Vedic astrolojiden neden vazgeçtim?

  • Share

26 Ağustos 2018 | Balık burcunda Dolunay

  • Share

Tutulmalar sonrası Ekonomik Deprem

  • Share

11 Ağustos 2018 | Aslan burcunda Güneş tutulması

  • Share

Hayatımıza gerçek aşkı nasıl çekeriz?

  • Share

27 Temmuz 2018 | Kova burcunda kanlı Ay tutulması

  • Share

Mars'ın aşk sırrı - Cinselliği evliliğe saklamak?

  • Share

13 Temmuz 2018 | Yengeç burcunda güneş tutulması

  • Share

VENÜS'ÜN AŞK SIRLARI

  • Share

28 Haziran 2018 | Oğlak burcunda Satürnyen Dolunay

  • Share

27 Haziran - 28 Ağustos | Mars retrosu

  • Share

İlk günah, Lilith & Aşk

  • Share

13 Haziran 2018 | İkizler burcunda Yeniay

  • Share

Reiki inisiyasyonum

  • Share

Vedic astrolojiden neden vazgeçtim?


Benden danışmanlık almak isteyenler bazen vedic astrolojiye göre yorum yaptığımı zannediyorlar. Sanırım bu algı vedic astroloji üzerine birkaç blog yazısı paylaşmış olduğum için oluşmuş. Oysa bu doğru değil. Vedic astrolojinin bazı tekniklerini kullanıyorum ama daha fazlasını değil. Nedenini ise bu yazımda paylaşmak istedim.

Sanırım kaderimde var, hep alışıldığın dışında olan yolları seçerim.
Genelde herkes batı astrolojisiyle başlar, sonra sığ bulur çünkü öngörü teknikleri tam olarak istediklerini vermez ve vedic astrolojiye geçerler. Beni rahatsız eden tam da bu oldu ve bu yüzden başlangıçta vedic astrolojiyle başlamış olsam da yolumdan saptım ve modern astrolojiye yöneldim. Çünkü hint astrolojisinin sundukları bana faydadan çok zarar veriyordu. Hatta bu yüzden birkaç blog yazısını dahi sildim.

Bu benim inanışımla alakalı, bu nedenle vedic astrolog arkadaşların hiçbirini incitmek istemem. Sadece ben astrolojinin bir bilim olmasa da bir ilim olduğunu düşünüyorum ve bunun sadece kehanet odaklı kullanılmasına karşıyım. Ne zaman evleneceğim, ne zaman işe gireceğim, kocam beni aldatıyor mu? gibi soruları astroloji cevaplayabilir. Peki tüm bu sorularım kime ne faydası var? Diyelim haritanızda öyle bir yoga var ki bu hayatta çok zengin olacaksınız ve bunu küçük yaşta öğrendiniz. Kendinizi bu kişinin yerine koyun ve düşünün. Bu kişi büyük ihtimalle hiçbir şey yapmayacak, kendisini zorlamayacak ve belki de bu yüzden kaderinde var olan zenginlik potansiyelini yaşayamayacak.
Bazı şeyleri önceden bilmemiz bize çoğu zaman faydadan çok zarar verir. Bunu Nostradamus gibi ünlü kahinlerin hayatlarından çok iyi biliyoruz. Ailesinin ve sevdiklerinin başına gelecekleri önceden öngörebilmesine rağmen hiçbirini engelleyememiş. Bu yükle yaşamak ne kadar zor, bir düşünsenize!
Bilmeden yaşamak ve hayatın sürprizleriyle karşılaşmak o kadar güzel ki..

Yaş aldıkça hayata olan bakış açım tamamıyla değişiyor. Onunla birlikte astrolojiye olan bakış açım ve ilgim, alakam da. Belki bunu yazılarımdan hissediyorsunuzdur. Daha çok hayatın içinden örnekler vermeye başladım ve astrolojiden daha az bahsediyorum. Bu astrolojiyi bırakacağım anlamına gelmiyor çünkü bunun kaderimin bir parçası olduğunu düşünüyorum ve belki bir gün bunun eğitimini dahi verebilirim ama henüz bunun için çok fazla erken. Bu yüzden bu yazı benden ders almak isteyenlere de gelsin. Daha henüz kendim bir bilgelik öğrencisiyken, öğretmem doğru olmaz. Çünkü bunun bu şekilde işlemediğini biliyorum.

Astroloji konusunda bilgisine çok değer verdiğim Frank Felber, ezoterik astroloji kitabında kişinin ruhsal mertebesine göre gezegensel enerjilere inisiye edildiğinden bahsediyor. Yani bir kişi ruhsal olarak ne kadar bilgeyse, ancak o kadar astrolojiyi kullanabiliyor ve öğretebiliyor. Bunun ne kadar doğru olduğunu hem çevremden hem de kendimden çok iyi gözlemleyebiliyorum.

Bir kesim var ki, onlar için astroloji fal.
Şu zaman aldatılacaksın, bu sene kötü seyler yaşayacaksın, satürn burcuna girdi eyvah vs. gibi şeylerle insanların tıpkı enerji vampirleri gibi yaşam enerjilerini emiyorlar. Bu kesime inanan kesim de genelde kurban olma rolünü benimseyenler. Vardır ya böyleleri, acıyla beslenirler. Hayatlarında olumsuzluk yaşamak isterler sürekli, çünkü bunun sayesinde kendilerini çevrelerine acındırırlar, ilgi ve sevgi beklerler. Diyarıma uğramasından en çok korktuğum insan tipidir. Bebek ruhlardır bunlar, yani tekamül aşamalarına yeni başlayanlar. Bunlara maalesef yardımcı olamazsın çünkü yardımlarını asla kabul etmezler.

Bir üst kesim var ki, hayatı daha farkında olarak yaşarlar. Astrolojiyi bir fal olarak değil, kendini tanıma ve keşfetme yolu olarak görürler. Onların asıl amaçları tekamüllerini hızlandırmaktır.
Ben şahsen kendimi bu kategoride görüyorum çünkü astroloji benim hayatıma bu şekilde girdi.
Üniversitede mesleğini yapmayacağımı bildiğim bir bölümde okuyor ve bunalımlı buhranlı bir dönemden geçiyordum. Aklımda sürekli tek bir soru vardı: Ben kimim ve buraya ne yapmaya geldim? O zamanlarda sadece güneş burcunu bilen ben, astroloji sayesinde kim olmam gerektiğinin gerçeğinle karşılaştım. Ve zannetmeyin ki bu mutlak gerçek, olgunlaşma ve tekamül devam ettikçe hiçbirimiz hayat amacımızdan net ve kesin olarak emin olamayız. Çünkü bu yolculuk gökyüzüne ulaştıran bir merdiven gibi. Yükseldikçe ancak, herşeyi daha farklı gözlerle görebiliyoruz.

3. kesim insan-ı kamil, aydınlanmış, ermişler grubudur. Onlar için astroloji çoktan hikaye olmuştur. Tam teslimiyet içerisinde yaşarlar. Ben bu kesimi majör arcana'daki büyücü arketipine benzetirim. Çünkü onlar enerjileriyle ve var oluşlarıyla herşeyi kendiliğinden tezahür ettirirler. Astroloji haritalarını aşanlar bunlardır. Gezegenlerin en yüksek enerji mertebelerine inisiye oldukları için sadece olumlu enerjilerini yeryüzüne çekerler. Bu gibi insanların enerji alanları o kadar etkileyici olur ki, düşük mertebedeki insanları dahi etkiler ve yükseltirler. Tıpkı gelmiş geçmiş olan tüm peygamberlerin yapmış oldukları gibi.

•••

Vedic kültür çok kadimdir ve vedic astroloji de öyle. Çünkü geçmişimizin bütün sırları himalayalarda saklı tutulmuş. Veda'lar onları anlayabilenlere içlerindeki cevherleri sunarlar.

Sanskritçeyi çok iyi bilen ve Veda'ları araştıran Victor Di Cara, şu anki haliyle uygulanan vedic astrolojinin aslında hint astrolojisi olduğunu ve vedic astrolojiyle hiçbir alakasının olmadığını söylüyor. Bu çok ironik çünkü kendisi de bir vedic astrologtur ama mesela tropical zodyağı kullanır çünkü eski metinlerde bahsedilen zodyak budur. Belki de gerçek vedic astrolojiyi uygulayan nadir vedic astrologlardan kendisi. Çünkü yaklaşım tarzı çok farklı. Mitolojileri fazlasıyla kullanıyor, çevirdiği Vedic yazıları kitaplar haline getiriyor vs.

Eğer Vedic astrolojiyi gerçekten sanskritçe bilgisi olan birinden öğrenmeye kalktığınızda öğrendiğiniz şeyin astrolojiden çok daha farklı olduğunu anlıyorsunuz. Öğrendiğiniz şey aslında bir din ve bu din veya inanış o toprakların insanlarına indirilmiş, yani sizin DNA yapınıza uyumlu değil.
Bir Vedic astroloğa gittiğinizde size yantralar, mantralar verir. Bunlar ise sizde faydadan çok zarara sebep olurlar. Çünkü bizim ruhsal yapımız esmalara uygundur. Bizim kavmimize verilmiş olanı bırakıp, başkasınınkine yönelirsek kendi varoluşumuza aykırı davranırız. Bunu söyleyen ben de değilim ayrıca, Budist rahiplerin düşüncesi.

Hint astrolojisini öğrenmeye çalışırken bu mitolojik hikayelerinden örnekler veren vedic astrologlardan birçok tasavvuf hikayeleri duydum. Aslında İslam kültürü Hint kültürünü de etkilemiş.
Hint astrolojisiyle Helenistik astrolojiyi kıyasladığınızda benzerlikleri de keşfedebiliyorsunuz. Hatta kimi astrologlar en kadim halini Pers'lerin kullandığını ve bu şekilde kaynaşarak Hint kültürünü de etkilediğini savunuyorlar. Persler kimden öğrendi peki acaba diye düşününce Babil astrolojisi akla geliyor. Perslerden kalma bilgilerden aynı zamanda İslam alimleri etkileniyor ve ortaçağ astrolojisi oluşuyor. Ortaçağ astrolojisi ise modern, batı astrolojisine zemin hazırladığı için, günümüz astrolojisi de bu şekilde oluşmuş oluyor. Yani anlayacağınız büyük ihtimalle bu ilim Hz. İdris'e vahyedilmiş, Babil'de düşmüş meleklerin öğrettikleriyle saptırılmış da olsa bir şekilde diğer kültürleri etkilemeyi başarmış ve günümüze kadar gelmiş.

Bu çok büyük bir yolculuk ve eğer bu kadim ilim işe yaramıyor olsaydı bu yolculuk sırasında unutulup kaybolur giderdi. Eğer günümüze ulaştıysa çağlar boyunca onu kullanmış, belki saptırmış belki de geliştirmiş olanlar sayesinde.

Astrolojiyi öğrenenlerin ise görevi, sapmış olan kısımlarını ayıklamak ve saflaştırmaya çalışmak olmalı.
Hint astrolojisi ataerkil prensiplere dayanır, kadınlara yönelik değildir. Bu yüzden daha çok ezicidir. Bazı yogalar ise artık işe yaramaz çünkü biz bambaşka bir çağda yaşıyoruz. Bu yüzden birçok kullanılan teknik aslında yanlış ve bu nedenle insanların hayatlarını olumsuz etkiliyor.

Ben astrolojinin bu şekilde kullanılmasına karşıyım. Ve ben, bizim İslam kültürü Vedic kadar kadim bilgilerle doluyken, gidip de vedic astrolojiyi öğrenerek önümdeki hazineyi çiğneyemem. Bu yüzden yoldan saptım ve astrolojinin daha çok manevi, ezoterik yönüyle ilgileniyorum. Amacım ise astrolojiyi hayatın içinden keşfettirerek öğretebilmek.

Ne mutlu bana eğer bunu biraz da olsa başarabiliyorsam.

26 Ağustos 2018 | Balık burcunda Dolunay


Tutulmalar ve retrolarla geçen bir yaz geçirdik. 
Kimilerimiz bir hayli zorlandı, kimilerimiz kendini baya hırpaladı ve pek bir yere varamadı, kimilerimiz ise sakince olup bitenleri izledi. 

Tutulmalar bizi ikilemde bıraktılar. 
Ne ileriye ne geriye gidebildik. 
Mars ve akabinde Merkür retroları ise geçmişe dönük bir arınma yaşamamızı beklediler. 
Yinede onca yoğun içe dönük enerjinin yanında bize destek olan iki güzel gökyüzü olayı yaşıyoruz ki, aradığımız desteği bulabilelim. 
Bunlar bu hafta etkinliğini hissettiren Uranüs Satürn üçgeni ile Neptün Jüpiter üçgeni. 
Bu üçgenlerin güzel enerjisinin yanına bir de mistik bir dolunay var kapımızda. 

Bu dolunay 3 derece Balık burcunda, kraliyet yıldızı Formalhaut ile kavuşumda gerçekleşecek. 
Her dolunay mistiktir ama Balık burcunda olanlar bir apayrı olurlar. Hele bir de gökyüzünde bu kadar güzel üçgenler bir uçurtma açı kalıbı oluşturarak enerjilerini yeryüzüne yansıtıyorlarsa.

Satürn ile Uranüs iş birliği, toprak kadar sağlam bir temeli temsil ederlerken, Neptün ile Jüpiter birliği ilahi bir enerjiyi temsil ediyorlar. Balık burcu ve formalhaut yıldızı da yüksek idealler ve hayaller ile ilişkilendirilir. 
Yani bu dolunay hayal kurma ve bu hayalleri sağlam bir temel üzerine tezahür ettirebilme armağanını sunuyor hepimize. 
Sanki gökyüzü "seni imtihan ettim, zorladım ve sınadım bu yaz ve işte bu dolunayla birlikte sana isteklerini gerçekleştirebilecek gücü veriyorum" der gibi. 
O kadar güzel bir dolunay enerjisi ki bu, onca yaşanılmışlığın üzerine şifa gibi gelecek. 
_______________________________

Bu dolunay kendinize sorun
İstek ve hayal, arzu ve hedef tüm bunları gerçekleştirmek için ne yapıyorsunuz, ne kadar çabalıyorsunuz?

Aslan burcundaki tutulma bize yakın gelecekle ilgili bazı şeyleri idrak ettirdi. 
Şimdi ise bu dolunay bu idrak ile niyet etmemizi istiyor bizlerden. 

Alın teri olmadan hiçbir şey gerçekleşmez. 
Sabır da eller kollar bağlı şekilde beklemek demek değildir.
Sabır niyet etmek, çabalamak ve gerekirse 1 kapıyı 40 kere çalmak yerine 40 kapıyı birer kez çalmak demektir. 
Bunun bilincinde olalım bu önümüzdeki iki hafta boyunca. 

Balık burcundaki bu dolunay bizim hayallerimizi gerçekleştirebilecek potansiyele sahip. 
Sadece Allah'ın isteği ve bizim için hayırlı olan, bizim zannettiğimizden daha farklı olabilir. 
Bunu bilelim ve teslimiyet içerisinde bu ilahi enerjinin üzerimize yansımasına izin verelim. 

Dolunay Ritüeli

Balık burcu rüyalar alemini temsil eder.
Tüm bu retrolar ve tutulmalar bu yaz biraz kafamızı karıştırdılar. 
Bazılarımız pusulalarını kaybetti. 
Bazılarımız inançlarını yitirdi. 
Bu dolunay, sizi rahatsız ve yalnız bırakılmış gibi hissettirdiği konular üzerine dua ederek rüyaya yatabilirsiniz. 
Önümüzdeki iki hafta boyunca bu dolunay enerjisi aktif olacak. 
Yani bu 2 haftalık süreç içerisinde Allah ilahi yardımlarını rehber rüyalar aracılığıyla yeryüzüne indirecek. 
Bunun da bilincinde olun ki, rüyalarınızın kıymetini bilin, onları yorumlayabilmek için not edin. 

Hepimiz için şifalı bir dolunay olması dileğimle. 

Tutulmalar sonrası Ekonomik Deprem


Tam Güneş tutulması öncesi çok ilginç bir gün yaşadık. Şahsen ben kendimi zaman yolculuğunda hissettim, sanki gelecekten bir gün yaşadık.. Çünkü bizim cuma günü yaşadığımız karmaşıklığı Uranüs hepimize dünya halkı olarak yaşatmayı planlıyor zaten önümüzdeki bir kaç sene içerisinde.
Sarı kafa attığı tweetler ile istediği kadar güçlü dolar vurgusu yapsın, hepimiz karşılıksız basılan doların o kadar da güçlü olmadığının bilincindeyiz.

Son tutulmalar Türkiye haritasının 2. ve 8. evlerinde gerçekleşti. Yani para hanelerimiz tetiklendi. Tutulmalar kaderseldir ve bize yeni başlangıçlar yapma imkanı sunarlar. Yapılmış olan hataların ise düzeltmek için çağrı fırsatlarıdır. Yaşadığımız şu anki karmaşa daha güçlü bir ekonomiyi doğuracak inşallah çok yakın zamanda. Sonuçta 2023'e doğru yol alıyoruz. Zamanında Rothschild'ler Atatürk için, bir adam çıktı bizim planlarımızı 100 yıl geriye attı demişlerdi. Bekledikleri 100.yıla yaklaşırken üzerimize her cepheden gelecekleri kesin. Bu yüzden 15 Temmuz darbesinden sonraki darbenin ekonomi üzerinden geleceğini de biliyorduk zaten hane halkı olarak. Çok fazla şaşırmamalıyız bugün yaşadıklarımıza. Herşey dönüşüm fırsatı için. Amerika uşağı olmaktan kurtulabilmemiz, kendi kararlarını kendi veren ve tıpkı eskisi gibi boyun eğmeyen, dik duruşuyla korkutan bir ülke olabilmemiz için. Gerekirse kurtuluş savaşının ruhunu bir kere daha yaşatırız.
Yapmamız gereken tek şey papaya diz çöktüren Atilla'yı hatırlamak, çocuklarını Türkler geliyor diye korkutan Avrupalıları hatırlamak, Osmanlı'nın o güzel kan kırmızısına aşık oldukları için taklit etmeye çalışan ve beceremeyen ingilizleri hatırlamak. Şu an kendini medeni zannedenler medeniyeti kimlerden öğrendiklerini unutuyorlar. Ama suçlu olan yine bizleriz çünkü kendi medeniyetimizi onlardan önce biz unuttuk zaten.

Türkiye bulunduğu bölge itibariyle o kadar ilginç bir konumda yer alıyor ki, dış güçler bu ülkenin ne güçsüz ne de güçlü olmasına izin vermek istemiyorlar. Köprüyüz çünkü. Oysa şu anki Türkiye, Başkanlık Sistemine geçişiyle birlikte gökyüzünde oluşturduğu tabloda yükselen Yay burcunun özelliklerini ön plana çıkartma isteğinde. En büyüklerin arasına girmeye hazırlanıyor ve bu tabiki de bazı çevreleri çok feci rahatsız ediyor.
World economic forum, Türkiye'nin 2030'da dünyadaki en güçlü ekonomilerin arasında yer alacağının tahminlerinde bulundu. Bugünün bakış açısıyla imkansız gibi dursa da, potansiyel var bu topraklarda. Bizim tek görevimiz bunu görmek.

Üzerimize gelmeye devam edecekler bunu tutulma dereceleri diğer gezegenler tarafından önümüzdeki dönem içerisinde tetiklendiğinde göreceğiz. Bu yüzden bu ekonomik savaşı hemen atlatabileceğimizi düşünmek mantıklı olmaz. Tamam dövizler çıkabilir, istedikleri kadar çıksınlar inişlerini de göreceğiz. Altının ise asıl zirvelere doğru koşuşuna tanıklık etmedik henüz. Ötekiler gitse de o zirve yolculuğuna devam edecek.

Şu an Mars, Satürn ve Plüton gezegenlerinin ekonomiyi temsil eden Oğlak burcunda geriliyor oluşları, ekonomik açıdan karanlık bir dönüşümün eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. Biz ülkecek küçük bir kıyamet yaşıyor olabiliriz, ki elbet bunun altından da kalkmasını başaracağız.
Ama asıl kıyameti unutmayalım. Çünkü Uranüs gümbür gümbür dev bir ekonomik krizle geliyor. Parayla ilgili tüm inanışlarınızın yıkılmasına hazır olun. Çünkü bilgi ekonomisinde paranın pek de bir değeri kalmayacak. Yapay zeka işleri kaptığında ve herkesin evinde bir 3D çıkarıcı olduğunda lokal üretime geçilecek. Kendin üretebildiğin kadar var olacaksın bilgiye dayalı ekonomide. Ve belki de kendini doyurabildiğin kadar bağımsız olabileceksin bundan sonra.

Geçenlerde bir çiftçinin ağzından duyduğum cümle beni inanılmaz etkiledi. Dünyadaki en tehlikeli adam bahçesi olandır, çünkü kimseye bağımlı ve muhtaç olmadan kendisini ve ailesini geçindirebilir, dedi.
Şehire bağımlı doğadan uzak olan birisi olarak canımı acıtıyor bu gerçekler. Para nedir ki? Sadece bir kağıt parçası. Biri kalkar bir papazı bahane eder, papazla tehdit edilen memleket bir anda ekonomik olarak altüst olur ve parası değer kaybeder.
Parayı hiçbir zaman için güvence olarak görmeyin. Çünkü değil! Para sadece bir araç, amaca götüren. Bu yüzden amacınız ne bunu belirleyin.
Uranüs Boğa burcundayken asıl özgürlüğü, gücü ve bağımsızlığı toprakla uğraşanlara verecek. Tarımı güçlü olan ülke kendisine yetebilir. Bizim ihitiyacımız olan bu birlik, bu topraklar, bu cennet vatan.
Ben ekonomiden bir haberim, param da yok, dövizim de ne yapabilirim ki demeyin. Yerli üretimi desteklemek, gereksiz saçma sapan tüketim hırsımızdan vazgeçmek bizim elimizde.
Bütün kozmetik markaların israil ürünü olduğunu biliyorsunuz. Bu markaların kurucularının kendi ürettikleri ürünleri kullanmadığını da biliyorsunuzdur umarım. Ülkem israil için yapıyorum ve içindeki zehirleri bildiğim için ben asla kullanmam cevabını veriyorlar bir de küstahça. Biz de gidiyoruz o zar zor ayakta kalmaya çalışan Türk Liramızla onları zengin ediyoruz.

Mesele Trump, İsrail ile ne alakası var demeyin. Çünkü oyun çok büyük kuruluyor. Papaz da bahane, evanjelizm de hikaye. Bana kalırsa bir taşla iki kuş vurulmak isteniyor. Türkiye'yi kurban edip Jim Rickards'ın benzetmesiyle madende ölen kanarya konumuna getirmek isterlerken bir yandan da Trump yalnızlığa mahkum ediliyor. Amerika, Ramazan Kurtoğlu'nun tanımıyla büyücülerin elindeki kurbanlık bakire.
Dünya kutuplaşmaya başladı ve herşey savaş ortamına işaret ediyor. Bunu engellemek biraz da olsa hepimizin elinde.

Bundan sonra söz ver kendine.
Bu toprağın her bir karışına sahip çıkacaksın. Şu an İsrail'lilerin çuvallarla dolu paralarla Suriye'de gezip toprak almalarına sen ülkende asla izin vermeyeceksin.
Yerli mal kullanacak, diğerlerini zengin etmeyeceksin.
Kendi ülkeni kalkındıracak, batının hayaliyle kendini kandırmayacaksın.
Bu ülkenin ve bu toprakların geleceği var.
Bunu görelim ve bilelim ki tüm sıkıntılar gelip geçici. Bizim Allah'ımız var.

11 Ağustos 2018 | Aslan burcunda Güneş tutulması


Yaz döneminin son tutulması var kapımızın önünde. 
Bu tutulma 18 derece Aslan burcunda gerçekleşecek olan bir yeniay ve aynı zamanda parçalı bir Güneş tutulması.
Geçen seferki Ay tutulmasına nazaran ülkemizden gözlemleyemeyeceğiz bu Güneş tutulmasını.

Her Güneş tutulması yeni bir başlangıca vesiledir. 
Bu tutulma da yeni bir başlangıcı sembolize etse de gökkubbede hem Merkür hem de Mars gerilemekte. 
Uranüs ise durağan konumuna geçerek, değişim için sabır istemekte. 
________________________________

Aslan burcu içimizdeki küçük çocuğu simgeler ve bu küçük çocuğun bir sürü hayalleri ve arzuları, gerçekleşmesini beklediği umutları var. 
Oysa bu gökyüzü ve bu tutulma bize ilk önce yapmamız gereken şeylerin var olduğunu idrak ettirme isteğinde. 

Hatırlar mısınız o küçük çocuk hallerinizi?
Bir şeyi tutturup isteyişinizi, sinir krizlerinizi, inat edişinizi?
İşte tam da bunu deneyimliyoruz bu aralar. 
Çok fazla istek, çok fazla arzu var. Bu yüzden de çok fazla hayal kırıklığı, belki de çok fazla hüsran var. 

Bir Bilge'ye sormuşlar, en büyük arzun ne diye.
Hiçbir arzuya sahip olmamak, diye cevap vermiş bilgece. 

Bunu deneyimleyebilene bu tutulma güzel bir armağan sunacak. 
Çünkü bizden beklenen tam da bu. 
Farkındalık!
Kim olduğunun, kim olman gerektiğinin bilinci.
Başka hiçbir şey değil.
________________________________

Bu tutulma Güney Ay Düğümünün yerine Kuzey Ay Düğümünün tarafında gerçekleşecek. 
Yani bir şeyleri bırakmaktan ziyade inşa etme dönemine girmek üzereyiz. 
Bu inşayı tabiki de maddi şeyler üzerinden edebiliriz. Ama maneviyatı asla eksik etmemeliyiz. 

Bu tutulmanın enerjisini en iyi şekilde kullanabilmek için her zamanki gibi içimize yönelelim. 
Bilgece kendimize dönelim ve soralım.

Nedir amacım bu hayatta?
Kendime nasıl bir yol çizmeliyim?
Bu tutulmayla birlikte açacağım beyaz sayfada içimdeki masum çocuğu en iyi ne şekilde beslerim? 

Cevaplarını bulmaya çalışın ve sonra da hayatın akışına teslim olun. 
Her tutulma yardım için yeryüzüne uzanan kutsal bir el gibidir. 
Tutmasını bilene armağanlar geririr. 
Her tutulma insanın sadece içini yansıtır. Karmaşıklık yaşıyorsan şayet, bil ki sadece idrak edebilmen ve arınabilmen içindir. 
Çünkü içerisi daima dışımıza yansır. 
Tutulma anında yeryüzünde yaşadığımız karanlık, ruhumuzda ise hissettiğimiz karamsarlık sadece gelip geçicidir. 
Bazen kul o kadar çok kibirlenir ki, Allah haddini bildirmek istediği için bazı olayları veya kişileri imtihan aracı olarak kullanma gereği duyar. 
Bu yüzden yılmayın zorluklardan veya büyütmeyin büyütülmesini hak etmeyen olay veya kişileri. 
Büyütmeyin gözünüzün önündeki hedeflerinizi. 

☆☆☆

O bilge'nin o bilgece sözleri söyleyebilecek olgunluğa erişene kadar kaç kere hayal kırıklığı yaşamış olması gerektiğini düşünün. 
Bu hayat o kadar güzel bir imtihan yeri ki, hepimiz ham olarak geliyor, pişmiş olarak dönüyoruz. 
Ne mutlu bu yolculuğun kıymetini bilip Allah'a layık bir hayat deneyimleyene. 
Bu tutulmanın bunu idrak edebilmemiz konusunda yardımcı olması dileğimle..

Hayatımıza gerçek aşkı nasıl çekeriz?


Kova burcundaki kuvvetli Ay tutulmasını atlattık sayılır. Bazılarımız sağ salım, bazılarımız ise ayrılıklarla.
Her ayrılık zordur elbet ama en zorları aşkındır. Sevdiğin kişiden yada daha doğrusu sevdiğini zannettiğin kişiden ayrılmak insana derin bir acı yaşatır.

Bu tutulma ayrılıkların şifası içindi. Bu yüzden kimse üzülmesin, kimse acı çekmesin. Biz bilmeyiz ama kader daima bilir bizim için iyi olanı. Bu nedenle zor enerjileriyle gelen bu tutulma ve kopmamız gerekenler de hayrımızaydı aslında. Gidenlerin arkasında üzülmemek gerekir asla. Çünkü giden gelene yol açar daima.
Madem Ay tutulmasını atlattık ve kapımızda bir Güneş tutulması bizi beklemekte o halde biz de yeni bir başlangıç için yapmamız gerekenleri yapalım.
Bu yazımda, ister yeni ayrılmış olun, ister bir türlü aşkı hayatına çekemeyen bir olun, vereceğim çok basit bir görevle aşkı hayatınıza çekebileceksiniz hem de çekim yasası aracılığıyla.

Çekim yasası evrenin gizli yasalarındandır ve 'the secret'in pazarladığından çok daha fazlasıdır. Çekim yasasını doğru bir şekilde kullanmasını bilen hayatına istediğini çekebilir ama burdaki sır bencillik değil teslimiyettir.
Kaslı, yakışıklı, zengin bir erkeğin posterini odaya asmakla o adam gelmez insanın hayatına. Veya Adriana Lima'nın hayalini kurmakla da olmaz bu iş. Biraz Metin Hara olmak gerek. Yani enerjileri yülseltebilmeyi ve yaşayabilmeyi iyi bilmek gerek.

Eğer yalnızsanız ve aşkı hayatınıza çekmek istiyorsanız ilk önce ilişki konularında ne tür inançlara sahip olduğunuzu bulmalısınız.

Yalnızlık berbat bir duygu.
Hayatımda biri olmadan kendimi eksik hissediyorum.
Başarılı, güzel, sevgidolu .. vs. birini hayatımda istiyorum ama ben aslında bunlara layık biri değilim.
Kendimi sevmiyorum.
İlişkilerde dürüstlük yok, herkes birbirini aldatıyor.
Herkes evlendiği için ben de evlenmeliyim.
..

Listeyi siz uzatın.
Eğer bu gibi daha çok karanlık kutuplu duygulara sahipseniz, yani ne kendinize ne de başkalarına karşı güzel duygular taşımıyorsanız bilin ki hayatınıza bu inancınızı geri yansıtacak sevgilileri çekeceksiniz. İşte bu çekim yasasıdır. Karanlığı besleyene karanlık armağan edilir.

1.| İlk önce tüm bu karanlık duygularınızın farkına varın ve bir liste yapın. Korkularınızla yüzleşin.
Daha sonra bir liste daha yapın ve tüm karanlık duygularınızın zıt duygularını listeyin. Mesela güvensizlikse karşısına güven yazın. Sevgisizlikse sevgi yazın vs.
Bunu yaparak duygu kutuplarınızı bulmuş olacaksınız. Çünkü her duygunun iki kutbu vardır. Biri - diğeri +. Eğer - kutupta yer alıyorsanız, yani tüm insanlar güvenilmez diyorsanız, + kutup olan güvenilir insanlar var kutbuna kaymakta zorlanacaksınız. Oysa tam tersine tüm odağınızı - kutuptan + kutba kayrdırmalısınız. Bunu başarabilmek aslında çok kolaydır ama maalesef egomuz işleri zorlaştırır. Peki ya buna rağmen nasıl başarılı olabiliriz?

2.| Duygu durumunu negatiften pozitife çektikten sonra yapılması gerekilen pozitif duyguları yaratmak ve beslemektir. Yani hayatınızda güzel ve olumlu şeylere, sevgiye ve aşka yer açın. Bunu yapabilmek için ne istediğinizden emin olmalısınız ilk önce.
Gözlerinizi kapatın ve hayal kurun. Hayalinizdeki kişi size kendinizi nasıl hissettirmeli? Bir ilişkide hissetmek istediğiniz duygular neler? Sevilmek, değer verilmek, saygı görmek, anlaşılmak, beğenilmek, güven ve aidiyet hissetmek başka?
Cevapları bulun ve yazın. Çekim yasasıyla hayatınıza çekeceğiniz özellikler bunlar olacağı için bu duygulara ağırlık vermelisiniz.
Bir şeyi istemek eril enerjidir ve bir kadın eril enerjiyi kullanarak hayatına istediği adamı çekemez. Aşkı sadece dişil enerjiyle hayatımıza çekebiliriz çünkü astrolojide aşk işlerine ister kadın ister erkek olalım, Venüs bakar.
Dişil yaşayan, akan, uyum sağlayan enerjidir. Bir ilişkide yaşamak istediğiniz duyguları bulduktan sonra bu duygulara hayatınızda yer açmalısınız. Bunun en kolay yolu ilk önce zihni alıştırmak. Kendinize bir defter edinin veya telefonunuza bir uygulama indirin ve her sabah veya akşam bu duyguların varlığı için minnet duyduğunuzu not edin.

• Hayatımda her an her şekilde sevildiğimi hissettiğim için ve gönülden sevebildiğim için minnet duyuyorum.
• Hayatımda seçimlerim ne olursa olsun huzurlu olduğum için minnet duyuyorum.
• Dünyada karanlığın var olduğunu bilsem de güvenilir iyi insanların varlığına minnet duyuyorum.
• Çevrem tarafından anlaşıldığım ve olduğum gibi kabul edildiğim için minnet duyuyorum vs.

Genelde 21 gün bunun için yeterli denilir. Şahsen kendi uygulamamda sadece 21 günün değil, en az 21 haftanın yeterli olduğunu gördüm. Eğer güzel bir hayat yaşamak istiyorsanız bu minnet duyma olayını bir yaşam tarzına çevirmeli ve hergün yapma isteğinde olacak kadar alışkanlık haline getirmelisiniz. Günde sadece 1 dakikanızı alacak, ne kaybedebilirsiniz ki?

3.| Çekim yasası için teslimiyet gereklidir. Bir şeyi ne kadar çok isterseniz o şeye o kadar az kavuşursunuz. Hiç kimse seni benden daha çok sevemez ey kul ve sen de kimseyi benden daha çok sevmemelisin, deyişidir bu Allah'ın.
Eğer hayatınıza bir kişiyi veya bir şeyi çekmek istiyorsanız, zaten buna sahip olduğunuzu idrak etmeli ve şükretmelisiniz. İşte çekim yasasının sırrı burda saklıdır. Sevilmek için ilk önce zaten her an her koşulda sevildiğinizi hissetmeli ve yaşamalısınız. Yaşamaya başladığınız anda o kişi pat diye beklenmedik bir anda karşınıza çıkar. Ve artık bu tür duygulara dışarıdan açlık hissetmediğiniz için doyurucu bir ilişki yaşayabilirsiniz. Enerjiniz olumlu ve güzel olana odaklı olduğu için evrenin size sunacağı da olumlu ve güzel şeyler olacaktır. İşte bu bir ilişkinin en sağlam temelidir.

Sanırım Metin Hara'nın TEDX konuşmalarından biriydi. Hayatını anlattı anlattı, konuştu durdu. Sonra bütün herkesi ayağa kaldırdı, birbirini tanımayan insanlar birbirine candan sarılmaya başladı vs. İzlerken birden gözlerim doldu. İçimde bir sevgi çoşkusunu hissettim. Bu beni duygulandırdı. Sahnede tek başına duran bu küçük adam bu kadar yüce bir duyguyu nasıl bu kadar derinden yaşattırabiliyor diye kendime sormuştum o gün.

Sevgi yaratılış sebebimiz ve varış yerimizdir. Bu hayattaki var olma gayemizdir.
Sevginin dışında olan herşey yalan ve illüzyondur.
Sevginin hayatınızda çiçek açmasına izin verdiğinizde bunu çok net görüyorsunuz.
Sizce neden mutsuz, huzursuz, kötü insanların yanında neşeli, pozitif, sevgidolu candan insanlar da var bu dünyada? Neden kötü ilişkiler yaşayanlar ve güzel ilişkileri olanlar var?
Bu hayat çok güzel bir adalet üzerine kurulu çünkü yöneticisi olan Allah.
Zannetmeyin ki neşeli, sevgidolu insanlar hayatlarında hiç olumsuzluk yaşamıyorlar. Öyle bir yaşıyorlar ki.. ama bunu güç haline çevirmesini ve güzel şeyleri görmeye devam etmesini çok iyi biliyorlar.

Sevgiyi yaşamak da yaşattırmak da sizin elinizde. Hem de her an. Sadece bir seçim uzaklığında sizi beklemekte.

Not: Bu gibi zihni yeniden formatlama çalışmalarında telkinin faydalarını çok gördüm. Ben dinlemeyi en çok sevdiğimi buraya ekliyorum.


27 Temmuz 2018 | Kova burcunda kanlı Ay tutulması


Kapımızda 21. yüzyılın en uzun sürecek olan marsiyen kanlı ay tutulması var. 
Bu tutulma 4 derece Kova burcunda Mars eşliğinde olacak. Mars ayrıca dünyamıza çok yakın konumda olacak ki bu çok sık rastlanan bir durum değildir. 
Tutulma 27 temmuz gecesi saat 20.13'de başlayacak ve saat 22.00 civarında ay tamamıyla karanlık bir hale bürünecek. 
Bu büyüleyici doğa olayını ve ona eşlik eden Mars'ı çıplak gözle ülkemizden izleyebileceğiz. 

☆☆☆

Sabîî sembollerinde 4 derece Kova burcu, genç liderin çabalarını gören atalar konseyi tarafından temsil edilir. 
Bu tutulma güney ay düğümü ekseninde gerçekleştiği için bize geçmişimizi hatırlatacak. Belki de ektiklerimizi biçtirecek ve bu sefer pek de nazik davranmayacak. 
Hava elementinde gerçekleşeceği için içimizde fırtınalar kopabilir. Retro Mars eşliğinde olacaği için bu fırtınalar yangınlara ve ateşlere de sebebiyet verebilir. Uranüs ile olan dik açı hiç beklenmedik yerlerden bizi etkileyeceğini gösteriyor olabilir. 
Tüm bunları hem manevi hem de maddi anlamda deneyimleyebiliriz. 
Zaten büyük ihtimalle içinizde ufak da olsa bir iç huzursuzluğun başladığını hissediyor olmalısınız. En azından sabit burçlarda 0-10 derecede gezegenleri olanlar bunu daha net hissediyor olmalılar. 
Etkileri ve enerjisi kolay olmayan bir tutulma bu. 

Yapılan yapılmış, yapılmayan kalmış. 
Şimdi sessizce oturup dua ederek ataların kararını bekleme zamanı. 
Bakalım bu atalar konseyi ve alınan karar bu tutulmayla birlikte hayatınızda sizlere neler yaşatacak. 
Genç ve akıllı bir lider gibi tebrik mi edileceksiniz yoksa ilk önce sorunlarla mı başedeceksiniz?
Bu hayat sürekli tekrar eden döngülerden ibarettir. 
Hatasını öğrenmeyen kul sürekli aynı hataları yapmaya devam eder. 
Tutulmalar bunun için birer çıkış kapısıdır aslında. 
Değişime fırsat sunarlar. 

Bu tutulma marsiyen olacağı için Mars'ın etkilerini katlanmış olarak yasayacağız hepimiz. 
Olumsuz yönlerini yaşamak istemiyorsak, Mars'ın olumlu taraflarını aktifleştirmeliyiz hayatımızda. 
Direnmek yerine değişmeye açık olmalıyız mesela. 
Savaşmak kavga etmek şiddet göstermek yerine tıpkı bir uzak doğu savaşçısı gibi içimize yönelip sessizleşmeli ve tüm gücümüzü toplayarak hareket etmeliyiz. 
Yaşam enerjimiz olan cinsel enerjimizi televizyonda gördüğümüz onca iğrenç sapkınlıklara rağmen güzel şeyler yaratmak için kullanmalıyız. 

Tutulmalar arası yeni adımlar atılmaz. 
Hazır Merkür retrosu da önümüzdeyken yeni başlangıçlar uğruna heveslenmeyin.  
Sadece dinginleşmek, içinizde huzuru yeniden keşfedebilmek, biraz olsun kafanızı toplayabilmek için kendinize ve ruhunuza izin verin. 
Bu yaz ayları çok sıcak ve atraksiyonlu da olsa sakinden almalıyız hayatı yoksa hatalar yaparız boşuna. 

Kova burcu özgürlüğün burcudur  bu nedenle özgürlüğümüz iyice kısıtlandı gibi hissedebiliriz bu dönemde ama sıkın dişinizi biraz bu hayatta herşey gelip geçici. 
Önemli olan ruhun özgürlüğü. 
Onu özgürleştirebilmenin tek yolu da gönlün zincirlerini kendi ellerimizle kırmaktan geçiyor. 
Bu tutulma buna vesile olur inşallah çünkü her Ay tutulması bir dolunaydır ve her dolunay eskiyi kapatma zamanıdır. 
Bu tutulma Kova burcunun haritanızda bulunduğu alanda size defteri kapatma imkanını tanıyor olacak. 
Bu haneyle ilgili önünüzdeki süreçte bir tamama eriş ve bitiş deneyimleyeceksiniz. 

Karanlığınız ışıkla dolsun!
:)

Mars'ın aşk sırrı - Cinselliği evliliğe saklamak?


Venüs'ün aşk sırlarından bahsettikten sonra bu yazımda da Mars'ın sırrından bahsetmek istedim, cinsellikten ve bekaretin gerçek nedeninden.

Cinsellik hakkında arada bir yazılar paylaşmaya çalışıyorum çünkü önemli ve genelde doğru bilgiyi edinmekte zorlandığımız bir konu bu. Okullarda öğretilmediği için, arkadaşlardan ve en çok da internetten yanlış öğrenildiği için bu konuda yeteri kadar açık olmaya çalışıyorum ki biraz olsun çevremizdeki etkilerden kurtulabilelim ve bilinçli bir şekilde irademizle seçim yapabilelim. Amacım kimseyi yargılamak veya kırmak değil. Sadece kör bir şekilde sürünün peşine takılmayalım, herkes yapıyor diye biz de bazı şeyleri yapmak zorundaymışız gibi hissetmeyelim, sezgilerimizin bizi yönlendirdiği şekilde hayatımızı ve ilişkilerimizi yaşayalım diye paylaşıyorum.

Bu konularda danışmanlıklarımda insanların bana yönelttiği sorular beni hem şaşırtıyor hem de üzüyor.
Erkek arkadaşlarıyla birlikte olan kızlar, neden benimle evlenmek istemiyor? diye soruyor. O andaki kalp kırıklıklarını ve çaresizliklerini o kadar derinden hissediyorum ki bu beni üzüyor.  Yaşı daha olgun olan kadınlar ise bu adam benimle neden sevişmiyor? gibi sorular soruyorlar.

Kimisinin haritasında bu hayata geliş amaçlarının evlenip bir yuva ve aile kurmak olduğu gözüküyor ama kişinin cinsel tercihi bu yaşamı gerçekleştirmesini engelliyor. İşte o zaman biliyorsun ki kader planından tamamıyla sapılmış. Kişi bu dünyadan ayrıldığında boş ellerle ve büyük bir karmik yük ile ayrılacak. Boşuna yaşanılmış bir hayat sadece cinsel tercihte yapılan yanlışlık yüzünden. Bu kişilerin hayat hikayelerini irdelediğinde, karşıma adam gibi adamlar çıkmadı ben de başka yönlere yöneldim gibi cevaplar alıyorsun. Bu cümlenin alt mesajından maalesef kişinin kendi üzerinde çalışmaktansa, daha kolay olan yanlış yolu tercih ettiğini anlıyorsun.
Evet, bazen yanlış kişilere denk geliriz. Bu ilişkiler bizde büyük yaralar açabilir ama her insan bize bir aynadır. Bu aynada gözlerimizin içine bakıp kendi karanlığımızla karşılaşıp onu yenmenin bir fırsatı vardır. Yani karşınıza çıkan yanlış adam veya kadınlarda bir sorun yok her zaman. Çünkü belirli hayat derslerini edinebilmek için onları siz hayatınıza çekiyorsunuz. Suçlamayın boşuna birbirinizi. Bu ruhun hayatımdaki yeri neydi, bana öğretmeye çalıştığı şey neydi? diye sorgulayın kendinizi.

Cinsellik konusunda televizyon, internet ve tüm diğer medya organları bizi muazzam bir şekilde manipüle ediyor. Olmadığımız birisi olduğumuza inandırıyorlar.
Grinin elli tonu gibi filimlere boşuna milyarlarca dolarlar harcanmıyor. Bu sektörleri ellerinde tutan insanların büyük amaçları var ve bu amaç sadece para kazanmak değil maalesef.

Cinselliği tanımla deseniz, tercihinize göre Allah'a da şeytana da en yakın olabileceğiniz an derim. En çirkin sapkınlıkların ve en yüce ilahi mertebelerin deneyimleneceği bir paylaşım cinsellik. Ve maalesef şeytani şekli ağır basıyor günümüzde.

Bu yazıyı yazmama sebep olan amerikalı bir kaç kızın izlediğim videolarıydı. Kızlar videolarında neden cinselliği evliliklerine sakladıklarını ve yaşadıkları sorunları anlatıyorlardı. Arkadaşları onları seçimlerinden dolayı çok yargılamış, okullarında baya ezilmişler. Çevreleri onlara tecrübesiz olacaklarını bu yüzden ilk gecelerinin ve balayının rezil bir şekilde geçeceğini, canlarının çok acıyacağını ve çok daha fazlasını anlatmışlar.
İzleyip yorumları okuduktan sonra gençlerin üzerinde inanılmaz bir baskının var olduğunu hissettim. Çünkü yorumlarda sen ne kadar geri kafalısın, artık başka bir çağda yaşıyoruz, kadınlar cinselliklerinde özgür olmalı gibi yorumlardan ziyade herkes bunun gibi videoları paylaştıkları için teşekkür etmiş ve onların da aynı fikirde olduklarını söylemiş.
Bir kaç örneği ekliyorum.



Bizim kültürümüz ve bizim değerlerimiz bu tür şeylere çok önem verirdi. Maalesef bu değer çok yanlış aktarıldı. Namus kelimesi çok yanlış anlaşıldı. Bunun cezasını ise şimdiki gençlik çok ağır bedellerle ödüyor. Kızların videolarının altındaki yorumlarda keşke ben de senin gibi bekleseydim, çok pişmanım diyen o kadar çok yorum vardı ki.. Üzüldüm. Çünkü yaşanılmaması gereken cinsellik insanın içerisinde dev bir boşluk hissi yaratıyor. Bu his bir ömür boyu bir yara olarak kalıyor. Ve pişmanlıklarla yaşamaktır hayatı cehenneme çeviren.
Ayrıca bir kadın bir erkekle birlikte olduğunda onun enerjisini rahminde taşımaya ve onu kendi enerjisiyle beslemeye başlar. Eğer bu karşılıklı olmuyorsa erkek çok kolay enerji vampirini dönüşüp kadının bütün yaşam enerjisini çalabilir. Erkek hayatını doyasıya yaşarken, kadın bunun bedelini ağır hastalıklara yakalanarak ödeyebilir. Yani hiçbir şekilde hafife alınmaması gerekilen bir karar, cinselliğin kiminle paylaşılacağı. Beklemek ve doğru kişiyi bulmak çok önemli bu yüzden.

Bir erkekle yaşanılan erken cinselliğin nerelere varabileceğini aktarmak için aşık olduğumuzda biyolojik olarak neler yaşadığımızı bilirsek bu konuları daha iyi kavrayabilir ve kendimizi daha iyi kontrol edebiliriz. Bunun için ilk önce nasıl aşık olduğumuzu bilmeliyiz.

Kadın ve erkek aşık olduğunda kortizol hormonu yükselir. Bu hormon heycanlanmamıza ve elimizin ayağımızın birbirine karışmasına sebep olur. Gergin oluruz. Aşk kafamızı karıştırmıştır. Sakarlaşabiliriz.
Aynı zamanda oksitosin hormonu yükselir. Kişi bağ kurmaya hazırlanıyordur.
Kadında testosteron hormonu artıp, onda cinsel isteğin uyanmasına sebep olurken, erkekte azalarak kadının doğal, hassas ve narin, duygusal varlığına uyum sağlayabilmesini sağlar.
Serotonin'in düşmesiyle birlikte iki kişi birbirini kafasına takar. Artık bütün düşünceleriniz ona aittir. Hayat birden sadece sevdiğiniz insanın etrafında dönmeye başlar. Merkeziniz o olmuştur.

Ne varki bir erkek ve bir kadın bu aşamalardan birlikte geçse de birbirinden farklı aşık olurlar.
Bir kadın bir erkekle seviştiğinde salgılanan oksitosin hormonu onu adama bağlar. Bu bağ kadının ona aşık olmasına yeterlidir. Kendisini bir şekilde ona aitmiş gibi hissetmeye başlar. Oysa bu bir erkek için geçerli değildir. Bir erkek kadınla birlikte olduğunda bu bağı genelde azalır. İlgisini kaybeder. Bir erkeğin aşık olabilmesi için zamana ihtiyacı vardır. Bu zaman içerisinde cinsellik yaşanmazsa erkek ilgisini kaybetmeyecek ve yavaşça bağ geliştirmeye başlayacaktır.
Yani bir kadın seviştikten sonra bağlanır ve aşık olur ama bir erkek sadece bağlandıktan sonra aşık olur. Bunun için partnerini sahiplenmiş ve sorumluluğunu üzerine almış olduğunu hissetmelidir. Bir erkek için evlilik öncesi birlikte olduğu kız sadece arada bir seviştiği bir arkadaştır zihninde, anca bağ kurduktan ve evlendikten sonra o onun kadını olur.

Eğer bir ilişkide kadın cinselliğini evliliğe saklarsa, erkek gerçekten aşık olup bağlanması için ihtiyacı olan süreye kavuşmuş olur. Kadınla sevişmediği sürece ona olan ilgisi ve iştahı azalmaktansa onu tanıdıkça zaman içerisinde artacaktır.
Bu arada bu söylediklerim sizinle gerçekten ciddi bir ilişki yaşamak isteyen erkekler için geçerli. Siz ilk tanışmalarınızda karşı tarafa değer verdikleriniz hakkında bahsederken bu özel anı sadece ve sadece eşinizle yaşamak istediğinizi belirttiğinizde karşı taraf sizden uzaklaşıyorsa veya bir şekilde baskı ve manipülasyonla fikrinizi değiştirip sevişmek için ikna etmeye çalışıyorsa bilin ki, bu erkekten size sadece zarar gelecek. Hemen yolları ayırmak yapabileceğiniz en akıllıca hareket. Çünkü bu kişi sizi kullanıp en zayıf anınızda terk edecektir.
Sizi gerçekten seven ve değer veren bir erkek bu isteğinize tamamıyla saygı duyup, bekleyecektir.
Kızların videoların altındaki yorumların bazıları şaşırtıcı bir şekilde erkeklere aitti ve bir çoğu buna saygı duyduklarını hatta ergenlikte kendilerinin de evliliğe kadar bekleme kararı aldıklarını ve hayatları boyunca bu anı tek bir kadınla paylaşmak istediklerine dair yorumlar bırakmışlardı.

Yani sevgili kızlar sakın bakir kalmayı tercih ettiğinizde yargılanacağınızı ya da sizin gibi bu masumiyeti saklayıp doğru kadın için bekleyen erkeklerin olmayacağını düşünmeyin.
Yukarıda paylaştığım ilk videodaki Milena erkek arkadaşıyla 5 yıl çıktıktan sonra evlenmiş. İkisi de ilişkilerin başlangıcında bunu evliliklerinin ilk gecesinde yaşamak istediklerinin kararını almış ve gerçekten 5 sene boyunca bunu beklemişler. İsterseniz evlilik videolarını da izleyebilirsiniz. Bir şey için ne kadar çok beklemek zorunda kalırsak o kadar kıymetini ve değerini biliriz. Bunun çocuk için ne anlama geldiği düğünden önce gözleri bağlı bir şekilde, sevdiği kızın elini tuttuğunda kendini tutamayıp ağlamaya başlamasında o kadar güzel belli oluyor ki.. pek bir söze gerek yok aslında.

Aşk masumiyet ister ve günümüz ilişkilerinde bu masumiyet yok olduğu için bu kadar çok çirkinlik var maalesef.
Unutmayın ki bir ilişkide erkek veren kadın daima alan taraftır. Bir kadın cinselliğini erkeğinle paylaşabilmesi için ilk önce erkeğin ona bir şey vermiş olması gerekir ve bu da onu himayesi altına almak, korumak ve sorumluluğunu üstlenmek yani evlilik masasında atılan imzadır. Evlilik sadece bir kağıt parçası değil, verilen kutsal bir sözdür ve sadece bu söz bu özel mahrem paylaşımı hak eder.

13 Temmuz 2018 | Yengeç burcunda güneş tutulması


Ay düğümlerinin Aslan - Kova ekseninde transit etmeleri nedeniyle bir müdettir tutulmalar bu burçlarda olmaktaydı. Şimdi ise 20 derece Yengeç burcundaki parçalı güneş tutulması bizi yepyeni bir maceraya davet etmeye hazırlanıyor. Çünkü bu yılın sonlarına doğru Kasım ayında Ay düğümleri de Yengeç - Oğlak ekseninde yolculuklarına başlayacaklar. Yani bu tutulma ilk inisiyasyonumuz olacak.

Tutulmalar etkilerini hemen hissettirmezler. Bu tutulma öncü bir burç olan Yengeç'te olacağı için ufak duygusal değişimler gözlemleyebiliriz ama bir tutulmanın asıl etkilerini ve anlamını üstünden yaklaşık olarak 6 ay geçtikten sonra anlayabiliriz. Eğer öncü burçlarda 15 ila 25 derece arasında gezegenleriniz varsa bu tutulma sizi 1 sene boyunca dahi etkileyebilir. Bunu göz önünüzde bulundurun.

Bu tutulma Yengeç burcunda olacağı için yoğun duygularla baş etmek zorunda kalacağız. Ortaya çıkan duygular bastırmış ve bilerek görmezden geldiğimiz duygularımız olacak. Bunlarla baş edebilmenin en güzel yolu ise onların su yüzeyine çıkmasına izin vermek.
Tutulma Castor yıldızıyla kavuşuyor. Yazmak, anlatmak ve kendini ifade etmekle ilişkilendirilir Castor. Bu nedenle duygularımızı daha fazla bastırmayalım. Yazalım, konuşalım. Ortaya çıkmalarına izin verelim. Bu bize şifa olarak geri yansıyacak. Ama bunu başkalarını kırarak yapmayalım. Kendi içimizde, sessizliğimizde yapalım.

Güneş Plüton karşıtlığı duygularımızla yüzleşmenin kolay olmayacağını gösterse de, yinede korkmayalım karanlıklarla yüzleşmeye. Her yazımda yazdığım gibi bizi aydınlığa götüren tek şey bastırmak değil yüzleşmek.
Bu tutulma yeni bir başlangıç yapmamızı bekliyor bizden. Arınarak olsun bu başlangıcımız. Korkularımızın üzerine giderek aşalım illüzyonlarımızı. Güç olarak kullanalım bu Güneş Plüton karşıtlığını.

Bu tutulma ile diğer su burçlarında bulunan Jüpiter ile Neptün arasında büyük üçgen açı kalıbı oluşacak.
Zorlayıcı yanıyla birlikte gökyüzünden yeryüzüne çok güzel ilahi bir enerji yansıyacak. İlham perilerimiz etrafımızda uçuşacak. Bu nedenle gördüğünüz rüyalarınıza ve hissiyatlarınıza çok büyük önem verin. Mantıkla değil sezgilerimizle hareket etmeliyiz bu dönemde.
Peygamberimiz tutulma anlarında namaz kılar ve dua edermiş. Sert etkilerini azaltabilmemiz için hepimiz duayla geçirmeliyiz sabah saatlerini. Hatta sabah namazından sonra uyanık kalıp sessizce güneşin doğuşunu izleyebiliriz.
Hem ülkemiz için, hem kendi iç huzurumuz ve gezegenimizdeki barış için dua edelim. Bir dua bile yücedir ama topluca edilen duaların etkileri bir başkadır. Onlar öyle bir kalkan oluştururlar ki etrafımızda, bütün karanlıklardan ve belalardan korurlar.

Her tutulmanın amacı bizi kader planımızdaki rolümüze yaklaştırmaktır. Eğer yazgımıza aykırı hareket ediyorsak tutulmalar sorunlara sebep olabilirler. Değişimlere direnmemek ve teslimiyet içerisinde olabilmek bu nedenle çok önemli olacak yaz ayları boyunca. Çünkü bu tutulma yaz dönemi tutulmalarının başlangıcını temsil ediyor. Akabinde kuvvetli bir Ay tutulması ve ardından yine bir Güneş tutulmasına şahitlik edeceğiz. Gökyüzü olayları bu yaz boyunca sıcak ve attraksiyonlu olacak. Sakin, huzurlu ve teslimiyet içerisinde kalabilmek zor olsa da bir mecburiyet.

VENÜS'ÜN AŞK SIRLARI


Ne mükemmel erkek ne de mükemmel kadın vardır bu dünyada.
Ademoğlu da havva kızı da masum değildir, birçok kusurları, hataları ve pişmanlıkları vardır.
Tıpkı mükemmel bir sevgilinin var olmadığı gibi mükemmel bir ilişki de yoktur..
Ne var ki mükemmel bir aşk birlikteliğinin var olmaması bir ilişkinin mükemmele yakın hale getirilmeyeceği anlamına gelmez. Bazı şeyleri düzeltme imkanımız daima vardır. Bunun için yapmamız gereken haritamızdaki Venüs'ümüzün nasihatlerini iyi dinlemek, derslerini iyi öğrenmektir.

Peki Venüs bize ilişkiler konusunda neler öğretir?

İşte size 7 aşk sırrı.

1.| Destek olun.
Bazen öyle karanlık günler yaşanır ki bu hayatta yıkılırız. İşte bu gibi zamanlarda bize darbe indiren, hatalarımızı yüzümüze vuran birindense bize destek veren, gülümsemesiyle içimizi ısıtan, bu da geçer yahu canını sıkma ben senin arkandayım sana güveniyorum diyen birisine ihtiyaç duyarız. Bu sevgi bizi yine ayağa kaldırır, güç verir.
Bu nedenle hayat fırtınalı da olsa, yelkenliniz batacak da olsa birbirinize kenetlenin. Sevdiğinize güvenin bu güveni ona hissettirin. Ona daima en iyi halini hatırlatın, sevginizi esirgemeyin. Siz sevdiğiniz insanın hem iyi hem de kötü yanlarını tanıyorsunuz. Hayat darbe indirdiğinde sevdiğiniz adam veya kadının yanında olun ki o size daha da çok kenetlenebilsin, ilişkiniz daha da kuvvetlenebilsin. Çünkü karanlığı aydınlatan tek şey güneşin ışığıdır. O güneş ışığı sizin sevginiz, sizin kucak açmanız, sizin güveninizdir.

2.| Partnerinizi olduğu gibi kabul edin.
Bu belki de ilişkilerde başarılması en zor şeylerden biri. Verdiğim her danışmanlıkta insanların bu konuda ne kadar çok bocaladıklarını görüyorum.
Partnerizi değiştiremezsiniz. Aslında siz kendinizden başka hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.
Bu yüzden denemeyin dahi, boşuna zaman kaybedecek ve hayal kırıklığına uğrayacaksınız.
Bir insanın yaşanmışlıkları vardır, vazgeçemediği alışkanlıkları, yetiştirilme tarzından kaynaklanan hayata bakış açısı, inançları vardır. Bunlar değişmez.
Bu adam veya kadın evlenmeden önce böyle değildi, evlendikten sonra değişti diyenler çok feci kendilerini kandırıyorlar.
İnsan aşıkken hormonları tarafından yönetilir. Beyni saçmalar, olduğu gibi davranmaz. Kişi aslında aynıdır sadece hormonları onu farklı biriymiş gibi gösterir. Evlenince herşey değişti zannedilir.
Bu tuzağa düşmeyin bilin ki her güzel şeyin bir de karanlık tarafı vardır çünkü her gülün can acıtan dikenleri vardır ama yinede gülü sevmekten vazgeçmeyiz. İşte böyle olmalı bir ilişki. Karşı tarafı geçmişiyle, hatalarıyla, kusurlarıyla kabul etmeliyiz.

3.| Minnet duyun.
Aşıkken sevdiğimiz insanın herşeyi güzel gözükür gözümüze. Bakışları bizi bizden alır, sözcükleri en derinimize dokunur, ruhumuz delicesine arzular, minnet duyarız onunla geçen her saniye için.
Sonra bu ilk zamanları unuturuz, balayı biter ve sıkıcı sığ hayat geri döner.
O güzel gözlü kadını veya erkeği artık görmemeye başlarız. Tam tersine güzel olmayan yanları gözümüze batmaya başlar.
Oysa hayat bize daima elimizdekinin kıymetini bilmeyi öğretir, şükürle yaşamamızı bekler, minnet duymamızı ister ve bu hayatta en çok ilişkilerimiz için geçerlidir.
Bu nedenle sevdiğiniz insanın kötü yanlarını değil, iyi yanlarını görmeye çalışın.

4.| İletişime çok büyük önem verin.
Konuşmamanın sebebi korkudur. İncinmekten korkarız, maskelerimizin düşmesinden korkarız, karşı tarafın bizi olduğumuz gibi görmesinden korkarız. Bir ilişkide ruhsal olarak çırıl çıplak kalabilmek, maskeleri tamamıyla düşürmek çok zordur.
Var olan problemleri masaya yatırıp konuşmaktansa herşeyi bastırırsanız, içinizde büyütürsünüz. Daha da kötüsü beyniniz kafanıza göre bir senaryo çizer ve bu senaryo gerçeklikten çok uzak olur çünkü tamamıyla egosaldır.
Sizi kırabilecek durumlarla yüzleşmekten korkmayın çünkü bu tam tersine ilişkinizi kuvvetlendirecek. Bunun için karşı tarafı suçlamadan, sadece duygularınızı aktararak konuşmaya başlayın ve en önemlisi dinlemesini de bilin. Empati bir ilişkinin temelidir. Hayata sevdiğiniz insanın bakış açısıyla bakabilmelisiniz.
Konuşma aşaması ilişkinin başlangıç aşamasında da çok önemlidir. Daha ilk buluşmada dahi sormanız gereken 3 önemli soru vardır:
1) Kendini 1-2 sene içerisinde nerde görüyorsun? Bu sorunun cevabı ilişkinizin gidişatı hakkında daha ilk günden inanılmaz değerli bir bilgi verir. Çünkü siz evlenmek ama karşı taraf sadece eğlenmek istiyorsa, bu ilişkiyi başlatmadan bitirmeniz gerekir.
2) Bu hayatta bir mecburiyetin olmasa, para kazanmak zorunda olmasan ne yapardın? Bu sorunun cevabı karşı tarafın gerçek karakterini ele verecek ve siz onun hayatta en çok neye değer verdiğini öğrenmiş olacaksınız.
3) Bir ilişkiden (sevdiğin adamdan/kadından)  beklentin ne? Bu sorunun cevabı ise sizin onunla bir ilişkinizin olup olmayacağını gösterir. Çünkü eğer onun beklentileri ile sizinkilerle uyuşmuyorsa hiçbir zaman için uyuşmayacak demektir. Bu durumda ilişkiyi başlatmak sadece hüsranla sonuçlanır.

5.| Daha fazla sevişin.
Seks bütün kavgaların, kırgınlıkların, öfkelerin  ve üzüntülerin üstesinden gelebilecek olan tek hızlı çözümdür. Bu yüzden bolca sevişin. En çok da kavga ettiyseniz sevişin. Kendinize söz verin yatağa asla küs girmeyin. Çünkü cinsellikte iki beden birleşmez sadece, ruhlar buluşur. Sığ bir şekilde yaşanmamalı bu birleşme. Gözlerinizin içinde kaybolmalı, bütün maskelerinizi düşürmeli ve egonuzu tamamıyla yitirip, ana teslim olmalısınız. Sevdiğiniz insanın gözleri içinde kendini kaybetmek kadar güzel bir his yoktur. Biz ise kendimizi bu güzel histen en ufak bir kırgınlıkta uzaklaştırıyor, aklımızca küserek karşı tarafı cezalandırıyoruz. Bu doğru yol değil.

6.| Saygı duyun.
Bazen iki kişinin istekleri bağdaşmaz birbiriyle. Düşünceler, inançlar, hayaller, hedefler ve arzular farklıdır. İşte bu gibi durumlarda orta yolu bulmak çok önemlidir ve bu yol saygı göstererek bulunur.
Sevdiğiniz insanın sınırlarına ve düşüncelerine, aldığı kararlara saygı duyun. Sadece bu şekilde bir ilişkide karşılıklı saygı oluşur ve saygı sevginin sağlam temelidir. Saygı olmadan sevgi olamaz.

7. | Değerlerinize sahip çıkın.
Bir hayaliniz ve hedefiniz olsun, bir tutkunuz, sizi mutlu edecek, hayat çoşkusu aşılayacak bir uğraşınız.
İlişkinizin dışında sizi mutlu edecek bir uğraşınız olursa merkezinize ilişkinizi koymazsınız. Çünkü merkezinizde daima kendiniz olmalısınız. Eğer ilişkiniz merkezinizdeyse partnerinize bağımlı olmak üzeresiniz demektir ki bu da köleliktir.
Hayatınızda ilişkinizin harcinde değer verdiğiniz başka şeyler olmalı. Tutkuyu yani ateşi diri tutan havadır. Hava da mesafedir, özgürlüktür, bağımsızlıktır. Aşkı diri tutmak istiyorsanız eğer yapışık ikizler gibi olmamalı ilişkiniz. İkinizin de büyüyebilmesi, kendi hayat derslerini öğrenip olgunlaşabilmesi için kendine ait bir alana ihtiyacı var. Birbirinize ilham kaynağı olabilmelisiniz.

28 Haziran 2018 | Oğlak burcunda Satürnyen Dolunay


28 Haziran perşembe günü sabaha karşı saat 7.52'de 6 derece Oğlak burcunda bir dolunay gerçekleşecek. 
Her dolunay bir tamama erişe sebep olur, bilinçaltımızdakiler ve sakladıklarımız su yüzeyine kavuşur. 
Bekler bizden karanlığı aydınlatmamızı. 
Eğer bunu başaramaz isek, dolunay geceleri kabuslarımız olur. 

Gökyüzü biraz gergin olacak bu dolunay. 
Güneş ile Satürn karşıtlığı, Ay ile Satürn'ün kavuşumu korku ve endişelerle boğuşacağımıza delalet ediyor. 
Karmanın gezegeni Satürn ayrıca retro konumda.
Bizi bu dolunay karmik hesaplaşmalar bekliyor gibi gözüküyor. 

Kendimizi gereğinden fazla yorgun, umutsuz, karamsar ve korkak hissedebiliriz bu dolunay ve akabindeki birkaç gün boyunca. 
Yönümüzü ve pusulamızı kaybedebiliriz. 
Ama her karanlık gece Güneşin neşeyle doğabilmesi için vardır. 
Eğer karamsar düşüncelere kapılırsanız bunu kendinize hatırlatın. 
Her gecenin elbet güzel bir gün doğumu vardır.
Zamanın yöneticisi olan Satürn bunu çok iyi bilir ve çok iyi öğretir insanoğlunu. 
Satürn sayesinde kıymet bilmeyi öğreniriz.
En çok da geçmişin kıymetini bilmeyi. 

Bu dolunay geçmişinize bir yolculuk yapın.
Kırgınlıklarınıza, acılarınıza ve yaralarınıza. 
Öfkelendiğiniz insanları göz önünüze getirin, kusun bu öfkeyi, yazın tüm ortaya çıkan duygularınızı bir kağıda. 
Sonra da bırakın gitsin, yakın yok olsun tüm karanlık hapis duygular. 
Her zaman söylerim affetmek en güzel intikamdır. 
Sırtını dönüp yoluna devam etmek erdemli insanların vasfıdır. 
Yüklenmeyin acıları boşu boşuna. 
Üstlenmeyin kurban rolünü çünkü hepimiz seçmiş olduğumuz kaderimizi yaşıyoruz. 

Yaptığınız hatalarınız yüzünden suçluluk duymanıza sebep olabilir bu gökyüzü konumları ama son pişmanlık kimseye fayda sağlamaz. 
Derslerden öğrenin. 
Başkalarını gözlemleyin onların yaptığı hataları kendi hatalarınız gibi görün, ders çıkarın ve aynı çukurlara düşerek zaman kaybetmeyin. 
Çünkü bu dünyadaki zaman çok değerli ve çok kısa. 
Göz açıp kapayıncaya kadar geçen bu ömürde kin tutmak, kalp kırmak, suçlamak niye? 
Her yaptığınız size geri dönecek. 
Bunun bilincini ekin bu dolunay ruhunuzun toprağına. 
Hazır Satürn ruhlarımıza yapa yalnız olma hissiyatını tattırırken, bu yalnızlığı tek başımıza ruhumuzla zaman geçirerek kullanalım ve bazı önemli hayat derslerimizin farkına varalım.
__________________________

Hazır Mars da gerilemeye başlamışken bize zarar veren karanlık yönlerimizi gözden geçirip şifalandırabilmemiz için bir fırsat aslında bu Satürnyen dolunay. 
Bu fırsatı değerlendirin. 

27 Haziran - 28 Ağustos | Mars retrosu


Kızıl gezegen Mars önümüzdeki aylarda retro konumunda olacak ve bize enerjimizi nereye, nasıl harcadığımıza dair bazı durumları sorgulattıracak. 
Sorgulattıracak ki içimizdeki alevi uyandırabilelim. 
Ateşle yine canlanıp, çoşabilelim. 

Retro dönemleri korkulacak dönemler değillerdir. 
Çünkü her retro bize geriye dönük yaptığımız hataları düzeltme imkanı sunar. 
Retro döneminde yeni bir işe başlanmamasının tavsiye edilmesi de bu nedenledir. 
Evren, yeni bir adım atmak için doğru zaman değil, eskiyi düzelt sen ilk önce, diye fısıldar. 
İleriye dönük değil, geriye dönük davranmamızı bekler bizden. 
Eğer inat eder, gökyüzüne aykırı davranırsak, işte o zaman ufak tefek aksaklıklar ve sorunlar bizi bulur ve canımızı sıkarlar. 

Mars yaşam enerjimizdir. 
O hepimizin haritasında bizi ileriye doğru iten yapıcı güçtür. O olmadan hiçbir şeyi başaramayız çünkü atmamız gereken adımları atacak cesaretimiz olmaz. 
Bu nedenle Mars irademizle yakından bağlantılıdır. 
Güçlü bir Mars güçlü bir irade anlamına gelir ve iradesini kullanmasını bilen kişi hayatını daima kendi şekillendirir. 

Bu Mars gerilemesi boyunca kendinize dönüp şu soruları sorun: 

Gerçekten irademle mi yapıyorum seçimlerimi?
Gerçekten ben istediğim için mi oluyor her şey yoksa zaaflarımın, arzularımın, çevremin ve egomun kölesi miyim? 
____________________________

Haritamızdaki Mars'ımıza hizmet etmeyi bir öğrenebilsek muazzam bir güç keşfedeceğiz içimizde. 
Bu güç bize hem yaşam enerjisi verecek hem de iradeyle seçim yapabilmeyi.
Mars'ı her redettiğimizde bizi hayat amacımıza götüren gerçek potansiyel gücümüzü yok etmiş oluyoruz. 
Bunun sonucunda Ruh misyonundan her saptığında mutsuzluk ve huzursuzluğa kapılıyor. 
Huzursuzluğun sonu da agresyona varıyor, agresyon ise savaşa. 
Tüm bunlar Mars'ın karanlık taraflarıdır. 
Güç görmezlikten gelindiğinde tahribata yol açar. 
Doğru yoldan sapmak içimizde karanlık duyguları uyandırır. 
Kendimiz gibi olamadığımızda başkalarını kıskanmaya başlarız. 
Hedeflerimize ulaşamadıkça öfkeleniriz. 
Çevrenize bir bakın, bu tür insanlar her an her yerde. 
Oysa çare çok basit. 
Her zamanki gibi farkındalık. 
Kendini sorgulayarak, doğru yolu bulabilirsin yine. 
Bunun için içimize yönelip ruhumuza sormalıyız ilk önce, amacın isteğin ne? diye. 

Eğer bu farkındalığa varamaz ve kendimizi sakinleştiremez isek, bu Mars retrosunu zor atlatırız. Çünkü kendisi bu süreç içerisinde Uranüs'e kare açıda olacak. 
Hissettiklerimizin iki katını deneyimlemeye hazırlanıyoruz önümüzdeki 2 aylık süreç içerisinde. 
Öfkeyse seni yöneten daha da fazla öfkeleneceksin. 
Sinirli bir insansan bu yaz daha da asabileşeceksin. 
Huzuru içinde keşfettiysen, onu çevrende daha çok deneyimleyeceksin. 

Gökyüzü adaletli davranır insanoğluna. 
Çünkü sadece ektiğini biçtirir daima. 
:)

Mars retrosunu sağ salim atlatabilmek için küçük tüyolar

1.| Yavaşla ve sakinleş, derin bir nefes al,  karar vermeden önce düşün.
2.| Tıkanıklığa izin verme, kalk hareket et, spor yap, yürüyüşe çık. Zihnin açılsın. 
3.| Kavgalı ortamlardan uzak dur, gereksiz tartışmalara girme, dedikodu yapma.
4.| Seni heycanlandıran, sana yaşam enerjisi veren bir hedef bul kendine, koştur onun peşinde ama yeni bir şeye başlama bu dönemde. 
5.| Ve son olarak yarım kalmış olan işlerini bitir, kapat eski defterleri ki yeni beyaz sayfalar açılabilsin sonbaharda önünde.  

İlk günah, Lilith & Aşk


Hayatımda şimdiye kadar beni en çok etkisi altında bırakmış olan romanlardan biri Charlotte Link'in "Die Sünde der Engel" adlı kitabıydı. Türkçeye meleklerin günahları olarak çevirebiliriz. 
Romanın ana konusu anne ve ikiz erkek çocuklarının yaşadıkları etrafında dönüyordu. Konuyu uzatmamak için özet geçiyorum.. 
Anne evliyken sevgilisini eve alıyor ve ikizler 4-5 yaşlarındayken bu tanımadıkları adam ile annelerinin bütün sevişmelerine şahit oluyorlar. İkizlerden biri kardeşiyle gördükleri hakkında sürekli konuşarak kendisini bir şekilde tedavi edip, travmayı atlatmayı başarıyor ama diğer ikiz kardeş hiçbir şeyi anlatmayarak, herşeyi içine atıyor. İşte bu kardeş 19 yaşında akıl hastanesine yatırılmak zorunda kalınıyor ve roman burda başlıyor. İlerleyen sayfalarda bu kardeşin neden akıl hastanesine yatırıldığının sırrı ortaya çıkıyor. 
Romanda beni en çok etkileyen bu akıl hastanesindeki çocuğun küçüklüğünden beri yaşadıkları olmuştu. 
Küçükken annesinin bu adamın altında yatarken zevkten inlemelerini o küçük saf haliyle 'bu adam annemin canını yakıyor, onu ondan kurtarmalıyım, intikam almalıyım' olarak zihnine yerleştiriyor ama 5 yaşındaki bir çocuk ne yapabilir ki, odaya girmeye cesaret bile edemiyor. İşte o andaki bu  hissiyatı ve çaresizliği onun içinde büyüttüğü en büyük karanlığı oluyor. 
Ergenlik dönemine geldiğinde kendisine engel olamayarak annesi gibi melek yüzlü, masum kızlara aşık oluyor. Aşık olduğu kızlar zamanla makyaj yapmaya başlayıp, daha çekici giyinmeye başladıklarında, içindeki hasta olan ruhu o 5 yaşında hissettiği çaresizliği ortaya çıkarttığı için, 'ben seni çok seviyordum, bunu bana nasıl yapabilirsin meleğim' diyerek istemediği halde sevgililerini öldürüyor. Bu olaylar bir süre sonra ortaya çıkınca çocuk akıl hastanesine yatırılıyor. 
Anne tüm yaşanılanların sorumlusu olduğunu bildiği için vicdan azabına dayanamayıp diğer ikizle bir plan yapıp, ikizlerin yerini değiştiriyor. Yani hasta olan dışarı çıkarılıyor, onun yerine sağlıklı olan akıl hastanesine yatırılıyor. Herhangi bir sorunu olmadığı için doktorlar iyileştiğini zannederek aslında zaten sağlıklı olan ikizi bir süre sonra dışarı çıkarıyorlar. Ama bu süre zarfında tüm hikaye tekrarlanıyor. Akıl hastası olan ikiz bir kıza aşık olmuş ve onu öldürme planlarına çoktan başlamış  oluyor. 
Roman dehşet verici bir sonla bitiyor. 

Tüm bu hikayeyi anlatmamın sebebi, Lilith ve Havva konusunun işlenmiş olmasından. Meleklerin günahları ismi de bu yüzden o kadar güzel sembolleştirmiş ki konuyu, beni romandaki psikoloji derinden etkilemişti. 

Her çocuk için annesi bir melek gibidir. Nasıl kız çocuklarının ilk aşkı babalarıysa, erkek çocuklarının da ilk aşkları anneleridir. Onlarla aralarındaki bağ bambaşkadır ve bu bağ nasıl insanlara aşık olacaklarıyla yakından ilgilidir. 

Romandaki anne, çocuğun zihniyetinde Havva'yı çağrıştırıyorsa, sevişirken babası olmayan adamın altında zevk içerisinde inleyen anne Lilith'i çağrıştırır. Bu iki kimlik her kadında bakire ve orospu alt kimlikleri olarak vardır. Genellikle her kadın bu ikisi arasında dengeyi tutturmakta çok zorlanır. Ya orospu baskındır, ya bakire. Oysa sağlıklı olan her ikisinin de dengede olmasıdır. Bu konuyu kutsal dişi hakkında yazdığım kitapta ele aldım ve bütün alt kimliklerden bahsettim
Bu çatışmayı yaşayan sadece kadınlar değildir, erkekler de yaşarlar. Onların akıllarında eğlenilecek kadın başka, evlenilecek kadın başkadır zihniyeti vardır. Evdeki karılarına masum bakire kimliğini yapıştırır, orospunun ortaya çıkmasına izin vermezler. Bu yüzden kılık kıyafetine, oturup kalkışına dikkat et, sen benimsin bundan sonra gibi sığ cümleleri her kadın duyar. 
Evdeki kadın kedi kostümü giyip, kocasını baştan çıkarmak isteyince aşağılanır. Oysa bir erkeğin kadında aradığı şey orospunun verecekleri olduğu için, onu evde baskılayınca orospuyu dışarıda aramaya başlar. Başka kadınların giydiği saçma sapan kedi kostümleri ve baştan çıkarıcı komik hareketleri ilgisini çeker. Eğer yeteri kadar akıllı değilse, karısını, yani Havva'yı bırakıp, sevgilisine, yani Lilith'e yönelir sonra çok feci pişman olup, Havva'nın yine peşine düşer. Bu hikayeyi sürekli görüyor, izliyor ve yaşıyoruz hep birlikte her gün her şekilde. 

Cinsellikle ilgili tuhaf bir kök duygu var hepimizin içinde. Bir günah hissi. Bunu en çok çocukken hissediyoruz hepimiz. En çok da ilk defa cinselliğin ne olduğunu öğrendiğimizde. 
O anı hatırlıyor musunuz? Neler hissettiğinizi? 

Bazen şahit oluyorum, psikologlara 'çocuğum bizi eşimle birlikte olurken gördü ve şimdi bizimle konuşmuyor ne yapmalıyım?' gibi sorular soruluyor. 
Nedense çocukken bunu idrak edip anlamakta ve kabullenmekte çok zorluk çekiyoruz. 

Ben bir bebeğin nasıl yapıldığını ilk defa okulda seksoloji dersinde öğrendim ve tuhafıma gittiğini hatırlıyorum. Anlamlandıramamış, garipsemiştim. 
Almanya'da ilk seksoloji eğitimi 5. sınıfta verilir. Daha sonra 8. sınıfta her şeyin ayrıntısına kadar öğretilir. Türkiye'de bunun bu şekilde yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Bizim kültürel yapımıza çok uygun olmayacaktır. Çünkü öğretiyor olmak bilinçlenildiği anlamına gelmiyor maalesef. Bu yüzden Almanya'da cinselliği yaşamanın yaşı 12'lere düştü. Türkiye'de daha iyisi mi yapılıyor, hayır maalesef. Aileler de bu eğitimi vermeyince çocuk herşeyi pornodan öğrenmek zorunda kalıyor ve gördüklerinin gerçeklikle hiçbir alakası olmadığını ayırtedemediği için bütün cinsel hayatını baştan beri çok feci yanlış ve sadece haz odaklı, sığ bir şekilde yaşamayı öğreniyor. 
Seksoloji dersinde öğrendiklerim bana ne kattı diye kendimi sorguladığımda, pek birşey bulamıyorum. Cinselliğin gerçekten ne olduğunu ve nasıl yaşanılması gerektiğini tuhaf bir şekilde şamanlardan veya cadılardan öğrendim. Tüm bu bilgilerimi özet halinde Kutsal Dişi ve Seks, Tantra, Cinsel Simya adlı e-kitaplarda paylaşıyorum, bu konuda ilerleyen zamanlarda daha da fazla e-kitap gelecektir. 
Aslında üzülüyorum halimize, en çok da yetiştirilmiş bir öğretmen olarak pırlanta gibi değerli cevherlerimiz olan gençlerimize. Bu yüzden astrolojiyle birleştirerek bu konular hakkında blog yazıları paylaşıyorum ki, biraz da olsa farklı bakış açıları kazandırabileyim. 

Bu alemde herşey boyut boyuttur. Alem içinde alem vardır. Her yaşadığımızın bir mertebesi vardır. Bu mertebelerde yükseldikçe farklı bakış açıları kazanırız. Cinsellik konusu da bunlardan biridir. 
Çocuk aklıyla anlamlandıramadığımız, sapık aklımızla şeytana uygun bir şekilde yaşadığımız, ruhların birleşmesi olarak algıladığımızda ise, özlem duyduğumuz cennet halini deneyimlediğimiz kutsal bir birleşmedir cinsel birliktelik. 

Hep sormuşumdur kendime madem bu kadar kutsal olabilecek olan bir şey, nasıl olurda çocukken bu kadar yanlış algılanır? Neden yakıştıramayız kendimize annemizle babamızın bize bu şekilde kavuştuklarına? 

Daha önce Astroloji'de Lilith adlı bir blog yazısı paylaşmış ve Lilith'in kökeninden bahsetmiştim. 
Bu köken çok ilginç yerlere doğru gider ve bize bu ilk günah hakkında tuhaf bir bilgi verir. O da yasak ağacın aslında bir soy olduğunun ve bu yasak soyla cinsel birliktelik yaşanıldığının ve hibrit bir soyun oluşturulduğunun hikayesidir. Yani yasak ağaç ve elma tamamıyla sembolik bir anlatım ve bu sembolik anlatımı Kuran, israiloğulları için 'sizi diğerlerine üstün kıldım' ayetleriyle hatırlatır. 

Tüm bu bilgiler bana cinsellikle olan  baştaki karanlık düşüncelerimizin ve zaaflarımızın kökeninin gerçekten de bu olup olmadığını sorgulattırıyor. 
Gnostik Hiristiyan inancına göre cenetten birlikte atıldığımız için, geri dönüşümüzün de sadece beraber olacağı söylenir. Adem ve Havva birlikte düştükleri için, geriye dönebilmeleri için ilk günahı saflaştırmaları gerekir ki, bu da bizi Tantrik felsefeye ulaştırır. 

Lilith tüm bu hikayede kilit nokta olduğu için, astroloji haritamızda da söz konusu aşk olunca bazı kapıları açan anahtar olma görevini üstlenir. 
Bu nedenle aşık olacağımız zamanlarda kendisi genellikle ya 5. evimizden, ya da 7. hanemizden geçer, veya Venüs'ümüzü tetikler, Eros ile bağlantıda olur vs. 
Eğer yakın zamanda bir ilişki yaşayıp yaşamayacağınızı merak ediyorsanız, transit Lilith'i takip edebilirsiniz. 

Günahtı, cinsellikti, aşktı derken hiçbir şey anlamadım bu yazıdan diyenleri kayıt dışı'nın bu programını izlemeye davet ediyorum.. 


13 Haziran 2018 | İkizler burcunda Yeniay


İkizler diyarında bizleri bekleyen bir yeniay ve yeni bir başlangıç var kapıda. 
Bu yeniay 22 derecede bulunmakta ve Phact ile Capella yıldızlarıyla kavuşumda. 
Gökyüzünde ayrıca Uranüs ile Merkür arasında sekstil açı oluşmakta. 

Her yeniay yeni bir kapı aralar hayatımızda. 
Bekler bizden beyaz bir sayfa açmamızı. 
Bu yeniay bu beyaz sayfa sosyalleşmek ve yaratıcılığı ortaya çıkartmak uğruna olmalı. 
Daha fazla bilgi aramalı, daha fazla insanla iletişime geçmeli, daha fazla meraklı olup yeni olanı keşfetmek üzere yola çıkmalıyız. 
Tam bayram üzeri tatile çıkma veya aileleriyle vakit geçirme planları olanlar için bu yeniay güzel enerjileri gönderecek yeryüzüne. 

Daha önce farketmediğiniz, haberdar olmadığımız, dikkat etmediğimiz onca güzel insan ve olayla karşılaşabilir, aslında hayatın ne kadar da güzel bir yer olduğunun farkına varabiliriz. 
Çünkü çevremizle ve belki de en çok kendimizle barışma imkanını sunuyor olacak bu yeniay bizlere. 

Önümüzdeki iki hafta boyunca sorunları bir bırakalım kenara, teslim edelim Allah'a ve hayata bir de çikolata tarafından bakmaya gayret gösterelim.
Sürekli ilgilendiğimiz karanlıklardan ziyade, bu sefer güzelliklere önem verelim. 

Hepimizi zorluyor hayat gün geldiğinde ama hepimize armağanlar da sunuyor, onların farkına varalım, şükredelim ve mutluluk duyalım. 

Bu iki hafta boyunca yapmak istediğim hiçbir şey yok, kendimi eve kapatacağım diyenler de, iç yolculuklarına çıksınlar ve kendilerini keşfetsinler. 
Kimim ben, kim olmalıyım? diyerekten kendilerini sorgulasınlar. 
Güzel cevaplar bulacaklar. 

☆☆☆

Hepimiz bu yeniay bilinmeyen sulara dalalım ve içimizdeki maceraperest tarafımızı ortaya çıkaralım. 
Hayatın tadına varmak, onu doya doya yaşamak ne demekmiş keşfedelim. 
Güzel anılar biriktirelim. 

Reiki inisiyasyonum


Şu an elimde hem 3 tane reiki sertifikam, bir de crystal reiki diplomam var. 
Kağıt parçalarına çok fazla değer vermeyenlerdenim. Çünkü bazen bir şeyi elde etmek için bütün gücünüzü harcarsınız ve bunun karşılığını alamazsınız. Bazen ise hiçbir çaba sarf etmeden elinize bir diploma verilir, hamdın piştin hadi yoluna denir. Oysa kişi hala aynı kişidir ve pek fazla bir yol katedememiştir. O halde bir diploma tam olarak neyin göstergesidir?

Çevremde diplomalarıyla el sallayan bu tür insanları çok fazla görmeye başladım. Her yerden ve en çok da sosyal medyadan bir bombardımana uğruyoruz. Gelin reiki eğitimi alın, sonsuza dek değişin vs. Sürekli herkes kendinin reklamını yapma peşinde. Bir çoğunun niyeti de eminim kötü değildir bunu yaparken. Sonuçta herkes sadece ekmek parasının peşinde. Ama bazen insanların umutlarıyla oynadığımızın farkında olmamız gerek ve herşeyin herkes için uygun olmadığının da. 

Ruhsal Uyanış konusunda bir iki sene önce bir yazı paylaşmış ve kendi yaşadıklarımdan bahsetmiştim. Aslında yayınlayana kadar kendimle savaş verdim. Çünkü bazı şeyler yanlış anlaşılabilirdi ama tam tersine bana özelden yazıp hikayelerini anlatıp yardım isteyenler çok oldu. 
Bu yazıda paylaştığım en önemli şey, herşeyi akışına bırakmanın ve zorlamamanın ne kadar önemli olduğuydu. 
Ben bu yolu tercih ettim, karanlık içime yöneldim ve yolun sonundaki ışığı görmem uzun sürmedi. Kabuğa çekilmek bana şifa verdi ve dıştan profesyonel bir yardım almadan, depresyon hapına bağımlı olmadan atlattım. Şimdi yoluma yepyeni bir ben ile devam ediyorum, sanki karanlıkları hiç deneyimlememiş gibi. 

Bu karanlık dönemlerden geçerken herkesin yolu ruhsal konularla kesişir. Sanki Allah bir yol açıp, gel seni bekliyordum, elimi tut, kavuşalım dermişcesine. 
Bu yola girerken Allah ile birlikte şeytanla da yolumuz kesişir çünkü o verdiği sözün tam arkasında durarak, bizi yoldan döndürmek için elinden geleni yapar. 
Onun en sevdiği günah kibir olduğu için, kulağımıza sen özelsin, bak kimsenin yaşamadığı şeyleri yaşıyorsun, sen seçilmişlerdensin gibi saçmalıklarla doldurur. Bunun sonucunda bizi öyle bir yola sokar ki, boyumuzdan çok büyük işlere kalkışırız. İşte reiki buna çok güzel alet edilebiliyor maalesef.

Bir keresinde Erhan Altunay televizyon programlarının birinde, bir yerim ağırdığında babanneme giderdim, elini koyar dua eder, geçirirdi şimdi bunun adı reiki oldu, demişti. 

Allah yaratırken kendi ruhundan üflediği için içimize, herkeste ve her yerde onun bu ilahi enerjisi vardır. Bunu kullanabilmek için onu fark etmek ve inanmak gerekir. 
Bunu ilk fark edip dünyaya pazarlayan Usui adında bir japon olmuş. İslam'da zaten var olan konsepti japon kültürüne uyumlamış ve dünyaya tanıtmış. 
Reiki eğitimimi alırken, biz tüm bunları zaten esmalarla dualarla da yapıyoruz, ben niye elin japonunun el kol hareketlerini öğrenmek için çaba harcıyorum ki? diye kendimi sorgularken buldum. 

Tamam, peygamberimiz ilim Çin'de de olsa gidin onu bulun demiş. Bu uzak doğu kültürlerinde cevherlerin olduğunu gösteriyor. Ama asıl cevherin bizlerde olduğunu da unutmamız gerek. 
Reiki'yi tıpkı Erhan Altunay'ın da dediği gibi ananne ve babannelerimiz zaten biliyorlardı. Hepimize acıyan yerimizin öpülmesi öğretildi. Çünkü şifa veren sevginin kendisiydi. Çünkü yaratılışa sebep olan şey de Allah'ın sevgisinden başka bir şey değildi. Gizli bir hazine idi, sadece bilinmek istemişti. 

Bu nedenle bu gibi şeyleri abartıp, bir de bunun üstüne büyük paralara pazarlayıp, zaten herkes tarafından bilinen ve aslında herkesin uygulayabilecek olduğu bir şeyi öğrenmek için  kendinizi üzmeyin. Kaderinizde varsa, haritanız ellerinizin şifalı olacağına işaret ediyorsa, bu gibi yetenekler doğru zaman geldiğinde kendiliğinden ortaya çıkarlar. Gerçek hayatta bir şahısa dahi ihtiyacınız yok, Allah sizi rüyanızda dahi inisiye edebilir. 

Reiki & Tehlikeleri 

Öğrenci hazır olduğunda üstat yetişir denir. Benim reiki ile yolum da bu şekilde kesişti. Hiç aklımda yokken birden karşıma çıktı. Herşey yolunda gitti. 
Az önce yukarıdaki cümlelerimde hiçbir şeyi zorlamayın, bırakın ayağınıza gelsin dememdeki kastım tam da buydu. Tesadüf diye bir şey yoktur ama yinede tesadüfen çıkmalı herşey karşınıza. Bunu şamanlar ayahuasca için de söylerler. Çünkü bizi kader planımıza ve ruhsal mertebemize göre yönlendiren çok büyük bir güç var. O ne zaman hazırlarsa bizi, sadece o zaman hazır oluruz bazı şeylere. 
Buna hazır olmadan bir de bunun üstüne işin eğlisi olmayan kişilerden bu gibi enerjisel etkilere maruz kalırsanız, bütün hayatınız bir anda elinizden kayabilir. Bu konuda da bana özelden yazıp, ne yapmalıyım şimdi gibi sorular soranlar oldu. 

İlk önce arınmalısınız. 
Hem bedensel hem zihinsel hem de ruhsal. 
Bu bedensel, zihinsel ve ruhsal arınma seneler süren, hatta ömrün son nefesine dek devam eden bir şey. Bu gerçeği aramızda unutanlar oluyor. Bir varış yok, sonsuz mutluluk yok, aslında hep bir savaş var bu dünyada. Sonuçta cenneti kazanmak kolay değil. 

Eğer bu yolculukta yol almayı seçmediyseniz, yani karanlığın varlığından bilinçsiz iseniz, hala nefsin üzerinizde hakimiyet kurmasına izin veriyorsanız, zaaflarınız aracılığıyla seçim yapıyorsanız, reiki'nin sizde açabileceği kanal, karanlıkları deneyimlemenize sebep olabilir. 
Reiki ile ilgili Renan Seçkin ve R. A. Zankova gibi yazarların kitaplarında korkutucu şeyler okudum. Doğru kişiyi bu konularda bulmak o kadar zor ki, kimseye güvenemezsiniz. Bu yüzden bazen uzak durmak, yakın olmaktan daha güvenlidir. Bu hataları yapmış olanların var olduğunu bildiğim için bu yazıyı yazıyorum. Amacım reiki'yi suçlamak değil çünkü karanlığa sebep olan o değil, insanın kendisi. 
Tüm bunlar reiki'den bilerek uzak durmama sebep oldu senelerce. Ta ki yoluma çıkana dek. 

Neler yaşadım, neler hissediyorum? 

İlk reiki inisiyasyonum sabaha karşı olacaktı ve o sabahın akşamında yatağa yatarken ilginç bir deneyimim oldu. 
Yatağa yatarken korkunun yükseldiğini hissettim. Sanki odada tek başına değilmişim gibi. Sonra gözlerimi kapattığımda bu hissiyat kuvvetlendi ve daha çok paniklememe sebep oldu. Hiç mesafe kalmaksızın başka bir dişil varlık bana hissedebileceğim kadar yakın duruyordu. Tam o sırada karanlıkta yürüyen ve uzaklaşan uzun saçlı bir kız gördüm. Arkadan bana çok benziyordu, ertesi sabah inisiye edildikten sonra onun benim karanlık bir benliğim olduğunu anlayacaktım. Bu arada bu gördüklerim uyku ile uyanıklık arasında oluyor. Bir hayal şeklinde. Hepiniz bu tür şeyleri deneyimlemişsinizdir. Çünkü uykuya dalmadan önceki kısa anda, bilinçaltı devreye girer. Görülen şeyler çoğu zaman gerçek değildir ama yinede kişiye önemli mesajlar verirler.
Bana yakın duran varlığın tam o sırada rahatsız olduğumu anlayarak biraz geri çekildiğini hissettim. Sonra korkmamam gerektiğine ve onun yarınki inisiyasyon için burda olduğuna dair bir his oluştu içimde ve uyuya kaldım. O gece şimdiye kadar gördüğüm en güzel rüyalardan birini gördüm. Özel olduğu için paylaşmak istemiyorum. 
Ama o beliren varlığın, içimde hala yaşamaya devam eden karanlık benliğimden kopmamı sağladığını ve astral boyutta ruhumu sabah olacak olan inisiyasyona ve daha saf bir enerjiye hazırladığını düşünüyorum. Hatta beni inisiye edenin diplomamın üzerindeki isim değil, bu varlığın olduğuna eminim. 

Daha önce rüya günlüğü tutmakla ilgili bir yazı paylaşmış ve bazı rüyalarda görevlendirilmiş varlıklar tarafından inisiye edildiğimizden bahsetmiştim. 
Ruhsal tekamül sürecinde dünyada imtihan edildiğimiz gibi, astral boyutta da ediliriz ve bu gerçek hayattaki deneyimlerimizi de etkiler. Belirli astral kapılarda belirli üstatlar bulunur ve onların görevi sizi zaaflarınızla imtihan etmektir. Eğer bu imtihanları geçerseniz, astral kapı açılır ve yeni bir boyutu deneyimlersiniz, eğer zaaflarınız ağır basarsa, geçemezsiniz ve kapı kapanır. Bu gibi rüyalarınıza çok büyük önem verin çünkü genellikle onlardan sonra hayatınızda gerçek değişimler yaşamaya başlarsınız. Aslında gerçek olan astral boyuttur, bu dünya bir illüzyon ama biz bunu tam ters olarak algılıyoruz. 

Sabah uyandığımda sol elimde bir ısı değişimi vardı. Sanki elimde enerjisel bir yapıya sahip olan bir top tutuyormuşum gibi bir his. Parmak uçlarımda ise nabız atıyor gibiydi. Gün boyunca devam etti. Sağ elimde hiçbir şey olmamasına rağmen, sol elime odaklandığımda o enerjisel topu hala hissedebiliyorum. 
Beni günlük hayatımda rahatsız edecek hiçbir yan etki deneyimlemedim. Bazıları ilk 21 günü zor veya yoğun atlatabiliyor. Vücudun belirli bölgelerinde ağrılar olabiliyor vs. Bu yüzden oruç tutmak, önceden hazırlanmış olmak ve zaten biraz inzivayi bir hayat yaşıyor olmak avantaj sağlıyor.

• Tüm yazdıklarımı özetlemem ve küçük bir tavsiye vermem gerekirse, bırakın bu tür fırsatlar ayağınıza gelsin, siz peşinden koşmayın derim. 
• Ayrıca reiki'ye inisiye edilmek istediğinizde lütfen bu güvendiğiniz birisi tarafından olsun. Başkaların kötü deneyimlerini bildiğim için ben bu kişinin kesinlikle bir kadın olmasına özen gösterdim. Bence bir kadınsanız sizi inisiye eden de bir kadın olmalı. 
• Kendinize dürüstçe bunu neden istediğinizi sorun. Başkalarına hava atabilmek için mi? Paraya dökebilmek için mi? Yoksa gerçekten mütevazi bir şekilde kendinize ve belki de sevdiklerinize bir faydanızın dokunması için mi? 
• Her şeyi sevgiyle yapın. Özünüz ve güç kaynağınız sevgi olsun. Ve unutmayın reiki yaşam enerjisidir ve yaşam enerjisi her yerdedir, bedava ve ulaşılabilir şekilde, sadece bir dua uzak mesafededir. Bunun için büyük paralar harcayıp, egoyu tatmin etmeye hiç gerek yok. 

Pişman mıyım bu eğitimi aldığım için? Hayır değilim. Bilgi insana hiçbir şey kaybettirmez ama bilgisizlik ettirir.
Reiki eğitimi bana pek bir şey katmamış olsa da, crystal reiki eğitiminde doğal taşların ve kristallerin kullanımı hakkında güzel şeyler öğrendim.
Peki elinde hissettiğin enerji hakkında ne düşünüyorsun derseniz?
Gözlerinizi kapatın ve ellerinizi açın derim. Bunu bir müddet yaptıktan sonra siz de bir şey hissedeceksiniz. Şu an sağ ve sol elimi kıyaslayarak yaptığımda tabi ki sol elimde daha farklı bir güç hissediyorum çünkü sanırım kanal ordan açıldı. Ama bunu hissediyor olmam ve elimde bütün reiki seviyelerinin diplomalarının bulunması bir kanser hastasını şifalandırabileceğim anlamına gelmiyor. Bazı şeyler bizim elimizde değildir. Birinin sizi şifalandırabilmesi için sizin ilk önce o şifayı hak etmeniz gerekir.
Umarım bir gün bu şifa yeteneğim daha da gelişir ve sadece kendime değil, başkalarına da faydam dokunur.
Ama unutmayın reiki aslında hepimizde var. Acıyan yerimize elimizi koymamız ve dua etmemiz mucizevi bir şekilde acıyı dindirir. Şifayı uzakta aramaya gerek yok çünkü o kendi içimizdedir.