehenneme çeviren.
Ayrıca bir kadın bir erkekle birlikte olduğunda onun enerjisini rahminde taşımaya ve onu kendi enerjisiyle beslemeye başlar. Eğer bu karşılıklı olmuyorsa erkek çok kolay enerji vampirini dönüşüp kadının bütün yaşam enerjisini çalabilir. Erkek hayatını doyasıya yaşarken, kadın bunun bedelini ağır hastalıklara yakalanarak ödeyebilir. Yani hiçbir şekilde hafife alınmaması gerekilen bir karar, cinselliğin kiminle paylaşılacağı. Beklemek ve doğru kişiyi bulmak çok önemli bu yüzden.

Bir erkekle yaşanılan erken cinselliğin nerelere varabileceğini aktarmak için aşık olduğumuzda biyolojik olarak neler yaşadığımızı bilirsek bu konuları daha iyi kavrayabilir ve kendimizi daha iyi kontrol edebiliriz. Bunun için ilk önce nasıl aşık olduğumuzu bilmeliyiz.

Kadın ve erkek aşık olduğunda kortizol hormonu yükselir. Bu hormon heycanlanmamıza ve elimizin ayağımızın birbirine karışmasına sebep olur. Gergin oluruz. Aşk kafamızı karıştırmıştır. Sakarlaşabiliriz.
Aynı zamanda oksitosin hormonu yükselir. Kişi bağ kurmaya hazırlanıyordur.
Kadında testosteron hormonu artıp, onda cinsel isteğin uyanmasına sebep olurken, erkekte azalarak kadının doğal, hassas ve narin, duygusal varlığına uyum sağlayabilmesini sağlar.
Serotonin'in düşmesiyle birlikte iki kişi birbirini kafasına takar. Artık bütün düşünceleriniz ona aittir. Hayat birden sadece sevdiğiniz insanın etrafında dönmeye başlar. Merkeziniz o olmuştur.

Ne varki bir erkek ve bir kadın bu aşamalardan birlikte geçse de birbirinden farklı aşık olurlar.
Bir kadın bir erkekle seviştiğinde salgılanan oksitosin hormonu onu adama bağlar. Bu bağ kadının ona aşık olmasına yeterlidir. Kendisini bir şekilde ona aitmiş gibi hissetmeye başlar. Oysa bu bir erkek için geçerli değildir. Bir erkek kadınla birlikte olduğunda bu bağı genelde azalır. İlgisini kaybeder. Bir erkeğin aşık olabilmesi için zamana ihtiyacı vardır. Bu zaman içerisinde cinsellik yaşanmazsa erkek ilgisini kaybetmeyecek ve yavaşça bağ geliştirmeye başlayacaktır.
Yani bir kadın seviştikten sonra bağlanır ve aşık olur ama bir erkek sadece bağlandıktan sonra aşık olur. Bunun için partnerini sahiplenmiş ve sorumluluğunu üzerine almış olduğunu hissetmelidir. Bir erkek için evlilik öncesi birlikte olduğu kız sadece arada bir seviştiği bir arkadaştır zihninde, anca bağ kurduktan ve evlendikten sonra o onun kadını olur.

Eğer bir ilişkide kadın cinselliğini evliliğe saklarsa, erkek gerçekten aşık olup bağlanması için ihtiyacı olan süreye kavuşmuş olur. Kadınla sevişmediği sürece ona olan ilgisi ve iştahı azalmaktansa onu tanıdıkça zaman içerisinde artacaktır.
Bu arada bu söylediklerim sizinle gerçekten ciddi bir ilişki yaşamak isteyen erkekler için geçerli. Siz ilk tanışmalarınızda karşı tarafa değer verdikleriniz hakkında bahsederken bu özel anı sadece ve sadece eşinizle yaşamak istediğinizi belirttiğinizde karşı taraf sizden uzaklaşıyorsa veya bir şekilde baskı ve manipülasyonla fikrinizi değiştirip sevişmek için ikna etmeye çalışıyorsa bilin ki, bu erkekten size sadece zarar gelecek. Hemen yolları ayırmak yapabileceğiniz en akıllıca hareket. Çünkü bu kişi sizi kullanıp en zayıf anınızda terk edecektir.
Sizi gerçekten seven ve değer veren bir erkek bu isteğinize tamamıyla saygı duyup, bekleyecektir.
Kızların videoların altındaki yorumların bazıları şaşırtıcı bir şekilde erkeklere aitti ve bir çoğu buna saygı duyduklarını hatta ergenlikte kendilerinin de evliliğe kadar bekleme kararı aldıklarını ve hayatları boyunca bu anı tek bir kadınla paylaşmak istediklerine dair yorumlar bırakmışlardı.

Yani sevgili kızlar sakın bakir kalmayı tercih ettiğinizde yargılanacağınızı ya da sizin gibi bu masumiyeti saklayıp doğru kadın için bekleyen erkeklerin olmayacağını düşünmeyin.
Yukarıda paylaştığım ilk videodaki Milena erkek arkadaşıyla 5 yıl çıktıktan sonra evlenmiş. İkisi de ilişkilerin başlangıcında bunu evliliklerinin ilk gecesinde yaşamak istediklerinin kararını almış ve gerçekten 5 sene boyunca bunu beklemişler. İsterseniz evlilik videolarını da izleyebilirsiniz. Bir şey için ne kadar çok beklemek zorunda kalırsak o kadar kıymetini ve değerini biliriz. Bunun çocuk için ne anlama geldiği düğünden önce gözleri bağlı bir şekilde, sevdiği kızın elini tuttuğunda kendini tutamayıp ağlamaya başlamasında o kadar güzel belli oluyor ki.. pek bir söze gerek yok aslında.

Aşk masumiyet ister ve günümüz ilişkilerinde bu masumiyet yok olduğu için bu kadar çok çirkinlik var maalesef.
Unutmayın ki bir ilişkide erkek veren kadın daima alan taraftır. Bir kadın cinselliğini erkeğinle paylaşabilmesi için ilk önce erkeğin ona bir şey vermiş olması gerekir ve bu da onu himayesi altına almak, korumak ve sorumluluğunu üstlenmek yani evlilik masasında atılan imzadır. Evlilik sadece bir kağıt parçası değil, verilen kutsal bir sözdür ve sadece bu söz bu özel mahrem paylaşımı hak eder.

13 Temmuz 2018 | Yengeç burcunda güneş tutulması


Ay düğümlerinin Aslan - Kova ekseninde transit etmeleri nedeniyle bir müdettir tutulmalar bu burçlarda olmaktaydı. Şimdi ise 20 derece Yengeç burcundaki parçalı güneş tutulması bizi yepyeni bir maceraya davet etmeye hazırlanıyor. Çünkü bu yılın sonlarına doğru Kasım ayında Ay düğümleri de Yengeç - Oğlak ekseninde yolculuklarına başlayacaklar. Yani bu tutulma ilk inisiyasyonumuz olacak.

Tutulmalar etkilerini hemen hissettirmezler. Bu tutulma öncü bir burç olan Yengeç'te olacağı için ufak duygusal değişimler gözlemleyebiliriz ama bir tutulmanın asıl etkilerini ve anlamını üstünden yaklaşık olarak 6 ay geçtikten sonra anlayabiliriz. Eğer öncü burçlarda 15 ila 25 derece arasında gezegenleriniz varsa bu tutulma sizi 1 sene boyunca dahi etkileyebilir. Bunu göz önünüzde bulundurun.

Bu tutulma Yengeç burcunda olacağı için yoğun duygularla baş etmek zorunda kalacağız. Ortaya çıkan duygular bastırmış ve bilerek görmezden geldiğimiz duygularımız olacak. Bunlarla baş edebilmenin en güzel yolu ise onların su yüzeyine çıkmasına izin vermek.
Tutulma Castor yıldızıyla kavuşuyor. Yazmak, anlatmak ve kendini ifade etmekle ilişkilendirilir Castor. Bu nedenle duygularımızı daha fazla bastırmayalım. Yazalım, konuşalım. Ortaya çıkmalarına izin verelim. Bu bize şifa olarak geri yansıyacak. Ama bunu başkalarını kırarak yapmayalım. Kendi içimizde, sessizliğimizde yapalım.

Güneş Plüton karşıtlığı duygularımızla yüzleşmenin kolay olmayacağını gösterse de, yinede korkmayalım karanlıklarla yüzleşmeye. Her yazımda yazdığım gibi bizi aydınlığa götüren tek şey bastırmak değil yüzleşmek.
Bu tutulma yeni bir başlangıç yapmamızı bekliyor bizden. Arınarak olsun bu başlangıcımız. Korkularımızın üzerine giderek aşalım illüzyonlarımızı. Güç olarak kullanalım bu Güneş Plüton karşıtlığını.

Bu tutulma ile diğer su burçlarında bulunan Jüpiter ile Neptün arasında büyük üçgen açı kalıbı oluşacak.
Zorlayıcı yanıyla birlikte gökyüzünden yeryüzüne çok güzel ilahi bir enerji yansıyacak. İlham perilerimiz etrafımızda uçuşacak. Bu nedenle gördüğünüz rüyalarınıza ve hissiyatlarınıza çok büyük önem verin. Mantıkla değil sezgilerimizle hareket etmeliyiz bu dönemde.
Peygamberimiz tutulma anlarında namaz kılar ve dua edermiş. Sert etkilerini azaltabilmemiz için hepimiz duayla geçirmeliyiz sabah saatlerini. Hatta sabah namazından sonra uyanık kalıp sessizce güneşin doğuşunu izleyebiliriz.
Hem ülkemiz için, hem kendi iç huzurumuz ve gezegenimizdeki barış için dua edelim. Bir dua bile yücedir ama topluca edilen duaların etkileri bir başkadır. Onlar öyle bir kalkan oluştururlar ki etrafımızda, bütün karanlıklardan ve belalardan korurlar.

Her tutulmanın amacı bizi kader planımızdaki rolümüze yaklaştırmaktır. Eğer yazgımıza aykırı hareket ediyorsak tutulmalar sorunlara sebep olabilirler. Değişimlere direnmemek ve teslimiyet içerisinde olabilmek bu nedenle çok önemli olacak yaz ayları boyunca. Çünkü bu tutulma yaz dönemi tutulmalarının başlangıcını temsil ediyor. Akabinde kuvvetli bir Ay tutulması ve ardından yine bir Güneş tutulmasına şahitlik edeceğiz. Gökyüzü olayları bu yaz boyunca sıcak ve attraksiyonlu olacak. Sakin, huzurlu ve teslimiyet içerisinde kalabilmek zor olsa da bir mecburiyet.

VENÜS'ÜN AŞK SIRLARI


Ne mükemmel erkek ne de mükemmel kadın vardır bu dünyada.
Ademoğlu da havva kızı da masum değildir, birçok kusurları, hataları ve pişmanlıkları vardır.
Tıpkı mükemmel bir sevgilinin var olmadığı gibi mükemmel bir ilişki de yoktur..
Ne var ki mükemmel bir aşk birlikteliğinin var olmaması bir ilişkinin mükemmele yakın hale getirilmeyeceği anlamına gelmez. Bazı şeyleri düzeltme imkanımız daima vardır. Bunun için yapmamız gereken haritamızdaki Venüs'ümüzün nasihatlerini iyi dinlemek, derslerini iyi öğrenmektir.

Peki Venüs bize ilişkiler konusunda neler öğretir?

İşte size 7 aşk sırrı.

1.| Destek olun.
Bazen öyle karanlık günler yaşanır ki bu hayatta yıkılırız. İşte bu gibi zamanlarda bize darbe indiren, hatalarımızı yüzümüze vuran birindense bize destek veren, gülümsemesiyle içimizi ısıtan, bu da geçer yahu canını sıkma ben senin arkandayım sana güveniyorum diyen birisine ihtiyaç duyarız. Bu sevgi bizi yine ayağa kaldırır, güç verir.
Bu nedenle hayat fırtınalı da olsa, yelkenliniz batacak da olsa birbirinize kenetlenin. Sevdiğinize güvenin bu güveni ona hissettirin. Ona daima en iyi halini hatırlatın, sevginizi esirgemeyin. Siz sevdiğiniz insanın hem iyi hem de kötü yanlarını tanıyorsunuz. Hayat darbe indirdiğinde sevdiğiniz adam veya kadının yanında olun ki o size daha da çok kenetlenebilsin, ilişkiniz daha da kuvvetlenebilsin. Çünkü karanlığı aydınlatan tek şey güneşin ışığıdır. O güneş ışığı sizin sevginiz, sizin kucak açmanız, sizin güveninizdir.

2.| Partnerinizi olduğu gibi kabul edin.
Bu belki de ilişkilerde başarılması en zor şeylerden biri. Verdiğim her danışmanlıkta insanların bu konuda ne kadar çok bocaladıklarını görüyorum.
Partnerizi değiştiremezsiniz. Aslında siz kendinizden başka hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.
Bu yüzden denemeyin dahi, boşuna zaman kaybedecek ve hayal kırıklığına uğrayacaksınız.
Bir insanın yaşanmışlıkları vardır, vazgeçemediği alışkanlıkları, yetiştirilme tarzından kaynaklanan hayata bakış açısı, inançları vardır. Bunlar değişmez.
Bu adam veya kadın evlenmeden önce böyle değildi, evlendikten sonra değişti diyenler çok feci kendilerini kandırıyorlar.
İnsan aşıkken hormonları tarafından yönetilir. Beyni saçmalar, olduğu gibi davranmaz. Kişi aslında aynıdır sadece hormonları onu farklı biriymiş gibi gösterir. Evlenince herşey değişti zannedilir.
Bu tuzağa düşmeyin bilin ki her güzel şeyin bir de karanlık tarafı vardır çünkü her gülün can acıtan dikenleri vardır ama yinede gülü sevmekten vazgeçmeyiz. İşte böyle olmalı bir ilişki. Karşı tarafı geçmişiyle, hatalarıyla, kusurlarıyla kabul etmeliyiz.

3.| Minnet duyun.
Aşıkken sevdiğimiz insanın herşeyi güzel gözükür gözümüze. Bakışları bizi bizden alır, sözcükleri en derinimize dokunur, ruhumuz delicesine arzular, minnet duyarız onunla geçen her saniye için.
Sonra bu ilk zamanları unuturuz, balayı biter ve sıkıcı sığ hayat geri döner.
O güzel gözlü kadını veya erkeği artık görmemeye başlarız. Tam tersine güzel olmayan yanları gözümüze batmaya başlar.
Oysa hayat bize daima elimizdekinin kıymetini bilmeyi öğretir, şükürle yaşamamızı bekler, minnet duymamızı ister ve bu hayatta en çok ilişkilerimiz için geçerlidir.
Bu nedenle sevdiğiniz insanın kötü yanlarını değil, iyi yanlarını görmeye çalışın.

4.| İletişime çok büyük önem verin.
Konuşmamanın sebebi korkudur. İncinmekten korkarız, maskelerimizin düşmesinden korkarız, karşı tarafın bizi olduğumuz gibi görmesinden korkarız. Bir ilişkide ruhsal olarak çırıl çıplak kalabilmek, maskeleri tamamıyla düşürmek çok zordur.
Var olan problemleri masaya yatırıp konuşmaktansa herşeyi bastırırsanız, içinizde büyütürsünüz. Daha da kötüsü beyniniz kafanıza göre bir senaryo çizer ve bu senaryo gerçeklikten çok uzak olur çünkü tamamıyla egosaldır.
Sizi kırabilecek durumlarla yüzleşmekten korkmayın çünkü bu tam tersine ilişkinizi kuvvetlendirecek. Bunun için karşı tarafı suçlamadan, sadece duygularınızı aktararak konuşmaya başlayın ve en önemlisi dinlemesini de bilin. Empati bir ilişkinin temelidir. Hayata sevdiğiniz insanın bakış açısıyla bakabilmelisiniz.
Konuşma aşaması ilişkinin başlangıç aşamasında da çok önemlidir. Daha ilk buluşmada dahi sormanız gereken 3 önemli soru vardır:
1) Kendini 1-2 sene içerisinde nerde görüyorsun? Bu sorunun cevabı ilişkinizin gidişatı hakkında daha ilk günden inanılmaz değerli bir bilgi verir. Çünkü siz evlenmek ama karşı taraf sadece eğlenmek istiyorsa, bu ilişkiyi başlatmadan bitirmeniz gerekir.
2) Bu hayatta bir mecburiyetin olmasa, para kazanmak zorunda olmasan ne yapardın? Bu sorunun cevabı karşı tarafın gerçek karakterini ele verecek ve siz onun hayatta en çok neye değer verdiğini öğrenmiş olacaksınız.
3) Bir ilişkiden (sevdiğin adamdan/kadından)  beklentin ne? Bu sorunun cevabı ise sizin onunla bir ilişkinizin olup olmayacağını gösterir. Çünkü eğer onun beklentileri ile sizinkilerle uyuşmuyorsa hiçbir zaman için uyuşmayacak demektir. Bu durumda ilişkiyi başlatmak sadece hüsranla sonuçlanır.

5.| Daha fazla sevişin.
Seks bütün kavgaların, kırgınlıkların, öfkelerin  ve üzüntülerin üstesinden gelebilecek olan tek hızlı çözümdür. Bu yüzden bolca sevişin. En çok da kavga ettiyseniz sevişin. Kendinize söz verin yatağa asla küs girmeyin. Çünkü cinsellikte iki beden birleşmez sadece, ruhlar buluşur. Sığ bir şekilde yaşanmamalı bu birleşme. Gözlerinizin içinde kaybolmalı, bütün maskelerinizi düşürmeli ve egonuzu tamamıyla yitirip, ana teslim olmalısınız. Sevdiğiniz insanın gözleri içinde kendini kaybetmek kadar güzel bir his yoktur. Biz ise kendimizi bu güzel histen en ufak bir kırgınlıkta uzaklaştırıyor, aklımızca küserek karşı tarafı cezalandırıyoruz. Bu doğru yol değil.

6.| Saygı duyun.
Bazen iki kişinin istekleri bağdaşmaz birbiriyle. Düşünceler, inançlar, hayaller, hedefler ve arzular farklıdır. İşte bu gibi durumlarda orta yolu bulmak çok önemlidir ve bu yol saygı göstererek bulunur.
Sevdiğiniz insanın sınırlarına ve düşüncelerine, aldığı kararlara saygı duyun. Sadece bu şekilde bir ilişkide karşılıklı saygı oluşur ve saygı sevginin sağlam temelidir. Saygı olmadan sevgi olamaz.

7. | Değerlerinize sahip çıkın.
Bir hayaliniz ve hedefiniz olsun, bir tutkunuz, sizi mutlu edecek, hayat çoşkusu aşılayacak bir uğraşınız.
İlişkinizin dışında sizi mutlu edecek bir uğraşınız olursa merkezinize ilişkinizi koymazsınız. Çünkü merkezinizde daima kendiniz olmalısınız. Eğer ilişkiniz merkezinizdeyse partnerinize bağımlı olmak üzeresiniz demektir ki bu da köleliktir.
Hayatınızda ilişkinizin harcinde değer verdiğiniz başka şeyler olmalı. Tutkuyu yani ateşi diri tutan havadır. Hava da mesafedir, özgürlüktür, bağımsızlıktır. Aşkı diri tutmak istiyorsanız eğer yapışık ikizler gibi olmamalı ilişkiniz. İkinizin de büyüyebilmesi, kendi hayat derslerini öğrenip olgunlaşabilmesi için kendine ait bir alana ihtiyacı var. Birbirinize ilham kaynağı olabilmelisiniz.

28 Haziran 2018 | Oğlak burcunda Satürnyen Dolunay


28 Haziran perşembe günü sabaha karşı saat 7.52'de 6 derece Oğlak burcunda bir dolunay gerçekleşecek. 
Her dolunay bir tamama erişe sebep olur, bilinçaltımızdakiler ve sakladıklarımız su yüzeyine kavuşur. 
Bekler bizden karanlığı aydınlatmamızı. 
Eğer bunu başaramaz isek, dolunay geceleri kabuslarımız olur. 

Gökyüzü biraz gergin olacak bu dolunay. 
Güneş ile Satürn karşıtlığı, Ay ile Satürn'ün kavuşumu korku ve endişelerle boğuşacağımıza delalet ediyor. 
Karmanın gezegeni Satürn ayrıca retro konumda.
Bizi bu dolunay karmik hesaplaşmalar bekliyor gibi gözüküyor. 

Kendimizi gereğinden fazla yorgun, umutsuz, karamsar ve korkak hissedebiliriz bu dolunay ve akabindeki birkaç gün boyunca. 
Yönümüzü ve pusulamızı kaybedebiliriz. 
Ama her karanlık gece Güneşin neşeyle doğabilmesi için vardır. 
Eğer karamsar düşüncelere kapılırsanız bunu kendinize hatırlatın. 
Her gecenin elbet güzel bir gün doğumu vardır.
Zamanın yöneticisi olan Satürn bunu çok iyi bilir ve çok iyi öğretir insanoğlunu. 
Satürn sayesinde kıymet bilmeyi öğreniriz.
En çok da geçmişin kıymetini bilmeyi. 

Bu dolunay geçmişinize bir yolculuk yapın.
Kırgınlıklarınıza, acılarınıza ve yaralarınıza. 
Öfkelendiğiniz insanları göz önünüze getirin, kusun bu öfkeyi, yazın tüm ortaya çıkan duygularınızı bir kağıda. 
Sonra da bırakın gitsin, yakın yok olsun tüm karanlık hapis duygular. 
Her zaman söylerim affetmek en güzel intikamdır. 
Sırtını dönüp yoluna devam etmek erdemli insanların vasfıdır. 
Yüklenmeyin acıları boşu boşuna. 
Üstlenmeyin kurban rolünü çünkü hepimiz seçmiş olduğumuz kaderimizi yaşıyoruz. 

Yaptığınız hatalarınız yüzünden suçluluk duymanıza sebep olabilir bu gökyüzü konumları ama son pişmanlık kimseye fayda sağlamaz. 
Derslerden öğrenin. 
Başkalarını gözlemleyin onların yaptığı hataları kendi hatalarınız gibi görün, ders çıkarın ve aynı çukurlara düşerek zaman kaybetmeyin. 
Çünkü bu dünyadaki zaman çok değerli ve çok kısa. 
Göz açıp kapayıncaya kadar geçen bu ömürde kin tutmak, kalp kırmak, suçlamak niye? 
Her yaptığınız size geri dönecek. 
Bunun bilincini ekin bu dolunay ruhunuzun toprağına. 
Hazır Satürn ruhlarımıza yapa yalnız olma hissiyatını tattırırken, bu yalnızlığı tek başımıza ruhumuzla zaman geçirerek kullanalım ve bazı önemli hayat derslerimizin farkına varalım.
__________________________

Hazır Mars da gerilemeye başlamışken bize zarar veren karanlık yönlerimizi gözden geçirip şifalandırabilmemiz için bir fırsat aslında bu Satürnyen dolunay. 
Bu fırsatı değerlendirin. 

27 Haziran - 28 Ağustos | Mars retrosu


Kızıl gezegen Mars önümüzdeki aylarda retro konumunda olacak ve bize enerjimizi nereye, nasıl harcadığımıza dair bazı durumları sorgulattıracak. 
Sorgulattıracak ki içimizdeki alevi uyandırabilelim. 
Ateşle yine canlanıp, çoşabilelim. 

Retro dönemleri korkulacak dönemler değillerdir. 
Çünkü her retro bize geriye dönük yaptığımız hataları düzeltme imkanı sunar. 
Retro döneminde yeni bir işe başlanmamasının tavsiye edilmesi de bu nedenledir. 
Evren, yeni bir adım atmak için doğru zaman değil, eskiyi düzelt sen ilk önce, diye fısıldar. 
İleriye dönük değil, geriye dönük davranmamızı bekler bizden. 
Eğer inat eder, gökyüzüne aykırı davranırsak, işte o zaman ufak tefek aksaklıklar ve sorunlar bizi bulur ve canımızı sıkarlar. 

Mars yaşam enerjimizdir. 
O hepimizin haritasında bizi ileriye doğru iten yapıcı güçtür. O olmadan hiçbir şeyi başaramayız çünkü atmamız gereken adımları atacak cesaretimiz olmaz. 
Bu nedenle Mars irademizle yakından bağlantılıdır. 
Güçlü bir Mars güçlü bir irade anlamına gelir ve iradesini kullanmasını bilen kişi hayatını daima kendi şekillendirir. 

Bu Mars gerilemesi boyunca kendinize dönüp şu soruları sorun: 

Gerçekten irademle mi yapıyorum seçimlerimi?
Gerçekten ben istediğim için mi oluyor her şey yoksa zaaflarımın, arzularımın, çevremin ve egomun kölesi miyim? 
____________________________

Haritamızdaki Mars'ımıza hizmet etmeyi bir öğrenebilsek muazzam bir güç keşfedeceğiz içimizde. 
Bu güç bize hem yaşam enerjisi verecek hem de iradeyle seçim yapabilmeyi.
Mars'ı her redettiğimizde bizi hayat amacımıza götüren gerçek potansiyel gücümüzü yok etmiş oluyoruz. 
Bunun sonucunda Ruh misyonundan her saptığında mutsuzluk ve huzursuzluğa kapılıyor. 
Huzursuzluğun sonu da agresyona varıyor, agresyon ise savaşa. 
Tüm bunlar Mars'ın karanlık taraflarıdır. 
Güç görmezlikten gelindiğinde tahribata yol açar. 
Doğru yoldan sapmak içimizde karanlık duyguları uyandırır. 
Kendimiz gibi olamadığımızda başkalarını kıskanmaya başlarız. 
Hedeflerimize ulaşamadıkça öfkeleniriz. 
Çevrenize bir bakın, bu tür insanlar her an her yerde. 
Oysa çare çok basit. 
Her zamanki gibi farkındalık. 
Kendini sorgulayarak, doğru yolu bulabilirsin yine. 
Bunun için içimize yönelip ruhumuza sormalıyız ilk önce, amacın isteğin ne? diye. 

Eğer bu farkındalığa varamaz ve kendimizi sakinleştiremez isek, bu Mars retrosunu zor atlatırız. Çünkü kendisi bu süreç içerisinde Uranüs'e kare açıda olacak. 
Hissettiklerimizin iki katını deneyimlemeye hazırlanıyoruz önümüzdeki 2 aylık süreç içerisinde. 
Öfkeyse seni yöneten daha da fazla öfkeleneceksin. 
Sinirli bir insansan bu yaz daha da asabileşeceksin. 
Huzuru içinde keşfettiysen, onu çevrende daha çok deneyimleyeceksin. 

Gökyüzü adaletli davranır insanoğluna. 
Çünkü sadece ektiğini biçtirir daima. 
:)

Mars retrosunu sağ salim atlatabilmek için küçük tüyolar

1.| Yavaşla ve sakinleş, derin bir nefes al,  karar vermeden önce düşün.
2.| Tıkanıklığa izin verme, kalk hareket et, spor yap, yürüyüşe çık. Zihnin açılsın. 
3.| Kavgalı ortamlardan uzak dur, gereksiz tartışmalara girme, dedikodu yapma.
4.| Seni heycanlandıran, sana yaşam enerjisi veren bir hedef bul kendine, koştur onun peşinde ama yeni bir şeye başlama bu dönemde. 
5.| Ve son olarak yarım kalmış olan işlerini bitir, kapat eski defterleri ki yeni beyaz sayfalar açılabilsin sonbaharda önünde.  

İlk günah, Lilith & Aşk


Hayatımda şimdiye kadar beni en çok etkisi altında bırakmış olan romanlardan biri Charlotte Link'in "Die Sünde der Engel" adlı kitabıydı. Türkçeye meleklerin günahları olarak çevirebiliriz. 
Romanın ana konusu anne ve ikiz erkek çocuklarının yaşadıkları etrafında dönüyordu. Konuyu uzatmamak için özet geçiyorum.. 
Anne evliyken sevgilisini eve alıyor ve ikizler 4-5 yaşlarındayken bu tanımadıkları adam ile annelerinin bütün sevişmelerine şahit oluyorlar. İkizlerden biri kardeşiyle gördükleri hakkında sürekli konuşarak kendisini bir şekilde tedavi edip, travmayı atlatmayı başarıyor ama diğer ikiz kardeş hiçbir şeyi anlatmayarak, herşeyi içine atıyor. İşte bu kardeş 19 yaşında akıl hastanesine yatırılmak zorunda kalınıyor ve roman burda başlıyor. İlerleyen sayfalarda bu kardeşin neden akıl hastanesine yatırıldığının sırrı ortaya çıkıyor. 
Romanda beni en çok etkileyen bu akıl hastanesindeki çocuğun küçüklüğünden beri yaşadıkları olmuştu. 
Küçükken annesinin bu adamın altında yatarken zevkten inlemelerini o küçük saf haliyle 'bu adam annemin canını yakıyor, onu ondan kurtarmalıyım, intikam almalıyım' olarak zihnine yerleştiriyor ama 5 yaşındaki bir çocuk ne yapabilir ki, odaya girmeye cesaret bile edemiyor. İşte o andaki bu  hissiyatı ve çaresizliği onun içinde büyüttüğü en büyük karanlığı oluyor. 
Ergenlik dönemine geldiğinde kendisine engel olamayarak annesi gibi melek yüzlü, masum kızlara aşık oluyor. Aşık olduğu kızlar zamanla makyaj yapmaya başlayıp, daha çekici giyinmeye başladıklarında, içindeki hasta olan ruhu o 5 yaşında hissettiği çaresizliği ortaya çıkarttığı için, 'ben seni çok seviyordum, bunu bana nasıl yapabilirsin meleğim' diyerek istemediği halde sevgililerini öldürüyor. Bu olaylar bir süre sonra ortaya çıkınca çocuk akıl hastanesine yatırılıyor. 
Anne tüm yaşanılanların sorumlusu olduğunu bildiği için vicdan azabına dayanamayıp diğer ikizle bir plan yapıp, ikizlerin yerini değiştiriyor. Yani hasta olan dışarı çıkarılıyor, onun yerine sağlıklı olan akıl hastanesine yatırılıyor. Herhangi bir sorunu olmadığı için doktorlar iyileştiğini zannederek aslında zaten sağlıklı olan ikizi bir süre sonra dışarı çıkarıyorlar. Ama bu süre zarfında tüm hikaye tekrarlanıyor. Akıl hastası olan ikiz bir kıza aşık olmuş ve onu öldürme planlarına çoktan başlamış  oluyor. 
Roman dehşet verici bir sonla bitiyor. 

Tüm bu hikayeyi anlatmamın sebebi, Lilith ve Havva konusunun işlenmiş olmasından. Meleklerin günahları ismi de bu yüzden o kadar güzel sembolleştirmiş ki konuyu, beni romandaki psikoloji derinden etkilemişti. 

Her çocuk için annesi bir melek gibidir. Nasıl kız çocuklarının ilk aşkı babalarıysa, erkek çocuklarının da ilk aşkları anneleridir. Onlarla aralarındaki bağ bambaşkadır ve bu bağ nasıl insanlara aşık olacaklarıyla yakından ilgilidir. 

Romandaki anne, çocuğun zihniyetinde Havva'yı çağrıştırıyorsa, sevişirken babası olmayan adamın altında zevk içerisinde inleyen anne Lilith'i çağrıştırır. Bu iki kimlik her kadında bakire ve orospu alt kimlikleri olarak vardır. Genellikle her kadın bu ikisi arasında dengeyi tutturmakta çok zorlanır. Ya orospu baskındır, ya bakire. Oysa sağlıklı olan her ikisinin de dengede olmasıdır. Bu konuyu kutsal dişi hakkında yazdığım kitapta ele aldım ve bütün alt kimliklerden bahsettim
Bu çatışmayı yaşayan sadece kadınlar değildir, erkekler de yaşarlar. Onların akıllarında eğlenilecek kadın başka, evlenilecek kadın başkadır zihniyeti vardır. Evdeki karılarına masum bakire kimliğini yapıştırır, orospunun ortaya çıkmasına izin vermezler. Bu yüzden kılık kıyafetine, oturup kalkışına dikkat et, sen benimsin bundan sonra gibi sığ cümleleri her kadın duyar. 
Evdeki kadın kedi kostümü giyip, kocasını baştan çıkarmak isteyince aşağılanır. Oysa bir erkeğin kadında aradığı şey orospunun verecekleri olduğu için, onu evde baskılayınca orospuyu dışarıda aramaya başlar. Başka kadınların giydiği saçma sapan kedi kostümleri ve baştan çıkarıcı komik hareketleri ilgisini çeker. Eğer yeteri kadar akıllı değilse, karısını, yani Havva'yı bırakıp, sevgilisine, yani Lilith'e yönelir sonra çok feci pişman olup, Havva'nın yine peşine düşer. Bu hikayeyi sürekli görüyor, izliyor ve yaşıyoruz hep birlikte her gün her şekilde. 

Cinsellikle ilgili tuhaf bir kök duygu var hepimizin içinde. Bir günah hissi. Bunu en çok çocukken hissediyoruz hepimiz. En çok da ilk defa cinselliğin ne olduğunu öğrendiğimizde. 
O anı hatırlıyor musunuz? Neler hissettiğinizi? 

Bazen şahit oluyorum, psikologlara 'çocuğum bizi eşimle birlikte olurken gördü ve şimdi bizimle konuşmuyor ne yapmalıyım?' gibi sorular soruluyor. 
Nedense çocukken bunu idrak edip anlamakta ve kabullenmekte çok zorluk çekiyoruz. 

Ben bir bebeğin nasıl yapıldığını ilk defa okulda seksoloji dersinde öğrendim ve tuhafıma gittiğini hatırlıyorum. Anlamlandıramamış, garipsemiştim. 
Almanya'da ilk seksoloji eğitimi 5. sınıfta verilir. Daha sonra 8. sınıfta her şeyin ayrıntısına kadar öğretilir. Türkiye'de bunun bu şekilde yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Bizim kültürel yapımıza çok uygun olmayacaktır. Çünkü öğretiyor olmak bilinçlenildiği anlamına gelmiyor maalesef. Bu yüzden Almanya'da cinselliği yaşamanın yaşı 12'lere düştü. Türkiye'de daha iyisi mi yapılıyor, hayır maalesef. Aileler de bu eğitimi vermeyince çocuk herşeyi pornodan öğrenmek zorunda kalıyor ve gördüklerinin gerçeklikle hiçbir alakası olmadığını ayırtedemediği için bütün cinsel hayatını baştan beri çok feci yanlış ve sadece haz odaklı, sığ bir şekilde yaşamayı öğreniyor. 
Seksoloji dersinde öğrendiklerim bana ne kattı diye kendimi sorguladığımda, pek birşey bulamıyorum. Cinselliğin gerçekten ne olduğunu ve nasıl yaşanılması gerektiğini tuhaf bir şekilde şamanlardan veya cadılardan öğrendim. Tüm bu bilgilerimi özet halinde Kutsal Dişi ve Seks, Tantra, Cinsel Simya adlı e-kitaplarda paylaşıyorum, bu konuda ilerleyen zamanlarda daha da fazla e-kitap gelecektir. 
Aslında üzülüyorum halimize, en çok da yetiştirilmiş bir öğretmen olarak pırlanta gibi değerli cevherlerimiz olan gençlerimize. Bu yüzden astrolojiyle birleştirerek bu konular hakkında blog yazıları paylaşıyorum ki, biraz da olsa farklı bakış açıları kazandırabileyim. 

Bu alemde herşey boyut boyuttur. Alem içinde alem vardır. Her yaşadığımızın bir mertebesi vardır. Bu mertebelerde yükseldikçe farklı bakış açıları kazanırız. Cinsellik konusu da bunlardan biridir. 
Çocuk aklıyla anlamlandıramadığımız, sapık aklımızla şeytana uygun bir şekilde yaşadığımız, ruhların birleşmesi olarak algıladığımızda ise, özlem duyduğumuz cennet halini deneyimlediğimiz kutsal bir birleşmedir cinsel birliktelik. 

Hep sormuşumdur kendime madem bu kadar kutsal olabilecek olan bir şey, nasıl olurda çocukken bu kadar yanlış algılanır? Neden yakıştıramayız kendimize annemizle babamızın bize bu şekilde kavuştuklarına? 

Daha önce Astroloji'de Lilith adlı bir blog yazısı paylaşmış ve Lilith'in kökeninden bahsetmiştim. 
Bu köken çok ilginç yerlere doğru gider ve bize bu ilk günah hakkında tuhaf bir bilgi verir. O da yasak ağacın aslında bir soy olduğunun ve bu yasak soyla cinsel birliktelik yaşanıldığının ve hibrit bir soyun oluşturulduğunun hikayesidir. Yani yasak ağaç ve elma tamamıyla sembolik bir anlatım ve bu sembolik anlatımı Kuran, israiloğulları için 'sizi diğerlerine üstün kıldım' ayetleriyle hatırlatır. 

Tüm bu bilgiler bana cinsellikle olan  baştaki karanlık düşüncelerimizin ve zaaflarımızın kökeninin gerçekten de bu olup olmadığını sorgulattırıyor. 
Gnostik Hiristiyan inancına göre cenetten birlikte atıldığımız için, geri dönüşümüzün de sadece beraber olacağı söylenir. Adem ve Havva birlikte düştükleri için, geriye dönebilmeleri için ilk günahı saflaştırmaları gerekir ki, bu da bizi Tantrik felsefeye ulaştırır. 

Lilith tüm bu hikayede kilit nokta olduğu için, astroloji haritamızda da söz konusu aşk olunca bazı kapıları açan anahtar olma görevini üstlenir. 
Bu nedenle aşık olacağımız zamanlarda kendisi genellikle ya 5. evimizden, ya da 7. hanemizden geçer, veya Venüs'ümüzü tetikler, Eros ile bağlantıda olur vs. 
Eğer yakın zamanda bir ilişki yaşayıp yaşamayacağınızı merak ediyorsanız, transit Lilith'i takip edebilirsiniz. 

Günahtı, cinsellikti, aşktı derken hiçbir şey anlamadım bu yazıdan diyenleri kayıt dışı'nın bu programını izlemeye davet ediyorum.. 


13 Haziran 2018 | İkizler burcunda Yeniay


İkizler diyarında bizleri bekleyen bir yeniay ve yeni bir başlangıç var kapıda. 
Bu yeniay 22 derecede bulunmakta ve Phact ile Capella yıldızlarıyla kavuşumda. 
Gökyüzünde ayrıca Uranüs ile Merkür arasında sekstil açı oluşmakta. 

Her yeniay yeni bir kapı aralar hayatımızda. 
Bekler bizden beyaz bir sayfa açmamızı. 
Bu yeniay bu beyaz sayfa sosyalleşmek ve yaratıcılığı ortaya çıkartmak uğruna olmalı. 
Daha fazla bilgi aramalı, daha fazla insanla iletişime geçmeli, daha fazla meraklı olup yeni olanı keşfetmek üzere yola çıkmalıyız. 
Tam bayram üzeri tatile çıkma veya aileleriyle vakit geçirme planları olanlar için bu yeniay güzel enerjileri gönderecek yeryüzüne. 

Daha önce farketmediğiniz, haberdar olmadığımız, dikkat etmediğimiz onca güzel insan ve olayla karşılaşabilir, aslında hayatın ne kadar da güzel bir yer olduğunun farkına varabiliriz. 
Çünkü çevremizle ve belki de en çok kendimizle barışma imkanını sunuyor olacak bu yeniay bizlere. 

Önümüzdeki iki hafta boyunca sorunları bir bırakalım kenara, teslim edelim Allah'a ve hayata bir de çikolata tarafından bakmaya gayret gösterelim.
Sürekli ilgilendiğimiz karanlıklardan ziyade, bu sefer güzelliklere önem verelim. 

Hepimizi zorluyor hayat gün geldiğinde ama hepimize armağanlar da sunuyor, onların farkına varalım, şükredelim ve mutluluk duyalım. 

Bu iki hafta boyunca yapmak istediğim hiçbir şey yok, kendimi eve kapatacağım diyenler de, iç yolculuklarına çıksınlar ve kendilerini keşfetsinler. 
Kimim ben, kim olmalıyım? diyerekten kendilerini sorgulasınlar. 
Güzel cevaplar bulacaklar. 

☆☆☆

Hepimiz bu yeniay bilinmeyen sulara dalalım ve içimizdeki maceraperest tarafımızı ortaya çıkaralım. 
Hayatın tadına varmak, onu doya doya yaşamak ne demekmiş keşfedelim. 
Güzel anılar biriktirelim. 

Reiki inisiyasyonum


Şu an elimde hem 3 tane reiki sertifikam, bir de crystal reiki diplomam var. 
Kağıt parçalarına çok fazla değer vermeyenlerdenim. Çünkü bazen bir şeyi elde etmek için bütün gücünüzü harcarsınız ve bunun karşılığını alamazsınız. Bazen ise hiçbir çaba sarf etmeden elinize bir diploma verilir, hamdın piştin hadi yoluna denir. Oysa kişi hala aynı kişidir ve pek fazla bir yol katedememiştir. O halde bir diploma tam olarak neyin göstergesidir?

Çevremde diplomalarıyla el sallayan bu tür insanları çok fazla görmeye başladım. Her yerden ve en çok da sosyal medyadan bir bombardımana uğruyoruz. Gelin reiki eğitimi alın, sonsuza dek değişin vs. Sürekli herkes kendinin reklamını yapma peşinde. Bir çoğunun niyeti de eminim kötü değildir bunu yaparken. Sonuçta herkes sadece ekmek parasının peşinde. Ama bazen insanların umutlarıyla oynadığımızın farkında olmamız gerek ve herşeyin herkes için uygun olmadığının da. 

Ruhsal Uyanış konusunda bir iki sene önce bir yazı paylaşmış ve kendi yaşadıklarımdan bahsetmiştim. Aslında yayınlayana kadar kendimle savaş verdim. Çünkü bazı şeyler yanlış anlaşılabilirdi ama tam tersine bana özelden yazıp hikayelerini anlatıp yardım isteyenler çok oldu. 
Bu yazıda paylaştığım en önemli şey, herşeyi akışına bırakmanın ve zorlamamanın ne kadar önemli olduğuydu. 
Ben bu yolu tercih ettim, karanlık içime yöneldim ve yolun sonundaki ışığı görmem uzun sürmedi. Kabuğa çekilmek bana şifa verdi ve dıştan profesyonel bir yardım almadan, depresyon hapına bağımlı olmadan atlattım. Şimdi yoluma yepyeni bir ben ile devam ediyorum, sanki karanlıkları hiç deneyimlememiş gibi. 

Bu karanlık dönemlerden geçerken herkesin yolu ruhsal konularla kesişir. Sanki Allah bir yol açıp, gel seni bekliyordum, elimi tut, kavuşalım dermişcesine. 
Bu yola girerken Allah ile birlikte şeytanla da yolumuz kesişir çünkü o verdiği sözün tam arkasında durarak, bizi yoldan döndürmek için elinden geleni yapar. 
Onun en sevdiği günah kibir olduğu için, kulağımıza sen özelsin, bak kimsenin yaşamadığı şeyleri yaşıyorsun, sen seçilmişlerdensin gibi saçmalıklarla doldurur. Bunun sonucunda bizi öyle bir yola sokar ki, boyumuzdan çok büyük işlere kalkışırız. İşte reiki buna çok güzel alet edilebiliyor maalesef.

Bir keresinde Erhan Altunay televizyon programlarının birinde, bir yerim ağırdığında babanneme giderdim, elini koyar dua eder, geçirirdi şimdi bunun adı reiki oldu, demişti. 

Allah yaratırken kendi ruhundan üflediği için içimize, herkeste ve her yerde onun bu ilahi enerjisi vardır. Bunu kullanabilmek için onu fark etmek ve inanmak gerekir. 
Bunu ilk fark edip dünyaya pazarlayan Usui adında bir japon olmuş. İslam'da zaten var olan konsepti japon kültürüne uyumlamış ve dünyaya tanıtmış. 
Reiki eğitimimi alırken, biz tüm bunları zaten esmalarla dualarla da yapıyoruz, ben niye elin japonunun el kol hareketlerini öğrenmek için çaba harcıyorum ki? diye kendimi sorgularken buldum. 

Tamam, peygamberimiz ilim Çin'de de olsa gidin onu bulun demiş. Bu uzak doğu kültürlerinde cevherlerin olduğunu gösteriyor. Ama asıl cevherin bizlerde olduğunu da unutmamız gerek. 
Reiki'yi tıpkı Erhan Altunay'ın da dediği gibi ananne ve babannelerimiz zaten biliyorlardı. Hepimize acıyan yerimizin öpülmesi öğretildi. Çünkü şifa veren sevginin kendisiydi. Çünkü yaratılışa sebep olan şey de Allah'ın sevgisinden başka bir şey değildi. Gizli bir hazine idi, sadece bilinmek istemişti. 

Bu nedenle bu gibi şeyleri abartıp, bir de bunun üstüne büyük paralara pazarlayıp, zaten herkes tarafından bilinen ve aslında herkesin uygulayabilecek olduğu bir şeyi öğrenmek için  kendinizi üzmeyin. Kaderinizde varsa, haritanız ellerinizin şifalı olacağına işaret ediyorsa, bu gibi yetenekler doğru zaman geldiğinde kendiliğinden ortaya çıkarlar. Gerçek hayatta bir şahısa dahi ihtiyacınız yok, Allah sizi rüyanızda dahi inisiye edebilir. 

Reiki & Tehlikeleri 

Öğrenci hazır olduğunda üstat yetişir denir. Benim reiki ile yolum da bu şekilde kesişti. Hiç aklımda yokken birden karşıma çıktı. Herşey yolunda gitti. 
Az önce yukarıdaki cümlelerimde hiçbir şeyi zorlamayın, bırakın ayağınıza gelsin dememdeki kastım tam da buydu. Tesadüf diye bir şey yoktur ama yinede tesadüfen çıkmalı herşey karşınıza. Bunu şamanlar ayahuasca için de söylerler. Çünkü bizi kader planımıza ve ruhsal mertebemize göre yönlendiren çok büyük bir güç var. O ne zaman hazırlarsa bizi, sadece o zaman hazır oluruz bazı şeylere. 
Buna hazır olmadan bir de bunun üstüne işin eğlisi olmayan kişilerden bu gibi enerjisel etkilere maruz kalırsanız, bütün hayatınız bir anda elinizden kayabilir. Bu konuda da bana özelden yazıp, ne yapmalıyım şimdi gibi sorular soranlar oldu. 

İlk önce arınmalısınız. 
Hem bedensel hem zihinsel hem de ruhsal. 
Bu bedensel, zihinsel ve ruhsal arınma seneler süren, hatta ömrün son nefesine dek devam eden bir şey. Bu gerçeği aramızda unutanlar oluyor. Bir varış yok, sonsuz mutluluk yok, aslında hep bir savaş var bu dünyada. Sonuçta cenneti kazanmak kolay değil. 

Eğer bu yolculukta yol almayı seçmediyseniz, yani karanlığın varlığından bilinçsiz iseniz, hala nefsin üzerinizde hakimiyet kurmasına izin veriyorsanız, zaaflarınız aracılığıyla seçim yapıyorsanız, reiki'nin sizde açabileceği kanal, karanlıkları deneyimlemenize sebep olabilir. 
Reiki ile ilgili Renan Seçkin ve R. A. Zankova gibi yazarların kitaplarında korkutucu şeyler okudum. Doğru kişiyi bu konularda bulmak o kadar zor ki, kimseye güvenemezsiniz. Bu yüzden bazen uzak durmak, yakın olmaktan daha güvenlidir. Bu hataları yapmış olanların var olduğunu bildiğim için bu yazıyı yazıyorum. Amacım reiki'yi suçlamak değil çünkü karanlığa sebep olan o değil, insanın kendisi. 
Tüm bunlar reiki'den bilerek uzak durmama sebep oldu senelerce. Ta ki yoluma çıkana dek. 

Neler yaşadım, neler hissediyorum? 

İlk reiki inisiyasyonum sabaha karşı olacaktı ve o sabahın akşamında yatağa yatarken ilginç bir deneyimim oldu. 
Yatağa yatarken korkunun yükseldiğini hissettim. Sanki odada tek başına değilmişim gibi. Sonra gözlerimi kapattığımda bu hissiyat kuvvetlendi ve daha çok paniklememe sebep oldu. Hiç mesafe kalmaksızın başka bir dişil varlık bana hissedebileceğim kadar yakın duruyordu. Tam o sırada karanlıkta yürüyen ve uzaklaşan uzun saçlı bir kız gördüm. Arkadan bana çok benziyordu, ertesi sabah inisiye edildikten sonra onun benim karanlık bir benliğim olduğunu anlayacaktım. Bu arada bu gördüklerim uyku ile uyanıklık arasında oluyor. Bir hayal şeklinde. Hepiniz bu tür şeyleri deneyimlemişsinizdir. Çünkü uykuya dalmadan önceki kısa anda, bilinçaltı devreye girer. Görülen şeyler çoğu zaman gerçek değildir ama yinede kişiye önemli mesajlar verirler.
Bana yakın duran varlığın tam o sırada rahatsız olduğumu anlayarak biraz geri çekildiğini hissettim. Sonra korkmamam gerektiğine ve onun yarınki inisiyasyon için burda olduğuna dair bir his oluştu içimde ve uyuya kaldım. O gece şimdiye kadar gördüğüm en güzel rüyalardan birini gördüm. Özel olduğu için paylaşmak istemiyorum. 
Ama o beliren varlığın, içimde hala yaşamaya devam eden karanlık benliğimden kopmamı sağladığını ve astral boyutta ruhumu sabah olacak olan inisiyasyona ve daha saf bir enerjiye hazırladığını düşünüyorum. Hatta beni inisiye edenin diplomamın üzerindeki isim değil, bu varlığın olduğuna eminim. 

Daha önce rüya günlüğü tutmakla ilgili bir yazı paylaşmış ve bazı rüyalarda görevlendirilmiş varlıklar tarafından inisiye edildiğimizden bahsetmiştim. 
Ruhsal tekamül sürecinde dünyada imtihan edildiğimiz gibi, astral boyutta da ediliriz ve bu gerçek hayattaki deneyimlerimizi de etkiler. Belirli astral kapılarda belirli üstatlar bulunur ve onların görevi sizi zaaflarınızla imtihan etmektir. Eğer bu imtihanları geçerseniz, astral kapı açılır ve yeni bir boyutu deneyimlersiniz, eğer zaaflarınız ağır basarsa, geçemezsiniz ve kapı kapanır. Bu gibi rüyalarınıza çok büyük önem verin çünkü genellikle onlardan sonra hayatınızda gerçek değişimler yaşamaya başlarsınız. Aslında gerçek olan astral boyuttur, bu dünya bir illüzyon ama biz bunu tam ters olarak algılıyoruz. 

Sabah uyandığımda sol elimde bir ısı değişimi vardı. Sanki elimde enerjisel bir yapıya sahip olan bir top tutuyormuşum gibi bir his. Parmak uçlarımda ise nabız atıyor gibiydi. Gün boyunca devam etti. Sağ elimde hiçbir şey olmamasına rağmen, sol elime odaklandığımda o enerjisel topu hala hissedebiliyorum. 
Beni günlük hayatımda rahatsız edecek hiçbir yan etki deneyimlemedim. Bazıları ilk 21 günü zor veya yoğun atlatabiliyor. Vücudun belirli bölgelerinde ağrılar olabiliyor vs. Bu yüzden oruç tutmak, önceden hazırlanmış olmak ve zaten biraz inzivayi bir hayat yaşıyor olmak avantaj sağlıyor.

• Tüm yazdıklarımı özetlemem ve küçük bir tavsiye vermem gerekirse, bırakın bu tür fırsatlar ayağınıza gelsin, siz peşinden koşmayın derim. 
• Ayrıca reiki'ye inisiye edilmek istediğinizde lütfen bu güvendiğiniz birisi tarafından olsun. Başkaların kötü deneyimlerini bildiğim için ben bu kişinin kesinlikle bir kadın olmasına özen gösterdim. Bence bir kadınsanız sizi inisiye eden de bir kadın olmalı. 
• Kendinize dürüstçe bunu neden istediğinizi sorun. Başkalarına hava atabilmek için mi? Paraya dökebilmek için mi? Yoksa gerçekten mütevazi bir şekilde kendinize ve belki de sevdiklerinize bir faydanızın dokunması için mi? 
• Her şeyi sevgiyle yapın. Özünüz ve güç kaynağınız sevgi olsun. Ve unutmayın reiki yaşam enerjisidir ve yaşam enerjisi her yerdedir, bedava ve ulaşılabilir şekilde, sadece bir dua uzak mesafededir. Bunun için büyük paralar harcayıp, egoyu tatmin etmeye hiç gerek yok. 

Pişman mıyım bu eğitimi aldığım için? Hayır değilim. Bilgi insana hiçbir şey kaybettirmez ama bilgisizlik ettirir.
Reiki eğitimi bana pek bir şey katmamış olsa da, crystal reiki eğitiminde doğal taşların ve kristallerin kullanımı hakkında güzel şeyler öğrendim.
Peki elinde hissettiğin enerji hakkında ne düşünüyorsun derseniz?
Gözlerinizi kapatın ve ellerinizi açın derim. Bunu bir müddet yaptıktan sonra siz de bir şey hissedeceksiniz. Şu an sağ ve sol elimi kıyaslayarak yaptığımda tabi ki sol elimde daha farklı bir güç hissediyorum çünkü sanırım kanal ordan açıldı. Ama bunu hissediyor olmam ve elimde bütün reiki seviyelerinin diplomalarının bulunması bir kanser hastasını şifalandırabileceğim anlamına gelmiyor. Bazı şeyler bizim elimizde değildir. Birinin sizi şifalandırabilmesi için sizin ilk önce o şifayı hak etmeniz gerekir.
Umarım bir gün bu şifa yeteneğim daha da gelişir ve sadece kendime değil, başkalarına da faydam dokunur.
Ama unutmayın reiki aslında hepimizde var. Acıyan yerimize elimizi koymamız ve dua etmemiz mucizevi bir şekilde acıyı dindirir. Şifayı uzakta aramaya gerek yok çünkü o kendi içimizdedir.

KUTSAL DİŞİ | e-kitap


Tohumunu geçen sene attığım, içimde çiçek açmasını beklediğim, çoktan yazmak istediğim e-kitabı, bu güzel Yay dolunayı enerjisiyle paylaşmak istiyorum sizinle. 

Kadınlığa dair birçok şeyin bizlere öğretilmediğini bildiğim için bu eksiği ufak da olsa kapatabilmek uğruna, bir zamanlar bilge şamanların, Ay evleri ve Kızıl çadırların Bilgelerinin, Ortaçağ'da ateşler içerisinde yakılan cadıların, bildiklerini paylaştım bu 100 sayfayı geçen, resimlerle dolu e-kitabımda. 

Kadının geçtiği süreçlerden, dişiliğin tarihçesinden, doğa ananın ritminden, Ay halinin döngülerinden, kızıl ay ve ak ay dişilerinden, alt kimliklerimizden, hormonal dengemizden, sağlık, güzellik, cinsellik, aşk ve bereket sırlarına dair birçok faydalı bilgi paylaştım bu sayfalarda. 

Her zamanki gibi kolay okunabilmesi için can sıkıcı olmayan, akıcı olan bir dil ile kaleme aldım yazıları. 

Amacım, ailemizde veya okullarda bize öğretilmemiş olan, büyüklerimizin bir zamanlar bildiği ama annelerimizin unuttuğu için bizlere aktaramadıkları kadim bilgeliği yine su yüzeyine çıkartmaktı ki, biz bunu yine yaşayabilelim ve kızlarımıza, torunlarımıza aktarabilelim. 

Bize bir dişi olmanın utanılacak bir şey olduğu öğretildiği için, hatta gerçek bir dişi olmanın ne demek olduğu dahi öğretilmediği için, kadınlıkla ilgili birçok şeyi yanlış anladık. İlk adet ve menapoz gibi doğal döngülerin, utanılması veya korkulmasından ziyade, kutlanılması gerekildiğini unuttuk. Bunlar inisiye edildiğimiz özel anlardı. Onurlandırılmaları gerekiliyordu. Tüm bunları hatırlamalıyız, çünkü bilmediğimizden değil aslında, sadece unutturulduk. 

Hatırlamak için kendi kızıl çadırlarımızı kurmalı, kız karedeşlerimizi kıskanmaktansa, güçlerimizi birleştirmeli, gökkubbedeki ay ile olan derin bağımızı yeniden keşfederek, kendimizi şifalandırmanın yollarında yürümeye başlamalıyız.

Bu küçük e-kitabın bunun için bir ön hazırlık olması dileğimle..

E-kitabıma ulaşabilmek için carpediemcii@gmail.com'a yazabilirsiniz. 
Ücreti 50 tl. 

Örnek  Sayfalar: 




29 Mayıs 2018 | Yay burcunda Dolunay


Kapımızda 8 derece Yay burcunda Antares ve Aldebaran yıldızlarıyla kavuşumda olan bir dolunay var. 
Bu iki yıldız sıradan olan Yay dolunayını sıradışı hale getiriyorlar. 
Gökyüzünün iki ışığı karşı karşıya gelmişler, içimizdeki aydınlık ve karanlık savaşını yenmemizi bekliyorlar. 

Ay düğümleriyle birlikte gökyüzünde oluşan mistik dörtgen, karmik karşılaşmalar ile ister dış dünyamızda, ister iç dünyamızda manevi bir yolculuğa hazırlandığımızı gösteriyorlar. 
Sanki bir tarafta karanlık parçamız, karşısında ise aydınlık parçamız bir savaşa hazırlanıyorlar gibi. 
Uranüs ve Mars arasındaki kare açı bu savaşın özgürlük uğruna olacağına işaret ediyor. 
Hepimiz içten bu savaşa hazırlanırken, dış dünyamızda da ortalık iyice kızışmaya hazırlanıyor. 

Satürn ile Venüs arasındaki karşıtlık, sevgisizliğin açtığı karanlıklara işaret ederken, aslında bizden gerçekçi olmamızı istiyor. 
Aydınlık uğruna sağlam temeller atmamızı bekliyor. 
Jüpiter ile Neptün ve Venüs arasında oluşan o güzeller güzeli ilahi üçgen ise, bazı şeyleri kabullenerek büyüyebileceğimize dair umut veriyor. 
________________________

Sâbîî sembollerinde 8 derece Yay burcu, çocuğu dik merdivenleri çıkarken ona önderlik eden anneyi temsil eder. 

Sanki bu anne enerjisini Jüpiter, Venüs ve Neptün üstlenmişler bu dolunay. 
Semboldeki çocuk ise bizleriz. 
Önümüzde bir yol var ve bu yol pek de kolay değil gibi gözüküyor. 
Dik merdivenleri başarıyla çıkabilmek hem güç hem nefes hem irade gerektiriyor. 
Mars'ın sekstil açısıyla bu gücün bir kısmı armağan ediliyor ruhlarımıza. 
Gerisi ise her zamanki gibi bizim payımıza. 

Yay burcunun temsil ettiği içimizdeki özgür parçamız, bu dolunay ve onun akabindeki haftalarda, özgürlüğü uğruna bu içindeki savaşı sonuçlandırmak zorunda. 

Tutkularınızın esiri değil, gerçekliğin arayıcısı olun bu Yay enerjisiyle. 
Bir savaş verecekseniz eğer, bu doğruluk uğruna olsun. 

☆☆☆

Her dolunay Güneş ile Ay'ın karşıt konumuyla, küçük çapta bir gerilim ve kriz, ardından ise aydınlanma yaşarız. 
Gökkubbeyi aydınlatan dolunay misali biz de ruhumuzun karanlıklarını aydınlatır ve dolunayın ışık kaybetmesiyle karanlık içimize yönelir daha büyük aydınlıkları deneyimlemeye hazırlanırız. 

Bu dolunay bu sıralamayı yaşamamız ve karanlıkların hakimiyetine izin vermememiz hem kendi küçük dünyamız, hem de dış dünyamız için çok önemli. 

Mübarek Ramazanın o güzel enerjisi hakim iken diyarımıza, tüm müminler uğruna, vatanımızın güvenliği uğruna ve huzur uğruna, ettiğimizden daha fazla dua edelim. 

Tek insan güçlüdür ama bir topluluk olarak bir araya geldiğimizde gücümüz katlanır. 
Ve karanlıkları yenmenin en güzel yolu Allah'a sığınıp, duasının o ilahi koruması altına girmektir. 

Bu dolunay hepimizin görevi bu olsun ve dualarımız o kadar etkili olsun ki inşallah, aydınlık dort bir yanımıza hakim olsun. 

15 Mayıs 2018 | Boğa burcunda Yeniay


Güzeller güzeli Boğa burcunun zorlayıcı yolculuğunun başlangıcını temsil eden bir yeniay var kapımızda.

Bu yeniay 24 derece Boğa burcunda. 
Bu çok ilginç bir derece bana kalırsa çünkü sâbîî sembollerinde 24 derece Boğa burcunu, halka açık muazzam bir park simgeler. 
Bu yeniayla birlikte hepimiz dünya halkı olarak toplanıyoruz sanki bir parkta. 
Huzursuz bir bekleyiş var belki de hepimizin içinde. 
Çünkü bir değişim var kapımızın önünde. 
Uranüs'ün çağrısı var kulaklarımızın dibinde. 
Özgürlük çağrısı bu!
Maddi konularda, para ve değerlerde, gıda ve temel ihtiyaçlar konusunda bir isyan var havada.
Bir şeyler değişmek zorunda bu dünyada.

Sınırlar değişmeye hazırlanıyor.
Hem ülkelerin sınırları hem de kendi sınırlarımız.
Yeni bir başlangıç ve yeni bir inşa var önümüzde. 
7 senelik bir dönem bu.
Belki de paranın ve değerlerin tarihini değistirecek bir dönem.
Şimdiye kadar bildiğimiz kavramlar değişecek.
Güvendiklerimiz de değişecek.
Ve bu değişim hiç de kolay gerçekleşmeyecek.

Bunu bize capulus sabit yıldızıyla kavuşan yeniay göstermekte.
Sert, eril bir enerji bu. Boğa özelliklerinin tam tersine.
Gökyüzünde bu hafta ayrıca Mars burç değiştirmekte ve Uranüs ile sert açı yapmakta.
Uranüs ile Merkür ayrıca kavuşumda.

Nereye bakarsak bakalım Uranüs'ün değişim rüzgarları esiyor her yerde.
Hem zihnimiz hem enerjimiz huzursuz ve çok hareketli.
Uykusuz geceler geçiriyoruz kimilerimiz.
Belli belirsiz bir korku ve heycan var içimizde.

Dingin, sakin ve huzurlu olan Boğa sınırlarında.
 Belki de en ilginç yeniaylardan biri bu Boğa diyarında.
_________________________

Madem gökyüzünde fırtına öncesi sessizlik hakim her yere ve madem biliyoruz ki 7 senelik fırtınadan kaçış yok hiçbir şekilde, o halde bu yeniay hepimiz ilk önce derin bir nefes alalım.
Kaçmamızı veya korkmamızı gerektirecek bir şey yok çünkü.
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
Bunu bir idrak edelim bu yeniay ve niyet edelim.

Değişim madem kaçınılmaz, o zaman elimize bir kağıt kalem alıp, hayatımızın hangi alanında ne gibi değişimlere ihtiyacımız var yazalım.
İhtiyacımız olan değişim üzerine tefekküre dalalım.
Sonra da Uranüs'ün Koç burcundaki yolculuğu boyunca bizlere öğrettikleri için teşekkür edelim ve Boğa burcundaki yeni yolculuğu için sevinelim.

☆☆☆

Gezegenler Allah'ın hizmetkarları gibidirler.
 Onun emrinde dans eder ve ilahi mimarisini yeryüzüne yansıtırlar.
Bir gezegeni konağında en iyi şekilde ağırlamak, Allah'a hizmet etmek demektir.
Ramazanın başlangıcıyla birlikte gerçekleşen bu yeniay, orucun getirdiği manevi arınma ile güzel bir değişimin kapısını açıyor olacak aslında hepimiz için.
Bu nedenle değişimler söz konusu olsa da, blin ki manevi bir arınma ile başladığımız bu döngü hepimize çok güzel bir şekilde geri yansıyacak inşallah.
Yeterki ne olursa olsun teslimiyet içerisinde olalım.
______________________

Değişime direnen Boğa diyarında, değişimi zorunlu kılan Uranüs olacak bundan sonra.
Hayatımızda bizi bu iki enerjinin nasıl bir ikilemde bırakacağını hissedebiliyor musunuz?

 Bu yeniay belki de olumlu bir değişim için dua ve niyet etmemiz hem kendi küçük dünyamız hem de gerçek dünyamız için çok önemli.
Çünkü bize çok büyük bir fırsat veriliyor.

Uranüs Prometheus'tur.
O ateşi tanrılardan çalıp insanoğluna vermiş olandır.
Bu ateş tüm Boğa konularında bizim elimize veriliyor.
Bu yaratıcı ateş ile yaratmak zorundayız.
Bu yeniay bunu simgeliyor.
Herkesin eşit olduğu bir düzeni yaratmak ve kölelikten uyanmak ve maddecilikten uzaklaşmak zorundayız.
Bu enerjiyi Boğa diyarında ancak bu şekilde Allah'a layık bir şekilde ağırlayabiliriz.
Bu, bu yeniay ve bundan sonraki 7 senelik süreçte görevimiz.
Ne kadar bilinçli davranırsak bütün değişimleri o kadar iyi idrak ederiz.

15 Mayıs 2018 - 26 Nisan 2026 | Transit Uranüs Boğa burcunda


Kapımızda öyle büyük bir olay var ki, bu yazıyı yazmak için ne kadar heycanlandığımı tahmin dahi edemezsiniz.
Uyanışın ve yeniliğin gezegeni olan Uranüs Boğa burcundaki 7 sene sürecek olan yolculuğuna başlamak üzere.
O bu yolculuğuna başlamaya hazırlanırken biz de hem dış dünyada hem de kendi küçük iç dünyamızda büyük değişimlere hazırlanmak zorundayız. Çünkü önümüzdeki 10 sene içerisinde teknolojik anlamda o kadar büyük devrimler göreceğiz ki, kendimizi önceden hazırlamazsak, çok büyük bir fırsat trenini kaçırırız.

Önceden belirtmekte fayda görüyorum, söz konusu Uranüs olduğunda olaylar üzerimizde şok etkisi bırakırlar ve adı üstünde Uranüs öngörülemezdir. Bu yüzden bu yazımda yazdıklarımı aklınızda bulundurun ama bilin ki bu 7-8 sene boyunca karşılaşacaklarımız gerçekten de öngöremediğimiz şeyler olacak.

Ne var ki gökyüzü her daim yeryüzüne yansır. Yukarısı nasılsa aşağısı da öyledir.
Uranüs ile ilgili olan bazı olayları şimdiden hissedebiliyoruz.
Bunlardan biri 1929 Büyük Buhranı hatırlatacak küresel çapta bir ekonomik kriz ve buna bağlı olarak para kavramının değişimi ve dijital paraya geçiş. Akabinde ise paraya dayalı ekonomiden bilgi ekonomisine geçiş.

Bilindiği üzere Uranüs Boğa burcunda pek rahat edemeyecek. Çünkü Boğa sabittir, güvenilirdir, yeniliği sevmez. Uranüs ise bu kavramların tam tersidir. Yenilikçidir, anidir, asla sabit değildir. Uranüs'ün transitleri aniden çakan şimşekler gibidir, karanlığı birden aydınlatırlar, kuleleri birden yıkarlar.
Bir çatışma yaşayacağız hep beraber önümüzdeki 7 sene içerisinde. Her şeyini kaybedenlerimiz de olacak maalesef, 2008 krizinde olduğu gibi, her şeyini kazananlar da. Hangi tarafta olacağınız ise her zamanki gibi biraz da olsun sizin elinizde.
Bu transiti bir tren gibi düşünün, binenler kazanacak, binemeyenler kaybedecek.
Bu süreç içerisinde Uranüs'ün bizden beklediği tek bir şey var aslında. O da yenilikçi olmak! Ama herhangi bir konuda değil, Boğa burcunun alanında..

Putin birkaç ay önce bir açıklama yaptı. Dijital parası olmayan ülkeler, olan ülkelerin kölesi olacaklar yakın gelecekte, dedi. Putin akıllı ve özel yetiştirilmiş bir adam ve bu söylediği sözün arkasında bence tehlikeli bir gerçek var. Çünkü yeni dünya düzenine doğru yol alıyoruz. Amaç tek devlet, tek merkez bankası. Bu sisteme izin verirsek eğer hepimiz sistemin içerisinde birer köle haline geleceğiz.

Satürn'ün Oğlak burcundaki transiti hakkındaki yazımda belirttiğim gibi dünyanın yönetici koltuklarında oturanlar okült bilgilere sahip insanlar. Masanın başına geçip planlar yaparak kendi şeytani düzenlerini kurmak için savaş veriyorlar. Amaçları ekonomik krizi kendi kontrolleri altında çıkartmak ve kendilerinin kazanacağı şekilde sonuçlandırmak. Tıpkı 2008'de olduğu gibi. Uranüs'ün de onlara bu konuda yardımcı olacağını düşünüyorlar. Sonuçta bir değişim yaşayacağız ama bu değişim kimin lehine sonuçlanacak henüz bilemiyoruz. (Arka planda dönenleri öğrenmek isteyenler inside job belgeselini izleyebilirler.)
Bu konuda bitcoin hepimizin önüne atılan bir yem ve deneme aslında. Çoban cahil koyunların ne yapacağını izliyor. Çünkü bitcoin dev bir proje ve yeni bir şey değil. Temelleri 30 sene öncesinden atılmış. Asıl amaç IMF merkezli küresel bir dijital para birimi. Linke tıklarsanız Anka kuşunun yanan dollarlar üzerinden yükseldiğini ve 2018'e işaret ettiğini görürsünüz.
Bu sadece yapboz'un bir parçası. Bir yandan Amerika'nın Amero adlı yeni bir para birimini hazırda tuttuğunu da biliyoruz.
Avrupa Birliği ise ha dağıldı ha dağılacak.
Yani işler iyice karışık, gelecek öngörülemez..

Bir transit yorumlanırken hep geriye dönülüp, geçmişte yaptıklarına bakılır. Uranüs en son Boğa burcunda 1935-1941 yıllarında bulunmuştu.
Uranüs bir adet küresel çapta dünya savaşını sığdırdı bu yıllara. Milyonlarca insan öldü bir saçmalık uğruna. Toplama kamplarında diri diri yakılan, üzerlerinde ilginç ve korkunç bilimsel deneyler yapılan onca insanı kaydetti bu tarih.
Şimdi bize dönüp, ders çıkarttın mı yoksa bir tane daha savaş deneyimlemek ister misin, diye soruyor. Bence 3. Dünya Savaşı çoktan çıktı, sadece bu savaş diğerlerine benzemiyor.
Toplama kamplarından ve Hitler'den kurtulduk sanmayın. Amerika'nın dört bir yanında FEMA kampları hazırda bekliyor. Sisteme karşı ayaklanan insanların yeni yuvaları olacak bunlar. İçlerinde insanlık dışı deneyler yapılır mı geçmişteki gibi kim bilir.

Gerçi bu deneyler zaten yapılıyor. Avatar projesi bana kalırsa Uranüs'ün Boğa burcundaki transitinin en korkunç tarafı olacak.
Hologram teknolojisi başımıza çok feci bela olacak gibi gözüküyor. Din hocalarına ruh bölünür, hapsedilir mi diye sorsak, cevap veremeyip, Allah büyüktür diyecekler. İnsanoğlu belki de Atlantis'den sonra ilk defa yine yaratımı bozmanın peşinde. O dönemden kalan bazı bilgilerde aynı şeyin cinlere yapıldığını, yani bedenlere hapsedilmeye çalışıldıklarına dair şeyler okuyoruz. Ve o kavmin bunun cezasını ne kadar korkunç şekilde ödemiş olduğunu biliyoruz.
Burası bir öğrenim dünyası ama bu Allah'ın yaratımına karışıp, şimdiki yaptığımız gibi tanrıcılık oynayabileceğimiz anlamına gelmiyor. Nedense bu proje bana Kuran'daki dabbe'yi hatırlatıyor.

Tüm bunlar olayın karanlık yüzü, Uranüs transitinin olumlu bir yanı da olacak tabi.

Boğa burcu tarımdır, evimizdir, değerlerimizdir, paradır ama gerçek para her daim gümüş ve altındır. Bu ezelden beridir böyledir ve böyle de olmaya devam edecektir. Bitcoin istediği kadar madencilik yaptığını sansın.
Kağıt paralara da güvenmeyin sakın. Zamanında Almanlar bavul dolusu paralarla ekmek sıralarına giriyorlardı. Olur ya Uranüs bir şok etkisi yaratmak ister ve dolarla euro el ele tutuşup çöker, tuvalet kağıdı olarak kullanmak zorunda kalırız elimizde kalanları. Bunun işaretini görüyoruz çünkü piyasalarda. Bitcoin'un yükseldiği falan yok, dolar karşısında hızla çöktüğü için, bitcoin yükseliyor zannediyoruz. Dolardan bir kaçış var çünkü. Türk parasına karşı nasıl hala değer kazanıyor o zaman diye soranlar, FED'in piyasadan para çektiğini bilmiyor olabilirler. Ekonominin gerçekten düzelebilmesi için tek çözüm var o da gerçekten bir çöküş gibi gözüküyor maalesef. Ve bu çöküşte euro'nun başı çekeceğe benziyor, akabinde ise dolar.

Tıpkı gümüş ve altın gibi bu dönemde petrolün yerini alacak doğal kaynakların yükselişini göreceğiz. Bunların başında borun geleceğini öngörüyorlar ve Türkiye bor konusunda zengin bir ülke. Aslında ülkemiz bir cevher ama biz aklımızı kullanamıyoruz.

Uranüs bizden yukarıda saymış olduğum konuların üzerine düşünmemizi bekliyor olacak. Yenilememizi isteyecek bu kavramları.
Gümüş ve altında büyük çıkışlar ve belki de inişler göreceğiz. Zamanında alıp zamanında satmasını bilenler bu dönemde zengin olacaklar.
Köylerden şehirlere kaçan insanlar yerine, şehirlerden köylere kaçan insanlar kazanacak bu dönemde. (TRT Belgesel'in yeni köylü ve bi çiftlik belgesellerini izlemenizi tavsiye ederim bu konuda. Her hikaye insana bir ilham kaynağı)

Tek bir değer vardır hepimiz için eşit oranda değerli olan, o da sevgidir. İşte bu değeri hatırlatacak hepimize Uranüs.
Kuzey Ay Düğümünün de Yengeç burcuna geçmesiyle birlikte çekirdek aileden geniş aileye doğru bir özlem ve geri dönüş yaşayacağız. Birlikten kuvvet geldiğini hatırlatacak çünkü her birimize Uranüs.
Toprak kavramını yüceltecek ayrıca. Bu nedenle toprağın değerinde bir artış görebiliriz.
Şehirden köye yerleşen insanlar ilkel bir şekilde değil, teknolojiyle geri dönecekler bu diyarlara.
Bu söylediğim size bir ütopya gibi gelebilir ama hiç de imkansız değil. Çünkü gelecekte ayakta kalmak isteyenin köyünde bir arsası, arsasında yetiştirdiği domatesi ve salatalığı olmak zorunda. Geriye dönüş başladı. Aynı şekilde kölelikten uyanış da başladı.
Bilgi ekonomisinde asıl güç para değil, bilgi olacak bundan sonra. Kendin üretebildiğin, yaratabildiğin kadar var olacaksın bilgiye dayalı olan ekonomide.
Fabrikalara ve seri üretime, sadece tüketime yer yok artık bu gezegende. Tükettik ve edebileceğimiz kadar tecavüz ettik çünkü Doğa Anaya.

Uranüs ile birlikte yapay zeka da geliyor ve Plüton'un Kova burcuna geçmesiyle birlikte teknolojinin çok karanlık bir yüzüyle karşılaşacağız. Önümüzdeki 10 sene içerisinde var olan mesleklerin %60 yok olacağını öngörenler var. Bunu bir göz önünüzde canlandırın. Gelecekte ayakta ve hayatta kalabilmek için yapay zekanın sizin yerinize geçemeyeceği bir işiniz ve mesleğiniz olmak zorunda. Yoksa sistem sizi devre dışı bırakacak. Bu yüzleşeceğimiz en korkunç gerçeklerden biri olacak.

Yenilenebilir enerjiler, doğaya uygun olan mimari, tarımla ilgili şu an var olmayan ve icat edilecek olan bir sürü yeni teknolojiler ve daha bilmediğimiz birçok yeni meslek alanı oluşacak. Ama bu meslekleri zannetmeyin okullarda ve üniversitelerde öğrettiklerini. Uranüs var olmayanı kendi elleriyle yaratacak. Yeni meslekler bildiğimiz mesleklerden olmayacaklar. Boğa burcunun alanında muazzam değişiklikler bizi bekliyor.
Sonuçta Uranüs Koç burcundayken savaş sanayinin bu kadar çok yayılıp, herkesin kendi evinde bir insansız hava aracının olacağını öngöremezdik ama oldu. 8 sene sonra geriye dönüp Boğa konularına baktığımızda çığır açtığımızı göreceğiz.

Nasıl bir gelecek bizi bekliyor, yeni teknolojiler neler olacak konusunda ufuk çizgimi yeteri kadar aşamıyorum. Dediğim gibi Uranüs'ü ne kadar ön görebiliriz ki?
Ama Zeitgeist - Addendum bana bu konuda biraz da olsa yardımcı olmuştu ilk izlediğimde. İzlemeyenler izlesin. Buraya ekliyorum.


Önümüzdeki birkaç sene içerisinde yeni bir düzen kurulacak dünyada. Bu düzen şeytani bir düzen değil, sevginin hüküm sürdüğü bir düzen olmak zorunda. Tüm kaynaklarımızı tüketmek üzereyiz. Okyanuslarda balıklar yok, ormanlarda kaplanlar yok. Sürekli canlı türleri yok oluyor. İğrenç birer parazit gibiyiz. Herşeyi saygısızca yok ediyoruz ve bunun bedelini şu an hayatta var olan herkes ödemeye başladı.

Sofraya oturduğumda yemeğimi şükürle yiyemiyorum çünkü biliyorum elimdeki mısır GDO. Sokağa çıktığımda doya doya nefes alamıyorum çünkü biliyorum soluduğum tek şey egzoz ve duman. Üzerime aldığım elbiselerle mutluluk duyamıyorum çünkü biliyorum hepsi petrol ürünü ve naylon. Yüzüme sürdüğüm boyalarla ruhumu güzelleştiremiyorum çünkü biliyorum o makyaj malzemesiyle kaç tane hayvanın ölü kanından sorumlu oluyorum. Hayatı o kadar kolay yaşıyoruz ki, bir cesetin üzerinde parmak izimiz yok diye, onun ölümünden sorumlu olmadığımızı zannediyoruz.

Neye güveniyorsunuz, güvenebiliyorsunuz bu dünyada? 

Bu soruyu bile kendilerine soramıyor insanlar çünkü cevabını hepimiz biliyoruz ve bizi inanılmaz derecede korkutuyor. İşte tam da bu sırada Uranüs yardımımıza koşmak için 15 Mayıs'da burç değiştiriyor.
Korkma, her zaman için bir çıkış yolu vardır, yeterki iyi birşey yap, diye fısıldıyor.
Ruhunu sistemden kurtar, mutluluk ve sevgi bedeva, paraya tapmana gerek yok, diyor.
Hayatını sadeleştir, minimalistlerden ol, toprağın olsun, küçük bir kır evin, çatında güneş enerjin, bahçende dolma biberin, ocakta yemeğin ve sevdiğin insanların sesleri olsun yuvanda, başka birşeye ihtiyacın yok, fark et bunu ve kurtar ruhunu diye öfkeyle haykırıyor.
İşte onun bu sesini duyanlar trene binenler olacak gibi gözüküyor.

Yazımı bitirmeden sizinle ruhuma dokunan bir projeyi paylaşmak istiyorum.
Bazen duyuyorum, bu ülkenin yaşanılacak bir yer olmadığını, koşulların kötü olduğunu vs. Evet bu doğru ama bu gerçeklik dünyanın her ülkesi için geçerli. Bu yüzden kıymetini bilelim bu cennet vatanın. O bize dev bir armağan ve köyler, kırsal alanlar bizi çağırıyorlar.
Boğa burcunda kişisel gezegenleri olan biri olarak dört gözle bekledim senelerce bu transiti. Şehirden kaçabilmek için bir fırsat olarak gözledim Uranüs'ün gelişini.
Boğa'ların ve genel olarak toprak burçlarının hayatları değişime uğrayacak bu 7-8 sene içerisinde. Kimimiz için bunlar büyük değişimler olacaklar.
Lütfen direnmeyin bu değişimlere.. Onlara ruhunuzun ihtiyacı var. Direnerek sadece canınızı acıtacak ve kendinizi yaralayacaksınız.
Teslimiyet bu transitin tek anahtarı!

Mehmet Gürs Longoz Ormanlarında küçük bir konteyner ev ile harikalar yarattı. Şahsen bana projesi çok büyük bir ilham kaynağı oldu. Şehirleri terk edip köylere yerleşenlerin hayat hikayelerini izleyip, kendimi biraz olsun hazırlayabilmek için elimden geleni yapıyorum. O da benim Uranüs ile birlikte kurduğum bu hayalime katkı sağladı. Gerçekten de ruhumu doyurdu.
Ben bir videosunu paylaşıyorum geri kalanını ruhun doysun adı altında youtube'dan bulabilirsiniz.


Benim böyle bir amacım olabilir ve bunu benim gibi yapma imkanına herkes sahip olmayabilir. Ama biliyorum birçok insan sahip, hepimizin bir köyü var ve köy hafta sonları bizi özlemle bekliyor. Doğadan uzaklaşarak çok fazla şey kaybediyoruz. İçim çok dolu ve daha çok şey yazabilirdim ama yazıyı daha fazla uzatmak istemiyorum.

Hepimiz kendimizi Uranüs'ün değişimlerle dolu olan transitine, Boğa burcunun haritalarımızda bulunduğu alanda, elimizden geldiği kadar hazırlayalım. Boğa burcunun konularına yatırım yapalım çünkü Uranüs bize burdan kazandıracak.
Unutmayalım herşey birer fırsattır eğer onu bu şekilde görmeyi tercih ediyorsak.

(Bu arada son söz olarak atalarımızın kadim geleneğini hatırlatmak isterim. 
Osmanlı çok iyi bilirdi, savaş zamanında altın, barış zamanında toprak alınırdı. 
Treni kaçırmak istemeyenlere ufak bir Osmanlı hatırası.)

Bu transitin hepimizin hayatında mucizevi güzel değişimler yaratması dileğimle..